Farklı düşünürler, dil ve düşünce arasındaki ilişkiyi uzun süre tartıştı ve tartıştı. Çok çeşitli görüşler, dil ve düşünce arasındaki ilişkinin ağırlıklı olarak hangi alana ait olduğu konusunda ortaya çıkmıştır. Bu görüşler, bu iki alanın karşılıklı olarak gerekli mi yoksa ayrı unsurlardan mı oluştuğunu tartışıyor. Bu bakış açılarını değerlendirirken, bu iki alan hangi noktalarda birleşiyor veya ayrılıyor? Dil, insanı insan yapar. Bu nedenle, dilsiz bir varlığın bir hayvandan farkının olamayacağı görüşü yaygın bir görüştür. Bu nedenle, dilin insan varlığı için önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz. İfade ettiğimiz gibi, bu belirlemenin keskin bir şekli olduğu ve dil, farklı iki varlık alanının sınırlarını belirleyen tek araç olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle, dil unsuru varlık alanının önemli unsurlarından biridir ve yaşam için gereklidir. Bu gereklilik, insan yaşamının çeşitli alanlarında (bilim, felsefe, sanat, teknik vb.) kendini göstermiştir. Çünkü dil olmadan insan ne insani nitelikler kazanabilir ne de bilimsel araştırmalar yapabilir. Düşünce açısından değerlendirildiğinde durum, küçük bazı ayrıntılar dışında çok benzer. Bu açıdan bakıldığında, dilin bu temel üzerine inşa edilmesinin ve düşüncenin bu temel üzerine inşa edilmesinin nedeni daha kolay anlaşılabilir. Dil temele alınması, düşüncenin temele alınması ile karşılaştırılabilir. Genel olarak, düşünce dil olmadan da vardır. Dil, düşüncenin ontolojik güvencesi değildir. Aristoteles'in "dil düşüncenin elbisesidir" dediği başka bir şey vardı. Bu nedenle dil düşünmeyi de sağlar. Başka bir deyişle, düşünme dilden önce var idi. Dil, düşünceyi ifade etmek için çok önemlidir. Aristoteles'e göre düşünme ve konuşma çok bağlantılı. Düşünme ve konuşma birbirine benzer. Düşünmek, sessiz bir konuşma gibidir. Bu değerlendirme, Platon'un "ruh düşünürken konuşur gibidir" sözüyle desteklenmektedir. Aristoteles, dilden düşüncenin formunu çıkarmak mümkündür. Onun görüşüne göre düşünce, zihinde bulunan şeylerin zihindeki yansımalarıdır. Denkle ilgili olarak, dil, nesnelerin aktarılmasına ve anlamlandırılmasına yardımcı olan, bir bakıma düşüncenin hizmetinde olan bir araçtır. Bu nedenle Aristoteles, dil ve düşüncenin aynı zamanda eşyanın formları olduğunu düşünür. Bir dil her düşünceyi mutlak surette ifade etmez. Bu nedenle dilden daha geniş bir düşünce alanı vardır. Bu çalışmada, dil ve düşünce arasındaki ilişkinin ne kadar farklılık veya benzerlik gösterdiğini veya hangisinin daha çok belirleyici olduğunu tartışıyoruz. Bu çalışma, hem dilin hem de düşüncenin genel hatlarıyla ifade edildiği ve bu iki öğenin birbirleriyle nasıl ilişkili olduğunu ve bu ilişkilerin yönünü incelemektedir. Sonuç olarak, dil ve düşünce, birbirini çevreleyen, bazen aynı, bazen farklı gerçekliklerdir. Dilin yalnızca bir iletişim ve anlamlandırma aracı olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak, önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Birincisi, düşünme yeteneğidir. Hem de sadece insanların sahip olduğu ve insanları diğer canlılardan ayıran önemli bir yeti. Dil olmadan düşünmek ve düşünmek mümkündür. Bununla birlikte, dil düşünceyi geliştirir, somutlaştırır ve kullanabilir hale getirir. Nesneler ve zihinsel içerikli simgeler düşünceleri temsil eder. Dil yardımıyla simgeler ve kavramlarda varlığa gelir ve somutluk ve işlevsellik kazanır. Harman'a göre düşünce ve dil birbirine o kadar benzerdir ki, düşünülen bir bakıma dilin tümceleridir. Söylemeye çalıştığımız gibi, düşünce dilden bağımsız olarak vardır. Dil, bu ilişkide düşünceyi var kılmak veya mevcudiyet kazandırmak yerine, onu somutlaştırıp dışsallaştırmak, anlaşılmasına ve aktarılmasına aracılık etmektir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, yaygın görüş, düşüncenin var olmasa bile bir şekilde ifade edilmesini gerektirir. Bu ihtiyaç, bazen bu iki bileşeni aynı şey olarak görme eğiliminden kaynaklanabilir. Bu özdeşlik genel olarak dil ile ifade edilir ve dil adını alır. Dil, ontolojik olarak olmasa bile, düşüncenin varlığa gelmesi, somutlaşması ve iletilmesi için önemli bir bileşendir. Bu bağımlılık düşünceyi yok saymak anlamına gelmemelidir. Yukarıda bunun nedenlerini açıkça belirtmiştik. Dil olmasaydı tarihsel varlık alanının tanımlanması mümkün olmazdı. Yine de dil, düşünceleri ifade etmek ve başkalarının fikirlerini anlamak için kullanılabilir. Dil, bireyin sosyalleşmesinin bir göstergesidir. Umarım sorunuza yeni bakış açıları ve açıklamalar getirerek araştırmalarımı aktarabilmişimdir.[7][6][5][4][3][2][1]
Kaynaklar
- B. Akarsu. (1979). Çağdaş Felsefe Akımları. Yayınevi: M.E.B. Devlet Kitaplığı.
- Eflatun. (1963). Alcibiades I.
- R. Descartes. (1870). René Descartes' Philosophische Werke.
- O. Hançerlioğlu. (2000). Düşünce Tarihi. Yayınevi: Remzi Kitabevi.
- A. Martinet. Elements Of General Linguistics (Midway Reprint Series). ISBN: 9780226508757.
- T. Akamatsu. Essentials Of Functional Phonology. Foreword By Andre Martinet (Serie Pedagogique De L'institut De Linguistique De Louvain). ISBN: 9789068314137.
- B. Vardar. (2001). Dilbilimin Temel Kavram Ve İlkeleri. ISBN: 9789757262190. Yayınevi: Multilingual Yabancı Dil Yayınları.