Bu çok güzel bir soru ve benim de çok fazla üzerinde düşündüğüm bir konu. O yüzden birazcık aklımdan geçenleri izah etmeye çalışacağım:
İlk olarak, sorunuza direkt cevabı vereyim: Bildiğim kadarıyla bu tür bir argümanın tam karşılığı olan bir safsata yok; ama bana kalırsa, bu tür bir argümanı tu quoque (Sen de) safsatası altına yerleştirebiliriz gibime geliyor. En nihayetinde "Sen de yap, ancak o zaman argümanın geçerli olur." tarzı bir tutum var.
Şüphecinin El Kitabı'nda da anlattığımız gibi, bir safsataya uygun düşen her argüman, illâ o safsatayı yapma hatasına düşüyor demek değildir. Argümanın ve bağlamın nitel analizi de yapılmalıdır. Örneğin bir kişi "Evrim Ağacı neden Kurzgesagt kalitesinde video çekemiyor." dediğinde, eğer ki savunma "Siz de video yapın da anlarsınız." olursa, burada aslında yanıt vermekle uğraşılmıyor olsa da, özünde video çeken herkes arasında bilineceği üzere, Kurzgesagt kanalının düzeyinde bir iş yapmak için ya bizzat grafik tasarımcı olmanız gerekir ya da çok geniş bir ekiple çalışmanız gerekir (Kurzgesagt'ın 30 çalışanına karşılık, Evrim Ağacı'nda videoları 2 kişi hazırlamaktadır). Yani "Siz de video yapın da anlarsınız." cevabı, videolar ile uğraşanlar arasında yaygın olarak bilinen ve bariz olarak görünen, yüksek kaliteli animasyon hazırlamanın teknik ve maddi zorluklarına işaret etmektedir. Bunların izah edilmesi elbette daha iyi bir argüman olurdu; ancak her eleştiriyi tek tek ve detaylıca yanıtlamak çok zor olduğundan, bu tür serzenişler arada sırada istemsiz olarak açığa çıkabiliyor (sadece Evrim Ağacı'nda değil, göz önünde olan ve iyi işler yapan birçok kişi, ekip ve kurumda).
Bu, "Siz de video yapın da anlarsınız." argümanının bir safsata olmadığını göstermez belki; ancak o cümlenin sarf edilmesine neden olan argümanın veya eleştirinin bağlamı, o argümanın/eleştirinin konu edindiği sahanın (bu durumda videografi, grafik tasarım ve bilim anlatıcılarının maddi gücü gibi alanların) detayları ile birleştirildiğinde, aslında oldukça yerinde bir serzeniş olarak görülebilir. Nihayetinde bir işi tutkuyla yapan birisi, o sahayı elbette bilecektir ve daha iyisinin nasıl yapılacağını da kestirebilecektir; ama bunu yapamıyorsa, mutlaka engel olan bazı faktörler olmalıdır. Yani işin niyet ve tutarlılık tarafına da bakmak gerekiyor gibime geliyor.
İşte bu noktada, yapıcı eleştiri ve yıkıcı eleştiri konusu da karşımıza çıkıyor. Dikkat ederseniz, bu sorunun soruluşunda da "Bir şeye eleştiri yapıldığı zaman" diyerek başlanmış. Yani ortada karşılıklı bir argüman gelişimi (bir "münazara") bulunduğunu söylemek zor. Taraflardan biri, öznel bir yargıda (yani çoğu durumda duygusal bir tespitte) bulunuyor, diğer tarafın savunması ise mantık felsefesi ile analiz ediliyor. Bu, bana haksızlık gibi geliyor.
Eleştiri yapma cüretine sahip olan birinin, yapıcı eleştiri üretebilme olgunluğuna da sahip olması gerektiğine inananlardanım. Aksi takdirde insanların art niyetli veya baştansavmacı olduklarını, dolayısıyla düşüncelerinin (ve eleştirilerinin) dinlenmeyi hak etmediğini düşünenlerdenim. Yani nasıl ki saygı, kazanılan bir şeyse; eleştirinin dinlenme talebi de kazanılan bir değer olarak görülmeli. Şimdi burada yapıcı eleştirinin tüm detaylarına girmeyeceğim, buradaki yazıda kapsamlı bir şekilde anlatmıştım. Ancak eğer taraflardan biri, karşılıklı etkileşimi bir eleştiri ile açacaksa, uygun bir cevap alabilmek için (hele ki tanımadığı insanlarla etkileşeceği zaman) doğru tonu ve tavrı tutturmalı gibime geliyor. Bu, çok da karmaşık bir işlem değil; en nihayetinde her birimiz kapıdan dışarı adımımızı attığımız anda yazılı olmayan sosyal kontratlara göre davranıyoruz; bunu internet ortamında da yapabilmek gerekiyor.
Bir de "O zaman daha iyisini yap da beğenelim!" tepkisi, illâ eleştiriye cevap vermekten kaçınmak olarak görülmemeli. Aynı mesajı, bu şekilde hırçın olmayan bir biçimde verecek olsaydık mesela: "Eleştiriniz için çok teşekkürler. Ne yazık ki şu anda elimizden gelenin en iyisi bu; umuyoruz ileride, sizin eleştirinizi de tatmin edecek şekilde geliştirebiliriz. Eğer o zamana dek beklemek istemezseniz, belki zatıaliniz bizimkinden daha iyi bir iş çıkaracak ve daha geniş bir kitleyi tatmin edecektir." dendiğini hayal edelim. Bu, bana kalırsa son derece yerinde bir cevap. Neden? Çünkü bir eleştiriye hedef olan biri, illâ eleştiriyi kabul etmek veya uygulamak zorunda değil. Bırakın bunu, eleştiri sahibiyle irtibat kurmak bile istemeyebilir.
Uzun lafın kısası şu: Eleştiriyi mantıksal olarak incelemiyorsak, cevabı da bu yüksek standarda tabi tutmamalıyız. Eğer tutacaksak, eleştiriyi de tutmalıyız - ki bu tip bir durumda, vakaların %99'unda, eleştiri sahibinin argümanının gerçekten de hatalı olduğunun gösterilebileceğini düşünüyorum (ve deneyimlerim de bunu gösteriyor).
Özellikle de büyük oranda gönüllülük içeren, sosyal tarafı daha ağır basan, tam profesyonel ve tam kurumsal olmayan işlerde buna özellikle dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorum. Başkalarının fikirlerini de okumak için sabırsızlanıyorum.
581 görüntülenme