Söylem ile eylem arasındaki çelişkiye saldırma tipi safsata olabilir. Latince adıyla "ad hominem ex concessis".
Yani daha iyisini yapamıyorsan eleştirmeye veya memnuyitsizliğini dile getirmeye hakkın da olamazmış gibi.
Söylem ile eylem arasındaki çelişkiye saldırma tipi safsata olabilir. Latince adıyla "ad hominem ex concessis".
Yani daha iyisini yapamıyorsan eleştirmeye veya memnuyitsizliğini dile getirmeye hakkın da olamazmış gibi.
Bu çok güzel bir soru ve benim de çok fazla üzerinde düşündüğüm bir konu. O yüzden birazcık aklımdan geçenleri izah etmeye çalışacağım:
İlk olarak, sorunuza direkt cevabı vereyim: Bildiğim kadarıyla bu tür bir argümanın tam karşılığı olan bir safsata yok; ama bana kalırsa, bu tür bir argümanı tu quoque (Sen de) safsatası altına yerleştirebiliriz gibime geliyor. En nihayetinde "Sen de yap, ancak o zaman argümanın geçerli olur." tarzı bir tutum var.
Şüphecinin El Kitabı'nda da anlattığımız gibi, bir safsataya uygun düşen her argüman, illâ o safsatayı yapma hatasına düşüyor demek değildir. Argümanın ve bağlamın nitel analizi de yapılmalıdır. Örneğin bir kişi "Evrim Ağacı neden Kurzgesagt kalitesinde video çekemiyor." dediğinde, eğer ki savunma "Siz de video yapın da anlarsınız." olursa, burada aslında yanıt vermekle uğraşılmıyor olsa da, özünde video çeken herkes arasında bilineceği üzere, Kurzgesagt kanalının düzeyinde bir iş yapmak için ya bizzat grafik tasarımcı olmanız gerekir ya da çok geniş bir ekiple çalışmanız gerekir (Kurzgesagt'ın 30 çalışanına karşılık, Evrim Ağacı'nda videoları 2 kişi hazırlamaktadır). Yani "Siz de video yapın da anlarsınız." cevabı, videolar ile uğraşanlar arasında yaygın olarak bilinen ve bariz olarak görünen, yüksek kaliteli animasyon hazırlamanın teknik ve maddi zorluklarına işaret etmektedir. Bunların izah edilmesi elbette daha iyi bir argüman olurdu; ancak her eleştiriyi tek tek ve detaylıca yanıtlamak çok zor olduğundan, bu tür serzenişler arada sırada istemsiz olarak açığa çıkabiliyor (sadece Evrim Ağacı'nda değil, göz önünde olan ve iyi işler yapan birçok kişi, ekip ve kurumda).
Bu, "Siz de video yapın da anlarsınız." argümanının bir safsata olmadığını göstermez belki; ancak o cümlenin sarf edilmesine neden olan argümanın veya eleştirinin bağlamı, o argümanın/eleştirinin konu edindiği sahanın (bu durumda videografi, grafik tasarım ve bilim anlatıcılarının maddi gücü gibi alanların) detayları ile birleştirildiğinde, aslında oldukça yerinde bir serzeniş olarak görülebilir. Nihayetinde bir işi tutkuyla yapan birisi, o sahayı elbette bilecektir ve daha iyisinin nasıl yapılacağını da kestirebilecektir; ama bunu yapamıyorsa, mutlaka engel olan bazı faktörler olmalıdır. Yani işin niyet ve tutarlılık tarafına da bakmak gerekiyor gibime geliyor.
İşte bu noktada, yapıcı eleştiri ve yıkıcı eleştiri konusu da karşımıza çıkıyor. Dikkat ederseniz, bu sorunun soruluşunda da "Bir şeye eleştiri yapıldığı zaman" diyerek başlanmış. Yani ortada karşılıklı bir argüman gelişimi (bir "münazara") bulunduğunu söylemek zor. Taraflardan biri, öznel bir yargıda (yani çoğu durumda duygusal bir tespitte) bulunuyor, diğer tarafın savunması ise mantık felsefesi ile analiz ediliyor. Bu, bana haksızlık gibi geliyor.
Eleştiri yapma cüretine sahip olan birinin, yapıcı eleştiri üretebilme olgunluğuna da sahip olması gerektiğine inananlardanım. Aksi takdirde insanların art niyetli veya baştansavmacı olduklarını, dolayısıyla düşüncelerinin (ve eleştirilerinin) dinlenmeyi hak etmediğini düşünenlerdenim. Yani nasıl ki saygı, kazanılan bir şeyse; eleştirinin dinlenme talebi de kazanılan bir değer olarak görülmeli. Şimdi burada yapıcı eleştirinin tüm detaylarına girmeyeceğim, buradaki yazıda kapsamlı bir şekilde anlatmıştım. Ancak eğer taraflardan biri, karşılıklı etkileşimi bir eleştiri ile açacaksa, uygun bir cevap alabilmek için (hele ki tanımadığı insanlarla etkileşeceği zaman) doğru tonu ve tavrı tutturmalı gibime geliyor. Bu, çok da karmaşık bir işlem değil; en nihayetinde her birimiz kapıdan dışarı adımımızı attığımız anda yazılı olmayan sosyal kontratlara göre davranıyoruz; bunu internet ortamında da yapabilmek gerekiyor.
Bir de "O zaman daha iyisini yap da beğenelim!" tepkisi, illâ eleştiriye cevap vermekten kaçınmak olarak görülmemeli. Aynı mesajı, bu şekilde hırçın olmayan bir biçimde verecek olsaydık mesela: "Eleştiriniz için çok teşekkürler. Ne yazık ki şu anda elimizden gelenin en iyisi bu; umuyoruz ileride, sizin eleştirinizi de tatmin edecek şekilde geliştirebiliriz. Eğer o zamana dek beklemek istemezseniz, belki zatıaliniz bizimkinden daha iyi bir iş çıkaracak ve daha geniş bir kitleyi tatmin edecektir." dendiğini hayal edelim. Bu, bana kalırsa son derece yerinde bir cevap. Neden? Çünkü bir eleştiriye hedef olan biri, illâ eleştiriyi kabul etmek veya uygulamak zorunda değil. Bırakın bunu, eleştiri sahibiyle irtibat kurmak bile istemeyebilir.
Uzun lafın kısası şu: Eleştiriyi mantıksal olarak incelemiyorsak, cevabı da bu yüksek standarda tabi tutmamalıyız. Eğer tutacaksak, eleştiriyi de tutmalıyız - ki bu tip bir durumda, vakaların %99'unda, eleştiri sahibinin argümanının gerçekten de hatalı olduğunun gösterilebileceğini düşünüyorum (ve deneyimlerim de bunu gösteriyor).
Özellikle de büyük oranda gönüllülük içeren, sosyal tarafı daha ağır basan, tam profesyonel ve tam kurumsal olmayan işlerde buna özellikle dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorum. Başkalarının fikirlerini de okumak için sabırsızlanıyorum.
Tevfik Uyar, bunu "eleştiri hakkı safsatası" olarak tanımlamıştı. Ad hominem'in bir alt türü olması lazım. Herhangi bir eleştiri yapıldığında, ürünü ortaya çıkaran ya da onu beğenenlerce eleştiri yapan kişiye "daha iyisini yap da görelim" denildiği durumlarda kullanılır. Sonuçta daha iyisini yapmak, eleştiri yapmak için bir zorunluluk değildir.
Biraz courtier's reply safsatası da barındırabilir bazı durumlarda. Courtier's reply (Yetkin olmama), karşınızdaki kişinin argümanına karşılık vermek yerine, onun bu konudaki yetkinliğini sorgulamanız şeklinde ortaya çıkar. Yani bahsettiğiniz durum için "Sen bu işin uzmanı değilsin, daha iyisini bile yapamazsın." denilebilir. Hatta içinde biraz "sen de" (Tu quoque) safsatası da barındırabilir. "Ben yapamadım ama sen de yapamadın, ne oldu?" Hatta iki taraf da işin uzmanı olsa bile "Daha iyisini yap o zaman!" denilebiliyor bazen. Birçok farklı mantık hatası içerebilen bir ifade. Ama genel olarak hepsi argümana değil de kişiye odaklandığı için "ad hominem" altında değerlendirebilir.
Ben ismin çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Mantığı anlayalım, önemli olan o. Safsatanın ismini söylemeden de anlatmak mümkün.
Örneğin bir restorana gittiğimde yemeği beğenmezsem o yemeğin daha iyisini yapmam gerekmiyor ya da eleştiri yapmak için şef olmam gerekmiyor. Bir tartışma sırasında eleştiriyi yapan kişiye değil, argümanlara odaklanılmalı.
Safsata olmadığı durumlar da bulunabilir, söylemekte fayda var. Örneğin siz "Bak o öyle olmaz, yanlış yapıyorsun, o öyle yapılır mı?" diyorsanız karşıdaki kişi de "Hadi madem ben ben yanlış yapıyorum, doğrusunun nasıl yapılacağını biliyorsun madem, yap da görelim." diyebilir. Ama eğer böyle bir şey yapmıyorsanız "Ben, bu yemeği beğenmedim, bence tuzu fazla." diyorsanız bu durumda "Daha iyisini yap da beğenelim." demek safsata olacaktır. Sizin yemek yapamamanız o yemeğin fazla tuzlu olmasını değiştirmiyor. Yemeğin tuzunu eleştirmek için tat alma duyusu yeterlidir. Aynı şekilde bir müziği beğenmemiş olabilirim, bir tabloyu beğenmemiş olabilirim ya da bir filmi. Bunlar kişisel görüşler ve duyu organları ve zevkler ile ilgili.
Merhabalar. Öncelikle soru için teşekkürler. Sorduğunuz sorunun cevabı: “Niyetine göre değişir”
Eleştiri yapılırken (bu herhangi bir konu üzerine olabilir) takınılan tavır ve verilen altyazı çok önemlidir. Örneğin, herhangi bir konuda bir şeyler için çaba göstermiş birine “Bunu böyle yapsaydın keşke, çünkü anlaşılmıyor” demek de bir eleştiridir; “Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Ben bile hiçbir şey anlayamadım!” demek de bir eleştiridir. İlkinde kişi, eleştirinin doğasına uygun bir biçimde emeğini doğru bir yere kanalize etmeye çalışacak ve size teşekkür edecektir (burada tarafların insancıl ve medeni bireyler olduğunu varsayıyorum tabii) Ancak ikincisinde yapıcı olmadığınız için ve verilen emeğe adeta “mirasyedi” muamalesi yapacağınız için emek sahibi kişi tarafından olumlu olmayan dönüt alabilirsiniz. Bu dönüt bir safsata değildir. Bu dönüt bir yerde had bildirmektir ve yine bir yerde desteklenmeyi hakedebilecek düzeyde bir harekettir.
Ben eleştirinin her türlüsünü dikkate alma taraftarıyım. Yetkinliği olmayan birinden saçma yorum gelebilir. Ama bu bir veridir, yaptığınız şey hakkında bir geri bildirimdir. Yaptığınız şey her neyse, size ürünün belli bir kitle üzerindeki etkilerini ölçümleme fırsatı veren güzel bir datadır. Dikkate alınır alınmaz farklı konu. Benim için eleştiri her zaman eleştiridir veri her zaman veridir.
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.
Bilim ile ilgili bir etkinlik mi düzenliyorsunuz? Yoksa bilim insanlarını veya bilimseverleri ilgilendiren bir iş, staj, çalıştay, makale çağrısı vb. bir duyurunuz mu var? Etkinlik & İlan Platformumuzda paylaşın, milyonlarca bilimsevere ulaşsın.
Evrim Ağacı'nın birçok içeriğinin profesyonel ses sanatçıları tarafından seslendirildiğini biliyor muydunuz? Bunların hepsini Podcast Platformumuzda dinleyebilirsiniz. Ayrıca Spotify, iTunes, Google Podcast ve YouTube bağlantılarını da bir arada bulabilirsiniz.