AŞKIN GÖZÜ GERÇEKTEN KÖR!
Burada zikredilen körlük olumsuz anlamda kullanılmamıştır. Aksine olumludur ve yaşamın olağan akışı içinde, neslin devamı içerikli ikinci temel genetik kodun doyumunda: öteye beriye, inciğe cıncığa, yani kısacası yaşamın kısacık olan serüveninde yitip giden sayılı zamanın heba edilmemesi adına takılmama durumunun somutudur kanımca.
Bu süreç, ancak onu dayatan ön süreçlerin ( neslin devamı başta olmak üzere) doyuma ulaşması ile, kültürel evrimini tamamlamış toplum ve o toplumun bunu içselleştirmiş bireylerinde ya üretken ilişkilerde yeniden yaratılıp yeni versiyonları ile devam eder ya da üretken olmayan, kültürel evrimi biyolojik evrimi tarafından sınırlanan toplum ve bu topluma üye bireylerde sona erer.
İşte o zaman kör olan göz daha önce hiç görmediğini görmeye başlar. Ve ne yazık ki aslında en başından beri var olan fakat tali olan hep olumsuzu…
Çıkış kökeni her ne kadar hormonal olsa da devamı kültüreldir. Kültürel evrimden nasiplenmemiş toplumların bireylerinde doğal olarak hormonal doyum aynı zamanda kör olan gözün açılması ile aynı anlama gelir.
Aynı hissiyatı hormonlarla elbette yaratabiliriz. Ancak bu bizi ancak iştah açısından şebeğe (maymuna) çevirir. Oysa bizler toplumsal varlıklarız. Normlarımız öylesine rastlantısal değil. Kültürel evrimimiz biyolojik evrimimiz ile boy ölçüşecek denli güçlü ve bizi birbirimize bağlayan temel şey ilk etapta ve karşı cins için her ne kadar biyolojik-hormonal olsa da, bunu yaşama yedirme ve sürdürme süreci tamamen bilişsel ve kültüreldir.
Hormonal temelli denenebilir fakat uzun soluklu olmayacağı kanısındayım. Ki mantık bize hormonal düzeyde ve genetik kod baskısı ile bile, soyun devamının bizcil toplumsal yapılar için ancak kollektif ve süreklileşen bir aradalığın varlığı ile mümkün olabileceğini söyler.
İlkel komünal toplumlarda , sayısal olarak türümüzün bunca azlığına, bunca doğa ile mücadeleye, bunca zor koşullara ve bunca ilkel avcı toplayıcı yaşama rağmen neslin devamının kesintisisz ve sağlıklı olarak günümüze kadar gelişi bu toplumsallığın ürünüdür. Tek farkla: kadın veya erkek özel mülk değildir, aşk üremedir , tercihler değişkendir ve buna özgü başta cinsel olmak üzere tabu yoktur.
Sevgiyle…
Kaynaklar
- 3. Sibel Özbudun. (2015). Marksizm Ve Kadin: Emek, Aşk, Aile. Yayınevi: Tekin Yayınevi. sf: 215.