Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Kopernik Devrimi: Güneş Merkezli Evren Teorisi ve Sonrasında, Dünya'ya Bakışımız Nasıl Değişti?

Kopernik Devrimi: Güneş Merkezli Evren Teorisi ve Sonrasında, Dünya'ya Bakışımız Nasıl Değişti?
17 dakika
70,965
Evrim Ağacı Akademi: Güneş Sistemi ve Gezegenler Yazı Dizisi

Bu yazı, Güneş Sistemi ve Gezegenler yazı dizisinin 9. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Güneş Sistemi İçin Bir Kılavuz: Güneş Sistemi İçindeki Cisimler Hakkında Neler Biliyoruz?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

Uzun yıllardır tek egemen açıklama modeli olarak varlığını sürdüren Yer Merkezli Evren Modeli, kilisenin de resmi evren görüşü olarak benimsenince doğruluğu bir tür tartışmazlık statüsü kazanmıştır. Özellikle Batı bilim çevrelerinde büyük bir güven ve bağlanmayla her türlü astronomi probleminin çözümünde başvurulan bu model, 1543 yılında başarısızlığa uğradı ve Dünya Merkezli Evren Modeli olarak adlandırılan model yıkılmış oldu. Düşünce tarihinde karşılaşılan önemli anlardan birisi olarak kabul edilen bu değişim (bkz. Bilim devrimi 1543), Batı’da yeni düşünce dünyasının temellerini de içerecek şekilde devrim olarak adlandırıldı.

Devrimin mimarı Nicolaus Copernicus’tur. Copernicus aslında bir astronom değildi. O, amacı din adamı olarak görev yapmak olan ve bu doğrultuda yedi özgür sanatın (Orta Çağ felsefesinde skolastik okullarda öğretilen bölümler) öğretilmesine dayanan geleneksel eğitim almış bir entelektüeldi.

Tüm Reklamları Kapat

Copernicus (1473-1543)
Copernicus (1473-1543)

Ay ve Güneş tutulmaları ve gezegenlerin kavuşumlarına ilişkin birçok gözlem yaptı. Çünkü mevcut astronomi tablolarının yetersiz olduğunu ve tablolara dayanarak gök cisimlerinin hareketleri ve konumları hakkında doğru yargılarda bulunmanın olanaklı olmadığını biliyordu. Bu düşünceler ışığında Copernicus, Güneş’i merkeze alan, Yer’i de bir gezegen gibi Güneş çevresinde dolandıran bir sistem kurdu.

Müsveddelerinin kitap olarak basılma zamanı geldiğinde kilisenin bu konuda hoşgörüsü olmayacağı belliydi. Bu nedenle Copernicus’un arkadaşı Tanrıbilimci Andreas Osiander, tepkileri azaltabilmek umuduyla De Revolutionibus’a, Copernicus‘un izni olmadan, “bu kitabın varsayımlarıyla ilgilenen okuyucuya” diye başlayan ve bir özür dileme metnini andıran imzasız bir ön söz ekledi. Copernicus‘un bu anlatımı ne derece tasvip ettiği kesin değildir. Fakat bu sorun çok da önemli değildir. Çünkü Copernicus‘un kendisi kitapta buna benzer sözler söylemiştir. Copernicus ön söz niteliğinde Papa III. Paul’a bir mektup yazmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Isaac Asimov, Bilim ve Buluşlar Tarihi adlı kitabında: ”Copernicus kuramını ve hesaplarını basmakta tereddüt etti; çünkü Dünya merkezli kuramın Kilise tarafından İncil ile uyumlu olduğuna inanıldığını biliyordu. Bu nedenle kitabını sadece el yazması haliyle sessizce etrafta dolaştırdı. Ancak sonunda heyecanlı arkadaşları tarafından kitabı basmaya ikna edildi. Adı De Revolutionibus Orbium Coelestium (Gök cisimlerinin devrimi üzerine) idi. Copernicus kitabı yatıştırıcı olsun diye Papa III. Paul’a ithaf etti ve sonra da öldü. Hikâye, Copernicus’un kitabın ilk baskısının kendisine verildiği gün öldüğü yolundadır.” şeklinde yazmıştır.

Kitabı Nicolai Copernici de Revolutionibus Orbium Coelestium adıyla 1543 yılında basıldı. Kitabı dönemin engin bilgi sahibi astronomların dışında kimsenin okuyamayacağı bir biçimde yazmıştı. De Revolutionibus, astronomi dünyasının dışında başlangıçta ciddi bir hareketlenmeye yol açmadı. Meslekten olmayan insanlarla ruhban sınıfı arasında yapıta karşı geniş çaplı muhalefet geliştiğinde, kitabın seslendiği kişiler olan Avrupa’nın en yetkin astronomlarından pek çoğu, Copernicus’un şu ya da bu matematiksel tekniğinin vazgeçilmez olduğunu söyledi.

Kitabın basitleştirilmemiş olması, Papa’ya ithaf edilmiş olması ve ön sözdeki özürler sayesinde Copernicus’un tepkilerden bir süre uzak kaldığı söylenilebilir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Copernicus’un bilmediği şeyler vardır. Örneğin, bin bir zorluğa karşın Yer’e hareket verilse bile, bu hareketin fiziksel olarak temellendirilmesi başlı başına bir sıkıntı kaynağıydı ve çözümü de Copernicus’ta yoktu.

Copernicus’un hayatının son anında bilim topluluklarının önüne koyduğu bu evren modeli, beklendiği gibi hemen benimsenmedi. Modelin önünde birçok engel bulunmaktaydı. Bunlardan birisi Hristiyan teolojisiydi. Yer merkezli kozmoloji, uzun bir zamandan beri Hristiyanlığın evren görüşü haline gelmişti ve bu kozmolojiye karşı çıkmak dine karşı çıkmak olarak algılanmaktaydı. Ptolemaios’un (Batlamyus’un) matematiksel olarak da desteklemeyi başardığı bu model aynı zamanda gök olaylarının açıklanmasında belirgin bir başarı kazanmıştı ve bunun yarattığı bir güven ve bağlanma söz konusuydu. Algılarımız da Yer’in evrenin merkezinde hareketsiz olarak durduğuna ve göğün yirmi dört saatte çevremizde döndüğüne tanıklık etmekteydi.

Diğer taraftan Yer’in hareketi kabul edildiğinde, ortaya çıkan sorunlara cevap vermeyi sağlayacak bir fizik bilgisi yoktu. “Yer döndüğüne göre yukarı atılan taş nasıl oluyordu da yine aynı noktaya düşüyordu. Yer dolanıyorsa üzerindeki nesneler niçin etrafa saçılmıyorlardı?” gibi soruların o dönemde cevaplanması neredeyse olanaksızdı. Çünkü henüz Galileo yeni fiziği getirmemişti. Anlaşıldığı üzere bu kadar eksiklik varken Copernicus’un desteklenmesi o dönem için pek de mantıklı olamıyor.

Copernicus, Dünya’nın devindiğini öne süren ilk insan değildi, bu fikri kendi adına yeniden keşfettiğini de iddia etmedi. Ön sözde, daha önce Dünya’nın devindiğini savunmuş olan Eski Çağ kaynaklarının çoğunu anar. Daha önceki bir el yazmasında, kendisininkine çok benzeyen bir Güneş Merkezli Evren görüşü olan Aristarkus’a (MÖ yaklaşık 310-230) bile gönderme yapmıştır.

Copernicus’un kurmuş olduğu Güneş Merkezli Evren Kuramı çerçevesinde yürütülen araştırmalar sonucunda Eudoxus, Aristoteles ve Batlamyus’tan beri savunulagelmekte olan yer merkezli evren kuramı yıkılmış ve Copernicus kuramı Galileo ile gözlemsel açıdan, Kepler ile kuramsal açıdan geliştirilmiş ve çağdaş astronominin temelleri atılmıştır. Böylece Kepler’in Elips Yörüngeler Kanunu ile gök mekaniğine giden yol açılmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Tycho Brahe

Copernicus’tan sonraki önemli gökbilimci Tycho Brahe’ydi. Bir kozmoloji ve astronomi kuramcısı olarak Brahe, Copernicus’a göre daha geleneksel bir düşünce yapısına sahipti. Brahe, yaşamı boyunca Kopernikçiliğin karşısında olmuştur; Brahe’nin büyük şöhreti astronomların yeni kuramı benimsemelerini geciktirmiştir.

Güneş’in ve Ay’ın Dünya çevresinde, gezegenlerinse Güneş çevresinde döndüğünü ileri süren Brahe böylece aracı bir yer almış oluyordu. Bununla birlikte Aristoteles’in Dünya’daki her maddenin değişmez olduğunu ileri süren görüşüne karşı iki iyi neden vermişti.

Tycho Brahe (1546-1601)
Tycho Brahe (1546-1601)

O nedenlerden biri 1572’de gündelik paralaksa sahip olmaması dolayısıyla bize Ay’dan daha uzak olan bir yeni yıldızın görünmesine dayanıyordu. Bu yıldız gökyüzünün kuzeyinde yeni bir yıldızdı. Yunanlılar göklerin mükemmel ve değişmez olduğunu düşünüyorlardı. Gökyüzünde değişiyor gibi görünen herhangi bir şey gökyüzünün değil, ancak mükemmel olmayan Dünya’nın atmosferinin bir parçası olabilirdi. Buna bulutlar, göktaşları ve kuyruklu yıldızlar da dâhildi. Brahe göklerin değişmediği düşüncesine karşı kuşku doğurdu.

Yani geçici bir doğa olayı olduğuna göre, yeni yıldızın da atmosferin parçası olması gerekiyordu. Ancak Tycho paralaksını belirlemeye çalıştığında, hiçbir türden paralaks bulamadı. Yeni yıldız Ay’ın ötesinde ve dolayısıyla göklerin bir parçası (muhtemelen çok uzak bir parçası) olmak zorundaydı. Böylece göksel mükemmellik ve değişmezlik düşüncesi yıkıldı.

Tüm Reklamları Kapat

Öbür nedense yine, bize uzak oldukları açığa çıkan kuyruklu yıldızların gözlenmesinden doğmuştu. Bu, Aristoteles’in “değişme ve çöküşün Ay altındaki uzaya özgü olduğu öğretisi”ni yalanlamıştır. Başka her şey gibi Aristoteles’in bilimsel konulardaki sözleri de gelişmeye engel olmuştur.

Avrupa’nın en modern ilk gözlemevini Kopenhag yakınında, “Uraniborg” adıyla kurdu. Tarihine kadar olan astronomi çalışmalarında onun kadar hassasiyet yakalayabilen olmadı. Çıplak gözle yaptığı gözlemlerle yıldız ve gezegen konumlarını veren kataloglar hazırladı. Yıldız ve gezegenlerin Ay’dan çok uzakta olduğunu gösterdi.

Mars’ın gökyüzündeki konumunu her gece dikkatle gözlemledi ve daha önce yapılanlardan daha iyi ölçümler yaptı. 1601 yılında öldüğünde, tüm gözlemleri ve çalışmaları asistanı Kepler’e miras kaldı.

Giordano Bruno

Giordano’ya olanlar da yönetim şekilleri ya da onu yargılayanlar açısından fark yaratmaz. Tarihte görüldüğü üzere otorite otoritedir. Şekli, bulunduğu yapı fark etmiyor gibi gözüküyor. İnsan her durumda muhafazakâr tutum sergiliyor ve yaşam süresi boyunca o kadar da değişime elverişli değil. Anlaşılabilir bir tutum olarak görüyorum. Asıl amacı olan yaşamak için daha stabil çevre istemelerini olağan karşılıyorum ve diğer eleştirenler gibi onları topa tutsam da anlayabiliyorum.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Primo Sole Blend Filtre Kahve 250 gr.

The Coffee Belt Primo Sole Filtre Kahve 250 gr.

The Coffee Belt markamızın yeni üyesi Primo Sole Filtre Kahve, %100 Arabica çekirdeklerinden oluşan nefis bir lezzet. Özenle ve orta derecede kavrulan kahve çekirdekleri fincanınızda kakao, vanilya ve çiçeksi notalarıyla lezzet dolu bir deneyim sunuyor.

Primo Sole Filtre Kahve günün her saatinde içebileceğiniz bir kahve. Güne başlangıçta, ofiste, evde ya da bir akşam sohbetinde sevdiklerinizle size eşlik eder.

The Coffee Belt Nedir?

Kahve, kuzeyde yengeç, güneyde oğlak dönencesi boyunca uzanan ve Ekvator’a paralel bir kuşak oluşturan bölgede yetişir. Buna kahve kuşağı (Coffee Belt) denir. Onlarca farklı ülkenin sıralanarak oluşturduğu bu kuşakta, en seçkin kahveleri sizin için seçip titizlikle kavuruyoruz. The Coffee Belt yüksek kaliteli %100 orijin kahve çeşitleri ve blend (harman) kahveleri ile her zaman seçkin, her zaman taze.

Neden The Coffee Belt?

The Coffee Belt kahve çeşitlerimizde %100 o bölge ve ülkeye ait yüksek kaliteli kahve çekirdeklerini seçtik. Daha temiz ve lezzetli bir kahve deneyimi için çiğ çekirdek kahvelerde belli oranda bulunan kusurlu (defekt) kahve çekirdeklerini ayıkladık.

Taze Kavrulmuş Kahve

Her ülke ve bölgenin kahve çekirdekleri farklı karakteristik özelliklere sahiptir. Kahvenin içerisinde yer alan aromaları daha iyi ortaya çıkartmak için çekirdeğin karakteristik özelliğine, ülkenin ve bölgenin yapısına göre en iyi kıvamda taze taze kavurduk.

The Coffee Belt markalı kahvelerimizi “The Coffee Belt Roasting”de haftalık olarak kavurup sipariş anında taze taze paketliyoruz!

İçtiğin her yudum kahve nefis keşiflere dönüşsün diye.UYARI: Bu ürün, müşterilerimizin tercihine göre özel olarak öğütülerek (veya hiç öğütülmeden) temin edilmektedir; yani müşteri talebine özel olarak hazırlanmaktadır. Bu nedenle lütfen sipariş notlarına talep ettiğiniz öğütme türünü ekleyiniz:

  1. Çekirdek (Öğütme İstemiyorum)
  2. Filtre Kahve Makinesi,
  3. Espresso (Öğütülmüş),
  4. French Press,
  5. Moka Pot,
  6. Hario V60,
  7. Aeropress,
  8. Metal Filtre,
  9. Chemex – Pour Over.

Tercih belirtilmemesi halinde öğütülmemiş çekirdekler gönderilecektir ve tarafınızdan öğütülmesi veya değirmen olan bir yerde öğüttürülmesi gerekecektir.

Devamını Göster
₺225.01
Primo Sole Blend Filtre Kahve 250 gr.
  • Dış Sitelerde Paylaş

Kopernikçilik İngiltere’de sıcak şekilde karşılanmıştı. Ancak Roma’ya bağlı Katolik ülkelerde durum nasıldı? Garip görünse de, teoriye hemen itiraz edilmedi. Kitabın Papa III. Paul’a ithaf edilmiş olması şüphe yok ki doğabilecek itirazları bastırmıştı. Ayrıca, Osiander’in ön sözü de, Yer Merkezli Evren fikirlerinin gerçekten yıkılacağı hususundaki endişeleri de muhtemelen yatıştırmıştı. Ama XII. yüzyılın ikinci on yılında, kavgacı ve kibirli Giordano Bruno’nun (1548-1600) Kopernikçiliğe verdiği açık destek sayesinde, durum büyük ölçüde değişti.

Giordano Bruno (1548-1600)
Giordano Bruno (1548-1600)

Bruno, panteizme (Kaynaklarımda Hermetizm yazmaktadır ancak ben panteizmi kullanmayı tercih ettim. Panteizm ya da tüm tanrıcılık, her şeyi kapsayan içkin bir Tanrı'nın, Evren'in ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğu görüşü) derinden inanmıştı; onun, Kilisenin eski Mısırlıların dinini yansıtan görüşlere dönüşünü görme arzusunu canlandıran inanç da zaten buydu. Panteist (Hermetik) öğretinin büyülü yönlerine o kadar kuvvetle inanmıştı ki, tamamen Mısır kaynaklı bir düşünceye geri dönülmesini istedi. Mısır temelli düşüncesinin, reforme edilmiş Katolik Kilisesi’ne şu veya bu şekilde dâhil edilebileceğini düşündü. Bu hedef ve görüşleri sebebiyle, dine karşı gelmekle suçlanması şaşırtıcı değildi ve aleyhine dava açıldı; ancak esas olarak İsa’nın ilahi bir varlık değil de yaratılmış bir varlık olduğunu savunan görüşünden dolayı suçlandı.

Fransa büyükelçisi De Mauvissiere’in misafiriyken, Bruno, hepsi de yerleşmiş felsefi görüşlerin aleyhinde olan birkaç kitap yazdı; bazıları parlak ve zarif bir üslupta olmakla beraber, hepsi de onun Panteist (Hermetik) öğreti hakkındaki çok özel yorumunu savunmaktaydı. Yaptıklarının hepsi bu kadarla kalsaydı, Bruno bugün büyük ölçüde unutulmuş olacaktı. Ancak kendi görüşlerini Copernicus’un görüşleriyle birleştirdi: Güneş Merkezli Teoriyi övmekle beraber, Güneş merkezli evren fikrinin Panteist açıdan getirdiği neticeleri değerlendirmediği için Copernicus’u eleştirdi. Bruno, aynı zamanda cesaretle spekülasyon yaptı. Thomas Digges’in her biri güneş sistemine benzeyen sonsuz sayıda yıldız evreni bulunduğu fikrini ve Cusalı Nikolaus’un, evrende Yer’den başka yerlerde de hayat olduğu görüşünü benimsedi. Bu fikirleri, Panteizmin geniş şemsiyesi altında yaymaya çalıştı. Bruno’nun evreni, Çinlilerinki gibi yaşayan canlı bir varlıktı. Ama Bruno’nun görüşü, fiziksel evreni canlı bir varlık olarak kabul edip rasyonel şekilde açıklama arzusundan değil, hermetik büyüden esinlenmişti.

Bruno yanına gitmekte olduğu Mocenigo tarafından ele verildi ve Bruno, Engizisyon tarafından hapsedildi. Uzun bir yargılamadan sonra Bruno, dine aykırı fikirlerini geri aldı ve engizisyon mahkemesi üyelerinden af diledi. Buna rağmen sekiz yıl sürecek başka bir yargılama için Roma’ya gönderildi. Sonunda, biraz tereddüt ettikten sonra, fikirlerini geri almaktan vazgeçti ve 1600 yılında kazığa bağlanarak yakıldı. Muhtemelen yakılma nedeni, İsa’nın ilahi özelliğini reddetmesi ve şeytani büyüler yapmasıydı. Bu ikinci suçlama yakılmasının esas sebebi olabilir. Zira Bruno’nun bir cins büyü-din hareketi kurmuş olması muhtemeldir; bu akım Hermetik bir akım olabileceği gibi, Masonluğun köklerine bağlı veya büyü ile dinin başka bir garip karışımı olan Rosenkreutz (Gül Haç) kardeşliğiyle ilişkili bir akım olabilirdi.

Anlaşıldığı kadarıyla, Bruno’nun Copernicus teorisini savunmuş olması, onun mahkûmiyet sebeplerinden biri olarak gösterilmemiştir. Ancak polemikli yazılarında yer alan her görüşünün, özellikle bir zamanlar üyesi olduğu Dominikler tarafından şüpheyle karşılandığı açıktır. İlgi çekici bir nokta da, on dört yıl sonra Galileo’nun Copernicus teorisini savunmasına karşı hücumu başlatan kişinin de bir Dominik Papazı olmasıdır. Bilim ile din arasındaki ilk büyük savaş o zaman patlamış ve bilim uğruna uzun müddet ıstırap çeken ilk kişi büyücü Bruno değil, bilimin ilk şehidi Galileo olmuştur. Eğer Bruno bugün hatırlanıyorsa bu, Roma Katolik Kilisesini yeni Bilim Devrimi’nin en büyük bilimsel hipotezinin aleyhine döndüren kişi olduğu içindir ve bunu da, bilime hiçbir esaslı katkı yapmadan becermiştir.

Hikayeye göre Bruno ölüm kararını bildiren yargıca "Ölümümü bildirirken siz, benden daha çok korkuyorsunuz." demiştir.

Tanrı'nın ve evrenin birbirinden farklı iki töz olmadığı, ama aynı gerçekliğin iki sonsuz görünümü olduğunu kabul eder. Ona göre her şey Tanrısal kuvvetin görünüşüdür:

Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.

Johannes Kepler

Copernicus’tan sonra Güneş merkezli kuramı kabul eden ilk gökbilimciydi. Fakat Tycho Brahe’nin verileri o kuramın Copernicus yönünden ileri sürülen biçimiyle doğru olmadığını gösteriyordu.

Kepler, astronomi kadar astrolojiyle de uğraştı. Olayları önceden haber veren bir takvim hazırladı. İyi bir tesadüf olarak, hava durumu ve köylü ayaklanmalarıyla ilgili tahminleri doğru çıktı. Daha sonraki takvimlerindeki kehanetleri pek doğru çıkmadıysa da, bölgede neredeyse efsanevi bir şöhret kazandı. Kepler’in astrolojiye olan yaklaşımı ilgi çekiciydi; zira astrologların kullandıkları kuralların çoğunu reddetti. Ancak evrende bir uyum var olduğuna ve kozmos ile birey arasında bir etkileşim ve uygunluk bulunduğuna kuvvetle inandı: Astrolojiye olan eğiliminin sebebi buydu. Zaten astrolojiden her zaman “astronominin çılgın küçük kızı” olarak bahsetti ve daha sonraları “Eğer astrologlar ara sıra doğruyu söylemişlerse, bu güzel bir rastlantı eseridir.” diye yazdı. Yine de bunlardan hiçbiri, onun horoskopa bakmasını – bilhassa bir zengin tarafından istendiği zaman – engellemedi.

Johannes Kepler (1571 – 1630)
Johannes Kepler (1571 – 1630)

Kepler’in ona büyük zevk veren keşfi, Güneş merkezli Copernicus evreninin altı gezegenini yörüngelerinde taşıyan küreler arasında yer alan boşluklara Öklides (Öklit) geometrisinin beş adet düzgün çok yüzlü cismini yerleştirebilmiş olmasıydı. Böylece, Satürn ile Jüpiter’in küreleri arasına bir düzgün altı yüzlü (küp); Jüpiter ile Mars’ın küreleri arasına bir düzgün dört yüzlü vs. tam olarak oturmaktaydı. Yalnızca beş adet düzgün çok yüzlü bulunduğundan, Kepler evrenin sırrını aydınlattığını yani niçin yalnızca altı gezegenin var olduğunu ve bu gezegenlerin niçin, astronomların o zamanlar inandıkları gibi, aralıklı dizildiğini keşfettiğine inandı.

Tüm Reklamları Kapat

Kepler’in büyük başarısı, gezegen devinişinin üç yasasını bulmuş olmasıydı. Yasalardan ikisini 1609, üçüncüsünü 1619 yılında yayınladı.

  • İlk yasa, gezegenlerin, merkezinde Güneş olan eliptik yörüngeler çizdiğini anlatır.
  • İkinci yasaya göre gezegeni Güneş’e birleştiren doğru, eş zamanda eş alan kat eder.
  • Üçüncü yasa, gezegenlerin dönüşü hakkındadır. Dönüş zamanının karesinin, gezegenin Güneş’ten ortalama uzaklığının küpüyle orantılı olduğunu öğretir.

Dairelerin yerine elipslerin geçirilmesi, gökbilimi Pythagoras’tan beri yöneten estetik eğilimin ortadan kaldırılmasına yol açtı.

Kepler’in katkılarını özetleyecek olursak: Güneş Sistemi hakkında şimdi düşündüğümüz resim (yani Güneş ve diğer cisimler birlikte gezegenler takımı) hala Kepler’in bulduğu şekildedir. Gelecekte de önemli bir değişiklik beklenmiyor.

Galileo Galilei

Matematik, mekanik ve hidrostatik konularıyla uğraşan Galileo, Aristoteles’in hareket hakkında öğrendiklerini gittikçe artan bir şekilde eleştiriyordu. Pisa’da hocayken, eğik Pisa Kulesi’nden aşağıya değişik ağırlıklar attığı söylenir ise de, hikayede anlatıldığı gibi bunu üniversite hocalarının önünde yapmamıştı. Ne şekilde olursa olsun, Galileo düşen cisimlerin hareketini inceledi ve Aristoteles’in teorisinin aksine, hafif veya ağır bütün cisimlerin yere eşit zamanda düştüklerini ispat etti. Eğik düzlemler üzerinden aşağıya doğru toplar yuvarlayarak cisimlerin düz yüzey üzerindeki hareketlerini inceledi ve her ne kadar ulaşamamış olsa da, ileride Newton’un Birinci Hareket Yasası olarak adlandırılacak yasaya yaklaştı. Keşiflerin hepsi dikkate değer keşiflerdi. Bu keşiflerin bir başka önemi daha vardı: Galileo bunlara ulaşmak için, elde ettiği sonuçların analizinde matematiği kullanmıştı. Başka hiçbir yöntem onun bu sonuçlara ulaşmasını sağlayamazdı. Gerçekten de matematiksel yaklaşımı o kadar etkiliydi ki, XII. ve XIII. yüzyıllarda gelişecek olan yeni fiziğe damgasını vuracaktı. Onun “matematiksel fiziğin babası” olarak adlandırılmasının sebebi de budur.

Tüm Reklamları Kapat

Galileo Galilei (1564-1642)
Galileo Galilei (1564-1642)

Galileo teleskobun ilk mucidi olmasa da kendine teleskop geliştirmiştir. Teleskobun icadını duyduktan sonra üç kere büyüten ve kısa süre sonra da, on kere büyüten bir teleskop geliştirdi. Sonunda, otuz kere büyüten bir alet yapmayı başardı.

Galileo, teleskobunu yönelttiği her yerde yeni yıldızlar buluyordu. En kalabalık takımyıldızlarda bile yıldız sayısı artıyordu. Çıplak gözle yalnızca soluk bir ışık olarak görülen Samanyolu’nun, çıplak gözle sönük ve küçük oldukları için ayırt edilmeyen yıldızlardan oluşan devasa bir yıldız topluluğu olduğu keşfedilmişti. Her gece sayısız yeni cisim keşfedilen gökler kalabalıklaşıyordu. Kimi Kopernikçilerin savunduğu geniş, hatta sonsuz evren varsayımı birdenbire daha akla yakın bir varsayım olarak görülmeye başlandı. Bruno’nun, sınırsız bir uzama yayılan ve sonsuz sayıda cisim barındıran evrenin Tanrının sonsuz üretkenliğini gösterdiğine ilişkin gizemci görüşü neredeyse elle tutulur, gözle görülür bir şey olmuştu.

Bütün bunlara rağmen, Galileo teleskobu icat etmedi. Venedik’teki örnek teleskop Hollanda’dan gelmişti. Orada, 1608 Ekim’i başında, Middelburg’lu mercek yapımcısı Hans Lipperhey uzağı görmede kullanılacak bir alet (teleskop ismi ancak 1611’de İtalya’da kullanıldı) için patent başvurusunda bulunmuştu. Ancak böyle bir aleti bulduğunu iddia eden tek kişi Lipperhey değildi. On beş gün içinde Hollanda Parlamentosu’na ikinci bir patent başvurusu yapıldı. Daha sonra Middelburg’lu bir başka optikçi de hak iddia etti. Teleskobun icadının hikayesi oldukça karışık. İlk icat eden konusu hala tartışmalıdır.

Galileo, teleskop ile yapmış olduğu çok önemli astronomi gözlemlerinin ayrıntılarını 1610’da Siderius Nuncius (Yıldızların Habercisi) isimli eserinde yayınladı. Galileo eserinde, çıplak gözle görülemeyen pek çok yıldızı nasıl gözlediğini ve böylece yıldızların eskilerin bildiklerinden çok daha fazla sayıda olduğunu açıklamıştı. Bu tespit, Aristoteles muhaliflerince pek sevilen ve eski bilimin “mükemmelliği” iddiasının aleyhine bir delildi. Galileo, Ay’da dağların bulunduğunu da gözlemlemiş ve hatta gölgelerin boyuna dayanarak bunların yüksekliklerini hesaplamıştı. Ayrıca, Samanyolu’nun sayılamayacak kadar çok yıldızdan meydana gelmiş olduğunu ve hepsinden önemlisi, yörüngesindeki hareketi boyunca Jüpiter’e dört küçük uydunun eşlik ettiğini keşfetti. Bu tespit gerçekten önemliydi; zira yörünge üzerinde hareket eden bir gezegenin kendi uydularını da beraberinde taşıyabileceğini göstermekte ve Kopernik karşıtı iddiayı geçersiz kılmaktaydı. Daha sonra 1610’da Galileo, Venüs’ün de Ay gibi evreleri bulunduğunu fark etti ve kendisine üçlü gezegen gibi görünen Satürn gezegeninin garip yapısını gözledi. 1610 ile 1611 arasındaki bir tarihte, teleskopla Güneş lekelerini de gözledi. Galileo’ya göre bütün bu gözlemleri Kopernik teorisini kuvvetle desteklemekteydi.

Tüm Reklamları Kapat

Teleskobun en güçlü biçimde ve doğrudan etkiledikleri astronomi bilenler değildi. Teleskop Kopernikçi görüşün ilk kez yaygın bir biçimde tanınmasını ve matematiksel olmayan bir yoldan belgelenmesini sağlamıştır. 1609 yılından sonra astronomi konusunda yüzeysel bir bilgi sahibi olanlar bile evrenin ortak duyunun kaba ilkelerine uymayan bir yapısı olduğunu teleskopla gökyüzüne bakarak kendi gözleriyle görebildiler ve on yedinci yüzyıl boyunca bunu yaptılar. Teleskop çok popüler bir oyuncak olmuştu. Daha önce astronomiye ya da herhangi bir bilim dalına hiç ilgi göstermemiş olanlar bile bu yeni cihazı satın ya da ödünç alarak açık gecelerde heyecanla gökleri tanıyordu. Amatör gözlemci bir yandan gıpta edilen, bir yandan da parodi konusu olan tanıdık bir tipti. Bu tiple yeni bir yazın türü gelişmişti. Popüler bilimin ve bilimkurgunun başlangıcının on yedinci yüzyılda olduğu görülecektir. Bunların ilk örneklerindeki en çok göze çarpan konular da teleskop ve teleskopla yapılan ilk keşiflerdir. Galileo’nun astronomi çalışmalarının en büyük katkısı astronomiyi popülerleştirmesidir; popülerleştirdiği astronomi de Kopernikçi astronomiydi.

Galileo yüzyılımızdaki evrim tartışmalarında önce, bilim ve din arasındaki en önemli karşılaşmaya sahne olan Engizisyon Mahkemesi’ne çıkarıldı. Kilise, kitabını (İki Temel Evren Sistemi Üzerine Konuşma) Kopernik teorisine fazla yönelik buldu. Galileo 22 Haziran 1633'te işkence tehdidi altında (fakat işkence yapılmamıştı), Dünya merkezli evren görüşüne zıt olan bütün görüşlerini reddetmeye zorlandı. Bazen Galileo teslim olup susmakla suçlanır, fakat o zamanlar yetmiş yaşındaydı ve bir nesil önceki Bruno örneğini çok iyi hatırlıyordu. Ancak yaşı göz önüne alınarak kendisine hoşgörülü davranıldı. Buna rağmen, fikrini değiştirmeye zorlanarak ev hapsine mahkum edildi. Galileo son yıllarını, sarkacı saat mekanizmasının düzenine uygulamakla geçirdi. Ancak gerçek anlamda ilk pratik sonuçlar, 1656’da Hollandalı bilim insanı Christiaan Huygens tarafından elde edildi ve Huygens böylece, zamanı mekanik olarak ölçmede hassasiyet çağını başlattı. Galileo 1642’de öldü, bu yıl aynı zamanda Isaac Newton’un doğduğu yıl idi.

Kilise’nin zaferi pek de parlak olmadı. Güneş merkezli evren kuramı her yerde bilim insanlarının ve sıradan insanların zihinlerinde daha güçlü bir biçimde yerleşmeyi sürdürdü.

Not: Bu yazı, KOÜTBAT'ın (Kocaeli Üniversitesi Bilimsel Araştırma Topluluğu) Terapi adlı dergisinin 2. sayısında yayınlanmıştır. Yazar izniyle Evrim Ağacı üzerinden yayınlanmaktadır.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Evrim Ağacı Akademi: Güneş Sistemi ve Gezegenler Yazı Dizisi

Bu yazı, Güneş Sistemi ve Gezegenler yazı dizisinin 9. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Güneş Sistemi İçin Bir Kılavuz: Güneş Sistemi İçindeki Cisimler Hakkında Neler Biliyoruz?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
31
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 11
  • Bilim Budur! 5
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 4
  • Muhteşem! 2
  • İnanılmaz 2
  • Merak Uyandırıcı! 2
  • Umut Verici! 1
  • Üzücü! 1
  • Grrr... *@$# 1
  • Güldürdü 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • T. S. Kuhn. (2007). Kopernik Devrimi-Batı Düşüncesinin Gelişiminde Gezegen Astronomisi. ISBN: 9755335667. Yayınevi: İmge Kitabevi.
  • I. Asimov. (2006). Bilim Ve Buluşlar Tarihi. ISBN: 975533419X. Yayınevi: İmge Kitabevi.
  • C. A. Ronan. (2003). Bilim Tarihi Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi Ve Gelişmesi. ISBN: 9754032750. Yayınevi: TÜBİTAK Yayınları.
  • B. Russell. (1973). Batı Felsefesi Tarihi. Yayınevi: Bilgi Yayınevi.
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 28/03/2024 16:53:20 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/5226

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Hızlı
Gezegen
Egzersiz
Yangın
Kuantum Fiziği
Diyet
Mavi
Antibiyotik
Balina
Evrim Tarihi
Genetik Değişim
İngiltere
Şiddet
Tür
Türlerin Kökeni
Hayatta Kalma
Gebelik
Doğal
Biyocoğrafya
Radyoaktif
Oyun
Astrofizik
Buz
İyi
Damar
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ö. Çelik, et al. Kopernik Devrimi: Güneş Merkezli Evren Teorisi ve Sonrasında, Dünya'ya Bakışımız Nasıl Değişti?. (15 Eylül 2017). Alındığı Tarih: 28 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/5226
Çelik, Ö., Özdil, A. Ş. (2017, September 15). Kopernik Devrimi: Güneş Merkezli Evren Teorisi ve Sonrasında, Dünya'ya Bakışımız Nasıl Değişti?. Evrim Ağacı. Retrieved March 28, 2024. from https://evrimagaci.org/s/5226
Ö. Çelik, et al. “Kopernik Devrimi: Güneş Merkezli Evren Teorisi ve Sonrasında, Dünya'ya Bakışımız Nasıl Değişti?.” Edited by Ayşegül Şenyiğit Özdil. Evrim Ağacı, 15 Sep. 2017, https://evrimagaci.org/s/5226.
Çelik, Ömer. Özdil, Ayşegül Şenyiğit. “Kopernik Devrimi: Güneş Merkezli Evren Teorisi ve Sonrasında, Dünya'ya Bakışımız Nasıl Değişti?.” Edited by Ayşegül Şenyiğit Özdil. Evrim Ağacı, September 15, 2017. https://evrimagaci.org/s/5226.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close