Renkleri Algılayabilmemiz İçin O Renklere Dair Kelimelerimizin mi Olması Gerekir?
İddia
Jules Davidoff'un Namibya'daki Himba kabilesiyle yaptığı deneylerde, kabilenin mavi rengi tanımlayan bir sözcüğü olmadığı için, o rengi yeşilden ayırt edemiyorlar.
Gerçek mi?
Gerçek Ne?
BBC RadioLab tarafından yayınlanan araştırma, gerçek bir araştırma değildir ve tamamen farklı bir çalışmanın dramatizasyonundan ibarettir. Araştırmanın Jules Davidoff tarafından yapılan orijinalinde, tamamen farklı bir yöntem kullanılmıştır: Bu konuyla ilgili olarak BBC RadioLab ve oradaki iddiaları tekrar eden kaynaklar tarafından yapılan paylaşımlarda gösterilen renk halkaları kullanılmamıştır.
Daha önemlisi, Namibyalı Himba kabilesinin üyeleri her seferinde mavi ile yeşili ayırt edebilmişlerdir. Sadece dilde bir rengi tanımlayan bir kelime olmadığında, bir rengin diğerinden farklı olduğunu ifade etmek için birkaç milisaniye gecikme yaşandığı gösterilmiştir.
İddianın Kökeni
BBC RadioLab'ın 21 Mayıs 2012 tarihli bir bölümünde, şöyle bir olay anlatılmaktadır (diyalog, anlaşılır olması için düzenlenmiştir; kalın kısımlar iddianın hatalarını vurgulamak amacıyla bizim tarafımızdan kalınlaştırılmıştır):[1]
Londra Üniversitesi Nöropsikoloji profesörlerinden Jules Davidoff, Namibya'daki Himba isimli bir kabileye ilgi duymaktaydı. Birçok dilde olduğu gibi, Himba dilinde de mavi rengi anlatan bir kelime yoktu. Jules, Namibya'ya gitti ve kabile üyelerinin bir kısmına bir laptop üzerinden 12 renkli kare gösterdi. Bu karelerin 1 tanesi hariç hepsi aynı renkteydi. Bu arada bu deneyi gösteren harika videolar da var. Basitçe, hangi karenin farklı olduğunu sordu.
Bu noktada, kapakta da yer verdiğimiz şu fotoğraf gösteriliyor:
Bu görselden de fark edebileceğiniz gibi, mavi olanı yeşillerden ayırt etmek bizler için son derece kolay. Ancak BBC RadioLab, "şaşırtıcı bir şekilde", kabile üyelerinin bu rengi göremediklerini ve farklı tespit edemediklerini iddia ettiler. Şöyle anlatıyorlar:[1]
Bir tanesi bariz şekilde mavi. Diğerleri ise yeşil. Mavi adeta bağırıyor, "Bakın, ben buradayım!" diyor. Bunu ayırt etmek bizim için kolay, hatta çocuk oyuncağı. Ama işte, Himba halkının dilinde mavi için ayrı bir renk yok. Dolayısıyla maviyi ayırt etmekte biraz zorlandılar. Ekrana baktıklarında, öylece bakakaldılar. Baktılar, baktılar... Mavi ve yeşil arasındaki farkı göremediler. Gözlerinde hiçbir sorun yoktu, araştırmacılar o ihtimali kesinlikle elediler. Bariz bir şekilde, rengi göremiyorlardı.
Bu noktadan sonra BBC RadioLab başka bir konuya geçiyor; ancak internetteki diğer kaynaklarda, daha iddia daha da derinleştiriliyor. İddiaya göre, bu halka sonradan yine 11 tanesi aynı yeşil, 12. kutu ise inanılmaz az farklı bir yeşil içeren 12 kutu gösteriliyor:[2]
Bunu ayırt etmek birçok insan için çok daha zor olsa da, iddiaya göre her dilde "yeşil" diye bir renk olduğu için, aradaki farkın azlığına rağmen yine de ayırt edebiliyoruz. İddiaya göre farklı kare şu:
Çok sayıda site, bu iki bilgiden yola çıkarak, belki de renklerin bir kısmını daha önceden ayırt edemediğimizi, sonradan onlara verdiğimiz isimler sonucunda bu farkındalığa erişmeye başlamış olabileceğimizi iddia ediyorlar. Aşağıda göreceğimiz üzere, bu doğru değil.
Bu deneyle ilişkili iddialara, aynı zamanda BBC Two kanalında 2011-2012 yılları arasında yayınlanan "Seeing Stars" isimli programın Do You See What I See? başlıklı bölümde de yer verilmiştir.[4]
Bilgiler
Her şeyden önce, Pennsylvania Üniversitesi Dilbilim Bölümü'nden Mark Liberman'ın 2015 tarihli 2 blog yazısı, bu deneyin ve iddiaların neden yanlış olduğunu görmemizi sağlıyor.
Renk Daireleri Manipüle Edilmiş
İlk olarak, sosyal medyada dolaştırılan görsellerin büyük bir kısmı, sonradan manipüle edilmiş fotoğraflar ve kimi zaman yeşiller arasındaki fark absürt derecede küçük (ki kastî olarak ayırt etmeyi imkânsızlaştırmayı hedefliyor). Örneğin bazı kaynaklarda paylaşılan yeşillerin RGB değerleri arasında hiçbir fark tespit edilemiyor:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Daha önceden "İddianın Kökeni" kısmında yer verdiğimiz karelerde fark tespit edilebiliyor; ancak bir renk belirteci aracı kullanacak olursanız, karelerin farklı kısımlarının farklı noktalarda farklı yeşiller olduğunu görebilirsiniz. Bunun sebebi, düşük çözünürlüklü bir fotoğrafı çok sayıda dijital sıkıştırma işleminden geçirdiğinizde yaşanan bozulmalardır. Yani 15-20 yıl önce popüler olan deney, o dönemin fotoğrafları ile bugün paylaşıldığından, gösterilen renkler, gerçeği yansıtmayan bir şekilde bozulmuştur.
Deneyi Gösteren Makale Yok!
Eğer Google Scholar gibi bir araçta, "Himba" ve "renk" (İng: "color") sözcükleriyle bir arama yapacak olursanız, bu tür bir çalışmanın yapıldığını gösteren hiçbir akademik makale bulamadığınızı görebilirsiniz. Benzer şekilde, orijinal BBC belgeselinde sözü edilen ve belgesel için deneyi tekrar eden Serge Caparos isimli kişinin de bu konuyla ilgili hiçbir akademik makalesi bulunmuyor.
Elbette Afrika kabileleriyle yapılan renk çalışmaları var ve bunların çoğu, mavi renk ile ilgili veya renk ayırt etmeyle ilgili. Ancak Himba kabilesine yukarıdaki renk setlerini gösterip de maviyi ayırt edemediklerini bulgulayan hiçbir çalışma yok.
Bu durumda, bilimsel şüphecilik bize şunları söyler:[3]
- Ya deney başarısız olduğu için (veya yayın aşamasında düzeltilemez boyutta metodolojik hatalar tespit edildiği için) terk edildi.
- Ya araştırmacılar, kişisel nedenlerle veya akademik motivasyonlarla bu çalışmayı terk ettiler ve yayın yapmadılar.
- Ya da gerçekten böyle bir çalışma yayınlandı; ancak dijital arama motorları veya bunları kullanış biçimimiz dolayısıyla tespit edemiyoruz.
Cevabı bulmanın en kolay yolu, araştırmayla ilişkilendirilen akademisyenlere e-posta veya telefon yoluyla ulaşmak!
Namibya Halkıyla Yapılan Deney Bu Değil!
Serge Caparos, yazdığı bir e-postada şöyle anlatıyor:
2011'de BBC, Jules Davidoff'a (1998 ve 2008 yılları arasında Debi Roberson ile yaptığı) renk makalesi ile ilgili olarak iletişim kurdu. Bu konuda bir şeyler çekmek için sahaya bir ekip göndermek istediler. Jules onlara Namibya'da birkaç yıldır herhangi bir renk çalışması yapmadıklarını, ancak ben orada görsel dikkat üzerine veri topladığım için araştırma sahasının hala aktif olduğunu açıkladı. Jules benden BBC için bir gösteri düzenlememi istedi. Renk çalışması aslında benim işim değil, çoğunlukla Debi Roberson'ın, bu yüzden herhangi bir sorunuzu ona göndermeniz daha iyi olabilir.
Bu gösterinin ne olması gerektiğine gelince, Jules, Korece konuşanlar üzerinde yaptıkları bir görsel arama paradigmasının bir varyasyonunun tekrar edilebileceğini, çünkü bunun izleyicinin konuyu kavraması için en basit prosedür olduğunu düşündü.[5] Bana bir gösteri göstermem için görseller gönderdiler. Gösteride kullandığımız kağıdı ekte gönderiyorum (Korece ve İngilizce konuşanları karşılaştırdık).
Himba ile yapılan çalışma gerçekte televizyonda gösterilenden biraz farklıdır, ancak bu BBC belgeselinde verilen genel mesajı etkilemiyor (her ne kadar televizyonun prizması gerçeği biraz abartıyor olsa da). Himba bulgularına dayanan 2005 makalesi ektedir. Ayrıca Himba çocuklarıyla elde edilen bulguları bildiren başka bir makaleyi de ekliyorum.[6], [7]
Tüm Reklamları Kapat
Bu bilgilere erişebilmiş olmak güzel; ancak sıkıntı şu: Eğer okuyack olursanız, yukarıda sözü geçen 3 akademik makalenin hiçbiri, renklerin ayırt edilemediğini göstermiyor! Sadece deneklerin belli renkleri ayırt etmek konusunda birkaç milisaniye gecikme yaşadığını veya eğer dillerinde o rengi tarif edecek bir kelime yoksa (doğal olarak) kısa bir tepki vermekte zorlandıklarını gösteriyor.
Yine de renkleri ayırt edememe durumu olup olmadığını doğrulamak için, Mark Liberman, Debi Roberson'a da bir e-posta yazdı. Herhangi bir katılımcının renkleri ayırt edemediği bir vaka olup olmadığını sordu. Aldığı cevap şöyle:
Hayır, olmadı. Haklısınız, bulunan farklılıklar sadece farklı olanın tespit hızında ve bazen daha fazla sayıda hata yapmak şeklinde oldu. Herhangi bir katılımcının, farklı olan kutuyu tespit etmekte tamamen başarısız olduğu herhangi bir bulgudan haberdar değilim (ve bizim çalıştığımız Himba kabilesinde böyle bir durum olmadığını biliyorum). Genellikle katılımcının, yalnızca farklı olanın çemberin sol yarısında mı sağ yarısında mı olduğunu bildirmesi gerekir ve uyaranlar dairesel bir dizide sunulduğunda, farklı olanın saat 9 yönünde veya saat 3 yönünde olduğu durumlarda tepki süresi en hızlıdır Tepki süreleri, eğer farklı olanları saat 12 ve saat 6 yönüne (veya civarına) koyacak olursak yavaşlar. Bu nedenle, test edilen farklı renklerin her birinin, her konumda eşit sıklıkta görünmesi önemlidir (ne yazık ki bu durum, metodoloji açıklamalarında nadiren net bir şekilde söylenir).
Himba ile renk üzerine yaptığım çalışma, Serge'in dahil olduğu ve çoğunlukla kağıt uyaranları kullandığı çalışmadan önceye aitti - onlarla yaptığım daha yakın tarihli çalışmalar, duygusal ifadeler ve çocukların bakış açılarını öğrenme sahalarında. Bu yüzden videodaki çalışmaya doğrudan dahil olmadım ama dediğim gibi, farklı olanı tanımlamada tamamen başarısızlığa dair herhangi bir makaleden haberdar değilim. Tabii ki, yüzlerce deneme içinde İngiliz katılımcılar bile zaman zaman hata yapıyor.
Tüm Reklamları Kapat
Son olarak, direkt olarak Prof. Dr. Davidoff'un bu konuda bir makale yayınlayıp yayınlamadığını kendi ağzından öğrenelim:[8]
İnternet üzerinden iletişimin gücü beni şaşırtmaktan asla vazgeçmiyor. Daha dün benzer bir istek aldım ve daha önce de bu konuya birçok kez cevap verdim. Cevap şu: Bu konuda hiçbir makale yayınlamadım.
Dilsel Görecelik Hipotezi Nedir?
Dilsel görecelik veya diğer adıyla Sapir-Whorf Hipotezi, insan düşüncesinin kullandığı dilden yoğun bir şekilde etkilendiğini öne sürer. Yani aslında bu hiç var olmamış çalışmanın temelindeki düşünceyi desteklemektedir.
Hipoteze göre bir insanın dilinde belirli bir düşünce yapısı oluşmuştur ve bu insan başka bir insanın dilini hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamaz. Her dil bir düşünce sistemi oluşturduğundan, dil ve düşünce birbirine doğrudan bağlıdır. Bu hipotezin bir diğer dikkat çeken tarafı ise bu yazıda ele aldığımız renk tartışmasıdır. Göreceli bakış açısına göre renk terimlerinin diller arası değişkenliğinin daha çok kültüre özgü olgulara işaret ettiğini ileri sürmektedir.
Kökleri romantizm akımının ortaya koyduğu dil düşüncesine uzanan bu hipotez, 1950'lerde tanınmıştır. Sonrasında Bernstein Hipotezi adını alan hipotez bilimsel olarak zayıf görülmüş ve Noam Chomsky'nin Evrensel Gramer Teorisiyle gözden düşmüştür. Ancak son yıllarda tekrar önem kazanmaya başlamış ve hipotezin zayıf versiyonunu destekleyecek birçok araştırma yapılmıştır.[9]
Evrenselci Görüş
Renk tartışmasının bir diğer tarafı ise evrenselci görüştür. Evrenselci görüş; tüm insanların biyolojisinin aynı olduğunu, dolayısıyla renk terminolojisinin gelişiminin mutlak evrensel kısıtlamalara sahip olduğunu iddia eder.[10] Renkleri adlandırmanın kültürel olmaktan ziyade doğuştan gelen fizyolojik bir süreç olduğunu öne süren Evrenselci Teori, 1969 yılında Brent Berlin ve Paul Kay tarafından Basic Color Terms adlı kitapta ortaya atılmıştır.
Çalışmanın amacı Edward Sapir ve Benjamin Lee Whorf'un dilsel görecelik teorisine meydan okumaktır. Berlin ve Kay çalışmalarında bir dilin sahip olabileceği renk terimleri ve bu terimlerin kullanışını belirleyen evrensel kısıtlamalar keşfetmiştir. Çalışmada çeşitli dil ailelerinden 20 farklı dilden veriler toplanmıştı. Berlin ve Kay 11 olası temel renk kategorisi belirlemişti: Beyaz, siyah, kırmızı, yeşil, sarı, mavi, kahverengi, mor, pembe, turuncu ve gri. Berlin ve Kay ayrıca, maksimum 11 renk kategorisinden daha azına sahip dillerde, renklerin belirli bir evrimsel model izlediğini bulmuştur:
- Tüm diller siyah ve beyaz için renk terimleri içerir.
- Eğer bir dil yalnız üç renk terimi içeriyorsa, o zaman kırmızı renk için de bir terim vardır.
- Eğer bir dil dört terim içeriyorsa, o zaman yeşil ya da sarı için bir terim içerir (ama ikisi birden değil).
- Eğer bir dil beş terim içeriyorsa, o zaman hem yeşil hem de sarı için terimler içerir.
- Eğer bir dil altı terim içeriyorsa, o zaman mavi için bir terim içerir.
- Eğer bir dil yedi terim içeriyorsa, o zaman kahverengi için bir terim içerir.
- Eğer bir dil sekiz veya daha fazla renk terimi içeriyorsa, o zaman mor, pembe, turuncu veya gri için terimler içerir.
Bu evrimsel modelin yanı sıra, incelenen dillerin her biri mevcut her renk kategorisi için neredeyse aynı odak tonlarını seçmiştir. Örneğin, her bir dildeki "kırmızı" terimi Munsell renk sisteminde aşağı yukarı aynı renk tonuna karşılık geliyordu.
Çalışmalarının sonucu olarak, Berlin ve Kay her bir renk kategorisinin bilişinin de algısının da evrensel olduğunu öne sürmüşlerdir. Evrenselci teoriyi destekleyen daha sonraki bir çalışma Kessen, Bornstein ve Weiskopf tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada, dört aylık 16 bebeğe farklı renklere karşılık gelen farklı frekanslarda ışıklar sunulmuştur. Alışkanlık süreleri ölçülmüş ve bebeğe belirli bir odak rengini çevreleyen ardışık tonlar sunulduğunda, alışkanlık sürelerinin ardışık odak renklerine göre daha uzun olduğu bulunmuştur.
Bu tepki örüntüsü, bebekler odak renkleri ayırt ederken ardışık tonları ayırt etmediğinde beklenen şeydir (Yani, kırmızının farklı tonlarının hepsi "kırmızıdır"; ancak "mavi" ve "kırmızı" renkleri farklıdır). Bu, bebeklerin farklı renk tonlarına yetişkinlerle aynı şekilde tepki verdiği anlamına gelir ve beklenenden daha küçük yaşlarda renkli gördüklerini gösterir. Kessen, Bornstein ve Weiskopf bu nedenle aynı/farklı odak renklerini algılama yeteneğinin küçük çocuklarda bile mevcut olduğunu iddia etmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak, Himba kabilesi üzerinde BBC'de gösterilen (ve sonrasında birçok kez paylaşılan) renk deneyinin hiçbir zaman yapılmadığını söylemek mümkündür. Himba kabilesi üzerinde başka renk deneyleri yapılmıştır; ancak bunların hiçbirinde denekler renkleri ayırt etmek konusunda başarısızlık göstermemiştir.
Zaten insanların sadece dile bağlı olarak renkleri teşhis edebilmesi rasyonel değildir: Eğer öyle olsaydı hiçbir rengi teşhis edemezdik, zira o renge bir isim vermemiz gerektiğini bilemezdik. Çünkü unutmayın, bu iddiaya göre dilimizde bir renk ile ilişkili bir kelime yoksa, o rengi ayırt edemiyoruz. Eğer durum buysa, ilk başta herhangi bir renge herhangi bir isim vermeyi nasıl bilebilirdik?
İşin aslı şudur: Renkler, fiziksel bir gerçeklik olmasa da (yani farklı dalga boylarının beyinde anlamlandırılmış karşılıklarından ibaret olsa da), bu renk algısının kökenleri insanlar da dâhil organizmaların çoğu için milyonlarca yıl önceye dayanmaktadır. İnsanların renk konusundaki tespit becerileri de dilin evriminden çok ama çok önce evrimleşmiştir. Bütün halklar ve hatta bebekler; dillerinde o renkle ilgili bir kelime olsun veya olmasın, herhangi bir göz veya beyin hasarı olmadığı müddetçe aşağı yukarı aynı renk aralığını ve renk tiplerini ayırt edebilecektir.
Fakat yukarıda yer verilen araştırmaların da gösterdiği üzere, bir dilde bir rengi ayırt etmek için hâlihazırda ezberlenmiş sözcükler varsa, bu renk ile karşılaşıldığında ona tepki verme hızı milisaniyelerle ölçülecek kadar küçük olsa bile bir miktar daha hızlı olacaktır. Bu durum, kelimeler sayesinde renkleri daha iyi ayırt etmekle açıklanamaz; daha ziyade, bir rengin farklı olduğunu teşhis ettikten sonra, onu ifade etme süresinin (hâlihazırda ezberlenmiş kelimeler olması hâlinde) bir miktar kısaldığını göstermektedir. Bu, linguistik ve sinirbilimsel açıdan mantıklı ve makuldür.
Özetle, BBC ve diğer kaynaklarda yer verilen deneyin fazlasıyla dramatize edilmiş olduğunu ve bu deney üzerinden renk algısıyla ilgili yapılan genellemelerin aceleci ve hatalı olduğu söylenebilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 33
- 13
- 9
- 7
- 3
- 3
- 2
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- ^ a b WNYC Studios. Colors | Radiolab | Wnyc Studios. (21 Mayıs 2012). Alındığı Tarih: 4 Şubat 2022. Alındığı Yer: WNYC Studios | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Loria. What Is Blue And How Do We See Color?. (27 Şubat 2015). Alındığı Tarih: 4 Şubat 2022. Alındığı Yer: Business Insider | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Liberman. It's Not Easy Seeing Green. (2 Mart 2015). Alındığı Tarih: 4 Şubat 2022. Alındığı Yer: Language Log | Arşiv Bağlantısı
- ^ BBC. Do You See What I See?. (28 Ağustos 2018). Alındığı Yer: BBC Two | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Roberson, et al. (2008). Categorical Perception Of Colour In The Left And Right Visual Field Is Verbally Mediated: Evidence From Korean. Cognition, sf: 752-762. doi: 10.1016/j.cognition.2007.09.001. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Roberson, et al. (2004). The Development Of Color Categories In Two Languages: A Longitudinal Study.. American Psychological Association, sf: 554-571. doi: 10.1037/0096-3445.133.4.554. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Roberson, et al. (2005). Color Categories: Confirmation Of The Relativity Hypothesis. Cognitive Psychology, sf: 378-411. doi: 10.1016/j.cogpsych.2004.10.001. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Liberman. Himba Color Perception. (17 Mart 2015). Alındığı Yer: Language Log | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. A. Lucy. (1992). Language Diversity And Thought: A Reformulation Of The Linguistic Relativity Hypothesis. Cambridge University Press. doi: 10.1017/CBO9780511620843. | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. Kay. Language, Thought And Color: Recent Developments.. Alındığı Tarih: 31 Temmuz 2023. Alındığı Yer: Trends In Cognitive Science | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:55:20 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11444
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.