Psikoterapi Nedir? Terapiye Giden Herkes "Deli" midir?
Terapist Nasıl Seçilir? Hangi Terapi Ekolleri Daha Etkilidir?
Psikoterapi mesleği, Hollywood'dan çektiği kadar hiç kimseden çekmedi. Yağda kızartıp insan beyni yiyen, danışanına romantik yükselen, organize suç örgütüne yardım ve yataklık eden, hastalarını trafoya bağlayıp işkence eden terapistlere sinema ve televizyonlarda rastlayabilirsiniz.
Halbuki psikoterapi, bir farkındalık ve değişim sürecidir. Amerikan Psikoloji Birliği, psikoterapiyi şöyle tanımlıyor:
Bilimsel yöntemler ile işe yaradığı kanıtlanmış teknik ve prosedürler kullanarak daha mutlu, verimli ve sağlıklı bir hayata ulaşmanıza yardımcı olan bir süreç.
Peki bu sözü edilen "farkındalık" ve "değişim" ne demek?
Memnun olmadığınız ya da anla(ya)madığınız bir sorun düşünün. Bu sorun kilo vermek, etrafınızdaki insanlara hayır diyememek, bir türlü kafanızdan atamadığınız düşünceler, yalnızlık, işsizlik, depresyon, anksiyete gibi herhangi bir sorun olabilir. Terapi, değiştirmek istediğiniz sorun, duygu, davranış ve düşüncelerinizi bilimsel yöntemler ile çözebileceğiniz bir yöntem sunuyor.
Bilim ile içli dışlı her meslek dalında olduğu gibi psikoterapinin aşırı uçlar ile ilişkisi, halk arasında kendisinden (ve gerçekte olandan) daha fazla ilgi görebiliyor. Mesela çekilen film/dizilerin büyük bir çoğunluğu psikopatların işlediği suçlar ve onlara yardımcı olamayan terapistler ile dolu; halbuki, filmlerde gösterilen bu rahatsızlığın literatürdeki karşılığı olan Antisosyal Kişilik Bozukluğu'nun halk arasında görülme sıklığı (prevelansı) sadece %1'dir. Buna rağmen televizyon ve sinemadaki aşırı örnekler "norm" olarak algılanabiliyor.
Bu üzücü; çünkü halk arasında ön yargıların oluşmasına neden oluyor. Bunu ülkemizde de görmek mümkün. Ç. Dereboy ve diğerlerinin 2017 yılında yayınladıkları bir araştırmaya göre, Nazilli Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniği'ne başvuran 240 katılımcının %31'ni "psikoterapi" kelimesini hiç duymamıştır. Haberdar olanların %44 basın (medya/film/dizi), %15 aile/arkadaş yoluyla öğrenmişlerdir. Aynı araştırmaya göre, başvuranlardan hiçbiri psikoterapi talep etmemiştir ve hekimler sadece %4.8 oranında psikoterapi tavsiye etmişlerdir.
Dolayısıyla bu makaleyi yazmaktaki amacımız, psikoterapi ile ilgili ön yargı ve bilgisizliğe karşı bir rehber oluşturmaktır. Gelin öncelikle psikoterapinin tarihine kısaca bir bakış atalım.
Freud Öncesi Psikopterapi
Modern psikoterapi, Sigmund Freud ile başlamıştır. Ancak terapötik değişim, insanlık tarihi boyunca kullanılmış bir kavramdır.
Örneğin; Plato, güzel konuşmanın vücuda ve ruha iyi geldiğinden bahsetmiştir. Platon'un hocası Sokrates'in, bir çelişki ortaya çıkana kadar sorular sorarak varsayımların değiştirilmesi için kullandığı Sokratik Yöntem, günümüz terapist ve hukukçularının en çok kullandığı yöntemlerden birisidir.
M.Ö 500 civarında Buddha, çekilen acıların kaynağının dünyevi zevk ve maddiyata olan bağlılığımızdan kaynaklandığını öne sürmüş ve sekiz aşamalı kutsal yolu takip ederek aydınlanmaya ulaşılabileceğinden bahsetmiştir.
Yüzyıllar sonra, Mevlana Celaleddin Rumi "Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Ne olmayacak şey! Kimden kaçıp kurtarıyoruz, Hak’tan mı? Ne boş zahmet!" diyerek saf, temiz, tekmil bir varoluşa giden, aydınlanmanın yolunu anlatmıştır.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
19. yüzyılın başında Hegel, Platon'un Diyalektik kavramından devşirdiği tez, antitez ve sentez üçlüsü Diyalektik Davranışçı Terapi merkezine oturmuştur. Diyalektik yöntem aşırı uçlardaki duygu, düşünce ve davranışların orta yolunun bulunması için kullanılır.
Her Derde Deva!?
Bu noktaya kadar kafanız biraz karışmış olabilir. Psikoterapinin tanımını yaparken Platon, Mevlana, Sokrates, Hegel gibi filozoflardan bahsettik. Asıl sorunun şu olduğunu tahmin ediyoruz: "İyi ama nasıl? Sadece konuşarak değişim nasıl sağlanabiliyor?"
Açıkçası cevabı da çok basit: İşe yarıyor, çünkü siz anlatıyorsunuz! Hani "Anlatsam roman, film olur!" denir ya. O şekilde. Siz, terapiste, kendi hikayenizi yazıyorsunuz. Terapist, sizin ilk okuyucunuz. Filminizin ilk seyircisi. Siz anlatıyorsunuz, o dinliyor. Araştırmalar, gerçekten de derdinizi anlatmanızın duygularınızı kontrol etmenize yardımcı olduğu ve zihinsel rahatlama sağladığı gösteriyor.
Ama tabii ki burada sözü edilen sıradan bir dinleme değil. Yani arkadaşınıza da anlatırsınız, "He he" der geçer, belki sizi dertlerinizden alaya alır veya derdinizin üzerine pek düşmez. Ama terapistlerin sahip olması gereken en önemli beceri Aktif (Empatik) Dinleme denen bir dinleme türüdür. İlk kez Carl Rogers tarafından ortaya atılan Aktif Dinleme kavramı, bugün bütün terapötik metodların merkezine oturur.
Aktif empatik bir dinleyici olmak dikkatli dinlemenin ötesinde aşağıda belirtilen teknikleri kullanır:
- Duyguları etiketleme: Duygularının farkına varılması önemlidir. Duygularını tanımlamak küçümsemek yerine hissedilenleri geçerli kılar.
- Yorumlama: Dinleyen belirli aralıklarla anladıklarını kısa bir şekilde izah eder. Yanlış anlamanın önüne bu sayede geçilir.
- Yansıtma: Dinleyen kişi önemli olduğunu düşündüğü cümle yada kelimeleri tekrar eder.
- Sessizlik: Dinleyen kişi sessiz kalarak karşı tarafın kafasını toplamasına, konuşmaya devam etmesine izin verir.
- Açık Uçlu Sorular: Dinleyen kişi soru sorarken tek kelimelik cevaplar üretecek sorulardan kaçınır. Mesela, "O sırada sinirli miydiniz?" yerine "O sırada ne hissediyorsunuz?" sorusunu tercih eder.
- Kısa Teşvik/Sözlü Olmayan İletişim: Dinleyen kişi başını sallama, tamam, anlıyorum, peki, gibi kısa yanıtlarla anladığını belli eder. Bu iletişim karşı tarafı daha fazla anlatmaya teşvik eder.
- Dikkat Toplama: Dinleyen kişinin aklından anlatılan hikaye dışında herhangi bir konu geçiyorsa dinlemeyi bırakmış anlamına gelmektedir. Aktif dinleme sırasında dikkatin toplanmasına yardımcı olmak amacı ile notlar tutulup, ses kayıtları almak tercih edilinebilir.
Carl Rogers'ın aktif dinleme dışında günümüz psikoterapi ekollerine etkisi büyüktür. Erken dönem davranışçı ve psikanalizcilerin aksine, terapinin daha sade, optimist ve samimi olması gerektiğini savunmuştur. Buna ek olarak terapiye başvuran kişilere tanı konulmaması gerektiğini savunmuştur. "Doktorun tedavi ettiği kişi" anlamındaki "hasta" kavramının günümüz psikoterapi jargonundan kalkmasında etkisi büyüktür. Bunun yerine "danışan" gibi kavramlar yerleşmiştir.
Rogers, olayların etkisini ancak sizin gözünüzden anlayabileceğimizden bahseder. Yani, hayatınızın uzmanı sizsinizdir. Bu nedenle terapistiniz, sizin adınıza karar yada tavsiye vermemelidir (kendinize ya da başkalarına zarar verebileceğiniz durumlar haricinde). Mesela terapistiniz işinizi bırakmanız, evlenmeniz, evinizi satmanızı gerektiği gibi tavsiyelerde bulunmaz. Terapistin özgün bir şekilde danışanı desteklemesi, hayatının pozitif bir yöne gitmesini içtenlikle istemesi gerektiğini öne sürmüştür. Tarafsız, yargısız, terapötik bir ilişkinin (ittifak) terapist ve danışan arasında kurulmadan herhangi bir değişim olmayacağından bahsetmiştir. Terapötik ilişki, psikoterapi literatüründe en çok araştırılan konulardan birisidir.
Amerikan Psikoloji Birliği'nin 2018 yılında yayınladığı 1978-2017 yılı arasında 300.000 kişiyi kapsayan 295 farklı araştırmayı toplu analiz ettiği çalışmada, terapötik ittifakın değişim sürecine kayda değer bir pozitif bir etkisinin olduğu anlaşılmıştır. Terapötik ilişki ve birey odaklı terapinin temel kurallarının etkinliği bilimsel çevreler tarafından geniş bir şekilde kabul edilmekte olup, psikoterapi, danışmanlık gibi alanların temel kuralları olarak kabul görmektedir.
Kanıta Dayalı Psikoterapi: Hangi Terapiyi Seçmeliyim?
Farklı terapi ekollerinden bu kadar detaylı bahsetme nedenlerimizden birisi, bu makaleyi okurken terapi nereden başlayacaklarını bilemeyen okurlara bir rehber yaratma çabamızdan kaynaklanmaktadır.
PsikoDinamik Yaklaşım
Modern psikoterapinin babası Sigmund Freud, problemlerin bilimsel yöntemle sadece konuşarak çözebileceğine inanıyordu. Psikodinamik yaklaşım duygu ve davranışlarımızın kökeninin bilinçaltında saklı olduğunu öne sürdü. Bilinçaltındaki bastırılmış karşılanmamış ihtiyaçlarımızın psikolojik rahatsızlıklara yol açtığını düşünüyordu.
Ancak bir sorun var: Bilinçaltı kavramını bilimsel yöntemler ile kanıtlanamıyor. Çünkü bildiğimiz kadarıyla beynin içerisinde bilinçaltını yöneten fiziksel bir mekanizma yok. Bu yüzden, Freud ve günümüz psikodinamik terapistlerinin bilimsel gözlemlerinin gerçeklik kavgası hala devam ediyor. Daha fazla bilgi almak isterseniz, konu hakkındaki bir yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Freudyen Dinamik yaklaşımın kanıtlanan tarafları ve kavramları da mevcut. Örneğin, dünya üzerinde geniş bilimsel altyapıya sahip kişilik psikolojisi, Carl Jung'un 1921 yayımlanan Psychologische Typen (Psikolojik Tipler) isimli kitabından gelmektedir. Kişilik Psikolojisi bugün ayrı kendi başına bir psikoloji okulu haline gelmiş durumdadır. Konu hakkında daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Burada, klinik psikoterapi uygulamaları içerisinde kullanılan transferans (aktarım) tanımından bahsetmemiz gerekir. Transferans, o an hissettiklerinizin terapiste aktarma durumuna denir. Çağdaş Psikodinamik terapistler, insanlar üzerinde bıraktığınız duyguların aktarılmasının kişisel ilişkilerinizi düzenlediğini varsayıp, bu aktarılan duyguların değişmesine odaklanırlar.
Transferans kavramının işe yaradığına dair bilimsel araştırmalar mevcuttur. Hoglend ve diğerlerinin yaptığı bir araştırmaya göre, psikodinamik transferans kavramı ile tedavi görmüş kişiler, bireyler arası ilişkilerde kazanılan pozitif değişimi uzun süre muhafaza etmişler.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)
Freud, Jung, Lacan, Rogers gibi terapistler 21 yüzyılın büyük bir kısmını domine ettiler. Ancak, psikoterapi Bilişsel Davranışçı Terapi ile geniş kitlelere ulaştı.
1979 yılında Amerikalı Psikiyatrist Aaron T. Beck, Depresyonun Bilişsel Tedavisi isminde bir kitap yayınlandı. Beck geliştirdiği bu tedavi şeklinde psikodinamik terapi gibi kişinin çocukluğunda yaşadıklarına ya da Rogers'ın anlattığı benlik kavramı ile pek ilgilenmiyordu. Tek amacı, depresyon semptomlarının azaltılması, ve intihara yönelik davranışların ise engellenmesi idi. Bu yüzden öncelikle depresyonu matematiksel bir şekilde yorumlayabileceği ölçekler hazırladı.
Depresyonun negatif otomatik düşüncelerle başladığını, bu düşüncelerin doğduğumuz andan itibaren başımıza gelen olaylarla şekillenip geniş bir yelpazeye yayılarak kurallara dönüştüğünü ileri sürdü. Bu kural çerçevesinde düşünce, davranış ve duyguların beynin içerisinde şema denilen yapılar tarafından yorumlandığını öne sördü. Depresyon semptomlarının azaltılabilmesi için negatif ön yargı ile çalışan sistemleri değiştirmek amacı ile teknik, yöntem ve egzersizler geliştirdi.
Sonuçlar, psikoterapi dünyasını kökten değiştirdi. Bilişsel Davranışçı Terapinin, depresyona ek olarak anksiyete, obsesif-kompulsif, travma kaynaklı rahatsızlıkların tedavisinde kısa sürede etkili bir şekilde kullanılabileceğini gösteren araştırmalar, bu uygulamanın popülerliğini artırdı.
Bilişsel Davranışçı Terapi, araştırmacılar tarafından geniş ilgi gördü. Çünkü terapi süreci sırasında her adım ölçülebiliyordu. BDT etkinliği ve uygunluğu üzerine birçok araştırma yayınlandı. Zamanla BDT bir terapi okulundan içerisinde uzmanlaşmış farklı terapileri kapsayan bir şemsiye haline geldi.
İkinci Dalga DBT denilen yeni terapi okulları ve bunları destekleyen araştırmalar ortaya çıkmaya başladı. Davranış Aktivasyon Terapi, Farkındalık Odaklı Davranışçı Bilişsel Terapi, Diyalektik Davranışçı Terapi, Şema Terapi bunlardan sadece birkaçıdır.
Diyalektik Davranışçı Terapi (DDT)
Diyalektik Davranışçı Terapi (DDT) Sınır Kişilik Bozukluğu (İng: "Borderline Personality Disorder") tedavisi için geliştirilmiş, ikinci nesil Bilişsel Davranışçı Terapi ekollerinden birisidir. Kendisi de bir "borderline" olan Marsha Linehan tarafından geliştirilmiştir. İntihar ve zarar verici davranışların azaltılmasına odaklanır. Diğer terapi türlerinden farklı olarak birden fazla terapistin çalıştığı bir takım işidir.
DDT sınırlardaki aşırı davranışlara diyalektik yöntemle çözümler üretir. Borderline kişiler haftada en az bir kere olmak üzere terapiye gitmenin yanı sıra, DDT becerilerini öğrendikleri ikinci bir programa katılırlar. Ayrıca acil durumlarda arayıp yardım isteyecekleri ve terapi dışında belirli aralıklarla görüştükleri üçüncü bir terapist de bulunabilir.
Tek bir kişi için çalışan bu ekip, belirli aralıklarla toplanıp tedavi konusunda fikir alışverişlerinde bulunurlar. Uygulanması daha pahalı olabilen bir terapi şeklidir. Araştırmalara göre, Sınır Kişilik Bozukluğu zarar verici davranışları azaltan bilinen en etkili tedavi şeklidir.
Şema Terapi
Psikodinamik terapi ile Bilişsel Davranışçı Terapi evlenseler, çocukları "Şema Terapi" olurdu.
Beck'in öğrencisi Jeffrey Young Bilişsel Davranışçı terapinin var olan yapısının üzerine Psikodinamik terapi, bağlanma teorisi ve Gestalt terapisi tekniklerini ekleyerek Şema terapiyi geliştirmiştir. Şema Terapi gelişim süreci boyunca güvenlik, istikrar, sevgi, ilgi, kabullenme, empati, korunma, yönlendirme, onaylama gibi temel duygusal ihtiyaçları karşılanmayan çocukların hayatları boyunca bütün ilişkilerini etkileyecek negatif şemalar edindiklerini ve bu ihtiyaçların yeniden sağlanması ile birlikte semptomların azalmasını amaçlamıştır.
Ülkemizde ilgi gören bir terapi ekolü olduğu söylenebilir. Kişilik bozukluklarının tedavisi için yaygın olarak kullanılır. Araştırmalar, Şema Terapinin Histrionik, Narsisistik, Sınır ve diğer kişilik bozukluklarının tedavisinde etkili olduğunu göstermiştir.
EMDR - Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme Terapisi
Francine Shapiro tarafından geliştirilen EMDR: travmatik olayların fizyolojik temelli bir sistem ile yeniden işlenmesi ile çalışır.
Daha basit anlatmamız gerekirse, başımıza gelen olayları beynimiz işleyip (anlam yükleyip) hafızamıza kaydetmektedir. Bazen, özellikle hayatın tehlikeye girebileceği olaylar sırasında beyin bilgiyi negatif önyargı ile işleyerek kaydedebilmektedir. Bilgilerin beynin sağ ve sol kısımlarına duygusal ve analitik olarak kaydedildiği düşünülmektedir. EMDR, göz hareketleri ve terapötik teknikleri kullanarak beynin sağ ve sol kısımları arasında köprü kurarak hafızaların yeniden işlenmesine yardımcı olmayı hedeflemektedir.
Travma tedavisinde diğer terapi ekollerinden daha fazla etkili olduğuna dair birçok araştırma vardır. Bir çok açıdan Bilişsel Davranışçı Terapinin teşhir tedavisine benzer. Kişi, başına gelen travmatik olayı seans sırasında tekrar anlatır. Negatif etki bırakan duygu, düşünce ve davranışları anlatırken terapist bir dizi göz hareketleri ile yeniden işlenmesini sağlar.
Terapi Ekollerine Karşı Argümanlar
Terapi ekollerinin etkinlikleri hakkında zıt görüşler mevcuttur. Bu yüzden her yaklaşımın zayıf kaldığı argümanlardan bahsetmemiz faydalı olacaktır.
Psikodinamik Terapi, insanlarla olan ilişkilerinin düzenlenmesi konusunda etkilidir. Bazı teorisyenlere göre tedavi edilmesi mümkün olmadığı söylenen Kişilik Bozukluklarının tedavisinde etkili olduğuna dair sadece kısmi veriler vardır. Kısmi veriden bahsetmemizin nedeni, terapi sonuçlarını ölçmek için yapılan araştırmaların tekrarlanamamasından kaynaklanmaktadır. Örneğin Haskayne'nin yaptığı sistematik incelemede, 4 rastgele kontrollü çalışma Psikodinamik terapinin kayda değer olumlu sonuçlar doğurduğunu söylerken, 2 farklı çalışma bilişsel terapinin daha olumlu, 1 çalışma ise bütün terapi çeşitlerinin aynı oranda etki ettiğini kaydetmiş. Psikodinamik terapinin eleştirildiği konulardan bir tanesi ise terapistlerin çok uzun sürede eğitilmeleri (temel psikoloji eğitimi sonrası 2-4 yıl arası) ve bu yüzden pahalı olmasıdır.
Tanısal ve İstatistiki Mental Rahatsızlıklar El Kitabı (DSM) 4'üncü versiyonunda psikolojik rahatsızlıklar Birinci ve İkinci Eksen olarak ikiye ayrılmıştı. Birinci Eksen rahatsızlıklar Depresyon, Bipolar 1, Bipolar 2, Sosyal Fobi, Panik Rahatsızlığı, Fobiler, Obsesif-Kompulsif rahatsızlıklar, Travma Sonrası Stres Bozukluğu gibi kısa vadede efektif bir şekilde tedavi edilebilen rahatsızlıkları kapsıyordu. Bilişsel Davranışçı Terapi birinci eksen rahatsızlıkların tedavi edilmesiyle kalmayıp tekrar nüksetmesini azalttığına dair kuvvetli bir veri var. Ancak, Davranışçı Bilişsel Terapi kişilik bozuklukların tedavisinde pek etkili olduğu söylenemez. Davranışçı Bilişsel Terapi kısa süren ve kısmen daha ucuz bir terapi türüdür.
Diyalektik Davranışçı Terapi ve Şema Terapinin özellikle Sınır kişilik bozukluğunun tedavisinde etkili olduğunu yapılan araştırmalardan dolayı biliyoruz. Diyalektik Davranışçı Terapi, grup psikolojik beceri eğitimi, kişisel psikoterapi, sık telefon görüşmeleri ile talepkar bir tedavi şeklidir. DDT sadece sınır kişilik bozukluğu tedavisi ile sınırlıdır. Hastane gibi kurumsal büyük yapılar ve pahalı özel klinikler dışında ulaşılırlık daha azdır.
Şema Terapi'nin birinci eksen rahatsızlıkların tedavisinde etkili olduğuna dair kısmi bir vardır. Ancak standart BDT kadar etkili değildir. Yeni bir terapi ekolü olan Şema Terapi etkinliğinin boyutu hakkında çok sayıda araştırma bulunmamaktadır.
EMDR'ın Travma Sonrası Stres Bozukluğu tedavisinde bilinen en etkili yöntemlerden bir tanesidir. Ancak komorbid rahatsızlıkların tedavisinde diğer terapi okullarına kıyaslandığında daha az etkili olduğuna dair kanıksanamayacak kanıt mevcuttur. EMDR, yeni bir terapi okuludur. Diğer ekollere oranla çok az miktarda araştırma tamamlanmıştır. Eleştirilen en önemli konulardan bir tanesi ise araştırma tarafsızlığıdır. Bazı EMDR araştırmacılarının aynı zamanda EMDR terapisti olması sonuçların inanırlılığına gölge düşürebilmektedir.
Danışan ve Deli Kavramı: Terapiye Kim Gider?
Terapiye çocuklar, gençler, yaşlılar, her cinsel yönelimden insanlar, kısacası herkes gider. Terapi bilimsel yöntem ile desteklenen bir değişim sürecidir. Terapinin etkinliği bilim insanları tarafından araştırılır; ancak terapistler, bilim insanı olmak zorunda değiller. Bilim, terapi süresince kullandığımız teknik ve yöntemlerin etkinliğini ölçebilmek için depresyon, anksiyete, kişilik bozukluğu gibi etiketler yaratarak araştırma yapmaktadır. Ancak etiketler mutlak doğru değildir.
Örneğin, Tanısal ve İstatistiki Mental Rahatsızlıklar El Kitabının yayınlanan ilk versiyonunda eşcinsellik mental bir rahatsızlık olarak etiketlenirken, son iki versiyonda bir rahatsızlık olmaktan çıkarılmıştır. El kitabının dördüncü versiyonu Pasif Agresif Kişilik Bozukluğunu bir tanı olarak tanımlarken, beşinci versiyonda bu çıkarılmıştır. Bu değişiklik, pasif agresif semptomların bir anda ortadan kalktığı manasına gelmemektedir; sadece bu etiketlere yönelik bakış açıları ve araştırma sonuçları değişmiştir. Etiketlerin araştırmacı ve eğitimciler için faydalı olduğu kuşkusuzdur; ancak terapist ve danışanlar için sosyal normların dışına itilmeleri için bir araç haline gelmiş durumdadır.
Terapinin çok çektiği damgalardan bir tanesi, "deli" kavramıdır. Türk Dil Kurumu Genel Sözlüğüne göre deli şu şekilde tanımlanmıştır:
Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun.
Delinin sözlük anlamı, ülkemizde psikoterapiye bakışımızın bir özeti olarak görülebilir. Kimin deli olduğunu anlamak için, bir tanıma daha ihtiyacımız var; "normal":
Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun.
Toplumsal düzeyde normun tanımını yapmak mümkündür. Ancak kişisel düzeyde normal tanımı terapistler tarafından yapılmaz. Çünkü, norm içerisinde olduğunuz sosyal gruba göre (kişiye göre) değişir. İnsan evriminin en önemli adımlarından bir tanesi sosyal gruplar oluşturmaya başlamasıdır. Benzer amaç ve görüşlere sahip insanlar bir araya gelip oluşturduğu gruplar ve toplumlar, doğal olarak alışılagelen, olağan kural ve davranış sistemleri geliştirmişlerdir. Örneğin, Suudi Arabistan'da bir kadının başının açık olması normun dışındayken, İsviçre'de tam tersi geçerli olabilir.
Deli etiketi, bireyin istemsiz bir şekilde içerisinde bulunduğu sosyal grubun dışına itilmesinden kaynaklanmaktadır. Dereboy'un araştırmasına göre psikiyatri bölümüne giden kişilerin hiçbirinin terapi almak istememesinin sebebi, grubun dışına itilme korkusu ile alakası olabilir mi? Bunun önüne geçmek toplumun zihinsel sağlığı açısından elzemdir!
Terapist, doğal olarak sosyal grupların bir parçasıdır. Kendi sosyal grubu dışındaki danışanlarına karşı ön yargı sahibi olması mümkün olabilir. Halbuki terapist, tarafsız olmak zorundadır. Terapistin yargılamadan terapötik ittifakı kurabilmesi için güvence sistemi şu şekilde işler:
- Terapist kendi deneyim ve görüşlerini terapinin bir parçası haline getirmez.
- Terapist anlattıklarınızı başkaları ile paylaşmaz.
- Doğru olduğunu düşünse bile danışanına ne yapması gerektiği hakkında tavsiye vermez.
- Süpervizör (deneyimli psikoterapistler) tarafından kontrol edilir.
- Rahatsız olduğu konulara/ön yargılara (kişisel) terapisti ile çözüm arar.
Terapiyle İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Psikoterapi zahmetli ve genel olarak uzun bir süreç. Kimseye anlat(a)madığınız en derin sırlarınızı paylaşıp, sorunlarınıza çözüm arayabileceğiniz güvenli bir alandır. Sürecin işe yaraması, değişime karşı yaklaşım ile doğrudan orantılıdır. O yüzden terapiye ile ilgili sıkça sorulan sorulara aşağıda cevap bulabilirsiniz.
Terapistiniz yeterli bir eğitim almış mı?
Açık bir şekilde terapistinizin eğitim ve deneyimi hakkında sorular sorup araştırma yapabilirsiniz. Ülkemizde meslek yasası hala çıkarılmadığı için meslek icrası konusunda standartlarımız yok. Terapist yeterliliğinden emin olmak için meslek birlikleri üyeliklerine bakabilirsiniz. Aşağıda aktif derneklerin adreslerini bulabilirsiniz. Bu dernekler aktif psikolog bulmanıza yardımcı olunması dışında, etik dışı davranışların şikayet edilmesi için de iletişime açıklar.
- Türk Psikologlar Derneği
- Türkiye Psikiyatri Derneği
- Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği
- Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği
Hangi terapi ekolünü seçmeliyim?
Popüler terapi akımlarını ve etkinliklerini yukarıda detaylı olarak okuyabilirsiniz.
Terapistiniz etik kurallara riayet ediyor mu?
Etik kuralları hem danışanı hem terapisti korumak için var. Terapist gizlilik ilkesi, romantik yakınlaşma, sizin adınıza karar vermemek gibi kurallara uymak zorundadır. Hediye kabul etmek, danışan ile ticari ilişkilerde bulunmak, etik kurallarının dışındadır.
Klinik uygulama alanı önemli midir?
Evde, kafeteryada, araçta psikoterapi olmaz. Psikoterapi rahatsız olmayacağınız sessiz ve kapalı bir alanda yapılmak zorundadır. Evinde terapi yapan terapistler sadece filmlerde olur. Bazı durumlarda terapistin evi ve ofisi aynı binada olabilir. Ancak bu iki yapının girişlerinin ayrılması gerekir. Son olarak terapistler bazı teşhir seanslarını ofis dışında yapabilirler. Mesela asansör fobisi olan danışan terapist ile birlikte asansöre binebilir.
Terapi sınırları önemli midir?
Terapinin yazılı olmayan kuralları vardır. Terapistin sizi anlayabilmek için elinden geleni yapması, seanslara geç kalmaması, seans sırasında acil durumlar dışında kişisel telefon görüşmeleri yapmaması, temiz giyinmesi, klinik ortamın temiz ve düzenli olması, dost, tanıdık, aile ferdi gibi kişileri danışan olarak kabul etmemesi örnek gösterilebilir.
Terapistiniz ile aranızda nasıl bir bağ kurmalıyım?
Sorun ve problemlerinizi anlatacak kadar yakın hissedecek bir bağ kurabilmelisiniz. Terapistiniz sizin arkadaşınız değil. Etik ve pratik sınırlar içerisinde size yardımcı olmak için var. Ancak bu sağlıklı bir ilişki kurabilmeniz için bir engel değil.
Terapistiniz yeterli deneyime sahip mi?
Aynı doktorlar gibi zamanla terapistler de uzmanlaşabilir. Depresyon, Anksiyete, Yeme Bozuklukları, Travma, Kişilik bozuklukları gibi popülasyonlarla çalışarak bir çok terapist uzmanlaşma yolunu seçebilir. Terapist üzerinde çalışmak istediğiniz konuda deneyim sahibi olmayabilir. Eğer yeteri kadar deneyime sahip değil ise, sizi başka bir uzmana yönlendirecektir. Küçük kasaba yada şehirlerde uzman bulamayabilir, maddi yetersizlikler nedeniyle uzman ile çalışamayabilirsiniz. Bu tür durumlarda terapist deneyimli olmasa bile sizi kabul edecektir. Süpervizörün çalışacağınız konu hakkında deneyimli yönlendirmeleri yeterli olabilir.
İşe yaraması için ne kadar zaman geçmesi gerekir?
Terapiye başlarken terapistinizden belirli bir takvim oluşturmasını isteyebilirsiniz. Belirli aralıklarla terapinin sonuçlarını tartışıp, yeni hedefler belirleyebilirsiniz.
Süpervizör şart mıdır?
Süpervizör mesleki risklerin paylaşılması, tarafsız duruşun kontrolü ve doğru tekniklerin kullanılması açısından önemlidir. Ancak mesleğin duayenleri/çok deneyimli terapistler süpervizör olmadan da çalışabilir. Süpervizyon seansı birebir yada grup şeklinde olabilir.
Mesleki sorumluluk sigortası gerekli midir?
Yanlış tanı ve uygulamalar sonucu istemeden de olsa zarar verilmesi gibi durumlarda mesleki sorumluluk sigortası birçok ülkede zorunlu bir uygulamadır. Sadece terapisti değil aynı zamanda danışanı da korur.
Terapist telefonla aranır mı?
Genel olarak terapist ile seans dışında görüşmeler kısa tutulmalıdır. Telefon görüşmeleri Diyalektik Davranışçı Terapi ve çok acil durumlar dışında kısa tutulur.
Terapist aileme bilgi verir mi?
On sekiz yaşından büyük herhangi bir kişi, kendine yada bir başkasına zarar verdiğini/vereceğini söylemediği sürece bütün bilgiler gizli tutulur. Bu bilgiler sadece mahkeme kararı ile paylaşılabilir. Eğer on sekiz yaşından küçük iseniz gizlilik ilkesi aileyi kapsamaz. Ancak terapistiniz aranızdaki güven algısını kırmak istemeyeceği için gerekli görmedikçe ailenizi bilgilendirmeyecektir.
Terapi pahalı mıdır?
Ülkemizde psikoloji meslek yasası henüz çıkmış değil. Bu yüzden terapi suistimale açık. Terapi sürecini para kazanmak amacı ile sömürenler var. Dışarıdan bakıldığında terapist olmak karlı bir iş gibi gözükebilir. 4 sene psikoloji okuduktan sonra ufak bir dükkan açıp, danışan başına 45 dakika dinleyip bolca para kazanılıyor algısı doğru değil.
Türkiye'de 4 senelik Psikoloji bölümü mezunlarının terapist olarak çalışabilmesi için, en az iki senelik yüksek klinik yüksek lisans yapması isteniyor. Psikolojik danışmanlık bölümü mezunları ise okuldan mezun olduktan sonra terapi okullarından bir tanesini seçmeleri ve oryantasyon eğitimini ayrı olarak almaları gerekebiliyor. Bu kural yüksek lisans yapan psikoloji mezunları için de geçerli. Psikoloji ve PDR mezunlarının mezun olduktan sonra bahsettiğimiz eğitimleri almaya zorunlu değiller. Ancak eğitimleri almadan psikoterapist olarak iş bulabilmek, ya da etkili bir terapi hizmeti sunabilmeleri pek olası değil. On binlerce lirayı bulan bu eğitimler alındıktan sonra, danışan görmeye başlayabiliyorlar.
Bu süreçte deneyimli bir psikoterapist süpervizör haline geliyor. Süpervizör ve terapist bir nevi usta çırak olarak çalışıyor. Seans sırasınca formülasyon, uygulanan teknikler hakkında bilgi ve yönlendirme alınıyor. Süpervizör seansları daha pahalı. Bu yapı içerisinde süpervizör sorumlulukları paylaşan bir kontrol mekanizması haline geliyor.
Danışanlardan yüklenilen problem ve zorluklar yıpranmaya neden olabiliyor. Üzerine terapistin kendi problemlerini üzerine eklendiğinde çözüm için kişisel bir terapist gerekiyor. Uluslararası bir çok farklı program, terapist olabilmek için en az iki sene terapi görmenizi şart koşuyor.
Makalenin altındaki kaynaklar ve ileri okuma kısmına göz atarsanız, popüler bilim makalesine oranla geniş bir referans listesini göreceksiniz. İyi bir psikoterapistin vaktinin büyük bir kısmını literatür ve araştırma okuyarak geçirmesi gerekmektedir. Örneğin Tanısal ve İstatistiki Mental Rahatsızlıklar El Kitabı ortalama her on senede bir yeni bir versiyonla neredeyse sıfırdan yazılmaktadır. Tahmin edebileceğiniz üzere yayınlanan araştırmaların neredeyse tamamı İngilizcedir. W. Liu tarafından yapılan bir araştırmaya göre, geçtiğimiz on senede yayınlanan psikoloji araştırmaların (Sosyal Bilimler Atıf İndeksi) %95'i İngilizce yayınlanmıştır.
Ancak, akademik İngilizce bilmeniz yeterli değil. Bu tür araştırmalara ulaşabilmek için yıllık ortalama birkaç bin lira para ödemek gerekiyor. Dolayısıyla katılınan konferanslar, yurt içinde ve dışında satın alınan kitaplar, psikolog/terapist birliklerine senelik aidat masrafların üzerine ekleniyor. Sosyal güvenlik, kira, vergi, basit yaşam giderlerini de ekleyince terapinin neden pahalı olduğunu umarım anlatabilmişizdir.
Terapistler hata yapar mı?
Tabii ki, yaparlar. Sizi yanlış anlayabilirler. Bazen isteyerek, bazen de istemeden provoke edebilirler. Önemli olan aranızdaki anlaşmazsızlığı güvenli bir ortamda çözebilmenizdir.
Terapi ne kadar sürer?
Ortalama bir seans 45-60 dakika sürer. Genelde haftada bir gün, 45 dakika yaygın olarak uygulanmaktadır. Zor dönemler süresince seanslar haftada iki veya 90 dakikaya çıkarılabilir. Psikanaliz aynı gün içerisinde 3-4 saat, haftada birden fazla da olabilir. Grup terapi seansları 90-120 dakika arası sürer.
Terapiye ödeyecek durumum yok. Ne yapmalıyım?
Klinik ortam, terapi türü ve terapist deneyimine göre ücretler değişir. Ülkemizde uygun ücretlerle online terapi hizmeti veren servisler mevcut. Terapi için ödemeye hazır oldunuz ücret aynı zamanda değişime olan açıklığınız konusunda bir gösterge. Tabii ki, asgari ücretle çalışıyor iseniz seans başı beş yüz lira vermeniz mümkün değil. Bu yüzden bir çok terapist ilk tanışma seansı için bir ücret talep etmemeyi seçmektedir. Ancak, randevu alırsanız ilk seans ücretini mutlaka danışmayı unutmayınız.
Genel olarak maddi durumunuzu terapistinize açıklar iseniz, zor duruma düşürmeyecek bir miktara çekmek için elinden geleni yapacak veya seans ücreti daha ucuz bir terapiste sizi yönlendirecektir. İşsizim terapiye ayıracak hiç bütçem yok diyebilirsiniz. Yaşadığınız şehirdeki üniversitelerin psikoloji ve psikolojik danışmanlık bölümleri süpervizör denetiminde ücretsiz terapi hizmetleri sunabilirler. Ayrıca sivil toplum örgütleri ve kar amacı gütmeyen derneklere ücretsiz ya da düşük ücretli terapi seansları için danışabilirsiniz.
Terapi süreci ne kadar olmalıdır?
Teknik olarak herhangi bir sınır yok. Hastane gibi yapılar yoğunluk dolası ile bir sınır koyabilir. Ancak üzerinde çalışmak istediğiniz konu ile alakalı. Terapi sırasında sıkça hedefler belirleyip üzerinde çalışabilirsiniz. Ortalama terapi altı ay ile iki yıl arası sürebilir.
Terapist ilaç yazabilir mı?
Sadece hekimler ve psikiyatristler ilaç yazabilir. Terapistler ve danışmanlar ilaç yazamazlar.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 15
- 5
- 4
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Mayo Clinic. Psychotherapy. (17 Mart 2016). Alındığı Tarih: 2 Ocak 2020. Alındığı Yer: Mayo Clinic | Arşiv Bağlantısı
- APA. Understanding Psychotherapy And How It Works. (2 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 2 Ocak 2020. Alındığı Yer: APA | Arşiv Bağlantısı
- Plato. (1989). Symposium. Yayınevi: Hackett Publishing Company.
- Merriam-Webster. Socratic Method. Alındığı Tarih: 5 Mart 2020. Alındığı Yer: Merriam-Webster | Arşiv Bağlantısı
- A. Miri. Insight Knowledge Of No Self In Buddhism: An Epistemic Analysis. philosophersimprint, sf: 1-30. | Arşiv Bağlantısı
- O. Kurşun. (2014). Mesnevi Birinci Cilt.
- S. Reidbord. Dialectics In Psychotherapy. (23 Eylül 2019). Alındığı Tarih: 5 Mart 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
- Ç. Dereboy, et al. (2017). Psikoterapi: Ruh Sağlığı Hizmetlerinin Üç Maymunu Mu?. Arch Neuropsychiatry. | Arşiv Bağlantısı
- Z. Steel, et al. (2014). The Global Prevalence Of Common Mental Disorders: A Systematic Review And Meta-Analysis 1980–2013. International Journal of Epidemiology, sf: 476-493. | Arşiv Bağlantısı
- K. A. Kiehl, et al. (2011). The Criminal Psychopath: History, Neuroscience, Treatment, And Economics. Jurimetrics, sf: 355-397. | Arşiv Bağlantısı
- K. B. Werner, et al. (2020). Epidemiology, Comorbidity, And Behavioral Genetics Of Antisocial Personality Disorder And Psychopathy. Psychiatry Ann., sf: 195-199. | Arşiv Bağlantısı
- B. Rime. (2009). Emotion Elicits The Social Sharing Of Emotion: Theory And Empirical Review. Sage Journal. | Arşiv Bağlantısı
- G.D Bodie. (2015). The Role Of “Active Listening” In Informal Helping Conversations: Impact On Perceptions Of Listener Helpfulness, Sensitivity, And Supportiveness And Discloser Emotional Improvement. Western Journal of Communication, sf: 151-173. | Arşiv Bağlantısı
- C. Rogers, et al. (1957). Active Listening. Yayınevi: Martino Fine books.
- C. Flückiger, et al. (2018). The Alliance In Adult Psychotherapy: A Meta-Analytic Synthesis. American Psychological Association, sf: 316-340. | Arşiv Bağlantısı
- S. McLeod. Person Centered Therapy. (21 Kasım 2019). Alındığı Yer: Simply Psychology | Arşiv Bağlantısı
- C. G. Jung. (1923). Psychological Types. Yayınevi: Paul, Trench, Trubner.
- P. Hoglend, et al. (2020). Ransference Interpretations In Dynamic Psychotherapy: Do They Really Yield Sustained Effects?. AJP In Advance. | Arşiv Bağlantısı
- A. T. Beck, et al. (1979). Cognitive Therapy Of Depression. Yayınevi: The Guilford Press.
- D. Haskayne, et al. (2020). The Outcome Of Psychodynamic Psychotherapies With Individuals Diagnosed With Personality Disorders: A Systematic Review. Psychoanalytic Psychotherapy, sf: 115-138. | Arşiv Bağlantısı
- S.G Hofmann, et al. (2012). The Efficacy Of Cognitive Behavioral Therapy: A Review Of Meta-Analyses. Cognit Ther Res., sf: 427-440. | Arşiv Bağlantısı
- M. Linehan. (1993). Cognitive-Behavioral Treatment Of Borderline Personality Disorder. Yayınevi: The Guilford Press.
- P. T. Panos, et al. (2014). Meta-Analysis And Systematic Review Assessing The Efficacy Of Dialectical Behavior Therapy (Dbt). Res Soc Work Pract., sf: 213-223. | Arşiv Bağlantısı
- J. E. Young, et al. (2003). Schema Therapy: A Practitioner's Guide. Yayınevi: The Guilford Press.
- S. A. Masley. (2011). A Systematic Review Of The Evidencebase For Schema Therapy. Cognitive Behavior Therapy, sf: 1-18. | Arşiv Bağlantısı
- W. Liu. (2016). The Changing Role Of Non‐English Papers In Scholarly Communication: Evidence From Web Of Science's Three Journal Citation Indexes. Learned Publishing. | Arşiv Bağlantısı
- F. Shapiro. (2001). Eye Movement Desensitization And Reprocessing: Basic Principles, Protocols And Procedures, 2Nd Edition, Guilford Press, Newyork, 2001.. Yayınevi: The Guilford Press.
- A. V. Gomez, et al. (2017). Emdr Beyond Ptsd: A Systematic Literature Review. Frontiers in Psychology. | Arşiv Bağlantısı
- Türk Dil Kurumu. Deli. Alındığı Tarih: 9 Mart 2020. Alındığı Yer: https://sozluk.gov.tr/ | Arşiv Bağlantısı
- iResearchNet. Normative Influence. Alındığı Tarih: 9 Mart 2020. Alındığı Yer: iResearchNet | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 12:30:17 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8167
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.