Osmanlı'da Evrim: Ali Sedad Bey, Osmanlı'da Evrimi Nasıl Anlattı, Ne Yönlerden Eleştirdi?
Ali Sedad Bey (1857-1900), Ahmet Cevdet Paşa’nın oğludur. Ayrıca ilk Türk romancı olan Fatma Aliye Hanım’ın kardeşidir. Sedad Bey, hem gelenekçi hem de batı bilimini takip eden ve bu ikisini sentezlemeye çalışan bir aile ortamında yetişmiştir. Kendisi, Galatasaray Sultanîsi, Mahrec-i Aklâm ve Hukuk Mektebi gibi kurumlarda mantık hocalığı yapmıştır.[1] Batı bilimini takip eden Ali Sedad Bey, evrim teorisi ve Darwin hakkındaki görüşlerini, Kavâìdü't-Tahavvülât fî Harekâti'z- Zerrât adlı eserinin Ecsam-ı Aliye bölümünün bir alt başlığı olan “Darwin Mesleğinin Muhakemesi” başlığı ile dile getirmiştir. Darwin’in söyledikleri arasından kendince önemli gördüğü şeyleri ön plana çıkarmıştır. Ali Sedad Bey, gerçekten de konuyu iyi tanıyarak evrim konusuna eleştirel bir gözle bakabilmiştir:[2]
Evvela: Bütün ecsam-ı aliyede az çok tağayyüre meyl ve istidat vardır. İş bu tağayyürat vaziyet ve adetin tesiri misüllü esbabtan ileri gelerek kesbi yahut silsilesinde zuhur edip ba'dehu gaip olmuş olan sıfata avdet etmek tarikiyle irsi olur. Tağayyür cüzi ise bir sınıf teşekkül eyleyip külli olarak sıfat-ı müteaddidede veya bir sıfat-ı mühimmede vaki olur ve silsile-i tevellüdatta müstemir bulunur ise bir nev teşekkül etmiş olur. Bu halde nev sabitçe bir sınıf olup, sınıf dahi henüz teşekküle başlamış bir nevdir.
Bu sözleriyle birlikte Darwin ve teorisi hakkında önemli gördüğü ilk noktaya değinmiştir. Başlangıç olarak, bütün varlıkların değişime yönelimleri olduğunu söylemektedir. Eğer değişim az ise, sınıf olmaktadırlar. Değişim süreklilik kazanırsa, bir tür olmaktadır. Buradaki sınıf ve tür ayrımından yola çıkarak, türün sabit bir sınıf olduğunu ve sınıfın oluşmaya yeni başlayan bir tür olduğu şeklinde bir sonucuna varmaktayız. Gerçekten de Darwin sınıf ve tür ayrımlarına çok önem vermiştir. Ali Sedad Bey de Darwin’in bu tespitini önemli görmüştür.
Darwin hakkında önemli gördüğü bir diğer tespiti ise bütün canlıların üremeye ve çoğalmaya yönelimleri olduğu görüşüdür. Sınırsız bir şekilde üremeye engel olan şey ise doğadaki kıt kaynaklardır. Doğadaki yetersiz kaynaklar sebebiyle tüm canlılar hayatta kalma ile ilgili bir savaş vermektedirler. Güçlü olan, bu savaşta galip gelecektir. Ali Sedad Bey, Darwin’in doğal seçilim ile bildirdiği hakikatleri de çok önemli bir tespit olarak görmüştür.
Darwin’in bir diğer tespiti olan eğer bir türün doğaya uyumlu olmak şartıyla edindiği değişimler işlevsiz kalırsa bu tür yok olmaya mahkûm kalacaktır görüşünü yine önemli bir tespit olarak görmektedir. Bir diğer önemli gördüğü meseleyi ise şöyle anlatmaktadır:[2]
Sınıfın nev' olabilmesi için eşhasın kesp eylediği tağayyürün silsilede devam ve sebatı lazımdır. Bu ise sıfüt-ı müktesebenin eşhas yahut nev'e müfit olacak bir hale gelmesiyle hasıl olur. Ve diğer türlü ise nev'in inkırazı lazım gelir.
Bu sözleriyle, sınıfların tür olabilmesi için canlının uğradığı değişimin hem sürekli hem de kalıcı olmasına dair görüşe dikkat çekmektedir. Bu görüşü ile birlikte Darwin hakkında önemli gördüğü maddeleri sıralamıştır.
Ali Sedad Bey, Darwin’e yöneltilen eleştiriler hakkındaki görüşlerini de dile getirmiştir. Eleştiriler içerisinden özellikle iki tanesinin çok önemli olduğunu düşünür ve fikirlerini dile getirir. Sedad Bey’e göre Darwin’e getirilen ve çok önemli olan eleştirilerin ilkini “yeniden bir nevin teşekkül eylediği asla görülmemiştir” sözleriyle dile getirmiştir.[2]
Bu eleştiriyi kendi perspektifinde ise şu şekilde değerlendirmiştir: Eğer bütün canlılar tek bir yerden gelmekte ise, şimdiki mevcut türler arasında ara türlerin olması gerektiğini söylemektedir. Bahsedilen varsayımı kabul edenlerin, türlerin oluşumunun çok uzun bir zamanda olduğunu ve belirli bir zamanda hissedilemeyeceğini dile getirdiğini söylemiştir. İki türün birleşmesi sonucunda bir ara tür çıkacağını iddia ederlerse, bu şekilde ortaya çıkan bir türün zincirleme üremeye müsait olmadığını da söylemektedir. Farz edelim ki zincirleme üreme oldu; fakat bu sefer de sonradan ya üreme mefhumu kesintiye uğrar ya da karışımı olduğu iki türden birinin özelliklerini tamamen yitireceğini söylemiştir. Yani Ali Sedad Bey, bu şekilde bir türün oluşacağına karşı çıkmıştır ve bu konudaki eleştirisini bir örnekle desteklemiştir:[2]
Ester ve bir ve iki hörgüçlü develerden hasıl olan bir nev azman deve işbu hususata pek iyi bir misal olurlar. Nebatatta dahi böyledir. İki muhtelif cinsten hasıl olan azmanlar ya tohum vermez yahut cinseyn-i mezkureynden birine ricat eyler.
Burada katır ile bir ve iki hörgüçlü develerden meydana gelen fazla gelişmiş bir deveyi örnek göstermektedir. Bitkiler için de aynı şeyin geçerli olduğunu söylemektedir. İki değişik türden meydana gelen fazla gelişmiş olan canlılar, ya kısır olur ya da bir süre sonra oluştuğu iki cinsten birine dönüşür. Aslında türler arasında iki sınıfının birleşmesiyle ortaya çıkan ara sınıf, üremeye devam eder. Bu şekilde tüm bu olgulardan hareketle diyebiliriz ki bu özellikler sınıfın oluşması için imkân dâhilindedir; fakat türün oluşması için pek olası değildir diyerek, Darwin’in tür oluşumu için ortaya attığı varsayıma karşı çıkmıştır.
Ali Sedad Bey’in Darwin hakkındaki ikinci eleştirisi, ortak ata kavramı ve ara türler konusundadır. Darwinci teorinin iddia ettiği ara türlerin ortaya çıkarılması ile birlikte türlerin de arttığı düşüncesi ve müteakiben türlerin ayrımı ve sınıflandırılmasında ortaya çıkan tartışmalar vardır. Bitki ve hayvanlar arasındaki bazı türlerin iki tarafa da yakın özellikler göstermesi sebebiyle hangi kısımda değerlendirileceği hususunda karışıklıklar çıkmaktadır. Bu sebeple karar verilemeyen ve bu şekilde iki tarafa da yakın görünen türler için bunların ikisinin de ortak bir yerden geldiğini söylemektedir. Yani iki cins de ortak bir atadan gelmelidir ki ara türlerin neden iki cinse de ait özellikler taşıdığı bu şekilde açıklanmış olsun. Darwinistler tarafından ara türlerin zamanla tükendiğini kabul ettikten sonra jeoloji biliminin şimdiki verileriyle Darwin’in fikirlerine eleştiri getirilmesi mantıksızdır düşüncesi hâkimdir. Ali Sedad Bey bu düşünceye karşı eleştirisini şöyle ifade etmiştir:[2]
Bunu "ilm-i tabakati'l-arzın bugünkü halinde Darwin'in mesleği kabul olunur şeylerden değildir." diye ifade etmek daha münasiptir. Bir taraftan enva-ı mütevassıtanın serian münkarız olması ve diğer taraftan tağayyürün gayet bati bulunması gibi tenakuzlar böyle sırf vehmi bir mesleğe göre çok mudur? Teğayyür-i tabakatın betaeti envaın tahavvülatının buna olan şiddet-i taalluk ve merbutiyeti Darwince dahi müsellem iken eşkal-i mütevassıtanın sürat-i inkırazının kabul bulunması itirazdan kurtulmak için olduğunda şüphe yoktur (Sedat, 1300: 168).
Bu sözleri ile birlikte, jeolojinin bugünkü haliyle Darwin’in görüşlerini kabul etmek mümkün değildir, demektedir. Darwin’in ara türlerin hızlı bir şekilde karışması ve dönüşümlerin oldukça yavaş olması yönündeki fikrinde bir çelişki gördüğünü söylemektedir. Türlerin değişiminin, değişen tabakaların yerleşmesi ile alakalı olduğunu ve ara türlerin yok olma hızının fazla olması gibi açıklamaları ise Ali Sedad Bey’e göre eleştiriden kaçınmak amacıyla yapılmıştır.
Ayrıca bir başka eleştiri olarak da türlerin ayrım ve sınıflamasının yapılamamasının sebebi, Darwinci görüşün iddia ettiği gibi bunların ortak bir atadan gelmesi ve iki türe de ait özellikler göstermesi ile ortaya çıkan zorluktan değil ara tür sayılan canlıların ayırt edici niteliklerinin tespit edilememesidir. Bu eleştirisine bağlı olarak:[2]
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Mamafih enva-ı muhtelifenin yekdiğerine müşabeheti ve müşabehet cihetiyle cümlesinin bir silsile teşkil eylemesi hiçbir vakit Darwin'in faraziyatını ispat eder şeylerden değildir
Bu sözleriyle, ara türlerin iki türe de benzer özellikler göstermesi ile birlikte gelişen ortak ata kavramının Darwin’in iddialarını kanıtlayan bir yapıda olmadığını söylemiştir. Bu sözlerine ek olarak insan ve nesnas arasındaki ilişkiye de değinmiştir:[2]
Bazı Tabiiyun bu müşabehete dikkatle insanlarla maymunların farkını arayarak insanın nesnasından uzma olduğuna zahib olmuşlardır ve bu babta (Lamarck) sairlerine takaddüm eylemiştir müteahhiren Darvin insan maymundan uzma olmayıp gerek insan ve gerek maymun ikisi de diğer bir neviden gelmiş olduklarını beyan eylemiştir. Böylece insanlarla maymunların karabetlerini ispat için bu iki mahlukun birbirine müşabehet-i hariciye ve teşrihiyesini tayine çalışmışlardır. Şu suretle icra kılınan tecriyandan memul olan müşabehet-i lazime bulunamadığı gibi bazı mübayenet bulunduğu zahir olmuştur. Tutalım ki bu iki mahluk cismen yekdiğerinin aynı olsun bundan yine Lamarck ve Darvin'in gayretini gütmek isteyenlerin ellerine bir şey girmez. İnsanın ma bihi't-temyiri olan nutuk silsile-i hayavanatta asla irsi görülmemiş bir şeydir.
Bu sözleriyle birlikte Ali Sedad Bey, bazılarının insan ve maymun arasındaki farkları inceleyerek insanların maymun türünden geliştiğini sandıklarını dile getirmiştir. Lamarck ise bu fikrin oluşmasında önemli bir pay sahibidir.
Ardından Charles Darwin, Lamarck’ın fikrine yakın ama biraz daha farklı bir görüş ortaya atarak insanın maymundan gelmediğini ikisinin de ortak bir atadan geldiğini söylemiştir. İnsan ve maymun arasındaki benzerlikleri kanıtlamak için fiziksel görünüş ve anatomi bilimi verileri ortaya konmuştur. Fakat buna rağmen insan ve maymun arasında benzerlikten çok, farklılık görülmüştür. Ali Sedat Bey, bu durumda farz edelim ki yapılan araştırmalar insan ve maymun hakkında birçok benzerlik bulmuş olsun dedikten sonra, buna rağmen Lamarck ve Darwin’in fikirlerini savunanlara bir faydası olmayacağını dile getirmiştir. Bu fikrine gerekçe olarak da insanı insan yapan ve önemli bir ayırıcı özelliği olan dil ve konuşabilme kabiliyetinin, hayvanların hiçbirinde olmadığını söylemiştir. Konuşma özelliği ile ilgili olarak Ahmet Mithat Efendi de görüşlerini sunarken bu özelliği sayesinde insanın bugünkü gelişmişlik seviyesine geldiğini söylemiştir.
Ali Sedad Bey, Darwin’in bilim adına birçok konuda önemli katkıları olduğunu kabul ettiğini, fakat kendi görüşlerini doğrulamak adına uydurduğu fikirlerini eleştirir. Bu fikirlerin gerçekleşmesinin imkân dâhilinde olduğunu ama buna rağmen gözlemlerden elde edilen veriler olmadığından kabul edilemez olduğunu söylemiştir:[2]
Şimdilik tecrübe, envaın tagayyürü bir hadde vaki olup esnaf-ı muhtelife hasıl olur ise de envaın kalb ve tahavvülü dairesini tecavüz edemediğini yani hakayık-ı eşyanın sabit olduğunu göstermiştir.
Ali Sedad Bey, şu ana kadarki tecrübeler ile türlerin değişimi ve çeşitli sınıflar olduğu konusunun bir yere kadar kabul edebileceğini fakat türlerin değişim hududunu geçememesi sebebiyle varlıkların hakikatinin sabit olduğu konusundaki görüşü benimsemiştir.
Ali Sedad Bey, eleştirilerine devam ederken “Darwin'in iddiası ise sırf hayali olup esasen hiçbir tecrübe ve müşahedeye müstenit değildir” diyerek Darwin’in iddiasının deney ve gözleme dayanmadığını söylemiştir.[2] Bu konuda sunulan görüşlerden en başarılısı Darwin’inki olduğu için kabul edilmelidir diyenleri de eleştirmiştir. Hakikatin öyle olmadığını ve değişim denilen şeyin özel türlerde gerçekleştiğini ve bu değişimlerin bir hududu olduğunu söylemiştir.
Bir misal ile konuyu daha ayrıntılı bir şekilde açıklamaktadır: Ona göre bir cismin parçalanamaz en ufak hali diğer maddeleri de oluşturan unsurdur. Bu halde bu madde ne kadar değişirse değişsin kendi gerçekliğini yani ham halini koruyacaktır.[3] Atomların hem azotu hem de civayı oluşturduğu gibi aynı atomlar başka şeylerde oluşturabilir. Fakat bunu neyin sağladığına ve hangi yasaya göre hareket ettiğine dair ne olduğu tam olarak belli değildir. Ali Sedad Bey, üstün cisimlerin asla değişmeyen bir bütün olduğunu fakat ne sebeple böyle olduğunun bilinmediğini savunmuştur. Ona göre sonucu belli olmayacak bir şeyi araştırmanın faydası yoktur.
Yine Ali Sedad Bey, Darwin hakkında son olarak, "Darwin müstağrik-i evham olup da malumat-ı insaniyenin haddini tayin edemeyerek ileri gitmek istediği halde yine o neticeye varmadı mı?” diyerek Darwin’in insanlığın bilgi seviyesinin sınırını bilmeyerek dalgın bir vesveseci gibi sınırı aştığını söylemektedir.[2]
Buna rağmen yine de o sınıra takılı kaldığını da dile getirmektedir. Ali Sedad Bey, gerçek anlamda Darwin’e ve onun görüşlerini benimseyenlere çok sert eleştiriler getirmiştir. Darwin’in görüşleri içerisinden ve kendisinin de benimsediği yönlerini belirten Ali Sedat Bey, teoriye karşı sunulan eleştirilerle de ayrıca ilgilenmiştir. Eleştirileri kendine göre objektif bir şekilde değerlendirmiş hem eleştirilere verilen cevaplarla hem de eleştirinin bizzat kendisiyle ilgilenmiştir. Bu sayede edindiği bilgiler neticesinde ortaya çıkan mevcut bilgileri kendi görüşüyle de birleştirip fikirlerini sunmuştur.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 16
- 6
- 4
- 2
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ L. Çankaya. (2015). Ali Sedad’ın Kavâ`idü’t-Tahavvülât Fî Harekâti’zzerrât Adlı Eseri, İçeriği Ve Termodinamik Ile İlgili Bölümlerinin Genel Bir Değerlendirmesi. Dört Öge, sf: 75-87. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c d e f g h i j A. Sedad. (1883). Kavâìdü't-Tahavvülât Fî Harekâti'z- Zerrât. Yayınevi: Matbaa-i Osmaniyye.
- ^ Bilim ve Ütopya. (Dergi, 2016). Osmanlı'da Evrim. Not: Sayı: 269, Yıl: 22, Ankara: Sonsöz Gazetecilik ve Matbaacılık.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:57:49 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9154
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.