"Önce-RNA Hipotezi" ve "RNA Dünyası Teorisi": İlk DNA Nasıl Oluştu?
Retrovirüsler, Canlılığın Cansızlıktan Evriminde Rol Oynamış Olabilir mi?
Bu yazımıza kadar sizlere canlılık ile cansızlık arasında herhangi bir fark olmadığından, canlılığı ayırt etmekte kullandığımız yöntemlerden olan "Hayat Molekülleri"nin nasıl oluşmuş olabileceğinden, yapılarından ve işlevlerinden bahsettik. Bu yazımızda ise, artık yavaş yavaş bu moleküllerin canlılığın evrimine nasıl katkı sağladığına değinerek ilerlemek istiyoruz. Çünkü önceki yazılarımız ağırlıklı olarak kafalardaki yanlış anlaşılma ve betimlemeleri silmeyi hedeflemekteydi. Bu yazımızdan itibaren, canlılığın cansızlıktan evrimine daha detaylı bir bakış atacağız.
Başlamadan uyarmakta fayda var: Elbette burada anlattıklarımız tüm detayları kesin olarak bilinen olgular değildir. Çünkü kimse 4.5 milyar yıl önce Dünya'nın başlangıcında bulunmadı ve muhtemelen asla da bulunamayacak. Dolayısıyla orada tam olarak ne olduğunu bilemiyoruz. Fakat günümüzdeki fizik ve kimya yasalarının o zamanda da geçerli olduğunu bildiğimizden, günümüzdeki unsurlardan, olaylardan ve olgulardan yola çıkarak, geçmişte neler olduğunu aydınlatabiliyoruz. Bugünkü bilgilerimiz dahilinde bile canlılığa ait tüm unsurların doğal süreçlerle var olabileceklerini artık biliyoruz. Bunların teknik detaylarıyla ilgili bazı soru işaretleri elbette bulunuyor ve tartışılıyor. Tüm bilim insanları tek bir fikre varmış da değiller. Ancak elde bulunan ve giderek artan gerçekler, birçok öngörümüzün doğru olduğunu ve canlılığın başlangıcının tamamen doğal süreçlerle meydana geldiğini gösterir nitelikte. Doğayla ilgili bilgilerimiz arttıkça da bu öngörü daha da doğrulanacak gibi gözüküyor. En azından şimdiye kadar bilimin hiçbir dalında doğaüstü açıklamalara ihtiyaç duyulmamış olması ve her sorgulanan unsurun tamamen doğal, bilinçsiz ve yönlendirilmemiş şekilde var olabileceğini keşfi, bize bu düşüncemizde haklı olduğumuz fikrini veriyor. Henüz süreçleri çözülememiş birçok farklı mekanizma olsa da, çözebildiklerimizin verdiği kritik bilgiler, daha genel yargılarımızın da doğru olmasının çok muhtemel olduğunu gösteriyor. En nihayetinde gerçekler, yine bilimsel araştırmalarla keşfedilecektir. Bekleyip sonuçları göreceğiz.
Her şeyden önce söylemek gerekiyor ki hangi molekülün nasıl ve hangi sırada oluştuğu konusu, uzun süre bilim insanlarının aklını meşgul etmiş ve pek çok hipotezin ortaya atılmasına, onlarca deneyin düzenlenmesine, konu hakkında pek çok tez yazılmasına sebep olmuştur. Bir grup bilim insanı öncelikle metabolizmayı, daha doğrusu organizasyon içerisinde sürdürülecek aktivitelerin toplamını oluşturacak olan karbonhidrat, yağ ve proteinlerin önce; genetik materyalin ise bunların oluşumuna bağlı olarak sonradan oluşması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Buna bilim dünyasında Önce-Metabolizma Hipotezi denmektedir. Bir diğer grup bilim insanı ise, öncelikle genetik materyalin oluşması gerektiğini, sonrasında ise bu oluşuma bağlı olarak organizasyon içi aktivitenin oluşması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak bu hipotez, uzun bir süre çıkmaza girmiş ve dolayısıyla Önce-Metabolizma Hipotezi hep ağırlık kazanmıştır. İkinci hipotezin girdiği çıkmaz şudur: Önce DNA mı oluştu, yoksa RNA mı? Önce DNA oluştuysa bu karmaşık yapı bir seferde nasıl oluştu? RNA, DNA'dan daha basit yapılı olmasına rağmen, neden DNA'dan sonra oluştu? RNA önce oluştuysa, nasıl oldu da RNA'dan DNA oluşabildi? Bu sorular dönüp dururken Byioloji'de yazı içerisinde tekrar döneceğimiz Merkezi Dogma denen bir ilkenin geçerliliği olduğu düşünülmekteydi. Buna bağlı olarak bir grup bilim insanı önce DNA'nın oluşması gerektiğini iddia ederek Önce-DNA Hipotezi'ni ileri sürdüler. Bir diğer grup bilim insanı ise buna karşı gelerek, öncelikle RNA'nın var olması gerektiğini, ondan sonra DNA'nın var olabileceğini iddia ederek merkezi dogma ilkesine karşı geldiler ve Önce-RNA Hipotezi'ni ileri sürdüler. Günümüzdeki yeni bulguların ışığında bu üç taraflı tartışma (Önce-Metabolizma, Önce-DNA, Önce-RNA) belli bir düzeyde dinerek, ortak bir noktada buluşulmaya başlandı. Biz, bu ortak nokta üzerinden giderek başlığımızda yer alan sorulara cevaplar vereceğiz.
Öncelikle eldeki soruna bir daha bakalım: Canlılığı oluşturacak materyaller, belli bir sırayla ya da eş zamanlı olarak oluşmuş olmalıdır. Eğer bir sırayla oluştularsa, hangisi öncelikli olarak oluştu? Eğer eş zamanlı olarak oluştularsa, nasıl oldu da zamanlama bu kadar doğru ve isabetli bir şekilde tutturuldu? Bu sorular, bilim insanlarının aklını çokça kurcalamıştır. Ancak artık ne tamamen sırayla, ne de tamamen eş zamanlı bir oluşum üzerinde durulmaktadır. İkisi zamanlamanın da oluşuma belirli oranlarda katkı sağladığı düşünülmektedir.
Metabolizmanın mı önce, DNA veya RNA'nın, yani kalıtım ve düzenleyici materyallerin mi önce oluştuğu sorusu halen tartışılmakta olan bir sorudur. İşte bu noktada, muhtemelen bir eş zamanlılık durumu ile karşı karşıyayız. Daha sonra değineceğimiz gibi canlılık, cansızlık ortamındaki karmakarışık bir ortamda evrimleşmiştir. Dolayısıyla bu ortamda metabolik malzeme ile kalıtımsal malzemenin bir arada bulunuyor olma ihtimali son derece yüksektir. Bu materyalleri bir arada bulundurabilen bireylerin, tek tek bulunduranlara göre avantajlı olması beklenecektir. Bu konuya, ilerideki yazılarımızda daha da ayrıntılı olarak gireceğiz; ancak şimdilik metabolizma ile kalıtım materyalinin eş zamanlı veya en azından birbirine çok yakın zamanlarda oluştuğunu düşünebilirsiniz.
Peki, metabolizmanın oluşumunda bir sorun yok; zira karbonhidratlar ve yağlar, kendiliğinden, çevresel etmenlerin etkisi altında kolayca oluşabilen ve oluşabildikleri gözlenebilen kimyasallardır. Nükleotitler de benzer şekilde kendiliğinden, uzun deneme-yanılma süreçleri sonucunda oluşabilir. Fakat nükleotitlerden oluşan büyük yapılardan DNA mı, yoksa RNA mı önce oluşmuştur? RNA tarafından üretilen proteinler, nükleotitlerin oluşturduğu DNA ve RNA'dan bağımsız olarak oluşmuşlar mıdır? Yoksa öncelikle kalıtım materyalleri oluşmuş, sonrasında ilkin proteinler mi üretilmiştir? İşte bu sorulara cevap verilmesi gerekmektedir.
Oluşum sırasını anlayabilmek için öncelikle yukarıda değindiğimiz bir diğer konuya tekrar dönelim: Bir grup bilim adamı, DNA olmaksızın RNA'nın sentezlenemeyeceğini, dolayısıyla proteinlerin üretilemeyeceğini, dolayısıyla canlının varlığını sürdüremeyeceğini ileri sürmüştür. Bu, bilim dünyasının Biyoloji'nin Merkezi Dogması olarak isimlendirdiği bir "ilke"dir. Bu ilkeye göre DNA, RNA'yı sentezler; RNA da proteinleri sentezler. Hiçbir zaman proteinlerden RNA, RNA'dan da DNA üretilemez. Dolayısıyla, bu ilkeye göre canlılığın başlangıcında ilk önce oluşması gereken, DNA'dır. Buna, daha önce de belirttiğimiz gibi, "Önce-DNA Hipotezi" denmiş ve uzunca bir süre DNA'nın nasıl oluşabileceği üzerine araştırmalar yürütülmüştür. Bu araştırmaların temelinde öncelikle DNA'nın, sonrasında RNA ve proteinlerin üretildiğini fikri yatmaktadır. Fakat Önce-DNA Hipotezi birçok soru işaretini açıkta bırakıp, birçok yeni soru işareti yarattığı için hiçbir zaman güçlü bir açıklama haline gelememiştir.
Ancak daha sonra, retrovirüs dediğimiz ve ana genetik materyali canlılar gibi DNA değil de RNA olan virüslerin yapısı anlaşıldığında, "Önce-DNA Hipotezi" çok derin yaralar alarak iyice terk edilmeye başlanmışıtır. Retrovirüslerde keşfedilen yeni bir mekanizma sayesinde günümüzde artık Biyoloji'de "merkezi dogma" geçerliliğini kısmen yitirmiştir.
Önce-DNA Hipotezi'ne göre, DNA tam olarak açıklanamayan ancak temel kimyasal tepkimeler dahilinde, doğal fiziksel itki-tepki kuvvetlerine göre, bu şekilde sarmal bir halde üretilmiş ve sonrasında, yine yapısı gereği RNA sentezleyerek işlevini sürdürmüştür. Ancak bu hipotezin, pek çok açığı bulunmaktadır. Bunların en önemlisi de, DNA'nın bir katalizör yani kimyasal tepkimelerin aktivasyon enerjisinin düşürücü (tepkimeyi hızlandırıcı) etkiye sahip kimyasal özelliği bulunmamasıdır. Bu da, bu kadar kompleks ve büyük moleküllerin oluşabilme ihtimalini çok düşürmektedir. Çünkü, katalizör olan bir ortamda birkaç saniyede gerçekleşecek bir tepkime, katalizör olmadığında günler, haftalar, yıllar ve hatta yüzlerce, binlerce yıl alabilmektedir. Önce-DNA Hipotezi savunucuları, ilk canlının oluştuğu ortam koşullarını katalize edici bir faktör olarak ileri sürseler ve bu şekilde bu karşı-tezi çürütmeye çalışsalar da, yaptıkları açıklamalar bilimsel açıdan pek de tatmin edici değildir. Dahası, bu açıklamadan çok daha iyi ve az varsayıma dayanan bir diğer açıklama bulunmaktadır. Buna az sonra geleceğiz.
Sonradan yapılan yeni bir keşif, zaten neredeyse tüm soru işaretlerini ortadan kaldırmaya yetmiştir: Ribozim (ribozyme) isimli bir RNA parçası ve aynı zamanda da enzim keşfedilmiştir.
Ribozim, "ribonükleik asit enzimi"nin kısaltılmışıdır. Ribozim, aslında temel olarak bir RNA molekülüdür. Bu molekülün üçüncül (tetriary) yapısı (daha fazla bilgi için proteinlerin yapısal özelliklerine bakmanızı tavsiye ederiz) sayesinde, kalıtım materyali haricinde, aynı zamanda bir enzim olarak çalışmakta ve kimyasal tepkimelerin aktivasyon enerjisini düşürebilmektedir. Ribozim kimyasal yapısından ötürü, ortamda kendisini oluşturacak ve yazı dizimizin önceki yazılarında bahsettiğimiz temel Hayat Molekülleri'nden olan nükleotitler bulunduğu sürece, kendi kendisini üretme tepkimesini tetikleyecek bir yapıdadır. Bu tip yapılara (ribozim tek değildir), bilim dünyasında oto-katalizör denmektedir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Dolayısıyla canlılığın başlangıcında, aktivasyon enerjisi düşürülmemiş; ancak çevre etkisi altında normalden daha kolay gerçekleşebilen bir kimyasal tepkime sonucunda, tek bir ribozim bile üretilirse (ki ribozimin yapısı DNA'dan son derece basittir), sonrasında bu ribozimin kendisinin üretimini sağlayan tepkimeyi hızlandıran özelliği sayesinde sınırsız sayıda ribozimin oluşması sadece dakikalar ve günler alacaktır. Dolayısıyla Önce-RNA Hipotezi dahilinde, ilk oluşan molekül bir ribozimdir (bir tip RNA'dır) ve bu enzim doğal süreçlerle milyonlarca yıllık bir deneme-yanılma ve seçilim süreci sonucunda oluşmuştur, sonrasında kendisini üreterek hızla çoğalmıştır. Bu basit RNA, ilkin canlılarda genetik ve düzenleyici materyal rolünü görmeye başlamış, böylece koaservat içerisindeki kimyasal bütün tepkimeleri koordine edecek olan molekül oluşmaya başlamıştır. Sonrasında bu enzim-RNA yapısı, kimyasal evrim süreci içerisinde bildiğimiz RNA'ya daha da benzeyen bir hal almıştır ve buradan da geri-transkripsiyon denen ve "merkezi dogma"nın hatalı olduğunu gösteren tepkime sayesinde (retrovirüsleri hatırlayınız) RNA'dan DNA üretilebilmiştir.
Şimdi, bu kavramı daha iyi anlamak amacıyla, Biyoloji'deki merkezi dogma denen yapıyı özetleyecek olursak:
- DNA, kendisini ve RNA'yı üretebilen moleküldür.
- RNA, DNA'yı üretemez ancak proteinleri sentezleyebilir.
- Proteinler, ne RNA'yı ne de DNA'yı sentezleyebilir. Sadece bunlar tarafından sentezlenirler.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi retrovirüslerin keşfi, bu dogmanın ikinci maddesinin ihlal edilebildiğini, dolayısıyla ilkenin geçersiz olduğunu göstermiştir. Retrovirüsler, yapılarında var olan RNA'yı kullanarak DNA sentezlerler. Bunu yapan enzimse ters transkriptaz denen bir enzimdir. Biraz karmaşık olan ve temel Biyoloji bilgisi gerektiren bu olayı kabaca özetlemekte fayda görüyoruz. Bunu anlamak için, günümüzde bu işlemi halen gerçekleştirebilen varlıklar olan ve canlı sayılmayan retrovirüsler (4. sınıf virüsler) ve onlardaki RNA'dan DNA sentezini inceleyebiliriz:
- Özel bir tRNA, RNA üzerinden çiftlenmenin başlaması için gereken öncül molekül olarak RNA'nın "birincil bağlanma bölgesi" denen kısmına bağlanır.
- Sentezlenecek olan tamamlayıcı şeridin ilk parçaları, bu öncül molekülün bağlandığı birincil bağlanma bölgesinin hemen yanında bulunan R ve U5 denen bölgeye bağlanır ve bunların ikizleri, öncül molekülün peşinde üretilir.
- RNAz H denen bir enzim, DNA'yı üretecek olan RNA'nın bu R ve U5 bölgelerini parçalar.
- Bu işlem sonrasında, öncül molekül RNA'nın öteki ucuna geçer ve peşinden kopyalanmış R ve U5 parçalarını da sürükler. Bu parçalardan R isimli kısım, RNA'nın diğer ucundaki R ile bağ kurar.
- Bu işlemden sonra RNA hızla kopyalanır ve tek bir şerit olan RNA'dan, ikincil ve kendisinin ikizi bir şerit elde edilir. Bu, aynı zamanda "eş DNA"nın (üretilecek olan DNA) ilk şeridi olur. Bu sırada RNAz H enzimi, ana RNA'nın büyük bir kısmını parçalar.
- İlk şerit üretildikten sonra, otomatik olarak virüs içerisindeki RNA, ikinci şeridin oluşumunu tetikler.
- İlk baştakine benzer bir sıçrama sonucunda, RNAz tarafından parçalanan RNA'nın yerine, ilk şeridi tamamlayan ikinci şerit üretilir. Böylece tek şeritli RNA'dan, çift sarmal olan DNA üretimi tamamlanır.
Bu olay, ilk bakışta karışık ve "moleküllerin kendi kendine yapamayacakları kadar karmaşık bir iş" gibi gözükse de, sorun "canlılık" kavramındaki hatalı tanımımızdan kaynaklanmaktadır. Şu nokta anlaşılırsa, sorun ortadan kalkar: "Canlı", bu yukarıda saydığımız gibi veya daha da karmaşık moleküler tepkimeleri gerçekleştirebilen varlıklar değillerdir. Tam tersine, bu yukarıda saydığımız gibi veya daha karmaşık moleküler tepkimelerin gerçekleştiği atomlar ve moleküller bütününe biz dönüp baktığımızda "canlı" diyoruz. Buradaki ufak farkı yakalayabildiğinizde, aklınızdaki pek çok sorun ortadan kalkacaktır. Daha ayrıntılı bilgi için, "canlılık" ve "cansızlık" kavramıyla ilgili bundan önceki yazılarımıza bakılabilir. Ayrıca aşağıda, ters transkripsiyonun neye benzediği gösterilmektedir:
Ancak sonuç olarak RNA, bu yöntemlerle ve muhtemelen başlangıçta daha basit ve karmaşık olmayan ancak daha çok hataya meyilli olan yöntemlerle DNA'yı üretebilmektedir. İşte bu da bizi RNA Dünyası Kuramı'na götürür (bu artık bir hipotez olmayacak kadar farklı çeşitte bilimsel gerçeklerle desteklenmektedir). Bu kurama göre, daha önce bahsedildiği gibi, sadece 1 adet ribozim enzimi kimyasal ve fiziksel tepkimeler dahilinde doğal şartlar altında var olmuştur ve Doğal Seçilim sayesinde, bu yapı kendisinin üretimini sağladığı için seçilmiş ve varlığını sürdürmüştür. Bu sayede, kısa sürede Dünya'ya RNA molekülleri hakim olmaya başlamıştır. Hele ki yağ moleküllerinin su içerisinde kendi kendine organizasyon denen bir diğer ilke dahilinde, daha önce açıkladığımız basamaklardan geçerek bir zırh oluşturmaları ve RNA'ların bu zırh içerisine hapsolması, onları daha da avantajlı hale getirmiştir.
İşte koaservat dediğimiz ilk "canlı" yapıların genetik materyal kazanmaları da bu şekilde gerçekleşmiştir. Koaservatların oluşum ve gelişimlerine önümüzdeki yazılarda değineceğiz. Ribozim ve bunun sayesinde üretilen RNA molekülüne sahip olan koaservatlar, genetik materyalin düzenleyici rolünden ötürü çok daha avantajlı konuma geçmişlerdir ve herhangi bir genetik materyale sahip olmayanlara karşı üstünlük sağlamışlardır. Genetik materyal, bir hücre (ya da daha basit olarak koaservat) içerisindeki bütün tepkimelerin bilgisini depolayan yapıdır. Dolayısıyla genetik materyalin kazanılması, hücre içerisinde düzenli olarak gerçekleşecek tepkimelerin başlamasından daha önce olmuş olmalıdır. Daha sonra, genetik materyale vee bu sebeple de düzenli bir şekilde yaşamlarını sürdürüp çoğalmayı başarabilen bu koaservatlar gittikçe gelişerek tek hücreli canlıları meydana getirmişler ve bunların 3.8 milyar yıllık evrimleri sonucu da günümüzdeki modern canlılar meydana gelmiştir.
Önce-RNA Hipotezi (ya da günümüzdeki adıyla RNA Dünyası Kuramı), pek çok açıdan desteklenmektedir. Örneğin, canlılık Dünya'da, Dünya'nın var olmaya ve soğumaya başladığı 4.5 milyar yıl öncesinden yaklaşık 600-700 milyon yıl sonraki süreçte, yani günümüzden 3.8 milyar yıl öncesine kadar olan sürede var olmaya başlamıştır. Bu 600-700 milyon yıllık uzun süreçte, Dünya üzerinde sonsuz sayıda kimyasal tepkime gerçekleşmiştir. Miller-Urey Deneyleri ile ispatlandığı ve 460'tan fazla, farklı üniversitede de günümüzde sınandığı, geliştirildiği ve başarılı bulunduğu üzere, o günlerin şartlarında oluşan sayısız organik molekül, birbirleriyle birleşmiş, ayrılmış, tekrar birleşmiş ve sınırsız sayıda deneme-yanılma yapılmıştır. Sonunda daha kararlı yapıda olan bileşimler varlıklarını korumuşlardır ve cansızlıktan canlılığın oluşumu bu şekilde, minik adımlarla, 600-700 milyon yılda gerçekleşmiştir. Bu süre, bir ribozimin var olabilmesi için fazlasıyla yeterli bir süredir. Zaten bir tanesi var olduktan sonra, sınırsız sayıda ribozim ve dolayısıyla RNA molekülünün olması işten bile değildir.
RNA var olduktan sonra, gerek diğer moleküllerle tepkimeler, gerekse de yine deneme-yanılma ve buna bağlı seçilim sonucu DNA molekülü oluşabilmiştir. Daha önceki yazımızda da ele aldığımız gibi, günümüzdeki laboratuvar deneylerinde RNA sıfırdan, sadece doğal tepkimelerle üretilebilmiştir. RNA'nın üretilebilmesi, ters transkripsiyonun bilinmesiyle birleşince (ki bu tepkime, virüs gibi çok ilkel ve canlı bile sayılmayan yapılar içerisinde gerçekleşmektedir), DNA'nın doğal şartlar altında üretilebilir olduğunu görmek işten bile değildir. Elbette bu işlem kolay ve bir anda olabilecek bir işlem değildir. Ancak elde bulunan süre düşünülecek olduğunda, bu süreçteki deneme yanılma miktarı ve bunlar içerisinden uyumlu/başarılı olanların sürekli seçilmesi, bunların nasıl mümkün olduğunu göstermektedir.
DNA'nın oluşumu, genetik kalıtımın ve dolayısıyla Evrim'in gerçek anlamda başladığı noktadır. Ancak daha önceki yazılarımızda da görüldüğü gibi Evrim Mekanizmaları'ndan ve doğa yasalarından biri olan Doğal Seçilim, bundan öncesinde de moleküler düzeyde etkilidir. Ve yine görülebileceği gibi, aslında bu kadar abartılan bir kimyasal maddenin oluşumu, o kadar da akıl almaz karmaşıklığa sahip değildir. Ne yazık ki konu hakkındaki cahil insanlar, basit ilkokul matematik bilgileriyle Evrimsel Biyoloji'ye meydan okuyabileceklerini sanarak ciddi hataya düşmektedirler. Onların akıllarına gelen soruların hemen hepsi, bilim tarafından onlarca yıl önce cevaplanıp geçilmiş sorulardır. Önemli olan araştırmasını ve sorgulamasını bilmektir.
Burada anlattıklarımızın biyokimyasal temelleri elbette ki bundan daha karmaşıktır. Ancak şimdiye kadar doğal süreçlerle oluşamayacak bir basamak bilinmemektedir. Oldukça karmaşık görülen biyokimyasal zincirler, esasında yapıların fiziksel ve kimyasal nitelikleri dahilinde mecburen olan unsurlardır. Burada devam etmeden önce, bu karmaşık gibi görünen yapıların ne şekillerde kendiliğinden oluştuğuna değinmekte de fayda görüyoruz.
Bu Yapılar Nasıl Kendiliğinden Oluşmuş Olabilir?
Sorunun bilimsel cevabı oldukça basittir: Kimyasal bağlar. Her ne kadar canlılığa özel misyonlar yüklemeye çalışarak, bizi oluşturan yapıların kendiliğinden oluşabildiği gerçeğini ısrarla ve elimizin tersiyle itsek de, ne yazık ki gerçekler, bizim istediklerimiz yönünde olmak zorunda değildirler. Ve bilimsel araştırmalar göstermektedir ki, canlılığı (ya da cansızlığı) oluşturan yapılar, kendiliğinden, daha doğrusu Evren'in (en azından Dünya'nın) bildiğimiz her noktasına etki eden Fizik ve Kimya yasaları etkisi altında oluşabilmektedirler. Dolayısıyla, her ne kadar hayal gücümüzü ve fantezilerimizi tetikliyor olsa da, canlılığı oluşturan yapıların arkasında bir gizem, bir sır aramak hatalı olacaktır; çünkü böyle bir sırra ve hatta bu sırrın gerekliliğine bilimde asla rastlanmamıştır. Bunları biraz açalım:
Hepimizin okulda belki de nefret ederek öğrendiğimiz o meşhur bağlar ve onlara dair bilgilerimiz, aslında bir sınavdan yüksek alıp almayacağımızı belirlemekten çok öte işlevlere sahiptirler: Canlılığı (ve cansızlığı) oluşturmaktadırlar! Kovalent bağlar, iyonik bağlar, hidrojen bağları, Van der Waals kuvvetleri ve daha nicesi, sürekli olarak, aralıksız yeni moleküllerin oluşmasını sağlamakta ve kimyasal tepkimeleri tetiklemektedir…
Eğer belli atomlardan yeteri miktarda bir kaba koyarsanız ve yeterince beklerseniz, kimyasal yapılarından dolayı bu atomlar arasında bağlar oluşmaya başlayacaktır. Hep verdiğimiz örnek olarak demir atomlarından oluşan bir yapıyı, oksijen zengini bir ortama bırakırsanız, bir süre sonra siz hiçbir şey yapmasanız da, tıpkı "sihir" gibi gelse de kendiliğinden, kimyasal tepkimelerin etkisi altında, kimyasal bağların oluşumu ile demir atomları "paslanmaya", daha doğru tabiriyle "oksitlenmeye" başlayacaklardır. Bu tepkimede bir doğa üstü aramak, hayal gücüne değil, bilgi eksikliğine işaret edecektir. Çünkü arkasında hiçbir gizem bulunmamaktadır.
Bahsettiğimiz tepkime ya da aklınıza gelebilecek herhangi bir diğer kimyasal tepkime, tamamıyla elektron yapılarından kaynaklanır. Eğer yörüngelerindeki elektron sayısı gereği bunları “paylaşmaya” meyillilerse (daha doğrusu elektron yapılarından ötürü üzerlerine etkiyen kuvvetler elektron paylaşımını dikte ediyorsa) “kovalent bağlar”; eğer yörüngelerindeki elektronlardan bazıların alıp vermeye meyillilerse (daha doğrusu elektron yapılarından ötürü oluşan kuvvetler, elektronların yörüngelerinden çıkmasını sağlayacak kadar kuvvetli ise) “iyonik bağlar” oluşur. Flor (F), Oksijen (O) ve Azot (N) atomları ile Hidrojen (H) atomu arasında, bu atomların elektronegativite (elektron alma isteği, yatkınlığı) sebebiyle Hidrojen Bağı denen ve hayatın oluşmasında (daha doğrusu bu moleküllerin işlevsel olabilmelerinde) çok önemli rol oynayan bir bağ vardır. Öte yandan Van der Waals Bağları ise daha zayıf bağlardır ve basitçe, eksi yükler ile artı yükler arasındaki çekim ve eksi yükler ile eksi yükler veya artı yükler ile artı yükler arasındaki itim kuvvetlerinden doğmaktadırlar. Geçici ya da kalıcı olabilecekleri gibi, güçlü bağlar değillerdir.
Bu kimyasal maddeler arasında oluşan bağların kimini koparmak son derece kolayken, kimini koparmak için oldukça fazla enerjiye ihtiyaç duyulur. Kimi birbiriyle çok hızlı ve kolay şekilde bağ kurar, kimi ise ne kadar zorlarsanız zorlayın birbirine bağlanmaz. Bunlar da, tamamen elementlerin kimyasal ve elektronik yapılarından kaynaklanır. İşte bu sebeple, bazı kimyasal bileşikler çok kararlı yapıdayken, bazıları oldukça dengesizdir ve kolayca parçalanabilir. Benzer şekilde, dev bir molekülün bir kısmı belli kimyasal tepkimelere açıkken, bir kısmı bir diğer tipe açık olabilir, bir kısmı ise son derece kararlı olduğundan tepkimeye hiç girmeyebilir. İşte bu sebeple, oluşabilecek moleküllerin ve bu moleküller arası ilişkilerin sayısının bir sınırı yoktur; sonsuz sayıda olasılık düşünmek mümkündür.
Burada sorun, çoğunlukla büyük moleküllerin oluşabilmesi için gereken tepkimelerin "aktivasyon enerjisi"nin çok yüksek olmasıdır. Yani yapıtaşları bir arada bulunsalar bile, kendiliğinden birbirlerine bağlanabilmeleri olanaksıza yakındır ya da en azından çok düşük bir ihtimaldir. Ancak belli ki canlılığın başlangıcında bu olabilmiştir. Peki nasıl?
Daha sonra ayrıntısıyla açıklayacağımız üzere, canlılığın başladığı dönemlerde, 600 milyon yıllık bir süreçte Dünya'nın atmosferik ve çevresel koşulları bugünkünden oldukça farklıydı. Her şey çok daha kaotikti ve ısı, ışık, radyasyon gibi etmenler bugünkünden çok daha şiddetli ve farklı etkiyordu. Henüz ozon tabakası bile tam olarak oluşmamıştı - ki bir miktar delindiğinde iklimin nasıl değiştiğini görebiliyoruz. İşte bu durum, kimyasal tepkimelerin doğasını da değiştirmekteydi. Bunun gerçekliğini Miller-Urey Deneyi ile gözleyebildik. Normalde yapıtaşları ve gereken atomlar ile moleküller bir arada bulunsa belki de asla oluşmayacak olan aminoasitler, şekerler ve diğer moleküller, ilkin Dünya koşullarında çok daha hızlı bir şekilde oluşabilmektedirler. Örneğin Miller-Urey Deneyi sayesinde 1-2 hafta gibi kısa sürelerde, bu "Hayat Molekülleri"nin ilkin basamaklarının oluşabildiğini, proteinleri oluşturan aminoasitlerin büyük bir kısmının kendiliğinden oluşabildiğini gördük. Bu, bilimin açıklayıcı gücü adına büyük bir zaferdir.
İlk başta bu tepkimelerin nasıl hızlandığına, yeri gelince zaten bu yazı dizisi içerisinde değineceğiz; ancak günümüze bakacak olursak, bu tekimeler oldukça kolay bir şekilde gerçekleşmektedir; hem de Dünya koşulları tamamen değişmesine rağmen. Bu nasıl olmaktadır? Günümüzde, çoğunukla protein yapılı olan (ancak kritik bir şekilde, belli tipleri nükleotit yapılı olan; buna daha sonra geleceğiz), enzim isimli kimyasallar bulunmaktadır. Bu kimyasallar da diğer moleküller gibi son derece sıradandırlar ve proteinlerin değindiğimiz yapılarına tamamen benzemektedirler. Ancak bir özellikleri, onları değerli kılmaktadır:enzimler, ortamda bulunan ve kendileriyle ve birbirleriyle uygun olan moleküllerin kendi aralarındaki tepkimelerini hızlandırırlar. Kimi enzim bu tepkimeleri 5 kat, 10 kat, milyon kat, milyar kat hızlandırabilmektedir. Dolayısıyla başlangıçta 600 milyon yıllık bir deneme-yanılma ve bekleme süresi sonucunda oluşacak enzimler, bir defa "uzun bekleme" sonucu oluşabildikten sonra, kolaylıkla diğer tepkimeleri hızlandırabileceklerdir ve canlılığın gelişimi eksponansiyel olarak (katlı bir şekilde hızlanarak) artabilecektir. Üstelik bir tepkimenin hızlanması için enzim bulunması şart değildir. Kimi zaman basit bir kimyasalın varlığı bile tepkimeleri kat kat hızlandırabilir. Öyle ki, kimi zaman, sadece sıcaklık bile aksi takdirde yıllar alabilecek bir tepkimenin birkaç saatte olmasını sağlayabilecektir. Canlılığın oluşumu sırasında gördüğümüz durum da bunlar ve benzerleridir.
Bir Molekülün "Göreve" Sahip Olması Ne Demektir?
Bu moleküller, sonraki yazılarımızda inceleyeceğimiz üzere bazı sözde “görevlere” sahiptirler.Aslında, hiçbir molekülün, hiçbir “görevi” yoktur. Onlar, fiziksel yasalar dahilinde hareket ederler, değişirler, gelişirler, vs. Ancak bunu sağlayan bir bilinçleri ya da amaçları yoktur. Yine de bunların "rastlantısal gibi gözüken" bu hareketleri, bizi "canlı" yapar. Daha doğrusu bizlerin böyle isimlendirme yapmamıza sebep olur, peki ama neden? Aslında cevap, bu sorunun içerisinde gizlidir.
Doğaya, olaylara ve olgulara bakarız ve bu sırada beynimizdeki moleküller çeşitli tepkimelere girerler ve bunun total sonucuna “düşünme” deriz. Baktığımız sistem, bazı kimyasalların, bazı diğer kimyasallarla parçalanması ile ilgiliyse ona “sindirim” deriz. Bunda görev alan moleküllerden oluşan hücrelere “sindirim hücreleri” deriz. Halbuki onlar “sindirme göreviyle” donanmış askerler değillerdir. Onlar, sadece fiziksel ve kimyasal yasaların gereksinimlerine uyan bilinçsiz atomlar ve atomlardan oluşan moleküllerdir. Ancak bunların bütünü bizi var ettiği için, biz bunları algılarız, algıladığımızı sanarız. Halbuki “algılama” dediğimiz bile sadece kimyasal bir etkileşimdir ve tamamen atomlar ve moleküller aracılığıyla olur. Bunlara daha başka yazılarımızda zaten değineceğiz. Ancak burada bilmemiz gereken, moleküllerin görevleri olduğu yanılgısını biz yaratırız; aslında hiçbir molekül bir "görev" yerine getirmez; sadece, Fizik ve Kimya yasaları etkisi altında yapmak zorunda olduğu olayı yapar: kimyasal tepkimeye girer, itilir, çekilir, parçalanır, birleşir ve benzeri... Bunlar, bir molekülün görevi değildir. Bir atomlar yığını olarak, zaten başka yapabileceği bir şey yoktur. Ancak bir molekül yığınına, dışarıdan müdahale ile belli atomları ve molekülleri eklerseniz (ya da yapısından çıkarırsanız), yaptığı "iş"in tamamen değiştiğini göreceksiniz. Çünkü bu ekleme-çıkarma işi, onun kimyasını ve fiziğini değiştirmiş; bu da üzerindeki yasaların farklı işlemesine sebep olmuştur. Dolayısıyla kimyasalların "görev"ini onların yapısı belirler. Ve bu yapı, doğaüstü bir güç tarafından, bilim dışı bir şekilde değil; yukarıda açıkladığımız şekillerde temel fizik ve kimya yasalarının etkisi altında belirlenmektedir; değişime açıktır ve sürekli olarak değişmektedir de.
Kısacası, tüm bu olaylara sebep olanlar, canlıları "canlı", cansızları "cansız" kılanlar Fizik ve Kimya yasalarıdır. Bu yasaları da Evren'in var oluş biçimi belirler. Belki başka bir Evren oluşsaydı bu yasalar oluşmayabilirdi. O zaman da "o Evren"in yasaları dahilinde bazı varlıklar gelişecekti veya belki de"o Evrenler"de, bizim kendi Evrenimiz içerisinde kullanabildiğimiz sıfatlarla tanımlayamayacağımız kadar farklı "varlıklar" gelişecekti. Belki "canlı" kavramı "o Evren"de geçerli olmamakla birlikte, belki de hiçbir şey en başından var olamayacaktı. Bu tamamen Evreni başlatan "patlama" ve bu başlangıçtan doğan parametreler ile ilgilidir. Bunlar, alanımızın çok dışında olduğu için şu anda girmeyeceğimiz; ancak canlılığa bakış açımızı kökeninden değiştirebilecek önemli Fizik gerçekleridir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 22
- 16
- 16
- 13
- 10
- 10
- 5
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- A.V. Emeline. (2003). Abiogenesis And Photostimulated Heterogeneous Reactions In The Interstellar Medium And On Primitive Earth: Relevance To The Genesis Of Life. Journal of Photochemistry and Photobiology C: Photochemistry Reviews, sf: 203–224. | Arşiv Bağlantısı
- E. A. Kuzicheva, et al. (1999). The Possibility Of Nucleotide Abiogenic Synthesis In Conditions Of “Kosmos-2044” Satellite Space Flight. Advances in Space Research, sf: 393-396. doi: 10.1016/S0273-1177(99)00063-0. | Arşiv Bağlantısı
- M. D. Nussinov, et al. (1997). The Emergence Of The Non-Cellular Phase Of Life On The Fine-Grained Clayish Particles Of The Early Earth's Regolith. Biosystems, sf: 111-118. doi: 10.1016/S0303-2647(96)01699-1. | Arşiv Bağlantısı
- P. R. Bahn, et al. (1981). Models For Protocellular Photophosphorylation. Biosystems, sf: 3-14. doi: 10.1016/0303-2647(81)90017-4. | Arşiv Bağlantısı
- R. V. Solé. (2009). Evolution And Self-Assembly Of Protocells. The International Journal of Biochemistry & Cell Biology, sf: 274-284. doi: 10.1016/j.biocel.2008.10.004. | Arşiv Bağlantısı
- W. Ma, et al. (2010). The Emergence Of Ribozymes Synthesizing Membrane Components In Rna-Based Protocells. Biosystems, sf: 201-209. doi: 10.1016/j.biosystems.2009.11.003. | Arşiv Bağlantısı
- H. Schwegler, et al. (1986). The “Protocell”: A Mathematical Model Of Self-Maintenance. Biosystems, sf: 307-315. doi: 10.1016/0303-2647(86)90008-0. | Arşiv Bağlantısı
- J. Macía, et al. (2006). Protocell Self-Reproduction In A Spatially Extended Metabolism–Vesicle System. Elsevier BV, sf: 400-410. doi: 10.1016/j.jtbi.2006.10.021. | Arşiv Bağlantısı
- K. Tarumi, et al. (1987). A Nonlinear Treatment Of The Protocell Model By A Boundary Layer Approximation. Bulletin of Mathematical Biology, sf: 307-320. doi: 10.1007/BF02460122. | Arşiv Bağlantısı
- W. D. Snyder, et al. (1975). A Model For The Origin Of Stable Protocells In A Primitive Alkaline Ocean. Biosystems, sf: 222-229. doi: 10.1016/0303-2647(75)90029-5. | Arşiv Bağlantısı
- W. Stillwell. (1976). Facilitated Diffusion Of Amino Acids Across Bimolecular Lipid Membranes As A Model For Selective Accumulation Of Amino Acids In A Primordial Protocell. Biosystems, sf: 111-117. doi: 10.1016/0303-2647(76)90014-9. | Arşiv Bağlantısı
- S. W. Fox. (1980). The Origins Of Behavior In Macromolecules And Protocells. Comparative Biochemistry and Physiology Part B: Comparative Biochemistry, sf: 423-436. doi: 10.1016/0305-0491(80)90330-2. | Arşiv Bağlantısı
- E. Meléndez-Hevia, et al. (2007). From Prebiotic Chemistry To Cellular Metabolism—The Chemical Evolution Of Metabolism Before Darwinian Natural Selection. Elsevier BV, sf: 505-519. doi: 10.1016/j.jtbi.2007.11.012. | Arşiv Bağlantısı
- C. Fernando, et al. (2007). Natural Selection In Chemical Evolution. Journal of Theoretical Biology, sf: 152–167. | Arşiv Bağlantısı
- F. Kaneko, et al. (2005). Chemical Evolution Of Amino Acid Induced By Soft X-Ray With Synchrotron Radiation. Journal of Electron Spectroscopy and Related Phenomena, sf: 291–294. | Arşiv Bağlantısı
- K. Nakagawa, et al. (2009). Radiation-Induced Chemical Evolution Of Biomolecules. Radiation Physics and Chemistry, sf: 1198-1201. doi: 10.1016/j.radphyschem.2009.07.010. | Arşiv Bağlantısı
- A. Jäschke, et al. (2000). Evolution Of Dna And Rna As Catalysts For Chemical Reactions. Current Opinion in Chemical Biology, sf: 257-262. doi: 10.1016/S1367-5931(00)00086-7. | Arşiv Bağlantısı
- C. Giussani, et al. (2011). Anatomical Correlates For Category-Specific Naming Of Living And Non-Living Things. NeuroImage, sf: 323-329. doi: 10.1016/j.neuroimage.2011.01.080. | Arşiv Bağlantısı
- L. Witting. (2003). Major Life-History Transitions By Deterministic Directional Natural Selection. Journal of Theoretical Biology, sf: 389-406. doi: 10.1016/S0022-5193(03)00274-1. | Arşiv Bağlantısı
- M. Vaneechoutte, et al. (2009). From The Primordial Soup To The Latest Universal Common Ancestor. Research in Microbiology, sf: 437-440. doi: 10.1016/j.resmic.2009.09.002. | Arşiv Bağlantısı
- N. Lane. (2009). How Life Evolved: Forget The Primordial Soup. New Scientist, sf: 38-42. doi: 10.1016/S0262-4079(09)62756-1. | Arşiv Bağlantısı
- M. R. Edwards. (2002). From A Soup Or A Seed? Pyritic Metabolic Complexes In The Origin Of Life. Elsevier BV, sf: 178-181. doi: 10.1016/S0169-5347(97)01317-7. | Arşiv Bağlantısı
- D. L. Abel, et al. (2006). Self-Organization Vs. Self-Ordering Events In Life-Origin Models. Physics of Life Reviews, sf: 211-228. doi: 10.1016/j.plrev.2006.07.003. | Arşiv Bağlantısı
- S. Chooniedass-Kothari, et al. (2004). The Steroid Receptor Rna Activator Is The First Functional Rna Encoding A Protein. Wiley, sf: 43-47. doi: 10.1016/j.febslet.2004.03.104. | Arşiv Bağlantısı
- T. A. Steitz, et al. (2003). Rna, The First Macromolecular Catalyst: The Ribosome Is A Ribozyme. Elsevier BV, sf: 411-418. doi: 10.1016/S0968-0004(03)00169-5. | Arşiv Bağlantısı
- O. Lupi, et al. (2007). Did The First Virus Self-Assemble From Self-Replicating Prion Proteins And Rna?. Medical Hypotheses, sf: 724-730. doi: 10.1016/j.mehy.2007.03.031. | Arşiv Bağlantısı
- B. Ma, et al. (2008). Characters Of Very Ancient Proteins. Biochemical and Biophysical Research Communications, sf: 607-611. doi: 10.1016/j.bbrc.2007.12.014. | Arşiv Bağlantısı
- A. Vanerek, et al. (2006). Coacervate Complex Formation Between Cationic Polyacrylamide And Anionic Sulfonated Kraft Lignin. Colloids and Surfaces A: Physicochemical and Engineering Aspects, sf: 55–62. | Arşiv Bağlantısı
- R. J. Stewart, et al. (2011). Complex Coacervates As A Foundation For Synthetic Underwater Adhesives. Advances in Colloid and Interface Science, sf: 85-93. doi: 10.1016/j.cis.2010.10.009. | Arşiv Bağlantısı
- C. Sagan. (1975). Biogenesis, Abiogenesis, Biopoesis And All That. Origins of life, sf: 577-577. doi: 10.1007/BF00928906. | Arşiv Bağlantısı
- T. E. Pavlovskaya, et al. (1989). Conversion Of Light Energy Into Chemical One In Abiogenesis As A Precondition Of The Origin Of Life. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 227-228. doi: 10.1007/BF02388822. | Arşiv Bağlantısı
- N. Ono. (2005). Computational Studies On Conditions Of The Emergence Of Autopoietic Protocells. Biosystems, sf: 223-233. doi: 10.1016/j.biosystems.2005.04.005. | Arşiv Bağlantısı
- H. Zhang, et al. (2009). Bifurcation For A Free Boundary Problem Modeling A Protocell. Nonlinear Analysis: Theory, Methods & Applications, sf: 2779-2795. doi: 10.1016/j.na.2008.04.003. | Arşiv Bağlantısı
- S. W. Fox. (1983). Self-Organization Of The Protocell Was A Forward Process. Journal of Theoretical Biology, sf: 321-323. | Arşiv Bağlantısı
- R. Saladino, et al. (2012). Formamide In Non-Life/Life Transition. Physics of Life Reviews, sf: 121-123. doi: 10.1016/j.plrev.2012.01.006. | Arşiv Bağlantısı
- Y. N. Zhuravlev, et al. (2008). Modelling The Early Events Of Primordial Life. Ecological Modelling, sf: 536-544. doi: 10.1016/j.ecolmodel.2007.11.004. | Arşiv Bağlantısı
- B. Ma, et al. (2008). Characters Of Very Ancient Proteins. Biochemical and Biophysical Research Communications, sf: 607-611. doi: 10.1016/j.bbrc.2007.12.014. | Arşiv Bağlantısı
- H. Ohno, et al. (1991). Simple Coacervate Of Pullulan Formed By The Addition Of Poly(Ethylene Oxide) In An Aqueous Solution. Polymer, sf: 3062-3066. doi: 10.1016/0032-3861(91)90210-A. | Arşiv Bağlantısı
- H. Miyazaki, et al. (1996). Preparation Of Polyacrylamide Derivatives Showing Thermo-Reversible Coacervate Formation And Their Potential Application To Two-Phase Separation Processes. Polymer, sf: 681-685. doi: 10.1016/0032-3861(96)83156-9. | Arşiv Bağlantısı
- S. Tirard. (2014). Abiogenesis. Springer, Berlin, Heidelberg, sf: 1-1. doi: 10.1007/978-3-642-27833-4_2-4. | Arşiv Bağlantısı
- S. I. Walker, et al. (2017). Re-Conceptualizing The Origins Of Life. Philosophical Transactions of the Royal Society A: Mathematical, Physical and Engineering Sciences, sf: 20160337. doi: 10.1098/rsta.2016.0337. | Arşiv Bağlantısı
- G. Witzany. (2015). Crucial Steps To Life: From Chemical Reactions To Code Using Agents. Elsevier BV, sf: 49-57. doi: 10.1016/j.biosystems.2015.12.007. | Arşiv Bağlantısı
- E. N. . Trifonov. (2012). Vocabulary Of Definitions Of Life Suggests A Definition. Journal of Biomolecular Structure and Dynamics, sf: 259-266. doi: 10.1080/073911011010524992. | Arşiv Bağlantısı
- ScharfCaleb, et al. (2015). A Strategy For Origins Of Life Research. Astrobiology, sf: 1031-1042. doi: 10.1089/ast.2015.1113. | Arşiv Bağlantısı
- G. Horneck, et al. (2010). Space Microbiology. American Society for Microbiology, sf: 121-156. doi: 10.1128/MMBR.00016-09. | Arşiv Bağlantısı
- D. M. Balme. (1962). Development Of Biology In Aristotle And Theophrastus: Theory Of Spontaneous Generation. Phronesis, sf: 91-104. doi: 10.1163/156852862X00052. | Arşiv Bağlantısı
- C. Wickramasinghe. (2011). Bacterial Morphologies Supporting Cometary Panspermia: A Reappraisal. International Journal of Astrobiology, sf: 25-30. doi: 10.1017/S1473550410000157. | Arşiv Bağlantısı
- M. C. Weiss, et al. (2016). The Physiology And Habitat Of The Last Universal Common Ancestor. Nature Microbiology, sf: 1-8. doi: 10.1038/nmicrobiol.2016.116. | Arşiv Bağlantısı
- D. W. A. B. Weiss. (2005). Did Life Come From Another World?. Springer Science and Business Media LLC, sf: 64-71. doi: 10.1038/scientificamerican1105-64. | Arşiv Bağlantısı
- B. K. D. Pearce, et al. (2017). Origin Of The Rna World: The Fate Of Nucleobases In Warm Little Ponds. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 11327-11332. doi: 10.1073/pnas.1710339114. | Arşiv Bağlantısı
- E. T. Parker, et al. (2011). Primordial Synthesis Of Amines And Amino Acids In A 1958 Miller H 2 S-Rich Spark Discharge Experiment. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 5526-5531. doi: 10.1073/pnas.1019191108. | Arşiv Bağlantısı
- W. Martin, et al. (2003). On The Origins Of Cells: A Hypothesis For The Evolutionary Transitions From Abiotic Geochemistry To Chemoautotrophic Prokaryotes, And From Prokaryotes To Nucleated Cells. Philosophical Transactions of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences, sf: 59-85. doi: 10.1098/rstb.2002.1183. | Arşiv Bağlantısı
- H. J. Cleaves, et al. (2008). A Reassessment Of Prebiotic Organic Synthesis In Neutral Planetary Atmospheres. Origins of Life and Evolution of Biospheres, sf: 105-115. doi: 10.1007/s11084-007-9120-3. | Arşiv Bağlantısı
- J. D. Bernal. (1949). The Physical Basis Of Life. Proceedings of the Physical Society. Section A, sf: 537. doi: 10.1088/0370-1298/62/9/301. | Arşiv Bağlantısı
- K. Bahadur. (1975). Photochemical Formation Of Self-Sustaining Coacervates. Zentralblatt für Bakteriologie, Parasitenkunde, Infektionskrankheiten und Hygiene. Zweite Naturwissenschaftliche Abteilung: Allgemeine, Landwirtschaftliche und Technische Mikrobiologie, sf: 211-218. doi: 10.1016/S0044-4057(75)80076-1. | Arşiv Bağlantısı
- S. A. Wilde, et al. (2001). Evidence From Detrital Zircons For The Existence Of Continental Crust And Oceans On The Earth 4.4 Gyr Ago. Nature, sf: 175-178. doi: 10.1038/35051550. | Arşiv Bağlantısı
- J. L. Bada, et al. (2003). Prebiotic Soup--Revisiting The Miller Experiment. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 745-746. doi: 10.1126/science.1085145. | Arşiv Bağlantısı
- J. F. Kasting. (2006). Earth's Early Atmosphere. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 920-926. doi: 10.1126/science.11536547. | Arşiv Bağlantısı
- H. Follmann, et al. (2009). Darwin’s Warm Little Pond Revisited: From Molecules To The Origin Of Life. Naturwissenschaften, sf: 1265-1292. doi: 10.1007/s00114-009-0602-1. | Arşiv Bağlantısı
- R. Gomes, et al. (2005). Origin Of The Cataclysmic Late Heavy Bombardment Period Of The Terrestrial Planets. Nature, sf: 466-469. doi: 10.1038/nature03676. | Arşiv Bağlantısı
- T. Hassenkam, et al. (2017). Elements Of Eoarchean Life Trapped In Mineral Inclusions. Nature, sf: 78-81. doi: 10.1038/nature23261. | Arşiv Bağlantısı
- C. F. Chyba. (2005). Rethinking Earth's Early Atmosphere. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 962-963. doi: 10.1126/science.1113157. | Arşiv Bağlantısı
- K. A. Maher, et al. (1988). Impact Frustration Of The Origin Of Life. Nature, sf: 612-614. doi: 10.1038/331612a0. | Arşiv Bağlantısı
- J. W. Schopf, et al. (2017). Sims Analyses Of The Oldest Known Assemblage Of Microfossils Document Their Taxon-Correlated Carbon Isotope Compositions. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 53-58. doi: 10.1073/pnas.1718063115. | Arşiv Bağlantısı
- A. Mann. (2018). Bashing Holes In The Tale Of Earth’s Troubled Youth. Springer Science and Business Media LLC, sf: 393-395. doi: 10.1038/d41586-018-01074-6. | Arşiv Bağlantısı
- S. L. Miller. (2006). A Production Of Amino Acids Under Possible Primitive Earth Conditions. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 528-529. doi: 10.1126/science.117.3046.528. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Furukawa, et al. (2009). Biomolecule Formation By Oceanic Impacts On Early Earth. Nature Geoscience, sf: 62-66. doi: 10.1038/ngeo383. | Arşiv Bağlantısı
- P. Marigo, et al. (2020). Carbon Star Formation As Seen Through The Non-Monotonic Initial–Final Mass Relation. Nature Astronomy, sf: 1102-1110. doi: 10.1038/s41550-020-1132-1. | Arşiv Bağlantısı
- J. W. Schopf, et al. (2007). Evidence Of Archean Life: Stromatolites And Microfossils. Precambrian Research, sf: 141-155. doi: 10.1016/j.precamres.2007.04.009. | Arşiv Bağlantısı
- T. Djokic, et al. (2017). Earliest Signs Of Life On Land Preserved In Ca. 3.5 Ga Hot Spring Deposits. Nature Communications, sf: 1-9. doi: 10.1038/ncomms15263. | Arşiv Bağlantısı
- J. O'Donaghue. (2011). Oldest Fossils Show Early Life Was A Beach. New Scientist, sf: 13. doi: 10.1016/S0262-4079(11)62064-2. | Arşiv Bağlantısı
- J. W. Schopf. (2006). Fossil Evidence Of Archaean Life. Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences, sf: 869-885. doi: 10.1098/rstb.2006.1834. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Ohtomo, et al. (2014). Evidence For Biogenic Graphite In Early Archaean Isua Metasedimentary Rocks. Nature Geoscience, sf: 25-28. doi: 10.1038/ngeo2025. | Arşiv Bağlantısı
- M. T. Rosing, et al. (2006). The Rise Of Continents—An Essay On The Geologic Consequences Of Photosynthesis. Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology, sf: 99-113. doi: 10.1016/j.palaeo.2006.01.007. | Arşiv Bağlantısı
- M. S. Dodd, et al. (2017). Evidence For Early Life In Earth’s Oldest Hydrothermal Vent Precipitates. Nature, sf: 60-64. doi: 10.1038/nature21377. | Arşiv Bağlantısı
- J. W. Morse, et al. (1998). Hadean Ocean Carbonate Geochemistry. Aquatic Geochemistry, sf: 301-319. doi: 10.1023/A:1009632230875. | Arşiv Bağlantısı
- C. Chyba, et al. (1992). Endogenous Production, Exogenous Delivery And Impact-Shock Synthesis Of Organic Molecules: An Inventory For The Origins Of Life. Nature, sf: 125-132. doi: 10.1038/355125a0. | Arşiv Bağlantısı
- NoffkeNora, et al. (2013). Microbially Induced Sedimentary Structures Recording An Ancient Ecosystem In The Ca. 3.48 Billion-Year-Old Dresser Formation, Pilbara, Western Australia. Astrobiology, sf: 1103-1124. doi: 10.1089/ast.2013.1030. | Arşiv Bağlantısı
- N. H. Sleep, et al. (2003). Annihilation Of Ecosystems By Large Asteroid Impacts On The Early Earth. Springer Science and Business Media LLC, sf: 139-142. doi: 10.1038/342139a0. | Arşiv Bağlantısı
- D. Wacey, et al. (2011). Microfossils Of Sulphur-Metabolizing Cells In 3.4-Billion-Year-Old Rocks Of Western Australia. Nature Geoscience, sf: 698-702. doi: 10.1038/ngeo1238. | Arşiv Bağlantısı
- R. J. Baumgartner, et al. (2019). Nano−Porous Pyrite And Organic Matter In 3.5-Billion-Year-Old Stromatolites Record Primordial Life. Geology, sf: 1039-1043. doi: 10.1130/G46365.1. | Arşiv Bağlantısı
- E. A. Bell, et al. (2015). Potentially Biogenic Carbon Preserved In A 4.1 Billion-Year-Old Zircon. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 14518-14521. doi: 10.1073/pnas.1517557112. | Arşiv Bağlantısı
- T. R. Geballe, et al. (2011). Infrared Diffuse Interstellar Bands In The Galactic Centre Region. Nature, sf: 200-202. doi: 10.1038/nature10527. | Arşiv Bağlantısı
- N. Goldman, et al. (2013). Prebiotic Chemistry Within A Simple Impacting Icy Mixture. American Chemical Society (ACS), sf: 5124-5131. doi: 10.1021/jp402976n. | Arşiv Bağlantısı
- D. M. Hudgins, et al. (2005). Variations In The Peak Position Of The 6.2 Μm Interstellar Emission Feature: A Tracer Of N In The Interstellar Polycyclic Aromatic Hydrocarbon Population. The Astrophysical Journal, sf: 316. doi: 10.1086/432495. | Arşiv Bağlantısı
- W. R. Thompson, et al. (2008). Coloration And Darkening Of Methane Clathrate And Other Ices By Charged Particle Irradiation: Applications To The Outer Solar System. American Geophysical Union (AGU), sf: 14933-14947. doi: 10.1029/JA092iA13p14933. | Arşiv Bağlantısı
- D. A. García-Hernández, et al. (2010). Formation Of Fullerenes In H-Containing Planetary Nebulae. The Astrophysical Journal Letters, sf: L39. doi: 10.1088/2041-8205/724/1/L39. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Oba, et al. (2022). Identifying The Wide Diversity Of Extraterrestrial Purine And Pyrimidine Nucleobases In Carbonaceous Meteorites. Nature Communications, sf: 1-10. doi: 10.1038/s41467-022-29612-x. | Arşiv Bağlantısı
- P. Ehrenfreund, et al. (2010). Cosmic Carbon Chemistry: From The Interstellar Medium To The Early Earth. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a002097. doi: 10.1101/cshperspect.a002097. | Arşiv Bağlantısı
- V. V. Goncharuk, et al. (2015). Water And Carbon Dioxide As The Main Precursors Of Organic Matter On Earth And In Space. Journal of Water Chemistry and Technology, sf: 2-3. doi: 10.3103/S1063455X15010026. | Arşiv Bağlantısı
- M. S. Gudipati, et al. (2012). In-Situ Probing Of Radiation-Induced Processing Of Organics In Astrophysical Ice Analogs—Novel Laser Desorption Laser Ionization Time-Of-Flight Mass Spectroscopic Studies. The Astrophysical Journal Letters, sf: L24. doi: 10.1088/2041-8205/756/1/L24. | Arşiv Bağlantısı
- M. D’Ischia, et al. (2019). Astrochemistry And Astrobiology: Materials Science In Wonderland?. International Journal of Molecular Sciences, sf: 4079. doi: 10.3390/ijms20174079. | Arşiv Bağlantısı
- Z. Martins, et al. (2008). Extraterrestrial Nucleobases In The Murchison Meteorite. Earth and Planetary Science Letters, sf: 130-136. doi: 10.1016/j.epsl.2008.03.026. | Arşiv Bağlantısı
- Z. Martins. (2011). Organic Chemistry Of Carbonaceous Meteorites. Elements, sf: 35-40. doi: 10.2113/gselements.7.1.35. | Arşiv Bağlantısı
- E. Gallori. (2011). Astrochemistry And The Origin Of Genetic Material. Rendiconti Lincei, sf: 113-118. doi: 10.1007/s12210-011-0118-4. | Arşiv Bağlantısı
- M. P. Callahan, et al. (2011). Carbonaceous Meteorites Contain A Wide Range Of Extraterrestrial Nucleobases. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 13995-13998. doi: 10.1073/pnas.1106493108. | Arşiv Bağlantısı
- S. Kwok, et al. (2011). Mixed Aromatic–Aliphatic Organic Nanoparticles As Carriers Of Unidentified Infrared Emission Features. Nature, sf: 80-83. doi: 10.1038/nature10542. | Arşiv Bağlantısı
- J. K. Jørgensen, et al. (2012). Detection Of The Simplest Sugar, Glycolaldehyde, In A Solar-Type Protostar With Alma. The Astrophysical Journal Letters, sf: L4. doi: 10.1088/2041-8205/757/1/L4. | Arşiv Bağlantısı
- H. J. C. II. (2010). The Origin Of The Biologically Coded Amino Acids. Journal of Theoretical Biology, sf: 490-498. doi: 10.1016/j.jtbi.2009.12.014. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Furukawa, et al. (2019). Extraterrestrial Ribose And Other Sugars In Primitive Meteorites. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 24440-24445. doi: 10.1073/pnas.1907169116. | Arşiv Bağlantısı
- I. A. Chen. (2006). The Emergence Of Cells During The Origin Of Life. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1558-1559. doi: 10.1126/science.1137541. | Arşiv Bağlantısı
- C. Menor-Salván, et al. (2009). Synthesis Of Pyrimidines And Triazines In Ice: Implications For The Prebiotic Chemistry Of Nucleobases. Wiley, sf: 4411-4418. doi: 10.1002/chem.200802656. | Arşiv Bağlantısı
- J. ORÓ. (1961). Mechanism Of Synthesis Of Adenine From Hydrogen Cyanide Under Possible Primitive Earth Conditions. Nature, sf: 1193-1194. doi: 10.1038/1911193a0. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (2004). Prebiotic Adenine Revisited: Eutectics And Photochemistry. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 361-369. doi: 10.1023/B:ORIG.0000029882.52156.c2. | Arşiv Bağlantısı
- I. A. Chen, et al. (2010). From Self-Assembled Vesicles To Protocells. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a002170. doi: 10.1101/cshperspect.a002170. | Arşiv Bağlantısı
- M. Eigen, et al. (1978). The Hypercycle. The Science of Nature, sf: 341-369. doi: 10.1007/BF00439699. | Arşiv Bağlantısı
- M. Ferus, et al. (2014). High-Energy Chemistry Of Formamide: A Unified Mechanism Of Nucleobase Formation. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 657-662. doi: 10.1073/pnas.1412072111. | Arşiv Bağlantısı
- J. Oró, et al. (1962). Synthesis Of Purines Under Possible Primitive Earth Conditions: Ii. Purine Intermediates From Hydrogen Cyanide. Archives of Biochemistry and Biophysics, sf: 293-313. doi: 10.1016/0003-9861(62)90412-5. | Arşiv Bağlantısı
- M. Eigen, et al. (1978). The Hypercycle. Naturwissenschaften, sf: 7-41. doi: 10.1007/BF00420631. | Arşiv Bağlantısı
- D. Roy, et al. (2007). Chemical Evolution: The Mechanism Of The Formation Of Adenine Under Prebiotic Conditions. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 17272-17277. doi: 10.1073/pnas.0708434104. | Arşiv Bağlantısı
- M. P. Robertson, et al. (1995). An Efficient Prebiotic Synthesis Of Cytosine And Uracil. Nature, sf: 772-774. doi: 10.1038/375772a0. | Arşiv Bağlantısı
- D. Segré, et al. (2001). The Lipid World. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 119-145. doi: 10.1023/A:1006746807104. | Arşiv Bağlantısı
- M. Levy, et al. (2000). Prebiotic Synthesis Of Adenine And Amino Acids Under Europa-Like Conditions. Icarus, sf: 609-613. doi: 10.1006/icar.2000.6365. | Arşiv Bağlantısı
- B. Basile, et al. (1984). Prebiotic Syntheses Of Purines And Pyrimidines. Advances in Space Research, sf: 125-131. doi: 10.1016/0273-1177(84)90554-4. | Arşiv Bağlantısı
- M. Tessera. (2011). Origin Of Evolution Versus Origin Of Life: A Shift Of Paradigm. International Journal of Molecular Sciences, sf: 3445-3458. doi: 10.3390/ijms12063445. | Arşiv Bağlantısı
- M. Eigen, et al. (1977). A Principle Of Natural Self-Organization. Naturwissenschaften, sf: 541-565. doi: 10.1007/BF00450633. | Arşiv Bağlantısı
- R. Saladino, et al. (2012). From The One-Carbon Amide Formamide To Rna All The Steps Are Prebiotically Possible. Biochimie, sf: 1451-1456. doi: 10.1016/j.biochi.2012.02.018. | Arşiv Bağlantısı
- R. Saladino, et al. (2012). Formamide And The Origin Of Life. Physics of Life Reviews, sf: 84-104. doi: 10.1016/j.plrev.2011.12.002. | Arşiv Bağlantısı
- R. Breslow. (1959). On The Mechanism Of The Formose Reaction. Tetrahedron Letters, sf: 22-26. doi: 10.1016/S0040-4039(01)99487-0. | Arşiv Bağlantısı
- R. Shapiro. (2007). A Simpler Origin For Life. Springer Science and Business Media LLC, sf: 46-53. doi: 10.1038/scientificamerican0607-46. | Arşiv Bağlantısı
- O. Markovitch, et al. (2012). Excess Mutual Catalysis Is Required For Effective Evolvability. Artificial Life, sf: 243-266. doi: 10.1162/ARTL_a_00064. | Arşiv Bağlantısı
- S. A. Benner, et al. (2019). When Did Life Likely Emerge On Earth In An Rna‐First Process?. Wiley. doi: 10.1002/syst.201900035. | Arşiv Bağlantısı
- W. Junge, et al. (2015). Atp Synthase. Annual Reviews, sf: 631-657. doi: 10.1146/annurev-biochem-060614-034124. | Arşiv Bağlantısı
- T. R. Cech. (2012). The Rna Worlds In Context. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a006742. doi: 10.1101/cshperspect.a006742. | Arşiv Bağlantısı
- M. P. Robertson, et al. (2012). The Origins Of The Rna World. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a003608. doi: 10.1101/cshperspect.a003608. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (2003). Some Consequences Of The Rna World Hypothesis. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 211-218. doi: 10.1023/A:1024616317965. | Arşiv Bağlantısı
- A. W. J. Muller, et al. (2006). Thermal Energy And The Origin Of Life. Origins of Life and Evolution of Biospheres, sf: 177-189. doi: 10.1007/s11084-005-9003-4. | Arşiv Bağlantısı
- M. Yarus. (2011). Getting Past The Rna World: The Initial Darwinian Ancestor. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a003590. doi: 10.1101/cshperspect.a003590. | Arşiv Bağlantısı
- A. W. J. Muller. (1995). Were The First Organisms Heat Engines? A New Model For Biogenesis And The Early Evolution Of Biological Energy Conversion. Progress in Biophysics and Molecular Biology, sf: 193-231. doi: 10.1016/0079-6107(95)00004-7. | Arşiv Bağlantısı
- S. D. Copley, et al. (2007). The Origin Of The Rna World: Co-Evolution Of Genes And Metabolism. Elsevier BV, sf: 430-443. doi: 10.1016/j.bioorg.2007.08.001. | Arşiv Bağlantısı
- T. A. Lincoln, et al. (2009). Self-Sustained Replication Of An Rna Enzyme. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1229-1232. doi: 10.1126/science.1167856. | Arşiv Bağlantısı
- W. Gilbert. (1986). Origin Of Life: The Rna World. Nature, sf: 618-618. doi: 10.1038/319618a0. | Arşiv Bağlantısı
- G. F. Joyce. (2009). Evolution In An Rna World. Cold Spring Harbor Symposia on Quantitative Biology, sf: 17-23. doi: 10.1101/sqb.2009.74.004. | Arşiv Bağlantısı
- G. E. Fox. (2010). Origin And Evolution Of The Ribosome. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a003483. doi: 10.1101/cshperspect.a003483. | Arşiv Bağlantısı
- M. Neveu, et al. (2013). The “Strong” Rna World Hypothesis: Fifty Years Old. Mary Ann Liebert Inc, sf: 391-403. doi: 10.1089/ast.2012.0868. | Arşiv Bağlantısı
- A. V. Vlassov, et al. (2005). The Rna World On Ice: A New Scenario For The Emergence Of Rna Information. Journal of Molecular Evolution, sf: 264-273. doi: 10.1007/s00239-004-0362-7. | Arşiv Bağlantısı
- E. V. Koonin. (2007). The Cosmological Model Of Eternal Inflation And The Transition From Chance To Biological Evolution In The History Of Life. Biology Direct, sf: 1-21. doi: 10.1186/1745-6150-2-15. | Arşiv Bağlantısı
- G. W. Hoffmann. (2003). The Stochastic Theory Of The Origin Of The Genetic Code. Annual Reviews, sf: 123-144. doi: 10.1146/annurev.pc.26.100175.001011. | Arşiv Bağlantısı
- H. Bernstein, et al. (2015). The Darwinian Dynamic. The Quarterly Review of Biology, sf: 185-207. doi: 10.1086/413216. | Arşiv Bağlantısı
- M. D. Nussinov, et al. (1997). The Emergence Of The Non-Cellular Phase Of Life On The Fine-Grained Clayish Particles Of The Early Earth's Regolith. Biosystems, sf: 111-118. doi: 10.1016/S0303-2647(96)01699-1. | Arşiv Bağlantısı
- C. R. Woese, et al. (2006). Phylogenetic Structure Of The Prokaryotic Domain: The Primary Kingdoms. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 5088-5090. doi: 10.1073/pnas.74.11.5088. | Arşiv Bağlantısı
- A. Kühnlein, et al. (2021). Trna Sequences Can Assemble Into A Replicator. eLife Sciences Publications, Ltd. doi: 10.7554/eLife.63431. | Arşiv Bağlantısı
- W. Martin, et al. (2003). On The Origins Of Cells: A Hypothesis For The Evolutionary Transitions From Abiotic Geochemistry To Chemoautotrophic Prokaryotes, And From Prokaryotes To Nucleated Cells. Philosophical Transactions of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences, sf: 59-85. doi: 10.1098/rstb.2002.1183. | Arşiv Bağlantısı
- A. Roldan, et al. (2015). Bio-Inspired Co2 Conversion By Iron Sulfide Catalysts Under Sustainable Conditions. Chemical Communications, sf: 7501-7504. doi: 10.1039/C5CC02078F. | Arşiv Bağlantısı
- J. A. Baross, et al. (1985). Submarine Hydrothermal Vents And Associated Gradient Environments As Sites For The Origin And Evolution Of Life. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 327-345. doi: 10.1007/BF01808177. | Arşiv Bağlantısı
- H. F. Noller. (2012). Evolution Of Protein Synthesis From An Rna World. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a003681. doi: 10.1101/cshperspect.a003681. | Arşiv Bağlantısı
- G. W. Hoffmann. (1974). On The Origin Of The Genetic Code And The Stability Of The Translation Apparatus. Journal of Molecular Biology, sf: 349-362. doi: 10.1016/0022-2836(74)90024-2. | Arşiv Bağlantısı
- E. L. Shock, et al. (2015). Principles Of Geobiochemistry. Elements, sf: 395-401. doi: 10.2113/gselements.11.6.395. | Arşiv Bağlantısı
- J. P. Amend, et al. (2013). The Energetics Of Organic Synthesis Inside And Outside The Cell. Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences, sf: 20120255. doi: 10.1098/rstb.2012.0255. | Arşiv Bağlantısı
- M. J. RUSSELL, et al. (1997). The Emergence Of Life From Iron Monosulphide Bubbles At A Submarine Hydrothermal Redox And Ph Front. Journal of the Geological Society, sf: 377-402. doi: 10.1144/gsjgs.154.3.0377. | Arşiv Bağlantısı
- Nature. (2016). Early Life Liked It Hot. Nature, sf: 468-468. doi: 10.1038/535468b. | Arşiv Bağlantısı
- T. Cavalier-Smith. (2006). Rooting The Tree Of Life By Transition Analyses. Biology Direct, sf: 1-83. doi: 10.1186/1745-6150-1-19. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (2006). The Maintenance Of The Accuracy Of Protein Synthesis And Its Relevance To Ageing. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 517-521. doi: 10.1073/pnas.49.4.517. | Arşiv Bağlantısı
- R. E. Valas, et al. (2011). The Origin Of A Derived Superkingdom: How A Gram-Positive Bacterium Crossed The Desert To Become An Archaeon. Biology Direct, sf: 1-33. doi: 10.1186/1745-6150-6-16. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (1994). The Origin Of Life On The Earth. Springer Science and Business Media LLC, sf: 76-83. doi: 10.1038/scientificamerican1094-76. | Arşiv Bağlantısı
- M. Colín-García. (2017). Hydrothermal Vents And Prebiotic Chemistry: A Review. Sociedad Geologica Mexicana, sf: 599-620. doi: 10.18268/BSGM2016v68n3a13. | Arşiv Bağlantısı
- W. Martin, et al. (2006). On The Origin Of Biochemistry At An Alkaline Hydrothermal Vent. The Royal Society, sf: 1887-1926. doi: 10.1098/rstb.2006.1881. | Arşiv Bağlantısı
- J. G. Forsythe, et al. (2015). Ester‐Mediated Amide Bond Formation Driven By Wet–Dry Cycles: A Possible Path To Polypeptides On The Prebiotic Earth. Wiley, sf: 9871-9875. doi: 10.1002/anie.201503792. | Arşiv Bağlantısı
- A. Y. Mulkidjanian, et al. (2012). Origin Of First Cells At Terrestrial, Anoxic Geothermal Fields. Proceedings of the National Academy of Sciences. doi: 10.1073/pnas.1117774109. | Arşiv Bağlantısı
- W. Huang, et al. (2006). One-Step, Regioselective Synthesis Of Up To 50-Mers Of Rna Oligomers By Montmorillonite Catalysis. American Chemical Society (ACS), sf: 8914-8919. doi: 10.1021/ja061782k. | Arşiv Bağlantısı
- A. B. Subramaniam, et al. (2011). Semi-Permeable Vesicles Composed Of Natural Clay. Soft Matter, sf: 2600-2612. doi: 10.1039/C0SM01354D. | Arşiv Bağlantısı
- K. R. POPPER. (1990). Pyrite And The Origin Of Life. Nature, sf: 387-387. doi: 10.1038/344387a0. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Vallee, et al. (2017). At The Very Beginning Of Life On Earth: The Thiol-Rich Peptide (Trp) World Hypothesis. International Journal of Developmental Biology, sf: 471-478. doi: 10.1387/ijdb.170028yv. | Arşiv Bağlantısı
- K. Adamala, et al. (2013). Nonenzymatic Template-Directed Rna Synthesis Inside Model Protocells. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1098-1100. doi: 10.1126/science.1241888. | Arşiv Bağlantısı
- B. Damer, et al. (2020). The Hot Spring Hypothesis For An Origin Of Life. Astrobiology, sf: 429-452. doi: 10.1089/ast.2019.2045. | Arşiv Bağlantısı
- H. Hartman. (1998). Photosynthesis And The Origin Of Life. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 515-521. doi: 10.1023/A:1006548904157. | Arşiv Bağlantısı
- J. L. England. (2013). Statistical Physics Of Self-Replication. AIP Publishing, sf: 121923. doi: 10.1063/1.4818538. | Arşiv Bağlantısı
- K. Chandru, et al. (2016). The Abiotic Chemistry Of Thiolated Acetate Derivatives And The Origin Of Life. Scientific Reports, sf: 1-11. doi: 10.1038/srep29883. | Arşiv Bağlantısı
- M. A. Keller, et al. (2014). Non‐Enzymatic Glycolysis And Pentose Phosphate Pathway‐Like Reactions In A Plausiblearchean Ocean. EMBO, sf: 725. doi: 10.1002/msb.20145228. | Arşiv Bağlantısı
- A. Y. Mulkidjanian. (2009). On The Origin Of Life In The Zinc World: 1. Photosynthesizing, Porous Edifices Built Of Hydrothermally Precipitated Zinc Sulfide As Cradles Of Life On Earth. Biology Direct, sf: 1-39. doi: 10.1186/1745-6150-4-26. | Arşiv Bağlantısı
- G. Wächtershäuser. (2020). Before Enzymes And Templates: Theory Of Surface Metabolism.. American Society for Microbiology, sf: 452-484. doi: 10.1128/MMBR.52.4.452-484.1988. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (2002). Self-Organizing Biochemical Cycles. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 12503-12507. doi: 10.1073/pnas.220406697. | Arşiv Bağlantısı
- K. Chandru, et al. (2018). Simple Prebiotic Synthesis Of High Diversity Dynamic Combinatorial Polyester Libraries. Communications Chemistry, sf: 1-8. doi: 10.1038/s42004-018-0031-1. | Arşiv Bağlantısı
- A. B. Macallum. (1926). The Paleochemistry Of The Body Fluids And Tissues. Physiological Reviews, sf: 316-357. doi: 10.1152/physrev.1926.6.2.316. | Arşiv Bağlantısı
- A. Y. Mulkidjanian, et al. (2009). On The Origin Of Life In The Zinc World. 2. Validation Of The Hypothesis On The Photosynthesizing Zinc Sulfide Edifices As Cradles Of Life On Earth. Biology Direct, sf: 1-37. doi: 10.1186/1745-6150-4-27. | Arşiv Bağlantısı
- R. F. Fox. (2009). Review Of Stuart Kauffman, The Origins Of Order: Self-Organization And Selection In Evolution. Elsevier BV, sf: 2698-2699. doi: 10.1016/s0006-3495(93)81321-3. | Arşiv Bağlantısı
- C. Huber, et al. (2002). Peptides By Activation Of Amino Acids With Co On (Ni,Fe)S Surfaces: Implications For The Origin Of Life. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 670-672. doi: 10.1126/science.281.5377.670. | Arşiv Bağlantısı
- R. Plasson, et al. (2007). Emergence Of Homochirality In Far-From-Equilibrium Systems: Mechanisms And Role In Prebiotic Chemistry. Wiley, sf: 589-600. doi: 10.1002/chir.20440. | Arşiv Bağlantısı
- A. Y. Mulkidjanian, et al. (2012). Origin Of First Cells At Terrestrial, Anoxic Geothermal Fields. Proceedings of the National Academy of Sciences. doi: 10.1073/pnas.1117774109. | Arşiv Bağlantısı
- F. Jafarpour, et al. (2015). Noise-Induced Mechanism For Biological Homochirality Of Early Life Self-Replicators. Physical Review Letters, sf: 158101. doi: 10.1103/PhysRevLett.115.158101. | Arşiv Bağlantısı
- F. Jafarpour, et al. (2017). Noise-Induced Symmetry Breaking Far From Equilibrium And The Emergence Of Biological Homochirality. Physical Review E, sf: 032407. doi: 10.1103/PhysRevE.95.032407. | Arşiv Bağlantısı
- C. Davidovich, et al. (2009). The Evolving Ribosome: From Non-Coded Peptide Bond Formation To Sophisticated Translation Machinery. Research in Microbiology, sf: 487-492. doi: 10.1016/j.resmic.2009.07.004. | Arşiv Bağlantısı
- K. Soai, et al. (2002). Asymmetric Autocatalysis And The Origin Of Chiral Homogeneity In Organic Compounds. Wiley, sf: 321-332. doi: 10.1002/tcr.1017. | Arşiv Bağlantısı
- F. C. Frank. (1953). On Spontaneous Asymmetric Synthesis. Biochimica et Biophysica Acta, sf: 459-463. doi: 10.1016/0006-3002(53)90082-1. | Arşiv Bağlantısı
- T. Shibata, et al. (2002). Highly Enantioselective Catalytic Asymmetric Automultiplication Of Chiral Pyrimidyl Alcohol. American Chemical Society (ACS), sf: 471-472. doi: 10.1021/ja953066g. | Arşiv Bağlantısı
- S. Clark. (2003). Polarized Starlight And The Handedness Of Life. Sigma Xi, sf: 336. doi: 10.1511/1999.4.336. | Arşiv Bağlantısı
- J. F. Atkins, et al. (2002). The 22Nd Amino Acid. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1409-1410. doi: 10.1126/science.1073339. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Zhou, et al. (2021). A Widespread Pathway For Substitution Of Adenine By Diaminopurine In Phage Genomes. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 512-516. doi: 10.1126/science.abe4882. | Arşiv Bağlantısı
- D. Sleiman, et al. (2021). A Third Purine Biosynthetic Pathway Encoded By Aminoadenine-Based Viral Dna Genomes. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 516-520. doi: 10.1126/science.abe6494. | Arşiv Bağlantısı
- M. W. Grome, et al. (2021). Ztcg: Viruses Expand The Genetic Alphabet. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 460-461. doi: 10.1126/science.abh3571. | Arşiv Bağlantısı
- V. Pezo, et al. (2021). Noncanonical Dna Polymerization By Aminoadenine-Based Siphoviruses. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 520-524. doi: 10.1126/science.abe6542. | Arşiv Bağlantısı
- C. Alff-Steinberger. (2006). The Genetic Code And Error Transmission. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 584-591. doi: 10.1073/pnas.64.2.584. | Arşiv Bağlantısı
- C. Mayer-Bacon, et al. (2021). Evolution As A Guide To Designing Xeno Amino Acid Alphabets. International Journal of Molecular Sciences, sf: 2787. doi: 10.3390/ijms22062787. | Arşiv Bağlantısı
- A. Eschenmoser. (2002). Chemical Etiology Of Nucleic Acid Structure. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 2118-2124. doi: 10.1126/science.284.5423.2118. | Arşiv Bağlantısı
- S. Hoshika, et al. (2019). Hachimoji Dna And Rna: A Genetic System With Eight Building Blocks. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 884-887. doi: 10.1126/science.aat0971. | Arşiv Bağlantısı
- F. CRICK. (1970). Central Dogma Of Molecular Biology. Nature, sf: 561-563. doi: 10.1038/227561a0. | Arşiv Bağlantısı
- I. Nikić‐Spiegel. (2020). Expanding The Genetic Code For Neuronal Studies. Wiley, sf: 3169-3179. doi: 10.1002/cbic.202000300. | Arşiv Bağlantısı
- A. Dumas, et al. (2014). Designing Logical Codon Reassignment – Expanding The Chemistry In Biology. Chemical Science, sf: 50-69. doi: 10.1039/C4SC01534G. | Arşiv Bağlantısı
- C. C. Liu, et al. (2010). Adding New Chemistries To The Genetic Code. Annual Reviews, sf: 413-444. doi: 10.1146/annurev.biochem.052308.105824. | Arşiv Bağlantısı
- A. Ambrogelly, et al. (2007). Natural Expansion Of The Genetic Code. Nature Chemical Biology, sf: 29-35. doi: 10.1038/nchembio847. | Arşiv Bağlantısı
- A. X. Zhou, et al. (2019). Progress Toward Eukaryotic Semisynthetic Organisms: Translation Of Unnatural Codons. American Chemical Society (ACS), sf: 20166-20170. doi: 10.1021/jacs.9b09080. | Arşiv Bağlantısı
- Proceedings of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences. (1991). Four Letters In The Genetic Alphabet: A Frozen Evolutionary Optimum?. Proceedings of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences, sf: 91-99. doi: 10.1098/rspb.1991.0093. | Arşiv Bağlantısı
- A. L. Weber, et al. (1981). Reasons For The Occurrence Of The Twenty Coded Protein Amino Acids. Journal of Molecular Evolution, sf: 273-284. doi: 10.1007/BF01795749. | Arşiv Bağlantısı
- E. N. Trifonov. (2000). Consensus Temporal Order Of Amino Acids And Evolution Of The Triplet Code. Gene, sf: 139-151. doi: 10.1016/S0378-1119(00)00476-5. | Arşiv Bağlantısı
- R. Geyer, et al. (2018). On The Efficiency Of The Genetic Code After Frameshift Mutations. PeerJ, sf: e4825. doi: 10.7717/peerj.4825. | Arşiv Bağlantısı
- P. P. Gardner, et al. (2003). Optimal Alphabets For An Rna World. Proceedings of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences, sf: 1177-1182. doi: 10.1098/rspb.2003.2355. | Arşiv Bağlantısı
- A. R. Nödling, et al. (2019). Using Genetically Incorporated Unnatural Amino Acids To Control Protein Functions In Mammalian Cells. Essays in Biochemistry, sf: 237-266. doi: 10.1042/EBC20180042. | Arşiv Bağlantısı
- P. G. Higgs, et al. (2009). A Thermodynamic Basis For Prebiotic Amino Acid Synthesis And The Nature Of The First Genetic Code. Mary Ann Liebert Inc, sf: 483-490. doi: 10.1089/ast.2008.0280. | Arşiv Bağlantısı
- S. J. Freeland, et al. (2002). Do Proteins Predate Dna?. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 690-692. doi: 10.1126/science.286.5440.690. | Arşiv Bağlantısı
- G. P. Fournier, et al. (2015). Ancestral Reconstruction Of A Pre-Luca Aminoacyl-Trna Synthetase Ancestor Supports The Late Addition Of Trp To The Genetic Code. Journal of Molecular Evolution, sf: 171-185. doi: 10.1007/s00239-015-9672-1. | Arşiv Bağlantısı
- H. Štorchová. (1994). Gesteland, R.f., Atkins, J.f. (Ed.): The Rna World. Biologia plantarum, sf: 358-358. doi: 10.1007/BF02920931. | Arşiv Bağlantısı
- V. Tretyachenko, et al. (2021). Unevolved Proteins From Modern And Prebiotic Amino Acids Manifest Distinct Structural Profiles. bioRxiv, sf: 2021.08.29.458031. doi: 10.1101/2021.08.29.458031. | Arşiv Bağlantısı
- G. F. Joyce. (2002). The Antiquity Of Rna-Based Evolution. Nature, sf: 214-221. doi: 10.1038/418214a. | Arşiv Bağlantısı
- J. C. Xavier, et al. (2020). Autocatalytic Chemical Networks At The Origin Of Metabolism. Proceedings of the Royal Society B, sf: 20192377. doi: 10.1098/rspb.2019.2377. | Arşiv Bağlantısı
- I. Prigogine, et al. (2008). Thermodynamics Of Evolution. AIP Publishing, sf: 23-28. doi: 10.1063/1.3071090. | Arşiv Bağlantısı
- R. Krishnamurthy. (2018). Life's Biological Chemistry: A Destiny Or Destination Starting From Prebiotic Chemistry?. Wiley, sf: 16708-16715. doi: 10.1002/chem.201801847. | Arşiv Bağlantısı
- J. M. Horowitz, et al. (2017). Spontaneous Fine-Tuning To Environment In Many-Species Chemical Reaction Networks. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 7565-7570. doi: 10.1073/pnas.1700617114. | Arşiv Bağlantısı
- N. V. Hud. (2018). Searching For Lost Nucleotides Of The Pre-Rna World With A Self-Refining Model Of Early Earth. Nature Communications, sf: 1-4. doi: 10.1038/s41467-018-07389-2. | Arşiv Bağlantısı
- V. Vasas, et al. (2010). Lack Of Evolvability In Self-Sustaining Autocatalytic Networks Constraints Metabolism-First Scenarios For The Origin Of Life. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 1470-1475. doi: 10.1073/pnas.0912628107. | Arşiv Bağlantısı
- B. A. Anderson, et al. (2020). The Unexpected Base‐Pairing Behavior Of Cyanuric Acid In Rna And Ribose Versus Cyanuric Acid Induced Helicene Assembly Of Nucleic Acids: Implications For The Pre‐Rna Paradigm. Wiley, sf: 4033-4042. doi: 10.1002/chem.202004397. | Arşiv Bağlantısı
- C. Anastasi, et al. (2007). Rna: Prebiotic Product, Or Biotic Invention?. Wiley, sf: 721-739. doi: 10.1002/cbdv.200790060. | Arşiv Bağlantısı
- A. Lazcano, et al. (2004). The Origin And Early Evolution Of Life: Prebiotic Chemistry, The Pre-Rna World, And Time. Elsevier BV, sf: 793-798. doi: 10.1016/s0092-8674(00)81263-5. | Arşiv Bağlantısı
- W. Hordijk, et al. (2017). Chasing The Tail: The Emergence Of Autocatalytic Networks. Biosystems, sf: 1-10. doi: 10.1016/j.biosystems.2016.12.002. | Arşiv Bağlantısı
- B. . SHENHAV, et al. (2011). Mesobiotic Emergence: Molecular And Ensemble Complexity In Early Evolution. Advances in Complex Systems, sf: 15-35. doi: 10.1142/S0219525903000785. | Arşiv Bağlantısı
- S. D. Fried, et al. (2022). Peptides Before And During The Nucleotide World: An Origins Story Emphasizing Cooperation Between Proteins And Nucleic Acids. Journal of the Royal Society Interface. doi: 10.1098/rsif.2021.0641. | Arşiv Bağlantısı
- Z. Peng, et al. (2020). An Ecological Framework For The Analysis Of Prebiotic Chemical Reaction Networks. Journal of Theoretical Biology, sf: 110451. doi: 10.1016/j.jtbi.2020.110451. | Arşiv Bağlantısı
- P. Chvykov, et al. (2020). Low Rattling: A Predictive Principle For Self-Organization In Active Collectives. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 90-95. doi: 10.1126/science.abc6182. | Arşiv Bağlantısı
- A. Murugan, et al. (2015). Undesired Usage And The Robust Self-Assembly Of Heterogeneous Structures. Nature Communications, sf: 1-10. doi: 10.1038/ncomms7203. | Arşiv Bağlantısı
- K. Michaelian. (2011). Thermodynamic Dissipation Theory For The Origin Of Life. Earth System Dynamics, sf: 37-51. doi: 10.5194/esd-2-37-2011. | Arşiv Bağlantısı
- R. Marsland, et al. (2017). Limits Of Predictions In Thermodynamic Systems: A Review. Reports on Progress in Physics, sf: 016601. doi: 10.1088/1361-6633/aa9101. | Arşiv Bağlantısı
- K. Michaelian. (2017). Microscopic Dissipative Structuring And Proliferation At The Origin Of Life. Elsevier BV, sf: e00424. doi: 10.1016/j.heliyon.2017.e00424. | Arşiv Bağlantısı
- J. L. Rinn, et al. (2020). Long Noncoding Rnas: Molecular Modalities To Organismal Functions. Annual Reviews, sf: 283-308. doi: 10.1146/annurev-biochem-062917-012708. | Arşiv Bağlantısı
- I. G. Johnston, et al. (2011). Evolutionary Dynamics In A Simple Model Of Self-Assembly. Physical Review E, sf: 066105. doi: 10.1103/PhysRevE.83.066105. | Arşiv Bağlantısı
- C. Mariscal, et al. (2020). Life And Life Only: A Radical Alternative To Life Definitionism. Synthese, sf: 2975-2989. doi: 10.1007/s11229-018-1852-2. | Arşiv Bağlantısı
- W. Martin, et al. (2008). Hydrothermal Vents And The Origin Of Life. Nature Reviews Microbiology, sf: 805-814. doi: 10.1038/nrmicro1991. | Arşiv Bağlantısı
- C. E. Cleland, et al. (2002). Defining ‘Life’. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 387-393. doi: 10.1023/A:1020503324273. | Arşiv Bağlantısı
- I. Fry. (2011). The Role Of Natural Selection In The Origin Of Life. Origins of Life and Evolution of Biospheres, sf: 3-16. doi: 10.1007/s11084-010-9214-1. | Arşiv Bağlantısı
- C. E.. (2019). Moving Beyond Definitions In The Search For Extraterrestrial Life. Astrobiology, sf: 722-729. doi: 10.1089/ast.2018.1980. | Arşiv Bağlantısı
- S. Sarkar, et al. (2019). Design Of Conditions For Self-Replication. Physical Review E, sf: 022414. doi: 10.1103/PhysRevE.100.022414. | Arşiv Bağlantısı
- F. H. C. Crick. (1968). The Origin Of The Genetic Code. Journal of Molecular Biology, sf: 367-379. doi: 10.1016/0022-2836(68)90392-6. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 16:57:19 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/68
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.