Genetik Materyal (Nükleotitler ve DNA), Cansızlıktan Canlılığın Evriminde Nasıl Bir Rol Oynadı?
Nükleotitler, Genler, DNA, Kromozom ve Diğer Genetik Yapıların Özellikleri ve İşleyişine Bir Bakış...
Son iki yazımızda sizlere "canlılık" ve "cansızlık" kavramları arasındaki farksızlıktan ve "Hayat Molekülleri" dediğimiz, kategorizasyon açısından kolaylık sağladığı için öyle isimlendirdiğimiz "canlı" yapılarda bulunan kimyasalların 3 büyük grubundan bahsettik. Bunların nasıl doğal yollarla oluşabildiğinden ve hangi doğal tepkimelerle, hiçbir dış müdahaleye gerek kalmaksızın, kendiliğinden (spontane olarak) var olabileceklerini izah ettik. Bu yazımızda ise, geçen yazımızda belirttiğimiz gibi, Hayat Molekülleri içerisinde bulunan ve ayrıca canlılığın cansızlıktan evrimi açısından çok büyük öneme sahip olan bir diğer yapı, nükleotitlerden ve bu nükleotitlerin oluşturduğu dev moleküller olan genetik materyalden bahsedeceğiz. Ayrıca bunu yaparken, birçok diğer konu ve kavrama değinecek, akıllardaki bilim dışı düşünceleri silmeye çalışacağız.
Canlılık ile cansızlık arasında bir fark olmadığını anlayabilen biri, geri kalan pek çok şeyi kolaylıkla kavrayabilecektir. Bunların başında da, canlıları "canlı" yapan moleküller, bunların yapıları ve görevleri gelmektedir. Dediğimiz gibi canlıları ayırt eden en önemli özellik, hayatta kalmak ve üremek amacıyla organizasyonları dahilinde aktivite gerçekleştirebilmeleri ve bu aktivitenin artan entropiye karşı koymak için enerji sarf edebilir nitelikte olmasıdır. İşte tüm bu organizasyon içi aktiviteler ve üremenin aşamaları, genetik materyal olan nükleotitler ve bunların oluşturduğu daha büyük kimyasallarla düzenlenmekte ve kontrol edilmektedir.
Bu olay, insanı var olduğundan beri etkilemektedir ve birikerek günümüze gelen bu "büyüleyicilik", günümüz insanlarının genetik materyallere ve genel olarak hücreleri meydana getiren kimyasal moleküllere olduğundan fazla anlam yüklemesine sebep olmaktadır. Kişiler DNA'nın "mükemmel" bir molekül olduğunu sanmakta, DNA tarafından üretilen enzimlerin "ulaşılamaz" bir iş yaptıklarını düşünmekte, hücrenin içinin "gerçek olamayacak kadar karmaşık" olduğunu iddia etmektedirler. Bunlar, bir yere kadar doğru olsa da, bilimsel olarak açıklanamayacak kadar "mükemmel", "ulaşılamaz" ya da "karmaşık" olan hiçbir yapıya doğada rastlanmaz. Zaten bilim, doğayı anlama sanatıdır ve doğada doğayla (bilimle) izah edilemeyecek ve doğal süreçlerle oluşamayacak bir şey bulmayı beklemek anlamsızdır.
Şimdi, başlıkta da belirttiğimiz molekülleri tanıtmaya ve incelemeye başlayalım, böylece ne demek istediğimizi kolaylıkla anlayacaksınız. Madem DNA'ya değindik, öncelikle herkesin popüler olarak bildiği bu kimyasal madde ile tanışalım:
DNA dediğimiz moleküller zincirinin uzun adı; Deoksiribo Nükleik Asit’tir. Kimya konusunda bilgisiz olan biri ilk bakışta anlayamayabilecek olsa da ve bu ismin çok gizemli ve özel bir anlama geldiğini sanacak olsa da, DNA son derece sıradan, kimyasal bir moleküldür. Kimya bilimi dahilinde bütün moleküller bu şekilde uzun, tanımlayıcı ve dışarıdan duyanlar için bir miktar da "artistik" gelebilecek isimler alırlar. Örneğin sıradan bir kimyasal olan bir diğer maddenin adını verelim: Trifluoromethanesulfonate. Hele ki eğer DNA'nın adını karmaşık buluyorsanız, bir de her gün yudumladığınız kahvenizin içerisinde bulunan "kafein"in kimyasal adını deneyin: 3,7-dihidro-1,3,7-trimetil-1H-pürin-2,6-diyon!
Yani DNA, ne özel bir isimdir, ne de özel bir artısı vardır. DNA’yı belki de "özel" kılan tek şey, her kimyasal maddenin kendine ait bir özelliği olduğu gibi, DNA’nın da kendine ait bir özelliği olması ve bu özelliğin, bizim ilgimizi çeken bir şekilde, kalıtım alanında "görev alması"dır (bu noktalarda neden vurgular yaptığımızı bir sonraki yazımızda izah edeceğiz). Yani örneğin gözlerinizin ıslak kalmasını sağlayan gözyaşınızın da kimyasal bir formülü bulunur. Tek fark, gözyaşınızın gözlerinizi korumak ve duygularınızı belli etmek gibi görevleri varken, DNA’nın bir sonraki kuşağa aktaracağınız bilgileri taşıma görevi olmasıdır. DNA’yı spot ışıklarının karşısına koyan bu kalıtımsal özelliğidir; ne daha azı, ne daha fazlası. Aslında düşünüldüğünde, bunun da "özel" olmadığı görülecektir. Çünkü zaten "kalıtım" dediğimiz olay da, biyokimyasal bir tepkime sonucunda, bir molekülün kendisini eşlemesi ve çoğalması demektir. Bunun da herhangi bir özel yanı bulunmamaktadır.
Aşağıda, en sık karşılaşabileceğiniz temsili bir DNA çizimini görüyoruz. Gördüğünüz gibi DNA, ikili bir sarmaldan oluşur. Yani iki farklı doğru, birbiri etrafında kıvrılarak heliks bir yapıya bürünür:
Bu yapı, tamamen fizik ve kimya yasaları etkisi altında bu şekilde olmaktadır. Nasıl ki, daha önce de kısaca değindiğimiz gibi yağlar, su içerisinde mecburen küresel bir yapı oluşturuyorlarsa, bu yapıdaki kimyasal da mecburen heliks (sarmal) yapısı oluşturmaktadır. Dolayısıyla şekil açısından da DNA'nın diğer moleküllerden bir farkı yoktur.
Bu çizim her ne kadar genel yapı hakkında bilgi verse de ve bu şekilde çizilmesi çizerler için oldukça kolay olsa da, molekülleri sanki özel ya da başka varlıklardan farklıymış gibi göstermesinden ötürü, biz bu "kapalı çizim" yöntemini tercih etmiyoruz. Bir aşağıdaki resmi incelerseniz, farkı anlayacaksınız. Aşağıdaki çizimde, DNA’nın gerçek yapısı görülmektedir. DNA da, Evren içerisindeki diğer bütün varlıklar gibi, yalnızca ve yalnızca sıradan atomlardan ve bunların farklı kombinasyonları olan moleküllerden oluşur. Bu atomlar temel olarak Karbon (C), Hidrojen (H), Azot (N), Fosfat (P), Oksijen (O) ve benzeridir ve her bir atom, aşağıda farklı renklerle gösterilmişlerdir:
Görüyorsunuz… DNA, sadece arka arkaya, birbirlerine zayıf veya kuvvetli kimyasal bağlar ile bağlanmış atomlardan ibarettir.
Peki DNA, genetik olarak en küçük kalıtsal yapıtaşımız mıdır? Elbette hayır, DNA zinciri de daha küçük parçalara bölünebilir. Bu daha küçük parçalara “nükleotit” denir (ki nükleotitler, daha önce de söylediğimiz gibi "Hayat Molekülleri" arasında yer alır) ve bu moleküller, DNA sarmalını bir merdivene benzetecek olursak, merdivenin basamaklarını oluşturur. Nükleotitler, kalıtım bilimi için oldukça önemlidirler. Çünkü temel olarak, bilgiyi "taşıyan" parçalar nükleotitler ve bunların dizilimleridir. Nükleotitlerin farklı dizilimi, farklı anlamlar ifade eder. Dolayısıyla nükleotitleri, eğitim hayatımızda da ezberlettikleri gibi "harfler" olarak düşünebiliriz. Bu harfler, farklı şekillerde dizilerek, farklı kelimeler, farklı anlamlar ifade ederler.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Tıpkı bizim günümüzde kullandığımız son derece kompleks bilgisayar yazılım dilleri gibi, genetik olarak hücrelerimiz de bir şifreleme kullanırlar. Bu şifreleme dilindeki harf sayısı, günümüz modern dillerine göre çok çok az olmakla birlikte, bu az sayıda harfin kodlayabileceği komut sayısı sınırsızdır.
Bunu bilgisayar üzerinden örnek vererek anlatabiliriz: Bilgisayar programcıları, bilgisayarları programlamak için C, C++, Basic, vb. diller kullanırlar. Bu diller, İngilizce’ye oldukça benzerler, çünkü bu programlama dillerini yazan programcılar tarafından, günlük konuşma diline oldukça yakın olacak şekilde ayarlanmışlardır. İlk bilgisayar yazılımları, kesinlikle böyle basit bir dil kullanmamaktaydı ve mühendisler tek tek "1" ve "0"ları kullanarak programlama yapmaktaydılar. Sonrasında, "bilgisayarların evrimi" sırasında yeni programlar yazıldı. Bu programlar, "programı programlamaya" yarıyordu. Temel olarak yaptıkları şuydu: İngilizceye benzer kelimeleri kullanabileceğiniz bir arayüz sağlamak. Programcı, bu arayüze kolay kelimeleri yazmaktadır; arka planda ise program bunu yine "1"ler ve "0"lara çevirip işlemciye gönderir. Dolayısıyla yüklenen bilgi, makinelerin o dili anlamak amacıyla üretilmelerinden ötürü işlenmekte ve bilgi, işleve dönüşmektedir.
Örneğin klavyede yazdığınız bir kelimenin ekranda çıkabilmesinin tek nedeni, bastığınız her bir tuşun bilgisayara elektriksel sinyal olarak bir “komut” göndermesi ve bilgisayarın monitörde bulunan küçük, ışık saçan LED’lerden birini ya da birkaçını, uygun renkte yakmasından ibarettir. Bilgisayar ekranını güçlü bir büyüteçle incelerseniz, ne demek istediğimizi anlayabilirsiniz. Klavyenizden giden elektrik sinyalleri, öncelikle bilgisayarınızın işlemcisinde değerlendirilirler (içerisindeki kod dahilinde) ve işlemci, ekrana yapması gereken işi bildirir. Tüm bunlar, programcıların işlemciye bahsettiğimiz dilleri kullanarak yazdıkları programların, yani "bilgisayarların genetik materyali" dahilinde olmaktadır.
İşte nükleotitlerin farklı dizilimleri sonucu oluşan "anlamlı bütünler" ise (bunlara "gen" diyeceğiz), farklı işlemleri yapmak için özelleşmiş kodlar gibidir. Buna az sonra geleceğiz, öncelikle bir noktayı aydınlatalım:
Tabii ki bilgisayarlar, insanlar tarafından "tasarlanan" makinalar olduğu için, canlılığı betimlemekte kullanmak çok da doğru değildir. Zira canlılık, insan zekası tarafından son 50-60 yılda var edilen bilgisayarın aksine, yaklaşık 600 milyon yıl boyunca, akıl almaz sayıda denemeler sonucunda, adım adım evrimleşerek, elenerek, seçilerek oluşmuştur. Bilgisayarın parçaları evrimleşemez, çünkü biyokimyasal bir alt yapısı bulunmayan malzemelerden üretilmektedir. Yani bilgisayarı üreten yapıtaşları canlılık kriterlerini sağlamaz. Bu yüzden etraftaki biyolojik olmayan teknoloji unsurlarının tasarımcılarının olması, doğadaki biyolojik yapıların da tasarımcılarının olması anlamına gelmemektedir. Bu, hatalı bir genellemedir. Yani karmaşık bir yapı evrimsel ve doğal süreçlerle pek tabii var olabilir. Doğada bir "bilgisayar" elbette ki evrimleşemeyecektir; çünkü bilgisayar ne biyolojik bir yapıya sahiptir, ne de böyle bir yapının evrimleşmesi için gerekli çevresel baskı bulunmaktadır. Ancak örneğin doğada, biyolojik yapıya sahip ve bulunduğu türlere avantaj sağlayan, çoğu zaman bilgisayarlardan bile başarılı bir yapı evrimleşmiştir: beyin. Dolayısıyla, insan üretimi olan bir yapının doğada olmamasıyla, evrimsel süreçlerin bu tip karmaşık yapıları yaratamayacağını ispatlamaya çalışmak akıl dışıdır. Bu konuda daha detaylı bilgi için şu yazımızı okuyabilirsiniz. Şimdi, devam edelim:
Bilgisayarda olduğuna benzer bir şekilde, canlılar da 4 harften oluşan bir dil kullanır ve her bir harf, bir nükleotit tipini temsil eder. Bu harfler, “A” (Adenin), “T” (Timin), “C” (Sitozin) ve “G” (Guanin)'dir. Elbette ki aslında gerçekte hiçbir kimyasal üzerinde böyle harfler bulunmamaktadır. Bu isimleri onlara biz, sonradan verdik. Zira bu bahsedilen harfler, yalnızca kimyasal bazı yapılardır ve bir sonraki yazıda daha detaylı açıklayacağımız gibi, aslında önceden belirlenmiş bir "görev"leri bulunmaz.
Peki, DNA'daki bilgileri taşıyan yapıtaşları, daha doğrusu "harfler" dediğimiz yapı taşları nelerdir?
Bu harfler, nükleotit denen DNA’nın küçük parçalarının, bildiğimiz, kimyasal bir madde olan “baz” kısmında bulunan bir dizilimdir. Bu dizilimde karbon, hidrojen, vb. atomlar bulunur. Bu atomlar belirli bir şekilde dizilirse, ona Adenin (A) deriz. Başka bir şekilde dizilirse Timin (T) deriz. Başka bir şekilde dizilime Guanin (G), bir diğerine ise Sitozin (C, İng: Cytosine) deriz. Ancak biz onlara ne dersek diyelim, aslında bunlar sadece sıradan birer baz grubudur. Birer kimyasaldır. Ancak bu kimyasallar, bizim genetik yapımıza sahiptirler.
Aşağıda, bu kodlayıcı “harflerin” ya da kimyasal moleküllerin yapısını görebilirsiniz. Görebileceğiniz üzere sadece sıradan atomların farklı dizilimleri sonucu bu moleküller oluşmaktadır:
Ne kadar da birbirlerine benziyorlar değil mi? Tek değişen, atomlarının dizilimi. Ancak bu dizilimlerin farklı farklı olması, bu moleküllerin farklı kısımlarının aktif hale gelmesine ve farklı moleküllerle, farklı tepkimelere girebilmelerine sebep oluyor. bu farklı tepkimelerin toplamı da, bir varlığı "canlı" ya da "cansız" kılıyor. İşte fark burada! Ve anlaşılması gereken nokta da bu!
Devam edelim. Nükleotitler, taşıdıkları bu bazlara göre isimlendirilirler. Peki bir nükleotitin yapısı nedir? Elbette ki, tıpkı evrendeki diğer tüm maddeler ve varlıklar gibi; atomlardan oluşan sıradan dizilimler. İşte bir nükleotit dizilimi:
Gördüğünüz gibi, nükleotit denen ve örneğin çocuğunuzun neye benzeyeceğine karar veren moleküller, son derece sıradan atom dizilimlerinden fazlası değil! Bir fosfat (phosphate) grubu, bir şeker (sugar) grubu ve bir baz (base) grubu! Daha fazlası yok.
Nükleotit dediğimiz molekül tipleri, sadece genetik materyalimiz ile sınırlı değil. Örneğin size bir diğer nükleotit örneği verelim: ADP. Yani Adenozin Difosfat. Bu da bir nükleotittir; ancak kimyasal evrim sırasındaki ardı arkası kesilmeyen seçilim sırasında, genetik materyali kodlayacak şekilde özelleşmemiştir. Yani cansızlıktan, canlılığı evrimleştirecek olan yapılar içerisinde görevi bu olmamıştır. Dolayısıyla günümüzde de bu yapı, herhangi bir genetik bilgi kodlamaz, enerji ile ilgili işlerde görev alır. Ancak yapısal olarak oldukça benzerlerdir:
Buradan anlaşılması gereken şudur: Canlılık, bir "cansızlık çorbası" içerisinde, kimyasalların farklı şekillerde birbirlerine bağlanması, kırılması, birleşmesi, ayrılması sonucunda, 600 milyon yıl süren bir deneme-yanılma ve seçilim süreci sonucunda oluşmuştur. Bu süre zarfında pek çok çeşit "canlı-benzeri bileşim" oluşmuş olabilir. Üstelik her oluşan organik yapı, canlılığa katılmamıştır da. Bazıları yapılarından ötürü canlılığın dışarısında kalmış, bazıları kısmen kullanılmıştır. Bu yapılardan bazıları canlılığın evrimi için uyumlu olmalarından ötürü seçilmiştir. İşte günümüzdeki her canlının atası olan canlıların (koaservatların) yapısındaki kimyasallar, günümüzdeki her canlının hücrelerindeki kimyasal özellikleri kısmen ya da tamamen temsil etmektedir. Eğer onlar farklı şekilde hayatta kalabilseydi, günümüz canlı formlarının hücreleri de farklı yapıda olabilecekti. Bunlara gelecek yazılarımızda zaten döneceğiz.
Bir diğer görselle devam edelim. Nükleotitlerin kimyasal yapılarının basit çizimle gösterimi şu şekildedir:
İşte nükleotitler, kimyasal özelliklerinden dolayı bağ kurmak zorunda oldukları diğer nükleotitler ile birleşirler ve bu birleşimin tümü, DNA'yı oluşturur. DNA sarmal (heliks) yapısının, bu nükleotitlerin de gösterilerek çizilen hali şu şekildedir:
DNA, birçok farklı proteinle birlikte ökaryotlarda, yani çekirdeği ile zarlı organelleri bulunan canlılarda, çekirdeğin içerisinde yer almaktadır. Normalde bu yapının karmakarışık bir biçimde bulunduğu yağıya “kromatin ipliği” ya da “kromatin ağı” denir. Bunu da görelim:
Yukarıdaki görsel son derece faydalıdır. En solda görülen spagetti tabağına benzeyen yapı, elbette ki bir tabak değildir, içindeki sarı yapı da spagetti değildir. Bu sarı yapı, upuzun olan bir DNA ağıdır. Burada, bütün uzunluğuyla, DNA molekülü bulunmaktadır. Karmakarışık bir ağ şeklinde. Mor renkli kap da, hücre çekirdeğidir. Burada gösterilmemiş olsa da, hücre çekirdeği de, hücre sıvısının içerisinde bulunur.
Çıkarılan mavi oku takip ederseniz, DNA Heliks yapısına kadar geçişi görebilirsiniz. Aslında, bu karmaşık ağın içerisinde belirli bir düzen vardır. Bu düzen çok önemlidir, çünkü hücre bölünmesi sırasında genetik bilginin aktarımında bu özel birimler görev alırlar. Bu özel birimlerin adı “kromozom”dur. Kromozomlar, DNA’nın histon proteinleri tarafından sarılarak yoğunlaşması sonucu oluşan genetik birimlerdir. Kromozomlar da şu şekilde görülürler:
Bu görsel de son derece açıklayıcıdır. Görebileceğiniz üzere hücre çekirdeğinin içerisinde özelleşmiş olarak bulunan bu DNA yapıları, kromozomlardır. Kromozomlardan yola çıkarak bazlara kadar yapılan açılımı, yukarıdaki görseli takip ederek bulabilirsiniz.
Her canlıda, Evrimsel süreçleri sırasında edinilmiş farklı sayıda kromozom bulunmaktadır. Kromozomlar en büyük DNA gruplarıdır. Kromozomların toplamında bulunan, bir canlının tüm genetik bilgisine genom adı verilmektedir.
Kısaca nükleotitlerin depolanması işlemi içerisindeki farklı genetik birimlere, farklı isimler verilmektedir. Bunlar, şimdilik bizim için çok da önem arz etmiyor; ancak Biyoloji'yi anlamak için elbette kritik öneme sahiptirler.
Peki, genler bu adım adım karmaşıklaşan yapının neresindedirler?
Genler, nükleotit dizilimlerinin (bilgisayar veya dil benzetimi dahilinde "harflerin") anlam kazandığı bölgelerdir. Burada anlam kazanmaktan kasıt, yine bilim-dışı ya da doğaüstü bir "anlam" değildir. Canlıların, "canlılık özelliklerini" sürdürebilmeleri için üretmek zorunda oldukları çeşitli kimyasallar vardır ve genler, bu kimyasalların salgılanma sırasını, biçimini, vb. özelliklerini etkiler ve bu bilgileri depolar. İşte protein sentezi yapan bu anlamlı nükleotit gruplarına gen demekteyiz. Genlerin de her bölgesi protein sentezine katılmak zorunda değildir. Gen dizilimlerinin içerisinde ekson olarak bilinen kısımlar protein yapısına katılırken, intron denen kısımlar kesilerek atılırlar. Bu ikinci kısımların her zaman işlevleri olmak zorunda değildir. Kimi zaman tamamen işlevsiz ("hurda DNA") olarak bulunurken, kimi zaman eksonların protein sentezine katılmalarını düzenleyen bir görev alırlar. Aşağıda bu yapılar görülmektedir:
Görebileceğiniz üzere genler, DNA sarmalının belirli kısımlarıdır. Bu kısımlar, anlamlı ifadeler halindedirler ve hücre tarafından gerektiğinde algılanır ve kullanılırlar.
Bilgisayar benzetimimize dönecek olursak, bilgisayarların da 1′ler ve 0′lar ile “konuştuğunu” söylemiştik. Ancak bu 1′ler ve 0′lar tek başlarına hiçbir anlam ifade etmezler. Hatta çoğu zaman, bunların uzun dizilimleri de anlam ifade etmeyebilir. Ancak bunların belirli uzunluktaki dizilimleri, anlamlı bir hal alırlar. Örnek verecek olursak, bir bilgisayar için 11101010 gibi bir dizilim anlam ifade etmeyebilir. Ancak aynı dizilimi içerisinde barındıran fakat biraz daha uzun bir hali, 101001101110101000011101 dizilimi, anlamlı olabilecektir, örneğin bu bilgi, klavyeden gelen bir komut sonucu ekranda “A” harfinin çıkmasını sağlayabilir. Bunu bilgisayalarda, 8-bitlik sistem (az önceki uzun sayıların her bir basamağı 1 bittir, dolayısıyla o kod 24 bitlik bir dizilime sahiptir), 16-bitlik sistem, 24-bitlik sistem, 32-bitlik sistem, 64-bitlik sistem, vs. şeklinde isimlendiririz. Yani anlam bütünleri, bilgisayarlar içerisinde 8'er, 16'şar, 24'er, 32'şer ya da 64'er kümeler halinde okunmaktadır. İşte bu yüzden 32 bitlik okuma sistemine sahip bir bilgisayara, 64 bitlik bir sistemle yazılmış bir programı yüklemeye çalışırsanız hata verecektir. Çünkü okuma ile yazma birbirine uymayacaktır (sadece Fransızca bilen birine Rusça derdinizi anlatmak gibi düşünebilirsiniz).
Dolayısıyla bilgisayarlar ve yazılımlar, önceden belirlenen uluslararası protokollere uygun olarak üretilirler. Bu sayede ABD'den alacağınız bir bilgisayar, Çin'de yazılmış bir programı -eğer protokol bazında uyumlularsa- rahatlıkla okuyacaktır. Doğada bu evrensel protokolleri sağlayan şey, doğa yasalarıdır. Elbette doğa bilinçli bir yapıda değildir; ancak evrenimizin oluşum türünden ötürü genel geçer olarak etkili bazı doğa yasaları oluşmuştur. Bu yasalar dahilinde çalışan tüm kimyasallar, bu yasaların koyduğu dili kullanarak evrimleşmektedirler. Fiziksel, kimyasal ya da biyolojik olabilen bu evrim, bu süreçler sonucunda oluşan her yapının birbiriyle belli bir ilişki içerisinde olmasını ve belli sınırlarda uyumlu olmasını sağlamaktadır. Bunun en güzel ispatı, fiziksel evrim sonucu oluşan yıldızlar ve sistemlerin içerisinde, kimyasal evrim sonucunda oluşan canlılığın içerisinde, biyolojik evrim sonucunda oluşan varlıkların birbirleriyle ve evrenle fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak ilişkili olmalarıdır. Yani evrenin yapısal protokollerini doğa yasaları koymaktadır ve bu yasalar sonucunda evrimleşen yapılar, birbirleriyle belli sınırlar dahilinde uyumlu olabilmektedirler.
Bu protokoller dahilinde anlamlı gen bütünlerine baktığımızda, nükleotitler için de aynı durumun geçerli olduğunu görürüz. Ancak saydıklarımızın aksine, bildiğimiz bütün canlılarda, istisnasız olarak 3-bitlik okuma sistemi bulunmaktadır (bilgisayarlardaki gibi 8 bit, 16 bit, 32 bit gibi farklı tipleri yoktur). Örneğin, tek başına AT şeklindekli bir kodun hiçbir anlamı yoktur. Ancak kod, ATG olduğunda bir anlam ifade edebilmektedir. Bu "anlam", "ATG" diziliminin karşılık geldiği bir aminoasidin üretilmesidir (tıpkı bilgisayarlarda, klavyeden gelen bilginin ekrana aktarılması gibi). Ancak yine de, üretilen bu tek aminoasidin hiçbir işlevi olmayabilir (benzer şekilde, 8-bit okuyan bilgisayarın yapabildiği iki işlemin teker teker bir anlam ifade etmeyip, ikisi bir arada olduğunda bir anlam ifade etmesi gibi). Benzer şekilde, ATGTTC şeklindeki bir dizilim de iki aminoasit üretmekle birlikte ("ATG" ve "TTC" kodlarına karşılık gelenler) halen anlamsız olabilir. Ancak ne zaman ki ATGTTCGTAACGTAC gibi bir dizilime ulaşılır, o zaman bu kodun ürettiği aminoasitlerin birleşiminden oluşan protein, belirli bir işleve sahip olabilir ve bu “kelime”, hücre için “bölünmeye başla” komutu anlamına gelebilecektir. Elbette bu kodları şu anda açıklamak amacıyla uydurmaktayız, ancak temel olarak konunun özünü vereceğini düşünüyoruz.
Dediğimiz gibi canlılar genetiğinde istisnasız her canlıda "3-bitlik sistem" vardır (ve bu da ortak bir atadan geldiğimize işaret eder) ve her 3 nükleotit (örneğin GCA) bir aminoasidi kodlar. Bu 3'lü kod sonucunda bir aminoasit üretilir ve bunların birleşimi proteinleri, bunlar enzimleri, enzimler de bizi "canlı" yapan reaksiyonları üretirler veya üretilmesini sağlarlar. Tek bir aminosit, yukarıda izah ettiğimiz gibi tek başına belli bir anlam taşımayabilir. Ancak aminoasitlerin farklı bileşimleri sayesinde, pek çok işi yapan, sonsuz sayıda protein üretilebilir. İşte bu işi sağlayan, genetik açıdan anlamlı ifadelere de “gen” diyoruz.
Genler, sizin boyunuzdan saç renginize, vücudunuzun kıllılığından göz renginize, vücudunuzdaki organların bulunmaları gereken yerlerden kalıtsal olarak taşıyacağınız hastalıklara kadar birçok farklı fiziksel özelliği kodlamaktadırlar. Bu kodlar, anlattığımız gibi A, T, C ve G harflerinin belirli dizilimleriyle saklanırlar. Bu dizilimlerin "nasıl" olacakları ise, milyarlarca yıldır süren evrimle belirlenmekte ve değişmektedir. Yani canlılık, bir başlangıçtan başladıktan sonra, farklı yönlere doğru bizim Evrim Ağacı olarak isimlendirdiğimiz yapıda türleşirken, her canlının barındırdığı genetik dizilim, çevre şartlarının etkisi altında adım adım değişmiştir. Bu değişimler, hücreler içerisinde salgılanan kimyasalların yapısında, miktarında ve çeşidinde farklılıklara sebep olmuştur. Bu farklılıklar da, hücrelerin kendilerinin farklı özellikler edinmesine sebep olmaktadır. İşte bu farklı özelliklere sahip olanlar arasında, çevreye en uygun olanlar varlıklarını sürdürmeye devam edebilirler; böylece kendilerine bu farklı özellikleri veren genleri ürerken yavrularına aktarabilirler. İşte bu şekilde, adım adım bir genetik birikimle türler farklılaşır ve değişirler. Ki biz de buna Evrim diyoruz.
Umuyoruz bu kısma kadar genetikle ilgili temel bilgileri verebilmişizdir. Şimdi, bu karmaşık görünen genetik yapıların, tamamen doğal süreçlerle nasıl var olabileceklerine göz atıp bu yazımızı bitirelim:
Nükleotitler, RNA ve DNA Kendiliğinden Nasıl Oluşur?
Burada pek fazla değinmemiş olsak da, esasında canlılığın genetik materyalinin temelini muhtemelen RNA oluşturmaktadır. Burada değinmiyor olmamızın sebebi ise, yaşamın başlangıcına daha detaylı gireceğimiz sonraki yazılarımızda zaten bu yapıları daha detaylı açıklayacak olmamızdır.
Bu yapıların doğal süreçlerle nasıl oluştuğunu anlamak için, Dünya'nın ilkel koşullarını hatırlamak gerekmektedir. Günümüzdeki 14 derecelik ortalama sıcaklığın aksine, günümüzden 4.4 milyar yıl kadar önce Dünya'nın ortalama sıcaklığı 80 derece dolaylarındaydı. Atmosferde doğal süreçlerle, mor ötesi ışınların etkisi altında katalizlenen ve hızlı bir şekilde oluşan hidrojen siyanit, üre, formaldehit, siyanoasetilen ve formamit gibi kimyasallar, ilk yağmurlarla birlikte yeryüzüne düşmekte ve dolayısıyla yeni oluşan okyanuslar içerisinde birikmekteydi. Bunun haricinde atmosferde oluşan sülfürik asit ve hidroklorik asit de Dünya'ya yağan zehirli kimyasallar arasındaydı. Günümüz canlılığı için bu kimyasallar zehirli olsalar da, ilkin Dünya koşullarında oluşacak kimyasallar için önemli yapıtaşları olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Örneğin canlılığın temelinde görev alacak olan sodyum klorür veya kalsiyum karbonat gibi kimyasallar, bu zehirli kimyasalların yüzeyde bulunan metallerle tepkimeye girmesi sonucunda oluşmuşturlar.
İşte bu ilkel koşulları araştıran ve nükleotitlerin doğal süreçlerle nasıl var olduğunu aydınlatmaya çalışan bilim insanlarından olan Joan Oro, 1961 yılında yaptığı deneylerle 150 derecelik bir sıcaklıkta 1 saatten az bir sürede, sadece doğal yollarla oluşmuş hidrojen siyanit ve amonyak kullanarak adenin ve guanini üretmeyi başardı. Hatta burada detayına inmediğimiz ve canlılığın yapısında görülmeyen bazı diğer nükleotitleri de doğal süreçlerle yaratmayı başardı (unutmayınız ki bir kimyasal grubunun her formu canlılık içerisinde bulunmak zorunda değildir). Aşağıda Oro ve Orgel tarafından üretilen bu nükleotitlere ait kimyasal tepkime zincirleri verilmektedir:
Daha sonradan 1966 yılında yapılan deneylerde aynı sıcaklıkta siyanoasetilen ve üre kullanılarak sitozin ve urasil de üretilebilmiştir. Yine, bu deneylerde de, sadece doğal ve ilkel Dünya koşulları taklit edilmiştir. Hatta 21. yüzyılda yapılan yeni deneylerle, sadece formamid kullanılarak 2 gün içerisinde tüm nükleotitleri üretmek mümkün olmuştur. Doğal ortamda bulunan ve önceki araştırmalarda kullanılmayan borat kimyasalının bu konuda çok etkili bir katalizör olduğunu Raffaele Saladino ve arkadaşları keşfetmiştir.
Daha sonradan bu ekiplerin yaptıkları çalışmalarla, sadece doğal kimyasal tepkimeler taklit edilerek RNA'nın bile üretilmesi mümkün olmuştur. RNA üretiminde gerekli olan unsurların mor ötesi ışınlar ile hidroksibakır fosfat olduğu tespit edilmiştir. Kısaca, yapılan deneylerde nükleotitler ve genetik materyale dair gereken tüm bileşenler üretilebilmiştir. Bu da, doğada bunların kendiliğinden var olmaması için tek bir nedenin dahi bulunmadığını bizlere göstermektedir.
Bu yazımızda elimizden geldiğince genetik materyalin ne kadar sıradan olduğundan ve nasıl bilindik bir şekilde çalıştığından bahsetmeye uğraştık. Ancak halen DNA'nın nasıl kendiliğinden var olmuş olabileceğine değinmedik. Dolayısıyla bir sonraki yazımızda buna gireceğiz ve dizimize devam edeceğiz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
- Genler bir özelliği ya da bir davranışı nasıl etkiliyor?
- Cansız polimerlerden canlı hücreye geçiş nasıl oldu?
- 16
- 10
- 7
- 5
- 5
- 5
- 3
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- A.V. Emeline. (2003). Abiogenesis And Photostimulated Heterogeneous Reactions In The Interstellar Medium And On Primitive Earth: Relevance To The Genesis Of Life. Journal of Photochemistry and Photobiology C: Photochemistry Reviews, sf: 203–224. | Arşiv Bağlantısı
- E. A. Kuzicheva, et al. (1999). The Possibility Of Nucleotide Abiogenic Synthesis In Conditions Of “Kosmos-2044” Satellite Space Flight. Advances in Space Research, sf: 393-396. doi: 10.1016/S0273-1177(99)00063-0. | Arşiv Bağlantısı
- M. D. Nussinov, et al. (1997). The Emergence Of The Non-Cellular Phase Of Life On The Fine-Grained Clayish Particles Of The Early Earth's Regolith. Biosystems, sf: 111-118. doi: 10.1016/S0303-2647(96)01699-1. | Arşiv Bağlantısı
- P. R. Bahn, et al. (1981). Models For Protocellular Photophosphorylation. Biosystems, sf: 3-14. doi: 10.1016/0303-2647(81)90017-4. | Arşiv Bağlantısı
- R. V. Solé. (2009). Evolution And Self-Assembly Of Protocells. The International Journal of Biochemistry & Cell Biology, sf: 274-284. doi: 10.1016/j.biocel.2008.10.004. | Arşiv Bağlantısı
- W. Ma, et al. (2010). The Emergence Of Ribozymes Synthesizing Membrane Components In Rna-Based Protocells. Biosystems, sf: 201-209. doi: 10.1016/j.biosystems.2009.11.003. | Arşiv Bağlantısı
- H. Schwegler, et al. (1986). The “Protocell”: A Mathematical Model Of Self-Maintenance. Biosystems, sf: 307-315. doi: 10.1016/0303-2647(86)90008-0. | Arşiv Bağlantısı
- J. Macía, et al. (2006). Protocell Self-Reproduction In A Spatially Extended Metabolism–Vesicle System. Elsevier BV, sf: 400-410. doi: 10.1016/j.jtbi.2006.10.021. | Arşiv Bağlantısı
- K. Tarumi, et al. (1987). A Nonlinear Treatment Of The Protocell Model By A Boundary Layer Approximation. Bulletin of Mathematical Biology, sf: 307-320. doi: 10.1007/BF02460122. | Arşiv Bağlantısı
- W. D. Snyder, et al. (1975). A Model For The Origin Of Stable Protocells In A Primitive Alkaline Ocean. Biosystems, sf: 222-229. doi: 10.1016/0303-2647(75)90029-5. | Arşiv Bağlantısı
- W. Stillwell. (1976). Facilitated Diffusion Of Amino Acids Across Bimolecular Lipid Membranes As A Model For Selective Accumulation Of Amino Acids In A Primordial Protocell. Biosystems, sf: 111-117. doi: 10.1016/0303-2647(76)90014-9. | Arşiv Bağlantısı
- S. W. Fox. (1980). The Origins Of Behavior In Macromolecules And Protocells. Comparative Biochemistry and Physiology Part B: Comparative Biochemistry, sf: 423-436. doi: 10.1016/0305-0491(80)90330-2. | Arşiv Bağlantısı
- E. Meléndez-Hevia, et al. (2007). From Prebiotic Chemistry To Cellular Metabolism—The Chemical Evolution Of Metabolism Before Darwinian Natural Selection. Elsevier BV, sf: 505-519. doi: 10.1016/j.jtbi.2007.11.012. | Arşiv Bağlantısı
- C. Fernando, et al. (2007). Natural Selection In Chemical Evolution. Journal of Theoretical Biology, sf: 152–167. | Arşiv Bağlantısı
- F. Kaneko, et al. (2005). Chemical Evolution Of Amino Acid Induced By Soft X-Ray With Synchrotron Radiation. Journal of Electron Spectroscopy and Related Phenomena, sf: 291–294. | Arşiv Bağlantısı
- K. Nakagawa, et al. (2009). Radiation-Induced Chemical Evolution Of Biomolecules. Radiation Physics and Chemistry, sf: 1198-1201. doi: 10.1016/j.radphyschem.2009.07.010. | Arşiv Bağlantısı
- A. Jäschke, et al. (2000). Evolution Of Dna And Rna As Catalysts For Chemical Reactions. Current Opinion in Chemical Biology, sf: 257-262. doi: 10.1016/S1367-5931(00)00086-7. | Arşiv Bağlantısı
- C. Giussani, et al. (2011). Anatomical Correlates For Category-Specific Naming Of Living And Non-Living Things. NeuroImage, sf: 323-329. doi: 10.1016/j.neuroimage.2011.01.080. | Arşiv Bağlantısı
- L. Witting. (2003). Major Life-History Transitions By Deterministic Directional Natural Selection. Journal of Theoretical Biology, sf: 389-406. doi: 10.1016/S0022-5193(03)00274-1. | Arşiv Bağlantısı
- M. Vaneechoutte, et al. (2009). From The Primordial Soup To The Latest Universal Common Ancestor. Research in Microbiology, sf: 437-440. doi: 10.1016/j.resmic.2009.09.002. | Arşiv Bağlantısı
- N. Lane. (2009). How Life Evolved: Forget The Primordial Soup. New Scientist, sf: 38-42. doi: 10.1016/S0262-4079(09)62756-1. | Arşiv Bağlantısı
- M. R. Edwards. (2002). From A Soup Or A Seed? Pyritic Metabolic Complexes In The Origin Of Life. Elsevier BV, sf: 178-181. doi: 10.1016/S0169-5347(97)01317-7. | Arşiv Bağlantısı
- D. L. Abel, et al. (2006). Self-Organization Vs. Self-Ordering Events In Life-Origin Models. Physics of Life Reviews, sf: 211-228. doi: 10.1016/j.plrev.2006.07.003. | Arşiv Bağlantısı
- S. Chooniedass-Kothari, et al. (2004). The Steroid Receptor Rna Activator Is The First Functional Rna Encoding A Protein. Wiley, sf: 43-47. doi: 10.1016/j.febslet.2004.03.104. | Arşiv Bağlantısı
- T. A. Steitz, et al. (2003). Rna, The First Macromolecular Catalyst: The Ribosome Is A Ribozyme. Elsevier BV, sf: 411-418. doi: 10.1016/S0968-0004(03)00169-5. | Arşiv Bağlantısı
- O. Lupi, et al. (2007). Did The First Virus Self-Assemble From Self-Replicating Prion Proteins And Rna?. Medical Hypotheses, sf: 724-730. doi: 10.1016/j.mehy.2007.03.031. | Arşiv Bağlantısı
- B. Ma, et al. (2008). Characters Of Very Ancient Proteins. Biochemical and Biophysical Research Communications, sf: 607-611. doi: 10.1016/j.bbrc.2007.12.014. | Arşiv Bağlantısı
- A. Vanerek, et al. (2006). Coacervate Complex Formation Between Cationic Polyacrylamide And Anionic Sulfonated Kraft Lignin. Colloids and Surfaces A: Physicochemical and Engineering Aspects, sf: 55–62. | Arşiv Bağlantısı
- R. J. Stewart, et al. (2011). Complex Coacervates As A Foundation For Synthetic Underwater Adhesives. Advances in Colloid and Interface Science, sf: 85-93. doi: 10.1016/j.cis.2010.10.009. | Arşiv Bağlantısı
- C. Sagan. (1975). Biogenesis, Abiogenesis, Biopoesis And All That. Origins of life, sf: 577-577. doi: 10.1007/BF00928906. | Arşiv Bağlantısı
- T. E. Pavlovskaya, et al. (1989). Conversion Of Light Energy Into Chemical One In Abiogenesis As A Precondition Of The Origin Of Life. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 227-228. doi: 10.1007/BF02388822. | Arşiv Bağlantısı
- N. Ono. (2005). Computational Studies On Conditions Of The Emergence Of Autopoietic Protocells. Biosystems, sf: 223-233. doi: 10.1016/j.biosystems.2005.04.005. | Arşiv Bağlantısı
- H. Zhang, et al. (2009). Bifurcation For A Free Boundary Problem Modeling A Protocell. Nonlinear Analysis: Theory, Methods & Applications, sf: 2779-2795. doi: 10.1016/j.na.2008.04.003. | Arşiv Bağlantısı
- S. W. Fox. (1983). Self-Organization Of The Protocell Was A Forward Process. Journal of Theoretical Biology, sf: 321-323. | Arşiv Bağlantısı
- R. Saladino, et al. (2012). Formamide In Non-Life/Life Transition. Physics of Life Reviews, sf: 121-123. doi: 10.1016/j.plrev.2012.01.006. | Arşiv Bağlantısı
- Y. N. Zhuravlev, et al. (2008). Modelling The Early Events Of Primordial Life. Ecological Modelling, sf: 536-544. doi: 10.1016/j.ecolmodel.2007.11.004. | Arşiv Bağlantısı
- B. Ma, et al. (2008). Characters Of Very Ancient Proteins. Biochemical and Biophysical Research Communications, sf: 607-611. doi: 10.1016/j.bbrc.2007.12.014. | Arşiv Bağlantısı
- H. Ohno, et al. (1991). Simple Coacervate Of Pullulan Formed By The Addition Of Poly(Ethylene Oxide) In An Aqueous Solution. Polymer, sf: 3062-3066. doi: 10.1016/0032-3861(91)90210-A. | Arşiv Bağlantısı
- H. Miyazaki, et al. (1996). Preparation Of Polyacrylamide Derivatives Showing Thermo-Reversible Coacervate Formation And Their Potential Application To Two-Phase Separation Processes. Polymer, sf: 681-685. doi: 10.1016/0032-3861(96)83156-9. | Arşiv Bağlantısı
- S. Tirard. (2014). Abiogenesis. Springer, Berlin, Heidelberg, sf: 1-1. doi: 10.1007/978-3-642-27833-4_2-4. | Arşiv Bağlantısı
- S. I. Walker, et al. (2017). Re-Conceptualizing The Origins Of Life. Philosophical Transactions of the Royal Society A: Mathematical, Physical and Engineering Sciences, sf: 20160337. doi: 10.1098/rsta.2016.0337. | Arşiv Bağlantısı
- G. Witzany. (2015). Crucial Steps To Life: From Chemical Reactions To Code Using Agents. Elsevier BV, sf: 49-57. doi: 10.1016/j.biosystems.2015.12.007. | Arşiv Bağlantısı
- E. N. . Trifonov. (2012). Vocabulary Of Definitions Of Life Suggests A Definition. Journal of Biomolecular Structure and Dynamics, sf: 259-266. doi: 10.1080/073911011010524992. | Arşiv Bağlantısı
- ScharfCaleb, et al. (2015). A Strategy For Origins Of Life Research. Astrobiology, sf: 1031-1042. doi: 10.1089/ast.2015.1113. | Arşiv Bağlantısı
- G. Horneck, et al. (2010). Space Microbiology. American Society for Microbiology, sf: 121-156. doi: 10.1128/MMBR.00016-09. | Arşiv Bağlantısı
- D. M. Balme. (1962). Development Of Biology In Aristotle And Theophrastus: Theory Of Spontaneous Generation. Phronesis, sf: 91-104. doi: 10.1163/156852862X00052. | Arşiv Bağlantısı
- C. Wickramasinghe. (2011). Bacterial Morphologies Supporting Cometary Panspermia: A Reappraisal. International Journal of Astrobiology, sf: 25-30. doi: 10.1017/S1473550410000157. | Arşiv Bağlantısı
- M. C. Weiss, et al. (2016). The Physiology And Habitat Of The Last Universal Common Ancestor. Nature Microbiology, sf: 1-8. doi: 10.1038/nmicrobiol.2016.116. | Arşiv Bağlantısı
- D. W. A. B. Weiss. (2005). Did Life Come From Another World?. Springer Science and Business Media LLC, sf: 64-71. doi: 10.1038/scientificamerican1105-64. | Arşiv Bağlantısı
- B. K. D. Pearce, et al. (2017). Origin Of The Rna World: The Fate Of Nucleobases In Warm Little Ponds. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 11327-11332. doi: 10.1073/pnas.1710339114. | Arşiv Bağlantısı
- E. T. Parker, et al. (2011). Primordial Synthesis Of Amines And Amino Acids In A 1958 Miller H 2 S-Rich Spark Discharge Experiment. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 5526-5531. doi: 10.1073/pnas.1019191108. | Arşiv Bağlantısı
- W. Martin, et al. (2003). On The Origins Of Cells: A Hypothesis For The Evolutionary Transitions From Abiotic Geochemistry To Chemoautotrophic Prokaryotes, And From Prokaryotes To Nucleated Cells. Philosophical Transactions of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences, sf: 59-85. doi: 10.1098/rstb.2002.1183. | Arşiv Bağlantısı
- H. J. Cleaves, et al. (2008). A Reassessment Of Prebiotic Organic Synthesis In Neutral Planetary Atmospheres. Origins of Life and Evolution of Biospheres, sf: 105-115. doi: 10.1007/s11084-007-9120-3. | Arşiv Bağlantısı
- J. D. Bernal. (1949). The Physical Basis Of Life. Proceedings of the Physical Society. Section A, sf: 537. doi: 10.1088/0370-1298/62/9/301. | Arşiv Bağlantısı
- K. Bahadur. (1975). Photochemical Formation Of Self-Sustaining Coacervates. Zentralblatt für Bakteriologie, Parasitenkunde, Infektionskrankheiten und Hygiene. Zweite Naturwissenschaftliche Abteilung: Allgemeine, Landwirtschaftliche und Technische Mikrobiologie, sf: 211-218. doi: 10.1016/S0044-4057(75)80076-1. | Arşiv Bağlantısı
- S. A. Wilde, et al. (2001). Evidence From Detrital Zircons For The Existence Of Continental Crust And Oceans On The Earth 4.4 Gyr Ago. Nature, sf: 175-178. doi: 10.1038/35051550. | Arşiv Bağlantısı
- J. L. Bada, et al. (2003). Prebiotic Soup--Revisiting The Miller Experiment. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 745-746. doi: 10.1126/science.1085145. | Arşiv Bağlantısı
- J. F. Kasting. (2006). Earth's Early Atmosphere. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 920-926. doi: 10.1126/science.11536547. | Arşiv Bağlantısı
- H. Follmann, et al. (2009). Darwin’s Warm Little Pond Revisited: From Molecules To The Origin Of Life. Naturwissenschaften, sf: 1265-1292. doi: 10.1007/s00114-009-0602-1. | Arşiv Bağlantısı
- R. Gomes, et al. (2005). Origin Of The Cataclysmic Late Heavy Bombardment Period Of The Terrestrial Planets. Nature, sf: 466-469. doi: 10.1038/nature03676. | Arşiv Bağlantısı
- T. Hassenkam, et al. (2017). Elements Of Eoarchean Life Trapped In Mineral Inclusions. Nature, sf: 78-81. doi: 10.1038/nature23261. | Arşiv Bağlantısı
- C. F. Chyba. (2005). Rethinking Earth's Early Atmosphere. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 962-963. doi: 10.1126/science.1113157. | Arşiv Bağlantısı
- K. A. Maher, et al. (1988). Impact Frustration Of The Origin Of Life. Nature, sf: 612-614. doi: 10.1038/331612a0. | Arşiv Bağlantısı
- J. W. Schopf, et al. (2017). Sims Analyses Of The Oldest Known Assemblage Of Microfossils Document Their Taxon-Correlated Carbon Isotope Compositions. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 53-58. doi: 10.1073/pnas.1718063115. | Arşiv Bağlantısı
- A. Mann. (2018). Bashing Holes In The Tale Of Earth’s Troubled Youth. Springer Science and Business Media LLC, sf: 393-395. doi: 10.1038/d41586-018-01074-6. | Arşiv Bağlantısı
- S. L. Miller. (2006). A Production Of Amino Acids Under Possible Primitive Earth Conditions. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 528-529. doi: 10.1126/science.117.3046.528. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Furukawa, et al. (2009). Biomolecule Formation By Oceanic Impacts On Early Earth. Nature Geoscience, sf: 62-66. doi: 10.1038/ngeo383. | Arşiv Bağlantısı
- P. Marigo, et al. (2020). Carbon Star Formation As Seen Through The Non-Monotonic Initial–Final Mass Relation. Nature Astronomy, sf: 1102-1110. doi: 10.1038/s41550-020-1132-1. | Arşiv Bağlantısı
- J. W. Schopf, et al. (2007). Evidence Of Archean Life: Stromatolites And Microfossils. Precambrian Research, sf: 141-155. doi: 10.1016/j.precamres.2007.04.009. | Arşiv Bağlantısı
- T. Djokic, et al. (2017). Earliest Signs Of Life On Land Preserved In Ca. 3.5 Ga Hot Spring Deposits. Nature Communications, sf: 1-9. doi: 10.1038/ncomms15263. | Arşiv Bağlantısı
- J. O'Donaghue. (2011). Oldest Fossils Show Early Life Was A Beach. New Scientist, sf: 13. doi: 10.1016/S0262-4079(11)62064-2. | Arşiv Bağlantısı
- J. W. Schopf. (2006). Fossil Evidence Of Archaean Life. Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences, sf: 869-885. doi: 10.1098/rstb.2006.1834. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Ohtomo, et al. (2014). Evidence For Biogenic Graphite In Early Archaean Isua Metasedimentary Rocks. Nature Geoscience, sf: 25-28. doi: 10.1038/ngeo2025. | Arşiv Bağlantısı
- M. T. Rosing, et al. (2006). The Rise Of Continents—An Essay On The Geologic Consequences Of Photosynthesis. Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology, sf: 99-113. doi: 10.1016/j.palaeo.2006.01.007. | Arşiv Bağlantısı
- M. S. Dodd, et al. (2017). Evidence For Early Life In Earth’s Oldest Hydrothermal Vent Precipitates. Nature, sf: 60-64. doi: 10.1038/nature21377. | Arşiv Bağlantısı
- J. W. Morse, et al. (1998). Hadean Ocean Carbonate Geochemistry. Aquatic Geochemistry, sf: 301-319. doi: 10.1023/A:1009632230875. | Arşiv Bağlantısı
- C. Chyba, et al. (1992). Endogenous Production, Exogenous Delivery And Impact-Shock Synthesis Of Organic Molecules: An Inventory For The Origins Of Life. Nature, sf: 125-132. doi: 10.1038/355125a0. | Arşiv Bağlantısı
- NoffkeNora, et al. (2013). Microbially Induced Sedimentary Structures Recording An Ancient Ecosystem In The Ca. 3.48 Billion-Year-Old Dresser Formation, Pilbara, Western Australia. Astrobiology, sf: 1103-1124. doi: 10.1089/ast.2013.1030. | Arşiv Bağlantısı
- N. H. Sleep, et al. (2003). Annihilation Of Ecosystems By Large Asteroid Impacts On The Early Earth. Springer Science and Business Media LLC, sf: 139-142. doi: 10.1038/342139a0. | Arşiv Bağlantısı
- D. Wacey, et al. (2011). Microfossils Of Sulphur-Metabolizing Cells In 3.4-Billion-Year-Old Rocks Of Western Australia. Nature Geoscience, sf: 698-702. doi: 10.1038/ngeo1238. | Arşiv Bağlantısı
- R. J. Baumgartner, et al. (2019). Nano−Porous Pyrite And Organic Matter In 3.5-Billion-Year-Old Stromatolites Record Primordial Life. Geology, sf: 1039-1043. doi: 10.1130/G46365.1. | Arşiv Bağlantısı
- E. A. Bell, et al. (2015). Potentially Biogenic Carbon Preserved In A 4.1 Billion-Year-Old Zircon. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 14518-14521. doi: 10.1073/pnas.1517557112. | Arşiv Bağlantısı
- T. R. Geballe, et al. (2011). Infrared Diffuse Interstellar Bands In The Galactic Centre Region. Nature, sf: 200-202. doi: 10.1038/nature10527. | Arşiv Bağlantısı
- N. Goldman, et al. (2013). Prebiotic Chemistry Within A Simple Impacting Icy Mixture. American Chemical Society (ACS), sf: 5124-5131. doi: 10.1021/jp402976n. | Arşiv Bağlantısı
- D. M. Hudgins, et al. (2005). Variations In The Peak Position Of The 6.2 Μm Interstellar Emission Feature: A Tracer Of N In The Interstellar Polycyclic Aromatic Hydrocarbon Population. The Astrophysical Journal, sf: 316. doi: 10.1086/432495. | Arşiv Bağlantısı
- W. R. Thompson, et al. (2008). Coloration And Darkening Of Methane Clathrate And Other Ices By Charged Particle Irradiation: Applications To The Outer Solar System. American Geophysical Union (AGU), sf: 14933-14947. doi: 10.1029/JA092iA13p14933. | Arşiv Bağlantısı
- D. A. García-Hernández, et al. (2010). Formation Of Fullerenes In H-Containing Planetary Nebulae. The Astrophysical Journal Letters, sf: L39. doi: 10.1088/2041-8205/724/1/L39. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Oba, et al. (2022). Identifying The Wide Diversity Of Extraterrestrial Purine And Pyrimidine Nucleobases In Carbonaceous Meteorites. Nature Communications, sf: 1-10. doi: 10.1038/s41467-022-29612-x. | Arşiv Bağlantısı
- P. Ehrenfreund, et al. (2010). Cosmic Carbon Chemistry: From The Interstellar Medium To The Early Earth. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a002097. doi: 10.1101/cshperspect.a002097. | Arşiv Bağlantısı
- V. V. Goncharuk, et al. (2015). Water And Carbon Dioxide As The Main Precursors Of Organic Matter On Earth And In Space. Journal of Water Chemistry and Technology, sf: 2-3. doi: 10.3103/S1063455X15010026. | Arşiv Bağlantısı
- M. S. Gudipati, et al. (2012). In-Situ Probing Of Radiation-Induced Processing Of Organics In Astrophysical Ice Analogs—Novel Laser Desorption Laser Ionization Time-Of-Flight Mass Spectroscopic Studies. The Astrophysical Journal Letters, sf: L24. doi: 10.1088/2041-8205/756/1/L24. | Arşiv Bağlantısı
- M. D’Ischia, et al. (2019). Astrochemistry And Astrobiology: Materials Science In Wonderland?. International Journal of Molecular Sciences, sf: 4079. doi: 10.3390/ijms20174079. | Arşiv Bağlantısı
- Z. Martins, et al. (2008). Extraterrestrial Nucleobases In The Murchison Meteorite. Earth and Planetary Science Letters, sf: 130-136. doi: 10.1016/j.epsl.2008.03.026. | Arşiv Bağlantısı
- Z. Martins. (2011). Organic Chemistry Of Carbonaceous Meteorites. Elements, sf: 35-40. doi: 10.2113/gselements.7.1.35. | Arşiv Bağlantısı
- E. Gallori. (2011). Astrochemistry And The Origin Of Genetic Material. Rendiconti Lincei, sf: 113-118. doi: 10.1007/s12210-011-0118-4. | Arşiv Bağlantısı
- M. P. Callahan, et al. (2011). Carbonaceous Meteorites Contain A Wide Range Of Extraterrestrial Nucleobases. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 13995-13998. doi: 10.1073/pnas.1106493108. | Arşiv Bağlantısı
- S. Kwok, et al. (2011). Mixed Aromatic–Aliphatic Organic Nanoparticles As Carriers Of Unidentified Infrared Emission Features. Nature, sf: 80-83. doi: 10.1038/nature10542. | Arşiv Bağlantısı
- J. K. Jørgensen, et al. (2012). Detection Of The Simplest Sugar, Glycolaldehyde, In A Solar-Type Protostar With Alma. The Astrophysical Journal Letters, sf: L4. doi: 10.1088/2041-8205/757/1/L4. | Arşiv Bağlantısı
- H. J. C. II. (2010). The Origin Of The Biologically Coded Amino Acids. Journal of Theoretical Biology, sf: 490-498. doi: 10.1016/j.jtbi.2009.12.014. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Furukawa, et al. (2019). Extraterrestrial Ribose And Other Sugars In Primitive Meteorites. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 24440-24445. doi: 10.1073/pnas.1907169116. | Arşiv Bağlantısı
- I. A. Chen. (2006). The Emergence Of Cells During The Origin Of Life. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1558-1559. doi: 10.1126/science.1137541. | Arşiv Bağlantısı
- C. Menor-Salván, et al. (2009). Synthesis Of Pyrimidines And Triazines In Ice: Implications For The Prebiotic Chemistry Of Nucleobases. Wiley, sf: 4411-4418. doi: 10.1002/chem.200802656. | Arşiv Bağlantısı
- J. ORÓ. (1961). Mechanism Of Synthesis Of Adenine From Hydrogen Cyanide Under Possible Primitive Earth Conditions. Nature, sf: 1193-1194. doi: 10.1038/1911193a0. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (2004). Prebiotic Adenine Revisited: Eutectics And Photochemistry. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 361-369. doi: 10.1023/B:ORIG.0000029882.52156.c2. | Arşiv Bağlantısı
- I. A. Chen, et al. (2010). From Self-Assembled Vesicles To Protocells. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a002170. doi: 10.1101/cshperspect.a002170. | Arşiv Bağlantısı
- M. Eigen, et al. (1978). The Hypercycle. The Science of Nature, sf: 341-369. doi: 10.1007/BF00439699. | Arşiv Bağlantısı
- M. Ferus, et al. (2014). High-Energy Chemistry Of Formamide: A Unified Mechanism Of Nucleobase Formation. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 657-662. doi: 10.1073/pnas.1412072111. | Arşiv Bağlantısı
- J. Oró, et al. (1962). Synthesis Of Purines Under Possible Primitive Earth Conditions: Ii. Purine Intermediates From Hydrogen Cyanide. Archives of Biochemistry and Biophysics, sf: 293-313. doi: 10.1016/0003-9861(62)90412-5. | Arşiv Bağlantısı
- M. Eigen, et al. (1978). The Hypercycle. Naturwissenschaften, sf: 7-41. doi: 10.1007/BF00420631. | Arşiv Bağlantısı
- D. Roy, et al. (2007). Chemical Evolution: The Mechanism Of The Formation Of Adenine Under Prebiotic Conditions. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 17272-17277. doi: 10.1073/pnas.0708434104. | Arşiv Bağlantısı
- M. P. Robertson, et al. (1995). An Efficient Prebiotic Synthesis Of Cytosine And Uracil. Nature, sf: 772-774. doi: 10.1038/375772a0. | Arşiv Bağlantısı
- D. Segré, et al. (2001). The Lipid World. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 119-145. doi: 10.1023/A:1006746807104. | Arşiv Bağlantısı
- M. Levy, et al. (2000). Prebiotic Synthesis Of Adenine And Amino Acids Under Europa-Like Conditions. Icarus, sf: 609-613. doi: 10.1006/icar.2000.6365. | Arşiv Bağlantısı
- B. Basile, et al. (1984). Prebiotic Syntheses Of Purines And Pyrimidines. Advances in Space Research, sf: 125-131. doi: 10.1016/0273-1177(84)90554-4. | Arşiv Bağlantısı
- M. Tessera. (2011). Origin Of Evolution Versus Origin Of Life: A Shift Of Paradigm. International Journal of Molecular Sciences, sf: 3445-3458. doi: 10.3390/ijms12063445. | Arşiv Bağlantısı
- M. Eigen, et al. (1977). A Principle Of Natural Self-Organization. Naturwissenschaften, sf: 541-565. doi: 10.1007/BF00450633. | Arşiv Bağlantısı
- R. Saladino, et al. (2012). From The One-Carbon Amide Formamide To Rna All The Steps Are Prebiotically Possible. Biochimie, sf: 1451-1456. doi: 10.1016/j.biochi.2012.02.018. | Arşiv Bağlantısı
- R. Saladino, et al. (2012). Formamide And The Origin Of Life. Physics of Life Reviews, sf: 84-104. doi: 10.1016/j.plrev.2011.12.002. | Arşiv Bağlantısı
- R. Breslow. (1959). On The Mechanism Of The Formose Reaction. Tetrahedron Letters, sf: 22-26. doi: 10.1016/S0040-4039(01)99487-0. | Arşiv Bağlantısı
- R. Shapiro. (2007). A Simpler Origin For Life. Springer Science and Business Media LLC, sf: 46-53. doi: 10.1038/scientificamerican0607-46. | Arşiv Bağlantısı
- O. Markovitch, et al. (2012). Excess Mutual Catalysis Is Required For Effective Evolvability. Artificial Life, sf: 243-266. doi: 10.1162/ARTL_a_00064. | Arşiv Bağlantısı
- S. A. Benner, et al. (2019). When Did Life Likely Emerge On Earth In An Rna‐First Process?. Wiley. doi: 10.1002/syst.201900035. | Arşiv Bağlantısı
- W. Junge, et al. (2015). Atp Synthase. Annual Reviews, sf: 631-657. doi: 10.1146/annurev-biochem-060614-034124. | Arşiv Bağlantısı
- T. R. Cech. (2012). The Rna Worlds In Context. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a006742. doi: 10.1101/cshperspect.a006742. | Arşiv Bağlantısı
- M. P. Robertson, et al. (2012). The Origins Of The Rna World. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a003608. doi: 10.1101/cshperspect.a003608. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (2003). Some Consequences Of The Rna World Hypothesis. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 211-218. doi: 10.1023/A:1024616317965. | Arşiv Bağlantısı
- A. W. J. Muller, et al. (2006). Thermal Energy And The Origin Of Life. Origins of Life and Evolution of Biospheres, sf: 177-189. doi: 10.1007/s11084-005-9003-4. | Arşiv Bağlantısı
- M. Yarus. (2011). Getting Past The Rna World: The Initial Darwinian Ancestor. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a003590. doi: 10.1101/cshperspect.a003590. | Arşiv Bağlantısı
- A. W. J. Muller. (1995). Were The First Organisms Heat Engines? A New Model For Biogenesis And The Early Evolution Of Biological Energy Conversion. Progress in Biophysics and Molecular Biology, sf: 193-231. doi: 10.1016/0079-6107(95)00004-7. | Arşiv Bağlantısı
- S. D. Copley, et al. (2007). The Origin Of The Rna World: Co-Evolution Of Genes And Metabolism. Elsevier BV, sf: 430-443. doi: 10.1016/j.bioorg.2007.08.001. | Arşiv Bağlantısı
- T. A. Lincoln, et al. (2009). Self-Sustained Replication Of An Rna Enzyme. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1229-1232. doi: 10.1126/science.1167856. | Arşiv Bağlantısı
- W. Gilbert. (1986). Origin Of Life: The Rna World. Nature, sf: 618-618. doi: 10.1038/319618a0. | Arşiv Bağlantısı
- G. F. Joyce. (2009). Evolution In An Rna World. Cold Spring Harbor Symposia on Quantitative Biology, sf: 17-23. doi: 10.1101/sqb.2009.74.004. | Arşiv Bağlantısı
- G. E. Fox. (2010). Origin And Evolution Of The Ribosome. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a003483. doi: 10.1101/cshperspect.a003483. | Arşiv Bağlantısı
- M. Neveu, et al. (2013). The “Strong” Rna World Hypothesis: Fifty Years Old. Mary Ann Liebert Inc, sf: 391-403. doi: 10.1089/ast.2012.0868. | Arşiv Bağlantısı
- A. V. Vlassov, et al. (2005). The Rna World On Ice: A New Scenario For The Emergence Of Rna Information. Journal of Molecular Evolution, sf: 264-273. doi: 10.1007/s00239-004-0362-7. | Arşiv Bağlantısı
- E. V. Koonin. (2007). The Cosmological Model Of Eternal Inflation And The Transition From Chance To Biological Evolution In The History Of Life. Biology Direct, sf: 1-21. doi: 10.1186/1745-6150-2-15. | Arşiv Bağlantısı
- G. W. Hoffmann. (2003). The Stochastic Theory Of The Origin Of The Genetic Code. Annual Reviews, sf: 123-144. doi: 10.1146/annurev.pc.26.100175.001011. | Arşiv Bağlantısı
- H. Bernstein, et al. (2015). The Darwinian Dynamic. The Quarterly Review of Biology, sf: 185-207. doi: 10.1086/413216. | Arşiv Bağlantısı
- M. D. Nussinov, et al. (1997). The Emergence Of The Non-Cellular Phase Of Life On The Fine-Grained Clayish Particles Of The Early Earth's Regolith. Biosystems, sf: 111-118. doi: 10.1016/S0303-2647(96)01699-1. | Arşiv Bağlantısı
- C. R. Woese, et al. (2006). Phylogenetic Structure Of The Prokaryotic Domain: The Primary Kingdoms. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 5088-5090. doi: 10.1073/pnas.74.11.5088. | Arşiv Bağlantısı
- A. Kühnlein, et al. (2021). Trna Sequences Can Assemble Into A Replicator. eLife Sciences Publications, Ltd. doi: 10.7554/eLife.63431. | Arşiv Bağlantısı
- W. Martin, et al. (2003). On The Origins Of Cells: A Hypothesis For The Evolutionary Transitions From Abiotic Geochemistry To Chemoautotrophic Prokaryotes, And From Prokaryotes To Nucleated Cells. Philosophical Transactions of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences, sf: 59-85. doi: 10.1098/rstb.2002.1183. | Arşiv Bağlantısı
- A. Roldan, et al. (2015). Bio-Inspired Co2 Conversion By Iron Sulfide Catalysts Under Sustainable Conditions. Chemical Communications, sf: 7501-7504. doi: 10.1039/C5CC02078F. | Arşiv Bağlantısı
- J. A. Baross, et al. (1985). Submarine Hydrothermal Vents And Associated Gradient Environments As Sites For The Origin And Evolution Of Life. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 327-345. doi: 10.1007/BF01808177. | Arşiv Bağlantısı
- H. F. Noller. (2012). Evolution Of Protein Synthesis From An Rna World. Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, sf: a003681. doi: 10.1101/cshperspect.a003681. | Arşiv Bağlantısı
- G. W. Hoffmann. (1974). On The Origin Of The Genetic Code And The Stability Of The Translation Apparatus. Journal of Molecular Biology, sf: 349-362. doi: 10.1016/0022-2836(74)90024-2. | Arşiv Bağlantısı
- E. L. Shock, et al. (2015). Principles Of Geobiochemistry. Elements, sf: 395-401. doi: 10.2113/gselements.11.6.395. | Arşiv Bağlantısı
- J. P. Amend, et al. (2013). The Energetics Of Organic Synthesis Inside And Outside The Cell. Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences, sf: 20120255. doi: 10.1098/rstb.2012.0255. | Arşiv Bağlantısı
- M. J. RUSSELL, et al. (1997). The Emergence Of Life From Iron Monosulphide Bubbles At A Submarine Hydrothermal Redox And Ph Front. Journal of the Geological Society, sf: 377-402. doi: 10.1144/gsjgs.154.3.0377. | Arşiv Bağlantısı
- Nature. (2016). Early Life Liked It Hot. Nature, sf: 468-468. doi: 10.1038/535468b. | Arşiv Bağlantısı
- T. Cavalier-Smith. (2006). Rooting The Tree Of Life By Transition Analyses. Biology Direct, sf: 1-83. doi: 10.1186/1745-6150-1-19. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (2006). The Maintenance Of The Accuracy Of Protein Synthesis And Its Relevance To Ageing. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 517-521. doi: 10.1073/pnas.49.4.517. | Arşiv Bağlantısı
- R. E. Valas, et al. (2011). The Origin Of A Derived Superkingdom: How A Gram-Positive Bacterium Crossed The Desert To Become An Archaeon. Biology Direct, sf: 1-33. doi: 10.1186/1745-6150-6-16. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (1994). The Origin Of Life On The Earth. Springer Science and Business Media LLC, sf: 76-83. doi: 10.1038/scientificamerican1094-76. | Arşiv Bağlantısı
- M. Colín-García. (2017). Hydrothermal Vents And Prebiotic Chemistry: A Review. Sociedad Geologica Mexicana, sf: 599-620. doi: 10.18268/BSGM2016v68n3a13. | Arşiv Bağlantısı
- W. Martin, et al. (2006). On The Origin Of Biochemistry At An Alkaline Hydrothermal Vent. The Royal Society, sf: 1887-1926. doi: 10.1098/rstb.2006.1881. | Arşiv Bağlantısı
- J. G. Forsythe, et al. (2015). Ester‐Mediated Amide Bond Formation Driven By Wet–Dry Cycles: A Possible Path To Polypeptides On The Prebiotic Earth. Wiley, sf: 9871-9875. doi: 10.1002/anie.201503792. | Arşiv Bağlantısı
- A. Y. Mulkidjanian, et al. (2012). Origin Of First Cells At Terrestrial, Anoxic Geothermal Fields. Proceedings of the National Academy of Sciences. doi: 10.1073/pnas.1117774109. | Arşiv Bağlantısı
- W. Huang, et al. (2006). One-Step, Regioselective Synthesis Of Up To 50-Mers Of Rna Oligomers By Montmorillonite Catalysis. American Chemical Society (ACS), sf: 8914-8919. doi: 10.1021/ja061782k. | Arşiv Bağlantısı
- A. B. Subramaniam, et al. (2011). Semi-Permeable Vesicles Composed Of Natural Clay. Soft Matter, sf: 2600-2612. doi: 10.1039/C0SM01354D. | Arşiv Bağlantısı
- K. R. POPPER. (1990). Pyrite And The Origin Of Life. Nature, sf: 387-387. doi: 10.1038/344387a0. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Vallee, et al. (2017). At The Very Beginning Of Life On Earth: The Thiol-Rich Peptide (Trp) World Hypothesis. International Journal of Developmental Biology, sf: 471-478. doi: 10.1387/ijdb.170028yv. | Arşiv Bağlantısı
- K. Adamala, et al. (2013). Nonenzymatic Template-Directed Rna Synthesis Inside Model Protocells. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1098-1100. doi: 10.1126/science.1241888. | Arşiv Bağlantısı
- B. Damer, et al. (2020). The Hot Spring Hypothesis For An Origin Of Life. Astrobiology, sf: 429-452. doi: 10.1089/ast.2019.2045. | Arşiv Bağlantısı
- H. Hartman. (1998). Photosynthesis And The Origin Of Life. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 515-521. doi: 10.1023/A:1006548904157. | Arşiv Bağlantısı
- J. L. England. (2013). Statistical Physics Of Self-Replication. AIP Publishing, sf: 121923. doi: 10.1063/1.4818538. | Arşiv Bağlantısı
- K. Chandru, et al. (2016). The Abiotic Chemistry Of Thiolated Acetate Derivatives And The Origin Of Life. Scientific Reports, sf: 1-11. doi: 10.1038/srep29883. | Arşiv Bağlantısı
- M. A. Keller, et al. (2014). Non‐Enzymatic Glycolysis And Pentose Phosphate Pathway‐Like Reactions In A Plausiblearchean Ocean. EMBO, sf: 725. doi: 10.1002/msb.20145228. | Arşiv Bağlantısı
- A. Y. Mulkidjanian. (2009). On The Origin Of Life In The Zinc World: 1. Photosynthesizing, Porous Edifices Built Of Hydrothermally Precipitated Zinc Sulfide As Cradles Of Life On Earth. Biology Direct, sf: 1-39. doi: 10.1186/1745-6150-4-26. | Arşiv Bağlantısı
- G. Wächtershäuser. (2020). Before Enzymes And Templates: Theory Of Surface Metabolism.. American Society for Microbiology, sf: 452-484. doi: 10.1128/MMBR.52.4.452-484.1988. | Arşiv Bağlantısı
- L. E. Orgel. (2002). Self-Organizing Biochemical Cycles. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 12503-12507. doi: 10.1073/pnas.220406697. | Arşiv Bağlantısı
- K. Chandru, et al. (2018). Simple Prebiotic Synthesis Of High Diversity Dynamic Combinatorial Polyester Libraries. Communications Chemistry, sf: 1-8. doi: 10.1038/s42004-018-0031-1. | Arşiv Bağlantısı
- A. B. Macallum. (1926). The Paleochemistry Of The Body Fluids And Tissues. Physiological Reviews, sf: 316-357. doi: 10.1152/physrev.1926.6.2.316. | Arşiv Bağlantısı
- A. Y. Mulkidjanian, et al. (2009). On The Origin Of Life In The Zinc World. 2. Validation Of The Hypothesis On The Photosynthesizing Zinc Sulfide Edifices As Cradles Of Life On Earth. Biology Direct, sf: 1-37. doi: 10.1186/1745-6150-4-27. | Arşiv Bağlantısı
- R. F. Fox. (2009). Review Of Stuart Kauffman, The Origins Of Order: Self-Organization And Selection In Evolution. Elsevier BV, sf: 2698-2699. doi: 10.1016/s0006-3495(93)81321-3. | Arşiv Bağlantısı
- C. Huber, et al. (2002). Peptides By Activation Of Amino Acids With Co On (Ni,Fe)S Surfaces: Implications For The Origin Of Life. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 670-672. doi: 10.1126/science.281.5377.670. | Arşiv Bağlantısı
- R. Plasson, et al. (2007). Emergence Of Homochirality In Far-From-Equilibrium Systems: Mechanisms And Role In Prebiotic Chemistry. Wiley, sf: 589-600. doi: 10.1002/chir.20440. | Arşiv Bağlantısı
- A. Y. Mulkidjanian, et al. (2012). Origin Of First Cells At Terrestrial, Anoxic Geothermal Fields. Proceedings of the National Academy of Sciences. doi: 10.1073/pnas.1117774109. | Arşiv Bağlantısı
- F. Jafarpour, et al. (2015). Noise-Induced Mechanism For Biological Homochirality Of Early Life Self-Replicators. Physical Review Letters, sf: 158101. doi: 10.1103/PhysRevLett.115.158101. | Arşiv Bağlantısı
- F. Jafarpour, et al. (2017). Noise-Induced Symmetry Breaking Far From Equilibrium And The Emergence Of Biological Homochirality. Physical Review E, sf: 032407. doi: 10.1103/PhysRevE.95.032407. | Arşiv Bağlantısı
- C. Davidovich, et al. (2009). The Evolving Ribosome: From Non-Coded Peptide Bond Formation To Sophisticated Translation Machinery. Research in Microbiology, sf: 487-492. doi: 10.1016/j.resmic.2009.07.004. | Arşiv Bağlantısı
- K. Soai, et al. (2002). Asymmetric Autocatalysis And The Origin Of Chiral Homogeneity In Organic Compounds. Wiley, sf: 321-332. doi: 10.1002/tcr.1017. | Arşiv Bağlantısı
- F. C. Frank. (1953). On Spontaneous Asymmetric Synthesis. Biochimica et Biophysica Acta, sf: 459-463. doi: 10.1016/0006-3002(53)90082-1. | Arşiv Bağlantısı
- T. Shibata, et al. (2002). Highly Enantioselective Catalytic Asymmetric Automultiplication Of Chiral Pyrimidyl Alcohol. American Chemical Society (ACS), sf: 471-472. doi: 10.1021/ja953066g. | Arşiv Bağlantısı
- S. Clark. (2003). Polarized Starlight And The Handedness Of Life. Sigma Xi, sf: 336. doi: 10.1511/1999.4.336. | Arşiv Bağlantısı
- J. F. Atkins, et al. (2002). The 22Nd Amino Acid. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1409-1410. doi: 10.1126/science.1073339. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Zhou, et al. (2021). A Widespread Pathway For Substitution Of Adenine By Diaminopurine In Phage Genomes. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 512-516. doi: 10.1126/science.abe4882. | Arşiv Bağlantısı
- D. Sleiman, et al. (2021). A Third Purine Biosynthetic Pathway Encoded By Aminoadenine-Based Viral Dna Genomes. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 516-520. doi: 10.1126/science.abe6494. | Arşiv Bağlantısı
- M. W. Grome, et al. (2021). Ztcg: Viruses Expand The Genetic Alphabet. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 460-461. doi: 10.1126/science.abh3571. | Arşiv Bağlantısı
- V. Pezo, et al. (2021). Noncanonical Dna Polymerization By Aminoadenine-Based Siphoviruses. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 520-524. doi: 10.1126/science.abe6542. | Arşiv Bağlantısı
- C. Alff-Steinberger. (2006). The Genetic Code And Error Transmission. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 584-591. doi: 10.1073/pnas.64.2.584. | Arşiv Bağlantısı
- C. Mayer-Bacon, et al. (2021). Evolution As A Guide To Designing Xeno Amino Acid Alphabets. International Journal of Molecular Sciences, sf: 2787. doi: 10.3390/ijms22062787. | Arşiv Bağlantısı
- A. Eschenmoser. (2002). Chemical Etiology Of Nucleic Acid Structure. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 2118-2124. doi: 10.1126/science.284.5423.2118. | Arşiv Bağlantısı
- S. Hoshika, et al. (2019). Hachimoji Dna And Rna: A Genetic System With Eight Building Blocks. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 884-887. doi: 10.1126/science.aat0971. | Arşiv Bağlantısı
- F. CRICK. (1970). Central Dogma Of Molecular Biology. Nature, sf: 561-563. doi: 10.1038/227561a0. | Arşiv Bağlantısı
- I. Nikić‐Spiegel. (2020). Expanding The Genetic Code For Neuronal Studies. Wiley, sf: 3169-3179. doi: 10.1002/cbic.202000300. | Arşiv Bağlantısı
- A. Dumas, et al. (2014). Designing Logical Codon Reassignment – Expanding The Chemistry In Biology. Chemical Science, sf: 50-69. doi: 10.1039/C4SC01534G. | Arşiv Bağlantısı
- C. C. Liu, et al. (2010). Adding New Chemistries To The Genetic Code. Annual Reviews, sf: 413-444. doi: 10.1146/annurev.biochem.052308.105824. | Arşiv Bağlantısı
- A. Ambrogelly, et al. (2007). Natural Expansion Of The Genetic Code. Nature Chemical Biology, sf: 29-35. doi: 10.1038/nchembio847. | Arşiv Bağlantısı
- A. X. Zhou, et al. (2019). Progress Toward Eukaryotic Semisynthetic Organisms: Translation Of Unnatural Codons. American Chemical Society (ACS), sf: 20166-20170. doi: 10.1021/jacs.9b09080. | Arşiv Bağlantısı
- Proceedings of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences. (1991). Four Letters In The Genetic Alphabet: A Frozen Evolutionary Optimum?. Proceedings of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences, sf: 91-99. doi: 10.1098/rspb.1991.0093. | Arşiv Bağlantısı
- A. L. Weber, et al. (1981). Reasons For The Occurrence Of The Twenty Coded Protein Amino Acids. Journal of Molecular Evolution, sf: 273-284. doi: 10.1007/BF01795749. | Arşiv Bağlantısı
- E. N. Trifonov. (2000). Consensus Temporal Order Of Amino Acids And Evolution Of The Triplet Code. Gene, sf: 139-151. doi: 10.1016/S0378-1119(00)00476-5. | Arşiv Bağlantısı
- R. Geyer, et al. (2018). On The Efficiency Of The Genetic Code After Frameshift Mutations. PeerJ, sf: e4825. doi: 10.7717/peerj.4825. | Arşiv Bağlantısı
- P. P. Gardner, et al. (2003). Optimal Alphabets For An Rna World. Proceedings of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences, sf: 1177-1182. doi: 10.1098/rspb.2003.2355. | Arşiv Bağlantısı
- A. R. Nödling, et al. (2019). Using Genetically Incorporated Unnatural Amino Acids To Control Protein Functions In Mammalian Cells. Essays in Biochemistry, sf: 237-266. doi: 10.1042/EBC20180042. | Arşiv Bağlantısı
- P. G. Higgs, et al. (2009). A Thermodynamic Basis For Prebiotic Amino Acid Synthesis And The Nature Of The First Genetic Code. Mary Ann Liebert Inc, sf: 483-490. doi: 10.1089/ast.2008.0280. | Arşiv Bağlantısı
- S. J. Freeland, et al. (2002). Do Proteins Predate Dna?. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 690-692. doi: 10.1126/science.286.5440.690. | Arşiv Bağlantısı
- G. P. Fournier, et al. (2015). Ancestral Reconstruction Of A Pre-Luca Aminoacyl-Trna Synthetase Ancestor Supports The Late Addition Of Trp To The Genetic Code. Journal of Molecular Evolution, sf: 171-185. doi: 10.1007/s00239-015-9672-1. | Arşiv Bağlantısı
- H. Štorchová. (1994). Gesteland, R.f., Atkins, J.f. (Ed.): The Rna World. Biologia plantarum, sf: 358-358. doi: 10.1007/BF02920931. | Arşiv Bağlantısı
- V. Tretyachenko, et al. (2021). Unevolved Proteins From Modern And Prebiotic Amino Acids Manifest Distinct Structural Profiles. bioRxiv, sf: 2021.08.29.458031. doi: 10.1101/2021.08.29.458031. | Arşiv Bağlantısı
- G. F. Joyce. (2002). The Antiquity Of Rna-Based Evolution. Nature, sf: 214-221. doi: 10.1038/418214a. | Arşiv Bağlantısı
- J. C. Xavier, et al. (2020). Autocatalytic Chemical Networks At The Origin Of Metabolism. Proceedings of the Royal Society B, sf: 20192377. doi: 10.1098/rspb.2019.2377. | Arşiv Bağlantısı
- I. Prigogine, et al. (2008). Thermodynamics Of Evolution. AIP Publishing, sf: 23-28. doi: 10.1063/1.3071090. | Arşiv Bağlantısı
- R. Krishnamurthy. (2018). Life's Biological Chemistry: A Destiny Or Destination Starting From Prebiotic Chemistry?. Wiley, sf: 16708-16715. doi: 10.1002/chem.201801847. | Arşiv Bağlantısı
- J. M. Horowitz, et al. (2017). Spontaneous Fine-Tuning To Environment In Many-Species Chemical Reaction Networks. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 7565-7570. doi: 10.1073/pnas.1700617114. | Arşiv Bağlantısı
- N. V. Hud. (2018). Searching For Lost Nucleotides Of The Pre-Rna World With A Self-Refining Model Of Early Earth. Nature Communications, sf: 1-4. doi: 10.1038/s41467-018-07389-2. | Arşiv Bağlantısı
- V. Vasas, et al. (2010). Lack Of Evolvability In Self-Sustaining Autocatalytic Networks Constraints Metabolism-First Scenarios For The Origin Of Life. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 1470-1475. doi: 10.1073/pnas.0912628107. | Arşiv Bağlantısı
- B. A. Anderson, et al. (2020). The Unexpected Base‐Pairing Behavior Of Cyanuric Acid In Rna And Ribose Versus Cyanuric Acid Induced Helicene Assembly Of Nucleic Acids: Implications For The Pre‐Rna Paradigm. Wiley, sf: 4033-4042. doi: 10.1002/chem.202004397. | Arşiv Bağlantısı
- C. Anastasi, et al. (2007). Rna: Prebiotic Product, Or Biotic Invention?. Wiley, sf: 721-739. doi: 10.1002/cbdv.200790060. | Arşiv Bağlantısı
- A. Lazcano, et al. (2004). The Origin And Early Evolution Of Life: Prebiotic Chemistry, The Pre-Rna World, And Time. Elsevier BV, sf: 793-798. doi: 10.1016/s0092-8674(00)81263-5. | Arşiv Bağlantısı
- W. Hordijk, et al. (2017). Chasing The Tail: The Emergence Of Autocatalytic Networks. Biosystems, sf: 1-10. doi: 10.1016/j.biosystems.2016.12.002. | Arşiv Bağlantısı
- B. . SHENHAV, et al. (2011). Mesobiotic Emergence: Molecular And Ensemble Complexity In Early Evolution. Advances in Complex Systems, sf: 15-35. doi: 10.1142/S0219525903000785. | Arşiv Bağlantısı
- S. D. Fried, et al. (2022). Peptides Before And During The Nucleotide World: An Origins Story Emphasizing Cooperation Between Proteins And Nucleic Acids. Journal of the Royal Society Interface. doi: 10.1098/rsif.2021.0641. | Arşiv Bağlantısı
- Z. Peng, et al. (2020). An Ecological Framework For The Analysis Of Prebiotic Chemical Reaction Networks. Journal of Theoretical Biology, sf: 110451. doi: 10.1016/j.jtbi.2020.110451. | Arşiv Bağlantısı
- P. Chvykov, et al. (2020). Low Rattling: A Predictive Principle For Self-Organization In Active Collectives. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 90-95. doi: 10.1126/science.abc6182. | Arşiv Bağlantısı
- A. Murugan, et al. (2015). Undesired Usage And The Robust Self-Assembly Of Heterogeneous Structures. Nature Communications, sf: 1-10. doi: 10.1038/ncomms7203. | Arşiv Bağlantısı
- K. Michaelian. (2011). Thermodynamic Dissipation Theory For The Origin Of Life. Earth System Dynamics, sf: 37-51. doi: 10.5194/esd-2-37-2011. | Arşiv Bağlantısı
- R. Marsland, et al. (2017). Limits Of Predictions In Thermodynamic Systems: A Review. Reports on Progress in Physics, sf: 016601. doi: 10.1088/1361-6633/aa9101. | Arşiv Bağlantısı
- K. Michaelian. (2017). Microscopic Dissipative Structuring And Proliferation At The Origin Of Life. Elsevier BV, sf: e00424. doi: 10.1016/j.heliyon.2017.e00424. | Arşiv Bağlantısı
- J. L. Rinn, et al. (2020). Long Noncoding Rnas: Molecular Modalities To Organismal Functions. Annual Reviews, sf: 283-308. doi: 10.1146/annurev-biochem-062917-012708. | Arşiv Bağlantısı
- I. G. Johnston, et al. (2011). Evolutionary Dynamics In A Simple Model Of Self-Assembly. Physical Review E, sf: 066105. doi: 10.1103/PhysRevE.83.066105. | Arşiv Bağlantısı
- C. Mariscal, et al. (2020). Life And Life Only: A Radical Alternative To Life Definitionism. Synthese, sf: 2975-2989. doi: 10.1007/s11229-018-1852-2. | Arşiv Bağlantısı
- W. Martin, et al. (2008). Hydrothermal Vents And The Origin Of Life. Nature Reviews Microbiology, sf: 805-814. doi: 10.1038/nrmicro1991. | Arşiv Bağlantısı
- C. E. Cleland, et al. (2002). Defining ‘Life’. Origins of life and evolution of the biosphere, sf: 387-393. doi: 10.1023/A:1020503324273. | Arşiv Bağlantısı
- I. Fry. (2011). The Role Of Natural Selection In The Origin Of Life. Origins of Life and Evolution of Biospheres, sf: 3-16. doi: 10.1007/s11084-010-9214-1. | Arşiv Bağlantısı
- C. E.. (2019). Moving Beyond Definitions In The Search For Extraterrestrial Life. Astrobiology, sf: 722-729. doi: 10.1089/ast.2018.1980. | Arşiv Bağlantısı
- S. Sarkar, et al. (2019). Design Of Conditions For Self-Replication. Physical Review E, sf: 022414. doi: 10.1103/PhysRevE.100.022414. | Arşiv Bağlantısı
- F. H. C. Crick. (1968). The Origin Of The Genetic Code. Journal of Molecular Biology, sf: 367-379. doi: 10.1016/0022-2836(68)90392-6. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 17:13:07 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/286
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.