Müzik, Neden "Beynin Gıdası" Olarak Bilinir?
Müzikten daha bahsetmeye başladığımız anda bile aklımıza onlarca şarkı gelir. Hatta bunlar birbiriyle aynı tarzda bile olmayabilir: pop, rock, metal, caz, klasik, rap, punk, blues ve daha nicesi...
Müzik, yaşantımızın her yerinde vardır. Bir ortamda müzik çalarken farkında olmasak veya istemesek bile ayağımızla ritim tutarız veya parmaklarımızı belli bir düzende bir masaya, bir sandalyeye veya cep telefonumuza vurarak müziğin ritmine ayak uydururuz. Hatta yeri gelir, kendimizden bir şeyler katarak müziğe eklemeler bile yapabiliriz! Ama neden?
İşitme, türümüzde görme ile birlikte en ön planda olan duyularımızdan birisidir. Şu anda bu satırları okurken bile, sözcükleri beyninizin içinde adeta "duyarak" anlıyorsunuz. Bir diğer deyişle, kendi kendinize bunu "okuyor" ve çıkan sesleri beyninizde canlandırarak kendinizi "işitiyorsunuz" (en azından birçoğunuz için bu böyle, çünkü bazılarında iç monolog denen bu kavram bulunmuyor). Dolayısıyla müzik de, işitme duyusunun en aktif olarak kullanıldığı olgulardan biri olarak beynimize önemli bir veri girişi sağlıyor.
Peki müzik bizi nasıl etkiliyor? Gerçekten müzik dinlemek bize faydalı mı, yoksa olumlu etkilediğini düşünerek dinlediğimiz için mi müzik bize fayda sağlıyor?
Müzik, İnsan Beynine Neler Yapıyor?
Müziğin insan beyni üzerinde öyle fazla etkisi vardır ki, saymaya nereden başlayacağınızı belirlemekte bile zorlanabilirsiniz. Örneğin, en basitinden, dinlediğimiz müziğe bağlı olarak beynimizdeki sinirsel faaliyetin değiştiği bilinmektedir. Bu durum, birçok hastalığın tedavisinde doğrudan olmasa da, rahatlama ve gevşemenin faydalı olduğu durumlarda destekleyici bir araç haline gelebilir.
Benzer şekilde, önemli bir iş yaparken, kendinizi motive ederken, düşünmeye çalışırken veya dinlenirken dinlediğiniz müzik türleri birbirinden farklı olabilir. Bunun nedeni, müziğin farklı türlerine hâkim olan ses dalgalarının özelliklerinin, beynimizin faaliyetlerine etki edebiliyor olmasıdır. Hatta öyle ki, insanların konuşmalarındaki farklılıkların (ve hatta kişinin kendi sesinin bile) beyin dalgalarını etkileyebildiği tespit edilmiştir.
Gündelik yaşamda beyninizi aktif olarak kullanmazken ve rutin işlerinizi yaparken beyninize hâkim olan dalga frekansı 12.5 ila 30 Hz (frekans birimi) arasında değişen "beta" dalgalarıdır. Ancak örneğin gözlerinizi kapatıp, dinlenme haline geçtiğinizde veya rahat bir yerde uzandığınızda bu dalgalar kısa bir sürede 13 Hz'ün altına düşer ve “alfa” ismi verilen bir diğer dalga türüne dönüşür. Uyuduğunuzda ve rüya görmeye başladığınızda, bu dalgaların frekansı daha da yavaşlayarak 8 Hz'ün altına düşer ve "teta" dalgaları haline gelir. Belli türdeki müziklerin beynimizdeki dalgaları yavaşlatıp hızlandırabildiğini göstermektedir. Buna bağlı olarak kişi gevşeyip rahatlayabileceği gibi, uyarılmış hale geçerek dikkatini arttırabilmektedir.
Araştırmalar gösteriyor ki müzik, büyük oranda beynin sağ yarım küresine etki etmektedir. Bu yarım küremiz, genel olarak sezgisel ve duygusal aktivitelerle ilişkilidir (buna karşılık sol yarım küremiz ise mantıksal olarak çalışır, her ne kadar bazı güncel araştırmalar beynimizde böyle bir ayrımın olmayabileceğine işaret ediyor olsa da). Bu sebeple uzmanlar, örneğin yoğun bir şekilde mantık, hesaplama, analiz gerektiren konularda çalışıp yorulduktan sonra, 10-15 dakika kadar daha sakin ve dinlendirici müzikler dinlediğiniz takdirde, beynin sol yarımküresine binen yükün azalarak, kendinizi daha dinç hissedebileceğinizi ileri sürmektedirler.
Tabii herkeste, her tür müzik aynı etkilere neden olmayabilir, dolayısıyla sizi rahatlatan türleri kendiniz keşfetmek durumundasınız. Ancak yine de müziğin beyninizde öyle ya da böyle bir etkisi olduğu gerçeğini bilmekte fayda var.
Müziğin Diğer Etkileri
Müziğin beynimiz üzerinde bundan farklı birçok etkisi olduğu da tespit edilmiştir. Örneğin müzik görsel algımızı değiştirmektedir. Kısa bir müzik parçası dinletilen insanlara nötral yüzler gösterildiğinde, insanların onları mutlu ya da üzgün olarak değerlendirme biçimleri değişmektedir. Eğer dinletilen müzik hüzünlüyse nötral yüzü üzgün, neşeli bir müzikse aynı nötral yüzü mutlu olarak algılamaktadırlar.
Bir diğer çalışmada, müzik şiddetinin beyin üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Yapılan çalışma sonucunda, tamamen sessiz bir ortam ile gürültülü bir müziğin çaldığı ortamın, yani iki ekstrem ucun yaratıcılığı en olumsuz etkileyen durumlar olduğu gösterilmiştir. Eğer ki yaratıcılığı tetiklemek istiyorsanız, orta şiddette bir müziği tercih etmelisiniz. Böyle ortamlarda tutulan insanlarda, diğer iki uçta bulunan insanlara göre soyut veri işleme kapasitesi artmıştır. Buna bağlı olarak yaratıcılıklarında da gelişme görülmüştür.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Çok yüksek gürültülü müziklerin olduğu ortamlarda beynimiz müziğin sesini işlemeye o kadar fazla kaynak ayırır ki, yaratıcı süreçler bundan olumsuz etkilenir. Keza çok sessiz ortamda da, dikkat dağıtıcı unsurların etkisi beynimizi daha fazla etkileyerek, yine yaratıcılığı olumsuz etkiler. Bu tıpkı ısı ve ışık gibidir. Bu ikisinin hiç olmadığı durum da kötüdür, abartılı fazla olduğu durum da.
Bir diğer ilginç çalışmada bir grup genç yetişkin alınmış ve birbirlerinin en sevdikleri 10 müziğin olduğu listelere bakarak, kişilik tahmininde bulunmaları istenmiştir. Araştırma sonucunda bu kişilerin sadece müzik zevklerinden yola çıkarak bireylerin kişiliksel özelliklerini oldukça yüksek bir yüzdeyle tahmin edebildikleri gösterilmiştir. Bu özellikler arasında yeni deneyimlere açık olma miktarı, dışa dönüklük ve duygusal dengelilik hali gibi birçok parametre bulunmaktadır ve bunlar doğru bir şekilde tahmin edilebilmektedir. Dolayısıyla müzik tercihlerimiz, bizim kim olduğumuzu ele veren unsurlar gibi gözükmektedir.
Müzikle ilgili şaşırtıcı ve genel kanıya ters düşen bir araştırma ise araba sürerken müzik dinleme konusundadır. Yine genç yetişkinlerde yapılan bir araştırma, kişilerin kendi hoşlarına giden müzikleri dinledikleri takdirde, dikkatlerinin azaldığını göstermektedir. Eh, genellikle yolculuklarda başkalarının sevdiklerini değil, kendi tercihlerimiz olan müzikleri dinlediğimiz için, çoğu zaman kaza yapma riskini arttırdığımızı söyleyebiliriz.
Ancak araştırmanın daha ilginç bir boyutu daha var: Araştırmacılar, kendi zevklerine göre seçtikleri müzikleri şoförlere dinlettiğinde, şoförlerin dikkatleri hiç müzik olmayan duruma göre artmıştır. Dolayısıyla uzun yola çıkarken kendi sevdiğiniz müzikleri değil, sizin zevklerinizle uyuşmayan birinin müziklerini tercih etmenizi tavsiye ederiz. Ya da size tanıdık olmayan, ilginizi çekmeyen müzikleri dinlemeye çalışabilirsiniz.
Bunun gibi daha birçok ilginç araştırma, akademik literatürde yerini almış haldedir. Bu araştırmalar arasında müziğin motor ve öğrenme yeteneklerimizi, klasik müzik dinlemenin görsel dikkatimizi arttırdığını gösteren, tek kulağımıza dayayarak yaptığımız telefon konuşmalarının normal diyaloglardan çok daha dikkat dağıtıcı olduğunu ve fiziksel antrenmanlar yaparken dinlenen müziğin kaslarımıza katkı sağladığını gösteren ilginç çalışmalar bulunmaktadır. Yazımızı sporda müzik dinlemeyle ilgili ilginç bir bilgiyle noktalayalım. Müzik dinleyerek bisiklete binen sporcular müzik dinlemeyenlerle kıyaslandığında, birebir aynı işi %7 daha az oksijene ihtiyaç duyarak yapmaktadırlar.
Müzik, Hangi "Ruh"un Gıdası?
Görebileceğiniz gibi, bilim insanları araştırmalarını devam ettirdikçe müziğin hayatımızda ne kadar önemli bir yeri olduğunu, zihinsel benliğimize ne kadar yararlı geldiğini ve beyin hücrelerimizi nasıl olumlu etkilediğini öğreniyoruz. Atalarımız, bir nevi "sevimli hayalet Casper" gibi içimizde yaşadığını düşündükleri, vücudumuzdan ve maddesel yapımızdan ayrı, üstün, öte olduklarına inandıkları "ruh"un gıdasının müzik olduğunu söylerken pek de yanılmıyorlardı diyebiliriz. Ancak bu tarz kalıplardan bahsederken bazen kafası karışanlar oluyor, izah edelim.
Günümüzde, atalarımızın "ruh" dediği kavramın fizik-üstü bir kavram olmadığını neredeyse bütün sinirbilimciler kabul etmektedir (en azından panpsişizm gibi akımları desteklemiyorsanız). Benliğimiz, kişiliğimiz, algımız, düşüncelerimiz, duygularımız, hislerimiz gibi olguların tamamının, beynimizi oluşturan sinirlerde ve sinir öbeklerinde meydana gelen biyokimyasal faaliyetlerin sonucu olarak oluştuğunu gösteren kanıtların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu süreçleri takip edebiliyor, hatta istersek tekil bir tanesini (örneğin bilinci) sadece birkaç sinir bölgesini uyuşturarak susturabiliyoruz (geçici olarak "yok edebiliyoruz").
Bu bakımdan beynimiz, oldukça gelişmiş ve sıra dışı bir bilgisayardan pek de farklı değil. En temel fark, bilgisayarlarda bağlantıların sabit ve net bir şekilde tanımlanmış olmasıdır. Beynimizdeki bağlantılar ise sürekli değişir, gelişir, farklılaşır, duruma uyum sağlar. Bunu da bilgisayarların inorganik yapılı olmasının aksine, organik bir yapıda olmasına borçludur. Bu organik yapıyı onlarca farklı bilim dalından gelen verilerle işledikçe, beynimizin ve yalnızca ondan kaynaklanan "benlik" hissimizin mekanik dinamiklerini çok daha iyi anlayabiliyoruz. Bu konularla ilgili olarak sinirbilim yazı dizimizi okuyabilirsiniz.
Tabii burada semantik bir kavgaya tutuşmanın çok da bir anlamı yok: Az önce sözünü ettiğimiz mekanik, fiziksel, bilimsel olarak çalışılıp anlaşılabilir biyokimyasal tepkimeler bütününe "ruh" adını vermek isterseniz ve illâ bu kelimeyi literatürde tutmak isterseniz, sizi engelleyen bir şey yok. Zira bu durumda da, gerçekten de müziğin bu sisteme fayda sağlayan, çok ilginç bir olgu olduğu karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla dediğimiz gibi, sözün anlamı pek de değişmemektedir. Müzik, gerçekten de beynin gıdası gibi gözükmektedir. Benzer şekilde, antik zamanlarda inanıldığı tarzda "hayalet-benzeri" bir ruhun olmaması, atalarımızın söyleyegeldiği "müzik, ruhun gıdasıdır" sözünün anlamını pek de değiştirmiyor.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 18
- 10
- 6
- 5
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- B. B. Cooper. 8 Surprising Ways Music Affects And Benefits Our Brains. (26 Ağustos 2016). Alındığı Tarih: 21 Şubat 2020. Alındığı Yer: Buffer | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 20:10:58 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3221
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.