Mustafa Kemal Atatürk (19 Mayıs 1881 - 10 Kasım 193∞): İlelebet Hatırımızdasın!
10 Kasım 1938'de kaybettiğimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, "Tek ihtiyacımız olan şey çalışmak." derken, gerçekten de çok özel bir mesaj veriyordu: Ölümünden sonraki on yılların gösterdiği üzere, yeryüzündeki en güçlü ülkeler; çalışan, çabalayan, geliştiren, üreten, insanlığa kendinden bir şeyler katabilen, çeşitliliği artırmayı hedefleyen insan toplulukları olmuştur. Muhakkak ki bu ülkeler, herhangi bir sebeple bunu yapamayan sayısız diğer ülkeyi sömürmüşler, onların işgücünden faydalanmışlar, kolay yoldan başarıya gidecek yollar da açmışlardır. Ancak bu tür bir üstünlüğe erişebilmek ve ona çıkan yolları yaratabilmek adına bile yoğun bir çalışma ve çaba sergilendiği aşikardır. Sonuçta ne yönde çalışacağımızı, etik ve ahlak algımız şekillendirmektedir; ancak eğer ki bir şeyler başarmak istiyorsak, öyle veya böyle, azimle çalışmak zorunda olduğumuz su götürmez bir gerçektir.
Bu başarıları mümkün kılan ve emekleri sayesinde Dünya'yı çok daha güzel bir yer yapan özel bir grup, bilim insanlarıdır. Bilim insanları, ülke sınırlarından bağımsız olarak insanların genel geçer olarak bağrına bastıkları bir çalışma grubudur. Keza bilimsel araştırma örgütleri de genellikle ülkelerden, dillerden, dinlerden bağımsız olarak saygıyla yaklaşılan, adları anılan, saygı duyulan oluşumlardır. Atatürk, "Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir." derken bunun altını çiziyordu.
Atatürk'ün görsele yazdığımız sözlerindeki sözcük seçimleri de çok özel bir anlam taşımaktadır. Atatürk, hayattaki her şey için tek yol göstericinin "ilim" ve "fen" olduğunu belirtmektedir. İlim, TDK tarafından basitçe "bilim" olarak tanımlanmaktadır; yani "ilim" ile "bilim" sözcükleri arasında hiçbir fark yoktur. Kökeni Kutadgu Bilig'e kadar takip edilebilecek olan "ilim" sözcüğü, Arapçada "bilgi, özellikle teorik bilgi ve bilim" olarak tanımlanmaktadır. Yani Atatürk, gerçek ve saf bilginin kaynağını doğru olarak saptamaktadır: Bilim!
Ancak Atatürk sadece bunu yapmamaktadır. Bunun bir adım ötesine geçerek, bilimin de spesifik bir parçasını hedef göstermektedir. Atatürk'ün zamanında daha ziyade "bilim" ile yakın anlamlı olarak kullanıldıysa da, TDK tarafından "fizik, kimya, matematik ve biyolojiye olan ortak ad" veya bu alanlardan "elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama, teknik" olarak tanımlanmaktadır. Yani "fen" ile kastedilen, bir yerde temel bilimler (fizik, kimya, biyoloji, vs.) ile uygulamalı bilimlerdir (mühendislik, mimarlık, tıp, vb.). Bu ikili, bir ülkenin altyapısını, Dünya arenasındaki gücünü, katma değer üretebilme başarısını belirleyen ana unsurlardır.
Bu tanımlamalar ışığında, Atatürk'ün günümüzde halen ne kadar doğru bir tespitte bulunduğunu anlamak daha da mümkün olmaktadır. Bugüne kadar insanlığa "gerçeği" vermeyi başarabilmiş yegane bilgi türü bilim olmuştur. Bunun haricindeki bilgi türleri ya ikincil rolde kalmış, ya da gerçeği tamamen ıskalamıştır.
Bu bakımdan ele alındığında, bugün de saygı ve özlemle andığımız Atatürk'ün de dediği gibi, modern zamanlarda ilim ve fen dışında yol gösterici aramanın gaflet (aymazlık), cahillik, delalet (izden, kılavuzluktan, doğru yoldan sapmak) olduğunu bir kez daha haykırmakta fayda görüyoruz.
Bu hatalara düşmediğimiz nesiller yetiştirmek ümidiyle...
Huzur içinde uyusun...
İlelebet Hatırımızdasın!
Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili en ilginç detaylardan birisi, yukarıdaki gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin devamı ve yükselişi için tartışmasız öneme sahip vizyonunun yitirilmesi endişesidir. Atatürk, adeta 1 asır öncesinden, sadece birkaç on yıl içerisinde bile vizyonunun ve açtığı yolun unutulacağından endişe etmiştir. 10. Yıl Nutku'nda şöyle yazıyor:
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.
Evrim Ağacı'ndan MesajAslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.
Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
Şunu da önemle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan topluluğu olan Türk milletinin tarihi bir niteliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, yaratılış zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu devamlı olarak ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek millî idealimizdir. Türk milletine çok yaraşan bu ideal, onu bütün insanlığa gerçek rahatlığın sağlanması yolunda, kendine düşen uygar görevi yapmakta başarılı yapacaktır.
Büyük Türk milleti, onbeş yıldan beri giriştiğimiz işlerde başarı vadeden çok sözlerimi duydunuz. Mutluyum ki, bu sözlerimin hiçbirinde milletimin, hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki, millî ideale, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün uygar dünya, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve büyük uygar kabiliyeti, bundan sonraki gelişimi ile geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti! Sonsuza akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, mutluluklarla huzur ve rahatlık içinde kutlamanızı gönülden dilerim. Ne mutlu Türküm diyene!
Mustafa Kemal Atatürk, 10. Yıl Nutku'nu hazırladığı gece “5/1” olarak işaretlediği sayfada, nutkun "yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır." diye biten cümlesinden sonra şöyle bir cümle eklemiştir: "Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur: Beni hatırlayınız!”
Ancak sonradan bu son iki cümlenin yanına bir işaret koymuş ve aynı zamanda kelimelerin hepsinin üzerini çizmiştir. Bunu, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ndeki arşivlerde görmek mümkündür. Bu çizilmiş ve işaretlenmiş kısmı, Hikmet Bayur Türk Tarih Kurumu tarafından 1998 yılında basılan "Atatürkten Anılar" isimli kitabında anlatmaktadır.
Bayur'un anlattığına göre Atatürk yazdığı nutku kendisine ve odadaki diğerlerine okumuş, o cümleye geldiğinde duygulanmıştı. Ancak, fark edileceği üzere, sözcükler adeta bir veda havası taşıyordu. Bayur, Atatürk'ün bu cümleyi kaldırmasını rica etmişti. Bunun üzerine Atatürk, sözcüklerin yanına o işareti koymuştu. Nihayetinde taslağı okuduğu birkaç diğer kişi de aynı kanaati bildirince, sözcüklerin üzerini tamamen çizerek nutuktan çıkarmıştı.
Büyük işler yapanlar, yaptıkları işlerin büyüklüğünün, zorluğunun ve ne şartlar altında başarıldığının unutulmasından korkarlar; bu tarihte çok sık yaşanmıştır. Öyle ki, şöyle bir söz vardır: "Bir insan iki defa ölür: İlki, son nefesini verdiğinde; ikincisi ise adını bilen son kişi son nefesini verdiğinde." Ama Atatürk'ün endişelenmesi gereken hiçbir şey yoktu.
Biz, hatırlıyoruz.
Açtığı yolda, bu görselde vurguladığımız cümlelerle gösterdiği hedefe, durmadan yürüyeceğimize ant içeriz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 13
- 7
- 4
- 3
- 3
- 3
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 22:00:17 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/4675
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.