Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Kitap Analizi: Bilgi (Jennifer Nagel)

Bilgi Nedir? Bir Şeyin Doğru Olduğunu Düşünmek ile Gerçekten Doğru Olduğunu Bilmek Arasındaki Fark Nedir?

17 dakika
389
Kitap Analizi: Bilgi (Jennifer Nagel) Bilgi - Jannifer Nagel
Tüm Reklamları Kapat
  • Yazar: Jennifer Nagel
  • Çevirmen: Ebubekir Demir
  • Editör: Devrim Çetinkasap
  • Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
  • ISBN: 9786254298936
  • Son Basım Tarihi: Ekim 2024
  • Sayfa Sayısı: 152
  • Satın Alma Bağlantısı: Amazon

İncelemeye Başlamadan Önce

Bilgi mefhumu günümüzde hiç olmadığı kadar tartışmalı bir hal aldı. Bilhassa dijital bilgi kavramı, epistemik manzaramızın giderek daha da kirlenmesi yolunda suistimal edildi. Bilgi, seçmen tercihlerini etkilemekten bilim karşıtı inançların yayılımına dek çok geniş bir skalada tümüyle (araçsal değeri dahi yok sayılabilecek kadar) araçsallaştırıldı. Bilginin içini boşaltarak onu içsel bir değeri daha bulunmayan bir amaç için araç kılmaya indirgeme projesinin kendisi elbette bir tür komplo olarak görülmemeli, bu bir anlamda çağımızın manzarasına işaret ediyor. Nihayetinde bilginin araçsallaştırılmasının kapitalizm ve modernizm ile de derinden bir bağı olduğunu söylemek mümkün. Bilginin toplumsallığına dair bu krizden evvel bilginin analizi ve tanımına dair bir kriz kendini göstermişti. Bilgi, dünyanın bir parçasıdır ve dünyada krizler olurken bilgi perspektifimizde kriz olmamasını beklemek tuhaf olurdu.

Bilginin hem tanımsal hem de toplumsal durumuna dair kriz karşısında çağdaş epistemologlar birçok farklı teori ortaya atarak içinde bulunduğumuz durumu epistemik olarak tahlil etmeye çalışmışlardır. Tanımsal krize dair bilhassa Gettier'in 1963 yılında yayınladığı o ünlü makalesinden bu yana, birçok farklı epistemoloji yaklaşım doğmuştur. Toplumsal krize dair ise Goldman ve Fuller gibi isimler sosyal epistemolojinin yolunu açmıştır. Bu gelişmelerin kesişim noktasında da işin içine erdem epistemolojisi dahil olmuştur: Çünkü belki de sorun, bilgi ile etik arasındaki unutulan bağı tekrar tesis etme yoluyla çözülebilir.

Birkaç adım geriye giderek daha mikro düzeyde meseleler üzerine düşünelim. Erdem epistemolojisi aşağıdaki ciddi soruların tümüne bir şekilde yanıt verme iddiasındadır:

Tüm Reklamları Kapat

  • Doğru inancı, bilgiden daha değerli kılan şey nedir?
  • Bir tartışmaya girdiğinizde karşı taraf bağımsız ve açık delillere rağmen niçin ikna olmaz?
  • Bir YouTube kanalı nasıl olur da insanlar için güvenilir bir epistemik kaynak olarak görülür?
  • Wikipedia'dan ödev yapılır mı?
  • Akademik çalışmalarda intihal yapmak niçin epistemik bir kusurdur?
  • Bilimsel bir çalışmanın taşıması gereken teorik erdemler nelerdir?
  • Araştırma yaparken Google'ın ilk sayfasında mı yoksa on beşinci sayfasında mı durmalıyım?
  • Epistemik bir tartışmada insanlar sahip oldukları kimlikten ötürü adaletsizliğe uğrar mı?
  • Radikalizm ile inanç arasında nasıl bir ilişki vardır?

Bu soruları elbette yalnızca erdem epistemologları incelemiyor, çağdaş epistemologların çoğu bir şekilde güvenilir yaklaşımlar ve teoriler bulma peşinde uzun zamandır. Elimizdeki bu kitap bir dereceye kadar bu çabaların kökenine inme motivasyonuyla da hareket ederek çağdaş epistemolojinin verimli bir izleğini sunuyor.

Kitap Analizi

Bilgi edinilir, kullanılır, unutulur, bastırılır, inşa edilir veya keşfedebilir. Bu açıdan özne ile bilgi arasında zorunlu bir ilişki vardır, ifade ettiğimiz tüm bu fiillerin gizli bir öznesi olmak zorundadır. Bu durum, kitabın üçüncü sayfasında şöyle ifade ediliyor:

... Herhangi bir özneye bağlı olmaksızın boşlukta salınan bir bilgiden söz edemeyiz.

Diğer yandan bilgi bir tür statü işaretidir ve güç ile birlikte düşünülebilir. Bilgiye sahip olmak adına fonlar ayrılır ve kurumlar inşa edilir. Bilgi saklanır ve belirli amaçlar doğrultusunda daha ileriye taşınır.

Ancak bilgi dediğimizde aklımızda ilk uyanan şeylerden biri onun olgusallığı yani gerçekliğe temas etmesi, gerçeklikle bağı olması, gerçekliğe denk düşmesi veya ona işaret etmesidir. Şayet "Tufan karşımdaki duvarın beyaz olduğunu biliyor ama duvar beyaz değil." deseniz bu, epey yanlış görünürdü. Bilgi, bir önermenin işaret ettiği nesneye uygunluğu ile ilişkilidir ve çoğu zaman olgusal bir içeriğe sahiptir. Bilgi iddialarının veya önermelerin bu bağlamda doğruluk yapıcıları (İng: "truthmaker") vardır, duvarın beyaz olduğu bilgisinin doğruluk yapıcısı gerçekten de beyaz bir duvar olmasıdır. Beyaz bir duvar olmaksızın "Karşımda beyaz bir duvar vardır" bilgisi doğru olamazdı.

Tüm Reklamları Kapat

Bilgi çoğu zaman gerekçelendirme ile birlikte bulunur. Bir şeyi bildiğimizi iddia ettiğimizde, elimizde bu iddiayı destekleyen deliller, gerekçeler veya güvenilir süreçlere dayalı izlenimler olduğunu söylemek istiyoruzdur aslında. İnsanlar delillere, gerekçelere veya güvenilir süreçlere dayanmayan bilgi iddialarının doğru olmadığı konusunda güçlü sezgilere sahiptir. Sırf duygusal bir arzu veya şans söz konusu ise, ilgili iddianın doğru bilgi olma noktasından uzaklaştığını çoğu kişi fark eder: Çünkü bir şeyi sizin arzuluyor olmanız onun gerçekliğinde değişime neden olamaz ve şans güvenilir bir epistemik sürece dahil olamaz.

Kuşkuculuğun Bir Sınırı Var mı?

Her ne kadar kuşkuculuğun kökeni Antik Yunan'daki belirli filozoflara kadar uzansa da bu meseleyi en iyi şekilde Chuang-Tzu'nun şu cümlesi özetler:

Acaba ben rüyasında kelebek olan bir insan mıyım, yoksa şimdi rüya görüp kendini insan sanan bir kelebek mi?

Kuşkuculuk, en kaba haliyle, kişinin doğruluk değeri bulunan iddialardan ve nihai gerçeklerin öne sürülmesinden kaçınması gerektiğini savunur. Fakat bu, hakikat diye bir şeyin bulunmadığını savunmakla aynı şey değildir, çünkü bu doğruluk değeri olan bir şeyi veya bir hakikati savunmak olurdu. Kuşkucular en yalın ifadeyle insan bilgisinde kesinlik seviyesinde bir bilginin bulunmadığını savunurlar.

Antik Yunan felsefesinde iki tür kuşkucu grup vardı: Akademik kuşkucular denilen grup bilginin var olmasının imkansız olduğunu iddia ederken Pyrrhoncu kuşkucular hiçbir sonuca ulaşmayı amaçlamaksızın bilginin imkanı sorusu da dahil olmak üzere tüm yargılarımızı askıya almamız gerektiğini söylerdi (s.14).

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Kuşkuculuk pratik dünya söz konusu olduğunda epey tuhaf bir hal alır. "Her gün su tüketmem gerekir" türünden bir bilgiye dair yargılarımızı askıya almalı mıyız veya bu bilginin doğruluğundan emin olmamız imkansız mı? Fakat belki de aslında antik filozofların üstüne düşündükleri bu türden bir şey değil de gerçekliğin doğası veya teorik bilgiye dair iddialarla ilişkiliydi. Açlık ve susuzluk içgüdüsel olarak zaten doyurmak isteyeceğimiz ve üzerine derinlemesine düşünmemize gerek olmayan şeyler olabilir fakat varlık sahasındaki çoğu entelektüel soruşturma böyle değildir.

Şuan bir bilgisayar oyunu karakteri olup olmadığımızdan nasıl emin olabiliriz? Veya bir simülasyon içinde bulunup bulunmadığımızdan?
Şuan bir bilgisayar oyunu karakteri olup olmadığımızdan nasıl emin olabiliriz? Veya bir simülasyon içinde bulunup bulunmadığımızdan?
Pixabay

Kitapta, kuşkuculuğa karşı Descartes'ın argümanı, Moore'un Elleri argümanı, Russell'ın itirazı, Putnam'ın Semantik Dışsalcılığı, Timothy Williamson'ın aşırıya kaçan niyet eleştirisi ve Chalmers'ın yaklaşımı özetleniyor. Biz bunlardan Moore'un elleri argümanına bakalım.

Moore'un Elleri Argümanı

Kuşkuculuğa dair ciddi itirazlardan biri ünlü analitik filozof G. E. Moore'un adıyla bilinir. Moore, sağduyu (İng: "common sense") anlayışına dayalı yaklaşımını şöyle özetliyor ve dış dünya kuşkuculuğuna karşı çıkıyordu:

Bakın işte bir elim var, işte bu da diğer elim; demek ki bir gerçekliğin içindeyiz ve iki elim burada! Sizce havada duran iki elim olduğundan mı şüphe etmeliyiz yoksa bu dünyanın bir simülasyon olduğundan mı?

Şimdi gelin, buradaki öncülleri bir gözden geçirelim:

  • Öncül 1: Simülasyonda olmadığımı bilmiyorum.
  • Öncül 2: Simülasyonda olmadığımı bilmiyorsam, iki adet insan eline sahip olduğumu da bilmiyorum.
  • Sonuç: İki insan eline sahip olduğumu bilmiyorum.

Moore'a göre burada ulaştığımız sonuç güvenilir ve sağduyusal değildir. Bir simülasyonda olup olmadığımızdan şüphe etmemiz bizi iki insan eline sahip olduğumdan bile şüphe eder bir hala getirdi. İyi ama iki insan eline sahip olup olmadığımıza dair kimden kanıt isteyeceğiz? Kanıt sunma ve görüşünü delillendirme önceliği ilk olarak kimdedir; sağduyucu Moore'da mı yoksa şüpheci de mi? Argümanı ters yüz edelim:

  • Öncül 1: İki insan eline sahip olduğumu biliyorum.
  • Öncül 2: Simülasyonda olmadığımı bilmiyorsam, iki insan eline sahip olduğumu da bilmiyorum.
  • Sonuç: Simülasyonda olmadığımı biliyorum.

Bu ters yüz edilmiş argüman kuşkucu karşı tarafta, argümanın sonucunu zaten öncüllere dâhil ediyormuşuz gibi görünür. Zaten ulaşılan sonuçtan memnun olmayan bir kuşkucuyu, sonucu öncülde varsayarak ikna edemezsiniz. Tartışma "Şeyler size P gibi görünüyor." önermesindeki P gibi görünmenin epistemik ölçütü ve doğruluk koşuluyla ilişkilidir. Kuşkucu güvenilir bir ölçüt veya doğruluk koşulu olmadığı konusunda ısrarcıyken Moore'cular "Şeyler gerçekten de P gibidir." sonucunda sağduyusal olarak ulaşacağımızı iddia ediyor.

Tüm Reklamları Kapat

Rasyonalizm vs Ampirizm

Kuşkuculuk, bilebileceklerimizin sınırı ile ilgiliyken felsefe tarihindeki bir diğer tartışma bilgilerimizin kaynağı ve araçları ile ilgiliydi.

Bu aynı zamanda bilgi felsefesindeki en temel ayrımlardan birine de denk düşüyor; yani bilgiyi, duyu verisi ve deneye dayanıp dayanmadığına göre sınıflandırılmaya. Bu sınıflandırma bizi a priori ve a posteriori bilgi ayrımına götürmektedir:

  • A önermesi: “Tüm cisimler yer kaplar.”
  • B önermesi: “Dünya, kendi etrafında döner.”

Yukarıda doğru olduğunu bildiğimiz iki önerme mevcut. Ancak, doğru olduklarını bilmemize sebep olan şey nedir? A önermesinin doğru olduğunu bir deneyime başvurmaksızın, aksini düşünmenin mümkün olmaması nedeniyle öne sürüyoruz. B önermesi ise aksi yönde bir deneyim ve duyu tecrübesi olmadığı için ve elimizdeki duyu tecrübeleriyle sağlam bir biçimde desteklendiği için doğrudur diyoruz. A önermesi a priori şekilde, B önermesi de a posteriori şekilde ulaşılan bilgiye örnektir. A priori bilgi terimi deneye dayanmayan, deneyden önce gelen ya da ondan bağımsız olarak ulaşılan bilgi için kullanılır. Örneğin şu önerme de a priori olarak doğrudur: “Bir cisim aynı anda birden çok yerde bulunamaz.”

Tüm Reklamları Kapat

A priori olarak doğru olduklarına ulaştığımız önermelerin şunları kapsadığı düşünülmüştür: çıkarım kuralları, aksiyomlar, mantık, matematik, olasılık ilkeleri. Rasyonalistler adındaki grup bu türden bilgi kaynaklarının zihnimizde a priori olarak bulunduğunu iddia eder. Diğer yandan, a posteriori doğru önermelerin ise deneye ve duyu verilerine dayanan önermesel bilgiler olduğu ifade edilir. “Güneş doğudan doğar.” veya “Dünya yuvarlaktır.” gibi önermeler, bu bilgi sınıflandırmasına örnek olarak verilebilir ve Ampriristler bu türden a posteriori bilgilerin yanı sıra aslında a priori bilgilerin de deneyimle elde edildiğini iddia ederler (s. 45).

Bu sınıflandırmaya dayalı argümanlar uzun bir süre epistemologları meşgul etmiştir. Öyle ki bugün dahi içselciler ve dışsalcılar yaklaşık olarak buna benzer bir tartışma içerisindedir.

Bilginin Analizi

Bilginin üç parçası olduğu düşünülmüştür: Doğruluk, inanç ve gerekçelendirme.

İlk olarak, doğru olmayan şeyleri bilemeyiz, bilgi önermenin nesnesine uygunluk sergilemesi anlamında doğruluk ile alakalıdır. Doğruluk bu bağlamda, bilginin nesnel olan yanına işaret eder.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Mikroelektroniğin Temelleri
  • Boyut: 20,0*24,0
  • Sayfa Sayısı: 902
  • Basım: 2
  • Basım Yeri: ANKARA
  • ISBN No: 9786053558736
Devamını Göster
₺915.00
Mikroelektroniğin Temelleri

Diğer yandan, bildiğimiz şeyleri kabul etmiyor olamayız, bilgi, onu bilenin kabul etmesi anlamında inanç ile alakalıdır. İnanç bu bağlamda, bilginin öznel olan yanına işaret eder.

Peki doğru inanç ile bilgi arasındaki farkı nasıl açıklayacağız? Bilgi salt doğru inanç mıdır? Örneğin, şans eseri bozuk saatimiz tam da biz baktığımız anda doğru saati gösteriyorsa, bu doğru inanç bilgi sayılır mı? Şans faktörü rasyonelliği, delillerin epistemik statüsünü ve doğru nedensel süreçleri dışlar. Platon'un da işaret ettiği üzere doğru inanca bir şey ilave etmeliyiz ki, o bilgiye dönsün. İşte çoğu felsefeci için ilave etmemiz gereken bu şey, gerekçelendirmedir. Gerekçelendirme, duyu verileri, ampirik deliller, güvenilir nedensel süreçler ve hafıza olabilir. O halde bilgi; "gerekçelendirilmiş doğru inanç" olmalıdır.

Fakat öyle görülüyor ki bu üç parçalı bilgi tanımı da (gerekçelendirme, doğruluk ve inanç) şans faktörünü dışlayamama konusunda iki parçalı tanımı (doğruluk ve inanç) gibi başarısız. Bunu ilan edenlerden biri 1963 yılında yazdığı “Gerekçelendirilmiş Doğru İnanç Bilgi midir?” adlı ünlü makalesi ile Edmund Gettier'di. Gettier sonrası epistemologlar içselciler ve dışsalcılar denen iki kampa bölünerek 1970'lerden 2000'lere dek bilginin tanımı, analizi ve doğası ile meşgul oldular: Var olan bilgi tanımımız ya eksik ya fazla ya da yanlıştı ama kesinlikle doğru değildi. Bu 30 yıllık tartışmalarda ulaşılan sonuçlara göre bilgi;

  • doğru inançtır,
  • gerekçelendirilmiş doğru inançtır,
  • gerekçelendirilmiş doğru inanç + 4. koşul olarak ........ (erdem, teminat, güvenilir süreçler, nedensel süreçler, doğruluğu takip etme vesaire)'dir.

İçselciler ve Dışsalcılar

İçselciler zihne içkin süreçlerin bilgi tanımımızdaki şans faktörünü dışlamak için yeterli olduğunu iddia ediyordu. Onlara göre, bildiğimiz şeyin farkında olmalıydık ve bildiğimiz şey bizim için erişilebilir olmalıydı. Bu yaklaşıma göre epistemik gerekçelendirmeye zihne ait durumlar ve özellikler katkı sunar; gerekçelendirmedeki teminat şartının bilişsel olarak doğru inanca sahip kişinin zihninde (yani o kişiye ‘içsel’ koşullarda) hazır olarak bulunur. İçselcilik sık sık a priori bilgiye ve rasyonalistlerin felsefe tarihindeki argümanlarına benzer iddialara başvurmuşlardır (s. 68)

Dışsalcılar sözünü ettiğimiz zihne ait durum ve özellikleri, zihnin kendi iç mekanizmasının bizi yanıltabilmesi sebebiyle ret ederek zihinlerimize içsel olan çeşitli özellikleri dördüncü koşulu sağlayan unsurlar arasında kabul etmezler. Dışsalcılığın, ılımlı dışsalcılık (Goldman) ve radikal dışsalcılık (Quine, Rorty) olarak iki ana formülasyonu mevcuttur. Bunlardan ilki, gerekçelendirmenin inançların doğru bir şekilde nedensel olarak birbirine bağlanması ile oluştuğunu savunur. Bu görüşe, süreç/tarihsel güvenilircilik denmektedir. Gettier örneklerinde bahsettiğimiz gibi, öznenin inançları dış dünya ile nedensel ve doğru bir bağlantı kurarak gerekçelendirilebiliyorsa, bu doğru inançlar bilgi oluşturabilirler. Radikal dışsalcılık biçimi daha sonra doğallaştırılmış epistemoloji olarak anılacaktır.

Dışsalcılık dışsal faktörlere vurgu yaparak içselciliğin iddia ettiği farklındalık ve erişime açık olmanın önemli olduğunu ama tek başlarına yeterli olmadığını ve bizi zorunlu olarak bilgiye götürmediğini iddia eder. Yani onlara göre bilgilerimizin doğruluğundan emin olmamızı sağlayan unsurların ‘tamamı’ kişinin zihninde hazır bulunmaz. Dışsalcılar inançlarımızın güvenilir algısal veya nedensel süreçlerin veya olumsal durumların takip edilmesiyle ortaya koyulacağını düşünmüşlerdir. Bu dışsalcı teoriler grubu, "Nedensel Bilgi Teorisi", Doğruluğu Takip Teorisi" veya "Güvenilircilik" olarak anılmıştır.

Tanıklığa Başvurma

Bilgilerimizin önemli bir kısmı aslında tanıklık yoluyla elde edilir. Öğretmenimiz, arkadaşlarımız, gazeteler ve sosyal medya veya resmi kurumlar bize bilgileri beyan ederler. Hatta öyle ki bazen mahkemeler kurarak beyan yoluyla bilgiyi tanıklığa dönüştürürüz. Fakat kimi filozoflar tanıklığa dayalı bilginin yalnızca bilgi sağlama aracı olmadığını, aynı zamanda bunu kendi özgü bir tarzda da yaptığını düşünüyor (s. 82) Tanıklığa dayalı bilgiler aynı zamanda tüm tarihsel bilgilerimizin de tek ortaya çıkış yoludur gibi duruyor. Tanıklığın epistemik güvenilirliğine dair Locke'un sunduğu bir ölçütler listesi vardır:

  • Tanıkların sayısı,
  • Dürüstlükleri,
  • Yetenekleri,
  • Hangi amaçla bilgiyi naklettikleri,
  • Nakledilen şeyin içsel tutarlılığı ve bunu işitme koşullarımız,
  • Aksi yönde bir tanıklığın bulunup bulunmaması.

Bu listeden yüksek puan alan bir tanıklığa dayalı bilgiye güvenmemiz epey makul olabilir (s.84). Fakat tanıklığa dayalı bilgilerin hepsi güvenilir değildir, kimileri doğası gereği yanlıştır, kimileri çarpıtma ve propaganda içerir kimileri ise bize ulaşırken yolda hatalı bir hal alır. Çağdaş tanıklık kuramcılarının önde gelenlerinden olan Jennifer Lackey, tanıklığa dayalı bilgi üzerine bilgiyi bilen birinden alma koşuluna dair "insan zinciri" imgesine başvurur (s.92):

Size bir kova dolusu su verebilmem için, verecek dolu bir kova suyum olması gerek. Dahası size bir kova dolusu su verirsem değiş tokuşumuzun sonucu olarak -dökülenler bir kenara- şu anda sahip olduğunuz kova su dolu olacaktır. Buradaki "dökülmeler" ne söylediğimi tam duyamadığınız veya birinin size art niyetli iflah olmaz bir yalancı olduğumu söylemesi ve bu sebeple benden şüphe etmeniz gibi durumları içerebilir. Doğrudan tanıklığın hem klasik hem de çağdaş versiyonlarında, söylenenlerin doğruluğuna dair şüpheleriniz varsa konuşan kişi bilgiye sahip olsa ve şüpheleriniz mantıksız olsa bile, tanıklık yoluyla bilgi edinme mümkün olmayabilir.

Tanıklık meselesi bizi sosyal epistemoloji tartışmalarına bağlamaktadır. Hepimiz bir şekilde en azından bir epistemik topluluğun üyesiyizdir. İçinde bulunduğumuz bu epistemik topluluğun manevraları, motivasyonları veya başka türden davranış modelleri ile kendi epistemik yaşantımızda bir dizi pozisyon değişimi olur. Bunun örneklerini holigan bir taraftar topluluğunun mensubu olarak, bir partinin gençlik kolları üyesi olarak, bir şirketin çalışanı olarak veya bazen ise bir ailenin üyesi olarak deneyimlemek mümkün.

Dünyaya gözlerimizi açtığımızdan beri, belli bir kültür veya dünya görüşünün üyesi olmanın yanı sıra belli bir epistemik topluluğun da üyesi oluruz. Buradaki sorun şu ki, epistemik topluluklar yönlendirilmeye açıktır, topluluk ilişki içinde olduğu epistemik kaynaklardan (X, Instagram, Facebook vb) yanlış bilgiler edindiğinde bunu tanıklık yoluyla yayabilir ve bu da yanlış dünya görüşlerinin oluşmasına neden olabilir. Peki yanlış inançların epistemik topluluklarda dolaşımını engellemek adına epistemik otoriteler bize yardımcı olabilir mi?

Tüm Reklamları Kapat

Epistemik Otorite

Gelin şu önermeleri inceleyelim:

  • Önerme 1: “S, T tarafından G alanında doğruluk iddiasıyla bildirilen her önermeyi prensipte tanırsa o zaman T, S için G alanında epistemik bir otoriteye sahiptir.”
  • Önerme 2: “Her insan en azından bir alanda diğer insanlar için epistemik otorite olabilir.”

Eğer iki önerme de doğruysa; diş doktoru Bahar diş ağrısı konusunda, matematik öğretmeni Osman matematik sorularında, lokmacı Ayşe lokma yapımı konusunda ya da Celal Şengör jeoloji konusunda epistemik otorite olarak görülebilir.

Peki epistemik otoriteyi nasıl tanırız? Bir epistemik otoritenin şu türden özellikleri, yetenekleri veya eğilimleri vardır:

  • Kapsamlı/özelleşmiş eğitim ve deneyime sahip olma,
  • D
  • oğru veya yardımsever bir performans geçmişine sahip olma,
  • Y
  • üksek mesleki itibara veya yeterlilik belgelerine sahip olma,
  • Y
  • ayınlar veya ödüller gibi mesleki başarı emarelerine sahip olma,
  • K
  • endi alanları hakkında kolayca ve güvenle konuşabilme.

Fakat epistemik otoriteler bizi yanlış inançlardan korumak adına güvenilir bir tanıklık/beyan sunamayabilirler. Çünkü epistemik otoriteler,

Tüm Reklamları Kapat

  • Görüşlerini bazen değiştirirler.
  • Sınırlarını bazen aşarlar.
  • Birbirleriyle bazen fikir ayrılığındadırlar.

Ayrıca; d

  • oğrudan biz, epistemik otoriteye bazen direniriz.

Epistemik otoriteyi kim doğru bilgilendirecek sorusu da gündemdedir.

Bağlama Odaklanmak

Belki de bilgiyi alçak ve yüksek standartlara göre değişebilen bağlamlara göre kavramalıyız. Bilgi, bağlama duyarlı olabilir. Örneğin dış dünyanın gerçekliği söz konusu olduğunda, gündelik hayattaki düşük epistemik standartlarımıza göre "bir şeyi biliyor" olabiliriz, fakat kuşkucunun sahip olduğu yüksek epistemik standartlarımıza göre "bilmiyor" olmalıyızdır. Bu epistemolojik yaklaşım bilgi kavramının kendisinden çok bilgi atıfları üzerinde durur ve bağlamlara odaklanır.

Fakat tüm önermesel iddialarımız gerçekten de bağlamsal veya bağlama duyarlı mıdır? Örneğin Tanrı'nın varlığının bağlamsal olduğunu iddia eder miydiniz? Kimileri bunun yüksek standartta bir bağlama duyarlılık içerdiğini iddia eder ama düşük standartlara göre de bağlama duyarlı olabilir bu mesele. Kimileri için "Musa'nın uzun boylu olması" bağlamsal olabilir, yani kısa boylulara göre bu doğru iken uzun boylulara göre bu doğru olmayabilir ancak sol kolunuzda saat olması da bağlamsal mıdır? Düşük standartlar söz konusu olduğunda sol kolunuzda saat olduğunu biliyorken yüksek standartlar söz konusu olduğunda (kuşkuculuk) bunu bilmiyorsanız bu epistemik olarak tatmin edici midir? Kimileri bağlamcılığın bizi nihayetinde kuşkuculuğa götüreceğini iddia edebilir (s.106).

Tüm Reklamları Kapat

Bilmeyi Bilmek

Belki de en başından beri gözlerimizi bilişsel bilimlere, duyu verilerini anlamlandırmaya dair davranışsal psikoloji çalışmalarına ve deneysel felsefe denilen disipline çevirmeliydik. Örneğin yazımızın başında şans faktörü ile ilgili bilgi tanımı tartışmalarındaki Gettierci itirazları düşünün. Acaba Gettier örnekleri, yani şans faktörünün bilgi tanımımızdaki etkisine dair farklı kültürlerdeki ve cinsiyetteki insanlar veya felsefeciler aynı epistemik sezgiye mi sahip? (s.124) Bir çok açıdan dikkate değer bir mesele.

Bilgi, bir yönüyle sezgisel bir içeriğe sahiptir. Size "Mars'ın yüzeyinde yapılan seçimleri milliyetçiler kazandı" dersek, doğrudan sezgisel olarak bunun imkansız olduğunu ve yanlış bir iddia anlamına geldiğini söylersiniz. Bu uç bir örnek gibi görünebilir ama sandığımızdan daha geniş bir çeperdeki inançlarımızı çoğu zaman sezgilerimizle uyuşup uyuşmadığına göre kabul etmeye eğilimli oluruz. Sezgilerimiz hem biyolojik hem de çevresel içerimlere sahip olacağından ötürü hem içsel hem dışsal bir araştırma konusudur. Bu açıdan öznel ile nesnel, genetik ile çevresel, inanç ile doğruluk gibi ölçütleri de göz önüne alarak epistemik sezgiyi açıklamak için içselci ve dışsalcı teorileri tekrar başvururken çağdaş bilişsel bilimler ile deneysel felsefe gibi alanlardan da yardım alabiliriz.

Evrim Ağacı, sizlerin sayesinde bağımsız bir bilim iletişim platformu olmaya devam edecek!

Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...

O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...

O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.

Avantajlarımız
"Maddi Destekçi" Rozeti
Reklamsız Deneyim
%10 Daha Fazla UP Kazanımı
Özel İçeriklere Erişim
+5 Quiz Oluşturma Hakkı
Özel Profil Görünümü
+1 İçerik Boostlama Hakkı
ve Daha Fazlası İçin...
Aylık
Tek Sefer
Destek Ol
₺50/Aylık
Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
6
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu Makale Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 14/04/2025 10:29:00 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20006

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
T. Beyter, et al. Kitap Analizi: Bilgi (Jennifer Nagel). (9 Nisan 2025). Alındığı Tarih: 14 Nisan 2025. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/20006
Beyter, T., Alparslan, E. (2025, April 09). Kitap Analizi: Bilgi (Jennifer Nagel). Evrim Ağacı. Retrieved April 14, 2025. from https://evrimagaci.org/s/20006
T. Beyter, et al. “Kitap Analizi: Bilgi (Jennifer Nagel).” Edited by Eda Alparslan. Evrim Ağacı, 09 Apr. 2025, https://evrimagaci.org/s/20006.
Beyter, Taner. Alparslan, Eda. “Kitap Analizi: Bilgi (Jennifer Nagel).” Edited by Eda Alparslan. Evrim Ağacı, April 09, 2025. https://evrimagaci.org/s/20006.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close