Vücudumuzun farklı parçalarını, her gün farklı şekillerde kullanıyoruz. Ellerimiz bu yazıyı yazmayı sağlarken, gözlerimiz bu yazıyı okumayı sağlıyor. Ellerimize komutlar göndermek için omuriliğimiz hızlı bir otoban gibi sürekli elektrik sinyallerini bir aşağı, bir yukarı taşıyor. Karmakarışık vücudumuzun her bir parçasının, çok uzun bir evrimsel geçmişi var. Hepsi bir arada var olmadı; atasal yapılara gittiğimizde, ne kadar ilkel başlangıçların, kademeli olarak ne kadar karmaşık yapıları oluşturabildiğini görebiliyoruz.
Organlarımızın yapılarının, boyutlarının, özelliklerinin evrimsel süreçte ve bizler anne karnında gelişirken nasıl değiştiğini inceleyen bu araştırmalar, yaşama bakış açımızı değiştiriyor. Eskiden cevap verilemeyen "Bu organ nasıl oluştu, nereden geldi ve nasıl bu özellikleri kazandı?" sorularının cevabını, artık bilimsel olarak çok detaylı olarak verebiliyoruz. Bu, gelişim biyolojisi ve evrimsel biyolojinin, "evo-devo" (evrim ve gelişim) denen bir çatı altındaki işbirliği sayesinde mümkün oldu. Binlerce yıldır sorulan sorulara artık somut ve net cevaplar vermeyi başaran bu muhteşem sahadaki baş döndürücü keşiflerin bir kısmı da, Harvard Üniversitesi'nde araştırmalarını sürdürmekte olan Aysu Uygur tarafından yürütülüyor.