Jerry ve Marge Shelbee Çifti Sayısal Lotoyu Tekrar Tekrar Nasıl Alt Etti ve 26 Milyon Dolar Kazanabildi?
Gerald Selbee, bir gün iş yerinde sıkılıp Amerikan kahvaltılık gevrek endüstrisinin şifresini kırmıştı; çünkü bu, onun için eğlenceli bir zihinsel meydan okumaydı. Ne de olsa Selbee'nin işindeki çoğu şey eğlenceli değildi. Hem neden yapmasın? Sonuçta bunu yapabiliyordu. Selbee, etrafında sürekli bulmacalar gören biriydi. Diğer insanların ortada bir bulmaca olduğunu fark bile etmediği bulmacalar... Havada süzülen ve günlük şeylerin yüzeylerine yapışan küçük şifreler ve desenler...
Bu, 1966 yılında, Jerry'nin, Michigan'da Kellogg's için çalıştığı dönemdi. Dondurularak kurutulmuş gıdaların ve tahılların raf ömrünü uzatmak için kutular tasarlayan bir malzeme analistiydi. Jerry, şöyle soruyor:
Hiç, içinde folyo astar olan bir mısır gevreği aldınız mı? İşte bu, benim projelerimden biriydi.
Tahılların pişirildiği fabrikada çalışıyordu, kokular ofisine kadar geliyordu; önce hayvan yemi gibi bir aroma, sonrasındaysa tahıllar yuvarlanıp pul pul döküldükçe ve kurutuldukça yulaf ezmesi gibi bir koku... Masasının yanında, Kellogg'un rakipleri tarafından üretilen tahıl kutularından bir zula tutuyordu: General Mills'in Cheerios'u, Post'un Honeycomb'u ve diğerleri... Satış temsilcileri, bunları ülkenin dört bir yanından getirir, Jerry de fabrikanın laboratuarında bunları kurutur, ısıtır ve nem seviyelerini Froot Loops gibi bir Kellogg gevreğininkiyle karşılaştırarak, içindekileri tartardı. Çok ilginç bir iş değildi; ama Jerry'nin anne ve babası da fabrika işçisiydi: Babası bir hortum fabrikasında, annesi ise aynı Kellogg's fabrikasında çalışıyordu ve Jerry, el emeğinden şikayet edecek şekilde yetiştirilmemişti.
Bir gün Jerry, kendini bir General Mills kutusunun altına damgalanmış bir dizi harf ve rakamı incelerken buldu. Kellogg's ve Post gibi şirketler de kendi kutularını damgalıyorlardı; bu, genellikle bir tahılın üretim zamanı ve yeri ile raf ömrünün takip edilmesini sağlıyordu. Ancak General Mills'in rakamları, sanki gizli bir şifre gibi karışıktı. Jerry, bunları anlayıp anlayamayacağını merak ediyordu. Mağaza raflarında aynı yerlerde duran birkaç kutu General Mills ve Kellogg's gevreği bulduktan sonra, benzer neme sahip gevreklerin aynı zamanda pişirilmiş olması gerektiğini düşünerek, içeriklerini test etmeye karar verdi. Bir parça karalama kağıdına bir şeyler karalayarak, birkaç oran belirledi.
Birdenbire, bulmaca çözücülerin sisin arasından bir çözümün parladığını görmenin verdiği dopamin etkisini yaşadı: Herhangi bir General Mills mısır gevreği kutusunu tam olarak üretildiği fabrikaya, vardiyaya, tarihe ve saate kadar nasıl izleyebileceğini çözmüştü! Jerry, yıllar sonra bu anıyı kıkırdayarak, "Oldukça kolaydı!" diye hatırlayacaktı. Daha acımasız bir sektörde, bir rakibin ticari sırlarını kırmak, milyonlarca kâr sağlayabilirdi. Ancak bu, nihayetinde mısır gevreği işiydi. Rakibin üretim programını keşfetmek kimseyi zengin etmedi ve bu yüzden Jerry, bulgularını yöneticileriyle paylaştığında, keşfi yaygara koparılmadan yutuldu ve sindirildi.
O ise aldırmadı. Ona göre eğlenceli olan, bunu çözmekti. Dünyanın bu küçük parçasının nasıl çalıştığını anlamak... Diğer insanlara "gürültü" gibi gelen şeylerin içindeki kalıpları görme konusunda her zaman bir becerisi olmuştu. Jerry, çocukken disleksikti, okuma ödevlerini beceriksizce yapıyordu ve sekizinci sınıftaki standart bir teste girip de matematik problemlerini bir üniversite öğrencisi düzeyinde çözebildiğini gösterene kadar akademik yeteneklere sahip olduğunu fark etmemişti bile! Lise son sınıfta, yeşil gözlü ve zeki bir sınıf arkadaşı olan Marjorie isimli sevgilisi ile evlendi ve mezun olduktan sonra Kellogg's fabrikasında işçi olarak işe başladı. Ssonraki on yıl içinde altı çocuk yapıp ailelerini büyütünce, Jerry de bir dizi fabrika ve şirket işinde çalışmak zorunda kaldı: kanalizasyon arıtma tesisinde kimyager, ilaç satıcısı, bilgisayar operatörü, tahıl paketleme tasarımcısı ve sonunda vardiya müdürü...
Yine de entelektüel açıdan huzursuzdu ve şehirde "Cornflake Üniversitesi" olarak bilinen Kellogg Community College'da gece derslerine kaydoldu. Büyüyen bir çocuğun talepleri arasına zihinsel bir yaşam sıkıştırmak kolay değildi; bu yüzden Jerry, çocuklarını dünyanın çeşitli gizli katmanlarıyla ilgili takıntılarına davet etti: Mantarlara ilgi duymaya başladığında, onları ormanlarda kuzugöbeği mantarı avına götürdü; jeolojinin büyüsüne kapıldığında, Petoskey taşları adı verilen fosilleşmiş küreleri aramak için onları çakıl ocaklarına götürdü. En büyük oğlu Doug'ın liseye gittiği sıralarda Jerry, Doug'dan, topladığı bozuk paraları sayması için yardım istedi. İnsanların bozuk paralarını yuvarlayıp bankada bozdurduğunu bilen Jerry'nin aklına, bankanın açıp kontrol etmediğini umarak bu ruloları nominal değerinden satın almak gelmişti. Jerry'nin düşüncesine göre, belki de banka müşterileri yanlışlıkla normal paraların yanına bazı nadir ve değerli paraları da koymuşlardı. Baba oğul geceleri televizyonun karşısına geçip ruloları yırtarak bufalo nikelleri ve gümüş Mercury başlı on sentler aradılar ve bu emekleri sonucunda yaklaşık 6.000 dolar kazandılar. Doug daha sonra babasını şöyle anlatacaktı:
Neye atlarsa, ona yüzde yüz atlıyor. Sicim teorisi ve kara deliklerle ilgilenmeye başladı ve bir anda etrafınız Stephen Hawking kitaplarıyla doldu!
Yıllar geçtikçe Jerry, bir yığın diploma aldı: Kellogg'dan ön lisans diploması, Western Michigan Üniversitesi'nden matematik ve işletme alanında lisans diploması ve yine WMU'dan MBA diploması. Ayrıca matematik alanında yüksek lisans yapmaya başladı, ancak sonunda aile görevleri araya girdi ve ne yazık ki bitiremedi. O zaman bile sayılar hakkında düşünmekten kendini alamıyordu. Bir yıl, Marge ile birlikte ailelerine hediye bulmak için bir kütüphanedeki ikinci el kitap satışına gittiklerinde, Jerry'nin en çok satın aldığı şey, bir yığın üniversite matematik ders kitabıydı. Kızları Dawn nedenini sorduğunda, "Becerilerimi keskin tutmak için!" diye cevap verdi.
Belki de tüm bu nedenlerle Jerry'nin, 64 yaşındayken, kendini bulmacaların en çekicisi olan piyangoyu düşünürken bulması çok da yerindeydi. O sıralarda yeni emekli olmuş, Marge ile birlikte Evart adlı küçük bir kasabada yaşıyor ve zamanını nasıl değerlendireceğini düşünüyordu. Bir sabah, en sık gittiği marketteyken, eyalet tarafından düzenlenen yeni bir eyalet piyangosu oyununa ait bir broşür gözüne takıldı ve broşürlerden birini cebine attı. Daha sonra, mutfak masasında broşürü inceleyen Jerry, broşürde belirli sayı kombinasyonlarını seçerek belirli miktarlarda para kazanma olasılıklarının listelendiğini gördü.
İşte o zaman kafasına dank etti. Tam da orada, sayfadaki sayılarda bir kusur fark etti: Oyunun temel mekanizmasına işlenmiş, tıpkı mısır gevreği kutusundaki kodlar gibi garip ve şaşırtıcı bir desen... Sonunda Jerry ve Marge'ı milyoner yapacak, Boston Globe Spotlight muhabirinin soruşturmasını tetikleyecek, eyalet çapında bir siyasi skandala yol açacak ve Amerika'nın en sevilen "yasallaştırılmış kumar biçimi"nin kalbindeki birkaç ikiyüzlülükten daha fazlasını ortaya çıkaracak bir boşluk...
Jerry Shelbee, Cash Winfall'u Keşfediyor!
Evart, Michigan: 1.903 sakin, üç banka, bir McDonald's, Starbucks yok, Ana Cadde'de (İng: "Main Street") tek bir kırmızı ışık, yerel halkın sabahları kahve içtiği bir Subway/benzin istasyonu kombinasyonu, ahşap panelli duvarlara monte edilmiş doldurulmuş geyik kafaları olan bir lokanta... Tarihsel olarak General Motors ve Chrysler'e parça sağlayan iki fabrika tarafından ayakta tutulan bir otomobil endüstrisi kasabası... Dört ay kış ve bozuk, buzla kaplı yollar... İnsanlar, soğuğa ve ekonomiye katlanıp Cumhuriyetçilere oy veriyorlar... Yazın bir shuffleboard turnuvası ve "Dünyanın En Büyük Çekiçli Santur Buluşması" olarak lanse edilen bir müzik festivali düzenleniyor.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Başka bir deyişle, "mükemmel bir kasaba" - en azından Jerry ve Marge'a göre! 1984'te henüz Evart'a taşınmamışlarken Jerry, başkaları için çalışmaktan yorulduğuna ve kendi başına bir bakkal işletmek istediğine karar verdiğinde, tipik analitik yaklaşımıyla, Michigan'da satışa sunulan 32 "parti mağazası" ile ağırlıklı olarak sigara ve içki satan yerler hakkında veri toplamıştı. Mali geçmişlerini, kasabalarının demografik özelliklerini, çevre yollardaki trafik düzenini inceledi ve ailesini taşıyacağı yeri tam olarak buldu. Battle Creek'in 193 kilometre kuzeyindeki Evart, uzak ve soğuk olmasına rağmen, kasabanın otomobil fabrikaları sabit bir müşteri tabanı sağlıyordu ve kısaca "Köşe Dükkanı" (İng: "Corner Store") olarak adlandırılan mağaza, Ana Cadde'de bulunuyordu. O, Marge ve çocuklar, 2 kilometreden daha kısa bir mesafede, bir ormanın ve Muskegon Nehri'nin kenarında, beyaz kaplamalı iki katlı bir eve taşındılar.
Çok geçmeden herkes Selbee'leri tanımaya başladı. Yıllarca kendini "destekleyici ev kadını" rolüne adamış olan Marge, Jerry'ye dükkanda yardım etti. Devrilmiş bir ağacı motorlu testereyle temizleyebilen ve kalıpsız bir erkek takımını sıfırdan dikebilen pratik bir kadın olan Marge, kitaplarla ilgileniyor, rafları dolduruyor ve şeker gibi anlık ihtiyaçlara cevap veriyordu. Jerry ise satmak üzere içki ve sigara satın alıyordu. Sabah 7'de açtıkları dükkândan gece yarısına kadar çıkmazlardı, hatta Evart'ın tek bakkalının kapalı olduğu Noel sabahı bile dükkanlarını açmaktan geri durmadılar. Kasabadaki herkes Corner Store'a illaki uğrardı: fabrika işçileri, avukatlar, bankacılar - ve eğer Jerry bir müşteriyi ismiyle tanımıyorsa, onu mutlaka siparişinden tanırdı. Pall Mall ve Mountain Dew çok satardı. Altılı Strohs paketi de müdavimlerinden biriydi. Jerry, bira soğutucusunu akşam geç saatlerde buz çözücüye koyarsa, şişelerin sabaha kadar bir buz tabakası oluşturacağını ve bunun da onları gece vardiyasından çıkan fabrika işçileri için dayanılmaz hale getireceğini fark etti. Şöyle anlatıyor:
Aman Tanrım, buna bayıldılar. O dükkandan 40 yaşlarında bir sürü işçi çıktı. Ve 'Aman Tanrım, şehirdeki en soğuk bira' dediler. Onlara hiç söylemedim.
Jerry, dükkan bulmacasını bu şekilde çözmeye çalışırken ve sabit bir alandan son kuruşuna kadar kâr elde etmenin yollarını hayal ederken en mutlu olduğu zamandı. Örneğin, sigara şirketlerinin raf alanı için mağaza sahiplerine sigara fiyatlarında karton başına 2 dolar indirim yaparak ödeme yaptığını biliyordu. Jerry, sigaraları bu indirimli fiyattan toptan satın alır, sonra 1 dolar zam yapar ve indirimden yararlanamayan daha küçük perakendecilere satarsa, sigara toptancılarının fiyatını düşürebileceğini anladı. Bu sigara şirketleri için tam olarak adil değildi, ama tam olarak yasadışı da değildi.
Corner Store'u devraldıktan bir yıl sonra Jerry, Michigan eyalet piyangosu için bilet basan, yazar kasa büyüklüğünde bordo bir kutu olan bir piyango makinesi kurmayı düşündü. Makine, Evart'taki tek makineydi ve ilçedeki birkaç makineden biriydi. Haber çabuk yayıldı. Jerry, "Dükkânımıza gelen tüm müşterilerimiz oynardı, her biri!" diye hatırlıyor. Eskiden sadece "Altılı Strohs" olan o sadık müşteri, sonradan "Altılı Strohs ve 5 tane Hızlı Oyun" olarak anılmaya başlandı. Jerry, 16 ya da 18 farklı "hızlı oyun" sunuyor, satılan her biletten eyalet %6 komisyon ve mağazasında bozdurulan kazanan biletlerden %2 komisyon alıyordu. Yerel gazetelere ilan veriyor ve belirli bir oyunda satışlar düştüğünde, satılmayan biletleri alıp üzerlerine yepyeni bozuk paralar bantlıyordu. Müşterilerine "Bunlar şanslı olanlar!" diyor, onlar da biletleri satın alıyordu. Kısa süre sonra yılda 300.000 dolarlık piyango bileti satar ve bunun yaklaşık 20.000 dolarını kâr olarak cebe indirir hâle geldi (dükkânında bir müşterinin kazandığı en büyük ödülse 100.000 dolardı).
Bir "ahlaksızlık dükkanı" işletmelerine rağmen, Selbee'ler yeşilaycıydılar: Sigara ya da içki içmezlerdi. Jerry, yılda 1 kez, Noel gecesi tek 1 adet koyu bira içerdi. Marge ise, risk duygusundan hoşlanmadığı için piyangodan tamamen uzak dururdu. Jerry zaman zaman birkaç bilet alıyordu, ama ona göre piyango, sadece düzeni olan bir fenomen, matematiğin aracılık ettiği bir dizi kural ve bir pazar yeri olarak ilginçti. Ancak makine o kadar başarılı oldu ki, Marge'la birlikte dükkâna küçük bir ek bina inşa edebildiler ve işlerin özellikle canlı olduğu haftalık çekiliş günlerinde makineyi çalıştırması için fazladan bir tezgâhtar tuttular. Sonunda elde ettikleri kâr, hepsi de ileri dereceler kazanan altı çocuklarının eğitim masraflarının karşılanmasına yardımcı oldu. Jerry, "Bedava para gibiydi!" diyor.
Ve bu, 15 yıldan fazla bir süre böyle devam etti. Dükkan açılır, güneş doğar, güneş batar, dükkan kapanırdı. Sigara, içki, bilet, bilet, bilet. Selbee'nin çocukları büyüdü, evden ayrıldı ve kendi ailelerini kurdular. Sonunda, 2000 yılında, Jerry ve Marge emekli olma zamanının geldiğine karar verdiler. Jerry her gün saat 6'da kahve içmek ve Detroit News okumak için Subway/gaz istasyonunda takılmaya başladı. Bazen Corner Store'a da uğruyor, yeni sahipleriyle sohbet ederek nasıl geçindiklerini öğreniyordu.
Jerry, 2003 yılında Corner Store'daki bu sabahlardan birinde, yeni piyango oyununun broşürünü gördü. On binlerce saatini eski müşterilerinin talihlerini değiştirebilecek bir fırsat için umutlanmalarını izleyerek geçirmiş olmasına rağmen, piyangonun şansa bağlı olduğuna inanmaktan daha iyisini biliyordu. Şöyle söylüyor:
İnsanlar bunun şans olduğunu düşünmeye şartlanmışlar. Oyunların yapısına bakmıyorlar.
Bu özel oyunun adı Winfall'du. Bir bilet 1 dolardı. 1'den 49'a kadar altı sayı seçiyordunuz ve Michigan Piyangosu, altı sayı çekiyordu. Altı doğru tahmin size en az 2 milyon dolar ve genellikle daha yüksek olması garanti edilen ikramiyeyi kazandırıyordu. Altı sayıdan beşini, dördünü, üçünü ya da ikisini doğru tahmin ederseniz daha düşük miktarlar kazanıyordunuz.
Jerry'nin ilgisini çeken şeyse, oyunun "roll-down" olarak bilinen, alışılmadık detayıydı: Bir süre kimse ikramiyeyi kazanamazsa ve ikramiye 5 milyon doların üzerine çıkarsa, bir sonraki çekilişte (altı sayıyı bilen olmadığı sürece) büyük ikramiye, daha az sayıda bilen biletlere dağıtılacak şekilde devrediyordu. Tıpkı bir çeşmedeki en yüksek leğenden alt leğenlere akan su gibi... Diğer eyaletlerde de devreden ikramiye sunan piyango oyunları vardı, ancak hiçbiri Winfall'unki gibi yapılandırılmamıştı. Her altı haftada bir devretme gerçekleşiyordu ve Michigan Piyangosu tarafından önceden duyurulan bu olay, büyük bir olaydı. Bir "pazarlama kancası" olarak görülen bu anons, bahisçileri oyuna çekmenin bir yoluydu ve tabii ki oyuncular, büyük ikramiyeden bir parça kapma umuduyla, devretme haftalarında bahislerini artırırlardı.
Broşür, çeşitli doğru tahminlerin oranlarını listeliyordu. Jerry, bir çekilişte altı sayıdan üçünü bilme şansının 54'te 1 olduğunu ve 5 dolar kazanacağını, dört sayıyı bilme şansının ise 1.500'de 1 olduğunu ve 100 dolar kazanacağını gördü. Tam da o noktada, biraz zihinsel aritmetik yaparak fark ettiği şey, o hafta hiçbir oyuncu altı sayıyı da tutturmadığı sürece, çekilişe kadar bekleyen bir oyuncunun ortalama olarak kaybettiğinden daha fazlasını kazanacağıydı. Büyük ikramiye devrederken, kazanan her üç sayı kombinasyonu oyuncunun cebine 5 dolar yerine 50 dolar koyacak ve dört sayı kazananlar 100 dolar yerine 1.000 dolar para ödülü ödeyecekti ve birdenbire olasılıklar sizin lehinize olacaktı. Jerry, eğer kimse büyük ikramiyeyi kazanmazsa, 1 dolarlık bir piyango biletinin istatistiksel olarak 1 dolardan daha değerli olduğunu fark etti! O günleri şöyle hatırlıyor:
Sadece çarpım yaptım. Ve sonra dedim ki: 'Lanet olsun, burada pozitif bir getiri var!'
Sayısal Loto Büyücüsü Doğuyor!
Bir Amerikan eğlencesi olarak piyango, kiliselerin, üniversitelerin ve Kongre'nin halka piyango bileti sattığı, satışlardan pay aldığı ve bu fonları yollar, okullar, kiliseler ya da ordu yoluyla topluma geri aktardığı Koloni dönemine kadar uzanmaktadır. Bu, piyangonun temel sözleşmesidir: Oyuncu "enayi bahsi" denen, zengin olmak için fevkalade küçük bir şansı kabul eder ve organizatör de oyuncunun parasını kabul eder ve bu parayla sosyal olarak yapıcı bir şey yapar.
Piyangolar, oyuncular arasında her zaman popüler olmuştur. Psikolojik araştırmalar bunu çeşitli olumsuz ya da çaresiz nedenlerle yaptığımızı göstermektedir: yoksulluktan kaçma arzusu, reklamların zorlaması, kumar bağımlılığı, olasılıklar konusundaki cehalet... Yine de bunun eğlenceli bir yanı da vardır: İhtimallerin saçma olduğunu ve hükümetin her zaman kazanan kumarhane olduğunu bir düzeyde anlasak bile, yine de oynuyoruz, çünkü yanılsamadan, oyunla birlikte gelen o risk ve umut dalgasından hoşlanıyoruz.
Piyangoya olan bu talep, onu Amerika'da ölümsüz kılmış, belirli çağlarda saklanıp uyuyan ama her zaman hayata dönen vampir bir kurum haline getirmiştir. 1762'de Pennsylvania'daki kanun yapıcılar, fakirlerin zenginlerden daha fazla bilet aldığını fark ettiler ve piyangonun fakirler üzerinde bir tür vergi işlevi gördüğünü savundular. Bu "yaramaz ve yasadışı oyunların" operatörlerini, "birçok yoksul ailenin mahvolmasına ve yoksullaşmasına" neden oldukları için para cezasına çarptırdılar. 19'uncu yüzyılın sonlarına doğru, Louisiana'daki bir yolsuzluk skandalının ardından (suç örgütleri seçilmiş yetkililere rüşvet vererek eyalet piyangosunun kontrolünü ele geçirdi) birçok eyalet piyangoları tamamen yasakladı. Ancak Amerikalılar, bu oyunu yeraltında oynamaya devam ettiler; aksi takdirde kamu kasasına akacak olan parayı bahisçiler hortumladılar ve 1964'te New Hampshire, 70 yıldan sonra kıta Amerikası'ndaki ilk yasal, devlet destekli piyangoyu başlattığında, diğer eyaletler de kısa sürede onu takip etti.
Bugün 44 eyalet, Washington, D.C., ABD Virgin Adaları ve Porto Riko kendi piyangolarını yönetmektedir; ayrıca Çok Eyaletli Piyango Birliği adlı, kar amacı gütmeyen bir kuruluş tarafından kontrol edilen "Mega Millions" ve "Powerball" ikramiyeleri için işbirliği yapmaktadırlar. Modern piyango endüstrisi son derece karmaşıktır ve bilgisayarlar yardımıyla tasarlanan ve yönetilen bir dizi ürün sunmaktadır (çekilişli nakit oyunlar, anında kazı kazan oyunları, video piyango oyunları, keno, vb.) ve tüm bu biletlerin satışları yıllık şaşırtıcı bir rakama ulaşmaktadır: 80 milyar dolar! Karşılaştırma yapmak gerekirse, ABD film endüstrisinin tamamı sadece 11 milyar dolarlık bilet satmaktadır.
Ödemelere gelince: 50 milyar dolardan fazla ödül oyunculara giderken, 22 milyar dolar eğitim, yaşlılara yardım, arazi koruma, gazi desteği ve emeklilik fonları gibi kamu programlarına akıyor. İşte bu yüzden piyangoların çok fazla siyasi düşmanı yok: para, her iki partiden seçilmiş yetkililer için de karşı koyulması imkansız bir şey. Aynı zamanda, piyango güçlendikçe, ona karşı olan temel argüman da güçlendi: piyangonun gerici olduğu, yoksullardan alıp zenginlere verdiği inancı... Journal of Gambling Studies'de 2011 yılında yapılan bir inceleme, yoksulların "piyangonun hala önde gelen patronları" olduğu sonucuna varmıştır; Buffalo'daki New York Eyalet Üniversitesi tarafından 2012 yılında yapılan bir başka çalışma, erkeklerin, siyahların, Amerikan yerlilerinin ve dezavantajlı mahallelerde yaşayanların oyunu diğerlerine göre daha yüksek oranlarda oynadığını ortaya koymuştur. Son 40 yılda piyango, Amerikan vergi yükünün zenginlerden uzaklaşmasında kilit bir rol oynamıştır; eyaletler için piyango yoluyla para toplamak, kurumlar vergisi ya da emlak vergisi gibi daha ilerici yöntemlerle para toplamaktan politik olarak çok daha kolaydır. Amerikan vergi kanunundaki eşitsizlikler üzerine yaptığı çalışmalarla Pulitzer kazanan araştırmacı muhabir David Cay Johnston'a göre, 2009 yılında 11 eyalet, piyangodan, kurumlar vergisinden elde ettiklerinden daha fazla gelir elde etti.
Jerry, mutfak masasında bunların hiçbirini düşünmüyordu. Piyango oynadığını Marge'dan nasıl saklayacağını düşünüyordu. Marge, her zaman ilişkide pragmatik olan taraf olmuştu: Belirsizlikten hoşlanmıyor ve girişimci beyin fırtınaları yerine, eski moda el emeğine değer veriyordu. Şimdi bile, emekliliğinde rahatlamakta zorlanıyordu: Kocası televizyonda bilim programları izlerken, o sık sık ahırı boyarken ya da bahçede devrilmiş bir ağacı taşırken bulunabilirdi.
Jerry, Marge'ın soruları olacağını biliyordu ve bu sorulara kurşun geçirmez cevapları olmayabilirdi. Rakamlara, kendisi de pek inanmıyordu. Eyalet piyangosundaki yüzlerce çalışanın, Jerry'nin birkaç dakika içinde bulabileceği kadar bariz bir matematik açığını gözden kaçırmış olması ne kadar olasıydı? Bu kadar kolay olabilir miydi? Teorisini gizlice test etmeye karar verdi, önce bir kalem ve sarı bir bloknotla oyunun simülasyonunu yaptı. Bir hafta boyunca numaraları seçti, çekilişi bekledi ve teorik kazancını saydı. Kağıt üzerinde, para kazanmıştı!
Winfall ikramiyesi bir sonraki sefer 5 milyon doların üzerine çıktığında ve eyalet ikramiyenin düşeceğini açıkladığında, Jerry kimsenin kendisine soru sormaması için Evart'ın 75 kilometre kuzeybatısındaki Mesick'te bir markete gitti. Makinenin başında durarak, bilgisayarın kendisi için tüm numaraları seçmesine izin vererek 2.200 dolar harcadı. Birkaç gün sonra, piyango altı kazanan numarayı çektikten sonra, Jerry 2.200 biletini sıraladı ve tüm iki, üç ve dört sayı eşleşmelerini daire içine aldı (beş sayı eşleşmesi yoktu). Kazancının toplamı 2,150 dolardı. Yani biletler için harcadığından, biraz daha azdı. Kaybetmişti!
Özgüvensiz biri, tam da burada pes edebilirdi. Ama Jerry, bunun sadece kötü şans olduğunu düşündü. İhtimaller sadece ihtimaldir, garanti değildir. Bir parayı altı kez atarsanız, üç yazı ve üç tura gelme olasılığınız daha yüksek olsa bile, altı kez tura gelebilir. Ama 5.000 kez çevirirseniz 2.500 yazı ve 2.500 turaya yaklaşırsınız. Jerry, hatasını hemen fark etti: Çok az parayla oynamıştı. Kendi sonuçlarını istatistiksel olasılıklarla uyumlu hale getirmek için daha fazla piyango bileti alması gerekiyordu.
Bu, kumar deneyimi olmayan bir adam için rahatsız edici bir adımdı; ama şimdi durursa, teorisinin doğru olup olmadığını asla bilemeyecekti. Bir sonraki devreden hafta Mesick'e döndü ve daha büyük bir bahse girerek 3.400 dolarlık Winfall bileti satın aldı. 3.400 bileti elle tasnif etmek saatler sürdü ve gözlerini yordu; ama Jerry, Marge onu fark etmesin diye hepsini markette saydı. Bu kez 6,300 dolar kazandı. Bu, etkileyici bir %46 kâr marjı demekti! Cesaretini toplayarak bir sonraki 8.000 dolarlık bahiste daha da fazla oynadı ve %49'luk bir marjla, 15.700 dolar kazandı!
Selbee'ler daha sonra bazı arkadaşlarıyla Alabama'daki bir eyalet parkında kamp yapmak üzere tatile çıktılar ve bir akşam kamp ateşinin başında otururken, Jerry karısına sırrını açıklamaya karar verdi: Piyango oynuyordu! Daha önemlisi, nasıl kazanacağını biliyordu. Bir sistemi vardı. Şimdiden beş haneli rakamlar kazanmıştı.
Marge, tepki vermedi. Alacakaranlıkta kütükler çatırdadı. Uzun bir süre, kocasının sözlerini düşündü. Sonra, nihayet gülümsedi. Kocasının yıllar boyunca pek çok farklı bulmacayı çözdüğünü görmüştü. Kesinlikle bunu tekrar yapabilecek kapasitedeydi. Ve 15.700 dolara kim itiraz edebilirdi ki? Marge, şöyle hatırlıyor:
İşe yarayacağını biliyordum. İşe yarayacağını biliyordum!
Selbee'ler, Hobiyi Şirkete Dönüştürüyor!
Amerikalı soygun ustası Willie Sutton'ın banka soymasının nedeninin, paranın orada durması olduğu söylenir. Piyango, duvarları çelikten değil de matematikten yapılmış bir banka kasası gibidir; onu kırmak her babayiğidin harcı değildir. Yine de şaşırtıcı sayıda Amerikalı bunu başarmıştır.
Columbia Journalism Review tarafından 2017 yılında yapılan bir araştırma, piyango sonuçlarında sadece şansla açıklanması zor olan yaygın anormallikler buldu. CJR'nin analizine göre, yaklaşık 1.700 Amerikalı, son yedi yılda en az 50 kez 600$ veya daha fazla kazanan biletler seçtiler. Ülkenin en sık kazanan talihlisi, toplamda 18 milyon doları aşan 10.000'den fazla bilet satın alan Clarance W. Jones adlı 79 yaşındaki Massachusetts'li bir adamdı.
Bazı piyango yetkililerinin tahmin ettiği gibi, bu inanılmaz derecede şanslı kişilerden birkaçının, geliri bildirmek istemeyen başkaları adına bilet bozduruyor olması mümkündür. Oyuncuların piyango çalışanlarıyla işbirliği yaparak oyunu içeriden hileli hale getirdikleri vakalar da mevcuttur; 2017'nin Ağustos ayında, çok eyaletli bir piyango birliğinin yöneticisi, bilgisayar programlama becerilerini kullanarak Colorado, Iowa, Kansas, Oklahoma ve Wisconsin'deki ikramiyelere hile karıştırıp kendisine ve kardeşine 2,2 milyon dolar aktarmasının ardından, 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Ancak Jerry Selbee gibi matematik dehalarının piyango yetkililerinin henüz fark etmediği açıkları bulup kullanması da mümkündür. 2011 yılında Harper's dergisi, Teksas piyangosunda dört kez milyonlarca dolarlık ikramiye kazanan "Dünyanın En Şanslı Kadını" Joan Ginther hakkında bir makale yazdı. Doktoralı bir istatistikçi olarak mesleki geçmişi, Ginther'in Teksas'ın sisteminde bir anormallik keşfettiğine dair şüpheler uyandırdı. Benzer bir şekilde, Mohan Srivastava adlı Stanford ve MIT eğitimli bir istatistikçi, 2003 yılında Kanada'da belirli türdeki kazı kazan biletlerindeki kalıpları tahmin edebildiğini ve zamanın yaklaşık %90'ında ödül kazanabildiğini kanıtladı. Srivastava, açığı bulur bulmaz yetkilileri uyardı. Daha sonra Wired'dan bir muhabire yaptığı açıklamada, eğer bu açığı kullanabilseydi kullanacağını, ama bunun için zaman harcamaya değmeyeceğini hesapladığını söyledi. Biletleri toplu olarak satın almak, kazananları saymak, ödüller için kullanmak, vergi formlarını doldurmak çok fazla saat alacaktı. Zaten tam zamanlı bir işi vardı.
Jerry'nin aklına Michigan Piyangosu'nu Winfall'un istismara açık olduğu konusunda uyarmak hiç gelmedi. Tek bildiği, eyaletin bu açığın çoktan farkına varmış olduğuydu. Belki de bu kusur, oyuncuları piyango biletlerine çok para harcamaya teşvik etmek için kasten yapılmıştı, çünkü eyalet, satılan her biletten yaklaşık 35 sent pay alıyordu. (Jerry'nin oynamaya başladığı 2003 yılında eyalet piyangosu 1.68 milyar dolarlık bilet satmış ve bu gelirin 586 milyon dolarını ilkokul, ortaokul ve lise seviyesinde kamu eğitimini desteklemek için bir eyalet fonuna göndermişti). Jerry'nin görüşüne göre, belirli uygun anlarda büyük miktarlarda bilet satın alırsa, oyunu manipüle etmiş olmaz; oynanması gerektiği gibi oynamış olurdu. Biletlerinin kazanma şansı herkesinkiyle aynı olacaktı. Sadece onlardan çok daha fazla satın alıyor olacaktı.
Ve Srivastava'nın aksine, o ve Marge, angarya işleri yapmaya istekliydiler - ki sonradan ortaya çıktığı üzere bu, hiç de küçük bir iş değildi. Marketlerdeki piyango terminalleri bir seferde sadece 10 kâğıt basabiliyordu ve her kâğıtta 10 satıra kadar sayı yer alıyordu (satır başına 1 dolar); bu da Winfall'a 100.000 dolar yatırmak istediğinizde saatlerce makinenin başında durup makinenin 10.000 bilet basmasını beklemeniz gerektiği anlamına geliyordu: Satın alma işlemini kodlayın. "Yazdır" düğmesine basın. En az bir dakika boyunca 10 fişin çıkmasını bekleyin. Bir sonraki satın alma işlemini kodlayın. "Yazdır" düğmesine basın. Tekrar bekleyin. Jerry ve Marge, kasabadaki tüm market sahiplerini tanıyorlardı, bu yüzden sabahları bilet basmak için geldiklerinde kimse onlara zorluk çıkarmadı. Müşteriler bu mütevazı çiftin neden birdenbire kumar saplantısı geliştirdiğini merak etseler de sormazlardı. Bazen biletler sıkışıyor ya da kartuşların mürekkebi bitiyordu. Jerry, "Sadece orada durmanız gerekiyor." diye anlatıyor.
Selbee'ler biletlerini 5.000 dolarlık yığınlar halinde istifliyor, lastik bantlarla demet haline getiriyor ve her çekilişten sonra oturma odalarında televizyonun önünde toplanarak onlarca, hatta yüz binlerce bileti ayıklıyor, değerlerine göre (sıfır doğru sayı, iki, üç, dört, beş) yığınlara ayırıyorlardı. Tüm biletleri saydıktan sonra, hiçbir şeyi atlamadıklarından emin olmak için tekrar sayıyorlardı. Eğer kumanda Jerry'deyse golf ya da History Channel, Marge'da ise HGTV'deki "House Hunters" programını izliyorlardı. Kızları Dawn, o günleri şöyle hatırlıyor:
Son derece sıkıcı ve bunaltıcı görünüyordu ama onlar bu şekilde bakmadılar. Zihinlerini eğittiler. Kelimenin tam anlamıyla, bir tanesini alırlar, bakarlar, bırakırlardı. Birini alır, diğerini bırakırlardı.
Dawn, onlara yardım etmeye çalıştı; ama anne-babasının hızına asla yetişemedi: Onun tamamladığı her bilet için, Jerry ya da Marge 10 tane doğrulayabiliyordu. Başlangıçta çocukları, Jerry'nin yeni tutkusunu anlamadı. Dawn, şöyle anlatıyor:
Onun deli olduğunu düşündüm. Size açıklamaya başladığında, gözleri parıldıyordu.
Oğulları Doug da buna bir anlam veremiyordu:
Her zaman bunun sadece altıncı sınıf matematiği olduğunu söylerdi. Ben de 'Evet, altıncı sınıfta matematikten kaç aldığımı gördün mü?' derdim.
Jerry ve Marge, yaptıkları işten keyif aldıkları konusunda ısrarcıydılar. Zamanları vardı. Bu bir oyundu. Marge, el emeğini bile seviyor gibiydi. İki "roll-down" arasındaki haftalarda, giderek sabırsızlanıyorlardı.
Ve iyi talihlerini paylaşmaktan da mutluluk duyuyorlardı. Diğer eyaletlerdeki piyangolar gibi Michigan Piyangosu da büyük bahis gruplarını memnuniyetle karşılıyordu; ne de olsa ne kadar çok kişi oynarsa, eyaletin de o kadar çok parası oluyordu. Jerry, ofis havuzlarının ve diğer büyük bahisçilerin bireyler yerine şirketler olarak oynamalarına izin verildiğini gördü ve ona eyaletin grupları büyük bahisler için Winfall oynamaya davet ettiğini düşündü. Böylece 2003 yazında, yani Jerry ilk biletlerini aldıktan yaklaşık altı ay sonra, Selbee'ler altı çocuklarına oyuna katılmak isteyip istemediklerini sordular. Çocuklar, Jerry'nin bahse girmesi için değişen miktarlarda para yatırdılar; birlikte ilk denemelerinde aile 18.000 dolar yatırdı ve başka bir oyuncu altı rakamlı ikramiyeyi tutturduğu için paranın çoğunu kaybetti. Jerry, bunun sadece kötü şans olduğu konusunda ısrar edince, Marge ve çocuklar ona inanmaya karar verdiler. Paralarını tekrar riske atmasına izin verdiler ve iki oyun daha oynadıktan sonra herkes kâra geçti.
O Haziran, Jerry grubu yönetmek için bir şirket kurdu. Şirkete GS Investment Strategies LLC gibi kasıtlı olarak sıkıcı bir isim verdi ve tanesi 500 dolardan önce çocuklara, sonra da Evart'taki arkadaşlarına ve meslektaşlarına hisse satmaya başladı. Jerry, sonunda listeyi bir eyalet polisi, bir şartlı tahliye memuru, bir banka başkan yardımcısı, üç avukat ve hatta Steve Wood adında sigara içen cızırtılı bir sese sahip uzun süredir buralı olan kişisel muhasebecisi de dahil olmak üzere 25 üyeye genişletecekti. Jerry, Wood'un şehir merkezindeki vitrinli ofisini ziyaret eder, "Açık" yazan tabelasını "Kapalı" olarak çevirir ve grubun nasıl yönetileceği konusunda ondan tavsiye alırdı.
Şirketin hiçbir malvarlığı yoktu. Jerry'nin bodrumunda tuttuğu bir dizi kalın üç halkalı klasörde, üyeler, hisseler, bahis haftalarında yatırılan miktarlar, sonraki kazançlar ve kayıplar, kârlar ve ödenen vergiler hakkında bir yığın bilgi sadece kağıt üzerinde vardı. Hiçbir şey satmayan, hiçbir şey yaratmayan, envanteri ve maaş bordrosu olmayan bir Amerikan şirketiydi. Tek ve yegane işi piyango oynamaktı.
Ve işler iyiydi. 2005 baharında GS Investment Strategies LLC, 12 farklı haftada Winfall oynamıştı ve bahislerin büyüklüğü kazançlarla birlikte artıyordu. Önce 40.000 dolar kâr. Sonra 80.000 dolar. Sonra 160.000 dolar. Marge, kendi payını bir tasarruf hesabına yatırdı. Jerry yeni bir kamyon, bir Ford F350 ve arkasına takılan bir kamp römorku satın aldı. Ayrıca ailesini gelecekteki herhangi bir felaketten korumak umuduyla enflasyona karşı bir önlem olarak ABD Darphanesi'nden madeni paralar almaya başladı. Sonunda beş kasayı gümüş ve altın sikkelerle doldurdu.
Ardından, Mayıs 2005'te Michigan Piyangosu, hiçbir uyarıda bulunmadan oyunu sonlandırmaya karar verdi ve WinFall yerine, yerine "Classic Lotto 47" adında yeni bir oyunu piyasaya sürdüler. Yetkililer, gerekçe olarak Winfall biletlerinin satışlarının azalmasını gösterdiler. Jerry, kırılmıştı. Sevdiği bir şey bulmuştu, günlerini düzene sokacak, yapıcı ve ödüllendirici hissettiren ve kimseye zarar vermeyen bir şey. Durmak istemiyordu. Şöyle anlatıyor:
Şunu anlamalısınız: Ben, 68 yaşındaydım. Bu, bana bir amaç duygusu verdi.
Marge da dahil olmak üzere, diğer oyuncu arkadaşları da hayal kırıklığına uğramıştı. Marge, şöyle hatırlıyor:
Özellikle kış aylarında yapacak bir şeylerim olmasını seviyordum.
Ertesi ay, Jerry piyango grubunun bir üyesinden bir e-posta aldı. Paw Paw Township'teki bir Minute Maid meyve suyu fabrikasında fabrika müdürü olan oyuncu, Massachusetts'in Cash WinFall adlı yepyeni bir piyango oyununu tanıttığını fark etmişti. Bu oyun ile artık kullanılmayan Michigan oyunu arasında birkaç fark vardı: Cash WinFall bileti 1 dolar yerine 2 dolardı; 1'den 49'a kadar yerine 1'den 46'ya kadar altı sayı seçiyordunuz ve büyük ikramiye 5 milyon dolar yerine 2 milyon dolara ulaştığında devrediyordu. Ama bunun dışında her şey aynı görünüyordu. "Sence bunu oynayabilir miyiz?" diye sordu fabrika müdürü.
Jerry birkaç hızlı kağıt-kalem hesabı yaptı. İhtimaller iyiydi. Lojistiği merak ediyordu: Piyango biletlerinin şahsen satın alınması gerekiyordu ve Massachusetts'in batı ucu Evart'tan 1120 küsür kilometre uzaktaydı. Massachusetts'teki mağaza sahipleriyle de hiçbir bağlantısı yoktu. Marge'la birlikte saatlerce bir yerde durup bilet üstüne bilet basmalarına kim izin verirdi ki?
Yine de dayanamadı. Jerry, fabrika müdürüne e-posta göndererek eyalette parti mağazası işleten birini tanıyıp tanımadığını sordu. Oyuncu, ona bir isim verdi: Paul Mardas, Massachusetts'in batı sınırından yaklaşık 80 kilometre uzaklıktaki Sunderland'de, Billy's Beverages'ın sahibiydi. Havaalanlarından hoşlanmayan Jerry, Ağustos 2005'te bir gün gri Ford Five Hundred'ına atladı ve 12 saatlik Doğu Yakası yolculuğuna başladı. Bilmediği şey, kumar kariyerinde ilk kez bazı acımasız düşmanlarla karşılaşmak üzere olduğuydu.
Başkaları da Büyük Oynuyor!
Yedi ay kadar önce, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (kısaca "MIT") James Harvey adında bir öğrenci, yurttaki kapıları çalıyor ve insanları kişisel iki projesi için heyecanlandırmaya çalışıyordu: Biri, bir Super Bowl partisiydi. O sene New England Patriots, arka arkaya şampiyonluk peşindeydi. Diğeri ise, başlatmak istediği bir piyango bahis havuzuydu.
Random Hall olarak bilinen dört katlı yurt binası bilgisayar bilimleri ve mühendislik bölümleriyle doluydu. Bodrum katında özel bir laboratuvar ve yurdun çamaşır makineleri ve banyolarının ne zaman kullanıldığını takip eden öğrenci kodlu bir web sitesi vardı. Harvey'in Super Bowl partisi Random Hall'da pek ilgi görmedi ama insanlar, onun piyango fikrine ilgi gösterdi. Matematik bölümü son sınıf öğrencisi olan Harvey, bağımsız bir çalışma projesi için piyango oyunlarını araştırıyor, popüler çok eyaletli oyunlar Powerball ve MegaMillions'ı karşılaştırarak hangisinin oyunculara daha iyi kazanma şansı sunduğunu görüyordu. Cash WinFall da dahil olmak üzere farklı eyalet oyunlarını da analiz etmişti ve oyunun kusurunu fark etmesi uzun sürmemişti: Devir haftasında, 2 dolarlık bir piyango bileti, matematiksel olarak 2 dolardan daha değerliydi.
Birkaç gün içinde Harvey, her biri 20 dolar olmak üzere toplam 1.000 dolar vererek 7 Şubat çekilişi için 500 Cash WinFall bileti almaya yetecek kadar para toplayan 50 kişiyi işe aldı. Patriots, 6 Şubat'ta Super Bowl'u kazandı ve ertesi gün MIT grubu 2.000 dolar kârla 3.000 doları evine götürdü.
İlginçtir ki o gün Cash WinFall'u yüksek bahislerle oynayanlar sadece MIT öğrencileri değildi. Boston Üniversitesi'nde biyomedikal araştırmacısı olan Ying Zhang da arkadaşlarıyla piyangonun doğası hakkında yaptığı bir tartışmanın ardından kusuru keşfetmişti. Bunun istismar amaçlı olduğuna inanan Zhang, görüşünü desteklemek için Massachusetts Eyalet Piyangosu'nu araştırmıştı. Sonra Cash WinFall'daki hatayı buldu ve Amerika'da sık sık olduğu gibi, kapitalizme şüpheyle yaklaşan biri olmasına rağmen, bir kapitaliste dönüştü. Zhangü arkadaşlarını oynamaya teşvik etti ve kendi bahis kulübü olan Doctor Zhang Lottery Club Limited Partnership'i kurdu. Grubu her hafta 300.000 ila 500.000 dolar arasında bahis oynamaya başladı ve sonunda Zhang, tam zamanlı olarak piyangoya odaklanmak için biyomedikal araştırmacı olarak çalıştığı işinden ayrıldı. Boston'un Quincy banliyösündeki evinin yakınındaki bir marketten toplu halde bilet satın aldı ve kaybettiği biletleri tavan arasındaki kutularda, ağırlıkları tavanı çatlatana kadar sakladı.
Zhang, oyunu ne kadar enerjik oynarsa oynasın, MIT'deki yeni yetme piyango patronlarıyla boy ölçüşemiyordu. İlk çekilişten sonra Harvey, bazıları önemli kaynaklara sahip profesörler olmak üzere 40 ila 50 düzenli oyuncu topladı ve sınıf arkadaşı Yuran Lu'yu grubu yönetmeye yardımcı olması için işe aldı. Lu, elektrik mühendisliği, bilgisayar bilimleri ve matematik bölümlerinde okuyan, "yaramaz" biriydi: Bir keresinde güvenlik konusunda kendisini haklı çıkarmak için öğrencilerden ve profesörlerden oluşan 620 kişilik bir grubun şifrelerini çalmıştı. Şimdi de Harvey'in yurtlarından adını alan bir şekilde, Random Strategies LLC adında bir şirket kurmasına yardım ediyordu. Bir hafta içindeki standart bahisleri 600.000 dolardı; yani 300.000 bilet! Bilgisayarın kendileri için sayı seçmesine izin veren Selbee'lerin aksine (ki buna "Quic Pics" deniyordu), MIT öğrencileri kendi sayılarını seçmeyi tercih ediyorlardı, bu da mükerrer sayıları önlüyordu; ama aynı zamanda öğrencilerin kağıt bahis kuponları üzerindeki yüz binlerce küçük ovali doldurmak için haftalar harcaması gerektiği anlamına geliyordu.
Elbette MIT öğrencilerinin piyango kuponlarını kendi bilgisayarlarını kullanarak toplu halde basmaları ve oyun zamanı geldiğinde kuponları bir süpermarkete teslim etmeleri çok daha kolay olurdu. Ancak Cash WinFall kuralları buna izin vermiyordu. Bu, Massachusetts Eyalet Piyangosu tarafından bahis faaliyetlerini izlemek ve oyunun manipüle edilmesini önlemek için uygulamaya konulan çeşitli önlemlerden biriydi. Braintree'deki piyango genel merkezindeki yetkililer pek de karanlıkta sayılmazdı; satış bilgileri gerçek zamanlı olarak ya da gerçek zamana yakın bir şekilde doğrudan onlara gidiyor ve eyaletteki her mağazada satılan bilet sayısını takip ediyorlardı. Günde 5.000 dolardan fazla bilet satan her acentenin özel bir feragatname alması gerekiyordu, bu da piyango yetkililerinin alışılmadık derecede yoğun bahisleri önceden tespit edebilmesi anlamına geliyordu.
Sonuç olarak, Massachusetts Eyalet Piyangosu, Cash WinFall bilet alımındaki birkaç anormalliğin ve aylar boyunca bir şeylerin yolunda gitmediğine işaret eden olağandışı modellerin tamamen farkındaydı. Temmuz ayında bir gün, Cambridge'deki bir mağaza müdürü merkezi aradı; çünkü MIT'den bir çocuk içeri girmiş ve 28.000 dolarlık bilet almak istemişti. Müdür şaşkına dönmüştü ve bilmek istiyordu: Bu yasal mıydı? (Görevli, "Evet, yasal." diye cevap verdi.) Aynı hafta, bir düzine mağaza, aniden Cash WinFall bahis limitlerini artırmak için feragat talebinde bulundu. Mağazalardan üçü Zhang'ın yaşadığı Quincy kasabasında kümelenmişti; dördüncüsü de bir sonraki kasabadaydı. Piyango uyum görevlileri mağazaları ziyaret ettiklerinde iki açık ihlal tespit ettiler: Bir oyuncu, bilgisayarlı bahis kuponu yığınlarını tarıyordu ve işlettiği mağaza ona kredi vererek kuponların parası ödenmeden taranmasına izin veriyordu. Daha sonra yetkililer, eyalet genelinde 23 mağazanın oyunun "bedava bahis" özelliğini içeren farklı bir kuralı ihlal ettiğini keşfetti.
Massachusetts Eyalet Piyangosu'nun tüm bu dükkanlarını lisanslarını askıya alma veya iptal etme hakkı olmasına rağmen, bunun yerine uyarılarla kurtulmalarına izin verdi. Kuralların uygulanmasına yönelik bu gevşek yaklaşım, belki de Jerry Sunderland'deki parti dükkanına geldiğinde Paul Mardas'ın Michigan emeklisinin teklifinden endişe duymaktan çok ilgisini çekmesinin nedeniydi. Jerry, başlangıç olarak piyango biletlerinden yaklaşık 100.000 dolar almayı hedeflediğini söyledi. Mardas güldü. Billy's Beverages, ahşap panelli tavanı olan küçük bir odaydı; o kadar büyük bahisler için bir referans çerçevesi yoktu. Ama sol bileğine lastik bantlar takan Jerry, bir anlaşma önerdi: Mardas dükkânında toplu bilet basmasına izin verirse, ona GS Investment Strategies LLC'de bir hisse verecekti.
Mardas kabul etti ve birkaç hafta sonra Jerry, Marge ile birlikte geri döndü. Michigan'da olduğu gibi, bilet basma işini ikisinin paylaşması gerekecekti ve bu yüzden ikinci bir terminal aradılar. Güney Deerfield'da bir lokanta olan Jerry's Place'de buldular, sahibi de piyango şirketine katılmaya istekliydi. Bu işi halleden Selbee'ler, Cash WinFall etrafında hızla bir rutin geliştirdiler. Çekilişten yaklaşık bir hafta önce, Michigan'dan 1000 küsür kilometre yol kat ederek ve hatta zaman kazanmak için Kanada üzerinden geçerek Massachusetts'e geliyorlardı; bu sırada da James Patterson romanlarını kasetten dinliyorlardı. South Deerfield'daki Red Roof Inn'de bir oda tutarlardı ve sabahları "işe giderlerdi": Jerry, Jerry's Place'e; Marge, Billy's'e... Sabah 5:30'da, dükkanlar açılmadan önce işe başlıyorlar, akşam 6'ya kadar terminallerin kaldırabileceği kadar bilet basıyorlar, bunları 5.000 dolarlık yığınlar halinde lastik bantla yapıştırıyorlar ve yığınları spor çantalarına atıyorlardı.
Çekilişten sonra Red Roof Inn'e çekilip kazanan numaraları sayıyorlardı ve biletleri çift kişilik yatakların, masaların, klimanın ve zeminin üzerine yığıyorlardı. Günde 10 saat çalışarak, 70.000 dolarlık bileti saymak tam 10 gün sürüyordu. Öğle yemeği dışında odadan hiç çıkmıyorlardı. Sonra kazanan biletleri alıyorlardı ve 12 saatlik yolu, on binlerce kaybeden biletle birlikte, Michigan'a geri dönüyrladı. Onları bir ahırdaki plastik küvetlerde, rakunları dışarıda tutan bir kapının arkasında, bir IRS denetçisinin kağıt izini görmek istemesi ihtimaline karşı saklıyorlardı.
Piyango yönetmeliklerine göre, müşterilerin terminalleri kendilerinin çalıştırmasına izin verilmiyordu - bu mağaza sahibinin işiydi ve terminallerin normal çalışma saatleri dışında kullanılmaması gerekiyordu. Jerry ilk kuralı, mağaza sahiplerinin üyesi olduğu şirketin biletleri basması için Selbee'leri "kiralamasını" sağlayarak aştı. Biletlerin mağaza saatleri dışında basılmasına gelince, evet, bu bir ihlaldi. Ancak Jerry, bunu küçük bir günah olarak görüyordu: Milyonlarca Amerikan işletmesinin her gün geçinmek için yaptıklarından farklı değildi. Bazen aldığı komik bakışlara aldırmıyordu. Bir gün, lokantadaki bir kadın Jerry bilet basarken ona baktı ve sonra dükkan sahibinden Jerry'ye "bunu yapmayı bırakmasını" söylemesini istedi. Dükkan sahibi başını salladı. "Hayır!" diye cevap verdi.
Jerry için daha da önemlisi, Massachusetts Eyalet Piyangosu'nun Marge'la yaptıklarıyla ilgili bir sorunu varmış gibi görünmemesiydi. Ve 2008'de kulaktan kulağa, kendisininkine benzer stratejiler kullanarak Cash WinFall oynayan başka büyük bahis grupları olduğunu öğrendiğinde, rahatlık seviyesi daha da arttı. Beş yıl boyunca, çift yılda altı ila dokuz kez Massachusetts'e geri döndü ve sistemlerinden hiç sapmadılar: biletleri basmak, Red Roof Inn'de saymak, kazananları dev bir çek için kullanmak ve kaybedenleri bagajda Evart'a geri götürmek. Piyango, Nisan 2010'da Billy's Beverages ve Jerry's Place'e bir uyum görevlisi gönderdiğinde, en az bir kez bilet basarken onları kontrol etti. Görevli, Selbee'leri iş başında gözlemledikten sonra, olağan dışı hiçbir şey bulamadığını bildirdi. Üstlerine yazdığı bir e-postada şöyle diyordu:
Bahis rutinini gözlemlemek için biraz zaman harcadım. Her şey çok düzenli ve sorunsuz işliyor.
Bir piyango çalışanıysa, e-postaya şakayla karşılık vermişti:
Emekli olduğumda [Selbees'in] kulübüne nasıl üye olabilirim?
Jerry ve Marge, 29 Ağustos'ta Cash WinFall oyununu ilk kez oynadıklarında, 60.000 piyango bileti için 120.000 dolar harcadılar. Daha sonra bahislerini her bir çekiliş için 312.000 bilete yükselttiler ve nihayetinde 360.000 bilete kadar çıktılar. Bu, tek bir çekiliş için 720.000 dolarlık bir bahis demekti. Marge ilk başta bu rakamları dehşet verici buldu. Bu sayılar, Michigan'da şimdiye kadar riske attıklarından daha fazlaydı! Ama bir süre sonra buna alıştı:
Bilirsiniz, bunu para olarak düşünürsünüz ama çok geçmeden gerçekten hiç bakmazsınız. Sadece rakamlar. Sadece bir kağıt parçasındaki rakamlar.
Diğer müşterilerle dostane ilişkiler kuruyor, sanki hayatı boyunca Massachusetts'te yaşamış gibi çocukları ve hava durumu hakkında sohbet ediyordu. Mardas, onu ve Jerry'yi ailesinin bir parçası olarak görmeye başladı. Şöyle hatırlıyor:
Onlar tuzu kuru insanlar. Samimiler. Tutumlulukları da beni hayrete düşürdü. Marge'a 'Siz bir gemi seyahatine falan çıkmalısınız' dedim. O da 'Taş ocağında kaya toplamayı tercih ederim' dedi.
MIT vs. Shelbee Savaşı!
Bu arada, Amerikan ekonomisi içe doğru çökmeye başlamıştı: Konut balonu, banka kurtarmaları, yönetici ikramiye skandalları, otomotiv iflasları... Panik, panik, panik, panik! Evart'ta, Chrysler'e tedarik sağlayan bir oto cam fabrikası kapanarak 120 kişiyi işsiz bıraktı. Jerry, Amerikan şirketlerinin çok fazla oyun oynadıklarını ve sonunda yollarını bulduklarını düşünüyor:
Ödülleri karşılığında benim yaptığımdan çok daha fazla risk alıyorlardı. Bu yüzden her oyundan sonra risk-ödül analizi yapıyordum, hala doğru yolda olduğumdan emin olmak için.
Bear Stearns ya da Goldman Sachs ile karşılaştırıldığında, Selbee'ler düpedüz muhafazakârdı. 2009 yılına gelindiğinde, kazanan biletlerden 20 milyon dolardan fazla hasılat elde etmişlerdi. Bu, masraflar ve vergilerden sonra 5 milyon dolarlık net kâr demekti. Ancak yaşam tarzları değişmedi. Jerry ve Marge, aynı evde kalmaya devam ettiler ve her Noel'de her zaman olduğu gibi bir aile toplantısına ev sahipliği yaptılar. Özel bir jet kiralayıp herkesi İbiza'ya götürebilecek olmasına rağmen Marge, hala mutfağı işletiyor, meşhur şekerlemelerini yapıyor ve bulaşıkları elleriyle yıkıyordu. Bulaşık makinesi almak aklına gelmedi.
Bunun yerine, Selbee'lerin piyango oyunu, arkadaşlarının ve ailelerinin yanı sıra bahis grubuna katılmalarına izin verdikleri hiç tanımadıkları birkaç kişinin de rahatlamasına yardımcı oldu. Jerry ve Marge'ın çocukları, kazançlarını çocuklarının eğitimleri için bir kenara koydular. Birkaç oyuncu, borçlarını ödedi. Selbee'lerin muhasebecisi Wood, dört gemi seyahatine çıktı ve evini yeniledi. Mardas, boşanma davası açtı. Selbee'lerle tanışmak ona kendi deyimiyle "hayatında bazı değişiklikler yapmak" için mali özgürlük vermişti:
Yeniden aşık oldum, yeniden evlendim ve sahip olacağımı hiç düşünmediğim üç üvey çocuğum var.
Gruptaki oyuncular zaman zaman Jerry'ye durmak için bir planı olup olmadığını soruyordu. Kaç yıl boyunca daha kaç bahis oynayacaklardı? Şanslarını zorlamıyorlar mıydı? Jerry şöyle diyor:
Demek istediğim, eğer bir piyango oyunu yönetiyor olsaydım ve birisi bir kusur tespit etseydi, hemen kapatırdım.
Grup sadece üç kez para kaybetmişti ve en büyük kayıptan sonra bile grup, parayı geri kazanmıştı (2007'deki bir çekilişte başka bir oyuncu altı sayıyı da doğru seçip büyük ikramiyeyi aldığında 360.000 dolar kaybetmişlerdi). Jerry, muhafazakâr oynamaya devam ettikleri sürece aşırı dikkat çekmeyeceklerini ve devam etmemeleri için bir neden olmadığını düşünüyordu:
Bu ineği ayakta durduğu sürece sağacağım.
Ancak onların haberi yokken, MIT öğrencileri oyuna yeni ve daha önce görülmemiş bir stratejiyle saldırmaya hazırlanıyordu. Daha sonra gruplarının Cash WinFall oynayarak en az 3,5 milyon dolar kazandığı tahmin edilse de, basit bir nedenden ötürü kâr marjlarının düştüğünü fark etmişlerdi: rekabet. MIT, Zhang ve Selbee'ler her çekilişte büyük miktarlarda para yatırdıkları için, ödemeleri bölüşmek zorunda kalıyorlardı. Bu durum öğrencileri düşünmeye sevk etti. Diğer grupları devre dışı bırakmanın bir yolu olabilir miydi? Akıllarına bir fikir geldi: Çekilişin "roll-down" yapmasını beklemek yerine, belki de çılgınca büyük bir bahis yaparak, çekilişi "roll-down"a zorlayabilirlerdi.
Eyalet, 16 Ağustos 2010 tarihli Cash WinFall çekilişinden önceki hafta, ikramiyenin sadece 1,6 milyon dolar olması ve gerekli olan 2 milyon dolara ulaşacak gibi görünmemesi nedeniyle bir devir duyurusu yapmamıştı. Harvey ve MIT'deki arkadaşları bir fırsat yakaladıklarını gördüler. Üç buçuk gün boyunca, toplamda 1,4 milyon dolara mal olan 700.000 piyango bileti satın aldılar. Bu, piyango yetkilileri ne olduğunu anlamadan ve devri duyurmadan önce ikramiyeyi 2 milyon doların üzerine çıkarmak için fazlasıyla yeterliydi. Başka hiç kimse paranın devredeceğini bilmiyordu, bu yüzden Jerry ve Marge da dahil olmak üzere diğer bahisçiler henüz bilet almamıştı. MIT grubu, tek bir oyunda 700.000 dolar nakit kâr elde etti.
Büyük ikramiyenin aşırı hızlı şişmesi karşısında şaşıran piyango çalışanları neyin yanlış gittiğini anlamak için ellerindeki verileri gözden geçirdiler. Bir teknik müdür, suçluları yanlış tanımlamış olsa da, büyük bahis gruplarından birinin "roll-down"u tetiklediğini doğru tahmin etti. Bir meslektaşına gönderdiği e-postada, şöyle yazıyordu:
Bilginize: Michigan'daki grup, geçen Cuma günü [Cash WinFall] ikramiyesini 2 milyon doların üzerine çıkarmaya karar verdiler.
Ancak piyango teknisyenleri ceza uygulamak yerine, özellikle yüksek satışları bildirmek için yeni bir yazılım komut dosyası yüklediler. böylece gelecekte Braintree tüm oyuncuları yaklaşan bir düşüşe karşı uyarabilir ve herkese adil bir şans verebilirdi.
Jerry, çok öfkeliydi. Kendisinin yaptığı gibi belirli bir sisteme dayalı olarak büyük bahisler yapmak başka bir şeydi, oyunun mekaniğini manipüle ederek diğer bahisçileri dışarıda bırakmak tamamen başka bir şeydi.
Bizi oyundan çıkardılar. Kasıtlı olarak!
MIT'nin bir dahaki sefere bir roll-down'u zorlamaya çalıştığında hazır olmaya karar verdi.
Noel civarında bir şeyler olacağından şüpheleniyordu. Pek çok marketin tatil nedeniyle kapalı olacağı 27 Aralık'ta bir çekiliş yapılması planlanıyordu; bahis faaliyetlerinin yavaş olduğu bu dönem MIT'in harekete geçmesi için mükemmel bir zamandı. Herhangi bir dalavereye karşı tetikte olan Jerry, Mardas'tan piyango merkezini aramasını ve mağazaların satışlarda artış bildirip bildirmediğini öğrenmesini istedi. Mardas, beş mağazada artış olduğu söylediğinde, Jerry arabasına atladı. Marge'ı geride bırakarak Noel günü Jerry's Place'e gitti ve burada güneş battıktan sonra bile saatlerce çalışarak 45.000 bilet bastı.
Kapının çalındığını duyduğunda loto terminalinin soluk ışığında son biletleri basıyordu. Dükkân kapalıydı, Jerry tezgâhın arkasındaydı, o da kapıyı biraz aralayıp adının Yuran Lu olduğunu söyleyen kibar bir genç olan ziyaretçiyle konuştu.
Jerry daha sonra Lu'nun kendisine "Ben diğer kulüptenim ve her birimizin ne kadar para oynadığını bilmemizin karşılıklı olarak faydalı olacağını düşünüyorum." dediğini iddia edecekti. Jerry, MIT'deki çocukların gizli anlaşma yapmayı önerdiklerini anladı; tüm grupların her pota girmesi yerine, sırayla oynamak mantıklı olabilirdi. Jerry'ye göre bu etik değildi, bu yüzden başını salladı ve kapıyı kapattı. Lu uzaklaştı. (Lu, bu hikaye için yapılan röportaj taleplerine yanıt vermedi).
Yeni uyarı yazılımına rağmen, piyango yetkilileri bir kez daha tepki vermekte yavaş davrandı ve Selbee'ler ile MIT grubunun büyük bahisleri, bir düşüşü tetikledi. Jerry'nin MIT'li çocuklara ne kadar gittiğine dair hiçbir fikri yoktu; ama kendi grubu, yaklaşık 200.000 dolar kâr etmişti. Michigan'a dönerken kendini aklanmış hissetti. Belki de bu, rakiplerine oyunu kuralına göre oynamak konusunda bir şeyler öğretecekti.
Çöküş: Hikaye, Halka Sızıyor!
Andrea Estes, Haziran 2011'de bir devlet çalışanından aldığı ihbardan önce, Massachusetts Eyalet Piyangosu hakkında fazla düşünmemişti. Boston Globe'da araştırmacı muhabir olarak çalışan Estes'in siyasi çevrelerde derin kaynakları vardı ve yolsuzluğa bulaşmış kamu görevlileri hakkında yaptığı haberlerle tanınıyordu. Estes, 2008 yılında eyalet meclis başkanı ile bir müteahhit arasındaki rüşvet ilişkisini ortaya çıkarmış ve meclis başkanının sekiz yıl federal hapis cezasına çarptırılmasına yol açmıştı. 2010 yılında, Katolik Kilisesi'ndeki çocuk istismarı skandalını ortaya çıkarmasıyla bilinen Globe'un Spotlight ekibine katıldı.
İhbarcı, Estes'e, piyangoda garip bir şeyler olduğunu ve bir önceki yıl en az 20 kez ve 20.000$ kazanan oyuncuların kaydı olan "20/20"nin bir kopyasını bulması gerektiğini söyledi. Massachusetts Eyalet Piyangosu bu listeyi, listedeki birinin vergi ya da nafaka ödememesi ihtimaline karşı eyalet kurumlarına dağıtıyordu. Bu kurumlardan birinde çalışan ihbarcı, Sunderland'de insanların nedense çok büyük miktarlarda piyango bileti satın aldığını ve alıcıların eyalet dışından olduğunu fark etmişti. Estes, listeyi incelediğinde GS Investment Strategies LLC adlı bir Michigan şirketinin Billy's Beverages'dan toplu bilet satın aldığını gördü.
Estes, kısa sürede Cash WinFall hakkında öğrenebileceği her şeyi öğrendi. 12 Temmuz 2011'de, bir sonraki çekilişten hemen önce, Michigan'lı oyuncuların şehirde olacağını düşünerek, Billy's Beverages'a gitti. Dükkâna girdiğinde, tezgâhın arkasında piyango bileti basan bir adam ve bir kadınla (Mardas ve Marge ile) karşılaştı ve görünürde başka kimse yoktu. "Gerçekten çok tuhaftı!" diye hatırlıyor. Estes, kendisini Globe muhabiri olarak tanıttığında, Marge telaşlandı. Sorulara cevap vermeyi reddetti. Estes, 20/20 listesinde de yer alan Jerry's Place'e gitti ve Jerry'yi de buldu. O da konuşmak istemiyordu.
Estes, "Bir şeylerin ters gittiği çok açıktı." diyor. Piyangodan kamu kayıtlarını talep etti ve bilet almak için aralarında bir grup MIT öğrencisinin de bulunduğu başka grupların da kurulduğunu keşfetti. Ancak Estes, yetkililerden yorum istediğinde, yetkililer bilgisiz olduklarını iddia ettiler:
Piyango bu konuda gerçekten çok pespaye davrandı. Böyle bir şey olduğunun gayet farkındaydılar ve bunu onlara söylediğimde şok olmuş gibi davrandılar.
Ancak soruşturması, o dönem yeni atanan eyalet saymanı Steven Grossman'a ulaşır ulaşmaz, Grossman piyangonun icra müdürüne her şeyin kitabına uygun yapılması talimatını verdi. Piyango yetkilileri birkaç gün içinde büyük bahis gruplarının üzerine gitmeye başladı. Gruplara hizmet veren, aralarında Billy's Beverages ve Jerry's Place'in de bulunduğu yedi marketin lisansını askıya aldılar. Daha sonra Estes'e ulaşarak, mağazaların piyango kurallarını ihlal ettiğini söylediler.
Estes'i durdurmak için artık çok geçti. Hikayesi 31 Temmuz'da yayınlandı. "Bilen Birkaç Kişiye Talih Kuşu Konduran Oyun!" diye başlık atılmıştı. Muhabir, Scott Allen ile birlikte yazdığı makalede, Jerry ve Marge'ın yanı sıra Lu'nun da adını geçiriyordu. Estes'in araştırmasına göre Cash WinFall, istatistiksel olarak konuşmak gerekirse, bir hafta boyunca en az 100.000 dolarlık bilet harcayabilen herkes için kâr garantisi veriyordu. Estes'e göre bu, sıradan piyango oyuncularının daha küçük miktarlarda ve şansın çok daha yüksek olduğu daha az uygun anlarda bilet satın alarak farkında olmadan büyük grupların servetlerini sübvanse ettikleri anlamına geliyordu. Kanadalı istatistikçi Srivastava'ya danıştı. Estes'in aktardığına göre Srivastava şöyle diyordu:
Cash WinFall, bir şans oyunu olarak oynanmıyor. Bazı akıllı insanlar, herkes kendi kazancını finanse ederken nasıl zengin olacaklarını bulmuşlar.
Hikaye, sansasyon yarattı. Utanç içindeki eyalet politikacıları, piyangonun oyunla ilgili tutumunu açıkça eleştirdi ve Washington Post, HuffPost ve Fox News gibi ulusal yayın organları hikayeyi ele aldı. Okuyucular, Globe'a yazdıkları mektuplarda kazıklandıklarını başından beri bildiklerini söylediler. Bir Cash WinFall oyuncusu, Estes'e şöyle yazıyordu:
Bana güvenin: Küçük çaplı oyuncular, her zaman ilahi müdahaleye ihtiyaç duyar!
İki gün sonra Grossman, eyaletin Cash WinFall'u bir yıl içinde aşamalı olarak kaldıracağını açıkladı. Bu arada piyango, her mağazayı günde 5.000 dolarlık bilet satışıyla sınırlayacaktı. Globe'un bir başyazısında bunun çok az olduğu belirtilerek derhal kapatılması çağrısında bulunuldu. Yazıda şöyle deniyordu:
Piyango oyuncularının biletlere harcadıkları paranın şehirlere ve kasabalara gitmesini beklemeye hakları var. Sistemle oynamanın bir yolunu bulan varlıklı yatırımcıların cebine değil.
Evart'a döndüğünde Jerry, bu habere inanamadı. Hikayenin çerçevesi, yani bir şekilde hilekar olduğu, büyük piyango oyuncularının küçük adamı kazıkladığı, vb. ona mantıksız gelmişti. Biletleri toplu halde, doğru zamanda almak nasıl hile oluyordu? Biletlere harcadığı para, Massachusetts'in dört bir yanındaki şehir ve kasabaların bütçelerine girmiyor muydu? Jerry şöyle homurdanıyor:
Eğer 'büyük adam' olan biri varsa, o da satın aldığı her biletten yüzde 40 pay alan piyangonun kendisidir!
O ve Marge, oynayabildikleri sürece oynamaya devam etmeye karar verdiler. Bunu söylemek, yapmaktan daha kolaydı, çünkü ruhsatı askıya alınmamış bir dükkana ihtiyaçları vardı. Jerry sistemini bir Rite-Aid'in müdürüne açıklamaya çalıştığında, adam polis çağırdı. Şöyle hatırlıyor:
Bir tür dolandırıcılık yapmakla ilgili bir şeyler söyledi. Eğer bir dolandırıcılık yapıyor olsaydım, bunun 2 dolarlık bir piyango biletinden daha fazlası için olacağını söyledim. Bu beni gerçekten çok kızdırdı.
Jerry, polise vergilerini ödeyen namuslu bir işadamı olduğunu ve olağanüstü bir şey yapmaya çalışmadığını açıklamak zorunda kaldı. Polisse şöyle dedi:
Kulağa pek doğru gelmiyor ama sanırım yasadışı değil.
Eğer Cash WinFall bir skandal olacaksa, diye düşündü Jerry, o zaman insanların gerçekten skandal olan kısımları bilmeleri gerekiyordu. Estes'i aramaya ve sonunda onunla bir röportaj yapmaya karar verdi ve oyundaki gerçek manipülasyonlar hakkında bildiklerini anlattı: MIT grubunun 2010'da para yatırma işlemlerini nasıl zorladığını. Bunu iki Globe haberi daha izledi ve kamuoyunda yeni bir öfkeye neden oldu ve Ekim ayında Grossman, eyalet genel müfettişinden piyango prosedürleriyle ilgili bir soruşturma yürütmesini istediğini açıkladı. Genel müfettiş ve ekibi, binlerce piyango belgesini inceleyecek ve herhangi bir yolsuzluk olup olmadığını belirlemek için yetkililer ve oyuncularla görüşecekti. Grossman şöyle diyor:
Bunun, piyangonun bütünlüğünü korumak için atmamız gereken önemli bir adım olduğunu düşündük.
Jerry ve Marge en son Ocak 2012'de Cash WinFall oynadılar. Oynadıkları süre boyunca, inanılmaz bir başarı elde etmişlerdi: Son sayımda, iki eyalette dokuz yıl boyunca piyango oynayarak yaklaşık 27 milyon dolar hasılat elde etmişlerdi. Vergiler düşmeden önce 7,75 milyon dolar kâr elde etmişlerdi. Bu para, GS Investment Strategies LLC'deki oyuncular arasında dağıtılmıştı. Evart'taki evlerine son kez dönerken çift, üzgün ve hayal kırıklığına uğramış hissediyordu. Elbette her şeyin bir gün sona erebileceğini biliyorlardı ama "kötü adam" olarak gösterilmeyi beklemiyorlardı. Onların yerinde kim olsa aynı kararları verirdi. Jerry, şöyle soruyor:
Bunu anlasaydınız ve yapabilseydiniz, yapar mıydınız? Sadece soruyorum. Yapar mıydın?
Altı ay sonra Massachusetts genel müfettişi 27 Temmuz 2012'de raporunu yayınladığında haklı çıktılar. Yirmi beş sayfa uzunluğundaki rapor, aslında Selbee'leri tam olarak aklamıyordu. Onlar ve diğer yüksek hacimli bahisçiler terminalleri kendileri işleterek ve bunu normal saatler dışında yaparak piyango kurallarını ihlal etmişlerdi. Rapor, ayrıca Globe haberlerinin doğruluğunu da teyit etti: Yıllar boyunca, bahis grupları Cash WinFall'un benzersiz özelliklerinden yararlanırken, Massachusetts Eyalet Piyangosu bunu görmezden gelmişti.
Ancak rapor, büyük adamların küçük adamları kazıkladığına dair anlatıyı da karmaşıklaştırdı. Genel müfettiş, oyunun kimseye (ne küçük oyunculara ne de vergi mükelleflerine) zarar verdiğine dair hiçbir kanıt olmadığını yazdı. Yedi buçuk yıl boyunca Cash WinFall, kısmen Selbee'ler gibi yüksek hacimli oyuncuların çılgınca bilet satın almaları sayesinde devlet kasasına yaklaşık 120 milyon dolar pompalamıştı. Büyük gruplar, 16 milyon doları devlete gelir olmak üzere yaklaşık 40 milyon dolarlık bilet satın almıştı. Ve büyük ikramiyenin "düşmek" zorunda kaldığı çekilişler haricinde, büyük oyuncular küçük oyuncuları oyun dışına itmemiş ya da kazanma şanslarını azaltmamıştı. Raporda şu ifadeler yer alıyor:
Piyango, yaklaşan 2 milyon dolarlık büyük ikramiyenin büyük olasılıkla devredeceğini kamuoyuna duyurduğu sürece (...) hiç kimsenin kazanan bilete sahip olma ihtimali yüksek hacimli bahislerden etkilenmedi. (...) Büyük ikramiye devretme eşiğine ulaştığında, Cash WinFall sadece yüksek hacimli bahisçiler için değil, herkes için iyi bir bahis haline geldi.
Piyango, çalışması için tasarlandığı şekilde çalışmıştı. Aslında, Reuters'in bir finans muhabirinin raporun yayınlanmasından sonraki günlerde iddia ettiği gibi, Cash WinFall muhtemelen diğer piyango oyunlarından daha adildi, çünkü zengin oyuncuların yanı sıra fakir oyuncuları da çekiyordu. Sadece yoksulları vergilendirmek yerine zenginleri de vergilendiriyordu. Bu, Cash WinFall'a yönelik kamuoyu tepkisinin yersiz olduğu anlamına gelmiyordu, sadece çarpıktı. Her şeyin küçük adama karşı hileli göründüğü, giderek daha eşitsiz hale gelen bir toplumda piyango, birçok insanın hala tutunduğu bir hayaldir. Amerikalıların gerçekten inandıkları eşit bir oyun alanına dair son vaat olabilir: Piyango, boktan bir anlaşma ve bir enayi bahsinden ibaret olsa bile, en azından oynayan herkes aynı boktan anlaşmayı elde ediyor.
Ancak Jerry ve Marge gibi yüksek gelirli oyuncular bu illüzyonu paramparça ederek piyangonun gerçekte ne olduğunu ortaya çıkardı: Ddiğer ek çok kurum gibi kurcalanabilen, kapitalizmin kusurlu, dağınık, çelişkili ve yük taşıyan bir yapısı. Cash WinFall ile, eğer matematikten anlıyorsanız, bir avantaj elde edebilirdiniz. Para harcamaya istekliyseniz, avantaj elde edebilirsiniz. Saatlerinizi verirseniz, avantaj elde edebilirdiniz. Peki bu çok mu kötüydü? Önünde duran bulmacayı çözmek nasıl Jerry'nin suçu oluyordu? Marge'ın bir piyango terminalinde durup bilet basarak belini kırmak istemesi nasıl onun hatası olabilirdi?
Bugün, 79 yaşında olan Jerry hala bazen piyango oynuyor: çok eyaletli Powerball ikramiyesi. (Şimdiye kadar başarılı olamasa da "sıcak" numaraları seçmek için bir sistem üzerinde çalışıyor.) Arada bir kumarhaneye gidip Texas Hold 'em oynuyor. Marge da onunla gidiyor ama kumar oynamayı sevmiyor. Jerry, ona kumar makinelerinde oynaması için 100 dolar veriyor, o da gecenin sonunda ona 100 doları geri veriyor. Harvey ve Lu bir internet şirketi kurup teknoloji sektörüne katılırken, Selbee'ler kazançlarını yeni bir iş girişimi geliştirmek için kullandılar: inşaat finansmanı. Jerry şimdi Traverse City bölgesinde, diğerlerinin yanı sıra askeri gazilere konut sağlayan ev inşaatçılarına borç para veriyor.
Marge benim en büyük yatırımcılarımdan biri.
Ve bunca yıldan sonra Selbee'ler hala piyango gruplarının üyeleriyle bir araya geliyor, maceralarını yeniden yaşıyor ve yaptıklarını savunuyorlar. Böyle bir sabah, birkaçı Evart'taki lokantada kahvaltı için buluştu.
"İhtimal, ihtimaldir," diyor Wood. Marge, "Yaptığımız, sadece bilgisayara sayı seçtirmekti." diye araya girdi. "Bilgisayar seçiminde sihir yoktur." diye devam etti Wood. "Bu tamamen yasaldı. Amerikan tarzı bu." Jerry ise "Ben eğilimlere bakarım." diyor. "Hepsi bu kadar. Hiçbir şey garanti değil."
Kısa süre önce 80 yaşına basmış olan Marge, krep yiyordu. Üzerine o kadar çok şeker dökmüştü ki, beyaz kabuğun altında neredeyse hiç krep görünmüyordu. Kaparinin sonsuza dek sürmeyeceğini hep bildiğini söylüyordu. Ve yol boyunca risk ve belirsizlikle dolu pek çok mide bulandırıcı an yaşamıştı. Ama şimdi, oyun olmadan, hayat biraz daha boştu. Şöyle diyor:
Gerçekten özlüyorum. Çalışmayı bırakmak için çok gencim.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 6
- 4
- 3
- 3
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Huffington Post | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 06:26:38 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16355
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Huffington Post. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.