İzdiham ve Kalabalık Çökmesi: Hac, Konser ve Kutlama Gibi Olaylarda Yüzlerce Kişi Nasıl Ölebiliyor?
İzdihamlar ve Kalabalık Çökmesi Sırasında Hayatta Kalmak İçin Ne Yapmalı?
İzdiham; aslen bir hayvan sürüsünün (örneğin insanların, zebraların veya sığırların) korku veya heyecanla aynı yöne koşmasına verilen isimdir. Ancak zaman içinde sözcük, "ani kalabalık birikimi" ve "yığılma" anlamında da kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle konser, protesto, gösteri, müsabaka, ibadet ve kutlamalar sırasında meydana gelen izdihamlar, "kalabalık çökmesi" olarak bilinen bir olgu dolayısıyla ölümcül olabilir.
Bu yeni bir problem değildir. İnsan izdihamlarının ilk raporlanmış örneğine 1896 yılında Moskova'nın biraz dışarısında, Çar II. Nikolas'ın taç töreninde rastlanmaktadır. Özel güne ait hediyelik eşyaların tükenmek üzere olduğu söylentisi üzerine çıkan izdihamda 1000'den fazla kişi yaşamını yitirmişti. Bu tür izdihamlar, Hindistan'daki dini toplantılarda, Avrupa'daki futbol maçlarında, ABD'deki rock konserlerinde defalarca yaşanmıştır. Hatta bunun sıklığını araştıran bir bilimsel çalışma, sadece 1980-2007 yılları arasında Dünya çapında 215 izdiham felaketi yaşandığını tespit etmiştir. Özetle, 18. yüzyıldan beri yaşanan yüzlerce izdiham vakasında binlerce kişinin hayatını kaybettiği söylenebilir.
Brown Hareketi: Moleküllerin Rastgele Hareketi
İzdiham ve kalabalık çökmesinin neden bu kadar ölümcül olduğunu anlamak için, bir bardağın içindeki suyun davranışlarını anlamak gerekmektedir.
Bir bardak su, dışarıdan pek ilgi çekici gözükmez: Sıradan, durgun bir sıvıdır. Ancak su moleküllerini görebileceğimiz kadar küçük olsaydık, trilyonlarca atomun müthiş bir hızla, rastgele görünen bir şekilde her yöne hareket ettiğini görürdük.
Herhangi bir bardak içindeki oda sıcaklığındaki su molekülleri her bir saniye birbirlerine 100 milyon kere trilyon kez mertebesinde çarpışmaktadırlar - ki bu, moleküllerin saniyede onlarca metre hızla hareket etmesi anlamına gelmektedir!
Hatta yüzeye yakın olan bazıları, sahip oldukları kinetik enerjinin yeterince büyük olması nedeniyle sıvının yüzeyinden fırlayıverip havaya karışmaktadır - ki "buharlaşma" dediğimiz şey de tam olarak budur! Yoksa H2O molekülünün yapışı buharlaşma sırasında değişmez: Su, sıvıyken de 2 hidrojen 1 oksijenden oluşur, gazken de 2 hidrojen 1 oksijenden oluşur. Ancak o tekil moleküllerden en hızlı olanları, kendilerini sıvı içinde tutan elektromanyetik kuvvetlerden bir anlığına sıyrılarak özgürleşirler ve havaya karışırlar. Biz de bu olaya "buharlaşma" deriz.
İşte kinetik enerjileri dolayısıyla vızır vızır hareket eden ve bu sırada birbirine çarpan moleküllerin bu rastgele ve kontrolsüz hareketine Brown Hareketi denmektedir. Bu konuda kapsamlı bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Moleküllerin İspatı: Biyolojiden Fiziğe, Oradan Nobel'e Bir Yolculuk
İlginç bir şekilde bu hareketi keşfeden kişi, bir fizikçi veya kimyager değildi: Robert Brown isimli bir botanikçi ve keşfini, 1827 yılında, su içindeki polen taneciklerinin hareketini incelerken yaptı. Ancak bu rastgele hareketi istatistik mekaniğiyle açıklamayı başaran kişiyse, ondan 87 yıl sonra, Albert Einstein oldu. Daha önceden de anlattığımız gibi, Einstein'ın "Altın Yılı" olarak bilinen 1905 yılında yayınladığı 4 makaleden ikincisi, Görelilik Teorisi veya kütle-enerji denkliği ile ilgili değildi; termodinamikle ilgiliydi. Einstein, o makalesinde, kendi döneminde halen çok tartışmalı bir kavram olan "atom" ve "molekül" dediğimiz şeyin, gerçek olduğunu savundu.
Evet, Einstein zamanında "atom" ve "molekül" kavramlarının gerçekliği halen ispatlanmış değildi. Bugün PV=nRTPV=nRT şeklinde ezberlediğiniz ve gazların davranışlarını açıklamayı başaran meşhur Gazların Kinetik Teorisi, o dönemde moleküllerin varlığına inanmayanlar tarafından sert bir şekilde eleştiriliyordu. Örneğin ses hızından hızlı giden uçaklardan tanıyacağınız Mach ölçeğine ismini veren Ernst Mach gibi dehalar, "enerjetisistler" olarak biliniyorlardı ve moleküllerin hayal ürünü olduğuna inanıyorlardı. Onlara göre atomlar faydalı birer kavramdan ibaretti, gerçek varlıklar değillerdi. Bu anlattıklarımızın günümüzden sadece 120 yıl öncesi olduğunu hatırlatmak isteriz!
İşte Einstein, 1905'teki makalesinde, moleküllerin bu rastgele hareketini istatistiki olarak açıklamayı başardı ve geliştirdiği denklemlerle, kendisinden önce gelen Ludwig Boltzmann gibi dehaların ortaya koyduğu "ısının moleküler kinetik teorisi" adlı istatistiki mekanik teorisini daha da ileri götürdü. Dönemin atom karşıtları, Einstein'a ayak dirediler ve onu görmezden gelmeye çalıştılar ama o, 1908'de yayınladığı ikinci bir makalede, Brown hareketi yapan moleküllerin varlığını ispatlayabilecek bir deney önerdi ve molekülleri mikroskopla bile görebileceğimizi iddia etti. Aynı yıl Fransız fizikçi Jean Baptiste Perrin, Einstein'ın önerdiği deneyi yaparak bu denklemlerin gerçekten de akışkan davranışlarını öngörebildiğini gösterdi ve moleküllerin varlığını ispatladı. Böylece felsefi kökenlerini Antik Yunan'ın atomistlerinden alan ve ilk olarak 1800'lerde John Dalton'un çalışmalarıyla bilimsel bir boyuta taşınan atom teorisi, resmen başlamış oldu.
Haklı olarak bu çalışma ve diğerleri, Perrin'e 1926'da Nobel Ödülü'nü getirdi. Öte yandan, ailesinin parasına ihtiyaç duymaksızın ay sonunu getirebilmek için patent bürosunda memurluk yapan Einstein'sa, fizikte göz ardı edilemeyecek bir kuvvet olduğunu ispatlamış oldu. Bunun üzerine anti-atomculardan olan Wilhelm Ostwald (ki kendisi kataliz, kimyasal denge ve tepkime hızı alanlarındaki katkıları nedeniyle 1909 Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülmüş bir kişidir), bir diğer anti-atomcu olan Arnold Sommerfeld'e bu deneyler ışığında fikrini değiştirdiğini ve atomlarla moleküllerin gerçek olduğunu kabul ettiğini söyledi. Veri karşısında hatayı kabullenmek mi? İnanılmaz!
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Bu ufak tarihi dolambaçtan sonra, insan kalabalıklarında yaşanan izdihamlara dönelim: Ortak bir amaçla bir araya gelmiş on binlerce kişi, sakin sakin müzik dinlerken bir sorun yoktur. Oldukları yerde rastgele salınırlar veya birbirlerine hafifçe çarpıp bir o yana bir bu yana dönerler. Tıpkı Brown hareketi yapan moleküller gibi...
Ama bu molekülleri sıkıştırmaya başlarsanız, işler değişir. Şöyle düşünün: Geniş ve uzun bir sokakta yürüyen birkaç yüz kişi izdihama neden olamaz. Bunlar, uçsuz bucaksız uzayda savrulmuş gezegenler gibidir. Aralarında bu kadar büyük mesafe olan parçaların etkileşmesi çok zordur.
Her Şeyi Başlatan: İnsan Psikolojisi!
Ancak eğlenceli bir konseri veya düzenli olarak yapılan bir ibadeti, bir faciaya dönüştürmek için gereken tek şey, doğru şartları sağlayacak bir kombinasyondur. Moleküller için bu, genellikle akışkanlar mekaniğiyle izah edilecek sebeplerle (örneğin sıcaklığın veya basıncın değişmesiyle) başlar; ancak insan sürülerinde bu, insan psikolojisiyle başlar.
Ançuvezlerden küf mantarlarına ve sığırcık kuşlarına kadar sayısız diğer hayvan, aşırı kalabalık sürülere sahipken bile baş döndürücü hareketler sergileyebilirler. Tüm bu hayvanların kolektif davranışlarını ortak bir matematiksel algoritmayla tarif etmek mümkündür. İnsanlar da en nihayetinde sosyal hayvanlardır; ancak örneğin kuşların veya balıkların aksine, büyük sürüler halinde hareket edecek biçimde evrimleşmemişlerdir. Hep küçük aileler ve kabileler halinde hareket etmişlerdir. Bu nedenle sürü koordinasyonu yeteneğimiz çok kısıtlıdır. Princeton Üniversitesinden biyolog Iain Couzin şöyle söylüyor:
Kuş veya balık sürülerinin koordineli hareketlerini incelediğimizde, onların bunu yapmak üzere evrimleştiklerini görüyoruz. Ne yazık ki insanlar böyle bir evrimsel değişim yaşamadı. Bizler, küçük aile grupları içerisinde yaşayabilecek şekilde evrimleştik.
Dolayısıyla on binlerce insanı bir araya toplayan etkinliklerde felaketlerin yaşanılması çok olasıdır. Ne yazık ki bu kalabalıkları "panik" moduna sokmak ne yazık ki sanılandan çok daha basittir. Örneğin futbolseverler, 1989 yılında İngiltere'de yaşanan Hillsborough Faciası'nı hatırlayacaklardır. Liverpool ve Nottingham Forest arasındaki yarıfinal maçından önce polisin hatalı bir kararı sonucu açılan yeni bir kapıdan stadyuma yığılan binlerce kişi, halihazırda maçın ilk dakikalarını izlemekte olanları, kendileriyle güvenlik telleri arasında sıkıştırdılar ve 97 kişinin yine boğulma ve kalp krizi nedeniyle ölmelerine neden oldular.
Görülebileceği gibi, bir izdihamın yaşanması için kalabalık içindeki herkesin, aynı anda panik yapmasına gerek yoktur: Bir köşedeki azınlığı yeterince korkutacak bir olay, örneğin bir bomba ihbarı, bir yangın, bir silah sesi ve hatta Hillsborough Faciası'nda olduğu gibi açılan yeni bir kapıdan geçen ilk insanlar olma arzusu, panik modunu tetikleyebilmektedir. Bu korku, komşudan komşuya hızla iletilmektedir.
Benzer bir durumu, tehlike altında olan arıların birbirini uyarmak için senkronize titreşimler yapmalarında da görmek mümkündür: Tehlikeyi sezen tekil bir arı, komşularına uyarı sinyali gönderir. Mesajı alan o arılar, hemen kendi uyarı titreşimlerini gönderirler, tıpkı tiki olan birinin tiki tetiklendiğinde kendini durduramayıp, o hareketi tekrar etmesi gibi... Dışarıdan bakıldığında bu, kovana yayılan bir Meksika dalgası gibi görünür. Bu, arı kovanının bir süperorganizma gibi davranmasını sağlar ve tehlike unsurlarını korkutur.
İşte kalabalıklardaki kaos da böyle işler. Bir yerde başlayan korku, dalgalar halinde gruba yayılır ve kaçışma başladığında, son derece sosyolojik bir olay olan konser, maç veya ibadet gibi bir olay, birdenbire bir akışkanlar mekaniği problemine dönüşür: Bir grup molekül, A noktasından B noktasına birbirine belli bir sınırın üzerinde kuvvet uygulamadan nasıl gider? O eşik aşıldığında, laminer akış türbülansa döndüğünde, basınç dayanılmaz noktaya ulaştığında... Felaket olur.
Aslında eğer komşuların kaçabileceği kadar yer varsa, izdiham oluşma ihtimali düşüktür; çünkü korku ve panik dalgası, insanların giderek daha geniş bir alana yayılmasıyla kolayca çözülebilir. Ama ya kaçacak bir yer yoksa ne olacak?
Laminerden Türbülansa: Kaçacak Yer Yok!
Aslında on binlerce kişinin aynı anda hareket etmesinde bir sorun yoktur: Örneğin hepsinin aynı anda ileri doğru uygun adım ilerlemesini isteseniz, tek bir kişinin burnu bile kanamadan on binlerce kişiyi yüzlerce metre hareket ettirebilirsiniz. Devasa askeri geçit törenlerini etkileyici yapan da budur. Benzer şekilde, kitlelerin hareketi belli bir merkezden kontrol ediliyorsa, çok daha kaotik hareketler bile sorunsuz bir şekilde sergilenebilir. 2017 yılında düzenlenen Defqon.1 isimli festivaldeki "Deprem" adı verilen sağa-sola zıplama hareketi bunun güzel bir örneğidir:
İşte bu, su moleküllerinin usulca, uygun adım bir yöne doğru akmaya başlaması gibidir. Buna, laminer akış (yani "düzgün akış", "düzenli akış") adı verilir. Laminer akışla böyle çılgın örüntüler elde etmek bile mümkündür:
Ama eğer akış düzeni bozulursa, yani moleküllerin birbirlerine göre hızı ve yönü kaotikleşirse, işler birden değişecektir. Buna, türbülans veya düzensiz akış denir:
Bir akışın düzenli mi, düzensiz mi olduğunu Reynold Sayısı sayısıyla ölçeriz:
Re=ρuLμ\Large Re=\frac{\rho uL}{\mu}
Bu denklemde pay, sıvı veya diğer bir akışkanın yoğunluğu (ρ\rho), akış hızı (uu) ve içinde aktığı oyuğun genişliğinin (LL) çarpımıdır. Bunlar ne kadar büyükse, Reynolds sayısı da o kadar büyür ve akış daha türbülanslı hale gelir. Payda kısmındaki μ\mu ise dinamik viskositedir; yani akışkanın, akmaya karşı ne kadar direnç gösterdiğidir. Bu payda ne kadar büyükse, Reynolds sayısı da o kadar küçük olur, yani akış o kadar laminer ve düzgün olur. Örneğin bal, çok yüksek viskoziteye sahip, akmaya karşı çok direnen bir akışkandır. Denklemde payda çok büyük olduğu için, balı türbülanslı olarak akıtmak çok zordur. Türbülans katmak için müthiş hızlara çıkarmak gerekmektedir.
Ancak suyu, örneğin yeterince geniş bir oyukta yeterince hızlı akıtacak olursanız, hemen türbülans görürsünüz. Bu türbülansı başlatan şey, borunun duvarlarındaki sürtünmedir. Hareket etmeyen duvarlara sürtünen sıvı dönmeye başlar ve dolayısıyla türbülans oluşur. İşte bu kaotik hareket, akmak için gereken basıncı artırdığı için, yıkıcı etkilere neden olabilir. Çünkü düz bir boruda akan suyun basıncı sabit ve düzenlidir. Ama suda türbülans oluşursa veya bir köşeyi dönmeyi çalışacak olursa, o köşede basınç artacaktır. Arkadan gelen moleküller öndekilerin üzerlerine biner ve bu moleküller birbirine daha yakın hale gelir.
İşte aynı şey, kalabalık içindeki insanların ne kadar sıkı sıkıya paketlendiği için de geçerlidir. Burada insanlar için kritik sayı, metrekare başına 5-10 kişi civarıdır. Çoğu zaman metrekare başına 6'dan fazla kişi düşmeye başladığında, tehlike sinyalleri çalıyor demektir:
Bunu anlamak için, bir kol uzunluğunuz yarıçapındaki alana kaç kişinin düştüğüne bakabilirsiniz: 5-6 kişiden fazla kişiye dokunabiliyorsanız, risk bölgesindesiniz demektir. Daha az yoğunluklu bir yere geçmeniz, panik yaşanması halinde kurtulmanızı sağlayabilir.
İşte bunların hepsi, bir izdihamda yıkımı getiren faktörlerdir. Bir alandaki kalabalık arttıkça, paketlenme sıklığı da artar. Ayrıca moleküllerden farklı olarak insanlar adım atarak hareket ettikleri için, sıkı sıkıya paketlendiklerinde hareket etmeleri de zorlaşır, çünkü adım atamazlar. Bu sırada paniğe kapılmak, kalabalığın düzensiz bir şekilde farklı yönlerde hareketine neden olur. Bu durum, kalabalığın Brown hareketi veya düzgün akış rejiminden çıkarak, belli bölgelerde sıkışmasıyla ve yığılmasıyla sonuçlanır. Bu sırada insanlar birbirine çarparak yaralanabilirler.
Yani problem, ya insanların hepsinin tek bir noktaya ulaşmaya çalıştığı bir "çılgınlık" ile başlar, ya da hepsinin bir noktadan uzaklaşmaya çalıştığı "kaçış paniği" davranışı ile... İki durumda da hareket tek yönlüdür; çünkü herkes benzer noktalara doğru hareket eder. Tek yönlü akış çoğu zaman sorunsuzdur. Ta ki bir engelle karşılaşılana kadar! Örneğin dar bir koridor ya da sağa dönen bir yol gibi...
Bu yaşandığında, "türbülans" başlar. Bu durumda insanlar aynı anda farklı noktalara ulaşmaya çalışırlar. Örneğin zıt yönlere kaçmaya çalışan insanlar çarpışırlar. Araştırmacılar, türbülanslı izdihamlarda oluşan kuvvetlerin, çok sayıda vektörün bulunması nedeniyle aslında daha düşük olduğunu göstermişlerdir. Çünkü insanlar birbirlerini farklı yönlere doğru itmeye çalışmaktadırlar.
Öte yandan eğer bu vektörlerin tamamı aynı yöne doğru itiş yapıyorsa, izdihamlar sırasında yaşanan ölümlerin büyük bir çoğunluğunda olduğu gibi ölüm sebebi ezilme travması ya da nefessizlik olmaktadır. İzdihamlarda ölen insanlar üzerinde yapılan otopsiler, kişilerin göğüs kafesleri üzerinde 45.000 Pascal'ı aşan seviyede basınç tespit etmiştir. Bu, şu anda üzerinize etki eden atmosfer basıncının neredeyse yarısı kadardır. Bazı insanlar durdukları yerde ölmüşlerdir, bazıları üzerlerindeki basınç kalkana kadar diğer insanlarca ezilmişlerdir. Bu çok ama çok acılı bir ölümdür.
Kalabalık Çökmesi Nedir? 2015 Hac Sezonunda 2000+ Kişi Nasıl Öldü?
Mekke, İslam'a göre en kutsal şehirdir ve Müslümanlar arasında kutsal kabul edilen Kuran-ı Kerim'in birçok anlatısının geçtiği yerdir. Dolayısıyla Mekke, yılda bir defa, haccın merkezi haline gelir. Hac sırasında 3 milyon küsür insan bir araya gelerek kutsal saydıkları görevlerini yerine getirirler.
Ne yazık ki 2015 yılındaki hac ziyaretinde Mekke, aynı zamanda acı bir trajedinin de merkezi haline geldi. Başlangıç sebebi halen net olmayan bir nedenle, 204 ve 223 numaralı iki sokakta panikle koşuşturan kalabalık, dar bir kesişimde bir araya geldi ve sonuç felaket oldu: Aynı genişlikteki sokaktan 2 kat fazla insan akmaya çalışınca, tıpkı iki nehrin kesişmesi halinde olacağı gibi, o kesişimde müthiş bir basınç birikimi oldu ve bu sırada "kalabalık çökmeleri" yaşandı.
Bir anlığına kendinizi orada düşünün: Basıncın biriktiği noktada insan yoğunluğu o kadar fazla ki, gidebileceğiniz hiçbir yer yok. Türbülanslı hale gelmiş olan insan etkileşimleri, her yönden, kaotik olarak sizi itiyor. Bir yerde artık dayanamıyorsunuz ve düşüyorsunuz. Siz düşünce, sizin olduğunuz yerden geçmeye çalışanlar da takılıp üzerinize düşüyorlar ve her düşen, öncekinin üzerine daha fazla kuvvet bindiriyor. Daha fenası, onlar yere düştükçe, bu yoğun basınç bölgesinde bir vakum oluşmuş oluyor. Tıpkı bir vakumu doldurmaya çalışan hava veya su molekülleri gibi, insan yığınları da o vakumlu bölgeye, kendi üzerlerine binen kuvvetlerin etkisi altında hücum ederler. Böylece yerde olan sizin üzerinize daha da fazla yığılma olur. İşte bu olaya artık "izdiham" değil, kalabalık çökmesi adı verilmektedir.
Kalabalıkların kuvvetini azımsamamak gerekir: Sadece 6-7 kişi, aynı yöne doğru yeterli ve doğru kuvveti uygulayacak olursa çeliği bükebilmektedirler. Kaotik çarpışmalarda bu şartlar sürekli sağlanır ve insanların kemikleri parçalanır, akciğerleri yırtılır, kalpleri durur, boyunları kırılır. Cemarat Köprüsü olayları üzerinde de araştırmalar yürütmüş olan, Zürih ETH'den hesaplamalı sosyal bilimci Dirk Helbing şöyle söylüyor:
Yoğunluk öylesine artar ki bir vücudun hemen yanında bir başka vücut vardır. Bu vücutlar üzerine uygulanan her bir kuvvet, diğeri üzerinde de basınç oluşturur. Bu rastgele itişmenin etkisi altındasınızdır. Sonuç olarak dengenizi kaybedersiniz ve yere düşersiniz. Bu durumda olan şey, kalabalık içerisinde bir anda bir boşluk açılmasıdır. İşte bu boşluğun hemen etrafındaki kişiler, üzerlerine binen kuvveti dengeleyecek karşıt bir kuvvet bulamazlar ve yere düşmüş kişinin üzerine yığılırlar.
Bu olay, açılan boşluktan dışarı doğru hızla yayılır; ancak her yönde eşit olarak dağılmaz. Helbing'in modeline göre yayalar, temel olarak diğer yayalar da dahil olmak üzere karşılarına çıkan engelleri aşmayı hedeflerler. Ancak bunu yaparken, gitmek istedikleri yere de en hızlı şekilde ulaşmak isterler. Düşük yoğunluklarda (örneğin kalabalık yokken) düzgün bir akış elde edersiniz. Tıpkı düz tabanlı bir nehrin dümdüz ileri akması gibi...
Yoğunluk artmaya başladıkça, yavaşlayan veya tamamen duran tekil yayaların sayısı da artar. Bu yavaşlama veya durma, o yöndeki her bir bireyin de aynısını yapmasını gerektirir. Dur-kalk benzeri bu dalgalanma hızla dışarı doğru yayılır ve bir süre sonra boğulma noktasına ulaşır.
Birbirinden özenle kaçınan insanların davranışları bir anda istem dışı hale geliverir. Kaldırımlarda yürüyen insanlar üzerinde yapılan araştırmalardan elde edilen kalabalık dinamiği verileri, tek bir hatta yürümeyi sağlayan spontane (ani, kendiliğinden) organizasyon veya diğerlerinin hızına göre hızını ayarlama gibi klasik koordinasyon hareketlerini ortaya koymaktadır. Ne zaman ki düzen, kaosa yenilir... İşte o zaman türbülans başlar.
İşte Mekke'de olan da buydu: On binlerce hacıyı içerisinde barındıran çadırkent Mina'da yaşanan bir izdiham dolayısıyla resmi sayımlara göre 800'den fazla, yabancı kaynaklara göre 2000 kadar kişi hayatını kaybetti. Bu, hac tarihinin en ölümlü olayı olarak tarihe geçti. Aslında hac etkinliği, onlarca yıldır ölümcül olmayı sürdürmektedir. Hacıların sayısı arttıkça, kitlesel katliamların sayısı da artmaktadır. 2009 senesinden 100 yıl kadar önce bile, insanlık tarihinin gördüğü en fazla ölümlü 10 izdihamdan 5 tanesi Mina Vadisi'nde yaşanmıştır!
Aslında 2006'da yaşanan bir diğer hac felaketinden sonra, Suudi yetkililer tek yönlü yollar, ziyaretçi sayımları ve eğlence parkına benzer şekilde zaman programlaması uygulamalarını başlatmışlardı. Sembolik olarak şeytanı simgeleyen 3 büyük taşın bulunduğu ve "şeytan taşlama" faaliyetinin yapıldığı Cemarat Köprüsü, 1000 civarı kişinin ölmesine neden olan yerdir. Günümüzde bu köprü, çok sayıda girişi ve çıkışı olan, çok katlı, karmakarışık bir yapıdır. Amaç, insanları hareket halinde tutmaktır. Geride bıraktığımız on küsür yılda, Suudi hükümeti, aralarında meşhur uluslararası firma Gensler de olmak üzere çok sayıda mimar ve tasarımcıyla çalışarak, insan akışını ve güvenliğini merkez camiiden çadırkente kadar tüm önemli hac bölgelerinde arttırmak için çaba sarf etmiştir.
Kalabalıkta Güvende Kalmak İçin Ne Yapmalı?
Bir festivale veya konsere katılmadan önce:
- Kayıp düşme şansınızı azaltacak ve kalabalık içinde gezinmenizi kolaylaştıracak spor ayakkabılar giyin. Topuklu ayakkabılardan uzak durun!
- Pahalı mücevherler ya da kaybettiğinize pişman olacağınız takılar takmayın.
- Kot pantolon veya pantolon giyiyorsanız, telefonunuzu, paranızı ve diğer temel eşyalarınızı ön ceplerinize koyun. Bu şekilde düşme veya çalınma olasılıkları daha düşüktür.
- Etkinlikten önce uygun miktarda yiyecek yiyin ve yeterince su içtiğinizden emin olun.
- Yanınızda bir kimlik ve ihtiyacınız olabilecek herhangi ilaçları taşıyın.
- Yanında bir çocuk varsa, telefon numaranızı çocuğun koluna veya bilekliğe yazın.
Kalabalığa girdiğinizde:
- Çok fazla alkol içmeyin ve çevrenizde olan bitene dönük algılarınızı yitirmeyin.
- Kalabalığa girerken, etrafınıza bakın: Bir şeyler ters giderse nasıl kaçabileceğinizi planlayın. Bütün çıkışların, özellikle de size en yakın 2-3 çıkışın nerede olduğunu bilin. Unutmayın ki en yakın çıkış, her zaman en güvenli çıkış olmayabilir; tam tersine, en yakın çıkışta ezilme şansınız en yüksek olabilir. Bu nedenle mümkünse tüm çıkışların yerini bilmeniz gerekmektedir.
- Kalabalık çökmesine yakalanma ihtimalinizi azaltmak için büyük kalabalıkların en azından dış kenarlarında kalın.
- "Mosh pit" denen itişme kakışma bölgelerinden kaçının. O bölgeye girdiğinizde, çevreniz üzerinde hiçbir kontrolünüz kalmayacağını anlayın. Örneğin, nasıl hareket ettiğiniz artık nasıl hareket etmek istediğinize göre değil, kalabalığın sizi nasıl hareket ettirdiğine göre belirlenecektir.
- Eğer bir takınız veya mücevheriniz yere düşecek olursa, onu almak üzere eğilmeden önce iki kez, hatta üç kez düşünün: Dengenizi kaybetmeniz hâlinde yere düşebilirsiniz, üzerinize bir çökme yaşanabilir ve ezilebilirsiniz.
Ezilme riskiyle karşı karşıya kalırsanız:
- Kendinizi yoğun bir kalabalığın ortasında bulursanız, başınızı koruyun ve ne yaparsanız yapın, ayaklarınızın üzerinde kalın. Mosh pitlerdeki yaralanmaların %60'ından fazlası kafaya alınan darbelerden kaynaklanmaktadır.
- Kalabalık bir ortamda dengede kalmak ve ayrıca kalbinizi ve ciğerlerinizi baskıdan korumak için kollarınızı göğüs hizasına kaldırın ve bir boksör gibi durun. Kollarınız, akciğerlerinize kasılıp gevşeyebilecekleri hayati hacmi sağlayacaktır. Tabii kollarınızı açık tutmayı başarabilirseniz...
- Eğer yere düşecek olursanız, oksijeni dikkatli kullanın: Bağırmayın veya çığlık atmayın. O gürültü ve kargaşada kimse sizi duyamayacaktır; ancak siz bağırırken, az miktardaki oksijeninizi boşa harcıyor olacaksınız. Oksijeninizi tüketecek olursanız bayılma şansınız artacaktır.
- Enerjinizi de koruyun! Kalabalığın kontrolsüz bir şekilde dalgalanmasıyla savaşmaya çalışmayın: Üzerinize binen binlerce kiloluk baskıya karşı koymanız imkansızdır. Mümkün olduğunca kalabalığa karşı değil, kalabalıkla birlikte hareket edin. Enerjinizi tüketirseniz, muhtemelen oksijenini kaybetmiş biriyle aynı pozisyonda olacaksınız: bilinçsiz bir şekilde yere yığılacaksınız.
- Yere düşerseniz, hemen cenin pozisyonuna geçin: Kalbinizin yer aldığı sol tarafınızın yere dönük olduğundan emin olun. Sakın karın üstü veya sırt üstü yatmayın; insanlar üzerinize düşecek olursa boğulabilirsiniz. Elleriniz ve kollarınızla başınızı koruyun.
Sonuç
Giderek artan sayıda insan, kalabalık şehirlerde yaşamaya başladı. İnsan beyni, milyonlarca yıllık tarihinde hiç deneyimlemediği türden kalabalıklarda hayatta kalmaya çalışmaya zorlanıyor. Bu tür senaryolarda nasıl davranmamız gerektiğini bilmiyoruz ve bu nedenle bu tür durumlar, bizlerin ne olup bittiğini doğal bir şekilde anlamamıza engel oluyor.
Ama bu demek değil ki bazı durumlarda insanlar da klasik kolektif davranış sergileyemez. Örneğin insanlar, liderlerini takip ederler veya doğru şartlar sağlandığında klasik yaya davranışlarını sergilerler. Ancak bunlar, az sayıda insanın bulunduğu durumlarda, basit kurallar çerçevesinde gerçekleşir. Bu durum, kendi kendine organize olabilen sürü davranışlarının devreye girmesi anlamına gelmemektedir. Couzin şöyle söylüyor:
Her zaman olmaz ancak sıklıkla insanların kitlesel olarak ölmesine neden olan şey, paniğin yayılmasıdır, halihazırda var olan bir tehdit unsuru değildir. Paniğe verilen tepki, tehlikeyi doğurur. İşte bazı durumlarda güçlü kolektif tepki bu nedenle tehlikelidir.
İşte bu, her türlü kalabalık etkinlik organizatörünün alması gereken bir derstir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 4
- 3
- 3
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- C. Nast. The Hajj Stampede Is A Fluid Dynamics Problem. (24 Eylül 2015). Alındığı Tarih: 31 Ekim 2022. Alındığı Yer: WIRED | Arşiv Bağlantısı
- P. Pearle, et al. (2010). What Brown Saw And You Can Too. American Journal of Physics, sf: 1278. doi: 10.1119/1.3475685. | Arşiv Bağlantısı
- F. T. Illiyas, et al. (2013). Human Stampedes During Religious Festivals: A Comparative Review Of Mass Gathering Emergencies In India. International Journal of Disaster Risk Reduction, sf: 10-18. doi: 10.1016/j.ijdrr.2013.09.003. | Arşiv Bağlantısı
- Times of Malta. Updated - Paceville Crush: Man Arrested For Letting Off Gas Spray; Heated Exchanges In Parliament; Dramatic Video. Alındığı Tarih: 31 Ekim 2022. Alındığı Yer: Times of Malta | Arşiv Bağlantısı
- C. Ro. The Secret Science That Rules Crowds. (21 Mart 2018). Alındığı Tarih: 31 Ekim 2022. Alındığı Yer: BBC | Arşiv Bağlantısı
- C. Nast. The Dangerous Power Of Crowds. (31 Ocak 2011). Alındığı Tarih: 31 Ekim 2022. Alındığı Yer: The New Yorker | Arşiv Bağlantısı
- L. Benedictus. Hajj Crush: How Crowd Disasters Happen, And How They Can Be Avoided. (3 Ekim 2015). Alındığı Tarih: 31 Ekim 2022. Alındığı Yer: The Guardian | Arşiv Bağlantısı
- T. Hill. A Crowd Safety Expert Explains Why People Mosh. (27 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 31 Ekim 2022. Alındığı Yer: Genius | Arşiv Bağlantısı
- J. Moore. What Caused The Hajj Tragedy?. (24 Eylül 2015). Alındığı Tarih: 31 Ekim 2022. Alındığı Yer: Newsweek | Arşiv Bağlantısı
- A. Ripley. How To Avoid Getting Trampled At The Inauguration.. (19 Ocak 2009). Alındığı Tarih: 31 Ekim 2022. Alındığı Yer: Slate Magazine | Arşiv Bağlantısı
- C. F. Karimi. How To Stay Safe At A Crowded Concert Or Music Festival. (13 Kasım 2021). Alındığı Tarih: 31 Ekim 2022. Alındığı Yer: CNN | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 18:52:07 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3895
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.