İnsan Saldırganlığının Evrimi: Neden ve Nasıl Saldırganlaşıyoruz?
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Herkes yaşamının bir döneminde öfkeyi deneyimlemiştir. Bazılarımız ise (istatistiklere göre çoğunlukla erkekler) bu öfkeyi şiddete dönüştürür; muhtemelen bir hokey oyunu sırasında ya da barda bir sürü bira içtikten sonra yumruk atarak…
Bunun dışında bir de, kötülüğünün boyutu çok daha yüksek olan saldırganlık çeşidi vardır; cinayet, savaşlar ve soykırım gibi. Karşılıklı yumruklaşmadan ülkeler arası savaşa kadar değişebilen farklı derecelerdeki insan saldırganlığının ardında yatanları anlamak, insanı inceleyen biyologların zihnini uzun süredir meşgul etmektedir. Bu saldırgan eğilimlerimizi açıklayabilen evrimsel bir mantık var mıdır?
2009 yılının Şubat ayında Utah Üniversitesinde şiddeti ve insan evrimini tartışmak üzere toplanan antropologların sorduğu temel soru buydu. “İnsan Saldırganlığının Evrimi: Günümüzdeki Çatışmalara Yönelik Dersler” isimli bu konferansta konuşmacıların amacı, modern toplumda gösterdiğimiz saldırganlığın farklı türlerinin, insan evriminin uzun süreci tarafından nasıl biçimlendirildiğini keşfetmekti.
Evrimin insanı doğal olarak barışsever yaptığını düşünenler ve doğamızın şiddete daha eğilimli olduğunu düşünenler olmak üzere bu tartışmayı iki ayrı tarafa ayırmak daha kolay görünse de, konferansın organizatörü olan Utah Üniversitesinden antropoloji profesörü Elizabeth Cashdan, gerçek yanıtın muhtemelen bu ikisinin arasında bir yerde olduğunu söylüyor:
İki iddiayı da destekleyecek birçok kanıt var; şiddet de, barış da, dayanışma da insan doğasında var. Tüm bu geniş çaptaki duyguların evrimleşme nedeni, hepsinin geçmişte bir şekilde insanın işine yaramış olması.
Hayvansal İçgüdüler
Uzmanlara göre evrim insanın neden saldırganlık sergilediğini açıklayabilir; çünkü saldırganlık da tüm diğerleri gibi temel bir duygudur. Cashdan sözlerine şöyle devam ediyor:
İntikam, kin, mutluluk, öfke gibi duyguların evrimleşme nedeni, bunların çoğu zaman uyum başarısını artıran davranışlar olmasıdır. Bu durum tüm diğer hayvanlarda olduğu gibi, insanlar için de kesinlikle doğrudur.
Utah Üniversitesinden biyolog David Carrier da ona katılarak şunları söylüyor:
Çocuklarınız için gösterdiğiniz şefkatin sizin genlerinizin hayatta kalma olasılığını artırması gibi, şiddet eğilimleri de bazı türler için genelde aynı şekilde işe yarar. Saldırgan davranış, bireyin hayatta kalma veya üreme olasılığını artırdığı türlerde evrimleşmiştir. Bu da o türlerle ilgili belirli çevresel, sosyal, tarihsel koşullara ve üremeyle ilgili durumlara dayanır. İnsan kesinlikle en saldırgan türlerden birisidir. Ancak aynı zamanda da en özgeci ve empatik türlerden birisidir.
Bilim insanlarına göre, evrimimizin bir sonucu olarak insan genetik yapısında önceden programlanmış bazı şiddet kodları olabilse de, “doğuştan mı yoksa sonradan mı” yaklaşımının da gösterdiği gibi, biyolojik olarak bizlere işlenmiş bu programlamanın harekete geçip geçmeyeceğini ya da nasıl geçeceğini belirleyen şey, çevredeki belirli bir durumdur. Cashdan şöyle diyor:
Biyologlar, çevredeki koşullara karşı kalıplaşmış tepkiler olan "tepki normları"ndan bahseder. Örneğin kimi erkek böcekler, eğer popülasyonda daha az dişi varsa, yani eş bulma fırsatı daha azsa genelde eşlerini daha çok korur. Doğal seçilim sabit bir davranış biçimlendirmemiştir, tepki normlarını biçimlendirmiştir. Tepkinin doğası budur.
Yani, sadece saldırganlık amacıyla saldırganlık yapmak ender gözlenen bir şeydir. Ancak karmaşık bir dizi koşul çoğu insanı şiddete yöneltebilir.
Cashdan'a göre, gıda temini dünyanın çoğu bölümü için bir ölçüde kolay hale geldi, günümüzde artık bunun yerine hammadde kaynakları için rekabet ediyoruz; bazı insanların ise "yeter artık" dediği bir eşik hiç yok. Kaynaklar için rekabetin raydan çıkmasına güzel bir örnek, çetelerin uyguladığı şiddet. Bir çete üyesi daha fazla şeye sahip olmak istiyor; ancak ortaklar ya da para sorun çıkarıyor. 100.000 yıl önce bu durum onların hayatta kalması için en önemli şey olabilirdi.
Duygularımız Bizi Özel Kılıyor!
Cashdan devam ediyor:
İnsandaki saldırganlık, diğer hayvanlardakine benzer şekilde doğal olarak evrimleşmiş bir fenomen. İnsandaki saldırganlığı hayvanlardakinden ayıran şey ise, buna yol açan duygunun karmaşıklığı. İnsanlar, sosyal ilişkilerinin karmaşıklığı ve yüksek derecede gelişmiş sosyal zekaları açısından çok özel bir tür. İntikam ve kin duyguları çok köklü sosyal duygular ve diğer türlerde neredeyse hiç rastlanmıyor.
Birkaç hayvan türünde bölgeyi, eşi, yavruları ya da gıdayı korumanın dışında da saldırganlık görülebiliyor. Carrier, örnek olarak evcil köpeklerde ve şempanzelerde de kin tutmaya dair bazı kanıtların olduğunu söylüyor. Ancak insanda şiddet, daha ender görülen kaynaklara dayanarak evrimleşmiştir. Cashdan'ın bu konudaki sözleri şöyle devam ediyor:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Örneğin intikam cinayetleri ve bunu destekleyen veya yasaklayan kültürel kurumlar insan saldırganlığını yeni bir şekilde biçimlendiriyor.
Uzmanlara göre şiddete yönelik doğuştan gelen arzumuzu bastırmamızı sağlayan zihinsel muhakeme gücümüz aynı zamanda kendi çocuklarını öldüren ebeveynler gibi bazı insanların yanı sıra kurumların da şiddeti mantıksız bir biçimde meşru bulmasına yol açabiliyor.
Gelecekten Endişe...
Uzmanlar, insan saldırganlığının evrimsel kökenlerini ortaya çıkarmanın, kurumların daha iyi önlem kararları belirlemesinde yardım edebileceğini söylüyorlar. Cashdan diyor ki:
Evrim bizi şiddet dolu hale getirmedi ya da barışsever yapmadı; farklı koşullar altında bu koşullara uyum sağlayarak esnek tepki vermemizi sağlayacak şekilde bizi biçimlendirdi. Aynı zamanda uyuma dönük sezgimiz doğrultusunda şiddet uygulamaya yöneltti. Eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsak bu koşulların ne olduğunu anlamalıyız.
Son olarak sözü Carrier'a bırakalım:
Ruanda’da ve eski Yugoslavya’da 1990’lardaki çatışmalar şimdi bize uzak anılar gibi görünüyor olabilir, ancak bu türden bir şiddetle barış arasındaki fark, sandığımızdan çok daha ince bir çizgidir. Şahsi fikrime göre bir bütün olarak Batı toplumları, şiddetin gelecekte yaratabileceği problemin büyüklüğü hakkında toplu bir inkar içinde. Biz barışı seviyoruz, geçmişteki şiddetin, işgallerin artık olmayacağına inanıyoruz. Ancak yakın tarihimiz ve günümüzdeki olaylar, insanların çabucak kişiler ve kitleler arası şiddete yönelebileceğini gösteriyor. Hayati önem taşıyan doğal kaynakların az bulunduğu bölgelerde bu durum daha da önemli bir hal alıyor. Bilim insanları iklim değişikliğinin ve enerji yetersizliğinin bir sonucu olarak gıda ve temiz su gibi temel kaynakların giderek azalacağına inanıyor. Bu durumda şiddete yol açabilecek çevresel ve sosyal etkenleri kontrol etmek giderek daha zor olabilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 10
- 7
- 4
- 4
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Live Science | Arşiv Bağlantısı
- H. Whipps. The Evolution Of Human Aggression. (25 Şubat 2009). Alındığı Tarih: 26 Aralık 2018. Alındığı Yer: Live Science | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:56:09 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/7484
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Live Science. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.