Hindistan'ı Sarsan Akbaba Krizi: Akbaba Popülasyonların Yok Oluşunun Bedeli Nedir?
Hindistan'da Binlerce Can ve Milyarlarca Para Kaybına Yol Açan Akbaba Krizi Nasıl Gerçekleşti?
Doğa, ekosistemin tüm unsurlarını bir arada tutan bir zincir olarak tanımlanabilir; bu zincirde her tür kendine özgü bir görevi yerine getirir ve diğer türler için vazgeçilmez bir halka oluşturur. Bu halkalardan biri ortadan kalkarsa zincirin diğer bölümleri de bundan etkilenir. Bu durumu bir dizi domino taşının sırasıyla devrilmesiyle açıklayabiliriz: İlk taşın devrilmesi, diğer taşların da sırayla devrilmesine yol açar. Doğada ise bir türün azalması veya yok olması benzer bir zincirleme reaksiyona sebep olur. Her bir tür ekosistemdeki diğer canlılar için doğrudan veya dolaylı bir rol oynar. Dolayısıyla her bir tür ekosistemin sürdürülebilirliği için önemlidir.
Bu zincirleme yapıya ekolojide "trofik kaskad" ya da "trofik basamak" adı verilir.[1] Örneğin bitkiler güneş enerjisini kullanarak besin ve oksijen üretir; böcekler bitkilerle beslenir, kuşlar böcekleri yer, yılanlar ise kuşlarla beslenir ve bu en üst avcıya kadar devam eder. Bu zincirin herhangi bir halkası yok olduğunda veya zayıfladığında tüm ekosistem bundan etkilenir. Bir türün azalması veya yok olması, besin zincirinin diğer basamaklarını da zincirleme olarak etkiler. Örneğin ekosistemdeki üst düzey bir yırtıcı tür yok olursa bu yırtıcının avı olan türlerin sayısı hızla artar. Bu artış söz konusu türlerin beslendiği diğer organizmalar üzerinde aşırı bir baskıya yol açarak ekosistemin dengesini bozar.
Bahsettiğimiz domino etkisinin en çarpıcı ve yıkıcı örneklerinden biri, 1990'ların başlarında Hindistan'da yaşanan akbaba kriziyle ortaya çıkmıştır.[2] Akbabalar Hindistan'da ekolojik dengenin ayrılmaz bir parçası olmanın ötesinde, kültürel açıdan da kutsal kabul edilen canlılardır. Örneğin akbabaların kralı olan Jatayu, Hindu mitolojisinde çok önemli bir karakterdir ve özellikle Ramayana destanında cesareti ve fedakarlığı ile anılır. Ramayana destanı Hint kültüründe yaygın bir mitolojik hikayedir ve Tanrı Rama'nın hayatını, kötülükle mücadelesini ve sevdiği kadını kurtarmak için çıktığı destansı yolculuğu anlatır. Bu destanda akbaba kralı Jatayu, olayların kritik bir noktasında yer alır.
Hikâyeye göre iblis kral Ravana, Tanrı Rama'nın eşi Sita'yı kaçırır ve kendi krallığına götürmek ister. Yaşlı ve yorgun olan Jatayu bu olayı görür ve Sita'yı kurtarmak için Ravana'ya karşı durur. Jatayu'nun gücü Ravana'ya yetmese de Sita'yı koruma çabasında cesurca savaşır. Fakat Ravana çok güçlüdür ve Jatayu'yu ağır yaralar. Jatayu, Sita'yı kurtaramasa da hayatını feda etmek pahasına onun için mücadele etmiş olur.[3]
Jatayu'nun ölmeden önce Rama ve kardeşi Lakshman'a verdiği bilgiler, Sita'nın izini sürmelerine ve onu bulmalarına yardımcı olur. Bu nedenle Jatayu Hindu kültüründe doğanın ve iyiliğin savunucusu olarak sembolik bir figür haline gelmiştir. Jatayu'nun hikayesi, Hindu kültüründe sadece bir kahramanlık öyküsü değil aynı zamanda hayvanlara, özellikle akbabalara olan saygının güçlü bir ifadesidir.
Akbabaların ekosistem içindeki rolleri ise hayvan leşlerini hızla tüketerek hem çevresel temizliği sağlamak hem de hastalık taşıyan patojenlerin yayılmasını engellemektir.[4] Bu sayede akbabalar çevre sağlığını koruyan leşçiller olarak görev yaparken aynı zamanda tarımsal alanların ve yerleşim yerlerinin çevresinde sağlık risklerinin azalmasına katkı sağlarlar.
1990'ların başlarına kadar Hindistan, milyonlarca akbabaya ev sahipliği yapıyor ve bu kuşların etkin varlığı biyolojik dengeyi koruma açısından önemli bir rol oynuyordu. Ancak bu işlev, diklofenak adlı ilacın büyükbaş hayvan tedavisinde yaygınlaşmasıyla ciddi bir tehdit altında kaldı. Yaygın olarak kullanılan bu ağrı kesici ilaç, büyükbaş hayvanlarda ağrı ve iltihaplanmayı azaltmak amacıyla tercih edilmekteydi. İnsanlar diklofenak ile tedavi ettikleri hayvanlar öldüğünde, bu ilacın kalıntılarının akbabalar üzerindeki etkilerini öngörememişlerdi.
Hayvan leşlerindeki diklofenak kalıntılarını tüketen akbabalar için bu ilaç son derece toksikti ve böbrek yetmezliğine neden oluyordu. İlaç kalıntılarını taşıyan her bir leş, akbaba popülasyonu için ciddi bir tehdit oluşturmaktaydı. Araştırmalar, diklofenak tüketimi sonucu akbabaların böbreklerinde ürik asit kristallerinin biriktiğini ve bunun böbrek yetmezliği ile ani ölümlere yol açtığını ortaya koydu.[5]
Bu durum ekosistemde bir zincirleme etki yarattı. 1992-2003 yılları arasında Hindistan'daki üç ana akbaba türünün nüfusu (Gyps indicus, Gyps indicus, Gyps bengalensis) %96 ila %99 oranında çok ciddi bir düşüş yaşadı. Öyle ki ilaç faciası öncesi 40 milyon akbaba mevcutken bu sayı 19.000'e kadar düştü. Bu kayıp, doğadaki ölü hayvanların doğal yollarla bertaraf edilmesi sürecini büyük ölçüde aksattı. Akbabaların hızla azalmasıyla birlikte, çevrede çürüyen hayvan leşleri birikmeye başladı. Bu durum dünyada en fazla büyükbaş hayvana sahip ülke olan Hindistan için ciddi bir sorun teşkil etti.
Leşler elbette sadece görsel bir kirlilik yaratmakla kalmadı; aynı zamanda çeşitli zoonotik hastalıkların yayılması için uygun bir ortam oluşturdu. Özellikle kuduz gibi ölümcül hastalıkların yayılma riski arttı, zira çürüyen leşler köpek ve diğer çöpçü hayvanların popülasyonlarını artırdı ve bu hayvanlar hastalık taşıyıcılarına dönüştü. Kuduz vakalarının artması ise halk sağlığına ciddi bir tehdit oluşturdu. Araştırmalara göre, akbaba popülasyonundaki azalma nedeniyle kuduz kaynaklı ölümler ve tedavi masraflarında ciddi bir artış gözlemlenmiş, bu durum ekonomik bir yük haline gelmişti. 1992-2006 yılları arasında bu hastalık ve leşlerin bertarafı için yapılan harcamalar, Hindistan ekonomisine yaklaşık 150 milyar dolarlık ciddi bir mali yük getirdi.
Akbaba nüfusundaki bu dramatik düşüş yalnızca Hindistan'ı değil, komşu ülkeleri de etkiledi. Pakistan, Nepal ve Bangladeş gibi ülkelerde de benzer durumlar yaşandı.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Akbabaların yokluğunda, doğanın dengesi bozulmuş ve bu durum tarım, hayvancılık ve halk sağlığı gibi birçok alanda zincirleme olumsuz etkilere yol açmıştı. Hindistan hükümeti, 2006 yılında diklofenak kullanımını yasaklayarak akbaba popülasyonlarını koruma yolunda adımlar atmış; bu girişimler zaman alsa da popülasyonların yeniden toparlanmasını sağlamak amacıyla alternatif veteriner ilaçların geliştirilmesi süreci başlatılmıştır. Ancak bu çözüm için gecikilmesi, milyonlarca akbabanın kaybına ve ekosistemin dengesinin bozulmasına neden olmuştur.
Hindistan'daki akbaba popülasyonundaki düşüş, bir kuş türü için kaydedilen en hızlı azalma olarak öne çıkmaktadır ve ABD'de yolcu güvercininin neslinin tükenmesinden bu yana görülen en büyük kayıplardan biri olarak değerlendirilmektedir.
Afrika Akbaba Krizi
Hindistan'daki akbaba krizine benzer bir durum ne yazık ki Afrika'da da yaşanmaktadır. Afrika Akbaba Krizi (AAK), Sahra Altı Afrika'da (SSA) hızla azalan akbaba popülasyonlarından kaynaklanan ciddi bir endişe kaynağıdır. SSA, akbaba koruması açısından büyük öneme sahip bir bölge olmasının yanı sıra yoğun zehir kullanımıyla da öne çıkmaktadır.
Araştırmalara göre, habitat parçalanması ve arazi kullanımındaki değişiklikler nedeniyle akbabaların besin kaynakları giderek azalmaktadır. Akbabalar geçmişten bugüne bitki ve hayvan bazlı doğal toksinlerle karşılaşsa da son yıllarda yaban hayatına yönelik zehirleme olaylarında genellikle sentetik kimyasallar kullanılmaktadır. Tarım kimyasalları, ağır metaller ve veteriner ilaçlarına maruz kalmanın akbabaların sağlığını olumsuz etkilediği ve yüksek toksisite seviyelerinin büyük çapta ölümlere yol açtığı bildirilmektedir. Örneğin kurşun içeren mühimmat, siyanür ve tarımda kullanılan çeşitli pestisitler geniş çaplı zehirlenme vakalarının başlıca sebepleri olarak kaydedilmiştir. Zehirlenmenin yanı sıra, elektrik çarpması ve çarpışmalardan kaynaklanan ölümler de artmakta olsa da akbaba ölümlerinin %62'sinden zehirlenme sorumludur.[6]
Zehirlenme, akbabalar için en ölümcül tehditlerden biri olup insanlar ile akbabalar arasındaki çatışmanın önemli bir örneğidir. Afrika'nın bazı bölgelerinde, geleneksel inanç ve ritüellere bağlı olarak akbabaların parçalarının şans, kehanet veya zekâ artırıcı özelliklere sahip olduğuna inanılmaktadır. Zehirlenmiş otçul hayvan leşleri veya kimyasallarla kirlenmiş sular aracılığıyla da bu zehirler akbabalarla birlikte diğer etobur türleri ve insanları da tehdit eder. Zehirlenmiş akbabaların farkında olmayan tüketicilere gıda olarak sunulması ise halk sağlığı açısından doğrudan bir risk oluşturmaktadır. Bu kriz, 2024 itibarıyla 9'u aşkın akbaba türünü etkilemeye devam etmektedir.
Sonuç
Her ne kadar Hindistan'daki akbabalar bu krizi tamamen atlatamamış olsa da bazı bölgelerde popülasyonlarının toparlandığı gözlenmektedir. State of Indian Birds raporuna göre, Hindistan'daki akbaba popülasyonlarının geri kalan kısmı artık koruma altındaki alanlarda yoğunlaşmıştır. Bu koruma alanları, akbabalar için daha güvenli bir yaşam ortamı sağlamaktadır çünkü buralarda, kontaminasyon riski taşıyan büyükbaş hayvan leşleri yerine daha çok vahşi hayvan leşleriyle beslenmektedirler. Böylece, diklofenak gibi veteriner ilaçlarının olumsuz etkilerinden korunma şansları artmaktadır. Ancak buna rağmen akbaba nüfusundaki bu azalmalar popülasyonların hâlâ tehdit altında olduğunu göstermektedir. Bu durum, doğrudan insan sağlığı ve refahı üzerinde olumsuz etkiler yarattığı için büyük bir endişe kaynağı olarak değerlendirilmektedir.
Uzmanlar, veteriner ilaçlarının akbabalar için ciddi bir tehdit olmaya devam ettiğini belirtmektedir.[7] Ölü hayvanların eskisinden daha sık gömülmesi ve sokak köpekleri gibi başıboş hayvanların sayısındaki artış, leşlerin bulunabilirliğini azaltarak akbabalar için besin kaynaklarını kısıtlamaktadır. Ayrıca, taş ocakları ve madencilik faaliyetleri de bazı akbaba türlerinin yuvalama alanlarını bozarak yaşam alanlarını tehdit etmektedir. Tüm bu faktörler, Hindistan'da ve Dünya'nın geri kalanındaki akbaba popülasyonlarının toparlanmasını zorlaştırmakta ve onların hayatta kalma mücadelesini giderek daha karmaşık hale getirmektedir.
Asya ve Afrika'da yaşanan bu akbaba krizi, ekosistemlerde tek bir türün kaybının geniş çaplı ekolojik, sağlık ve ekonomik sonuçlara nasıl yol açabileceğini gözler önüne sermiştir. Bu olay, doğanın karmaşık dengesinin korunmasının yalnızca çevresel değil, aynı zamanda toplum sağlığı ve ekonomi açısından da ne denli hayati bir önem taşıdığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Akbaba krizleri, biyoçeşitlilik kaybının ne denli ciddi sonuçlara yol açabileceğinin erken örneklerini sunmaktadır. İklim değişikliği gibi biyoçeşitlilik kaybını hızlandıran faktörler de bu kayıplarla birleştiğinde geçmişte yaşadıklarımız gelecekte yaşayacaklarımızın yalnızca bir fragmanı niteliğindedir.
Nesli tükenen hayvanları geri getirmek ve mevcut türleri korumak için türdiriltimi gibi biyoteknolojik uygulamalar devreye alınabilecek olsa da biyoçeşitlilik kaybı sorununun toplum tarafından derinlemesine anlaşılması büyük önem taşımaktadır. Zira anlaşılmayan bir soruna önlem alınamaz. Ve önlem alınamazsa, doğanın dengesi telafisi mümkün olmayan bir yıkıma sürüklenir. Bu çöküş, ekosistemlerle olan bağını unutmuş gibi davranan insan yaşamını da doğrudan etkiler. Bu sebeple, biyoçeşitliliği koruma çabaları yalnızca doğayı değil, insanlığın kendi varoluşunu da koruma mücadelesidir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ S. Carpenter. Trophic Cascade | Definition, Importance, & Examples | Britannica. Alındığı Tarih: 3 Kasım 2024. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ Jatayu Earths Center India. Jatayu. Alındığı Tarih: 3 Kasım 2024. Alındığı Yer: Jatayu Earths Center India | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. E. Green, et al. (2004). Diclofenac Poisoning As A Cause Of Vulture Population Declines Across The Indian Subcontinent. Wiley, sf: 793-800. doi: 10.1111/j.0021-8901.2004.00954.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ PTI. Sharp Decline In Vulture Population, From 40 Million To 19,000: Prakash Javadekar. (19 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 3 Kasım 2024. Alındığı Yer: The Hindu | Arşiv Bağlantısı
- ^ V. R. Nyirenda, et al. (2024). Vulture Poisoning In Sub-Saharan Africa And Its Implications For Conservation Planning: A Systematic Review. Elsevier BV, sf: e25126. doi: 10.1016/j.heliyon.2024.e25126. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Biswas. Indian Vultures: Decline Of Scavenger Birds Caused 500,000 Human Deaths. Alındığı Tarih: 2 Kasım 2024. Alındığı Yer: BBC | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. L. Ogada, et al. (2011). Dropping Dead: Causes And Consequences Of Vulture Population Declines Worldwide. Wiley, sf: 57-71. doi: 10.1111/j.1749-6632.2011.06293.x. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/12/2024 16:47:33 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18901
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.