Haftanın Beş Günü Çalışma (Mesai) Alışkanlığı Nereden Geliyor?
Haftada Beş Gün Çalışmak İçin Hiç İyi Sebep Yok, Dört Gün Çalışalım!
Witold Rybczynski, The Atlantic'in Ağustos 1991 sayısında şöyle yazıyor: "Yedi gün kavramı doğal bir kavram değildir; çünkü hiçbir doğal olgu, yedi günde bir gerçekleşmez." Bir yıl, Dünya'nın Güneş etrafında bir kez dönüşünü simgeler. Ayların, dolunaylar arasındaki zamanı gösterdiği varsayılır. Ancak, yedi günlük hafta, tamamen insan yapımıdır.
Eğer insan yapımıysa, insan bunu değiştiremez mi? Beş günlük çalışma haftasından bir veya iki gün eksiltmenin ne kadar özgürleştirici olacağına dair yapılan münazaralarda, haftalık takvimin nereden geldiğine pek dikkat edilmemiştir. Günümüzdeki çalışma haftası kavramının bazen keyfî olan kökenlerini anlamak, bu süreyi kısaltmaya yönelik yapılacak harekete bilgi sağlayabilir.
Beş Günlük Mesainin Tarihi
Yedi günlük haftanın kökleri, yaklaşık 4000 yıl önceye, Babil'e kadar gider. Babilliler, güneş sisteminde yedi adet gezegen olduğuna, yedi rakamının onlar için büyük bir güç taşıdığına inanıyorlardı ve günlerini ona göre planlamışlardı. Yedi günlük gezegensel haftaları Mısır'a, Yunanistan'a ve sonunda Roma'ya yayılmış, Yahudilerin kendi yedi günlük hafta uyarlamaları olduğu ortaya çıkmıştı. Bunun sebebi belli değil, fakat bazıları, Yahudilerin MÖ altıncı yüzyılda Babil'e sürgün edildikten sonra bunu benimsediklerini tahmin ediyor.
Yedi günlük hafta, en sonunda, İsa doğmadan yaklaşık 250 yıl önce Batı takvimine kesin olarak yerleşmişti. Rybczynski'nin belirttiğine göre "haftasonu"nun ilk yazılı kullanımı, Notes and Queries adlı bir İngiliz dergisinde, 1879 yılında görülmüştü:
Staffordshire'da, eğer bir kişi cumartesi öğleden sonra haftalık çalışmasının sonunda evden ayrılıp cumartesi akşamını ve bunu takip eden pazar gününü uzaktaki arkadaşları ile geçirirse o kişinin haftasonunu falanca yerde geçirdiği söylenirdi.
19. yüzyılda yaşayan bazı İngilizler, haftanın yedinci gününü kutsal kitabın buyurduğu gibi dinlenmek yerine eğlenmek için kullanırdı. İçerlerdi, kumar oynarlardı ve o kadar keyif çatarlardı ki, işçilerin pazar eğlencesinden sonra kendilerine gelmek için işten kaytardığı "Aziz Pazartesi" olgusu ortaya çıkmıştı. İngiliz fabrika sahipleri daha sonra işçilerle anlaşarak pazartesi günü işe gelme garantisi karşılığında onlara cumartesi gününün yarısını vermişlerdi.
Cumartesinin yarım günlükten tam günlük dinlenmeye doğru değişmesi ise ancak bir sonraki yüzyılda gerçekleşebilmişti. 1908'de, bir New England değirmeni, beş günlük haftayı başlatan ilk Amerikan fabrikası olmuştu. Yahudi işçilerin dinî nedenlerle cumartesi günleri çalışmayıp işlerini telafi etmek için pazar günü çalışmaları fabrika yönetimince anlayışla karşılanmıştı, fakat bu durum Hıristiyan çoğunluğun bir kısmını rahatsız etmişti. Değirmen, bu Yahudi işçilere iki günlük bir haftasonu vermiş ve diğer fabrikalar da bu örneği takip etmişti. Büyük Buhran, ekonomide iki günlük haftasonunu pekiştirmişti, çünkü daha kısa çalışma saatleri, işsizliğin çaresi olarak düşünülmüştü.
Yaklaşık bir yüzyıl sonra değirmenlerin yerini daha gelişmiş teknolojiler almıştı, fakat buhran aşıldığında beş günlük çalışma haftası, temel idare kavramı olarak değişmeden kalmıştı. Modasının geçeceği, epey bir süredir haber veriliyordu: 1965'te bir Senato alt kurulu, Amerikalıların 2000 yılı itibariyle haftada 14 saat çalışacağını tahmin etmişti ve ondan önce 1928 yılında, John Maynard Keynes, teknolojik gelişmenin 100 yıl içinde haftalık çalışma süresini 15 saate indireceğini yazmıştı.
Haftasonunun İki Gün Olması Neden Verimsizdir?
İki günlük haftasonuna sahip yedi günlük bir haftanın, verimsiz bir uygulama yöntemi olduğuna inanmak için sebepler var: Sayısı giderek artan araştırma ve kurumsal vaka çalışmaları, daha kısa bir çalışma haftasına geçiş yapmanın, üretkenliğin artmasına, sağlığın iyileşmesine ve çalışanı elde tutma oranının yükselmesine yol açacağını öne sürüyor.
Beş günlük çalışma haftası, üretkenliği kısıtlıyor olabilir. American Journal of Epidemiology'de yayınlanan bir çalışmada, haftada 55 saat çalışan kişilerin, haftada 40 saat çalışan kişilere kıyasla bazı zihinsel görevlerde daha kötü bir performans gösterdiği bulunmuştu. Ayrıca Herhangi Bir Şeyde Kusursuz Olun (Be Excellent at Anything) kitabının yazarı Tony Schwartz, Harvard Business Review'a yaptığı açıklamada, insanların dinlenme sürelerini takip eden 90 dakikalık sürede daha yoğun, daha sıkı ve daha iyi çalıştıklarını söylüyor. Bu bulgular birlikte ele alındığında, sıkı çalışma ile dinlenme zamanlarının doğru bir şekilde ayarlanmasıyla, işçilerin benzer miktarda işi daha kısa bir sürede çıkarabileceklerini öne sürüyor.
Dahası, dört günlük bir çalışma haftasının üretkenliği artırabileceğine dair bazı çalışan hikayeleri de bulgular bulunuyor. Google'dan Larry Page, hayata geçirmemiş olsa bile bu fikri doğru buluyor. Ayrıca, Basecamp'ın CEO'su Jason Fried, yılın yarısında çalışanlarını haftada dört gün, 32 saat çalıştırıyor. The New York Times'ın serbest kürsü sayfasında şöyle yazıyor:
Süresi kısılmış bir çalışma haftanız olduğunda, önemli olan şeye odaklanma eğilimi gösterirsiniz. Zamanı sınırlamak, kaliteli zamanı teşvik eder. Beş gün yerine dört günde daha iyi iş bitirilir.
Dört günlük bir çalışma haftasının, daha verimli çalışmanın ötesinde, moral ve sağlığı düzelttiği görülüyor. ABD Kamu Sağlığı Fakültesi Başkanı, Daily Mail gazetesine haftalık dört günlük çalışma süresinin çalışanların kan basıncının düşmesine ve zihin sağlığının artmasına yardımcı olabileceğini söylüyor. Slingshot SEO'su Jay Love, aşamalı olarak üç günlük haftasonları uyguladığında, çalışanı elde tutma oranının birden arttığını görmüştür. Çevrimiçi bir eğitim ortamı olan TreeHouse, bu fikri doğru bularak, çalışanlarını cezbetmek için dört günlük bir çalışma süresini hayata geçirmiş ve bu durum şirketin büyümesine katkı yapmıştır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Değişim Şart... Ama Nasıl?
Beş günlük çalışma haftası, çalışma kültürü açısından belki de hiç değiştirilemeyecek kadar çok atalete sahip olabilir. Çoğu şirket, beş günlük çalışma haftasını yaygın olarak benimseyen bir dünyada dezavantajlı olacağı düşüncesiyle, çalışanlarına cuma günleri işe gelmemelerini söyleyemez.
Fakat bu sorun için yaratıcı bir çözüm var. Houston'da bulunan bir danışman olan David Stephens, LinkedIn'deki bir gönderide, önceden çalıştığı bir şirkette tasarladığı zekice bir sistemi detaylı şekilde anlatıyor. Şirkette iki çalışma ekibi oluşturuluyor. Bu ekiplerden birisi pazartesiden perşembeye kadar sabah 7'den akşam 6'ya dek, diğeri de salıdan cumaya kadar bu saatlerde çalışıyor. Ekipler çalışma programlarını her hafta değiştiriyor, böylece iki günlük her haftasonunu, dört günlük bir haftasonu takip ediyor. Stephens'ın bildirdiğine göre sonuçlar olumlu. Şirket, sabah 8'den akşam 5 yerine sabah 7'den akşam 6'ya kadar haftada beş gün açık. Stephens, çalışanlarının morallerinin çok yükseldiğini belirtiyor. Çalışanlar da hastalık izni haklarını daha az kullanıp doktora işgünü esnasında değil, çalışmadıkları zaman gidiyorlar.
Bu senaryoda çalışanlar yine haftalık 40 saat çalışıyorlar, fakat bu saati beş gün yerine dört gün içinde dolduruyorlar. Ancak 10 saat boyunca tam kapasite ile çalışmak, aynı şeyi sekiz saat boyunca yapmaktan daha fazla emek istediği için, bu düzenleme kulağa hâlâ en uygun şey gibi gelmiyor. Buna rağmen, Stephens'ın şirketindeki çalışanlar hâlâ beş gün 40 saat çalışmak yerine dört gün 40 saat çalışmayı tercih ediyorlar. Daha az güne ek olarak daha az saat çalışsalardı çok daha mutlu olabilirlerdi (ve çok daha iyi çalışabilirlerdi).
Eski yöntemlerin öylece durup aksatılmayı beklediği hakkında devam eden tartışmalar göz önüne alındığında, geleneksel çalışma haftasının bütünüyle el değmeden durmuş olması şaşırtıcı. Üstelik yetenekli çalışanları çekmek için uygulanan şirket avantajları paketlerine şimdiye kadar iki günlük haftasonunun yeniden tasarlanıp dahil edilmesi beklenirdi. Fakat öyle olmadı.
Tabii ki dört günlük bir haftasonunun iyi yanları henüz gerçekten teyit edilmedi, fakat bunun iyi bir fikir olduğunu öne süren pek çok kanıt var. Öyleyse, şu an için, şirket çalışanlarının kalitesini yükseltmek ve onları elinde tutmak için, şimdiye kadar kullanılmamış bir yöntem bulunduğu görünüyor: haftalık çalışma süresini kısaltmak. Ayrıca, diğer herkes yapmadan önce bunu yapmanın bir yolunu bulun
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 15
- 3
- 3
- 3
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: The Atlantic | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 03/12/2024 19:53:37 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/5206
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in The Atlantic. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.