Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Genç Türk Deprem Bilimcilerden Çağrı: Depreme Dayanıklı Bir Türkiye Ancak "Deprem Kültürü" ile Mümkün!

Genç Türk Deprem Bilimcilerden Çağrı: Depreme Dayanıklı Bir Türkiye Ancak "Deprem Kültürü" ile Mümkün!
Görsel DALL-E tarafından üretilmiştir.
11 dakika
1,058
Evrim Ağacı Akademi: Depremler Yazı Dizisi

Bu yazı, Depremler yazı dizisinin 20. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Deprem Nedir? Depremlere Sebep Olan Doğa Yasaları ve Bu Yasaları Açıklayan Modeller Nelerdir?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Podcast
17:03
Mustafa Yılmaz
Seslendiren
21
  • İndir
  • Dış Sitelerde Paylaş
Tüm Reklamları Kapat

Şili ve Japonya örneklerinin ortaya koyduğu gibi depremle yaşamak mümkün. Peki Türkiye'de yanlış giden ne? Önemli bilimsel gelişmelere rağmen, Türkiye hâlâ depremlere karşı savunmasız ve bunun en son örneğini Şubat 2023'te trajik bir şekilde gördük. Kahramanmaraş (Mw 7.8) ve Elbistan (Mw 7.6) depremlerinin bilançosu, yapı yönetmeliklerinin uygulanması ve deprem farkındalığına ilişkin sorunları yüzümüze çarpmakta; aynı zamanda, deprem tehlikesi ve riski üzerine edinilmiş bilgilerin toplum nezdinde karşılık bulmadığına, dolayısıyla ciddi bir bilim-toplum iletişim kopukluğuna işaret etmektedir.[1]

1999 İzmit depreminde (Mw 7.4) çocuk olan biz genç Türk bilim insanları, bugün, Şubat 2023 felaketiyle bir kez daha sarsıldık. Bizler, artık Türkiye'de ve dünyada benzer felaketlerin yaşanmaması için, tüm bilim insanlarını, bilim ve toplum arasındaki bu feci iletişim kopukluğunu nasıl onarabileceğimiz üzerine düşünmeye davet ediyoruz!

Yerbilimciler son yarım yüzyıldır Türkiye'nin depremselliğini ve büyük ve yıkıcı depremler üretebileceğini iyi bilmektedir.[2], [3] 1999 İzmit (Mw 7.4) ve Düzce (Mw 7.2) depremlerine ev sahipliği yapan Kuzey Anadolu Fayı, doğrultu atımlı faylara dair bilgimizi önemli ölçüde ilerletecek gözlemler sağlayarak on yıllardır tüm dünyanın ilgisini bölgeye çekmiştir.[4], [5] Benzer şekilde, Kahramanmaraş depremlerini üreten ve yanal atımlı olan Doğu Anadolu Fayı da iyi belgelenmiştir ve büyük depremler üretme potansiyeli ile bilinmektedir.[6], [7], [8], [9]

Tüm Reklamları Kapat

Türkiye’de MS 500 yılından bu yana meydana gelen depremlerde kaydedilmiş can kaybı. Üstteki şekil binlerle ölçeklendirilmiş can kayıplarını göstermektedir. Gri çizgiler haritalanmış aktif fayları göstermektedir.
Türkiye’de MS 500 yılından bu yana meydana gelen depremlerde kaydedilmiş can kaybı. Üstteki şekil binlerle ölçeklendirilmiş can kayıplarını göstermektedir. Gri çizgiler haritalanmış aktif fayları göstermektedir.

Yukarıdaki resimde görüleceği üzere, tarihsel ve yakın geçmişteki depremlerde raporlanmış can kaybı oldukça yüksektir. Yıkıcı depremlerin uzun geçmişi Türkiye'yi yoğun bir sismik aktivite izleme ağı kurmaya, sismik tehlike haritalarını ve bina yönetmeliklerini sürekli güncellemeye ve deprem araştırmalarına daha fazla yatırım yapmaya teşvik etmiştir.[10], [11], [12]

1999 yılında yaşanan felaket, 2007 yılında bina yönetmeliklerinin güncellenmesi sürecini daha da hızlandırmıştır. Bina yönetmeliklerinin en son güncellenmesi 2018 yılında yapılmıştır.[13] Ancak, tek başına güncel bina yönetmelikleri son felaketi önlemeye yetmemiştir.

Ne yazık ki, Türkiye Kahramanmaraş depremlerine bir kez daha hazırlıksız yakalandı. Dünya standartlarındaki yapı yönetmeliğine rağmen on ilde 10,200'den fazla bina çökmüş ve 50,000'den fazla kişi hayatını kaybetmiştir.[14] Ağır hasar gören 100,000 bina arasında, depreme dayanaklı tasarım kriterlerine göre deprem sonrası işlevsel kalması gereken hastaneler, okullar ve yollar gibi kritik yapılar da yer almaktadır.[15] Saha raporları, yapı hasarlarının kötü mühendislik tasarımı, düşük inşaat kalitesi (örneğin, kötü işçilik ya da malzeme) ve eski binalar için güçlendirme eksikliği gibi başlıca nedenleri sıralamaktadır.[15] Bir kez daha kendimizi N. Ambraseys'in o meşhur sözünü tekrarlarken buluyoruz:[16]

Depremlerde binaların çökmesi kader değil, günümüzde fazlasıyla sık görülen ve suç teşkil eden ihmalkârlıklar yüzündendir.

Depreme dayanıklı bir ülke olmak, Şili ve Japonya gibi ülkelerin ispat ettiği üzere, bir şehir efsanesi değildir. Bu iki ülke de büyük depremlerden belli ölçüde zarar görmüştür, ancak bu zarar Türkiye'deki felakete göre çok daha azdır.[17] Peki nasıl oldu da bu ülkeler depremlerin hasarlarını azaltmayı başardılar? Şili ve Japonya, Türkiye'nin yapmadığı neyi doğru yaptı?

Tüm Reklamları Kapat

Kısa cevap: bina yönetmeliklerini uygulamak ve her büyük depremden ders çıkararak kamuoyunu bilinçlendirmek.[18] Her iki ülke de ekonomik refah farklılıklarına bakmaksızın, akademi, devlet ve endüstri arasındaki iş birliğini stratejik eylem planları aracılığıyla artırmış; afetlere hazırlık, müdahale ve kamu bilinci konularında kurumsal yönetimlerini güçlendirmiştir.[19], [20], [21] Buna ek olarak, düzenli tatbikatlar düzenlemek de Şili ve Japonya toplumlarının afetlere karşı hazır olma bilincini geliştiren güçlü bir uygulamadır.[22], [23]

Depreme hazırlık konusunda bir başka başarılı örnek de Kaliforniya'dır. Türkiye ile Kaliforniya benzer depremsellik ve tasarım standartlarını paylaşmaktadır.[24] ABD'nin bu eyaleti, her yıl deprem tatbikatları düzenleyerek ve bölgesel kuruluşlarla deprem bilimini ilerletmek için uzun vadeli yatırımlar yaparak olası bir 7.8 büyüklüğündeki San Andreas depremine hazırlanmaktadır.[25], [26]

Buna karşın, Türkiye'de yolsuzluk, başka birçok ülkede olduğu gibi, uzun zamandır bina yönetmeliklerinin uygulanmasının önündeki en büyük engellerden biri olmuştur.[27], [28] En sonuncusu 2018 yılında kabul edilen ve imara aykırı (kaçak) yapılaşmayı yasallaştıran aflar durumu daha da kötüleştirmektedir.[29]

Afet sonrası yönetimi için, bazı şehirlerde, şehir plancıları ve diğer birçok kamu kuruluşu ve sivil toplum örgütü tarafından uzun yıllardır eleştirildiği üzere, yeterince toplanma alanı tasarlanmamıştır.[30] Bu olumsuz uygulamaların aksine, son depremlerde en ağır hasar gören bölgelerden biri olan Hatay'ın Erzin ilçesinde ise, belediye başkanının yapılaşmada usulsüzlüğe izin vermemesi sayesinde, hiçbir can kaybı ya da yıkılan bina olmamıştır.[31] Bu ve benzeri örneklerden de çıkarılabileceği gibi, gelecek depremlerde hasarları en aza indirgemek için, Türkiye'nin yapılaşmada yolsuzlukların önüne geçecek hukuki ve idari reformlara ihtiyacı vardır.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Türkiye'de bir deprem kültürünün olmaması, depremlerin yıkıcı sonuçlarını ayrıca derinleştirmektedir. "Deprem kültürü" ilk olarak Mileti and Darlington tarafından bir dizi tutum, davranış ve geçmişinde sıklıkla deprem tecrübe etmiş toplumların gelenekleri olarak tanımlanmıştır.[32] Bu kavram, toplulukların depremlerin kalıcı risk ve etkilerine uyum sağlamak amacıyla geçirdiği sosyal ve psikolojik değişiklikleri kapsamaktadır.[33], [34]

Türkiye deprem ülkesi olmasına rağmen, halkın depreme hazırlığı eğitim ve gelir seviyesinden bağımsız olarak yetersiz kalmaktadır.[35], [36] Doğal afet eğitimi müfredatın bir parçası değildir.[37] Deprem risk algısı ve depreme hazırlıklı olma ihtiyacına medyada verilen yer sınırlıdır ve genellikle bir afetin ardından zamanla azalmaktadır.[38] Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, toplumsal hazırlığın eksikliği, deprem öncesinde ve sonrasında yapılan hatalarda kendini göstermektedir. Örneğin, bilirkişi izni olmaksızın iç tasarım amacıyla yapısal elemanların değiştirilmesi sık rastlanılan inşaat sonrası hatalardan biridir.[30]

Sosyal medya videoları, insanların sarsıntı sırasında da gerekli koruyucu önlemleri almadığını göstermektedir. Bir depremin ardından, beklenen İstanbul depremi gibi, gelecek olası büyük depremlerle ilişkilendirilen sayısız korkunç senaryo, insanlarda hiçbir şey yapamayacakları algısını yaratmaktadır.[39] Yapılan çalışmalar, kaderci inançların Türkiye'de depreme hazırlıklı olmayı önemli ölçüde güçleştirdiğini; insanların tehlikeye hazırlanmak yerine genellikle kısa süreli korktuklarını ve uzun vadede unutmaya meyilli olduklarını göstermektedir.[40], [41], [42]

Depreme dayanıklı bir ülke olmak, toplumda perçinlenmiş bir deprem kültürü inşa etmekle beraber yönetmeliklerin sıkı tatbik ve denetimini gerektirmektedir. Peki biz bilim insanları durumun iyileştirilmesine katkıda bulunmak için bilimsel araştırmanın ötesinde ne yapabiliriz? Bilim ve toplum arasında açılan bu makası nasıl kapatabiliriz? Çözüm önerimiz olarak aşağıda eylem maddeleriyle birlikte beş temel adım sunuyoruz. Esasen Türkiye'ye odaklanmış olsak da önerilerimiz benzer doğal afet ve çevresel şartların hâkim olduğu diğer bölgeler için de geçerlidir.

İlk Öneri: Yer Bilimleri Eğitimine Öncelik Verilmeli!

Öncelikle kapsamlı bir yerbilimleri eğitim ve öğretimine ihtiyacımız var. Yerbilimleri eğitimi kuşkusuz bilim ve toplumu yakınlaştırmakta en önemli unsurdur. Yerbilimlerini okul öncesinden itibaren eğitim sisteminin her kademesine dahil etmeliyiz. İlkokuldan liseye kadar olan müfredat; fizik, kimya ve biyolojiyi içerdiği gibi yerbilimlerini de içermelidir.[43]

Geleceğin bilim insanlarını yetiştirmek için yerbilimleri eğitimini teşvik etmeli; alanın önemini ve kariyer yollarını göstererek lise öğrencilerine hitap etmeliyiz. Üniversiteler de, destekleyici ve işbirlikçi danışmanlık uygulamalarıyla yerbilimleri programlarını zenginleştirmelidir. Lisans ve lisansüstü öğrencileri hem endüstride hem de akademide çeşitli iş olanaklarına erişebilmeli; yerel ve uluslararası iş birlikleri, stajlar ve burslarla desteklenmelidir.

Tüm Reklamları Kapat

Ayrıca lisanslı profesyonel mühendis olabilmek için ek gereklilikler getirilmesini öneriyoruz. Bu gereklilikler, mevcut dört yıllık inşaat mühendisliği diploması şartına ek olarak, yetkin mühendis olarak iş deneyimi ve yeterlilik sınavını geçmeyi de içermelidir. Bunlarla beraber, yerel uzmanlara ABD'de Federal Acil Durum Yönetim Kurumu (FEMA) tarafından sağlananlara benzer deprem riski eğitim programları da sağlanmalıdır.[44]

İkinci Öneri: Yerel Deprem Merkezleri

Yerel deprem merkezleri kurmalıyız. Daha fazla yerbilimciye ihtiyacımız var. Ancak aşağıdaki resimde görüldüğü gibi, Türkiye'de lisans düzeyinde yerbilimlerine kayıtlar giderek azalıyor.[45]

2010 yılından bu yana Türkiye’deki deprem bilimleriyle ilişkili bölümlerinin lisans seviyesinde öğrenci kontenjanları ve kayıtları.
2010 yılından bu yana Türkiye’deki deprem bilimleriyle ilişkili bölümlerinin lisans seviyesinde öğrenci kontenjanları ve kayıtları.

ABD'de de benzer şekilde, yerbilimleri kapsayıcılığın en az olduğu bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (İng: "STEM") alanları arasında yer almaktadır.[46], [47], [48] En önemli caydırıcı faktörlerden biri iş olanaklarının kısıtlı olmasıdır. Son verilere göre, yeni mezun yerbilimcilerin yarısının iş bulması en az altı ay sürmektedir ve bu işlerin yalnızca yarısı yerbilimleri alanındadır.[49]

Tüm Reklamları Kapat

Bu gidişatı, ABD'deki İleri Ulusal Deprem Sistemi benzeri, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'na (AFAD) entegre edilebilecek yerel merkezler kurarak tersine çevirebiliriz. Bu yerel ağlar sadece o bölgenin dayanıklılığından sorumlu olmalıdır. Bu tür merkezler deprem izleme, bölgeye yönelik araştırma ve halkla iletişim konularında öncülük etmelidir. Yerbilimciler bu merkezlerde bölgesel uzmanlar olarak aktif rol almalı ve mühendislerle yakın iş birliği içinde olmalıdır. Bu tür merkezlerin varlığı, aynı zamanda istihdam sorununu iyileştirecek ve yerbilimcilerin ülke çapında depreme hazırlanmadaki rolünü etkinleştirecektir.

Ayrıca, bu merkezler deprem zararlarını azaltma çalışmalarına katkıda bulunan kilit kurumlarla birlikte (örneğin, AFAD, Kandilli), ülke genelinde etkili bir deprem zararlarını azaltma programının sürdürülmesinden sorumlu tek bir program altında örgütlenmelidir. ABD'deki Ulusal Deprem Tehlikelerini Azaltma Programı'na benzeyen böyle bir program, partiler üstü bir kuruluş olmalı ve sadece Türkiye'de deprem tehlikesi yönetimini geliştirmeye odaklanarak siyaset dışı kalmalıdır.[50]

Üçüncü Öneri: Bilim İletişimi

Bilim insanları olarak etkili bilim iletişimini öğrenmeliyiz. Yerbilimciler, herhangi bir büyüklükteki depremden sonra sık sık bilirkişi olarak halkın karşısına çıkarlar. Hemen hemen her defasında kendimizi bilim dışı deprem tahminlerinin safsatadan ibaret olduğunu izah ederken buluyoruz. Ancak çoğumuz bunu uygun bir bilim iletişimi eğitimi almadan yapıyoruz. Ickert and Stewart'nın beklenen İstanbul depremi ile ilgili olarak deprem riski iletişimi üzerine yaptıkları çalışma, bu mevcut zorlukların altını çizmektedir.[51]

Deprem biliminin her zaman halka dönük bir yönü olacaktır. Bu nedenle, bilgimizi daha geniş bir kitleye nasıl ileteceğimizi öğrenmeye ve deprem bilgisi geliştikçe iletişim stratejilerini gerektiği şekilde uyarlamaya öncelik vermeliyiz.[51], [52], [53]

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Kolektif Bilim Seti (7 Kitap)

Darwin’in Kayıp Dünyası: Hayvan Yaşamının Gizli Tarihi

Martin Brasier

Türlerin Kökeni’ni kaleme alırken Charles Darwin’in kafasını tek bir soru karıştırıyor ve evrim teorisini çıkmaza sokuyordu: “Neden Kambriyen dönemden önce yaşamış canlılara ait kalıntılar bulunamıyordu?” Literatürde “Darwin’in İkilemi” olarak bilinen bu problem yıllarca çözülemeyecekti, ta ki paleontoloji profesörü Martin Braiser evrimin “kutsal kâse”sinin peşine düşene kadar.

Darwin’in Kayıp Dünyası Braiser’ın Kambriyen patlaması öncesinde yaşamış canlı türlerine ait fosilleri arayışının öyküsünü anlatıyor. Karayip sahillerinden Sibirya steplerine uzanan bu zorlu bilimsel çaba, hayvan yaşamının evrimindeki kayıp halkaların izini sürüyor. Bilimin en büyük gizemlerinden birinin kapısını aralarken bizi günümüzün canlı çeşitliliğinden karmaşık hücrelerin ortak yaşama dayalı kökenine uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.

“‘Kambriyen patlaması’ evrimsel bulmacaların en büyüğüdür ve son yıllarda büyük araştırmalara konu olmuştur. Braiser’ın merak uyandırıcı kitabı bize bu konuda tatminkâr bir yanıt veriyor. Konusunu geniş kitlelere bu kadar canlı ve kapsamlı bir şekilde sunma beceri ve iradesine sahip çok az yazar vardır.”

Anthony Hallam

“Organizmaların ve çevrenin birlikte yarattığı bu evrimsel hikâyede Darwin’in İkilemi’ne Braiser’ın bulduğu çözümü okumak büyük keyif.”

Lynn Margulis

Darwin’le Akşam Yemeği:

Evrim Yeme İçmeyi Nasıl Etkiler?

Jonathan Silvertown

“Her alışveriş listesi, her yemek tarifi, her menü ve yemek pişirmek için kullandığımız her malzeme evrimci anlayışın babası Charles Darwin’le akşam yemeğine üstü kapalı bir davettir.”

Jonathan Silvertown Darwin’le Akşam Yemeği’nde en eski hominin atalarımızla bizi büyük bir sofra etrafında bir araya getiriyor. Ekmek, et, süt ürünleri, deniz ürünleri, sebzeler, baharatlar, tatlılar gibi temel gıdalar ve değişen beslenme alışkanlıklarımız üzerinden yaşamın evrimine ışık tutuyor.

Tat ve koku alma duyularımızın nasıl evrimleştiğinden acının sofralarımıza nasıl girdiğine, karbonhidrat ve yağ düşkünlüğümüzden yemeklerimizi neden ve ne zaman paylaşmaya başladığımıza dek okuma iştahını kabartan sorularla şekillenen bu çalışma, gıda sorununun hayatımızı temelden etkilediği günümüzde, neyi nasıl yediğimizi farklı düşünmeye davet eden bir kılavuz.

“Yemek hakkında gereğinden fazla kitap olsa da, benim gibi biri olduğunuzu ve bu tür davetlerin size de hiçbir zaman fazla gelmeyeceğini umarak, şu an elinizde tuttuğunuz şeyin bir kitaptan ziyade bir akşam yemeği daveti olduğunu farz edelim istiyorum. Ancak baştan belirtmeliyim ki bu farklı bir akşam yemeği olacak​;​ zihinlerimizi beslemeye yönelik bir akşam yemeği.”

“Jonathan Silvertown yemeğin ne kadar eski olduğunu; tarihte ilk kimin neyi yediğini ve insanların neden yiyeceklerin peşine düştüğünü iyi biliyor.”

— Leslie Nemo, Scientific American

Kökenler: Yaratılışın Bilimsel Öyküsü

Jim Baggott

Evren nasıl oluştu? İlk madde ne zaman meydana geldi? Galaksiler, yıldızlar, güneş sistemleri hangi süreçlerle ortaya çıktı? Canlılığın kökeni nedir? İnsan olmak ne anlama gelir?

İnsanlık tarihi boyunca yaratılışla ilgili çok farklı hikâyeler anlatılagelmiştir. Jim Baggott Kökenler’de yaklaşık 14 milyarlık bu öyküyü günümüzün bilimsel anlayışı ve birikimi çerçevesinde ele alıyor. Uzamın, zamanın, kütlenin, enerjinin, ışığın, galaksilerin, Güneş’in, Dünya’nın, yaşamın ve en nihayetinde Homo sapiens’in oluşumuna uzanan büyüleyici bir yolculuğa çıkıyor. Kozmoloji, jeoloji, evrim, antropoloji ve nörobilimdeki çağdaş düşünceleri bir araya getirerek varlığımızın kökenlerine dair bildiklerimizi haritalandırıyor ve henüz bilemediğimiz karanlık noktalara işaret ediyor. Bir bakıma yıldız tozlarından yaratılan insanın yıldızları yaratan müthiş tekillikten bugüne olup bitenleri anlamak için gösterdiği destansı çabayı özetliyor.

“Kökenler gerçekten ‘bizim’ hakkımızda bir kitap. Üzerinde yaşadığımız dünyanın nasıl oluştuğunu, yaşamın nasıl başlayıp evrilerek bizi meydana getirdiğini, bizim hikâyemizi anlatıyor. Kökenler’de sorgulanmamış olguları çoğunluğun açıklamalarından, kuşku uyandıran yorumlardan, safi spekülasyonlardan ayırmaya çalıştım. Bu kitap, bildiğimizi ve açıklayabildiğimizi düşündüğümüz şeylere dair net, dengeli ve (umarım) önyargısız bir bakış açısı isteyen okurları hedefliyor. Yaratılışın bilimsel hikâyesinin ‘kabul edilmiş’ ya da ‘resmi’ bir versiyonu bulunmuyor; fakat olsaydı, muhtemelen elinizdeki kitaba benzeyen bir şey olurdu.”

Novasen – Yaklaşan Hiperzekâ Çağı

James Lovelock

Bryan Appleyard ile birlikte

Gaia teorisiyle yaşamlarımızı ve gezegenimizi anlama biçimimizi sonsuza dek değiştiren, çağımızın önemli çevreci düşünürlerinden Lovelock, Dünya’da yaşamın geleceği hakkında muazzam bir yeni teori atıyor ortaya. Lovelock, üç yüz yılın sonunda Antropesen’in bittiğini ve Novasen adını verdiği yeni bir çağın başlamak üzere olduğunu iddia ediyor. Bu yeni çağda, şu anki yapay zekâ sistemlerinden yeni bir elektronik yaşam biçimi ortaya çıkacak: bizden on bin kat daha hızlı düşünen, kendi kendisini iyileştirme ve kopyalama becerisine sahip siborglar. Lovelock’a göre bu hiperzeki varlıklar, kıyamet senaryolarının aksine, gezegenimize en az bizim kadar bağlı olacak ve Dünya’yı soğutma, Gaia’daki organik yaşamı koruma projesinde bizimle birlikte çalışacak. Bu yeni çağla evrende düşünen tek varlık, kozmosu anlayan tek varlık olma statümüzü kaybedeceğiz. Belki de Novasen, zekânın tüm evreni kaplayacak bir şey haline gelişinin başlangıcı olacak, yani kozmosun enformasyona dönüşmesinin.

“Antroposen’in başlamasından kısa süre sonra hızlanmanın gücüyle kendisinden geçen yarışçı çocuklara döndük. Üç yüz yıldır hız pedalına basıyoruz, şimdi de insan yapımı elektronik, mekanik ve biyolojik şeylerin Dünya sistemini kendi başlarına yönetebileceği çağa yaklaşıyoruz.”

KİTAP ÜZERİNE

“Hiperzekâyı anlamak istiyorsanız, Novasen iyi bir başlangıç.”

Tim Radford, Nature

“Novasen, kabilemizin bir büyüğünün, okumak için gereken kısa süreye fazlasıyla değen birikmiş bilgeliğinin bir ürünü.”

Stephen Cave, Financial Times

“Bilim alanında zamanımızın en büyük düşünürü.”

Sunday Times

“Dünya’ya bakışımızı değiştiren biliminsanı.”

Independent

Sayılar ve Türümüze Katkıları

Sayı Sayma ve Kültürlerin Gelişimi

Caleb Everett

İnsan kültürleri şaşırtıcı derecede kısa bir süre öncesine kadar sayı mefhumuna sahip değildi. Sayıların icadıyla gelen sözel ve sembolik temsiller, insan yaşantısında köklü bir dönüşüme yol açtı. Çocukluğunu Amazonlardaki yerli kabileler arasında geçiren dilbilimci antropolog Caleb Everett ödüllü çalışması Sayılar ve Türümüze Katkıları’nda bu dönüşümün kapsamını ortaya koyuyor, farklı kültürlerin sayılarla ilişkisini ve sayıların insan zihnini, davranış ve kültürleri nasıl şekillendirdiğini incelikle ele alıyor.

Bilişsel bilimler, dilbilim, antropoloji, nörobiyoloji ve fizyoloji gibi farklı alanlardan pek çok araştırmayla zenginleşen bu anlatıda arkaik sayı sistemleri, yerli kabilelerin farklı sayma uygulamaları, insanlarla diğer hayvanların sayısal becerileri ve bu becerilerin nörobiyolojik kökenleri de ufuk açıcı örneklerle açıklanıyor.

Sayılar, İspanyolca, İtalyanca ve Çinceye çevrilmiş. 2018’de dilbilim dalında Amerikan Yayıncılar Birliği Prose Ödülü’ne layık görülmüş. 2017’de ABD Smithsonian Enstitüsü tarafından yeryüzünün işleyişini daha iyi anlamamıza yardımcı olan on bilim kitabı arasında gösterilmiştir.

“Everett’in çok farklı alanlardan çarpıcı çalışmalarla desteklediği güçlü bir savı var: Sayılar ne doğaldır ne de insan doğasına içkindir; insan zihninin yarattığı bilişsel bir icattır ve nicelikleri anlayıp ayırt etme şeklimizi ebediyen değiştirmiştir. Sayıların tarım ve tarıma dayalı kalabalık toplumların gelişiminde hayati rol oynadığına ilişkin savı da bir o kadar ikna edici.”

Amir Alexander, Wall Street Journal

“Everett binlerce yıllık insan evrimini irdeleme serüveninde Amazon ormanlarından Avustralya çöllerine yolculuk ederken insan kültürlerinin çeşitliliğini daha derinden anlama çabasını asla elden bırakmıyor, soluk kesici bir anlatıyla türümüzün en önemli bilişsel ve dilsel başarısını ele alıyor: sayı saymak ve niceliksel kavramları kullanarak muazzam çeşitlilikteki kültürel faaliyetleri zenginleştirip geliştirmek.”

Bernd Heine, University of Cologne

“Bu disiplinlerarası incelemede antropolog Caleb Everett sayı sistemlerinin evrimiyle ortaya çıkan sayısız olanak ve yeniliğe ışık tutuyor.”

Rachel E. Gross, Smithsonian

“Harika… Cesur ve derinlikli… Everett ele aldığı araştırmaların çeşitliliğiyle evrensel ve ikna edici bir anlatı sunuyor. Bilişsel deneylerin inceliklerini anlatırken de kabilelerin ritüellerini ve dilbilgisine ilişkin teknik detayları anlatırken de konuya aynı şekilde hâkim. Çocukluk yıllarını misyoner eğitimci ebeveynleriyle Amazon ormanlarında geçirmesinin avantajıyla keskin kavrayışlar sunuyor (babası ünlü dilbilimci David Everett). Sayılar ufuk açan, yer yer de okuyucuyu şaşkına çeviren bir çalışma. Dilin kültürel bir icat olarak türümüzü şekillendirmekteki hayati işlevini ikna edici bir şekilde ortaya koyuyor.”

Vyvyan Evans, New Scientist

Sıradışı Beyinlerden Öğrenebileceklerimiz // Eric R. Kandel

Beynin fiziksel yapısı dünyayla ilişkilenmemizi nasıl etkiliyor? Beynimiz milyarlarca sinir hücresinin gönderdiği sinyallerle bilincimizi, duygularımızı, dili ve sanatı nasıl kodluyor? Olağanüstü karmaşıklıktaki bu ağ, biz olgunlaştıkça gelişen fakat yaşamımız boyunca sürekliliğini şaşırtıcı ölçüde koruyan benlik duygumuzu nasıl oluşturuyor?

Beyin biliminin öncülerinden Nobel ödüllü Eric R. Kandel bilinci ve benlik farkındalığını oluşturan karmaşık sinir ağlarında ortaya çıkan aksaklıkların otizm, depresyon, bipolar bozukluk, şizofreni, Alzheimer, Parkinson ve travma sonrası stres bozukluğuna nasıl dönüşebildiğini açıklıyor. Beyin biliminin bilişsel psikolojiyle, beynin de zihinle ilişkisini göstererek hem ortak insanlık deneyiminin sosyallik, benlik, hafıza, karar alma, yaratıcılık gibi pek çok yönünü var eden hem de kaygı, stres, bağımlılık gibi pek çok sorunun altında yatan mekanizmalara ve insan zihninin işleyişine ışık tutuyor.

Kandel, alanın meraklılarına psikiyatrik araştırma, tanı ve tedavi yaklaşımlarının tartışılacak pek çok yönüne de tanıklık etme fırsatı vererek beyin bilimini inşa eden keşif ve araştırmaların tarih boyunca kat ettikleri yolları, aksayan zihinsel süreçlerin biyolojik kökenlerini ve güncel tedavi yaklaşımlarını sistemli ve anlaşılır bir dille aktarıyor.

Tuhafı Aşma Zamanı

Kuantum Fiziğine Farklı Bir Bakış

Philip Ball

“Kuantum mekaniği ‘tuhaf’ görünebilir ama mantıksız değildir. Sadece yeni ve aşina olmadığımız bir mantık devrededir. Kavrayabilirseniz, yani kuantum mekaniğinin işte bu şekilde işlediğini kabul edebilirseniz, o zaman kuantum dünyası tuhaf görünmekten çıkıp farklı gelenek ve görenekleriyle, kendi güzel iç tutarlılığıyla bambaşka bir yer olur çıkar.”

Tuhafı Aşma Zamanı analojiler, metaforlar, imgelerle dolu kuantum anlatılarından farklı olarak, burada ve şimdi hakkındaki peşin hükümlerimizi sarsan, uzay ve zamanla dalaşan, dile dökemediğimiz, mantığımızı hiçe sayan kuantum dünyasının neden “tuhaf” olduğunu değil, neden bizim dünyamızın ona benzemediğini anlatıyor.

Kuantum kuramının nasıl işlediğini, hakkındaki klişeleri, yanlış yorumları, deneyimlediğimiz dünyanın sezgi karşıtı ilkelerini nasıl yarattığını, bizim gerçeklik, bilgi ve dille kurduğumuz ilişkilerin sınırlarını neden, nasıl zorladığını tartışarak bu kuramla birlikte bugüne kadar bildiğimiz bazı şeylerin artık neden geçerli olmadığını gösteriyor.

“Ball’un son derece kolay anlaşılır metni, günümüzde kuantum mekaniğinin temellerinin teoride nasıl ele alındığını tüm detaylarıyla gösteriyor. Tuhafı Aşma Zamanı’nın bu alanda okuduğum en iyi kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.”

Margaret Wertheim, Washington Post

“Kuantum fiziği hakkında yazılmış son yılların en özgün ve ilgi çekici kitabı.”

Brian Clegg, Physics World

Devamını Göster
₺1,200.00
Kolektif Bilim Seti (7 Kitap)
  • Dış Sitelerde Paylaş

Ayrıca tehlike ve risk iletişim metotlarını gözden geçirmemiz ve korkutucu dilden nasıl kaçınacağımızı öğrenmemiz gerekiyor. Sosyal medya bu amaç için uygun ve gelişmekte olan bir platformdur.[54], [55] Araştırmalar, sosyal medyanın krizler esnasında riskleri etkili bir şekilde topluma iletebildiğini ve dezenformasyonla mücadele edebildiğini göstermektedir.[3], [52], [56], [57], [58]

Geleneksel medya kuruluşları, halkla doğrudan iletişim kurmak için hâlâ değerli bir kanaldır. Yerbilimcilerin bu tür mecralarda aktif rol alabilmesi için bilim iletişimi gerekli bir beceri olarak ele alınmalıdır. Üniversite programlarında da bu becerilerin öğretilmesine öncelik vermelidir.[4] Böyle bir beceri setiyle donatıldıklarında, daha fazla yerbilimci halkla etkili bir iletişim kurabilir ve halkın güvenilir kaynaklardan bilgiye erişmesini sağlar.[51]

Dördüncü Öneri: Sonraki Depreme Hazırlık

Bir sonraki deprem için hemen şimdi hazırlanmaya başlamalıyız. San Andreas ShakeOut Scenario, Güney Kaliforniya'da gelecek depremlere hazırlanmak için oldukça etkili bir yoldur.[25] İstanbul gibi en riskli yerlerden başlayarak Türkiye genelinde benzer deprem senaryolarını modellemeli ve olası bir depremin etkilerini ve sonrasında yapılacakları değerlendirmeliyiz.

Böyle çok aşamalı deprem senaryoları (öncesi, esnası, sonrası), mevcut tüm güncel araştırmalar ışığında, yerbilimciler, sosyologlar, mühendisler ve idari yöneticiler arasında yakın ve devamlı bir iş birliğini gerektirecektir. İdari yetkililer ve acil durum müdahale ekipleri, daha yüksek risk taşıyan bölgeleri belirleyerek gelecekteki depremin potansiyel etkisini azaltmaya yönelik adımlar atabilirler. Bu tür senaryoları, Büyük Güney Kaliforniya ShakeOut gibi yıllık bir acil durum müdahale ve hazırlık tatbikatına dönüştürebiliriz.[26] Senaryoyu güncelleyerek ve her yıl tatbikatlar yaparak, gelecekteki depremlere karşı ülke çapında hazırlıklı olma durumumuzu geliştirebilir, can ve mal kaybını en aza indirebiliriz.

Beşinci Öneri: Deprem Kültürü

Türkiye'de köklenecek bir deprem kültürünün tohumlarını ekmeliyiz. Geçmiş depremleri hatırlayan toplumlar gelecek depremlere daha iyi hazırlanırlar.[59] Türkiye'nin deprem hafızasını canlı tutmamız gerekiyor.

İşe, kaybettiğimiz insanlara ve depremzedelere ithafen, bir başka felaketi engellemek için halka verilmiş söz mahiyetinde, bir Kahramanmaraş deprem müzesi inşa ederek başlamalıyız. Benzer deprem müzeleri ve sergileri dünya çapında yaygındır. (Örneğin, Büyük Doğu Japonya Depremi ve Nükleer Felaket Anma Müzesi ve Shake: Alaska Depremleri Sergisi.)[60], [61]

Ülkenin deprem hafızasını canlı tutmanın bir diğer etkili yolu da seçilen tahribatları sembolik olarak sergilemektir. 1976 Fruli depreminden sonra San Giovanni Battista Kilisesi'nin harabesi, yıkımın boyutunu keskin bir şekilde hatırlatmaktadır. ABD'de bu tür öğrenme ortamlarının, yöreye özgü bilgi ediniminde, geleneksel eğitimden daha etkili olduğu gösterilmiştir.[44], [62], [63] Örneklerde görüldüğü gibi, yerel deprem bilgisini etkili bir şekilde aktarmanın alternatif yollarını aramak oldukça önemlidir.

Ayrıca, Türkiye'de mart ayının ilk haftası olarak belirlenen deprem farkındalık haftasını, ülke çapında deprem ve tsunami tahliye tatbikatları yaparak daha iyi değerlendirmeliyiz.[11] Bu hafta boyunca insanlara evlerini depreme hazır hale getirmeleri, acil durum planlarını ve erzak çantalarını yeniden gözden geçirmeleri hatırlatılmalıdır.[32], [34] Bu tip girişimler, depremler hakkında kolektif bir bilinç oluşturulmasına yardımcı olacaktır.[33]

Sonuç

Türkiye gerçekten de depreme dayanaklı hale gelebilir ve deprem bilimciler olarak bizler bu hususta çok önemli bir rol oynuyoruz. Toplumla yakınlaşabilir ve yukarıda belirtilen eylem maddeleriyle gelecek depremlere daha iyi hazırlanabiliriz. Bunun için biz bilim insanlarına, Türkiye'deki deprem riski konusunda kamuoyunda farkındalık yaratmak gibi önemli bir görev düşüyor. Türkiye depremler görmeye devam edecek. Hadi bu son olsun! Kahramanmaraş felaketini dünyaya örnek olacak bir kırılma noktasına çevirelim; devlet, akademi ve halkı depreme dayanıklı bir Türkiye için birlikte çalışmaya teşvik edelim!

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Evrim Ağacı Akademi: Depremler Yazı Dizisi

Bu yazı, Depremler yazı dizisinin 20. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Deprem Nedir? Depremlere Sebep Olan Doğa Yasaları ve Bu Yasaları Açıklayan Modeller Nelerdir?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
27
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 5
  • Muhteşem! 1
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 27/07/2024 03:23:00 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16548

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Böcekler
Ara Geçiş Türleri
Deniz
Epigenetik
Einstein
Kuşlar
Nüfus
Dalga Boyu
Entomoloji
Viral
Kurt
Mavi
Jeoloji
Zaman
Bilgisayar
Tedavi
Yaşamın Başlangıcı
Bilgi
Transkripsiyon
Bağışıklık
Malzeme
Ecza
Nöroloji
Fare
Bilinç
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
E. Karasözen, et al. Genç Türk Deprem Bilimcilerden Çağrı: Depreme Dayanıklı Bir Türkiye Ancak "Deprem Kültürü" ile Mümkün!. (21 Ocak 2024). Alındığı Tarih: 27 Temmuz 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/16548
Karasözen, E., Alparslan, E., Büyükakpınar, ., Ertuncay, ., Havazlı, . (2024, January 21). Genç Türk Deprem Bilimcilerden Çağrı: Depreme Dayanıklı Bir Türkiye Ancak "Deprem Kültürü" ile Mümkün!. Evrim Ağacı. Retrieved July 27, 2024. from https://evrimagaci.org/s/16548
E. Karasözen, et al. “Genç Türk Deprem Bilimcilerden Çağrı: Depreme Dayanıklı Bir Türkiye Ancak "Deprem Kültürü" ile Mümkün!.” Edited by Eda Alparslan. Evrim Ağacı, 21 Jan. 2024, https://evrimagaci.org/s/16548.
Karasözen, Ezgi. Alparslan, Eda. Büyükakpınar, . Ertuncay, . Havazlı, . “Genç Türk Deprem Bilimcilerden Çağrı: Depreme Dayanıklı Bir Türkiye Ancak "Deprem Kültürü" ile Mümkün!.” Edited by Eda Alparslan. Evrim Ağacı, January 21, 2024. https://evrimagaci.org/s/16548.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close