GDO-Karşıtlığının Psikolojisi: Neden Bu Kadar İnsan GDO'ya Karşı?
Bilim insanları Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar'ın (GDO) gayet iyi olduklarını söylüyor. Halk ise aksini iddia ediyor. Peki korkularımız mantıklı mı?
Aklınıza bir bilim düşmanını getirin: akla ilk gelecek şeyler, evrimi reddeden, iklim değişimi olmadığını iddia eden, aşıların bizi zehirlemek için icat edildiğini savunan, devletin ara ara uçaklarla üzerimize zeka gelişimini engelleyen gazlar sıktığına inanan, neredeyse hiçbir zaman ne dediğini bilmeyen, konu hakkında herhangi bir bilgi birikimi, saygınlığı, arka planı olmayan ancak arkasına bir grup destekçiyi almış tipler olacaktır. Ancak bunlar hiçbir şeydir! Uzun bir süre boyunca evrim, bilimden anlayan bilim insanları ile bilimden kopuk halk arasındaki dev uçurumda liderdi: Örneğin 2006 senesinde ABD'deki bilim insanlarının %99'undan fazlası evrimin gerçek olduğunu belirtirken, halkın %45 civarı buna katılıyordu. Fakat geride bıraktığımız yıllarda, sayısız bilim insanının, bilim kuruluşunun ve bilimsel organizasyonun çabaları sayesinde Dünya çapında yavaş da olsa bir aydınlanma görüyoruz: evrim, giderek artan bir miktarda halk arasında da kabul görüyor (Türkiye ve ABD gibi bağnaz toplumlar bu konuda hala çok gerilerde olsa da...). Ancak evrim kabul edildikçe, daha yeni konularda zıtlıklar doğmaya başlıyor. Aslına bakacak olursanız, bilim insanları ile bilim düşmanları arasında günümüzdeki en büyük zıtlık, GDO'lar konusundadır. ABD'deki bilim insanlarının %88'i GDO'nun sağlıklı olduğunu düşünürken, ABD halkının sadece %37'si buna katılmaktadır.
Peki insanlar (genel olarak halk), neden GDO'lardan bu kadar korkuyor? Trends In Plant Science dergisinde yayınlanan bir makalede bir grup biyoteknoloji uzmanı bilim insanı ile bir grup filozof, cevabın insan psikolojisinde yattığını ileri sürdü. Çok az sayıda insan konunun bilimsel literatürüne dalarak gerçek bilgilere ulaşmayı tercih ettiği için, zaten içgüdüsel olarak tarafında yer almaya hazır olduğumuz düşüncelerle ilgili duyduğumuz iddialara kolayca kanıyoruz. Yani düşüncelerimizin çok büyük bir kısmı, bilimsel veriler yerine sağduyuya dayanıyor. Ve bu, çok büyük bir hata. Makaleden okuyalım:
Sağduyulu zihin, derin sorulara yanıt verebilecek yapıda değildir. Örneğin 'Biyoteknoloji nedir?', 'Nasıl çalışır?' ve hepsinden önemlisi, 'Tehlikeli midir?' gibi sorulara yanıt veremez. Bu konuları anlama, dolayısıyla tarafsız ve mantıklı bir yargıya varabilme yetisi, çok ciddi bir efor gerektirir ve hatta bu efor sarf edildikten sonra bile zihin, önyargılı düşünceye saplanıp kalma tehlikesi altındadır. Bilimden uzak halk, çoğu zaman karmaşık teknolojilerle ilgili sağlam temelli bir algıya sahip olmak amacıyla büyük bir zaman ve enerji ayıramaz ya da basitçe, konuyla bu kadar ilgili değildir.
GDO'yu reddetmemizle ilgili nedenlerden birisi, içgüdüsel olarak sahip olduğumuz iğrenme dürtüsüdür. Genetik modifikasyonu, yiyeceğin "kirlenmesi" olarak görürüz. Dolayısıyla, içgüdüsel olarak, o yiyeceğin zararsız olmayabileceğini düşünürüz. Ayrıca insanların "temelcilik" (esensiyalizm) felsefesine bir yatkınlığı da vardır: yani bir şey "iki şeyden bir tanesi olmak zorundadır" düşüncesi... İnsanlar, eğer ki bir domatese balık geni dahil edecek olursak, domatesin "domates" olma özelliğini temelden değiştirmiş olduğumuzu düşünürler. İçgüdüsel düşünmenin bir diğer biçimi, genetik müdahalenin "Tanrıcılık oynamak" ya da "doğallığı bozmak" olduğu düşüncesidir. Atlanan nokta, "doğal" olan bitkilerin genetik teknolojilerin geliştirilmesinden çok önce bile, insan tarihi boyunca sürekli olarak "doğallıklarının değiştirilmiş ve bozulmuş" olduğu gerçeğidir.
Tabii ki tüm bunlar, teknolojinin kötüye kullanılamayacağını iddia etmek amacıyla yazılmamaktadır. Neredeyse istisnasız olarak her teknoloji kötüye kullanılabilir. Hele ki biyoteknolojide, tohum kaynağı sadece birkaç dev şirketin tekelindeyse, böyle bir şey çok daha muhtemeldir. Örneğin böceklere karşı dirençli ziraat ürünleri, bazı coğrafyalarda daha şimdiden "süper-otlar"ın türemesine neden olmuştur. Fakat çok sayıda araştırmacının izah etmeye çalıştığı gibi bu, ürünlerin hatalı kullanımının bir sonucudur. Biyoteknolojinin kendi yapısal hatası değildir. Bir araba, düzgün bir şekilde kullanıldığı zaman son derece yararlı bir teknolojidir. Ancak kaldırımın üzerine çıkarak insanları ezerek sürmek, kullanıcının elinde olan ama yapmaması gereken bir şeydir. Bunun yapılıyor olması, otomobil teknolojisinin yapısal bir hatası değildir. Aynı durum, biyoteknoloji ürünleri için de geçerlidir.
Ghent Üniversitesinin Bitki Biyoteknoloji Fonu'nun kurucusu olan, GDO alanında uzun yıllardır çalışmalar yürüten ve 2013 senesinde Syngenta Biyoteknoloji ve Monsanto firmalarından diğer bilim insanalrıyla birlikte Dünya Besin Ödülü'ne layık görülen Marc Von Montagu ile birlikte söz konusu makaleyi yazan Stefaan Blancke şöyle söylüyor:
Haşere öldürücü ilaçlara karşı otların direnç kazanması, kötü tarım uygulamalarının ve bildiğimiz Doğal Seçilim'in bir sonucudur. Eğer ki bir insan her sene haşere öldürücü ilaçlara karşı dirençli otlar yetiştirecek olursa, bu otlar üzerindeki seçilim baskısı aşırı yüksek olacaktır. Dolayısıyla direncin evrimleşmesi kaçınılmazdır. Ancak zirai ürünlerin bilimsel olarak 'doğru' bir şekilde ekildiği Kanada gibi ülkelerde dirençle ilgili bir sorun yaşanmamıştır. Ayrıca, haşere öldürücü ilaç dirençli zirai ürünler, bu teknolojinin sadece tek bir dalıdır. Diğer çok sayıda alan, zirai ürünlerden elde ettiğimiz besin değerlerini katlayarak arttırmakta ve diğer ziraat uygulamalarını da geliştirmektedir.
Mantıksal olarak GDO'lu ürünler, insanların zaten halihazırda uyguladıkları ve güvendikleri diğer zirai üretim teknolojilerinden farklı değildir. Evet, GDO'lu bitkilerin uzun vadede insanlara zarar verip vermeyeceklerini %100 olarak bilmemizin herhangi bir yolu yoktur. Ancak zarar vereceklerini düşünmemiz için de en ufak bir neden bulunmamaktadır. Blancke şöyle söylüyor:
Genetik modifikasyonu diğer teknolojilerden daha tehlikeli kılan, spesifik hiçbir neden yok. Tam tersine, diğer zirai üretim teknikleriyle kıyasladığımızda, bilim insanları genetik modifikasyon sırasında gen düzeyinde neler olduğunu çok daha iyi bilebiliyorlar. Aşırı savunmacı prensip, bizi gelişmeden alıkoyuyor. Yani olası bir negatif etkinin gelişmesi korkusu nedeniyle yeni teknolojileri kullanmaktan kaçınmamalıyız. Elimizdeki kanıtlar, şu anda var olan GDO uygulamalarının özellikle gelişmekte olan ülkelerde ciddi anlamda sağlık, çevre ve ekonomi faydaları olduğunu gösteriyor. Aşırı korumacılık nedeniyle bu teknolojiyi engellemek, çok ama çok büyük bir hata olacaktır.
Ne yazık ki halkın GDO'ya karşı tavrının değiştiğini gösteren çok az sayıda veri var: örneğin büyük Meksika mutfağı zinciri Chipotle yakın bir geçmişte menülerinden GDO'lu içerikleri kaldıracağını ilan ettiğinde, bazı medya kaynakları bu kararın anlamsız olduğunu ve bilimle örtüşmediğini gazete ve sitelerinin köşelerine taşımışlardı. Ancak hepsi bu... İnsanların GDO ile ilgili fikirleri yakın bir gelecekte değişmeyecek gibi gözüküyor. Blancke son olarak şunları söylüyor:
Tüketicilerin bu teknolojiyi kabullenmesini sağlayacak en hızlı yol, kendilerinin bizzat bu teknolojiden fayda sağlayacaklarını görmeleridir. Eğer bu başarılabilirse, içgüdüsel dirençleri de ister istemez kırılacaktır. Öte yandan, en yavaş sonuç verecek ancak en uzun soluklu değişimi yaratacak yöntem, eğitim yoluyla olacaktır. Eğer ki insanlar GDO, genetik, tarım ve benzeri konularda bilgi sahibi olurlarsa, söz konusu teknolojilerle ilgili olumsuz ve hatalı olan anlatımlara karşı da dirençli olacaklardır.
Evrim Ağacı olarak bizim gördüğümüz, GDO ve Kuantum Mekaniği'nin çeşitli çıkarımlarının, geleceğin "şeytanları" olarak hızla popülerlik kazandığıdır. Evrim, artık bilim düşmanları için demode olmaya başladı. Çünkü geliştirebildikleri ve geliştirebilecekleri tüm argümanların sadece 1 değil, onlarca farklı açıdan cevapları bulunuyor. Fakat yeni yükselen ve bilim düşmanlığı açısından çorak olan alanlar, toplumsal korkuları tetikleyen, bilimsel verilere dayanmadan yorumlar geliştiren kitaplar, CD'ler, filmler, vb. ekonomik getirisi olan ürünler için çok kullanışlı alanlar. Dolayısıyla önde gelen bilim düşmanları bu konulara kaydıkça, toplumun ilgisi de ister istemez o yöne doğru kayacaktır. Bu, evrimsel biyolojinin halk tarafından kabulü için muhteşem bir fırsat ve zafer olsa bile, bilimin geneline baktığımızda halkın bilim algısı konusunda halen geri kalındığının da bir göstergesidir. Blancke'nin dediği gibi, bunun en iyi ama en yavaş çözümü eğitimdir. Çünkü her teknolojinin bireysel faydaları bulunabilecek olsa da, bu faydalar kişi için yeterli olmak zorunda değildir. Dolayısıyla bireysel faydaları kişilere göstermeye çalışmak yerine, o fikirlerin, teknolojilerin, teorilerin özünde yatan gerçekler konusunda halkı eğitmek kesinlikle uzun vadede daha faydalı bir uğraştır.
Evrim Ağacı olarak bu uğraşı sonuna kadar sürdüreceğiz.
GDO konusundaki görüşlerimizi daha önce farklı yazılarımızda belirtmiştik (bir listesine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz). Özetle, GDO'nun sonuna kadar desteklenmesi gereken bir teknoloji olduğunu, mevcut araştırma makalelerinin herhangi bir dikkate değer risk unsurunu halihazırda uygulanmakta olan diğer teknolojilerin risk unsurlarından daha fazla olacağını da güvenle gösteren bir şekilde ortaya koyamadığını; öte yandan GDO'lu ürünleri tüketme tercihinin mutlak suretle tüketiciye bırakılması gerektiğini, dolayısıyla GDO etiketlerinin mutlaka, %100 ve aksatılmadan uygulanması gerektiğini düşünüyoruz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 4
- 2
- 2
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- S. Blancke, et al. Fatal Attraction: The Intuitive Appeal Of Gmo Opposition. (10 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 10 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Trends In Plant Science | Arşiv Bağlantısı
- A. Peters. The Psychology Of Why So Many People Are Anti-Gmo. (10 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 10 Temmuz 2020. Alındığı Yer: FastCoexist | Arşiv Bağlantısı
- M. Van Montagu. The Irrational Fear Of Gm Food. (10 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 10 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Wall Street Journal | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:39:21 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3704
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.