Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Gazneliler Devleti'nde Teşkilat Yapısı Nasıldı?

Gazneliler Devleti'nde Teşkilat Yapısı Nasıldı? Wikimedia Commons
Gazneliler Devletinin Bayrağı.
21 dakika
6,103
Tüm Reklamları Kapat

Kurulan devletlerin veya oluşturulan büyük devlet benzeri organizasyonların yönetimi, göründüğünden daha çetrefilli ve girifttir. Monarşi ile yönetilen devletlerde dahi yönetim mekanizmasının işlemesi için birden fazla kuruma ve yüzlerce kişiye ihtiyaç vardır. Yani her bir yönetimsel oluşum kendi elit ve bürokrat sınıfını yaratmak mecburiyetindedir. İşte bu elit ve bürokrat sınıfının içinde bulunduğu yapıyı ilgili devletin "Teşkilat Yapısı" olarak adlandırmaktayız.

Devletlerin teşkilat yapılarının tarih boyunca birbirlerinden birtakım farklılıklar arz ettiği bilinmektedir. Bu farklılıkların en önemli sebepleri arasında coğrafyayı, iklimi, devlet politikalarını ve devletin siyasi sınırlarını sayabiliriz. Bu sayılanlar arasında coğrafya ve iklimin önemi bir adım daha öne çıkmaktadır. Bu önemi bir örnekle açıklamak gerekirse, Gazneli devletinin askeri teşkilatında önemli bir yer tutan filler ve bu fillerden sorumlu olan filbân kurumunu biz Osmanlı devletinde görmemekteyiz.

Tüm Reklamları Kapat

Gazneliler'in hakim olduğu Hindistan coğrafyası ve bu coğrafyaya uygun olan Asya filleri, filban müessesesinin Gazneli devletinin askeri teşkilatında yer almasına sebep olmuştur. Osmanlılar ise Batı Anadolu coğrafyasında güçlenip daha batıya (Balkanlara ve Doğu Avrupa'ya) doğru genişleme eğiliminde bulunmuştur. Sayılan bu bölgelerde fillerin beslenmesi coğrafi ve iklimsel olarak yeterince uygun değildir. Bu durum ise Osmanlı askeri teşkilatında fillerin görülmemesine sebep olmaktadır.

Yukarıda devletlerin farklı teşkilat yapılarından bahsetmiştik. Ancak şunun da söylenmesi gerekir ki devletleri yöneten elit tabakaların ortak kaygılarından dolayı farklı devletlerde yüzeysel olarak teşkilat "isimler"inin aynı veya benzer olduğunu da görebilmekteyiz. Örneğin hemen hemen her devletin bir askeri teşkilatı ve saray teşkilatı vardır. Ancak bu teşkilatların içerikleri ve önemi zamana, coğrafyaya ve devlet politikasına göre farklılaşmaktadır. Devlet politikasından kastımız ise herhangi bir devletin dış siyasette diplomatik (barışçıl) bir yol izleyebilmesinin yanı sıra askeri (seferler ve savaşlar) ve agresif bir yol da izleyebilir olmasıdır.

Tüm Reklamları Kapat

Aşağıda teşkilat yapısından ayrıntılı olarak bahsedeceğimiz Gazneliler Devleti (963-1186)'nin hakim olduğu coğrafya Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan'dan müteşekkildir. Sayılan bu coğrafya Gazneliler Devleti için kurulan çoğu müessesenin en önemli sebeplerinden bir tanesidir.

XI. yüzyılda Gazneliler.
XI. yüzyılda Gazneliler.
İslam Ansiklopedisi

Teşkilat Yapısı

Devletlere hâkim olduğu bölgeleri yönetme konusunda kolaylık sağlayan teşkilat yapısı Gazneliler Devleti için saray teşkilatı, merkez teşkilatı, taşra teşkilatı ve askeri teşkilat olmak üzere dört kısma ayrılmıştır.

Saray Teşkilatı

Gazneliler Devleti’nin devlet teşkilatının başında "Sultan" bulunmaktaydı. Esasen Sultan tabiri, Gazneliler'in 15. hükümdarı olan İbrahim (1059-1099) ile birlikte kullanılmasına karşın galat-ı meşhur (kelime ve/veya deyimlerin geniş bir kesim tarafından yanlış bir şekilde kullanılmasına ve dile bu şekilde yerleşmesine denir) olduğundan Gazneli Mahmut'tan itibaren çoğu Gazneli hükümdara telif eserlerde Sultan denilmektedir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Gazneliler’de sultanın mutlak bir otoritesi bulunmaktaydı ve “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olarak düşünüldüğü için özel bir konuma sahipti. Sultan; kanun koyma, adli ve yürütme otoritesi bakımından en üst noktadaydı. Halkın üzerinde de sultanın mutlak bir otoritesi vardı. Sultan, bir karar verirken devlet erkânına danışabilirdi. Ancak son söz sahibi yine kendisiydi. Bu durum devlet adamlarından oluşan meclisin sadece bir danışma meclisi olduğunu göstermektedir.[2]

Sünni mezhebe bağlı olan Gazneli Sultanlar aynı zamanda İslam Halifesine (Abbasi Halifesi) bağlı birer emir durumunda idiler. Halifenin yüksek otoritesini kabul ediyor ve icraatlarında dini hükümler çerçevesinde kalmaya gayret ediyorlardı.[3]

Gazneli Sultanlar halifeyi yüksek otorite tanıyarak bir nevi fetihlerine meşruiyet sağlıyorlardı. Seferlerden elde edilen ganimetin bir kısmı ise Bağdat’a yani halifeye gönderilmekteydi.[2] Bundan başka sultanların şahsiyetleri, devlet idaresinde büyük önem arz etmekteydi. Bunun bir neticesi olarak devletin yükselmesi Gazneli Mahmut’a mal edilirken devletin yıkılma sürecinin başlangıcının müsebbibi olarak I. Mesud gösterilmektedir.[4]

Saray teşkilatının başında bulunan "Sultan" için bazı alametler bulunmakta olup bu alametler, hükümdarın hükümdar olduğunu kanıtlamaktadır. Bu alametler ise şu şekildedir:

  • Halife tarafından verilen unvan ve lakaplar (örneğin, Sultan Mahmud başarılı geçen ikinci Hint seferinden sonra "Gazi", dokuzuncu Hint seferinden sonra ise "Nizameddin" lakaplarını almıştır.),
  • Hükümdarın kendi adına sikke bastırması,
  • Cuma günleri kendi adına hutbe okutması,
  • Hil’at (Bir nevi elbisedir. Sadece hükümdarlar tarafından giyilmez aynı zamanda hükümdarların onurlandırmak istediği devlet adamlarına da sultan tarafından verilen bir kıyafettir.)
  • Menşur (Bir bölgenin bir kimseye verildiğine dair belge anlamına gelir. Bu belge bazı bölgelerin kimi zaman vergi muafiyetini de göstermektedir.)
  • Bayrak
  • Çetr
  • Başkent
  • Saray
  • Taht
  • Nevbet (Askeri mızıka takımının hükümdarın sarayı veya otağı önünde davul vurarak icra ettiği musikiye denir. Bu musikiyi icra etme işlemi gün içinde belirli sayılarla kurallaştırılmıştır.)
  • Yüzük,
  • Ğaşiye (Deriden yapılmış altın sırmalı iplikle süslenmiş eyer örtüsüdür. Törenlerde ve bayramlarda hükümdarın önünde taşınır.)
  • Altın kemer, toka, kabzalı kılıç, eyerli at...
Emir Timur'un Karabağ seferi için çetr ve sancakla saraydan çıkışını gösteren minyatür.
Emir Timur'un Karabağ seferi için çetr ve sancakla saraydan çıkışını gösteren minyatür.
islamansiklopedisi.org.tr

Aynı zamanda bu alametlerden bazılarını, hükümdara karşı isyan eden kimselerin kullandığını da görmekteyiz. Günümüzde zaman zaman kullanılan "isyan bayrağını açmak" tabiri de bağımsızlık ve hükümdarlık simgesi olan bayraktan gelmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Gazneli hükümdarı Behram Şah (1117-1157)'ın bastırdığı sikke.
Gazneli hükümdarı Behram Şah (1117-1157)'ın bastırdığı sikke.
Wikimedia Commons

Saray Erbabı

Sultandan sonra gelen saray erbabına bakacak olursak:

  • İlk olarak karşımıza Hâcib-i Buzurg çıkar. Buzurg kelimesi büyük, ulu, azim anlamındadır.[5] Saray teşkilatında hükümdardan, bütün devlet teşkilatında da hükümdar ve vezirden sonraki en yüksek makamdır. Bu makama bizzat sultanın kendisi atama yapar.
  • Hâcib-i Buzurglar sarayın bütün işlerinden sorumlu idiler.[4] Bu makama genellikle gulamlar (Eski İslam devletlerinde orduda, idarede ve sarayda çalıştırılmış köle ve esirler) dan bilhassa da Türk gulamlardan kişiler atanırdı. Hâcib-i Buzurglar, siyah libas (elbise), iki dilimli külah ve altın kemer verilerek atanırdı.[3]
  • Hâcib-i Buzurg'dan sonraki en yetkili kimse ise Hâcibler'dir. Hâcib'in kelime anlamı kapıcı, perdedâr, vezir-i mutlaktır.[5] Gazneliler’de saray hizmetleri, kumandanlık ve valilik gibi önemli vazifeler Türk gulamlardan yetişmiş ve haciblik payesine ulaşmış kişilere verilirdi. Bir gulamın hacib olabilmesi için belli bir süre eğitimden geçmesi gerekmektedir. Hâciblik unvanı, saraya mensubiyet ve hükümdarın itimadına mazhariyet gibi önemli bir anlam ifade etmektedir.[4]
  • Ağaçi, Türkçe’de ağaci olarak anılan tabir hükümdar ile devlet erkânı arasındaki iletişimi sağlayan bir kurumdur.[3], [4] Bu kurumun varlığı hükümdara doğrudan ulaşılabilirliği, engellemektedir. Bu durum hükümdarın kutsiyetine ve büyüklüğüne katkı sağlarken, Ağaçi kurumuna mensup kişilerin kendi çıkarları için devlet adamlarından gelen haberleri hükümdara iletmeme veya eksik-yanlış iletme gibi sorunları da ortaya çıkartmaktadır.
  • Perdedâr, kelime Farsça olup "Büyük bir kimsenin kapısında bekleyip içeri girenleri kontrol eden, içeri ve dışarıyı ayıran perdeyi kaldıran kimse, kapıcı." anlamına gelmektedir.[5] Padişahlarla vezirler ve valilerin resmi dairelerinin kapı perdesi yanında duran görevli için kullanılan bir tabirdir. Sultanın özel emirlerini gereken yerlere ulaştırmak, sultanın istediği kimseleri çağırmak, sultan tarafından verilen başka emirleri yerine getirmek gibi görevleri vardır.[3]
  • Nedim kelimesinin sözlükteki anlamı şudur: "Büyük bir kimseyi sözleri ve fıkralarıyla eğlendiren kimse."[5] Aynı zamanda hükümdarın kadeh arkadaşı olarak da geçmektedir.[6] Zamanla bu tabir padişahın yakınlarını ifade etmek için kullanılır hale gelmiştir. Bunların içinde padişahları eğlendirenler bulunduğu gibi devlete zararı dokunan kişiler de bulunmaktadır. Nedimler genellikle saraylarda bulunurlar.[3] Nedimler bir açıdan da siyasi ve bürokratik işlerle bunalmış olan Sultanın rahatlamasını sağlayan kişiler konumundadır.
  • Debir-i Saray, diğer bir adı debir-i gulemân idi. Debir kelimesi, Farsça olup "katip" anlamına gelmektedir.[5] Bu kişinin vazifesi, saray kölelerinin isimlerinin yazıldığı defteri tutmaktı.[4]
  • Âhur Sâlâr, sarayın ve hükümdarın hayvanlarına bakan, has âhurun başındaki kişiye denir. Âhur kelimesinin aslı Türkçe olup Farsçaya geçmiştir ve günümüzde "ahır" olarak kullanılmaya devam etmektedir.[5] Sâlâr kelimesi ise, Farsça olup baş, reis anlamındadır.[5] Âhur Sâlâr'ın emri altında hademe, seyis gibi kimseler bulunur.[4]
  • Emir-i Haris, saray ve çevresinin muhafazası ile sultanın ve saray büyüklerinin tutuklanma ve infazı ile ilgili emirlerini ifa eden kişidir.[3] Haris kelimesi Arapça olup "koruyucu, bekçi, muhafız" anlamlarına gelmektedir.[7] Saray ve çevresinin korunmasıyla görevli olan, Samaniler ve Abbasilerden ödünç alınan bu kişiyi Nizamülmülk, verilen cezaları uygulayan kişi olarak tanımlamıştır.[18] Bu kurumun aktif olarak faaliyet gösterdiği dönemler büyük bir olasılıkla, devletin iç organlarının yani devlet adamlarının birbirleri arasındaki mücadelelerin ve saray entrikalarının had safhada olduğu dönemlere denk gelmektedir. Bu mücadeleler ve entrikalar kimi zaman bizzat Sultanın şahsına yönelik olarak da yapılmaktadır.
  • Hazinedâr, gerektiği zaman harcanmak, bağışlanmak ve hediye edilmek üzere sarayda özel bir dairede muhafaza edilen nakit, mücevher ve değerli eşyalardan müteşekkil hazinenin amiridir. "Hâzin" diye de adlandırılmaktadır.[4]
  • Silahdâr, sultana ait silahların muhafazası görevini yerine getiren kişidir. Candâr tabiri de silahdâr manasında kullanılmaktadır. Muhafız ve bekçi gibi anlamlarda kullanıldığı da görülmekle birlikte sürekli olarak sultanın huzurunda kılıçlı olarak bekler.[4] Bu kurumun mensupları bir nevi sultanın yakın korumalarıdır.
  • Camedâr, sultanın elbiselerini came-hanede muhafaza eden kişidir.[4] Came kelimesi Farsça olup, "elbise ve çamaşır" anlamında kullanılır.[5]
  • Kethüda, vezirin kararlarını vilayet hâkimleri ve ümera vasıtasıyla ifa eden kişidir. Sadece sultanın değil, şehzade, vezir ve ümeranın da kethüdası bulunur.[3] Kelimenin etimolojisi, Farsça "ev, köy, taht" anlamındaki "ked" kelimesi ile "sahip, malik ve efendi" anlamındaki "hüda" kelimesinin birleşiminden oluşmaktadır. Hüda kelimesi aynı zamanda "tanrı" anlamında da kullanılmaktadır. Osmanlıcada bu kelimenin karşılığı olarak "kahya" kelimesi verilmektedir. Ancak kahya kelimenin kökeni tam olarak aydınlatılamamıştır.[8]
  • Devaddâr değerli evrakların, mektup nüshalarının ve sultana ait kitapların muhafaza edildiği devat-hane adlı dairenin başındaki kişidir.[4] Kelime "divitdar" olarak da geçmektedir. Divit, eskiden belde taşınan, genellikle gümüşten yapılan bir nevi yazı takımıdır.[9]
  • Alemdâr ve Çetrdâr, birincisi sultanın bayrağını taşıyan ve muhafaza eden görevlidir. İkincisi ise sultanın çetrini taşıyan ve muhafaza eden kişidir.[4]
  • Çaşnigir ve Şaraptâr, birincisi hükümdarın yemeğini hazırlayan ve sofra hizmeti gören kimsedir. Ayrıca hükümdarın zehirlenme tehlikesini ortadan kaldırmak üzere onun yemeğini sultandan önce tadan kişidir. Diğeri, sarayın maşrubathanesinin amiridir.[4] Çaşnigir kelimesi Farsça olup, önemli kimselerin yemeklerinin lezzetini kontrol eden kimse olarak anlamlandırılır.[5]
Çaşnigir
Çaşnigir
islamansiklopedisi.org.tr
  • Resuldâr, sarayda elçi teşrifatından sorumlu kimsedir. Günümüzde mihmandarın karşılığıdır.[4] Resul kelimesi, elçi ve sefir anlamındadır.[5]
  • Filbân (Fil bakıcıları), pilbân olarak da adlandırılmaktadır. Ordudaki fillerin eğitimi ve bakımından sorumlu kişilerdir. (Savaşlarda fil kullanımı için bu yazımıza bakabilirsiniz). Fillerin zarar görmesi ya da düşman eline geçmesi halinde bu kişiler sorumlu tutulmaktadır.[4] Filban kelimesindeki "bân" eki Farsça olup sonuna eklenen kelimelere gözetici, koruyucu, koruyan anlamları katar.[10]
Fil üstünde yapılan savaşı tasvir eden bir minyatür.
Fil üstünde yapılan savaşı tasvir eden bir minyatür.
islamansiklopedisi.org.tr

Merkez Teşkilatı

Divan-ı Vezâret

Divan kelimesi Farsçadır ve "büyük, yüce meclis" anlamlarına gelmektedir.[11] İdari teşkilatta sultandan sonraki en yetkili makamdır. Bu divanın başında vezir bulunmaktadır.[2], [4] Vezir, sultanın vekili sıfatıyla devletin bütün işlerini idare eder. Bu makam Divan-ı Hâce ve Divan-ı Vezir olarak da adlandırılmaktadır.[4]

Veziri sultanın bizzat kendisi seçer. Vezir seçimlerinde atanacak kişinin sadakat ve doğruluğunun yanı sıra bazen de irsiyet önemlidir. Gazneli vezirleri, askeri yetkilere de sahiptirler. Ordulara bizzat kumanda edebilirler. Vezirlik semboller ise hilat-ı vezâret, yüzük (mühür), divit, sarık ve tırazdır.[4] Tıraz, eskiden elbiselerin yakalarına, yen ağızlarına, önlerine ve eteklerine sırma vb. ile işlenen alametlere verilen isimdir.[12]

Vezirlerin atanması sırasında askeri sınıfa mensup bazı devlet adamlarının olaya müdahil olduğu görülebilmektedir. Her devlet adamı kendisi ile iyi geçinecek kimselerin vezir olarak atanmasını istemektedir. Bundan dolayı hükümdarı bilgilendirmek için yazılan Siyasetnâme ve nasihatnâmelerde vezir olacak kişide aranması gereken özellikler sıralanmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Yeni tayin edilen vezirler ile sultan arasında muvazaa diye adlandırılan bir anlaşma imzalanmaktaydı. Bu anlaşma da sultanın ve vezirin yapacağı görevler yazılmaktaydı. Bu anlaşma bir bakıma vezir için hayat garantisi niteliğindeydi.[2] Çünkü devlet içerisindeki başarısızlıklardan genellikle vezirler sorumlu tutulmaktaydı.

Vezirin maiyetinde sultan tarafından atanan hacibler, debirler, mütercimler, divitdâr, perdedâr, silahdâr, camedâr, şaraptâr, çaşnigir gibi görevliler de bulunmaktaydı.[2], [4] Bütün bunların yanı sıra vezirlik çok da arzu edilen bir makam değildi. Geniş yetkilere sahip olması, zaman zaman sultandan bağımsız hareket etmesine neden olmakta bu da sultanı gücendirmekteydi.[2] Bu gibi durumlar sebebiyle vezirler çoğu zaman ölüm ile karşı karşıyaydılar.

Divan-ı Vezâret, aynı zamanda devlette mali işlerle ilgilenen en üst bölümdür. Bu divan, vergilerin ve çeşitli gelirlerin toplanması ve kullanılmasında söz sahibidir.[2] Önemli Gazneli vezirlerinden bazıları şunlardır: Abu’l Abbas Fazl b. Ahmed Isfarayâni, Abu’l Kasım Ahmed b. Hasan Meymendi, Muhammed b. Abbas b. Mikail Nişâburi (Hasenek), Ahmed b. Abdüssamed.

Divan-ı Risâlet

Devletin harici ve dâhili bütün yazılı belgelerinin idaresi ve vesikaların hazırlanmasıyla görevli olan makamdır. Bu makamın başında ise, sahib-i divan-ı risâlet olarak adlandırılan kişi vardır. Makamın asıl işi, devlete ait yazışmaları yürütmektir. Diğer bir görevi ise kendisine gelen evrakı, mektupları muhafaza etmektir.[4]

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
SÜREGELEN DEVRİM

Kadın hakları hareketinin ortaya çıkışından bu yana, dünyanın birçok yerinde, cephede muazzam mesafeler kat edildiği bir gerçek. Gelgelelim, halen çocuk yaşta evlendirilen, seks köleliğine zorlanan, sürüklenen, zorla çalıştırılan, tecavüzün savaş silahı olarak kullanıldığı çatışma bölgelerinde sıkışıp kalan, okula gitmesi, hatta özel yaşamlarında kişisel tercihleri engellenen kadınlar ve kız çocukları bulunuyor.

Süregelen Devrim, tüm dünyadaki kadın ve kızların temel haklarını elde etmesi için birçok alanda sürdürülen küresel mücadelenin öyküsünden çarpıcı fotoğraflar çekiyor. Bu çok yüzlü öykünün coğrafyası, tecavüze uğrayan kadınların hak arama mücadelelerinin eril bürokrasinin umursamazlığına tosladığı ABD’den, Arap Devriminin büyük umutlar uyandırdığı, ancak bu siyasi devrimlerin kadın ve çocuk yaştaki kızların temel haklarını elde etmesi için yetersiz kaldığı, hatta bu hakları daha da kırpma ihtimali doğurduğu açıkça ortaya çıkan Ortadoğu’ya dek uzanıyor.

Küresel kadın hakları hareketinin ve uluslararası insan hakları söyleminin modern kökenlerini ve son otuz kırk yıldır dünya genelinde kadın ve çocuk yaştaki kızların hayat koşullarında yaşanan ilerleme ve gerilemeleri mercek altına aldığımız bu kitapta, kadınların mülk hakları, savaş suçu olarak tecavüz, silahlı çatışmanın kadın ve çocuk yaşlarındaki kızlar üzerindeki etkileri, göçmen kadınlara yönelik şiddet, ev işçilerinin hakları gibi acil çözüm bekleyen kadın hakları sorunları masaya yatırılıyor.

Kadınların mücadelesi, süregelen devrimle başarının basamaklarını tırmanıyor.

Devamını Göster
₺200.00
SÜREGELEN DEVRİM
  • Dış Sitelerde Paylaş

Divan-ı Risâlet makamına genellikle güvenilir kişiler tayin edilmek istendiği için devlet hizmetinde çalışmış olanların oğulları veya yakınları atanmaktaydı. Önemli haberleşmeler sultanın kendisi tarafından yazdırılmaktaydı. Divan-ı risâlet, seferde sultana eşlik ederdi.[2] Aynı zamanda herhangi bir sebepten ötürü huzura gelen elçilerle yapılan görüşmelere vezirin yanında katılırdı.[4]

Debirler, muharrirler (yazıcı, katip), mütercimler ve divan-bânlar, Divan-ı Risâlet’te görev yapan memurlardır. Bu memurlar, güzel yazı yazan ve edebi şahsiyete sahip olan kişilerdi. Bu makamda bulunan önemli kişilerden bazıları şunlardır: Ebü’l-Feth Büsti, Ebu Nasr-ı Mişkân ve Ebü’l-Fazl Beyhâki.[2]

Bu divana atanan memurların edebi yönlerinin kuvvetli olması beklenirdi. Divan-ı Risâlet memurunda istenen bu özellik, yabancı devletlere gönderilen mektuplardaki dilin etkili bir şekilde (üstü kapalı göndermeler ve tehditler) kullanılmasının ve bu mektuplarda sultanın övülüp yüceltilmesinin istenmesi dolayısıyla önem arz etmektedir. Aynı zamanda mektuptaki yazılan yazı stilinin göze hoş görünmesi de beklenmekteydi.

Divan-ı İstifâ

Bu divan, müstakil olmayıp divan-ı vezârete yardımcı olmaktadır. Divanın başındaki kişiye "müstavfi" denilmektedir. Kelime anlamı tam, mükemmel demektir.[13] Bu zat, işlerinden vezire karşı sorumludur. Görevi ise, mali işlerle ilgilenmek ve haracı toplamaktır.[2]

Divan-ı İşrâf

Devletin içteki haberleşme ve gizli haber alma makamıdır. Başındaki kişiye sahib-i divan-ı işrâf denir. Bu divan başkanının emrinde ülke genelinde “müşrif” denilen sayısız temsilcisi vardır. Müşrif kelimesi, İslam devletlerinde askeriye ve adliye dışındaki kurumları denetleyen Divan-ı İşrâf'ın başkanı ve ona bağlı memurları ifade eden bir tanımdır.[14]

Müşrifân-ı dergâh denilen memurların çoğu sarayda görevliydi. Bunlar, saray erbabını gözetim altında tutmaktaydılar. Bu gözetimden sultanın ailesi ve oğulları dahi kaçamazdı. Bu divan aynı zamanda devletin mali idaresini de kontrol etmekteydi. Ayrıca savaştan alınan ganimetin pay edilmesi sırasında müşrif sultanın beşte birlik hissesi ayrılırken hazır bulunurdu.

Gözden düşen bir memurun malının müsadere edilmesi sırasında da müşrif görev almaktaydı. Müşrif bir de vakıfları teftiş ederdi.[2] Özellikle Mahmud ve Mesud zamanında ülkedeki casus ağı artmıştır. Bu ağ komşu devletlerin saraylarına kadar ulaşmıştır.[4]

Denetlenen ve takip edilen kişilerin sultanın en yakınlarına kadar genişlemiş olması, devletin veraset sistemi ile yakından ilişkili gibi durmaktadır. Sultanın oğullarının babalarına karşı taht mücadelesine girmemesi ve devlet yönetiminin sekteye uğramaması için bu kişiler her daim gözetim altında tutulmak istenmektedir.

Divan-ı Arz

Ordunun umumi idaresinden sorumludur. Divanın başındaki kişiye "ârız" veya "sahib-i divan-ı arz" denir. Merkezdeki divandan başka eyaletlerdeki emirlerin de divan-ı arzları vardır.[4] Görevi asker toplama, teşkilatlandırma, teçhizat tedariki ve askerin terfii ve maaşlarıyla ilgilenmekti.

Ârız, ünlü komutanlardan ziyade ordu yönetmede başarılı sivillerden seçilmekteydi. Hükümette ve protokolde vezirden sonra gelen ikinci adamdı. Ârız’ın bir görevi de barış zamanlarında ordunun ihtiyacını karşılamaktı. Savaş zamanlarında ise ordunun karargâh komutanıydı. Ayrıca sefer esnasında lojistik desteği sağlardı.[2] Ârız, bizzat sultan tarafından atanırdı. Vezir ve sahib-i divan-ı risâlet gibi hâce unvanını kullanırdı. Sultanın resmi ve özel bütün kabullerinde bulunma hakkı vardı.[4]

Tüm Reklamları Kapat

Divan-ı Arz'ın başına ünlü komutanlardan ziyade sivillerin atanmasının sebebi temel olarak hükümdarların isyan korkusuydu. Özellikle başkentten uzak bölgelerde bazı güçlü ve nüfuz sahibi komutanlar sultandan bağımsız hareket edebilmekte ve merkezden gelen emirleri bazı durumlarda uygulamamaktaydı. Bundan dolayı askeri yönden başarılı kimseler yerine sivil kimseler bu divanın başına atanmaktaydı.

Divanın en önemli görevleri arasında barış zamanı askerlerin halkı rahatsız etmeden durmasını sağlamak yer almaktadır. Seferlerin azalması askerler için seferlerden elde edilen ganimetin de azalması anlamına gelmekte ve ordu içerisinde bu durum huzursuzluk yaratabilmekteydi. Divan-ı Arz'ın başındaki kimsenin sabit duran ordu ile halk arasındaki dengeyi koruyabilmesi ve her iki grubu da tabiri caizse küstürmemesi gerekmekteydi.

Divan-ı Berid

Berid kelimesi, "postacı, haberci ve ulak" anlamlarına gelmektedir.[15] Divan-ı Berid, posta ve haber alma işleriyle meşgul olan divan idi. Bu divanın başındaki kimseye "sahib-i berid" denilirdi. Bu divanın başına güvenilir kişilerin atanması elzemdi. Çünkü sultan devletin en uzak köşelerinden haberleri bu divan sayesinde alırdı. Bu yüzden sahib-i beridi sultan kendisi tayin ederdi. Sahib-i beridlerin atlı yardımcıları vardı.

Bu yardımcılar vasıtasıyla haberler hızlı bir şekilde sultana iletilirdi. Bu haberler şifreli bir şekilde ilk olarak merkezdeki divan-ı risâlete bildirilirdi. Bu divan da çalışanların görevlerinin önemi sebebiyle ücretleri peşin olarak ödenirdi.[2] Sahib-i beridliğe tayin edilen kimse görev yerine gitmeden önce devletine sadık kalacağına dair yemin ederdi.[4]

Tüm Reklamları Kapat

Divan-ı Berid memurlarının bazı konularda muafiyetleri vardır. Örneğin merkeze haber ulaştırmak için yola çıktığı zaman, hiçbir şekilde hiçbir kimse tarafından durdurulamaz ve sorgulanamazdı. Ek olarak bu memurlar elzem durumlarda istediği kervansarayda durabilir ve oradan bir binek olarak istediği atı alıp yollarına devam edebilirdi.

Divan-ı berid ve divan-ı risâlet memurlarının maaşlarının yüksek tutulma sebebi ise, herhangi bir yabancı devletten rüşvet alarak devlet sırlarını satmasını engellemekti. Devlete sadık kalacaklarına dair yemin etmeleri de aynı çekinceye karşı bir tedbirdir.

Divan-ı Vekâlet

Hükümdara ait malı ve mülkü idare eder ve hükümdarın ailesinin mali işlerine bakardı. Bundan başka saray hizmetinin düzgün bir şekilde yürütülmesi ve ihtiyaçlarının karşılanmasıyla da sorumluydu. Bu divanın başkanına "vekil-i hass" denilmektedir.[2]

Divan-ı Mezâlim

Mezâlim kelimesi "zulümler, işkenceler ve haksızlıklar" anlamına gelir.[16] Sultanın örfi hukuk gereği adı geçen divana katılmakta, doğrudan hâkimlik yaparak halkın şikayetlerini dinlemekte idi.[2]

Tüm Reklamları Kapat

Bu uygulama çoğu zaman hükümdara ulaşıp şikayetlerini dile getiremeyen halk için önemlidir. Divan-ı mezâlim, bir nevi ulaşılamaz ve görülemez olan hükümdarın ulaşılabilir ve görülebilir olup halkına güven vermesini ve onları kendisine bağlı kalmasına/isyan etmemesine katkı sağlar.

Divan-ı Müsâdere

Müsâdere kelimesi, "bir suçluya ait malın ve mülkün bir kısmına veya tamamına devletin el koyması" anlamına gelir.[17] Gözden düşen devlet erkânının malı ve mülkü müsâdere edilmekte idi. Müsâdere sırasında bir heyet oluşturulmaktaydı. Bu heyet müsâdere edilecek kişinin evine gider ve mal sayımı yapardı. Neticede müsâdere edilen mal ve mülk sultanın hazinesine aktarılırdı.[2]

Adli Sistem

Gazneliler Devleti’nde adlı işlerden sorumlu olarak kadılar vardı. Her şehirde bulunan kadılarla birlikte her eyalette de Kadılkudât bulunmaktaydı. Bu kimsenin görevi kadıları denetlemek idi. Kadıların ücretleri özellikle yüksek tutulmaktaydı. Kadı hükümleri, vali memurları tarafından yerine getirilirdi. Yukarıda bahsedilen Divan-ı Mezâlim de adli sistemin başka bir ayağıdır.[2]

Taşra Teşkilatı

Eyalet İdaresi

Bir eyalette merkezdeki teşkilatın üç şubesi bulunmaktaydı; bunlar sivil, asker ve adlidir. Sivil idarenin başında "sahib-i divan" denilen kişi bulunurdu. Askeri idarenin başında olan kişi aynı zamanda eyaletteki en güçlü isimdi. Bu kişiler hanedan mensupları veya ordunun başındaki komutanlar (sipehsâlârı, sâlâr) idi. Adli idarenin başında ise "Kadılkudât" bulunmaktaydı.[2] Askeri idarenin başındaki kişiler bizzat sultan tarafından emir unvanıyla atanırlardı.

Tüm Reklamları Kapat

Bölge İdaresi

Bölgeden kastedilen, reisin memuriyet sahası olan bir mahal ve şehir veya farklı büyüklükteki bir yerleşim merkezidir. Beyhâki’ye göre bölgeler şunlardır: Gazne, Nişabur, Rey, Belh, Büst, Tırmiz, Mükrân, Puşenk, Gurgan ve Taberistân. Bölge idaresindeki görevlilerden bazıları ise şu şekildedir: Yerli halk tarafından kabul gören bir aileden olup sultan tarafından atanan ve şahne (bir nevi şehir zabıtası)nin emrinde iş gören Reis, şehirlerden daha küçük yerleşim birimlerinin yöneticisi olan Zâim, şehirleri korumak ve asayişi sağlamakla görevli olan Şahne, şehir ve kasabaların vergi işleriyle sorumlu olup aynı zamanda vergi tahsil eden Amil, Müslümanların şeriata göre yaşayıp yaşamadığını denetleyen Muhtesib, şehrin emniyetini sağlamakla görevli olan Halife-i Şehr, bayram ve Cuma namazlarında hutbeyi okuyan Hatib ve şehrin kalesinin güvenliğinden sorumlu olan Kutval.[2], [4]

Askeri Teşkilat

Gazne ordusunun temelini gulamlar oluşturmaktadır. Bunlara vassal güçleri, hür olarak orduya katılan Türkmenleri ve sadece savaşlarda orduya katılan gazileri de ekleyebiliriz.[4] Gazneli ordusu daima savaş durumunu korumaktaydı. Bundan dolayı ordunun hareketsiz kalması ordu içinde huzursuzluk yaratabilmekteydi. Bu yüzden askeri olabildiğince bazı işlerle meşgul etmek elzemdi. Gazneli ordusu şu unsurlardan oluşmaktadır: gulamlar, muntazam birlikler, eyalet askerleri, ücretli askerler ve gönüllüler (gaziler).

Ordunun ağırlıklı kısmı gulamlardan oluşmaktaydı. Bu gulamlar Türkler, Hintliler ve Tacikler’den müteşekkildi. Bunlardan başka orduda Afganlar, Araplar ve Kürtler de bulunmaktaydı. Ücretli askerler olarak ise, Oğuzlar, Karluklar, Yağma ve Halaçları sayabiliriz. Gazneli ordusunda önemli bir unsur da Hint seferleri neticesinde alınan fillerdi.[2] Gazneli ordusundaki gulamların önemi, devletin kuruluş devrinden itibaren kendisini hissettirmektedir. Bu gulamların başında Sâlâr-ı Gulamân unvanında birisi bulunmaktaydı.[18]

Savaş anında toplanan bölge kuvvetleri ve gaziler de ordunun bir kısmını oluşturmaktaydı. Bölgedeki yetkili kişiler tarafından toplanan bu kuvvetler kendi şehirlerinin adlarıyla bilinirlerdi. Gaziler ise, Müslüman olmayan topraklara yapılan seferlere iştirak eden gönüllü birliklerdi. Bu birlikler, maaşlı askerler olmayıp sadece savaş ganimetinden pay alırlardı.[4]

Tüm Reklamları Kapat

Ordunun başkumandanı bizzat sultanın kendisiydi. Ondan sonra en yetkili kişi ise "Hâcib-i Buzurg" idi. Gazneli ordusu ağırlıklı olarak süvariydi. Bu askerler silah olarak ok ve yay, gürz, mızrak, kılıç gibi silahlar taşırlardı. Yayaların silahları ise ok ve yay, kısa kılıç ve gürz idi. Ayrıca ordu içerisinde zırh ve kalkan kullanımı da yaygındı.[2]

Karahanlı hükümdarı İlig Han (atın üstünde) filin üstündeki Gazneli Mahmud'a itaatini bildiriyor.
Karahanlı hükümdarı İlig Han (atın üstünde) filin üstündeki Gazneli Mahmud'a itaatini bildiriyor.
Wikimedia Commons

Gazneliler’in savaş teşkilatı ise, kalp (merkez), meymene (sağ kanat), meysere (sol kanat), mukaddem, talâye veya talia (öncü kuvvetler), saka veya mâyedâr (takviye kuvvetler) olarak tertip edilmiştir. Beyhâki’ye göre bu sistem, tâbiye olarak adlandırılır. Sultanın katıldığı seferlerde, ordunun sağ kanadının idaresi Horasan Sipehsâlârına, sol kanadının idaresi ise, Hâcib-i Buzurg'a verilirdi. Kanatların görevi, düşmanı her iki taraftan da sarıp yok etmekti.[4] Gazneli ordusunun sayısı hakkında bazı bilgiler vardır. Gazneli Mahmud döneminde ordunun miktarı için yaklaşık olarak yüz bin sayısı verilmektedir.[2]

Ancak verilen nüfus ve asker sayılarına her zaman ihtiyatlı yaklaşmamız gerekmektedir. Tarihi kaynaklar çoğu zaman bazı olayları ve sayıları abartarak verdikleri için bu sayıların "kesretten kinaye" olarak değerlendirilmesi daha doğru gibi gözükmektedir.

Gazneli Mahmud'un Ebu Ali Simcuri ile savaşı.
Gazneli Mahmud'un Ebu Ali Simcuri ile savaşı.
Wikimedia Commons

Sonuç

Devletlerin, hâkimiyetleri altına aldıkları bölgeleri düzgün ve süreklilik arz eden bir biçimde yönetebilmesinde kolaylık sağlaması bakımında teşkilatlanabilesi önemlidir. Oluşturulan kurumlar (divânlar) her şeyden önce bir ihtiyaca karşılık gelmektedir. Bununla birlikte devletin hâkim olarak yönettiği bölgelerin coğrafyası, iklimi, demografik yapısı gibi faktörler, oluşturulan kurumların içeriğini ve kapsamını etkilemektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Unutulmaması gereken bir nokta daha vardır ki, bir ihtiyaca karşılık gelen kurumlar o ihtiyaç ortadan kalktığında işlevlerini yitirebilmelerine karşın çoğu zaman ortadan kaybolmamaktadırlar. Aynı coğrafyada kurulan farklı devletlerde isim ve içerik değiştirerek varlıklarını sürdürmektelerdir. Buna göre, teşkilat sistemi içerisindeki her bir kurum zamana bağlı olarak etkisini yitirebilir veya genişleyebilir. Gazneli Devleti’nin teşkilat yapısı da bu özelliklerden âzâde değildir.

Örneğin, askeri kurumların önemi savaş zamanında artarken diplomatik ilişkilerin ön planda tutulup barışın sağlandığı dönemlerde bu kurumun önemi ve etkisi nispeten azalmaktadır. Aynı şekilde devlet içerisinde taht mücadelelerinin arttığı bir dönemde saray teşkilatındaki memurlar ön plana çıkmakta ve bazen bu mücadeleler içerisinde yer alabilmekteydi.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
43
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 3
  • Muhteşem! 1
  • Tebrikler! 1
  • İnanılmaz 1
  • Umut Verici! 1
  • Merak Uyandırıcı! 1
  • Bilim Budur! 0
  • Güldürdü 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 28/03/2024 12:53:13 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13429

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Kategoriler ve Etiketler
Tümünü Göster
Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Hızlı
Gezegen
Egzersiz
Yangın
Kuantum Fiziği
Diyet
Mavi
Antibiyotik
Balina
Evrim Tarihi
Genetik Değişim
İngiltere
Şiddet
Tür
Türlerin Kökeni
Hayatta Kalma
Gebelik
Doğal
Biyocoğrafya
Radyoaktif
Oyun
Astrofizik
Buz
İyi
Damar
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
K. Aydın, et al. Gazneliler Devleti'nde Teşkilat Yapısı Nasıldı?. (29 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 28 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/13429
Aydın, K., Şahin, D. (2022, December 29). Gazneliler Devleti'nde Teşkilat Yapısı Nasıldı?. Evrim Ağacı. Retrieved March 28, 2024. from https://evrimagaci.org/s/13429
K. Aydın, et al. “Gazneliler Devleti'nde Teşkilat Yapısı Nasıldı?.” Edited by Damla Şahin. Evrim Ağacı, 29 Dec. 2022, https://evrimagaci.org/s/13429.
Aydın, Kasım. Şahin, Damla. “Gazneliler Devleti'nde Teşkilat Yapısı Nasıldı?.” Edited by Damla Şahin. Evrim Ağacı, December 29, 2022. https://evrimagaci.org/s/13429.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close