21 Aralık 2012 Maya Kehanetinden Öğreneceklerimiz: Bir Kıyamet Kopacak mıydı? Neden Kopmadı?
2012 senesinden önceki birkaç yıl boyunca sayısız kaynakta, antik Maya Takvimi'nden yola çıkarak, 21 Aralık 2012'de kıyamet kopacağına yönelik kuvvetli bir yaygara koparıldı. Bu iddia, Türkiye de dahil olmak üzere Dünya'nın dört bir yanında biraz panik, biraz ciddi, biraz komedi, biraz endişe yarattı. Ancak hepsinden önemlisi, dikkate değer sayıda insanın bu kehaneti ciddiye alıp, buna göre hazırlık yapmasıydı. Şu anda bu satırları okuyorsanız, bu iddiayla ilgili olarak, bu türden yüzlerce kehanette bugüne kadar hep olduğu gibi, bir şeylerin çok ters gittiğinde hemfikir olabiliriz.
21 Aralık 2012 tarihinin bir “son” olduğuna inanan insanlar genel olarak ikiye ayrılmışlardır: Yeni bir çağ beklentisi içerisinde olanlar ve büyük kaosların yaşanmasını bekleyenler. 2012 (2009) isimli Hollywood filmi sayesinde de bu korkunun giderek yayıldığını görebiliyoruz. Türkiye’de bile insanlar, bu yıkımdan etkilenmeyeceği iddia edilen Şirince köyünde toplanmış, köydeki restoranlarda “Kıyamet menüsü” isimli menüler çıkartılmıştı. Elbette bu insanların bir kısmı işin eğlencesindeydi, ancak bu konuyla ilgili o kadar sayıda belgesel ve kitap çıkartıldı ki, sahte bir bilgi üzerine kendine maddi çıkar sağlayan bir sürü insanı da görebildik.
Şunu net bir şekilde belirtmekte fayda var: İnsanların, Mars gezegenine keşif aracı yollayan ve astronomi bilgileri kuvvetli olan kişilerin “21 Aralık’ta bir şey olmayacak.” sözleri yerine, tapınaklarda insan kurban eden bir antik kültürün astronomik bilgileri hakkında yazıp senaryolar üreten yazarlara güvenmeleri üzücü bir durumdur. İşin daha da düşündürücü kısmı, bu olay üzerinde bu kadar sayıda insan durduğu halde, aslında Mayaların böyle bir iddiada hiçbir zaman bulunmadıkları gerçeğini gözden kaçırmalarıdır.
Maya Takvimleri
Mayaların “Popol Vuh” adında kutsal saydıkları bir kitapları bulunmaktadır. Anlamı “zamanların kitabı” ya da “olayların kitabı” olan bu kitap klasik Kiçece dilinde yazılmıştır. Kitabın içeriğinde yaratılış hikayeleri yer almaktadır ve bahsedilenlere göre bizler “dördüncü dünya”da yaşayan varlıklarız, çünkü ilk üç var oluşumuzda başarısızlıklar yaşanmıştır. Bir önceki dünya 13. b'ak'tun'un sonunda bitmiştir (yaklaşık 5125 sene önce). Mayaların “Uzun Sayılı Takvim”inin başlangıç noktasını Gregoryen takvimine göre hesaplarsak, tarihin MÖ 11 Ağustos 3114 olduğunu buluyoruz. 21 Aralık 2012 tarihinde dördüncü dünyada yaşayanlar olarak 13. b'ak'tun'un sonuna yaklaşmıştık (Maya tarihine göre bu 13.0.0.0.0 oluyor.). Takvimin “sonuna” gelmek işte bu sebeple insanlarda panik yaşanmasına sebep olmuştur.
Mayaların 3 tane takvimi vardır: 365 gün uzunluğunda bir Güneş takvimi (Haab') ve 260 gün uzunluğunda törensel takvimi (Tzolkin). Bu iki takvim de her 52 yılda bir eş zamanlı olurlar. Mayalar daha uzun zamanları da hesaplayabilmek için ''Uzun Sayılı'' takvimi geliştirdiler. Tıpkı bizim saniyeleri ve dakikaları hesaplamak için kullandığımız iki basamaklı sayılar gibi, onlar da tarihleri belirten 5 sayı kullandılar. Örneğin Maya Uzun Sayılı Takviminin ilk günü 0.0.0.0.0 olarak gösterilir. Yani bir sonraki gün 0.0.0.0.1 olmuş olur. Bu takvim, matematikte yirmilik sistem denen bir sayı sistemine göre çalışmaktadır. Yani bu sayılar 20'ye geldiklerinde bir yandaki sayı artar. Mesela şöyle; 0.0.0.0.19 kısacası 19. gün demek oluyor, bir sonraki gün ise 0.0.0.1.0 olarak gösterilir. Kullanılan kelimeler şunlardır:
- Kin = 1 Gün
- Uinal = 20'lik Gün
- Tun = 360 Gün
- Katunn = 7200 Gün
- Baktun = 144,000 Gün
Ancak bu yirmilik sayı kuralı nedense sondan ikinci sayıda bozuluyor. Bu sayı, her zaman 18'in altında gösteriliyor. Örneğin 0.0.0.17.0'den sonra 0.0.0.18.0 değil, ama 0.0.1.0.0 oluyor. Tüm bunlara bakarak 20 Aralık 2012 tarihi 12.19.19.17.19 iken bir sonraki gün de 13.0.0.0.0 oluyor (yani toplamda 5126 yıl geçmiş bulunmakta).
Peki ondan sonra ne oluyor? Başa dönüyor elbette, tıpkı bizim her sene 365 günden sonra takvimin ilk gününe (1 Ocak) başlamamız gibi. Bu durumda biz, Gregoryen takvime göre her 31 Aralık tarihinde evrensel bir yok oluş mu beklemeliyiz?
Hazır takvimlerden de bahsetmişken, 21 Aralık iddialarının popüler olduğu dönemlerde sıklıkla bir takvim fotoğrafı paylaşılıyordu. O, Maya takvimi bile değildi! O paylaşımlardaki (ve altta görülen) bu takvim, gerçekte Azteklerin “Güneş Takvimi”dir.
Peki Mayalar dünyanın sona ereceğini iddia etmişler miydi? Hayır! 21 Aralık 2012 kıyamet hikayesi günümüzdeki insanların iddiasıdır, Mayaların değil.
Ayrıca, bahsettiğimiz Maya takvimlerinden daha uzun süreçler de bulunmaktadır. Mesela bir Piktun, yaklaşık olarak 20 Baktun ediyor (Bir Baktun 394 yıldır.). Şu an içerisinde bulunduğumuz Piktun, 4772 senesinde bitiyor. Bir başka döngü daha var, o da 63 milyon yıllık bir sürece sahiptir. Belki de 63 milyon yıl sonra, insanlar yok olmamış ve halen aynı zekâ düzeyinde olurlarsa, yine bir “Maya kehaneti” ve “yok oluş” bekleyebilirler.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Nibiru, Marduk, X Gezegen ve 12. Gezegen
NASA’dan (ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) Dr. David Morrison'un bu konu hakkında yazdıklarını bir araya getirip paylaşmayı uygun gördük:
Bu hikâye, sözde Dünya'ya doğru gelen ve Sümerler tarafından keşfedilen Nibiru gezegeninin iddiasıyla başlar. Eski Mezopotamya uygarlığı olan Sümerler üzerine kurgular yazan Zecharia Sitchin, birçok kitabında (Örneğin 12. Gezegen, 1976 yılında yayınlandı.) her 3600 yılda bir Güneş’in etrafında dönen Nibiru adlı gezegeni tanımlayan Sümer dokümanları bulduğunu ve tercüme ettiğini iddia etmişti. Bu Sümerli fabllar Annuki denilen bir uzaylı uygarlığından Dünya'ya gelen 'Eski Astronotlar' hakkında hikayeler içermektedir. Daha sonra, kendini psişik olarak ilan etmiş Nancu Lieder, uzaylılarla bir bağlantı kurduğunu iddia edip, Zetatalk adlı sitesinde Zeta Reticuli yıldızı etrafında bulunan hayalî bir gezegende yaşayanların ona Dünya'nın bir X Gezegeni ya da Nibiru tarafından tehlike altında olduğu konusunda bir uyarı yaptıklarını yazmıştır. Bu felaket 2003 Mayıs için tahmin edilmişti, ama bir şey olmayınca bu Kıyamet Günü’nün tarihi tekrar hesap edilmiştir (Kıyamet Güncüler için bu, standart bir prosedürdür) ve Aralık 2012'ye taşınmıştır. Ancak yakın zamanda bu iki fabl 2012 kış gündönümünde Mayaların uzun sayılı takviminin sona ermesiyle ilişkilendirildi ve 21 Aralık 2012’de Kıyamet Gününün olacağı tahmin edildi.
Nibiru, Babil Astrolojisinden gelen ve bazen tanrı Marduk ile ilişkilendirilen bir isimdir. Asur Kralı Assurbinapil (MÖ 668-627) kütüphanesinde kayıtlı olan Enuma Elish isimli Babil Yaratılış şiirinde Nibiru küçük bir karakter olarak görülmektedir. Sümerler daha öncesinde MÖ 23. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar gelişmişti. Nibiru'nun bir gezegen olduğu ve Sümerler tarafından bilindiği iddiası (Sitchin’in aksine) eski Mezopotamya’nın yazılı kayıtlarını çeviren ve inceleyen bilginlerin görüşleriyle çelişiyor.
Sümer; tarım gelişimi, su işletimi, kentsel yaşam ve özellikle yazı açısından gerçekten muazzam bir uygarlık idi. Fakat geriye az sayıda astronomik kayıt bıraktılar ve kesinlikle Uranüs, Neptün ve Plüton hakkında bilgileri yoktu. Sümerlerin bitişinden 2 milenyum sonra eski Yunanlar tarafından geliştirilen gezegenlerin Güneş’in etrafında döndüğü düşüncesi konusunda da bilgileri yoktu. Sümerlerin gelişmiş bir astronomik bilgiye sahip olduğu, hatta Nibiru adlı bir tanrıları olduğu iddiaları, sadece Sitchin'in hayal gücünün ürünleridir. “X Gezegeni” de gerçek bir objeye uygulandığında sözleri ters anlamda kullanılarak kuvvetlendirilen bir şeydir.
Bu genel terim astronomlar tarafından son yüzyıldır olası ya da şüpheli bir obje için kullanmıştır. Obje bir kez bulunduğunda, ona gerçek bir isim verilir, Plüton ve Eris ile yapıldığı gibi, çünkü ikisi de zamanında X Gezegenleri olarak tanımlanıyordu. Eğer yeni bir objenin gerçek olmadığı ya da bir gezegen olmadığı ortaya çıkarsa, o zaman onun hakkında bir daha bir şey duyamazsın. Eğer gerçek ise, o zaman adı X Gezegeni olarak kalmaz.
Bir de şunu belirtmek isteriz ki, bu gizemli gezegenin boyutları konusunda da net bir cevap yoktur ve Dünya'ya çarpacağı veyahut yakınından geçeceği söylenmiştir. İnternet üzerinden yayınlanan birkaç görselde bu gezegeni gördüğünü söyleyenler oldu, ancak bunlar ya kamera lens parlamasıdır ya da “İki Güneş” (İng.: "Sun Dog") gök olayıdır.
NASA'nın SPT’yi (Güney Kutup Teleskobu) kurup Nibiru'nun gözlemlediği de iddia edilmiştir, oysa NASA böyle bir teleskop kurmadı. Bu teleskop, Ulusal Bilim Vakfı tarafından desteklenen bir radyo teleskobudur. Nibiru gerçekten var olsaydı, sadece Güney Kutbu’ndan görülecek bir cisim olmazdı. Eğer yakınlara gelseydi, tüm Güney Yarımküre’den bakılınca görülmesi ve bunun kütleçekimsel etkilerinin ölçülmesi beklenirdi.
Bu iddiadan farklı olarak da bu gizemli gezegenin Güneş’in diğer tarafında olduğu söylenmiştir. Hatta bazıları Google Sky gibi gökyüzü programlarında da kara bir kutu görüp burada X Gezegeninin gizlendiğini iddia etmiştir. Bu programların ana kaynağı DSS'dir (Dijital Gökyüzü Haritası) ve burada kullanılan veriler 1958 senesine ait olduğundan dolayı görülen şey basit bir veri hatasıdır. Bu hata daha sonradan giderilmiş ve daha güncel verilerle harita geliştirilmiştir. Eğer Google Sky programını kuran kişiler bu gezegeni gizlemek isteselerdi, kara bir kutu yerine rastgele yıldızlarla doldurabilirlerdi. Ama varsayalım ki o kutunun olduğu yer bilerek kapatılıyordu: Bu yine de Dünya’daki astronomların orayı teleskoplarıyla gözlemleyemeyecekleri anlamına gelmiyor.
Karanlık Aralık, Galaktik Dizilim ve Foton Kuşağı
Tekrardan Dr. David Morrison'dan bir alıntı yapmak isteriz:
"Karanlık Aralık" (İng.: "Dark Rift") Samanyolu galaksisinin iç kolunda geniş ve dağınık toz bulutları için kullanılan popüler bir isimdir ve galaktik merkeze olan bakışımızı engeller. Bu “galaktik dizilim” korkusu gülünçtür. Aralık sonlarında Güneş her zaman galaksi merkezinin yönünde olur, Dünya'dan görüldüğü gibi... Ne olmuş yani?
Görünüşe bakılırsa korkutmak isteyenler bu 'dizilimler', 'karanlık aralık' veya 'foton kuşağı' gibi manasız ifadeleri kullanmayı tercih etmişler çünkü toplum tarafından anlaşılmıyorlar. Dünya'nın güvenliği ele alındığında, küresel ısınma ve biyolojik çeşitlilik kayıpları ya da asteroit veya bir kuyrukluyıldızın çarpabilmesi gibi şeyler önemli tehditlerdir, 2012 gibi sahtebilim iddiaları değil.
Galaktik dizilim üzerinde biraz duralım: Dünya'mızın, Güneş'imizin ve bizden ortalama 30,000 ışık yılı uzaklıktaki galaksimizin merkezinin bir ip gibi sıralanacağı söyleniyor. Bunun herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Dünya'nın üzerindeki en büyük etki Güneş ve Ay'ın kendisidir ve üstelik bu dizilim her aralık sonu gerçekleşmektedir.
Foton Kuşağına girince de şunların olacağı iddia edilmişti: Elektrikler kesilecek, karanlık günler yaşanacak, ruhsal bir aydınlanma olacak, boyut atlaması olacak, altın çağ başlayacak, DNA'mız değişecek, uzaylılar gelecek vs. Bunların kaçı gerçekleşti? Hiçbiri.
Kutup Kayması, Güneş Patlamaları, Felaket Artışları & Süpervolkanlar
“Kutup kayması yaşanacak, 180 derece dönecek ve bu depremlere yol açacak!” gibisinden iddialar da felaket tellallığının örnekleridir. İşin aslı ise iddialardan epey farklıdır: Manyetik kutup kaymaları birdenbire gerçekleşen olaylar değildir. Her biri binlerce yıl sürebilmektedir. Dünya’nın manyetik kutupları en son günümüzden 780,000 yıl önce tersine döndü. Ancak bu kutup dönmesi olayı illa bu sıklıkta yaşanacak diye bir kaide bulunmamaktadır. Örneğin bugüne kadar bilinen iki ayrı kutup dönmesi arası en uzun süre 30 milyon yıl kadardır. Bunların hiçbirinde Dünya’nın dönme ekseninde ani bir değişim olmadı. Zaten manyetik kutuplar ile dönme ekseni arasında doğrudan bir ilişki bulunmamaktadır. Günümüzde yaşandığı düşünülen manyetik kutup değişiminin ani bir etkisi gerçekten olsaydı, GPS’lerimizde de bunu bir hata olarak tespit edebilirdik.
Gezegenimizde giderek artan felaketlerin sebebi ise Dünya’nın manyetik alanı ile ilgili değildir. Bunun sorumlusu, önemli bir kısmı insan kaynaklı sebeplerden ileri gelen Küresel İklim Değişikliğidir. Bunun 2012 Kehaneti ile bir ilgisi yoktur; insanın cehaleti ve yıkıcı etkisi ile ilgisi vardır. Bunların dışında depremler ve volkanik patlamalar gibi doğa olaylarında dikkate değer bir değişiklik bulunmamaktadır. Bu tarz olayların arttığı düşüncesinin sebebi, çağımızda haberleşmenin yaygınlaşmasından kaynaklanmaktadır. Eskiden bunları kaydedecek ve başka insanlara gösterebilecek kameralar ve televizyon yoktu, internet gibi araçlarla bilgi aşırı hızlı bir şekilde yayılamıyordu. Benzer şekilde, gezegenimizdeki aktif süpervolkanların patlaması da şu an için söz konusu değildir ve olsa bile bunların dünyanın sonuyla ilişkilendirilmesi doğru değildir. Örneğin Yellowstone en son 70,000 yıl önce patlamıştır ve bir sonraki patlama için de USGC (ABD Yerbilimsel Araştırma Kurumu) sitelerinde şöyle yazmaktadır:
Bilmiyoruz. Gelecek yanardağ patlamaları Yellowstone Milli Parkı içinde veya yakınında, bir volkanik geçmişe sahip olmasından ve şu anda kalderanın altında sıcak ve erimiş kaya veya magmanın olması nedeniyle meydana gelebilir. USGC bilim insanları, Yellowstone’u sismograf (depremleri tespit etmek için) ve GPS’i (yer hareketini tespit etmek için) kullanarak volkanik aktivite belirtileri açısından takip eder. Yellowstone’da yıkıcı bir patlamanın yaşanacağına dair hiçbir kanıt bulunmuyor ve bu tür olayların önümüzdeki birkaç yüzyıl içinde gerçekleşmesi muhtemel değil. Bilim insanları ayrıca yakın bir zamanda lav patlaması olduğuna dair hiçbir belirti bulamadılar.
Son olarak da Güneş patlamalarını ele alalım: Güneş patlamalarının seviyesi minimum ve maksimum olarak değişmektedir ve bu döngü yaklaşık 11 yıl sürmektedir. Maksimum patlama 2012'de değil, 2013'te bekleniyordu ki bu tür bir patlama en fazla uydulara ve bazı iletişim araçlarına zarar verebilir, ama bize bir zararı dokunmaz. Buna rağmen dikkate değer herhangi bir yıkım olmadı.
Burada gördüğümüz, Olasılığa Başvurma Safsatası’na bir örnek olarak görülebilir. Elbette, Dünya’nın önümüzdeki birkaç yıl içinde yok olma ihtimali sıfıra çok yakın olsa da, sıfır olmayan bir ihtimaldir. Süre arttıkça, ihtimal de artmaktadır. Örneğin Dünya’nın (veya Dünya’da yaşamın) önümüzdeki 100.000 yıl içinde yok olma ihtimali, 1000 yıl içinde yok olma ihtimalinden çok daha yüksektir. 10 milyar yıl içinde yok olma ihtimali ise %100’e yakındır; çünkü Güneş’imizin kalan ömrü 4-5 milyar yıl kadardır. Eğer bir olasılığın var olmasından ötürü, onun gerçekleşeceğini durmaksızın tekrar ederseniz, çoğu zaman hatalı olsanız bile bir noktada tam isabetle bilmeniz mümkündür. Örneğin 6 yüzlü bir zarın 3 gelme ihtimali 1/6’dır; “Şimdi 3 gelecek.” deyip zarı atarsanız ve 4 gelirse, “Yok yok, şimdi 3 gelecek.” diyebilir ve tekrar deneyebilirsiniz. Nihayetinde 3 gelecektir; ancak bu pek de etkileyici değildir. Kıyamet tellallarının yaptığı da tam olarak budur: Her yıl (veya en azından belirli aralıklarla) çeşitli isimler, çeşitli kıyamet senaryoları uydurup, çeşitli tarihler vermektedirler. Bunların hepsi bugüne kadar hatalı çıkmıştır; ancak bir noktada birilerininki elbette tutacaktır. Hoş, o zaman da bu tahminin tuttuğunu fark edecek herhangi bir bilinç kalacak mı bilinmez; dolayısıyla bu kıyamet tahmini çabalar daha en başından varoluşsal olarak bile anlamsız olabilir.
Burada ayrıca Tekrar Safsatası bulunmaktadır: Birileri bir şeyi durmaksızın tekrar ettiğinde, artık insanlar onu umursamazlar; hatta bazıları o tekrar edilen şeyi “gerçek” olarak bile görebilir! Ancak bir argümanı tekrar tekrar gündeme getirmek, o argümanı bir önceki seferden daha geçerli kılmamaktadır.
Özetle, küresel bir Nükleer Savaş gerçekleşmediği müddetçe daha önümüzde uzun yıllar bulunmaktadır. Bu nedenle dünyanın sonu gibi kıyamet alametlerini dikkate almadan önce iyi araştırmak gerekir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 16
- 10
- 5
- 4
- 3
- 2
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- T. Uyar. 22 Aralık’ta Görüşürüz: Sözde Maya Kıyameti̇. (3 Aralık 2012). Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: Açık Bilim | Arşiv Bağlantısı
- I. Arıcan. Önümüz (Kış) Kıyamet…. (17 Aralık 2012). Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: Yalansavar | Arşiv Bağlantısı
- D. Morrison. Doomsday 2012 Fact Sheet. (1 Ağustos 2012). Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: NASA | Arşiv Bağlantısı
- D. Morrison. 2012 And Counting. (4 Şubat 2010). Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: Skeptic | Arşiv Bağlantısı
- NASA. Beyond 2012: Why The World Didn't End. (22 Aralık 2012). Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: NASA | Arşiv Bağlantısı
- P. Plait. Misconceptions: Planet X. Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: Bad Astronomy | Arşiv Bağlantısı
- R. W. Sinnott. The Great 2012 Scare — And What You Need To Know - Sky & Telescope. (17 Ekim 2009). Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: Sky & Telescope | Arşiv Bağlantısı
- Phys.org. Maya Demand An End To Doomsday Myth. (25 Ekim 2012). Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: Phys.org | Arşiv Bağlantısı
- D. Morrison. (Dergi, 2008). The Myth Of Nibiru And The End Of The World In 2012. Not: Skeptical Inquirer.
- USGS. Is Yellowstone Overdue For An Eruption? When Will Yellowstone Erupt?. Alındığı Tarih: 8 Ocak 2021. Alındığı Yer: USGS | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 11:24:55 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/1839
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.