Filmlerde Gördüğümüz Parmak İzi Tarama Sistemi ve İşin Aslı: AFIS Nedir?
Otomatize Edilmiş Parmak İzi Tanıma Sistemi (İng: "Automated Fingerprint Identification System" ya da kısaca AFIS), parmak izlerinin tutulduğu geniş bir veritabanıdır.
Polisiye dizisi izlemiş olan herkes, o meşhur sahneye aşinadır: Laboratuvardaki uzman, parmak izi örneğini cihazda taratır ve bir saniye önce kimliği bilinmeyen kişi hakkındaki her şey bir anda önündeki ekranda beliriverir. Aslında bu işlem, ekranda izlediğimizden daha karmaşıktır. Önce plot mutilea denen bir doğrulama işleminden geçen parmak izi, detaylı -ve tekrar tekrar- aramalar, karşılaştırmalı incelemeler ve daha başka analizler sonunda, uzmanı ancak iki saatlik bir süreden sonra sonuca ulaştırır. Tabii bunun öncesinde uzmanın alması gereken ve 12 ila 18 ay süren yoğun eğitimi de unutmamak gerek.
AFIS’e geçmeden önce, günümüzde kullanılmakta olan suçlu teşhis yöntemlerini ve bunların gelişimini inceleyelim.
AFIS'e Kadar Suçlu Kayıt Yöntemleri
Aslında Antik Çin ve Babiller'de parmak izi kayıtlarının tutulduğunu biliyoruz; fakat bu kayıtlar tamamen ticari meselelerde kullanılıyordu. Parmak izinin kriminalistik alanında kullanılmasına 19. yüzyılın ikinci yarısında başlandı.
Ünlü astronom William James Herschel’in torunu olan William Herschel, 1858’de Hindistan’da başyargıç olarak görev yaparken, parmak izlerinin birbirine benzemediğini ve yıllar geçse değişmediğini fark etti.
Bertilonaj
1890’lı yıllarda Paris Emniyet Müdürlüğü'nde suçluların fişlerini düzenlerken bunların düzensizliğini fark eden Alphonse Bertillon, antropometri denen ölçüm sistemini kurdu. Bu sistem, fiziksel olgunluğa ulaşan kişilerin vücut ölçülerinin de sabit kalması gerekliliği üzerine kuruluydu; yani boy, kol açıklığı, oturma yüksekliği, kafa uzunluğu, sağ kulak genişliği, sol ayak uzunluğu, sol el orta parmak uzunluğu gibi çeşitli ölçümler sayesinde suçlular kaydedilebilirdi. Bertilonaj denen bu sistem, zamanla ABD ve Avrupa’nın çoğunda kullanılarak suçluların teşhisinde büyük kolaylık sağlamıştır. Bu konuyla ilgili çok daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Karşılaştırmalı Daktiloskopi
Aynı sıralarda, Arjantin’de bir polis memuru olan Juan Vucetich, bir vakada olay yerindeki örneklerle iki olası şüphelinin parmak izlerini karşılaştırarak, 2 çocuğunu öldüren ve sonrasında kendi boğazını kesen (ama ölmeyen) Francisca Rojas'ın suçlu olduğunu ve suçu başkasına atmaya çalıştığını başarıyla tespit etti. Böylece karşılaştırmalı daktiloskopi (parmak izi analizi) denen sistem doğdu.
Arjantin polisi, kısa sürede bu yöntemi yaygın olarak kullanmaya başladı ve yöntem, buradan tüm dünyaya yayıldı. Bu sırada Vucetich, yöntemini daha da geliştirerek 1904 yılında Dactiloscopia Comparada yani Karşılaştırmalı Daktiloskopi kitabını yayınladı. Vucetich'in bu yöntemi, Charles Darwin'in kuzeni olan Francis Galton'un fikirlerinden temel almaktaydı.
Galton ve Henry Sınıflandırma Sistemi
Parmak iziyle ilgili en detaylı bilgileri edinmemizi sağlayan kişi, Francis Galton’du. Japonya’da antik sanat eserlerini inceleyen İskoç doktor Henry Faulds, kilin üzerinde kalmış parmak izlerini sınıflandırmasında yardım istemek için, kuzeni Charles Darwin’e mektup yazmıştı; ancak Darwin, konuyu daha iyi bileceğini düşünerek Faulds'u diğer kuzeni Francis Galton’a yönlendirdi.
Halihazırda öjeni, yani insana yapay seçilim uygulanmasıyla ilgili çalışmaları için dünyanın dört bir yanından insanlara ait veriler toplamakta olan Galton, 8000 kadar parmak izi örneği kaydetmişti. Galton’un hesaplamalarına göre dünyada iki kişinin aynı parmak izine sahip olma olasılığı, ikizlerde de dahil olmak üzere 64 milyonda 1 idi. Parmak izlerinin kalıtsal olup olmadıklarını ve biçimleri araştıran Galton, bunları üç ana kategoriye ayırdı: halkasal, döngüsel ve yay. Bu sınıflandırma günümüzde hala kullanılır.
Modern daktiloskopi, yani parmak izi biliminin kurucusu olarak anılan Galton’un çalışmaları, ilerleyen yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinde parmak izi kaydının suçluların teşhis edilmesinde kullanılmasına öncülük etti.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
1896 yılına gelindiğinde Sir Edward Henry, Galton’un çalışmalarından da yararlanarak kendi sınıflandırma sistemini kurdu ve Henry Sınıflandırma Sistemi, zamanla Bertilonaj’ın yerini aldı. Bu konuyla ilgili daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
AFIS'e Doğru
1901’de ABD, 1902’de Fransa suçluların biyometrik kayıtlarını tutup bu kayıtları kullanmaya başladı. Amerika’da parmak izi teşhisiyle çözülen ilk vaka 1910’da Thomas Jensen’in Clerence Hiller’i öldürdüğü vakaydı.
1924’te FBI Teşhis Bölümü adı altında parmak izlerinin sistematik kaydı tutulmaya başlanarak sonraki 50 yıl içinde 200 milyon civarında parmak izi kaydı tutuldu. Parmak izlerini analiz etmek elbette işe yarıyordu; ama yüzlerce ve binlerce parmak izinin kaydının elle tutulması ve bunların karşılaştırılması inanılmaz zahmetliydi.
Nihayet, 1970’lere gelindiğinde teknolojik gelişmeler bütün bu işlerin artık bilgisayarlar üzerinden yürütülmesinin önünü açtı. 1991’de AFIS, FBI tarafından kullanılmaya başlandı ve 1991 yılında da IAFIS (Integrated Automated Fingerprint Identification System) halinde geliştirilmiş versiyonuna geçildi.
Bu sistem, Türkiye’ye ise OPTES (Otomatik Parmak ve Avuç İzi Teşhis Sistemi) adıyla 1998 yılında geldi.
AFIS Nasıl Çalışır, Nerelerde Kullanılır?
AFIS, sensörleri sayesinde parmak izlerini dijital olarak kaydeder. Daha sonra ihtiyaç olduğunda bilgisayar yazılımları sayesinde parmak izlerindeki çeşitli desen ve minutiae noktaları (parmak izinin tanınmasını sağlayan özel noktalar) veritabanındaki en iyi eşleşmeleri bulur. Kullanılan karşılaştırma yöntemi, Sir Henry Edward’ın geliştirdiği yönteme dayanır.
Günümüzde, AFIS benzeri algoritmaların açık kaynak kodlu versiyonları da bulunmaktadır. Dolayısıyla bu konuya ilgi duyuyorsanız, siz de parmak izi karşılaştırmaları yapabilecek bir sistem geliştirebilirsiniz. Bu tür sistemlerde örüntü algılama ve makine öğrenmesi gibi birçok teknoloji bir arada çalışmaktadır ve bu alanlarda kendinizi geliştirmek için iyi bir proje olabilir. Rastgele oluşturulmuş parmak izleri veri tabanına da buradan erişebilirsiniz.
Kişilerin tanınmasında parmak izinin yanı sıra yüz ölçüleri ve iris de kullanılır; teknoloji̇ i̇lerledi̇kçe bu biyometrik özelliklerin de dahil olmasıyla AFIS, ABIS’e (İng: "Automated Biometric Identification System", Tr: "Otomatize Edilmiş Biyometrik Tanıma Sistemi") dönüşmüştür. Bu teknolojiler, modern cep telefonları ve tabletlerde de karşımıza çıkmaktadır ve cihaza tanıttığınız biyometrik verileri kullanarak cihazınız sizi hızlı bir şekilde tanıyabilmektedir.
Tarihi 1850’li yıllara kadar uzanan, ekranlarda gördüğümüz bu "havalı" sistemlerin kullanım alanı aslında yalnızca suçluların teşhisiyle de sınırlı değildir. 100’den fazla ülkede vatandaşların kimlik kartlarında biyometrik veriler vardır ve ayrıca seçimler sırasında da oylama sürecinin hilesiz işlemesi ve adil oy sayımı yapılmasında kullanılır. Ülke sınırlarında hızlı ve güvenli̇ geçi̇şi̇ sağlar, elektroni̇k pasaportlarda güvenli̇k ve gi̇zli̇li̇ği̇ arttırır. Sağlık alanında da kişilerin bilgilerinin bulunduğu güvenli ve eksiksiz bir veritabanı oluşturulmasına katkı sağlar.
Elbette, teknolojinin her alanında olduğu gibi kimlik doğrulama teknolojileri alanında da etik birçok problem ve sorun bulunmaktadır. Örneğin bu kadar geniş ve hızlı veri tabanlarının bulunmasının ve biyometrik verilerin artık özel firmalar tarafından da çok hızlı ve yaygın bir şekilde toplanabilmesinin kişilik ve gizlilik haklarını nasıl ve ne düzeyde ihlal edeceği tartışmalıdır. Özellikle de özel firmaların bu verileri tam olarak nasıl kullandığının ve kimlere erişimin verildiğinin bilinemiyor oluşu, reklamcılık sektörünün bu verileri nasıl kullandığı konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. Benzer şekilde, aşırı merkezileşmiş siyasi sistemlere sahip ülkelerde bu verilerin ne düzeyde kötüye kullandığı her zaman tartışmalı ve bilinmez olmaktadır. Tüm bunlar, medeniyetimiz geliştikçe yüzleşmek zorunda olduğumuz modern sorunlardır; ancak kökenleri, asırlar öncesinin araştırmalarına dayanmaktadır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 12
- 3
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Thales Group. Automated Fingerprint Identification System (Afis) – A Short History. (23 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 8 Ekim 2020. Alındığı Yer: Thales Group | Arşiv Bağlantısı
- FindLaw. Fingerprints: The First Id. (14 Şubat 2019). Alındığı Tarih: 8 Ekim 2020. Alındığı Yer: Find Law | Arşiv Bağlantısı
- Encylopedia. Goddard, Calvin Hooker. (9 Ekim 2020). Alındığı Tarih: 9 Ekim 2020. Alındığı Yer: Encylopedia | Arşiv Bağlantısı
- Kriminal Daire Başkanlığı. P.izi. Alındığı Tarih: 9 Ekim 2020. Alındığı Yer: T.C. İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı | Arşiv Bağlantısı
- S. Watson. How Fingerprinting Works. (24 Mart 2008). Alındığı Tarih: 9 Ekim 2020. Alındığı Yer: Science | Arşiv Bağlantısı
- H. Hancı, et al. Kriminalistik, Kriminoloji Değildir!. TBB Dergisi, sf: 261-266. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 08:19:04 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9428
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.