Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Evrimde Frekanslar: Gen ve Popülasyon Evrimi

13 dakika
10,283
Evrimde Frekanslar: Gen ve Popülasyon Evrimi Herald Sun
Evrim Ağacı Akademi: Matematiksel Evrim Yazı Dizisi

Bu yazı, Matematiksel Evrim yazı dizisinin 2 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan " Matematiksel Evrime Genel Giriş" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

Evrimden söz ederken aklımızda bulundurmamız gereken en önemli şey, bireylerin değil popülasyonların evrimleştiği gerçeğidir. Dolayısıyla evrimsel bir analizin ilk adımı, popülasyonları anlamak ve analiz etmekten geçer. İşte bu yazımızda, popülasyonları anlamak adına ufak bazı adımlar atacağız. Umuyoruz ki faydalı olacaktır.

İlk olarak bazı soru işaretlerini giderip, bazı gerçeklerden bahsedelim: hiçbir türün tekil birey evrimleşmez. Yani siz ya da ben asla evrimleşmeyeceğiz. Biz neysek, oyuz. Ömrümüz boyunca değiştik ve değişiyoruz, değişeceğiz de... Ancak bunların hiçbiri evrimsel değişimler değildir. Bunlar, ömrümüz içerisinde geçirdiğimiz gelişimsel değişimlerdir. Bu değişimlerin doğrudan evrimsel bir anlamı yoktur. Elbette dolaylı yoldan evrimsel gidişatı etkileyebilir; örneğin kas yapıyor olmanız, vahşi doğada hayatta kalma şansınızı kısmen arttırabilirdi. Ancak bu kaslı yapınız, evrimsel bir anlam taşımaz; çünkü neredeyse hiç kalıtsal değildir (epigenetik faktörleri şimdilik göz ardı ediyoruz). Dolayısıyla sizin kaslı olmanız, yavrularınızın da kaslı olacağı anlamına gelmez. İşte bireyin ömrü içerisinde geçici olarak edindiği bu değişimlere modifikasyon, bu modifikasyonların toplamında meydana gelen değişime ise gelişim denir. Modifikasyon, genellikle sonradan kazanılan ve geçici olan özellikler için kullanılır: kas yapma bir örnektir, diğer tipik örneği ise ten renginin güneş altında bronzlaşmasıdır. Bunlar, bu değişimlere neden olan faktörler ortadan kalkarsa zaman içerisinde yok olurlar: eğer ki güneş altında durmazsanız, teniniz eski rengine dönecektir. Kas yapmayı bırakırsanız, kaslarınız eski haline dönecektir. Ancak gelişimsel her değişim geri dönmez: ömrünüz boyunca boyunuz uzar, bilgileriniz artar, dişleriniz değişir, vs. Bunların hiçbiri zaman içerisinde geri dönmez. Fakat yine de bu değişimler evrimsel anlam ifade etmez, çünkü bu değişimler kalıtsal değildirler.

Burada anlaşılması gereken önemli nokta, değişimlerin kendilerinin kalıtsal olmamasıdır. Yoksa elbette, kaslarınızın değişimini etkileyen bazı genler vardır. Bu genler, bazı sınırları çizerler, bu sebeple kaslarınız belli bir limitin üzerine çıkamaz. Bu limitler, her canlıda evrimsel süreç içerisinde belirlenir; bu limitin içinin nasıl doldurulacağı ise, bireyin ömründe yaşadıkları ile ilgilidir. Bir diğer deyişle, genler çerçeveleri çizer, çevre ise o çerçevenin içerisini doldurur. Dolayısıyla, 20 yaş dişinizin ne zaman çıkacağını etkileyen bazı genler bulunuyor olabilir, dolayısıyla bu süre genetik olarak belirlenir ve evrimsel bir anlam taşır. Ancak bu dişi çektirmeniz evrimsel bir değişime neden olmaz. Dişinizi çektirseniz de, yavrularınızın 20 yaş dişleri muhtemelen var olacaktır. "Muhtemelen" diyoruz, çünkü biliyoruz ki 20 yaş dişleri giderek körelmektedir; yani insan popülasyonunda bu dişler giderek yok olmaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Peki dişlerimizi çektirmemizin evrimsel bir anlamı yoksa 20 yaş dişleri nasıl köreliyor? Bu konuyu "20 Yaş Dişleri Üzerinden Giderek Körelmiş Organların ve Evrim'in Anlaşılması Üzerine..." başlıklı makalemizde detaylarıyla ele almıştık. Bu yazımızdan detayları okuyabilirsiniz. Fakat 20 yaş dişlerinin köreliyor oluşunun nedeni, bu dişleri oluşturan ve sürerliğini sağlayan genlerin popülasyonumuz içerisinde dezavantaj sağlıyor oluşudur. Yani bu dişlere sahip olmak, evrim ekonomisi açısından dezavantajlıdır. Bir diğer deyişle, bu dişleri üretmeyi sağlayan genlere sahip olmayan bireyler, evrimsel açıdan avantajlı konumdadır. Tabii o yazımızda da belirttiğimiz gibi, diş hekimliğinin varlığı bu dezavantajları büyük oranda silmektedir; dolayısıyla türümüzün yerine vahşi hayattaki canlılardan örnekler vermek daha doğru olacaktır. Benzer şekilde, türümüzün halen vahşi yaşamda olduğunu hayal ederek de, 20 yaş dişlerinin varlığının neden dezavantajlı olduğunu görebilirsiniz. Ancak tüm detaylara burada yeniden girmeyeceğiz, o yazımızda gerekli tüm bilgileri vermiştik.

Evrimsel açıdan
Evrimsel açıdan "başarısız" olmuş bir kuş.
Evrimsel açıdan (şimdilik)
Evrimsel açıdan (şimdilik) "başarılı" bir kuş ve yavruları.

Burada dikkat çekmek istediğimiz nokta, bir bireyin ömrü içerisinde 20 yaş dişlerinin körelerek yok olmadığıdır. Ancak nesiller geçtikçe, popülasyon içerisindeki 20 yaş dişleri yok olabilir. Bu nasıl olur? Çünkü popülasyonlarda sürekli çeşitlilik var olur ve bu çeşitlilik üzerine sürekli seçilim baskısı etki eder. Çeşitliliği sağlayan mekanizmalara, Evrimin Çeşitlilik Mekanizmaları adını veririz. Seçilimi yapan mekanizmalara ise Evrimin Seçilim Mekanizmaları deriz. Çeşitlilik mekanizmaları, popülasyon içerisine sürekli olarak yeni varyasyonları (çeşitliliği) dahil ederken, seçilim mekanizmaları bu çeşitlilik içerisinde o anda var olan en uygun bireyleri seçer. Böylece gelecek nesle genlerini aktarabilecek olanlar, kendi bünyesinde en yüksek uyum başarısına (fitness) sahip olan bireylerdir. Onların yavruları da, muhtemelen kendileri gibi yüksek uyum başarısına sahip olacaktır. Böylece çeşitlilik, sürekli olarak bulunulan ortama en uygun (optimum) bireyleri seçmeyi sürdürür. 

Bu seçim elbette ki bilinçli bir tercih değildir. Çevre değişir, çeşitlilik içerisindeki bireyler bu değişime bağlı olarak hayatta kalmayı başarabilir veya yok olur. Hayatta kalabilenlere biz "seçilmiş" deriz; yok olanlara ise "elenmiş". Bu açıdan bakıldığında, bu isimleri olaylardan "sonra" verdiğimiz görülebilir. Yani hiçbir canlı, ömrü içerisinde seçileceğini veya eleneceğini öngöremez. Bizler, evrimsel biyologlar olarak bazı hesaplarla bunu öngörmeyi başarabiliriz. İşte bu yazımızın konusu da, popülasyonları analiz etmekle ilgili olacaktır.

Gen Frekanslarının Önemi ve Alellerin Etkisi

Popülasyonları analiz edebilmenin ilk yolu, genleri sayabilmekten geçer. Bu sayım, çok basit bir matematiksel işleme dayanır: ilgi konumuz olan genleri sayıp, tüm genlerin sayısına bölmek. Ancak bu konuya girmeden önce, genleri neden sayma gibi bir işle uğraştığımızı anlayalım:

Tüm Reklamları Kapat

Az önce de bahsettiğimiz gibi, evrim tamamen hayatta kalan ve elenen genlerle ilgilidir. Birçok insan evrimi tanımlarken "canlıların değişmesi" gibi bir tanım kullanır. Bu büyük oranda doğru olsa da, yeterince kapsayıcı bir tanım değildir. Evrim, evrimsel biyologların gözünde "popülasyon içerisindeki genlerin frekasının nesiller içerisindeki değişimi"dir. Bu açıdan bakıldığında, fiziksel değişim ikinci planda, sonradan meydana gelen bir olgudur. Fiziksel değişimden önce, gen frekanslarının değişmesi gerekmektedir. İşte genlerin bu değişimi, evrimin özüdür. Genlerde, nesiller içerisinde meydana gelen değişimlere mikroevrim, bu genetik değişimlere bağlı olarak fiziksel özelliklerin değişmesine, yani gözle görülebilir özelliklerin de değişmesine makroevrim adını veririz. Bu yazı dizimizde, öncelikle mikroevrimi anlayacağız. Bu sayede, makroevrimin nasıl otomatik olarak gerçekleşmek zorunda olduğunu kavrayacağız.

Tüm bu sebeplerle, bir popülasyonun evrimini inceleyebilmemiz için, o popülasyondaki genlerin belli bir nesildeki miktarını bilmemiz gerekir. Eğer bunu bilirsek, sonraki bir nesildeki gen miktarıyla kıyaslayarak değişimi hesaplayabiliriz. İşte bu değişim, evrim olacaktır. Daha en başından söyleyelim: canlılık, popülasyonlar, bu popülasyonlar içerisinde varyasyonlar ve bu popülasyonların bulunduğu çevrede herhangi bir düzeyde değişim olduğu müddetçe evrim mutlaka var olacaktır. Bu değişimin şiddeti elbette burada sözü edilen değişkenlerin miktarına bağlı olacaktır; ancak sonradan göreceğimiz gibi, ne olursa olsun genler (ve gen popülasyonları) var oldukça, değişim de var olmak zorundadır. Daha fazla ilerlemeden belirtmek isteriz ki, "gen" sözcüğü ile "birey" sözcüğü bu yazı dizisi dahilinde aynı anlama gelecek şekilde kullanılabilmektedir. Bunun sebeplerini yeri geldiğinde göreceğiz.

Değişimini incelemek istediğimiz popülasyondaki genleri sayabilmek için, popülasyona dair belli bilgilerimiz olması gerekir. Bu bilgileri edinmenin sayısız yöntemi vardır; ancak burada bunlara değinmeyeceğiz. Basitçe, belli bir popülasyondan edindiğimiz örneklerin genlerini analiz ederek o popülasyondaki gen dağılımlarını bulabiliriz. Çok meşhur bir örneği inceleyelim:

Bir sperm ve yumurta popülasyonu.
Bir sperm ve yumurta popülasyonu.

Yukarıda, spermler ile yumurtalardan oluşan bir popülasyonu görmektesiniz. Ancak şimdilik "sperm" ve "yumurta" ayrımını görmezden gelin. Şu anda odaklanmak istediğimiz, her bir "birey" üzerine yazılmış olan A ve a harfleri. Sizce bunlar ne ifade ediyor?

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Bu harfler, belirli bir genin alelleridir. Bu sözcüğü daha önce de duymuş olabilirsiniz. Öyle büyülü veya karmaşık bir anlamı yok. Bir alel, belirli bir genin sahip olabileceği baskınlık değerlerinden her biri olarak tanımlanabilir. Çoğu zaman bu baskınlık değeri baskın ya da çekinik olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla neredeyse her zaman 2 seçenekten biriyle ilgileneceğiz. Geleneksel olarak, baskın alelleri büyük harflerle (A), çekinik alelleri ise küçük harflerle (a) yazarız. Ancak daha sonra da göreceğimiz gibi, bu her zaman bu şekilde olmak zorunda değildir; kimi zaman altsimgeler de kullanabiliriz: A1A1 A1A2 A2A2 gibi... Ancak şu anda bunlarla kafanızı karıştırmanıza gerek yok.

Baskınlık

Peki bu baskınlık durumu ne ifade eder? Bunun da biyokimyasına girmemize çok gerek yok; ilerleyen kısımlarda ve başka yazı dizilerinde bunu ele alacağız. Fakat basitçe, baskın bir gen, kendi üzerinde taşıdığı özellikleri, diğer alele göre daha fazla veya diğerini tamamen hiçe sayacak kadar baskın biçimde gösterebilen genetik dizilerdir. Bir diğer deyişle, baskın genler, kendi özelliklerini gösterirler; çekinik genler ise bunu yapamazlar. Kimi zaman çekinik genler, baskın genin varlığından ötürü hiçbir zaman ifade edilemezler; yani bu gen dizileri hiç okunmazlar. Çoğu zamansa iki alel de okunur; ancak baskın alelin özellikleri bireyin fiziksel özelliklerine yansır; çekinik aleller ise fiziksel özelliklere dahil olmazlar. Tabii bu, çekinin alellerin işe yaramaz olduğu anlamına gelmez. Eşeyli üreme sırasında, yavruya tamamen rastgele bir şekilde bu alellerden biri gidecektir. Dolayısıyla bir bireyde çekinik alellerin varlığı ile yokluğu, gelecek nesillerin evrimini doğrudan etkileyebilir. Üstelik sadece gelecek nesilleri de değil; ilerleyen yazılarda da göreceğimiz gibi bir çekinik alel, bir bireyin evrimsel uyum başarısını (fitness) tamamen değiştirebilir. Ancak şimdilik bu detaylara gerek yok.

Yine daha sonra önem arz edeceği üzere, bu alellerin farklı kombinasyonlarına farklı isimler veririz. Örneğin yukarıdaki sperm ve yumurta popülasyonunu ele alalım: yumurtaların ve onları dölleyen spermlerin taşıdığı alellere bağlı olarak, bu ikiliden meydana gelecek yavrunun, A ve a olarak ifade edilebilen özelliği nasıl taşıyacağı belirlenecektir. Bu durumda, karşımıza 3 farklı olasılık çıkar: 

  1. Homozigot Baskın: A taşıyan sperm ile A taşıyan yumurtanın (veya tam tersi) birleşmesi sonucu oluşan AA 
  2. Heterozigot: A taşıyan bir sperm ile a taşıyan yumurtanın (veya tam tersi) birleşmesi sonucu oluşan Aa veya aA (ikisi aynıdır)
  3. Homozigot Çekinik: a taşıyan bir sperm ile a taşıyan bir yumurtanın (veya tam tersi) birleşmesi sonucu oluşan aa

İşte bir canlının genlerinin, o canlının fiziksel özelliklerini belirlemesi bu noktada başlar. Bu tamamen şanstır ve öngörülmesi imkansızdır. Hangi spermin hangi yumurtayı dölleyeceğini bilemeyiz. Ancak bu döllenmenin sonucu, türün o bireyinin özelliklerini belirleyecektir. Çok tipik bir örnekten gidecek olursak, saç rengini ele alabiliriz. Kahverengi ve sarı saç rengi, genelde bu konuda verilen klişeleşmiş örneklerden birisidir. Kahverengi saç rengi baskın olduğu için A ile, sarı saç rengi çekinik olduğu için a ile ifade edilir. Eğer ki birey AA ise kahverengi saçlıdır, Aa ise yine kahverengi saçlıdır, aa ise sarı saçlıdır. Dikkat ediniz ki Aa birey de kahverengi saçlı olmaktadır, çünkü A aleli, diğerine baskındır ve etkisinin ortaya çıkmasına engel olur.

Fakat birçoğunuz hemen buna itiraz edecektir. Çünkü saç renginin bu kadar basit bir şekilde tanımlanamayacağını nedenini açıklayamayabilecek olsanız da bilirsiniz. Haklısınız da... Eğitim hayatınızda öğretilen ve sağdan soldan duyduğunuz bu tip genetik analizlerin neredeyse tamamı hatalıdır. Neredeyse hiçbir özelliğimiz böyle tek bir genle belirlenmez ve baskınlık durumu da bu şekilde bariz bir baskınlık değildir. Ancak bu konuya da bir diğer yazımızda değineceğiz; şimdilik basitten ilerlemeyi sürdürelim.

Frekansları Hesaplamak

Bu yazımızın son kısmında, ilk matematiksel işlemimizi yapalım: sayı saymayı yeniden öğreneceğiz! Evet, heyecan verici...

Tüm Reklamları Kapat

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, bir popülasyondaki bir özelliğin (alelin) frekansını hesaplamak için, o alelin sayısını, toplam sayıya bölmeniz gerekir. Gelin şimdi yukarıdaki popülasyondaki A ve a alellerinin frekansını hesaplayalım. Gerçekten basit bir işlem; şu basit işlemleri takip edeceksiniz:

1. Adım: Popülasyon içerisinde A olan bireyleri sayın.

2. Adım: Popülasyon içerisinde a olan bireyleri sayın.

Tüm Reklamları Kapat

3. Adım: İki sayıyı toplayarak popülasyondaki toplam birey sayısını bulun veya her bireyi tek tek sayarak toplamı bulun.

4. Adım: Popülasyondaki A frekansı için, A olanların sayısını toplama bölün.

5. Adım: Popülasyondaki frekansı için, olanların sayısını toplama bölün.

 Gelin birlikte sayalım... Yukarıdakinde saymayı deneyecek olursanız, epey zorlandığınızı ve bir saydığınızı tekrar sayıp saymadığınızı bilemediğinizi göreceksiniz. Çünkü bu kadar karmaşık bir popülasyonu saymak kolay değil. Düşünün ki bu kadar değil de 1500 bireyden oluşan bir popülasyonu analiz etmeniz gerekiyor... Dolayısıyla size kolay bir yol sunacağız: öncelikle popülasyonu düzgünce bölen kareler veya dikdörtgenler oluşturun. Bu dikdörtgen veya karenin kenarlarını oluşturan çizgilerin hiçbir alelin ortasından geçmediğinden emin olun. Bir diğer deyişle, her bir alelin bu karelerin oluşturduğu alanlardan sadece 1 tanesine denk düşmesini sağlayın (aslında buna gerek yok; ancak şimdilik böyle öğrenmeniz faydalı olacaktır). Şu şekilde:

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Kolektif Siyaset Seti (7 Kitap)

Bedreddin: Hayatı ve Düşünceleri

Murat Küçük

“Adil bir dünyanın özlemini duyuyordum. O dünyada hepimize yer olmalıydı. Oysa iktidar savaşlarıyla birbirini boğazlayan orduların ayakları altındaydı insanlık. Yoksulların çaresizliğini düşündükçe bir şeyler yapmamız gerektiğini hissediyordum.”

Söz konusu Şeyh Bedreddin olunca yanıtları belki de her daim muğlak sorularla baş başa kalırız. Bir medrese âlimiyken neden tasavvuf yolunda menzil almıştır? Fikirlerinin Anadolu ve Balkanlar’da bu kadar etkili olabilmesinin nedeni nedir? Dinlerin eşitliğine dair düşüncelerinde Hıristiyan-Helen köklerinin etkisi var mıdır? İsyancılara atfedilen özel mülkiyet karşıtı fikirlerin ilham kaynağı gerçekten Şeyh Bedreddin midir? Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’le yolları nasıl kesişmiştir? İsyanı planlamış mıdır yoksa rüzgârın yönüne doğru mu yürümüştür sadece?

Murat Küçük zihninde bu sorularla altı yüzyıl önceye gidip söyleşiye davet ediyor Bedreddin’i. Daha yakından tanımak istiyor bu akılcı fıkıh âlimi, gönül gözü açık sufi ve isyankarların yoldaşı şeyhi… Tarihin karanlıklarında kalmış olayları hayali bir Bedreddin’le aydınlatma emeliyle akıl ve kalple dolu bir yolculuğa çıkarıyor bizleri.

Okuyucuya Not: Hayali söyleşiler, dünyayı değiştiren, onu anlamamızı sağlayan önemli isimlerle tanışmak veya onları yeniden keşfetmek isteyenlere keyifli bir okuma sağlamak amacıyla hazırlandı. Bu söyleşiler hayal ürünü olsa da biyografik gerçeklere dayanıyor.

Gezi Ruhu ve Politik Teori

Murat Özbank

2013 yılının Haziran ayında, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı dolduran çok dilli, çok dinli, çok ideolijili, çok kimlikli insan çoğulluğu arasında bir “ruh” dolaştı: özgürlük ve demokrasi ruhu. Bu ruh, Türkiye’de siyasal hayatı ve siyasal tahayyülü derinden etkileyebilecek gelişmelerin ve arayışların yolunu açtı. Peki nasıl doğmuş, nasıl büyümüştü bu ruh? Dile gelecek olsa hangi kavramlarla konuşur, nasıl bir kuramsal zemine yaslanırdı?

Gezi Ruhu ve Politik Teori bu sorulara yanıt arayan, öznellikle nesnelliği, bir siyaset gözlemcisinin kavramsal bakışıyla bir katılımcının heyecan, umut ve öfkesini harmanlayan, hem politik hem de teorik bir kitap. Bir yandan 2013 Haziran’ının o ateşli günleri üzerine yeniden düşünmek için bir fırsat veriyor, bir yandan da Weber, Arendt, Schumpeter ve Habermas’ın siyasete dair teorileri ve kavramlarıyla tanıştırıyor bizi. Hem politikaya ve politik teoriye merak duyanlar için bir başlangıç sunuyor, hem de Gezi olaylarının demokratik siyasetin bugünü ve geleceği açısından anlamı üzerine düşünmek isteyenlere özgün, berrak ve samimi bir üslupla rehberlik ediyor.

Gezi Ruhu ve Politik Teori olayların gerçekliğini doğrudan sunan bir fotoğraf değil, çıplak gözle görülenlerin gerisindeki ruhu, “Gezi Ruhu”nu yansıtan bir portre çalışması. Tam da o ruhun içerdiği öznelerarası niteliğe uygun şekilde…

WEBER’DEN ARENDT’E GEZİ’DE POLİTİK GÜÇ VE ŞİDDET

ERDOĞAN’DAN SCHUMPETER’E GEZİ’DE DEMOKRASİ VE POLİTİK MEŞRUİYET

GEZİ’DEN HABERMAS’A DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI

İşgal Et-İtaatsizlik Üzerine Üç Tez

W. J. T. Mitchell, Bernard E. Harcourt, Michael Taussig

Occupy hareketinin bir başka örneği de 2013 yılında Gezi Parkı Direnişi’yle Türkiye’de yaşandı. Direnişle birlikte Türkiye’de birçok ezberin bozulduğuna şüphe yok. Peki, Tahrir Meydanı’yla Zuccotti Park’ın “işgal”inin ardından tüm dünyayı etkisi altına alan bu hareketin temeli neye dayanıyor, talebi ne?

İşgal Et, Orta Doğu’dan New York, Chicago, Londra, Berlin, Frankfurt, Quebec ve Hong Kong gibi şehirlere uzanan “kamusal alanı işgal etme” eylemlerinin dinamiklerini üç farklı açıdan ele alıyor.

Taussig’in, eylemcilerin işgal ettiği Zuccotti Park üzerine kendi gözlemlerini etnografyayla harmanlayarak yazdığı açılış makalesinin ardından Bernard E. Harcourt “sivil itaatsizlik” ile “siyasi itaatsizlik” arasındaki önemli farkı inceliyor. Occupy Wall Street eylemcilerinin “siyasi itaatsiz”ler olarak, yani siyasi söylemleri ve stratejileri reddederek yeni, radikal bir protesto biçimini nasıl hayata geçirdiklerini gözler önüne seriyor. Son olarak medya eleştirmeni ve kuramcısı W. J. T. Mitchell, Occupy imgelerinin kitle iletişim araçları ve sosyal medya aracılığıyla tüm dünyaya yayılmasını mercek altına alıp devrim anıtı olarak “boş alan”ın nasıl kullanıldığını irdeliyor.

“Belirli talepleri olmadığı için Occupy hareketinin ilkel ve dağınık olduğunu düşünüyorlar. Sanki eşitlik bir talep, üstelik bireyi de gerçekliği de yeniden tanımlayan hem ahlaki hem ekonomik bir talep değilmiş gibi.”

-Michael Taussig

“İktidarla uzlaşmayı, geleneksel siyasete uymayı, kurallara göre oynamayı en baştan reddeden Occupy yeni bir siyasi angajman, yeni bir siyaset biçimi yarattı. Geleneksel siyasetin kelime haznesine meydan okuyan, kullandığımız grameri muğlaklaştıran, siyasetin dilini bütün oyunbazlığıyla çarpıtan yeni bir angajman biçimiydi bu.”

-Bernard E. Harcourt

“Belki de ‘boş alan’ yalnızca devrimin değil… gelecek yeni bir demokrasi, yeni bir küresel düzen ihtimalinin de tek gerçek anıtıdır.”

-W. J. T. Mitchell

Marcel Duchamp ve İşin Reddi

Maurizio Lazzarato

Zamanı ve dünyayı yaşamanın bambaşka bir yolu olarak tembel eylem!

“Duchamp kapitalist toplumdaki vazife, rol ve ölçülere teslim olmayarak hem sanatsal hem de ücretli işi inatla reddetmiş, üstelik sanatın ve sanatçının tanımlarına meydan okumakla da yetinmemiştir.” Onun radikal eylemsizliği kapitalist toplumun üç sacayağına birden meydan okumasından ileri gelir: Mübadele, mülkiyet ve emek.

Maurizio Lazzarato, Marcel Duchamp’ın yerleşik iktidar ilişkilerini askıya almanın, politik kırılmayı mümkün kılan koşulları yaratmanın ve yeni bir öznelliğin inşasının başlangıç noktası olarak tanımladığı “işin reddi” ve “tembel eylem” kavramlarını, hem sosyoekonomik bir eleştiri hem de felsefi bir kategori olarak ele aldığı kitabında, henüz çözülememiş bir ihtilafa işaret ederek Duchamp üzerinden yeni bir kapı aralıyor: “Amaçlanan çalışmama özgürlüğü müdür yoksa çalışarak özgürlüğe kavuşmak mıdır?”

“İşin reddi” ve “tembel eylem” bir olanağa işaret eder ve “Olanak bir zerreciktir,” der Duchamp. Artık aynı şekilde görüp aynı şekilde duymadığımız bu olanağa erişmekse başka bir yaşam biçimine bağlıdır, “zerreciğin tembel sakinleri” gibi.

Marx Okumak

Slavoj Žižek , Frank Ruda ve Agon Hamza

Bu kitapta sunulan felsefi okuma, Marx ile Platon, Descartes ve Hegel arasında üretken olabilecek kısa devreler sunmak üzere şekilleniyor: Kapitalist mağarada Platoncu Marx, öznellik düşmanlarına öznelliği savunan Kartezyen Marx, emek temelinde özilişkisel bir olumsuzluk gören Hegelci Marx bir araya geliyor.

Günümüzün önemli Marksist düşünürlerinden Žižek, Ruda ve Hamza, cesur bir felsefi hamleyle Marx’ı yeni bir özgürleşme siyasetine zemin sunabilecek tarzda yeniden yorumluyorlar. Sonuçta, parçacık fiziğinden güncel siyasi eğilimlere uzanan bir turla kapitalizmin içinde bulunduğu krize farklı bir yaklaşım getiren muhayyel, yaratıcı ve deneysel bir okuma çıkıyor karşımıza.

“Çok yerinde bir zamanlamayla kaleme alınmış bu eserde yazarlar, alışılagelmiş şekilde Hegel eleştirisi üzerinden Marx’ı anlama yaklaşımını tersine çeviriyor, işe Marx’tan başlayıp sonra Hegel’e dönüyorlar. Önümüze yepyeni bir entelektüel ufuk açıyorlar.”

Kojin Karatani

“Marx Okumak bizi günümüzde Marx’ın kazandığı yeni önemi anlamaya çağırdığı kadar, felsefe ile Marx’ı buluşturmanın gücünü de ortaya koyuyor. Her sayfası felsefi bir Marksizmi nasıl tasavvur edilebileceğini ortaya koyan ilham verici fikirlerle dolu.”

Todd McGowan, Vermont Üniversitesi

Mümkün Ütopya: Yaşanabilir Bir Toplum İçin Stratejiler

Michael Albert

“Zihinler değişiyor. Rejimler çöküyor. Yeni yapılar doğuyor. Çalkantılı zamanlar, çalkantılı değişimler yaşanıyor. Yine de zaferin kaçınılmaz olduğunu söyleyemeyiz. Peşine düşülen hedeflere erişmek için insanlar acı ve öfkeden sıyrılıp harekete geçmeli, bölünmüşlükten beraberliğe ve mücadeleden zafere yürümeli. Anlık zaferlerin ötesinde yeni toplumsal ilişkiler biriktiren ve çeşitlendiren kazanım yörüngelerine ihtiyacımız var.”

“Yeni bir toplum yaratma yolunda aktivist bir ‘toplumsal değişim ekibi’ işe nereden başlayacağını, nihai hedefini ve başlangıç noktasından bitiş noktasına nasıl gideceğini bilmek zorundadır. Bu kitabın konusu işte tam olarak budur.”

Mümkün Ütopya yaşanılabilir bir toplum için yeni seçenekler, davranışlar ve sonuçlar doğuracak yeni uygulamalar üzerine bir çalışma. Michael Albert mevcut gerçekliğe dair kıyamet senaryolarının kurgulandığı günümüzde sabırlı, ağırbaşlı ve cüretkâr olmanın altını çizerek “İnsanların küçümsendiği bir sığınak yerine karşılıklı yardım için bir aracıya dönüşen hareketleri” nasıl yaratabileceğimize kılavuzluk edecek bir teori ortaya koyuyor. Bunu yaparken bizi bir arada tutan hükümet, ekonomi, akrabalık ve kültürün birbirleriyle, değişimle ve tarihle ilişkisini anlamaya ve bildiğimiz toplumsal hiyerarşileri yaratmadan işlevlerini nasıl yerine getirebileceklerini görmeye yardımcı oluyor.

Birbirimiz adına nasıl harekete geçebiliriz?

Harekete geçtiğimizde karşılıklı olarak nasıl fayda sağlarız?

Kendimizi nasıl örgütleriz?

Siyasal bağlantılarımız sebebiyle ne tür faydalar ve sorumluluklar ediniriz?

İnsanlar bir toplumsal harekete katıldıktan ve o hareketin tanımlanmış hedefleriyle aynı çizgiye geldikten sonra neden o hareketi terk ederler?

Mevcut kurumların kalıcılığını önden kabullenerek yalnızca kötü yanlarını iyileştirmekle mi yetineceğiz (yani reformist olacağız) yoksa mevcut kurumları ihtiyaç duyulan işlevlerini yeni yollarla karşılayan yeni kurumlarla mı değiştireceğiz (yani devrimci olacağız)?”

“Mümkün Ütopya adil bir dünya yaratabilecek dinamik bir hareket isteyen aktivistlerin yüzleştiği birçok soruyu yanıtlıyor.”

Bill Fletcher, Jr.

Rota

Politikada Yönümüzü Nasıl Bulacağız?

Bruno Latour

“Yaşayabileceğimiz bir toprağı nasıl bulacağız? […] Nereye gideceğimizi de, nasıl yaşayacağımızı da, kimlerle birlikte yaşayacağımızı da bilmiyoruz. Bir yer bulmak için ne yapmalıyız? Yönümüzü nasıl bulacağız?”

Toprak mefhumunun yapısı değişiyor, tüm aidiyetler dönüşüm sürecinde, herkes evrensel anlamda paylaşılabilir bir dünyanın, içinde yaşanabilir bir toprağın eksikliğiyle karşı karşıya ve yerküre direnmeye başladı; tarihte ilk defa insan toplumları, yer sisteminin insan eylemine verdiği tepkileri kavramak zorunda… Bruno Latour, Rota’da çizdiği bu manzaranın “belli bir tarihsel eğrinin sonu”na işaret ettiğini iddia ediyor ve bunu toplumsal sınıf mücadelesinin, bir jeo-toplumsal yer mücadelesine dönüşümü olarak yorumluyor.

Latour dünyanın karşılaştığı üç büyük sorunu bu dönüşüm temelinde değerlendirerek göç krizinin, iklim durumunun inkârının ve inanılmaz boyutlara ulaşan eşitsizliğin aslında tek bir olay olduğunu iddia ediyor. Artık Küresellik/Yerellik, Sağ/Sol, Batı hayranlığı/karşıtlığı üzerinden politika yapmanın geçersiz kaldığını, onun yerine “Modernleşmenin birbiriyle çelişkili kıldığı, aslında birbirini tamamlayan iki hareketi” gözetmemiz gerektiğini söylüyor: bir yandan toprağa bağlanmak, öte yandan dünyasallaşmak.

Devamını Göster
₺800.00
Kolektif Siyaset Seti (7 Kitap)
  • Dış Sitelerde Paylaş


Şimdi saymak çok daha kolay, değil mi? Sayalım:

A bireylerin sayısı: 32

a bireylerin sayısı: 24

Toplam: 56

 Şimdi frekansları hesaplayabiliriz. Yine geleneksel olarak, baskın olan alelin frekansını p harfi ile, çekinik olan alelin frekansını q ile göstermekteyiz. Yukarıdaki adımları takip edecek olursak, baskın alelin frekansı şöyle hesaplanmalıdır:

p = Baskın Alel Sayısı / Toplam

p = 32/56

p = 0.571429

p = %57.1 (yaklaşık)

Tüm Reklamları Kapat

Yani bu popülasyonumuzun %57.1 civarı baskın alellerden oluşmaktadır. Aynı şekilde çekinik alelin frekansını da hesaplayabiliriz:

q = Çekinik Alel Sayısı / Toplam

q = 24/56

q = 0.428571

Tüm Reklamları Kapat

q = %42.9 (yaklaşık)

Burada dikkatinizi hemen çekmesi gereken, birbiriyle ilişkili 2 önemli nokta vardır:

1) Popülasyondaki baskın ve çekinik genlerin frekanslarının toplamı 1'e (%100'e) eşittir. Bu, zaten beklenen bir sonuçtur. Bir çantadaki elma ile armutların oranlarının toplamı, çantadanın bütününe (tamamına), yani %100'e eşit olmalıdır.

2) Dolayısıyla, aslında bu şekilde 2 alelli sistemler (Mendelyen Karakterler olarak da bilinir) incelenirken, bir alelin frekansını bulduktan sonra diğerini aynı şekilde hesaplamanıza gerek yoktur. Tek yapmanız gereken, 1'den o alel frekansını çıkarmaktır. Sonuç, diğer alelin frekansı olacaktır. Bunu gösterelim:

Tüm Reklamları Kapat

Baskın alelin frekansı (p) olan yaklaşık 0.571'i bulduktan sonra, diğer alelin frekansını (q) şu şekilde bulabilirsiniz:

q = 1 - p

q = 1 - 0.571

q = 0.429 = %42.9

Tüm Reklamları Kapat

İşte bu kadar basit! Unutmayın, şimdilik göreceğimiz tüm Mendelyen Karakterler için şu özellik geçerlidir:

p + q = 1

Bunun ileride kısmen bozulacağını göreceğiz; ancak oralara daha var. Hangi koşullar altında, nasıl bozulacağını yeri geldiğinde anlatacağız.

Bu yazımızı burada noktalandıralım. 

Tüm Reklamları Kapat

Bir sonraki yazımızda, buradan devam edeceğiz ve popülasyonları daha derinlemesine analiz etmeye başlayacağız. Ancak daha şimdiden, elinize alacağınız herhangi bir canlı popülasyonunun, herhangi bir özelliğinin frekansını hesaplamayı öğrendiniz. Bunu illa genlerle yapmanız şart değil. İkili özellik gösteren (örneğin popülasyon içerisinde sadece 2 farklı renkte bulunabilen özelliğe sahip) bir canlı grubunu alarak, bu özelliğin frekansını bulabilirsiniz. Bu kimi zaman çok basit olabilir. Örneğin, eğer ki ailenizde 4 kişi yaşıyorsa ve ailenizde sadece kahverengi veya mavi göz varsa bu özelliğin frekansını basitçe hesaplayabilirsiniz. Eğer sadece siz mavi gözlüyseniz ve diğerleri kahverengi gözlüyse, bu durumda mavi rengin frekansı 0.25, yani %25'tir (çünkü 4 kişiden sadece 1'inde bu renk vardır: 1/4). Diğer renk ise, fazla bir hesaplamaya ihtiyaç duymadan bulunabilir: 1-0.25 = 0.75, yani %75, ya da 3/4. 

Bu kadar basit! Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. O yazıyı okumadan, bu öğrendiğinizi pratik yaparak etrafınıza uygulamaya çalışın.

Not: Belki aklınızda örneğin 0.429'un nasıl %42.9'a eşit olduğu soru işareti kalmış olabilir. Bu oldukça basittir. Günlük yaşantıda (en azından sözlü olarak) sıklıkla kullandığımız % işareti, basitçe bir sayının 100 ile çarpılıp, "yüzde" değerini belirtmemizi sağlar. %25 ile 0.25 birbiriyle aynı sayılardır. 0.25, 0 ile 1 arasında bir değerken, % işareti bu değeri 0 ile 100 arasına çekmemizi sağlar.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Evrim Ağacı Akademi: Matematiksel Evrim Yazı Dizisi

Bu yazı, Matematiksel Evrim yazı dizisinin 2 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan " Matematiksel Evrime Genel Giriş" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
68
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 28
  • Merak Uyandırıcı! 14
  • Muhteşem! 10
  • Bilim Budur! 6
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 5
  • İnanılmaz 5
  • Güldürdü 2
  • Umut Verici! 2
  • Üzücü! 1
  • Grrr... *@$# 1
  • İğrenç! 1
  • Korkutucu! 1
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • J. Herron. (2019). Evolutionary Analysis. ISBN: 0321616677. Yayınevi: Pearson.
  • D. Futuyma. (2013). Evolution, Douglas Futuyma. ISBN: 1605351156. Yayınevi: Oxford University Press.
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 04:02:37 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/391

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Protein
İklim Değişimi
Yaşam
Gözlem
Proton
Sinek
Nasa
Kozmoloji
Uluslararası Uzay İstasyonu
Uzay Aracı
Odontoloji
Doğru
Cinsiyet
Kuşlar
Regülasyon
Aminoasit
Üreme
Uzun
Toplum
Bilgisayar
Deney
Kuvvet
Homeostasis
Gebelik
Yaşamın Başlangıcı
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. Evrimde Frekanslar: Gen ve Popülasyon Evrimi. (20 Mart 2014). Alındığı Tarih: 22 Aralık 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/391
Bakırcı, Ç. M. (2014, March 20). Evrimde Frekanslar: Gen ve Popülasyon Evrimi. Evrim Ağacı. Retrieved December 22, 2024. from https://evrimagaci.org/s/391
Ç. M. Bakırcı. “Evrimde Frekanslar: Gen ve Popülasyon Evrimi.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 20 Mar. 2014, https://evrimagaci.org/s/391.
Bakırcı, Çağrı Mert. “Evrimde Frekanslar: Gen ve Popülasyon Evrimi.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, March 20, 2014. https://evrimagaci.org/s/391.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close