Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Etik Dışı 10 Psikoloji Deneyinin İncelemesi: Bilim Etiğinin Her İlkesi, Acı ve Çile ile Yazılmıştır!

Etik Dışı 10 Psikoloji Deneyinin İncelemesi: Bilim Etiğinin Her İlkesi, Acı ve Çile ile Yazılmıştır! The Conversation
Psikoloji
40 dakika
25,718
Tüm Reklamları Kapat

Bilimde etiğin değerlendirilmesi gerektiğinde sorulması gereken ilk sorular "Etik nedir?", "Bilim nedir?", ve "Bilim ve etik birbirleriyle nasıl ilintilidir?" olmalıdır.[1] Bu soruları cevaplamazdan önce, bilimin gelişimi ve kümülatif yapısının oluşumun sağlıklı olabilmesi için araştırmacıların göz önünde bulundurulması diğer paydaşlar tarafından dikkat edilmesi gereken gereken bazı noktalar vardır. Bu gelişim sürecinde rol alan tüm bireylerin payı olan çıktılara ulaşmada, geçilmesi gereken araştırma aşamalarının her birinde hassas davranmak gerekir. Bu nedenle bilimsel ve teknolojik gelişmelerin günümüzde toplum ve doğa üzerinde artan etkileriyle birlikte bilim insanlarına düşen toplumsal görevler ve etik sorumluluklar giderek artmadır.[2]

Etik ve bilim her zaman uyumlu çalışmasa da, araştırmacıların son yıllarda her ikisi için de uygun olan bir mekanizma arayışı içinde olduğu söylenebilir. Fakat yine de sosyal psikologlar (özellikle deneysel yöntemde) bilginin peşinde koşarken bazen katılımcıları şiddetli tecrübelere maruz bırakabilir ve insanların psikolojik güvenliklerini gözden kaçırabilir.[3] Bu davranışların 20. yüzyılda gerçekleştirilen araştırmalarda sıklıkla yapıldığı göze çarpmaktadır. Özellikle Soğuk Savaş döneminde, Amerika’nın yürüttüğü İnsan Genom Projesi (İng: "Human Genome Project") ile etik hassasiyet artmıştır.[1] Bu dönemler gibi, bilimin hızlı ilerlediği zamanlarda yapılan araştırmaların bazılarında vahşi ve insan onuruna aykırı deneyler olduğu görülmektedir.[4] Bu makalenin amacı ise, yapılan bu bazı araştırmaları etik açıdan incelemektir.

Tüm Reklamları Kapat

Etik, bilim ve etik ile bilimin ilişkisinin açıklanmasında bilim adı altında yapılan çalışmalarda etik olmayan durumların ardından ya da etik olmayan durumları önleme amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır. Havacılıktaki kurallar, standartlar ve önlemlerin kazaların ardından kanla yazıldığı gibi bilim etiği de, deneylerden fiziksel ya da mental zarar gören insanların acılarıyla şekillenmiştir. Bu sonuçların ardından bazı önemli kurumlar etik kriterler, prensipler ve standartlar üzerine bilgilendirme çalışmaları yaparak bu tarihe şekil vermiştir (örneğin Amerikan Psikoloji Derneği, İng: "American Psychological Association" veya kısaca "APA").[5], [6], [7] Görülebileceği gibi, APA belirli aralıklarla kriterlerini güncelleyerek sağlıklı araştırmalar yürütülmesini sağlamaya çalışmaktır. Bunun sebebi olarak, dönemler içinde dikkat edilmesi gereken etik standartların değişmesi öne sürülebilir. Bir diğer çalışma ise medikal tarihi için önemli bir doküman olan Nuremberg Kriterleri, 1947’de Almanya’nın Nuremberg kentinde, yürüttükleri canice ve akılalmaz deneyler dolayısıyla Nazi doktorların yargılanması ardından yayımlanmıştır.[8]

Tarihte ses getiren çalışmalardan sonra kurallar koyulmuş ya da değiştirilmiştir. Günümüzde ise araştırmacılar veri toplama aşamasına geçmeden önce kurumsal inceleme kurumları gibi oluşumlardan onay almak zorundadır.[3] Aynı zamanda ULAKBİM (TRDİZİN) atıf indeksi, araştırma makalelerinin tamamında etik kurul onayı istemeye 2020 yılında başlamıştır. Bu önlem sayesinde hem etik hem bilim adına uygun çalışmalar yürütülmesi amaçlanmaktadır. Bu gibi işlem zorunlulukları çoğu üniversitede yaygın olarak kullanılmaktadır. Etik kurullar ve komisyonlar ideal bir bilim için değerlendirme yapmaktadır. Etik komisyonundaki inceleme sonucunda, çalışma etik olarak uygun bulunabileceği gibi bazı gerekçeler sebebiyle etik olarak uygun bulunmayarak ret de edilebilir.[4]

Tüm Reklamları Kapat

Nuremberg Kriterleri

Shuster’in aktardığı gibi, Nuremberg Kriterleri, Türkçe olarak şöyledir:[8]

  1. İnsan deneklerde katılımcıların gönüllü rızasının olması kesinlikle esastır.
  2. Yürütülen deney mutlaka toplumun iyiliği için sonuçlar ortaya koymalı, diğer araştırma methodlarıyla açıklanamaz bir konuda olmalı ve bilim doğası için gereksiz ve rastgele olmamalıdır.
  3. Deney daha önce yapılan (örn. hayvan deneyleri) deney sonuçlarıdan yola çıkarak planlanmalı, ve söz konusu hastalığın doğası hakkında genel bilgileri kullanmalı ve bu iki kaynakla deneyin performansı arttırılmalıdır.
  4. Deney tüm gereksiz fiziksel ya da mental rahatsızlık ve yaralanmadan kaçınılarak yürütülmelidir.
  5. Hiçbir deney ortaya ön-bilinen bir ölüm ya da sakat kalma söz konusu olduğunda yürütülmemelidir.
  6. Alınan riskin derecesi asla problemin çözülmesinin insanlık için önemini aşmamalıdır.
  7. Deneğin maruz kalabileceği yaralanma, sakatlanma ya da ölüm durumlarından korumak için doğru hazırlıklar yapılmalı ve yeterlik ortamlar mutlaka sağlanmalıdır
  8. Deneyler mutlaka bilimsel yeterliğe sahip kişilerce yönetilmelidir. Deneyin her aşamasında gereken yeterlikler için en yüksek seviyede yetenek ve ilgiye sahip olmalı.
  9. Deney sırasında insan denek, devam etmesinin imkansız gibi göründüğü fiziksel veya zihinsel duruma ulaştığında deneyi sona erdirmek için özgürlüğe sahip olmalıdır.
  10. Deney esnasında, sorumlu bilim insanı, deneyin muhtemelen yaralanma, sakatlık veya ölümle sonuçlanmasına inanmak için olası bir nedene sahipse denemeyi sona erdirmek için hazırlıklı olmalıdır.

1947’de hazırlanan bu kriterlerin ardından bilimsel yöntemlerin çeşitlenmesi, bilimin yaygınlaşması ve farklı konulara ilgilerin yönelmesiyle etik standartlar da gelişmiş, değişmiş ve yeniden yapılanmıştır. Bu çalışmada ele alınan, aykırı durum örnekleme ile seçilmiş deneylerin, Nuremberg, Resnick, TÜBA ve APA’nın belirttiği kriterleri baz alarak bir değerlendirmesi yapacaktır.

Etiğin genel prensipleri APA tarafından, (a) fayda sağlama ve zarar vermeme, (b) duyarlılık ve sorumluluk, (c) dürüstlük (d) eşitlik (e) insan hakları ve onuruna saygı şeklinde sıralanmıştır. Ele alınan araştırmalarda, bu prensiplere uygunluk ve uymazlık aranmıştır.[7] Resnik ise bu bilimsel araştırmalarda etik davranış prensiplerini aşağıdaki gibi tanımlamıştır:[1]

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Resnick İlkeleri
Resnick İlkeleri
Resnick, D. (1998), The ethics of science: An introduction, New York: Routledge

"Etik olmayan en korkunç 10 psikolojik araştırma" başlığı altında seçilen araştırmaların yazar tarafından belirlenmesi ardından bir yüksek lisans öğrencisi ve bir öğretim üyesinden görüş alınmıştır, yapılan tartışmaların adından 10 araştırma üzerinde fikir birliği sağlanmıştır. Bu araştırmalar aşağıdaki gibi sıralanmaktadır.

İncelenen Deneyler

  1. Bobo Doll Deneyi - Bandura, Ross ve Ross[9]
  2. David Reimer - Diamond ve Sigmundson[10] ve Money[11]
  3. Harlow’un Maymunu - Harlow ve Zimmerman[12]
  4. Landis’in Yüz İfadeleri Testi - Landis[13]
  5. Küçük Albert - Watson ve Rayner[14]
  6. Milgram’ın Çalışması - Milgram[15]
  7. Monster Çalışması - Tudoor[16]
  8. Robbers Cave Deneyi - Sherif, Harvey, White, Hood ve Sherif[17]
  9. Bystander Effect - Darley ve Latene[18]
  10. Stanford Hapishane Deneyi - Zimbardo[19]

Bu çalışmaların incelenmesinde, APA’nın belirttiği kriterler de dikkate alınmıştır. Araştırmalar alt başlıklar halinde sıralanacaktır.[7] Her bir araştırmanın özetine yer verilmesinin hemen ardından etik standartlar, prensipler ve kurallar açısından tartışması yapılacaktır. Son olarak tüm araştırmaların ele alındığı tartışma bölümü yer alacaktır. Öneriler ve özet bölümü ise tartışma bölümünün sonunda yer alacaktır.

APA (2017) Etik Kriterleri
APA (2017) Etik Kriterleri
Ethical principles of psychologists and code of conduct

Bobo Doll Deneyi

Bobo Doll deneyi Bandura ve diğerleri tarafından yürütülmüştür.[9] Araştırmacılar, çocukların agresifliği model ortamda olmadığı zamanda bile yansıtıp yansıtmadığını (taklit edip etmediği) araştırmak için çalışmalar yürütmüştür.

Hipotezler

  1. Çocuklar modellerin agresif davranışlarını taklit edecektir.
  2. Agresif olmayan modeller bir engelleyici etki yaratacaktır.
  3. Aynı cinsiyetteki modelin etkisi daha fazla olacaktır.
  4. Agresif davranışı, erkek çocukları kız çocuklarından daha fazla taklit edecektir.

Katılımcılar

Araştırma laboratuvar ortamında gözlem metoduyla gerçekleşmiştir. Stanford Üniversitesi Kreşinde bulunan 72 çocuk (36 kız ve 36 erkek) deneye dahil edilmiştir. Çocukların yaşları 37-69 ayları arasında (yaklaşık 3 ile 5 yaş arası) değişmektedir. Bir erkek ve bir kadın model süreçte yer almıştır.

Bandura'nın Katılımcı Şeması
Bandura'nın Katılımcı Şeması
Bandura, A., Ross, D, R., & Ross, A. S. (1961). Transmission of aggression through imitation of aggressive models. Journal of Abnormal and Social Psychology, 63(3). 575-582.

Süreç

Rol modeller agresif, agresif olmayan olarak gruplanmıştır ve kontrol grubu herhangi bir modele maruz bırakılmamıştır. Katılımcılar 24 üyeli kontrol grubu ve 48 üyeli deney grubuna (2 farklı modelleme, 8 farklı grup, her biri 6 üyeli) ayrılmıştır. Deney grubunun yarısı agresif model ile bulunurken diğer yarısı agresif olmayan model ile bulunmuştur. Bu gruplar yeniden kız ve erkek olarak ayrılmıştır. Bu grupların farklı ve aynı cinsiyetteki modellere maruz kalması da sağlanmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Deneklerin modeller ile daha önce bir iletişimi bulunmamaktadır. Sadece genelleme süreci (ön test) başlangıcında karşılaşmışlardır. Çocuklar 20 dakika boyunca tek yönlü aynadan izlenmiştir. Çocuklar odalarda (Oda 1, Oda 2 ve Oda 3) patates baskılarla oynarken onlara modellerin (Model 1: Sakin, Model 2: Agresif) davranışları izletilmiştir. Model 1, sakin davranırken; Model 2, bobo doll’a şiddet uygulamaktadır. Bu oyuncak, Türkçede "Hacıyatmaz" olarak isimlendirmektedir ve buradan sonra Bobo Doll yerine Hacıyatmaz kullanılacaktır.[20]

Şiddet sürecini Bandura ve diğerleri şu şekilde betimlemektedir:

Model, hacıyatmazı yere yatırıp suratını yumruklamıştır. Ardından model hacıyatmazı kaldırıp tokatlamış ve kafasına tokmak ile vurmuştur. Bu vurma sürecinin sonrasında hacıyatmazı havaya fırlatmış ve odanın etrafında tekmelemiştir. Bu fiziksel agresiflik sekansları yaklaşık üç kez tekrarlanmıştır. Aynı esnada agresif sözel uyaranlar sarf edilmiştir (s. 576).

10 dakika boyunca sergilenen bu agresif davranışlar ardından çocukların oyunları bölünmüş ve 20 dakika boyunca davranışları gözlenmiştir.

Bulgular

Agresif modeli gözleyen çocukların agresif olmayanlara göre daha fazla şiddet taklidinde bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Agresif olmayan modele maruz kalan çocuklarda çok az şiddet eylemi görülse de bu eylemlerin frekansı kontrol grubuna göre anlamlı olarak azdır. Aynı cinsiyetten modelleri gözlemleyen çocuklar benzer kategorilerde daha fazla şiddet göstermeye eğilimli olmuşlardır. Tablo 5’te yer alan tabloya bakıldığında, şiddet sergileme ortalama puanları görülebilmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Deney ve kontrol gruplarının ortalama agresiflik puanları
Deney ve kontrol gruplarının ortalama agresiflik puanları
Bandura, A., Ross, D, R., & Ross, A. S. (1961). Transmission of aggression through imitation of aggressive models. Journal of Abnormal and Social Psychology, 63(3). 575-582.

Etik Kriterler Açısından Değerlendirme

Söz konusu araştırma birçok tartışmaya sebep olmuştur. Deney süreci için, "Gerçekten şiddeti mi ölçüyor, yoksa taklit becerilerini mi?" ya da "Hacıyatmaz bu deney için fazla neşeli, eğlenceli bir oyuncak, söz konusu davranış gerçekten şiddet mi?" gibi eleştiriler yapılmıştır.

Farklı eleştiriler yapılsa da deneyin çocuklar üzerine mutlak bir etkisi olduğu söylenebilir. Hicks, benzer yöntemi izlediği araştırmasında, çocukların davranışlarının %40 düzeyinde 6-8 ay sonra da devam ettiğini belirtmiştir.[21] Bu durumda uzun dönemli negatif etki yaratan bir araştırma olduğu söylenebilir (İng: "debriefing"). Çocukları bu şekilde şiddete maruz bırakması da bir diğer etik olmayan unsur olabilir. Çocukların ya da ailelerin rızasından bahsedilmemesi de bir diğer etik dışı nokta olabilir. Bilgilendirme (İng: "consent") sorunundan da söz edilebilir.

Etik kriterlere bakıldığında (örn., APA[7] ve Resnik[1]) deneyin çocuklara bir fayda sağlamadığı aksine zarara yol açtığından bahsedilebilir. Bu yönüyle büyük bir etik sorundan söz edilebilir. Çocuklara şiddetin öğretilmesi deneyin uygulama açısından sorgulanmasına gerektirmektedir. Ayrıca yabancı birinin sergilediği şiddeti izlemek ve gözlemek onları korkutabilir. Bu gibi durumların kalıcı hasara yol açabileceği düşünüldüğünde deneyin etik sorunlar barındırdığı söylenebilir.

Ayrıca çocukların tokmak gibi eşyalarla hareketli bir nesneye vurması sırasında, kendine zarar verebileceği de söylenebilir. Bu durum Nuremberg Kriterlerinde yer alan "Deneğin maruz kalabileceği yaralanma, sakatlanma ya da ölüm durumlarından korumak için doğru hazırlıklar yapılmalı ve yeterlik ortamlar mutlaka sağlanmalıdır." ilkesiyle de çatışmaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Ben Ben – Ölümle On Yedi Karşılaşma

“YILIN KİTABI” SEÇKİLERİNDE
SUNDAY TIMES • GUARDIAN • TIMES OBSERVER • TELEGRAPH

Ölümcül seyreden bir çocukluk hastalığı, neredeyse felaketle sonlanacak bir ergenlik isyanı, ıssız bir patikada bir seri katille karşılaşma, eksik personelli bir hastanede beceriksizce yaptırılan bir doğum. Bunlar çağdaş edebiyatın önemli yazarlarından, Costa Ödülü sahibi Maggie O’Farrell’ın bizzat yaşadığı ve bu sıra dışı anı kitabıyla okuruyla paylaştığı, ölümle on yedi karşılaşmasından sadece dördü. Gerçek, soluksuz bırakan ama hepsinden öte, bizlere “derin bir nefes alıp kalbimizin atışını dinlememizi” hatırlatan bir anı-roman.

“Nefes kesecek kadar iyi.” Guardian
“O’Farrell eline okla yayı alıp doğrudan kalbe nişanlıyor.” Times
“Ölüm hakkında olup da kendimi bu kadar canlı hissettiren hiçbir kitap olmadı.” Tracy Chevalier
“O’Farrell her manada bir mucize. Bu kitabı asla unutamayacağım.” Ann Patchett

GOODREADS OKUR ÖDÜLLERİ
ANI KATEGORİSİ YARI FİNALİSTİ

Devamını Göster
₺150.00
Ben Ben – Ölümle On Yedi Karşılaşma
  • Dış Sitelerde Paylaş

Stanford Hapishane Deneyi

Zimbardo insanların bulunduğu konumlar ve ortamlarla davranışlarının nasıl şekillendiğini araştırmak amacıyla bu araştırmayı yürütmüştür.[19] Mahkumlar ve gardiyanların yer aldığı deney sürecinde güç ve otoritenin psikolojik etkilerini incelemek hedeflenmiştir. Araştırma amacı, rollerin gücü, grup kimliği, normal insanları harekete geçiren durumsal koşulları incelemek olarak bildirilmiştir. Araştırma Stanford Üniversiteside, 14-20 Ağustos 1971’de yürütülmüştür. Deneyin 14 gün sürmesi planlamıştır fakat araştırmacı altıncı günde deneyi sonlandırmak zorunda kalmıştır. Deneyin, araştırmacıları da içine çektiği (yani, Zimbardo’nun kendini araştırma sorumlusu yerine bir hapishane müdürü gibi davranırken bulması) belirtilmiştir. Araştırma Stanford Üniversitesi tarafından onaylanmış ve Amerika Deniz Araştırmaları Ofisi tarafından desteklenmiştir.

Araştırma Sorusu

Birey dışındaki ortam onun davranışlarını değiştirebilir mi?

Katılımcılar

Katılımcıların seçilmesi aşamasında, gazete ilanı verilmiş ve başvurular değerlendirilmiştir. Gelen 70 başvurudan seçilen 24 erkek deneyde gönüllülük esası ile yer almıştır. Sağlık ve psikolojik olarak stabil kişilerin seçildiği belirtilmiştir. Katılımcılar ağırlıklı olarak beyazdır ve orta sınıfa mensuptur. Katılımcıların tamamı öğrencidir. Günlük 15 dolar (2021’de bu miktar enflasyona göre 101.32 dolar yapmaktadır) karşılığında araştırmaya katılmışlardır. Bir araştırma görevlisi muhafız rolünde olurken Zimbardo hapishane müdürü olarak yer almıştır. 24 katılımcının 12’si gardiyan olarak atanırken, 12’si mahkûm olarak atanmıştır (yazı tura ile). Zimbardo, katılımcıların tamamen kendi kimliklerinden uzaklaşmasını ve rollere girmelerini sağlamayı amaçlamıştır.

Ortam

Araştırma Stanford psikoloji binasının zemin katında yürütülmüştür. Her bir hücre 1.8 × 2.7 metre olarak düzenlenmiştir. Gardiyanlara rahat etmeleri ve dinlenmeleri için farklı bir ortam sağlanmıştır.

Süreç

Zimbardo araştırma başlamadan bir gün önce gardiyanlarla oryantasyon düzenlemiştir. Aşağıdaki yönergeleri sunmuştur:[22]

Mahkumlara korku hissettirebilirsiniz, onlara hayatlarının tamamen bizim tarafımızdan, sistem tarafından kontrol edildiğini ve gizliliklerinin olmadığını hissettirebilirsiniz. Onların kendiliklerini çok farklı yollardan alacağız. Genel olarak yaptığımız şeylerle güçsüzlüğü hissettireceğiz. Bu durumda biz tüm güce sahipken, onlar değil.

Zimbardo gardiyanlara jop vermiş ve statülerini sağlamalarını istemiştir. Gardiyanlar aynı renk kıyafet giydirmiştir. Mahkumlar bileklerinden zincirlenmiş ve üzerinde numaralar yazan elbiseler giydirilmiştir. Zimbardo olanları kameralar ile izlemiştir. Deneye alınma işleminde mahkumların evleri polisler ile basılmış ve mevcut tutuklama prosedürlerine uygun alınmaları sağlanmıştır. Silahlı soygun ile suçlanmış ve parmak izleri alınmıştır. Ardından mahkumlar hapishaneye getirilmiştir. Mahkumların kıyafetleri tamamen çıkarılmış ve kafalarına kadın çorabı giydirilmiştir. Bazı durumlarda mahkumların kafalarına kese kağıtları geçirilmiştir.

Bulgular

İlk gün sakin geçmiştir fakat gecesinde gardiyanlar sayım yapmak için gece 2.30’da mahkumları kaldırmıştır. Ertesi günü yatağını toplamayan bir mahkûmun üzerine yürüyen gardiyan dolayısıyla isyan çıkmıştır. Gardiyan şiddet uygulamıştır. Mahkumların kıyafetlerini çıkarıp, yataklarını hapishane ortamından çıkarmıştır ve ayrı bir odaya kapatmıştır, yani mahkûma yataksızlık cezası vermiştir. Mahkumlar arasında bir sözcü belirmiş ve gardiyanlar ile tartışmaya başlamıştır. Gardiyanlar mahkumlara farklı fiziksel aktivite (şınav gibi) talepleriyle işkence etmeye başlamıştır.

Gardiyanların rollerini benimsemesi çok hızlı olmuştur ve mahkumlardan mutlak itaat beklemeye başlamışlardır. Birkaç gün sonra katılımcılar kendi kimliklerinin yok olduklarını bildirmiştir. Ona ismini soran bir başkasına Zimbardo’nun ve gardiyanların sıklıkla tekrarladığı "isim yerine mahkûm numaralarının kullanılması" kuralı dolayısıyla mahkum numarasını söylemiştir.

Etik Açıdan Değerlendirme

Üzerine çok satan bir kitap, ödül kazanan bir film ve DVD serisi hazırlanan bu araştırma hakkında birçok tartışma eleştiri söz konusudur. Sosyal psikolojini en popüler deneyi olarak nitelendirilen bu deneyin etik tartışmaları yapıldığı yıldan bu yana gittikçe artmaktadır. Zimbardo, "Buraya kadar geleceğini tahmin etmemiştim." demesiyle deneyin kontrolsüz olduğu çıkarımı yapılabilir.[22] Zimbardo’ya bir arkadaşının "Bu araştırmanın bağımsız değişkeni nedir?" diye sormasıyla kendisinin de bu soruya verecek cevabı olmadığı söylemesi de deneyin rastgele olduğunu düşündürebilir.[22] Bu bir iyi planlamamadır ve etik ihlaldir.

Resnik ilkeleriyle tamamen çelişen bu deneyin, içeriği aşağıda değerlendirilmiştir.[1] Deneyden yıllar sonra bile Zimbardo birçok soruya cevap verememektedir. Gardiyanları kısmen yönlendirdiği ya da yönlendirmediği 50 yıl geçmesine rağmen cevaplanamamıştır.[22] Ayrıca "güvenli kelime" ile katılımcıların istedikleri zaman çalışmadan çıkabileceklerine dair savunma yapılsa da bilgilendirilmiş onam (rıza) formunda bundan bahsedilmemektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Araştırma, bir deney tüm fiziksel ya da mental rahatsızlıklardan kaçınılarak yürütülmelidir ilkesiyle de çelişmektedir.[17] Bazı katılımcıların sinir krizleri geçirdiği, ağladığı ve açlık grevine girdiği bildirilmiştir. Bu açıdan da deneyin etik dışı olduğu söylenebilir. Katılımcıların bileklerinde zincir olması, onlara elbise giydirerek, onların "kadın gibi gücsüz" hissetmesini dolayısıyla zayıf hissetmelerini sağlanmaya çalışılması, ayrımcılık, insan onuruna hakareti ve deneklere saygı gibi birçok etik kuralı ihlal etmektedir.[22]

İsyan çıktığında Zimbardo’nun müdahale etmemesi ve deneyi sonlandırmaması Nuremberg Kriterlerinden biri olan tehlikeli durumlar söz konusunda olduğunda deney sona erdirilmelidir ile çelişmektedir. Ayrıca birçok eleştiriye cevap verse de Zimbardo’nun araştırma sonuçlarından sorumluluk kriteriyle de (bazı konuşmalarında "Artık bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." şeklinde cevap vermesiyle) bazen çeliştiği söylenebilir.

Sonuç olarak, sosyal psikoloji tarihinde birçok etkisi olan bu deneyin birçok etik dışı unsuru barındırdığı söylenebilir. Bu derece etik olmayan bir deneyin, bu kadar popüler olması da araştırılması gereken bir durumdur. İnsan haklarına saygıyı barındırmayan, para karşılığında insanların yapılandırılmış bir ortamda birbirine roller aracılığıyla işkence etmesine izin vermek bir bilim insanının popüler olmasını sağlamamalıdır. Yine de bu deney, psikolojideki çoğu deneyin tasarlanmasında payanda noktası olmuştur. Bu açıdan gelecek araştırmacılara yol göstermiş olabilir. Stanford Hapishane Deneyi ile ilgili daha kapsamlı bir incelemeyi buradaki yazımızdan okuyabilirsiniz.

Milgram Deneyi

1960’lı yılların başında yürüttüğü deneyinde Milgram, 40 katılımcının (yaşları 20 ve 50 arasında değişen) masum insanlara elektrik vermelerini emreden bir otoriteye karşı itaat düzeyini ölçmeyi amaçlamıştır.[15] Milgram, savaş suçlularının "Ben sadece bana verilen emirleri yerine getiriyordum." şeklindeki savunmasından yola çıkarak bu araştırmayı tasarlamıştır. Deneyin hazırlık sürecinde öğretim üyelerine deneyin içeriği hakkında bilgi verilmiş ve "Sizce katılımcıların yüzde kaçı 450 volt (en yüksek volta kadar elektrik vermeye devam eder?" diye sorulmuştur. Gelen cevapların ortalaması %1.2 olmuştur.

Tüm Reklamları Kapat

Hipotez

Deneye katılım gösteren bireyler, onlara devam etmeleri söylendiğinde itaat edecektir.

Katılımcılar

Katılımcılar direkt e-posta yoluyla ve gazete ilanıyla bulunmuştur. Deneklere Yale Üniversitesi'nde bir öğrenme deneyine katılacakları söylenmiştir.[15] Katılımcılara deneye katılmaları durumunda 4.5 dolar verilmiştir (parayı almaları için sadece laboratuvara gelmeleri yeterli görülmüştür, 2021’de bu miktar 40.23 dolara yaklaşık bir değerdedir). Deneydeki araştırmacı rolünü 31 yaşında bir lise öğretmeni oynamıştır. Kurban (öğrenci) rolü ise bu rol için eğitilmiş 47 yaşında bir muhasebeci tarafından yürütülmüştür.

Ortam

Milgram (1963) Yale Üniversitesi laboratuvarında araştırmayı yürütmüştür.[15]

Katılımcıların yaş dağılımı ve meslek tipleri
Katılımcıların yaş dağılımı ve meslek tipleri
Milgram, S. (1963). Behavioral study of obedience. Journal of Abnormal and Social Psychology, 67(4). 371-378.

Süreç

Araştırmacı tarafından katılımcılara, bir "öğrenme deneyinde" yer aldıklarını düşündürülmüştür. Göstermelik bir hikaye (İng: "cover story") ile deneyde yer aldıkları rolün bir öğretmen olduğu karşı taraftaki kişinin ise öğrenci olduğu ve "cezanın öğrenme üzerindeki etkisinin" ne olduğunu araştırdıkları söylenmiştir. Öğretmen olan kişinin sorular soracağı (kelime eşleme) öğrencinin de bunları cevaplayacağı söylenmiştir. Eğer yanlış cevap verilmesi durumunda öğretmenin öğrenciye elektrik vereceği belirtilmiştir. Katılımcılara öğretmen ya da öğrenci olma seçeneği sunulmuş fakat, yapılan kuralarda katılımcılara sadece öğretmen rolünün çıkacağı bir sistem kullanılmıştır.[15]

Tüm Reklamları Kapat

Katılımcılara öğrencinin bir sandalyeye bağlı olduğunu, bileklerinde elektrik kabloları bağlı olduğunu ve kaçamayacakları bildirilmiştir. Verilen elektriğin aşırı derecede acı verebileceğini ama kalıcı doku hasarına yol açmayacağı bildirilmiştir.[15]

Şok cihazının elektrik ürettiği ve bunu 15 ile 450 Volt değerlendiği söylenmiştir. Öğrencinin her yanlış yaptığında elektrik düzeyini arttırılması gerektiği vurgulanmıştır. Öğrencinin verdiği cevaplar sözel olarak duyulmamaktadır, katılımcının önünde yer alan platformda belirmektedir. Bu süreçte Milgram tarafından ayarlanmış bir cevap sistemi ile ortalama 3 yanlış ve 1 doğru cevap üretilmektedir.

Katılımcı, öğrencinin duvarı yumruklamaya başladığı 300 Volt sonrasında araştırmacıya döndüğünce araştırmacının vereceği cevaplar da önceden belirlenmiştir.

Denek araştırmayı durdurmak isterse ona şunlardan biri söylenmiştir:[15]

Tüm Reklamları Kapat

  1. Lütfen devam edin.
  2. Deney devam etmenizi gerektiriyor.
  3. Devam etmeniz önemli.
  4. Başka şansınız yok, devam etmek zorundasınız.

Denek katılımcının sağlık durumunu merak ederse de, ona "verilen elektriğin aşırı derecede acı verebileceğini ama kalıcı doku hasarına yol açmayacağı" söylenmiş ve bu cümleler mekanik (herhangi bir duygu barındırmadan) olarak söylenmiştir.

Bulgular

Katılımcıların neredeyse tamamı deneyin gerçekçiliğini sorgulamamıştır. Katılımcılara "En son verdiğiniz şokun derecesi siz nasıldı?" diye sorulduğunda "acısızdı" ve "inanılmaz acı verici" şeklinde 14 aralıklı Likert ölçekte, 13.42 ortalama puan cevap alınmıştır. Yani katılımcılar öğrenciye acı verdiklerine ve bu acının da yüksek düzeyde olduğuna inanmıştır. Katılımcılar süreçte terlemiş, dudaklarını ısırmış, sinir krizleri geçirmiştir. Bazılar sinir krizi ile birlikte kahkalarla gülerken, bir katılımcının yaşadığı çöküş sonrası deneme süreci iptal edilmiştir.

Katılımcılardan hiç biri 300 Volta kadar deneyden ayrılmamıştır. 300 Volt sınırında öğrenci rolündeki birey duvarı tekmelemeye başladığında beş kişi, 315’te dört kişi, 330’da iki kişi, 345’de bir kişi, 360’da bir kişi, 375’te 1 kişi deneyden ayrılmıştır. Fakat 40 katılımcının 26’sı en üst sınıra kadar (yani 450 Volt) devam etmiştir. Gözlemcilerin bildirdiğine göre bazı katılımcılar terlese, durdurulması istense ve kendini zorlasa da sonuna kadar devam etmiştir.

Etik Açıdan Değerlendirme

Deneyin birçok versiyonu denenmiştir ortalama aynı sonuçlar çıkmıştır. Deneklere başka bir insana acı verdiğine inanması sağlanmıştır ve bu durum insanlarda psikolojik rahatsızlıklar yaratabilir. Nuremberg Kriterlerindan kısa bir süre sonra yürütülen araştırmada Milgram her ne kadar birçok konuya dikkat edildiğini bildirse de deneklerde psikolojik rahatsızlıklar yaratabilecek koşullar mevcut olduğu söylenebilir.[15] Yine, denek devam etmek istemediğini bildirdiğinde ona devam etmesi emredilmiştir. Bu katılımcının istediği zaman deneyden ayrılma özgürlüğünden alıkonulduğuna yorulabilir. Bu da bir etik ihlaldir. Denekler devam etmek istemediklerinde deneyden ayrılabilirler. Milgram Deneyi hakkında bir incelememizi buradaki yazımızdan okuyabilirsiniz.

Tüm Reklamları Kapat

Little Albert Deneyi

Bu deney psikoloji alanında önemli bir isim olarak anılan John B. Watson sorumluluğunda 1920 yılında yürütülmüştür. Araştırmanın amacı Ivan Pavlov’un klasik koşullanma deneyini bir insan ile yapmak ve onu daha önce nötr kaldığı eşyalara yönelik negatif koşullayarak korku hissetmesini denemektir. Fobilerin kaynağının ne olduğuna ilişkin bir sorudan yola çıkan araştırmadan aşağıda bahsedilmiştir.

Hipotezler

  1. Birey, ona gösterilen bir hayvana, gösterildiği anda bir çelik demire vurularak ses çıkarılmasıyla korku ile koşullanabilir mi?
  2. Böyle bir koşullanma sağlandığında, söz konuşu koşullanma başka hayvanlara ve eşyalara genellenebilir mi?
  3. Zamanın bu koşullanmalar üzerindeki etkisi nedir?
  4. Belirli bir süre geçtikten sonra bu duygusal tepkiler azalmazsa hangi laboratuvar metotlarıyla bu tepkiler ortadan kaldırılabilir?

Katılımcılar

Deneye bir çocuk katılımcı olarak alınmıştır, ismi, Albert B.’dir.[14] Katılımcı, doğumundan itibaren bir hastanede büyümüştür. Albert’in normal ve duygusal olarak stabil olduğu belirtilmiştir. Bu özelliği sayesinde deneyde katılımcı olmasına karar verildiği de belirtilmektedir. Yazarlar, yine aynı şekilde sakin bir çocuk seçmelerinin sebebinin deney sürecinde çocuğun zarar görmesinden çekindikleri için olduklarını belirtmişlerdir.

Ortam ve Araçlar

Araştırma bir laboratuvarda gerçekleştirilmiştir. Araç gereç olarak; bir çelik bar, tokmak, tavşan, kedi, fare, köpek, palyaço maskesi ve fok kürkü kullanılmıştır.

Süreç ve Bulgular

Denek söz konusu hayvanlara karşı ön-teste tabi tutulmuştur. Bir tepki vermediği, aksine fareye karşı pozitif tepkiler gösterdiği not edilmiştir. Denek 11 aylık oluncaya dek her hangi bir deney yapılmamış fakat deneğin yüksek sese karşı tepkileri önceden koşullanmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Deneğe ilk olarak pozitif tepki gösterdiği fare sunulmuştur. Albert elini uzatmıştır. Albert fareye dokunur dokunmaz çelik bara vurulmuştur v eses çıkması sağlanmıştır. Albert korkuyla sıçramıştır ile ileri doğru düşmüştür, yüzünü buruşturmuştur fakat ağlamamıştır. Çocuğun diğer eli değer değmez yeniden bara vurulmuştur ve çocuğun tepkileri izlenmiştir. Yine şiddetle yerinde zıplamıştır ve mızmızlanmaya (İng: "whimper") başlamıştır. Çocuğu "daha fazla rahatsız etmemek için" bir hafta test yapılmamıştır.

11 ay 10 günlük olan Albert bir haftanın ardından yeniden laboratuvara getirilmiştir ve benzer süreçlerle koşullanma işlemlerine tabi tutulmuştur. Albert fareye koşullandıktan sonra 5 gün ara verilmiştir ve ikinci hipotezin testi için yeniden laboratuvara getirilmiştir. 11 ay 15 günlük olan Albert’e benzer koşullanma aşamaları sırasıyla tavşan, köpek, fok kürkü, pamuk yün ve Noel Baba maskesi ile gerçekleştirilmiştir. Beş gün sonra yine çeşitli değişkenler sunulmuş ve Albert’in tepkileri kayıt altında alınmıştır. Albert farklı bir odaya götürülmüş farklı kişilere maruz bırakılmış ve yine tepkileri ölçülmüştür.

Bu koşullama ve genelleme aşamalarının birinde ‘‘odadaki diğer yetişkinleri bile korkutacak düzeyde ilk kez havlayan köpek, Albert’in ağlama krizine girmesine ve köpeğin odadan çıkarılana kadar da devam etmesine yol açmıştır.[14] Albert tüm değişkenlere koşullanmıştır. Aradan zaman geçmesi ve üçüncü hipotezi test etmek için deneye 1 ay ara verilmiştir. Fakat "talihsizce" dördüncü hipotezin yani koşullanmayı geri çevirmenin deneneceği zaman Albert hastaneden alınmıştır. Yeniden ulaşılamamıştır. Yani herhangi bir geri çevirme yapılmamıştır.

Etik Açıdan Değerlendirme

Girişte ve diğer deneylerde bahsedilen etik kurallar ve kriterler açısından bakıldığında Watson’un her ne kadar klasik bir deney olarak anılsa da sayısız etik kuralı ihlal ettiği görülmektedir. Birincil bakım vereninin veya yasal vasisinin bilgilendirilmiş rızasından bahsedilmemiştir. Araştırmanın koşullanma literatürü ve psikoloji açısından birçok katkısı olsa da deneğe saygı söz konusu değildir. Köpeğin havlaması Albert’te ağlama krizine yol açmıştır ve köpeğin ağzında bir koruma yoktur. Köpeğin Albert’i ısırmaması için herhangi bir önlem alındığından araştırma raporunda bahsedilmemiştir. Aynı şekilde diğer hayvanların sağlık durumları ile ilgili bir veri girilmemiştir. Albert’i farklı eşyalara koşullandırarak saatlerce ağlatmaya yönelik birçok oturum yapılmıştır ve çocuk koşullandıktan sonra herhangi bir geri çevirme yapılmamıştır. Deneyin sorumluluğunun alınmadığından bahsedilebilir. Diğer etik kurallara bakıldığında, insan haklarına ve onuruna saygıdan bahsetmek zordur. Watson deneyi fiziksel ve mental rahatsızlıktan kaçınarak değil aksine fiziksel ve çoğunlukla psikolojik rahatsızlığı ortaya çıkarmaya yönelik yapmıştır. Bu açıdan da etik değildir.

Tüm Reklamları Kapat

Landis’in Yüz İfadeleri Deneyi

Bu deney 1924’te "Duyguların insanlar arasında ortak bir yüz ifadesiyle dışavurumu söz konusu mudur?" şeklinde bir sorudan yola çıkarak Carney Landis tarafından Minnesota Üniversitesinde gerçekleştirilmiştir.

Hipotez

Farklı durumlarda gösterilen tepkileri araştırmacı not edecektir ve bu şekilde evrensel yüz ifadelerine ulaşacaktır.

Katılımcılar

25 katılımcı (yetişkin 12 kadın, 12 erkek ve bir çocuk) yer almıştır. Kadınlar asistan ya da lisans öğrencisidir; erkeklerin 12’si ise psikoloji bölümünün farklı bölümlerinde yer almaktadır. Çocuk ise üniversite hastanesinde ‘‘yüksek kan basıncı’’ şikayetiyle yatmaktadır. Çocuk, 13 yaşındadır. Çocuk ile ilgili bilgiler arasında sadece çocuğun araştırmacıları daha önce görmediği belirtilmiştir.

Ortam

Deney yapılandırılmış bir laboratuvarda yürütülmüştür.

Tüm Reklamları Kapat

Kullanılan Araç Gereçler

Kan basıncını ölçmek amacıyla bir mekanizma, fotoğraf makinası, video kayıt cihazı ve diğer deney uyaranları olarak yer almıştır.

Süreç

Araştırmanın bağımlı değişkeni farklı uyaranlarken, bağımlı değişkeni katılımcıların yüz ifadeleridir. Araştırmacı öncelikle yüz ifadelerinin bağlantılı olabileceği kasları incelemiştir örneğin quadratus labii superioris, caput angulare kasının ağız kenarlarını yukarı çekmek ile görevli olduğu bildirilmiştir.[13] 22 yüz ifadesi belirlendikten sonra katılımcıların yüzleri keçeli kalemle işaretlenmiştir. Ardından net olarak yüz ifadesini belirten fotoğrafları kullanarak bir ölçüm yöntemi geliştirmiştir. Veriler, yüz ifadeleri, oturumlar içinde verilen sözel tepkiler, oturumlar içinde verilen bedenle ilgili tepkiler aracılığıyla toplanmıştır. Deney içerisinde yer alan oturumlar, uyaranlar ve süreçler Bulgular bölümü kotasında bir tablo ile eritilmiştir. Her bir katılımcının oturumu 3 saatten biraz fazla sürmüştür.

25 katılımcı (yetişkin 12 kadın, 12 erkek ve bir çocuk) yer almıştır. Kadınlar asistan ya da lisans öğrencisidir; erkeklerin 12’si ise psikoloji bölümünün farklı bölümlerinde yer almaktadır. Çocuk ise üniversite hastanesinde "yüksek kan basıncı" şikayetiyle yatmaktadır. Çocuk, 13 yaşındadır. Çocuk ile ilgili bilgiler arasında sadece çocuğun araştırmacıları daha önce görmediği belirtilmiştir.

Bulgular

Deneyler için kullanılan uyaran oturumlarına verilen araştırmacı tarafından yapılan özet tepkiler listesi aşağıdaki gibi sıralanmıştır. Deneyde toplanan veriler kapsamında deneklerin en fazla tepki ürettiği oturum şok verildiği oturum olurken en az tepki incil okuması aşamasında olmuştur. Fare ve şok aşamasında 7 kadın ağlamış ve araştırmacıya durması için yalvarmıştır. Çocuk da ağlarken katılımcı 12 erkek ağlamamıştır. Erkekler sinirlenmiş ve saldırgan hale gelmiştir. Farenin kafasının kesildiği oturumda 21 katılımcı yer almıştır. 15 katılımcı tereddütte olsa da söyleneni yapmıştır.[13] 5 katılımcı söyleneni yapmamıştır fakat araştırmacı farenin kafasını keserken izlemeleri sağlanmıştır. İki oturumda farenin kafasının kesilmesi çeşitli nedenlerle gerçekleştirilmemiştir.

Tüm Reklamları Kapat

Landis’in deneyinde yer alan uyaran oturumlarında verilen ortalama tepkiler
Landis’in deneyinde yer alan uyaran oturumlarında verilen ortalama tepkiler
Landis, C. (1924). General behavior and facial expressions. Comparative Psychology, 4(5), 447-509.

Etik Açıdan Değerlendirme

Deneyin birçok etik kural ihlali vardır. Öncelikle katılımcılardan bilgilendirilmiş onam formu alınmamış ve çoğu yeterince bilgilendirilmemiştir. Deneye yapılan en büyük eleştiri, toplumun iyiliği için olan öneminin, aldığı risklerin oldukça fazla olduğudur. Diğer araştırma yöntemleriyle araştırılamaz bir konu olmayan yüz ifadelerinin belirlenmesi amaçlı bu deneyin bu şekilde yürütülmesi, yöntemin problemle olan uyumsuzluğunu ortaya çıkarmaktadır. Bilimin doğasıyla da çelişen deneyin pilot çalışması yapılmadığı söylenebilir.

Deney, gereksiz fiziksel ve mental rahatsızlıklara sebep olmuş ve denekler araştırmacıya fiziki saldırıda bulunacak kadar sinirlenmiştir. Birçoğu durması için araştırmacıya yalvarmıştır yine de araştırmacı durmamıştır. Bu açıdan araştırmayı sonlandırma kuralı, insana, deneğe ve bilime saygının eksikliğinden bahsedilebilir.

Deneyin maruz kalabileceği yaralanmalar için önlem alınmamıştır, idam sandalyelerinde olduğu gibi ıslak sünger ile elektrik verilmiştir. Deneklere istedikleri anda deneyden çıkabilecekleri bildirilmediği gibi, denekler ayrılmak istedikleri halde deneyler ayrılamamışlardır. Ayrıca 13 yaşındaki çocuğun velisinin deney ile ilgili bilgisinin olup olmadığı muğlak olmakla birlikte deneyi içeriği hakkında bilgi sahibi olmadığı da söylenebilir. Çocuğun nitelikli istismarının da söz konusu olması ile birlikte ağlamalarının ve gözünün önünde bir fare kafasının kesilmesinin psikolojik rahatsızlıklara yol açtığı söylenebilir.

Landis, deneyi yürütürken henüz bir lisans öğrencisidir. Bilimsel yeterliği sorgulanabilir. Deneyin raporunda belirgin bir kontrol grubundan bahsedilmemiştir. Yöntemsel yetersizlikten de bahsedilebilir. Aynı şekilde raporda duygular ve yüz ifadeleri arasında sağlam bir bağ kuramamış, araştırmacı tıpkı Zimbardo gibi süreçte esas amacını unutmuştur. Kullandığı uyaranların yüz ifadelerini ölçmek için yeterliği sorgulanabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Harlow’un Maymunu

Bağlanma (güven) konusu üzerine Harlow, seri deneyler yürütmüştür.[12] Bu deney Harlow ve Zimmermann tarafından gerçekleştirilmiştir.[21] Çocuk ile annesi arasında olan bağın beslenmeyle mi alakalı yoksa sevgiyle mi alakalı olduğu konusu hakkında fikir yürüten araştırmacılardan yola çıkan Harlow ve Zimmerman, resus makak maymunlarıyla (bu maymunlar bilimde oldukça tanıdıktır, örneğin "0 Rh-" gibi kan grubu belirtirken, bu maymunları anarız) bu deneyi yürütmüştür.

Maymunlar (60’a yakın) doğumlarının ardından 6-12 saat içinde annelerinden ayrılmıştır ve laboratuvarda büyütülmüştür. Bu maymunların, anneleri tarafından büyütülen maymunlardan %25 daha sağlıklı olduğu ayrıca belirtilmiştir. Araştırmacılar çeşitli amaçlarla kafeslerde tutulan maymunların, kafeslerin üzerine kapatılan tülbeltlerle yakın bir ilişki kurdukları gözlemlemiştir. Sonrasında araştırmacılar, maymunlardan bu tülbentleri aldıklarında onların daha huzursuz olduğunu gözlemlemiştir. Bu huzursuzluğu da anne sevgisine yordayan araştırmacılar, makalenin konusunu oluşturan bu deneyi yürütmeye karar vermiştir.

Kablo ve yün anne
Kablo ve yün anne
Harlow, H. F., & Zimmermann, R. R. (1959). Affectional response in the infant monkey. Science, 130(3373), 421-432. doi: 10.1126/science.130.3373.421

Maymunlara anne rolünü yerine getirecek nesneler, yukarıda gösterilen materyallerle temsil edilmiştir. Yünden yapılmış ''sahte anne'' sıcak ve yumuşaktır. İki sahte anne de 45 derece açıyla durmaktadır. Deney 165 gün devam etmiştir. Maymunların sıcak ve yumuşak nesne (yün sahte anne) ile günde 18 saatten fazla zaman geçirdiği görüldükten sonra deneyin farklı uyaranlarla genişletilmesi planlanmıştır.

Deney ilerlediğinde maymunlara korku uyaranları verilmiş, "umutsuzluk çukuru" diye isimlendirilen bir düzenek ile maymunlar akranlarından soyutlanmış ve uzun yıllar bu deneyler devam etmiştir. Bazı maymunların bu süreçleri kaldıramadığı ve panik bozuklukları ya da kendini soyutlama gibi davranışlarda bulunuduğu literatürce belirtilmiştir.

Tüm Reklamları Kapat

Etik Açıdan Değerlendirme

Deney, Resnik’in deneklere saygı kriteriyle yüksek düzeyde çelişmektedir.[1] Bu kritere bakıldığında "Bilim insanları insan deneklerin insani haklarına ve onurlarına zarar vermemelidir. Deneylerinde kullandıkları diğer insan olmayan deneklere de uygun saygı ve bakım ile yaklaşmalıdır." şeklindeki açıklamasıyla Harlow’un hayvan haklarını yeterince dikkate almadığı söylenebilir. Fakat bu serideki çoğu araştırmaya bakıldığında, yapıldığı dönemler için normal araştırmalardır. Bu araştırma Harlow’un etik değerlendirme için kriterleri kullanılan kurumlardan biri olan APA’nın başkanı olduğu yıllarda bu yürütülmüştür. Sonuç olarak, dönemlere göre farklı kriterlerden söz edilebilir fakat bu deneyde ve gerçekleştirilen seri deneylerdeki yöntemlerin yine de evrensel etiğe uygunluğun olmadığını gerçeğini değiştirmemektedir.

Robbers Cave Deneyi

Bu deney Sherif vd. tarafından grup içi çatışma ve işbirliği üzerine yürütülmüştür.[17] Araştırmacılar grup içinde oluşan bazı durumlardan bahsetmişlerdir ve bu durumları ortaya çıkarabilmek için laboratuvar dışı, doğal ortamda bir dizi deneyler yapmışlardır. Gerçekçi bir yaklaşım ile ele alınan grup içi ilişkilerde ortada bir yarışma olduğunda gruplar çalışmış, birliktelik gerektiren bir görev olduğunda gruplar işbirliği içerisinde olmuştur.

Hipotezler

  1. Birbiriyle bir ilişkisi olmayan (birbirini tanımayan) bireyler grup etkinliklerinin olduğu bir araya geldiklerinde ortak amaçlar için birleşecekler, hiyerarşinin ve statünün olduğu bir grup yapısı oluşturacaktır.
  2. Bu iki grup işlevsel bir grup ilişkisi içindeyken rekabet gerektiren bir durum olduğunda grup tükenmişliği ve düşmanca davranışlar, grup dışına ve içine yansıyacaktır.

Katılımcılar

Katılımcılar 200 katılımcı arasından birçok kriter gözden geçirilerek seçilmiştir. 200 başvurudan 50’si ile görüşme yapılmıştır. 24 katılımcı olması hedeflenmiştir fakat 22 çocuğun katılımı uygun görülmüştür.[17] Katılımcı seçimi aşamasında 300 saat harcanmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması ve medyanı 11 yıl 1 aydır. IQ medyanı 18 çocuk için 112’dir. Ailelere günlük 25 dolar (2021’de yaklaşık 254.24 dolara karşılık gelmektedir) verilmiştir ve ziyaretçi olarak parka gelmemeleri istenmiştir.

Ortam

Tüm Reklamları Kapat

Çocukları bir izole ortamda deneye tabi tutmak amacıyla Robbers Cave State Park seçilmiş ve deneye ismini veren bu parkta oturumlar gerçekleştirilmiştir.

Süreç

Katılımcılar parka geldikten kısa süre sonra deney başlamıştır. İlk hipotezin testi için grup içi uyumlar ve hiyararşiyi oluşturacak durumlar yaratılmıştır. İkinci hipotezin testi için ise öğrencilerin yarışacakları oyunlar üretilmiştir. Oluşturan takımlara kendi kimliklerini oluşturmaları böylece grubun birliğinin daha sağlam olması planlanmıştır. Bir grup kendilerine "Çıngıraklı Yılanlar" derken diğer grup kendilerine "Kartallar" isimlerini vermiştir. Gruplar kendi bayraklarını oluşturmuştur. Yabancı insanların adım adım bir grup oluşturması ve ardından dağılmasına kadar her aşamadaki detaylar açıklanmıştır. Oyunlar sonrası çocuklar arasında sözel sataşmalar, birbirleri hakkında konuşmalar, "Onlarla yemek yemek istemiyoruz." şeklinde davranışlar belirmiştir. Hatta "Biz onların kazandığı hediyenin aynısını kazanmak istemiyoruz." şeklinde kendi gruplarını yücelten davranışlar görülmüştür. Bu gibi diğer grubu aşağılayıcı davranışlar görülmüştür. Deneyin birkaç aşamasında çocuklardan bazıları oyunlarda yaralanmıştır. 2 çocuk "evini özlemesi" (İng: "homesickness") nedeniyle eve gönderilmiştir.

Etik Açıdan Değerlendirme

Çocuklar deney hakkında fikir sahibi değildir. Dolayısıyla gönüllülük ya da deneyde katılım devamı hakkında bir seçenek sunulmamıştır. Doğal bir ortamda, bir parkta yürütülen deneyde yeterince fiziksel ya da psikolojik zarara karşı önlem alınmadığı söylenebilir. Örneğin bazı rekabet sonrası durumlarda takımlar birbirlerinin bayraklarını yakmışlardır. Yangına karşı önlem söz konusu değildir. Örneklemde kızlar ya da yetişkinler yer almamaktadır. 12 yaşındaki çocukların davranışlarının evrene genelleme gücü zayıf olabilir.

Monster Çalışması

Daha önce normal bir konuşmacı olarak kabul edilen bir kişinin kekemeliğinin etiketlemesi onun konuşma akıcılığı üzerinde herhangi bir etkisi olacak mı?

Tüm Reklamları Kapat

Katılımcılar

Deneyde yer alan çocuklar Asker ve Denizcilerin Yetimlerinin Evi, Davenport, Iowa’dan alınmıştır. 17 Ocak 1939’da anaokulu ile dokuzuncu sınıf düzeyindeki 256 çocuğa konuşma patalojisi hakkında bilgili beş birey tarafından tarama yapılmıştır.[16] Her çocuğun konuşması üçer dakika boyunca dinlenmiştir. Konuşma kaliteleri 0-5 arası puanlanmıştır. Taranan 256 çocuktan %3.9’u kekeme olarak belirlenirken %18.3’ünde artikülasyon bozukluğu görülmüştür. Bu çocuklardan 22 tanesi çalışmanın ana aşaması için seçilmiştir.

Süreç

Öncelikle grup ikiye ayrılmıştır. 10 kişiden oluşan ilk grupta, enstitüdeki kekeme olarak bilinen çocuklar yer alırken 12 kişilik diğer grupta konuşma yetisi farklı düzeylerde olan diğer çocuklar yer almaktadır. Her iki grup yeniden ikiye bölünmüş ve bu alt grupların birine kekeme olmadıkları telkinlenlenmiş ve onlara kekeme demenin diğerlerinin hatası olduğu söylenmiştir. Diğer alt gruba ise etiketin doğruluğu üzerine yargılayıcı konuşmalar yapılmıştır. Kekeme tanısı olan öğrencilerin olmadığı diğer grupta ise normal konuştuğu bilinen ilk altı kişinin bulunduğu gruba kekeme oldukları telkin edilmiştir. Diğer altı kişiye ise herhangi bir etiketleme ya da etiket-kaldırma eylemi uygulanmamıştır.

Etik Açıdan Değerlendirme

Yetim çocukların bulunduğu bir kurumdan 22 tane çocukla yapılan bu araştırmada, çocukların psikolojisini bozacak bazı kekemeliği arttırıcı olduğu ya da azaltıcı olduğu düşünülen deneyler yapılmıştır. Bir yüksek lisans tezi olarak yapılan çalışmadaki araştırmacı yeterliliği sorgulanabilir. Ayrıca çocukların yaşlarının dokuzuncu sınıfa kadar değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Ergenlik dönemindeki bir çocuğa "Doğru konuşamadığın sürece ağzını açma" demek, onda ciddi kalıcı hasarlar bırakabilir. Deneyde toplumun iyiliği söz konusu değildir. Deneklerin fayda sağlaması söz konusu değildir. Zarar verildiği aşikardır. İnsan onuruna saygıdan bahsedilemez.

Seyirci Etkisi

Bu deney 1964 yılında Kitty Genovese isimli bir kadının New York’ta bıçaklanması ve çevredeki 38’e yakın kişiden hiç birinin olaya müdehale etmemesi hatta polisi bile aramaması üzerine yankı uyandırması sonrası yapılmıştır.[18] Kitty Genovese bu durumun bilinen ilk kurbanı olarak literatürde yer almaktadır. Bu olayın duyulması ve akademik çevrede yankı uyandırmasıyla, bazı araştırmacılar fikirler yürütmeye başlamıştır. Darley ve Latene ise bu konuyu ele alan bir araştırma yürüterek "Bystander Effect" veya "Seyirci Kalma Etkisi" kavramını ortaya atmışlardır.[18]

Tüm Reklamları Kapat

Hipotez

Kalabalık gruplarda her bir bireye üzerine düşen sorumluluk dağıldığı için, nöbet geçiren öğrenciye yardım etme süresi kalabalık grupta daha uzun olurken az kişili gruplarda daha kısa olacaktır.

Ortam

Bir laboratuvar ortamında, ders gereği olarak 59 kadın ve 13 erkek öğrenci bir araya getirilmiştir.

Katılımcılar

59 kadın ve 13 erkek öğrenci, Psikolojiye Giriş dersini almakta olan bireylerdir. Öğrencilere içeriği belirtilmeden, bir deneye katılmaları sağlanmıştır.

Süreç

Katılımcılar uzun ve etrafında duvarlar olan bir koridordan geçerek ulaştığı odada onu karşılayan bir görevli ile oturmuş ve verilen kulaklıktan direktifleri dinlemeye başlamıştır.[18] Giriş aşamasından sonra araştırmacı ona şehir ortamında ve baskı altında yaşayan üniversite öğrencilerinin karşılaştığı bireysel sorunları ile ilgilendiğinden bahsetmiştir. "Cover story" bu şekilde oluşturulurken, bir odak grup görüşmesi içinde kişisel sorunlarından bahsedeceklerini sanan öğrenciler yerlerini almıştır. Üç farklı eleman sayılı örneklem ile (2, 3 ve 6) ile oturumlar gerçekleştirilmiştir. Tartışma sürecinde nöbet geçirecek birey ilk konuşmayı yapmıştır. Birey, New York gibi bir yerde çok zor yaşadığını, ders çalışırken zorlandığını ve bazen nöbetler geçirdiğinden bahsetmiştir. Ardından nöbet geçirme rolü yapmış ve diğerlerinin ona yardıma gitme süresi hesaplanmıştır. Müdehale gerçekleştirildiğinde ya da 6 dakika içerisinde gerçekleştirilmediğinde araştırmacı dahil olmuştur. Sonrasında süreci açıklamış ve katılımcılardan görüşlerini almıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Seyirci kalma etkisi araştırmasındaki katılımcıların müdehale verileri
Seyirci kalma etkisi araştırmasındaki katılımcıların müdehale verileri
Darley, J. M., & Latane, B. (1968). Bystander intervention in emergencies: Diffusion of responsibility. Journal of Personality and Social Psychology, 8(4, Pt.1), 377-383. http://dx.doi.org/10.1037/h0025589

Bulgular

Araştırmada 2, 3 ve 6 kişilik farklı gruplarda çeşitli oturumlar yapıldıktan sonra nöbet geçiren bireye yardım süresi hesaplanmış ve Tablo 8.’de olduğu gibi belirtilmiştir.

Etik Açıdan Değerlendirme

Yapılan deneyde katılımcılara yeterince bilgilendirme yapılmamıştır. Deneye katılanlar farklı bir çalışmaya katıldıklarını düşünürken, bir insanın nöbet geçirmeye başlamasıyla gerginlik belirtileri göstermeye başlamışlardır. Bu durumda psikolojik bir rahatsızlık, suçluluk duygusu ve çeşitli diğer etkenlerin oluşması söz konusu olabilir. Bunun, dürüstlük faktörüyle çelişkili olabileceği söylenebilir fakat bazı araştırmacılar, böyle bir "cover story" ile oluşturulmadığı süreci insanların gerçek tepkilerinin ölçülmesinin zor olduğunu belirtmektedir. Bu süregelen tartışmaya rağmen olası tüm tedbirlerin alınması gerekmekteydi. Öğrencilere deneyden hemen sonra veri için sorulan sorulardan ziyade, ilerleyen zamanlarda deney ile ilgili hislerinin ne gibi bir durumda olduğunu anlamak için deneklere saygılı bir şekilde kontrol sağlanmalıdır. İnsan haklarına ve onuruna saygı kriteriyle de bazı uyuşmazlık gösterdiği noktalar mevcuttur.

David Reimer

1965 yılında doğan ikizler, idrarlarını yapmada zorluk çekince doktorlar sünnet olmalarını önermiştir. 27 Nisan 1966’da yapılan ameliyat ile süreç başlamaktadır. Bu sünnet işleminden çocuklardan biri (sağlıklı, 8 aylık) ameliyattan penisi yanlışlıkla yanmış ve tamamen kullanılmayacak durumda olarak çıkmıştır.[10] Uzun tartışmalardan sonra çocuğun bir kız olarak yetiştirilmesi konusu gündeme gelmiştir. Aile ikna edilmiştir ve çocuklarını kız olarak yetiştirmeye başlamıştır. Dr. John Money’in gözetiminde ilerleyen süreçte, çocuğa hormon tedavisi uygulanmıştır.

Erkek olarak doğan çocuk bir ameliyat hatası ardından kız olarak yetiştirilmeye başlanmış, ona elbiseler giyirilmiş ve cinsiyeti kızmış gibi davranılmıştır. İlerleyen zamanlarda çocuk akranları tarafından dışlanmış ve giderek yalnızlaşmaya başlamıştır. Fakat sürecin yöneticisi konumundaki Money, değişim sürecinin başarılı olduğunu iddia etmektedir.[11] Fakat ilerleyen yıllarda Brain (ikiz kardeş) süreci hatırladığında "İkimiz arasında bir fark yoktu, sadece onun saçı daha uzundu." diye bahsetmektedir. Baba durumu ergenliğinde açıkladığında, David Reimer hayat hikayesini öğrenmiştir. Amerikan yazar John Colapinto David Reimer’in hikayesini yazmış, Oprah Winfrey olayı gündeme taşımış ve 2000 yılına gelindiğinde David’in hikayesi uluslararası düzeye erişmiştir. David ameliyat ile yeniden penis edinmiş ve üç çocuğu olmuştur fakat çocukları için yeterli bir baba olamadığını ifade etmektedir. Aradan geçen sürede Reimer’in hayatı bir anda değişmiş, işini ve eşini kaybetmiştir. Annesi bu durum hakkında, 2002 yılında aşırı doz antidepresandan hayatını kaybeden ve şizofreni ile tanılanmış olan ikizi Brian’ın yasını tuttuğunu söylemiştir. David Reimer ise 4 Mayıs 2004’te intihar etmiştir.

Tüm Reklamları Kapat

Etik Açıdan Değerlendirme

Dr John Money açıkça bir deney yürütmek amacıyla olaya yaklaşmıştır. İkiz kardeşini "kontrol grubu" olarak kullanıp diğer çocuğu "Doğa mı yetiştirme mi?" tartışmasında ortaya bir delil koymak amacıyla uzun yıllar en başta verilmemesi gerektiği üzerine fikirlerin çoğunlukta olduğu bir karara yönlendirip, intiharına kadar olan sürede izlemiştir.[11] David Reimer vakasıyla ilgili bir incelememizi buradan okuyabilirsiniz.

Tartışma ve Sonuç

Bu araştırmada, bazı etik kriterler açısından (e.g. Nuremberg, APA, Resnick) yirminci yüzyılda gerçekleştirilmiş, birçok insan tarafından etik dışı olarak nitelendirilen araştırmaların detaylı incelenmesi yapılmıştır. Araştırmada ele alınacak 10 deneyin belirlenmesi hakkında bir yüksek lisans öğrencisi ve bir öğretim üyesinden görüş alınmıştır. Deneylerin tamamının incelenmesinde, ilk kaynaklarda yer alan yazılı bilgiler kullanılmıştır.

Ulaşılan sonuçlar, söz konusu 10 deneyde de güncel ve ilksel etik kriterlerle birçok çatışma söz konusu olduğunu göstermektedir. Yapılan en sık ihlaller; insan hakları ve onuruna saygısızlık, denekleri kandırma, katılımcıları zorlama, fiziksel ve psikolojik riskleri göz önünde bulundurmama/bu risklere karşı önlem almama olarak sıralanabilir.

Günümüzdeki birçok araştırmanın içerisinde temel dayanak parçaları olarak yer almaya devam bu deneyler hakkında, etik açıdan kritiklerinin yapılması sürecinde, ulaşılan deneylerin bazıları iyi kurgulanmış olsa da çoğunun yapılma amacı ve yöntemi arasında büyük tutarsızlıklardan olduğundan bahsedilebilir. Bu çıkarıma göre düşünüldüğünde bilimsel açıdan yetersiz olarak görülebilecek bazı kişilerin, yeterince bilgi sahibi olmadıkları bir eğitim düzeyinde (örn., lisans veya yüksek lisans) büyük ve riskli araştırmalara imza attıkları görülmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Bilim tarihinin "korkunç deneyleri" olarak hafızalara kazınan bu deneylerin farklı şekillerde ve daha yetkin kişilerce yürütülmesi mümkün olabilirdi. Göze çarpan diğer bir konu ise, iyi hazırlık yapılmamış, önlem alınmamış araştırmaların yürütücülerin büyük bir hırs ile hareket etmesiyle deneklerin zarar görmesidir. Günümüzde yapılacak araştırmalarda etik komisyon ve kurullardan izin alma zorunluluğu ile bu gibi durumların önüne geçildiği görülebilir, fakat bu çalışmada incelenen çoğu araştırmanın da bir üniversite kapsamında ya da üniversite laboratuvarında ve hatta üniversitelerin etik onayıyla gerçekleştirildiği görülmektedir.[3] Dolayısıyla alınan izine önem vermek yerine, deneyin yürütücüsünün yeterliği, psikolojisi, amacı, pilot çalışması, detaylı kayıtları ve özverisi hakkında konuşmak daha doğru olabilir. İzin süreçlerinin buna yönelik değiştirilmesi gerekmektedir. Bugün, etik onay bir ''evrak işi'' olarak ''süreç önündeki bir engel'' olarak görülmektedir. Bu düşüncenin değişmesi için bilgilendirmeler veya etik hazırlıklar eğitimi yapılmalıdır. Ek olarak izin verici otoritenin de dikkat ve etik açıdan olgun bireyden oluşması gerekmektedir.

Yapılan deneylerden bazılarının gereksiz olduğu, işe yaramayan bir yöntem kullanılarak yapıldığı ya da bilimsel olmadığı da farklı araştırmacılar tarafından belirtilmiştir. Fakat bu noktada, bilimin kümülatif olarak ilerlediği bakış açısıyla, deneylerin dönemine göre yeni ve çığır açan deneyler olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Ne yazık ki acımasızca sonuçlar doğurmuşlardır; fakat, bu deneylere bakıp, günümüzde sosyoloji ve psikoloji alanında birçok ders kitabında isimleri defalarca tekrar eden, gelecekteki bilim yöntemlerine göre "acemi" olan bu bilim insanlarını (örn., Bandura, Milgram veya Watson) kınamak yerine, gelecekte bu gibi insan onuruna aykırı deneylerin yapılmaması için bugünden farkındalık yaratmak ve önlem almanın daha duyarlı bir bilim kültürü duruşu ortaya koymada başarılı olacağı söylenebilir.

Sonuç olarak, genellikle insanlara hizmet eden bilimin üretilmesinde, insan onurunun korunmasının gerekliliği bu deneylerde göze çarpmaktadır. "Kötü ruhlu bilimci" imajının olduğu bir meslekte, bu imaj bazı kişileri bilimden caydırabildiği gibi, bazılarını da kendine çekebilmesi söz konusu olabilir.[23] İki yönlü algıya müsait bu alanda, gençleri ve gelecek bilim insanı adaylarını iyi birer bilimci olarak yetiştirebilmek amacıyla yapılması gereken çalışmaların önemi, etik kriterler de hesaba katıldığında daha da artmaktadır.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
30
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Merak Uyandırıcı! 9
  • Tebrikler! 7
  • Muhteşem! 3
  • Bilim Budur! 2
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 2
  • Güldürdü 1
  • İnanılmaz 1
  • Umut Verici! 1
  • Üzücü! 1
  • Grrr... *@$# 1
  • İğrenç! 1
  • Korkutucu! 1
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 29/03/2024 18:05:57 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11083

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Alan
Astrobiyoloji
Alkol
Yaşanabilir Gezegen
Çekirdek
Tohum
Botanik
Nöron
Makina
Karanlık
Uydu
Aminoasit
Geometri
Sayı
Mantık Hatası
Beyin
Bilişsel
Hominid
Evren
Süt
Araştırma
Filogenetik
Homo Sapiens
İspat
Güneş
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
M. Bıçakçı, et al. Etik Dışı 10 Psikoloji Deneyinin İncelemesi: Bilim Etiğinin Her İlkesi, Acı ve Çile ile Yazılmıştır!. (17 Ekim 2021). Alındığı Tarih: 29 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/11083
Bıçakçı, M., Bakırcı, Ç. M. (2021, October 17). Etik Dışı 10 Psikoloji Deneyinin İncelemesi: Bilim Etiğinin Her İlkesi, Acı ve Çile ile Yazılmıştır!. Evrim Ağacı. Retrieved March 29, 2024. from https://evrimagaci.org/s/11083
M. Bıçakçı, et al. “Etik Dışı 10 Psikoloji Deneyinin İncelemesi: Bilim Etiğinin Her İlkesi, Acı ve Çile ile Yazılmıştır!.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 17 Oct. 2021, https://evrimagaci.org/s/11083.
Bıçakçı, Mehmet. Bakırcı, Çağrı Mert. “Etik Dışı 10 Psikoloji Deneyinin İncelemesi: Bilim Etiğinin Her İlkesi, Acı ve Çile ile Yazılmıştır!.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, October 17, 2021. https://evrimagaci.org/s/11083.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close