Empatinin Biyolojik Boyutları ve Ayna Nöronlar
Birçok tanıma sahip olan empati, kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak neler hissettiğini ve bu hisleri ne derecede hissettiğini anlayabilmesi olarak tanımlanmaktadır. Empati kelimesinin Türkçe karşılığı ise kişinin eşduyum sağlayabilmesidir. Sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturan karşısındaki anlama potansiyeli, empati kurabilmeye bağlıdır. Bu sebeple sosyal bir varlık olan insan için empati, sağlıklı ilişkiler kurulabilmesi için oldukça önemli yere sahiptir.
Empati kavramı yıllar içerisinde psikolojik ve biyolojik boyutları ile literatürde yer bulmaya başlamıştır. Empatinin biyolojik kökenli araştırmaları literatürde günden güne yeri ve önemi artan bir konu olmuştur. Empati ilk olarak psikolojik kuramlar içinde yer bulurken biyolojik boyutlarına ilişkin araştırmalar yapıldıkça biyolojik bir süreç de olduğu keşfedilmiştir. Sürekli olarak gelişim gösteren teknolojik değişimler ve ayna nöronlarının keşfedilmesi sayesinde empatinin biyolojik boyutları önem kazanmıştır.
Empatinin Tanımlanması
Empatinin bugüne kadar tanımının ne olduğu konusunda pek çok araştırma yapılmıştır.[1] Empati, Yunanca kökenli "empathia" kelimesinden köken almakta ve etimolojik olarak "em" ekinin karşılığı “...in içinde, içerde"; "pathia" ekinin karşılığı ise "hissetme" kelimesidir.[2] Empati, çoğu dilde metafor olarak “bir başkasının ayakkabısını giyme” olarak tanımlanmaktadır. Empati kavramını felsefeciler ve bilim insanları da kullanmıştır. Aristo (M.Ö.320), Shopenhauer (1851) gibi felsefeciler, Buber (1967) gibi teolog, Dymond (1949) ve Eisenberg (1986) gibi sosyal bilimciler ve Rogers (1965) gibi klinisyenler empati kavramını geniş bir şekilde tartışmışlardır.[3] Empati kavramının tanımlarının bu kadar değişken olmasının sebebi ise çok boyutlu doğasından kaynaklanmaktadır. En bilinen anlamı ile empati; kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyması ve duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını anlayabilmesidir.
Kohut, empati ile ilgili ilk yazılarında, empatiyi "aracılı iç gözlem" (İng: "vicarious introspection") olarak tanımlamış ve bir insanın iç dünyasını keşfetmek için en önemli araçlardan biri olarak değerlendirmiştir.[4] Rogers ise konuyu Kohut’tan farklı olarak ele alır. Rogers’a göre empati kişin kendisini karşısındakinin yerine koyarak onun gibi hissetmesi, algılaması, duyumsaması ve bu süreçleri karşısındakine ifade etmesidir.
Carl Rogers’ın empati anlayışı ile Rogers öncesinde sadece bilişsel boyutuyla incelenen empatinin duygusal boyutu da eklenmiştir. [5] Bu noktada empatinin tanımı hem duygusal hem de bilişsel olarak yapılacak olursa; duygusal empati, diğer kişinin hislerine sempati ile yaklaşarak, onun hisleri ile derin bir şekilde ilişki kurmaktır. Bilişsel empati ise, bir kişinin diğer kişinin hislerini deneyimlemeksizin, onun hislerini tanıyabilme yeteneğidir.[6] Empatinin bilişsel boyutu diğer kişinin duygusunun anlaşılmasına işaret etmektedir, ancak bu boyutta kişinin diğer kişiyi anladığını paylaşması gerekli değildir. Duygusal boyutu ise, diğer kişinin yaşadığı duyguyu hissedebilme ve diğerinin duygusal durumuna en uygun tepkiyi verebilme anlamına gelmektedir.[7]
Empati kavramı birçok bileşenden oluşmaktadır. Bu sebeple empati tanımlanırken bu bileşenlerin dikkate alınması kavramın daha nitelikli bir şekilde anlaşılmasını sağlar. Bu bileşenlerin başlıca özellikleri şu şekilde sıralanabilir: Empatinin gelişebilmesi için iki kişi arasında bir etkileşim olmalıdır, bu etkileşimin intrapsişik ve kişiler arası yönleri vardır.[8]
Empati kavramının tanımlanması sempati ve duygu bulaşması kavramlarından farklılaşmaktadır ve karıştırılmaması gerekmektedir. Sempati bir başkasının içinde bulunduğu ya da başından geçen bir durum için üzülme ve kişinin kendini daha iyi hissetmesini sağlamaya yönelik davranışlarda bulunma istemi olarak açıklanabilir. Duygu bulaşması ise bilinçli olmaksızın kişinin bir başka kişinin duygularını taklit etmesi ve bu duygulara uygun davranışlar ortaya çıkartmasıdır. Empati ise bilinçli gerçekleştirilen bir eylemdir ve empati kuran kişi hissettiği duyguların kendisine ait olmadığının farkındadır. Bu duyguları kendi duygusu gibi algılamaz.
Empatinin biyolojik boyutlarının var olduğu düşüncesi Freud’un tahminleri ile başladığı düşünülmektedir. Freud "Analistin kendi bilinçdışını, hastanın verici bilinçdışına karşı alıcı bir organa dönüştürmesi gerektiğini" söylemiştir ve empati sürecinin iki yönüne işaret etmiştir; serbest çağrışımların ortaya çıkması için, hastanın duygu ve düşüncelerini özgürce dışa vuracağı bir ortam yaratmak ve hastanın bilinçdışına uyum sağlamak.[4]
Freud empati dahil birçok psikolojik kavramın biyolojik yansımalarına ilişkin tahmin de bulunmuştur. Ancak empatinin ilk olarak biyolojik önermeleri Basch tarafından afektif dışavurumun oluşturduğu otonomik yanıta vurgu yaparak öne sürerek başlamıştır. Gelişen fMRI teknolojisi ile empatinin biyolojik önermeleri kanıtlanır hale gelmiştir. Jeffrey Lorberbaum ve arkadaşları tarafından yapılan araştırma ile anne ve bebek arasında kurulan empatinin biyolojik boyutu kanıtlanmıştır. Araştırmada verilen uyarıcılar sayesinde beynin empati ile sorumlu bölgelerinin aktif hale geldiği keşfedilmiştir.[9]
Empati ve Beyin
Beynin gelişimi, evrimsel açıdan uzun bir geçmişe dayanmaktadır. İnsan ırkı “hayatta kalabilme” ve “genetik mirası aktarma” işlevleri sayesinde var olabilmiş ve üreyebilmiştir. Bu işlevler göz önünde bulundurulursa, empatinin biyolojik boyutunun ve beynin empati kurulmasındaki yerinin neden bu kadar önemli olduğu hipotetik olarak anlaşılacaktır. İlkel beyinden modern insana ait beyine ilerlerken günlük hayatta yabani hayvanlardan kaçma, soğuktan saklanma, aç kalmama gibi etmenlerden çok sosyal ilişkiler, çevre ile iletişim kurabilme ve etkileşimde bulunabilme değer kazanmıştır. Bu gibi etmenlerden dolayı beyin, kişiler arası iletişim ve ilişkide anlaşılıp anlamayı sağlayan empatinin evriminde büyük pay sahibidir. Dolayısıyla insan beyni; kuşaklar boyunca daha fazla anlama ve farkındalığa ulaşmaktadır ve bu süreç devam etmektedir. Bu sayede gelişmekte olan teknoloji ile ortaya çıkan kavramlar her yeni nesilde daha da anlam bulacaktır. [10]
Empatinin kurulmasında beynin işlevselliğini inceleyen araştırmalar literatürde yerini henüz yeni yeni almaktadır. Lorberbaum ve arkadaşlarının empatiye dair yaptıkları çalışma empatiye başka bir gözden bakılmasını sağlamıştır. Bu çalışmada fMRI görüntülemesi yapıldığı sırada annelere belirli aralıklarla otuzar saniyelik bebek ağlama sesleri ve nötral sesler dinletilmiş ve görüntüleme sonrası duygularını puanlamaları istenmiştir. Araştırma sonucunda annelerin bebek ağlama sesine daha duyarlı oldukları ve bir an önce yardım etmek istedikleri saptanmıştır. Çalışma sırasında annelerin sağ anterior singulat korteks, sağ orta ve üst frontal girus bölgelerinde aktivite artışı gözlenmiştir. Daha sonra yapılan çalışmalarda da anne bebek ilişkisinde singulat korteksin önemi tekrar vurgulanmıştır. Bu bağlantıyı irdeleyen çalışmalar daha önce hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarla da uyumludur. Singulat korteks anneye özgü bakım verme davranışının oluşmasında önemlidir ve bu korteks yalnızca memelilerde bulunur. Bundan dolayı sürüngenlerde bakım verme davranışı gözlemlenmez. Ayrıca singulat korteks zedelenmesi annenin bakım verme davranışının ortadan kalkmasına neden olabilir.[9]
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Empati ile ilgili nörobilim çalışmalarının çoğu diğer insanlarda ağrının gözlemlenmesi ile açığa çıkan empatik yanıtın değerlendirilmesine dayanarak yapılmıştır. Bu çalışmalarda başka birinin deneyimlediği ağrının kendimiz ağrılı iken aktive olan nöral ağın bir kısmını aktive ettiği saptanmıştır. Bu alanlar özellikle iki taraflı anterior insula, dorsal anterior singulat korteks, beyin kökü ve serebellumdur. Bu alanlar ağrının duygusal bileşenini işlemede görevlidir. Somatasensoryal işlemenin başka birinin ağrısına tanık olduğumuzda da aktive olduğu gösterilmiştir.
Beynin empati ile ilişkili alanları parasingulat korteks, ön ve arka singulat korteks ve amigdaladır. Empati, ontogenetik olarak erken gelişen limbik yapılarla ilişkili olduğu için zihin kuramına göre daha erken gelişir. Afektif cevapların kontrolünde rolü olan dorsolateral prefrontal korteksin (DLPFK) matürasyonunu (gelişimini) 25 yaşına kadar tamamlamadığı bulunmuştur. Bununla bağlantılı olarak etkili ve uygun empatik cevap vermenin tam anlamıyla geç adölesan (geç ergenlik) evrede olabileceği ileri sürülmüştür.[10] Bu konuda yapılan araştırmalar sonucunda empatinin yalnızca psikolojik boyutu olan bir kavram olmadığı ispatlanmıştır.
Ayna Nöron
Ayna nöronlar, literatürde oldukça yeni olan araştırma konularındandır. Ayna nöronlar, genel olarak bir davranışı kendimiz sergilediğimizde ya da başkası tarafından sergilendiğini gördüğümüzde aktivite olan nöronlardır. Ayna nöronlar kişinin karşısındakinin duyumsadığı gibi duyumsamasını sağlamaktadır. Dolayısıyla ayna nöronlar empatide, sosyal ilişkilerin düzenlemesinde, öğrenmede, taklitte ve günlük hayatta karşılaşılan birçok noktada etkin konumdadır. Buradan hareketle ayna nöronların en önemli iki özelliği öykünme ve taklit denilebilir. Suziki ve arkadaşlarına göre ayna nöronlar, belirli eylemleri gerçekleştirebilmek için evrim sürecinde adaptasyon sağlamak, diğerlerinin ne yaptığını anlamak, sosyal öğrenme, gözlemleme ve taklit yapmayı öğrenme için ortaya çıkmışlardır. [10] Ancak ayna nöron ve beyin çalışmaları ile tanınan Vilayanur Ramachandran ayna nöronlar hakkında şu sözü ile araştırmalara çok farklı bir boyut katmıştır:[12]
Ayna nöronlar olarak adlandırılan özel hücreler vardır. Bu nöronlar sadece aksiyon ile harekete geçmezler. Aynı zamanda başka bir kişinin bakış açısını benimseyip diğer kişi ile etkili bir biçimde empati kurmayı, yönelimlerini ve gerçek amaçlarını anlamanızı sağlarlar. Bu, diğer kişinin hareketinin bir çeşit sanal gerçeklik simülasyonunu, kendi beden imajınızı kullanarak yaratmaktır.
Ayna nöronlar ilk olarak, Giacomo Rizzolatti ve ekibi tarafından 1990’lara doğru keşfedildi. Bu nörofizyolojistler, Macaca nemestrina türü üç tane makağın ventral premotor kortekslerine elektrotlar yerleştirerek makakların el ve vücut hareketlerini bir süre takip ettiler. Deney sırasında maymunların karşılarındaki kişiyi taklit etmesini sağlamaya çalıştılar. Aynı anda F5 bölgesindeki bazı nöronların, taklit hareketlerine karşılık aktivite olduklarını gözlemlediler. Ayna nöronlar makakların F5 olarak da adlandırılan inferior frontal giruslarında ve ayrıca inferior parietal lobüllerinde bulunmaktadır.[13]
Araştırmanın içeriğinde, makak maymunlarının sosyal iletişimde kullandığı bazı ağız hareketlerinin insanlar tarafından taklit edildiğini izlerken beyindeki elektriksel aktivite değişiklikleri kaydedilmiş ve sonunda makak maymunlarının bu hareketleri taklit eden bir insanı izlediklerinde aynı jest ve mimikleri aynaladıkları gözlemlenmiştir.[9] Araştırmanın sonucunda makak maymunlarının karşısındakinin niyetini anlayabildikleri anlaşılmıştır. Bu nöronlara da “ayna nöronlar” denmiştir. Bu araştırmalardan sonra yapılan çalışmalar ile ayna nöronlarının beynin konuşma alanı olan Broca alanında olduğu keşfedildi.
Marco Iacaboni ve ekibi tarafından yapılan deneylerde, ayna nöronlar aracılığıyla bilinçsiz taklitlerin gerçekleştiği keşfedildi.[13] Wicker ve arkadaşları tarafından koku duyusu ve ayna nöronlar üzerinde yapılan araştırmalarda kötü koku duyumsayan bir kişinin videosunu izleyenlerin beyinlerinde ortak beyin alanlarının aktivite olduğu görüldü. Benzer şekilde Jabbi ve arkadaşlarının tat alma duyusu ile ilgili çalışmalarında, fMRI görüntülemeleri ile acı ve tatlı sıvı içen kişileri izleyen kişilerde beyinde yine ortak alanların aktivite olduğu gözlemlendi. [9] Ramachandran, ayna nöronların ateşlenme durumunu fiziksel temas duyumsamasında da şu şekilde açıklamaktadır:[12]
Ve bu felsefi bir zırvalık değildir. Bunlar bizim temel sinir bilim anlayışımızdan ortaya çıkar. Yani, hayalet kolu olan bir hastanız var. Kol kesilmişse ve hayaleti varsa ve siz başka birine dokunulduğunu seyrederseniz, bu teması hayalet kolunuzda hissedersiniz. Şaşırtıcı olan şu; hayalet elinizde ağrı varsa, karşınızdakinin elini sıkarsanız, karşınızdakinin eline masaj yaparsanız, hayalet elinizdeki ağrı da giderilecektir, neredeyse başka birine masaj yapıldığını seyrettiğimizde bizi rahatlatan nöron gibi.
Ayna nöronların, yapılan son araştırmalarla birlikte günlük hayatta birçok kez karşımıza çıktığı kanıtlanmıştır. Ayrıca bu konuda çalışan birçok araştırmacı ayna nöronların insan ırkının, yaşam mücadelesi sonucunda gelişen evrimsel bir süreç olduğu yönünde hemfikirdir. Ayna nöronlar “Mirror Neurons: From Origin To Function” makalesine göre doğal seçilim yoluyla gelişmiştir.[15] Bahsi geçen nöronlar sosyal ilişkilerin düzenlenmesinde, yaşam koşullarının üstesinden gelen davranışların öğrenilmesinde oldukça büyük işleve sahiptir. Dolayısıyla insan ırkının hayatta kalabilmesinde büyük rolü vardır.
Ayna Nöron ve Empati İlişkisi
Ayna nöronların ortaya çıkması ile empatinin biyolojik boyutu desteklenir hale gelmiştir ve bu konuda yapılan araştırma sayısı artmıştır. Çünkü ayna nöronlar genel olarak karşımızdaki gibi duyumsamamızı sağlayan nörolojik aktivitelerin gerçekleşmesini sağlamaktadır. Bu sistem empatinin kökeni olan taklit yeteneği üzerinde de oldukça etkilidir.
Frans de Waals ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmada empati kurabilme yeteneği, kişinin benliğinin farkında olması ile ilişkilendiriliyor. Araştırma sırasında başka bir insanın davranışlarını ve duygusal durumunu gördüğümüzde beynimizdeki insula, ön singulat korteks, inferior frontal korteks bölgelerinde aktivite artışı görülüyor.[13]Araştırma sonucunda empatinin kurulması sırasında ayna nöronlar ateşlenmektedir. Dolayısıyla ayna nöronların empatiye olan katkısı hipotetik (kurgusal, varsayımsal) olmaktan çok ampirik bulguya dönüşmüştür.
Marco Iacaboni ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada ise ayna nöronların motor-taklit süreçlerinde ve bilinçsizce yapılan taklitlerde aktive olduğu bulundu. Bu çalışmada ayna nöronların aktivite olma sırasında motor nöronları da harekete geçirdiği keşfedildi.[13] Bu çalışma sonucunda ayna nöronların, kişinin karşısındaki kişi gibi duyumsamasını ve hissetmesini sağladığı sonucu çıkartılabilir.
İnsanlar anlık duygu durumlarının yansıtılması gibi geçmişte yaşadıkları ve gelecekte potansiyel olarak yaşayabilecekleri olaylar hakkında duygularını dile dökebilirler. Bu yetenek, insanlar için yaşanan duygusal durumu paylaşabilmek ve açıklamak açısından imkân sağlamaktadır. Yapılan araştırmalara göre ayna nöronlar duyguları ifade etmeye de olanak sağlamaktadır. Dolayısıyla ayna nöron sisteminde meydana gelen bozulmalar duyguları ifade etmede güçlük oluşturabilir. Duygu ifade güçlüğü olan aleksitimik bireylerde ağrı ve empati ölçeklerinde alınan puanlar daha düşüktür. fMRI görüntülemesinde ise aleksitimik bireylerin beyinlerinde sol dorsolateral prefrontal korteks, dorsal pons, serebellum ve sol kaudal anterior singulat kortekste düşük aktivite saptanmıştır.[4] Bu sebeple ayna nöronların kendisinin ve başkalarının duygularını anlamlandırma, işleme ve ifade etmedeki önemi ortaya çıkmıştır.
Empatinin kaybı temel olarak prefrontal korteks lezyonlarından sonra tanımlansa da empati ile ilişkili tek bir bozukluktan ziyade birbirinden ayrı bozukluklar olabileceği öne sürülmektedir.[4] Anderson ve arkadaşları, anterior prefrontal korteks hasarı olan iki vakada ahlaki ikilemleri test ettiklerinde, bu vakaların fazlasıyla benmerkezci bir yaklaşım sergilediklerini bildirmişlerdir. [9] Anlaşılacağı üzere ayna nöronları da bulunduran beyin bölgelerinde meydana gelen bozulmalar sonucu empati kurabilme yeteneğinde azalış, duyguları ifade etmede güçlük ve taklit becerilerinin gerilemesi gibi sonuçlar görülebilmektedir.
Sonuç
Empatiden kişinin kendini karşısındakinin yerine koyarak onun gibi hissetmesi ve duyumsaması olarak söz edebiliriz. Empati sayesinde kişi, karşısındaki kişiye daha da yakınlaşır. Dolayısıyla empatinin sosyal ilişkilerde olan yeri ve önemi ortaya çıkar. Empati, kişilerin yalnız hissetmemesi ve güvene dayalı ilişki kurulmasında oldukça büyük pay sahibidir. Birçok çatışmanın doğmasına engel olduğu gibi yaşanan çatışmaların da en az zararla çözülmesini sağlamaktadır.[4]
Bu çalışmada empatinin tanımlanması, empati-beyin ilişkisi, ayna nöronlar ve empati ile ayna nöron arasındaki ilişki incelenmiştir. Empatinin psikolojik olduğu kadar biyolojik boyutunun da olduğu literatürde yer alan çalışmalar ile açıklanmıştır. Bu yazıda empatinin evrimsel süreçten etkilendiğini ve yaşam koşullarını daha yaşanılır bir düzeye getirmede yardımcı olduğuna da değinilmiştir. Bu konuda yapılan daha önceki çalışmalarda görüldüğü üzere, empatinin, genelde inanıldığı gibi istemli olarak tetiklenen bir süreç olmaktan çok, güdülenmiş bir süreç olduğu belirtilmiştir. [9] Bu durum empatinin evrimsel bir süreç olarak ilerlediğini ayrıca esnek bir yapıda olduğunu göstermiştir.
Gelişen teknoloji ile empatinin biyolojik boyutları yazıda söz edilen araştırmalarda empatik biyolojik boyutları ispat edilir hale gelmiştir. Beyin görüntülemeler ile empati esnasında aktivite olan bölgeler belirlenmiş ve empati üzerine olan etkisi incelenmiştir. Ayrıca Rizzolatti ve ekibi tarafından 1990’ların başında keşfedilen ayna nöron sisteminin duyumsama ve hissetme üzerinde büyük bir etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Dolayısıyla empatinin biyolojik boyutları bir kez daha önem kazanmıştır.
Bu çalışma içerisinde yer alan bir diğer önemli nokta ise psikolojinin günden güne kazandığı bilimsel temeldir. Ampirik ve pozitivist çalışmalar ile psikolojinin, soyut bir kavram olmaktan ziyade gelişen teknoloji ile ispatlayabildiğimiz kavramlarının olduğu kesinleşmiştir. Bu çalışmalar psikolojinin pozitif bilim olma yönündeki hızı ile paralel ilerlemektedir.[9]Empatinin biyolojik boyutları da bu konuda önemli bir yere sahiptir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 12
- 6
- 5
- 3
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ C. ÜNAL. (2019). İnsanlari Anlama Kabiliyeti. Ankara University Journal of Faculty of Educational Sciences (JFES), sf: 71-93. doi: 10.1501/Egifak_0000000383. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Yön. Empati Ve Taklit- Ayna Nöronların Keşfi. (5 Ekim 2016). Alındığı Tarih: 7 Aralık 2019. Alındığı Yer: Psikolezyum | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Kaya. (2017). Kişilerarası İlişkiler Ve Etkili İletişim. Yayınevi: Pegem Akademi.
- ^ a b c d E. G. Ersoy, et al. (2016). Empati̇: Tanimi Ve Önemi̇ / Empathy: Definition And Its Importance. Osmangazi Journal of Medicine. doi: 10.20515/otd.33993. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Ü. Dökmen. (2019). Empati̇ Kurma Beceri̇si̇ İle Sosyometri̇k Statü Arasindaki̇ İli̇şki̇. Ankara University Journal of Faculty of Educational Sciences (JFES), sf: 183-207. doi: 10.1501/Egifak_0000001059. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Özbek. (2010). İnsan İlişkilerinde Empatinin Yeri Ve Önemi. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, sf: --. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Kaya, et al. (2010). Ka-Si Çocuk Ve Ergenler İçin Empatik Eğilim Ölçeği: Geliştirilmesi Geçerlik Ve Güvenirlik Çalışması. Eğitim ve Bilim, sf: --. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Ş. Gülseren. (2001). Eşduyum (Empati): Tanımı Ve Kullanımı Üzerine Bir Gözden Geçirme. Türk Psikiyatri Dergisi, sf: --. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c d e f g K. Altınbaş, et al. (2010). Empatinin Biyolojik Yönleri. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, sf: --. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c E. Coşan. (2016). Beyin Ve Bilinç Evrimi / Evolution Of The Brain And Consciousness. Osmangazi Journal of Medicine. doi: 10.20515/otd.40496. | Arşiv Bağlantısı
- A. Niksarlı. Empati Ve Ayna Nöronlar. (13 Mayıs 2017). Alındığı Tarih: 10 Aralık 2019. Alındığı Yer: Altüst | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b V. Ramachandran. The Neurons That Shaped Civilization. (1 Kasım 2009). Alındığı Tarih: 10 Aralık 2019. Alındığı Yer: TED | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c d M. Öztürk. Ayna Nöronlar Nedir, Ne İşe Yarar?. (16 Ağustos 2014). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2019. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
- E. A. Demir, et al. (2013). Ayna Nöron Sistemine Genel Bakış. European Journal of Basic Medical Sciences, sf: --. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Cook, et al. (2014). Mirror Neurons: From Origin To Function. Behavioral and Brain Sciences, sf: 177-192. doi: 10.1017/S0140525X13000903. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:31:43 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8723
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.