Duygusal Zeka Nedir, Ne Değildir?
Duygusal zeka katsayısı (İng: "emotional quotient" veya kısaca "EQ"), bir insanın kendi duygularını anlama, kullanma ve yönetmesi yoluyla stresle başa çıkabilme, etkili bir şekilde iletişim kurabilme, diğerleriyle empati kurabilme, zorlukların üstesinden gelme ve çatışmaları çözüme kavuşturabilme (yani bulunulan ortama duygusal olarak uyum sağlayabilme) becerisinin sayısal bir ölçütüdür.[1] Özellikle de liderlik performansını güçlendiren bir bilişsel faktör olarak görülmektedir.[2] Duygusal zeka kavramı bilişsel psikolojik literatürde ilk kez ciddi bir şekilde ele alınması 1990 yılında Peter Salovey ve John D. Mayer tarafından olmuş olsa da duygusal zeka kavramı bunun öncesinde farklı bağlamlarda da kullanılmıştır.[3]
Duygusal zeka kavramı ilk kez 1966 yılında B. Leuner tarafından yazılan bir makalede çocuklarına bakma sorumluluğunu üstlenmekte isteksiz olan annelerde eksik olan kabiliyetin "duygusal zeka" olduğunun ve bunun da annelere LSD vererek çözülebileceğinin iddia edilmesi ile ortaya çıkmıştır.[4] Bunun ardından birçok farklı araştırmacı tarafından farklı bir şeyi betimlemek için kullanılması, kavramın anlamını bulanıklaştırmıştır. 1990 yılına gelindiğinde ise Salovey ve Mayer jenerik "duygusal zeka"yı tanımladıklarında, bu zeka türünün aslında "Gardner'in (çoklu zeka modelindeki) kişisel zekaların bir alt kümesi" olduğunu belirtmişlerdir.[3]
Duygusal Zeka Nedir, Akılcı Zekadan Farkı Nedir?
Bu yaklaşıma göre insanları anlamaya yardımcı olan duygular; düşünce ve davranışları açıklarken önemli bir işlev üstlenirler. Duygu bir histir ve bu hissin getirdiği düşünceleri, psikolojik ve biyolojik halleri ve hareket eğilimini içermektedir.[5] Genel anlamda duygular iki amaca hizmet etmektedir:
- Kişiyi harekete geçirebilmek için enerji temin etmek,
- Kişinin gereksinimlerini karşılayabilmek için çevreyi manipüle etmesini sağlamak ve gerekli davranışlar için kişiyi yönlendirmek.
Salovey, Mayer, Goleman ve duygusal zeka konusunda önde gelen teorisyenlerin fikir birliğinde ortaya çıkan duygusal zeka tanımında başlıca iki karakteristik öne çıkarılır:[6]
- Duyguların anlaşılabilmesi ve yönetilebilmesi kabiliyeti,
- Duyguların kullanılarak ussal süreçlerin geliştirilmesi.
Duygusal zekanın savunucuları bu kabiliyetin de tıpkı diğer türden bilişsel kabiliyetler gibi işlediğini ileri sürmektedirler: Sözel zeka nasıl ki bir insanın dili anlaması ve hakkında mantık yürütmesi kabiliyeti ise, duygusal zeka da birisinin duyguları anlaması ve hakkında mantık yürütmesi kabiliyetine tekabül eder. Bu tanımdan ilerleyecek olursak, duygusal zekası yüksek olan bir bireyin stresli durumlar altında sakin kalabilmesini, ilişkilerinde ortaya çıkan sorunları çözebilmesi ve çeşitli ortamlardaki muhattaplarının duygularını tespit edebilmesini bekleriz.
Bu çerçevede, "duygusal zeka" ile "akılcı zeka" arasında bir fark yaratılır: Genel olarak "akılcı zihin", işleyişinin farkında olduğumuz bir durum olarak tarif edilir. Akılcı zihin, duygusal zihne oranla bilince daha yakındır ve daha fazla düşünce içerir. Buna karşılık, duygusal zihin ise bazen çok fevri ve güçlü bazen ise daha mantıksız bir şekilde işleyişini sürdürmektedir. Duygusal ve akılcı zihin genellikle uyum içerisindedirler ve farklı bilinç türlerini birleştirerek hayatımızı devam ettirmemize fayda sağlarlar.
Duygusal zihin, akılcı zihnin işleyişine yardımcı olur ve akılcı zihin de duygusal zihne ait verileri düzenler, istemediği zaman ise geri çevirir. Duygusal zihin ve akılcı zihin birbirinden "yarı bağımsızdır" diyebiliriz. Yani bu zihinler, beynin farklı bölümleriyle alakadar olurlar ama bu bölümler birbirleriyle bağlantılı olduğu için, akılcı ve duygusal zihin de birbirine bağlı hale gelir. Çoğunlukla bu iki zihin bir denge üzerinde durur, fakat yaşadığımız olaylara bağlı olarak hangisinin hangi zamanda baskın olduğu da değişiklik göstermektedir.[5]
Duygusal Zihnin Özelikleri
Duygusal zihnin özelliklerini, Ekman, Epstein ve Brodsky ve Goleman'ın görüşlerinden faydalanarak şu şekilde sıralayabiliriz:[5], [7], [8], [9]
- Duygusal zihin, duygusal bir durum için, akılcı zihinden daha çabuk harekete geçer ve bu hareketin sonucunu düşünmeden eyleme başlar.
- Duygusal zihin çağrışım mantığına dayanır. Yani, olayın gerçekliğinden daha ziyade, o olayın neyi çağrıştırdığı duygusal zihin için daha önemlidir. Duygusal zihin için şimdiki zamanda değil de geçmiş zaman da yaşıyor diyebiliriz. Bu yüzden gerçeği simgeleyen şeyler gerçekmiş gibi kabul edilir.
- Duygusal zihnin bir özelliği de onun çocuksu olmasıdır, duygunun kuvveti arttıkça bu çocuksuluk da artar. Grinin kabul görmediği her şeyin siyah veya beyaz olduğu bir zihindir. Akılcı zihnin inançları geçici olabilmektedir, yeni kanıtlarla akılcı zihin kendini değiştirir, fakat duygusal zihin daha sabittir, yeni kanıtları görmezden gelir.
- Duygusal zihnin işleyişi duruma özeldir, o anda hangi duygu nüksetmiş ise, işleyiş de ona göre şekillenir. Mutluyken, hüzünlüyken veya canımız sıkkınken, duygusal zihnin işleyişi aynı değildir.
Duygusal Zekanın Tanımları
Saloyev ve Mayer, duygusal zekaya ait tanımları 5 temel başlık altında incelemişlerdir:[3], [9]
- Duygularının farkında olmak: Duygusal zeka sayesinde, belirli bir durumda ya da belirli bir anda kişiler ne hissettiklerinin farkında olabilirler. Bu çok önemlidir, çünkü duygularının farkında olan kişiler, aynı zaman da ruh hallerinin de farkındadırlar. Kararlarını daha sağlıklı verebilirler ve hayata daha olumlu bakabilirler.
- Duygularla başa çıkabilmek: Duyguların farkına vardıktan sonra, olumsuz bir duyguyla başa çıkabilme yeteneği de yine duygusal zekanın bize sağladığı bir olanaktır. Bunlar, örneğin, kendini sakinleştirmeyi, karamsarlıkları ve alınganlıkları geride bırakmayı içermektedir. Bu konuda çok da iyi olmayan kişiler, huzursuz bir şekilde duygularınla mücadele etmek için çabalamaktadırlar, bu konuda iyi olan kişiler ise hayatın kendilerini şaşırttığı anda tersliklerin altından daha kolay kalkmaktadırlar.
- Kendini motive etmek: Kişilerin kendilerini motive edebilmesinin yolu, duyguları belirli bir amaç altında toparlamaktan geçmektedir. Bu duyguların özdenetimi anlamına gelir. Yani, bir davranıştan gelen doyumu ertelemek, zararlı davranışları engelleyebilmek kişiyi başarıya götürmektedir.
- Başkalarının duygularını fark etmek: Duygusal zeka yalnızca kendimizin değil, başkalarının da duygularını fark edebilmemize yardımcı olur. Bu diğer bir deyişle empati kurmak anlamına gelir. Empati yapabilmeyi başaran kişiler, karşısındaki kişilerin neye ihtiyaç duyduklarını ya da ne istediklerini anlamaya yönelik ipuçlarına açıktırlar. Rogers (1970) empatiyi, bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyabilmesi, ve buna bağlı olarak olaylara o kişinin bakış açısıyla bakabilmesi, o kişinin duygu ve düşüncelerini anlayabilmesi ve anladıktan sonra o kişiye iletmesi olarak tanımlamıştır.
- İlişkileri yürütebilmek: Duygusal zeka aynı zamanda diğer insanlarla olan ilişkimizi yürütürken yardımcı olur. Duygusal zekanın güçlü olması, popüler olmakla, liderlikle ve kişilerarası ilişkilerle bağdaştırılmaktadır.
Duygusal Zeka ile İlgili Tartışmalar
Daniel Goleman, 1995 senesinde Duygusal Zeka: Neden IQ'dan Daha Önemli? kitabını yayınladığında Richard J. Herrnstein ve Charles Murray'in Çan Eğrisi kitabının yarattığı tartışmalar fırtınası entellektüel çevreleri hala kasıp kavurmaktaydı. Özellikle de Çan Eğrisi'nde Afro-Amerikalılar ile Amerikalı beyazlar arasındaki 15 puanlık IQ farkının kısmen genetik olduğuna dair birtakım empirik verilerin sunulması, birçok entelektüelin Murray ve Herrnstein'i ırkçılıkla suçlayarak IQ testlerini reddetmelerine yol açmıştır.
Bu tür politik olarak yüklü bir bağlamda kendini IQ'ya rakip olabilecek potansiyele sahip olarak sunan duygusal zeka, IQ testlerinin ürettiği bulgularla siyasi çıkarları örtüşmeyen entelektüel kesim için bir alternatifi temsil eder hale gelmiştir. Buna bağlı olarak duygusal zeka, popüler kültürde hızla şöhret kazanmış, Amerikan Dil Topluluğu 1995 yılında EQ (duygusal zeka) kelimesini "yılın en yararlı terimi" seçmiş ve birçok firma, duygusal zekayı ön plana koyan yeni bir mesleki çerçeve oluşturma çabasına girmişlerdir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Duygusal Zeka Kavramının Babası: "Duygusal Zeka Çok Fazla Abartıldı!"
Ne var ki ilk ileri sürüldüğünden beri EQ kavramı biraz abartılmış olabilir. Bunu söyleyen biz değiliz, Duygusal Zeka isimli kitabın yazarı ve bu popüler kavramı popülerize eden kişinin ta kendisi! Daniel Goleman, şöyle diyor:
Günümüzde başarıya ulaşma konusunda EQ'nun IQ'dan daha önemli olduğu söylenir. Hatta iddiaya göre EQ, bir işte başarılı olmanın %80'inden tek başına sorumludur. Bu, tamamen hatalıdır.
Bu %80 sayısı ve duygusal zeka ile ilgili diğer mitler, internet bloglarında oradan oraya uçuşuyor ve yaşam koçları tarafından gereğinden fazla dile getiriliyor. EQ hakkındaki yanlış anlaşılmalar, 1995 yılında Duygusal Zeka kitabı basıldığında ve TIME, “Sizin EQ’nuz Kaç?” başlığı ile bu kitabı kapağına taşıdığı vakitlerde başladı. Goleman, itiraf ediyor:
Bu kapağın ve kitabımın uzun süre önce unutulması gerekiyordu.
IQ'nun kariyer başarısında baskın rol oynayan zeka tipi olduğu konusunda hiç şüphe yoktur; IQ'ya bakarak ne tür bir işin yükünü sırtlanabileceğinizi kestirebiliyoruz: Bir muhasebeciye, doktora ya da yüksek kademeli bir müdüre gereken algısal kavrama becerisine sahip olmak için 115 ya da üzeri IQ yetiyor gibi gözükmektedir. Örneğin iş performansı ile IQ korelasyonunun yaklaşık %28 (r = .28) olduğunu gösteren çalışmalar yapılmıştır; buna karşılık, 8 farklı geniş kapsamlı meta-analiz, IQ ile iş performansı arasındaki korelasyonun ortalama %65 düzeyinde olduğunu göstermiştir.[6] Bir diğer çalışmada, vasıfsız işçiler için IQ ile meslek arasındaki korelasyon %39 iken, profesyonel ve yönetsel meslekler için korelasyonun %74 olduğu gösterilmiştir.[10] Akademik literatürde, IQ'nun birçok konuda başarılı bir tahmin parametresi olduğunu gösteren çok sayıda araştırma (ve bu çalışmalara meydan okuyan birçok diğer makale) mevcuttur.[11], [12], [13]
Ama bu noktada bir paradoks var gibi gözüküyor. Goleman şöyle anlatıyor:
Yüksek IQ gerektiren bir pozisyona bir kere geldiğinizde aklınız, kimin üretken bir çalışan olacağını ya da iyi bir lider olacağını ayırt etme gücünü kaybediyor. Bu noktada, kendiniz ve ilişkileriniz konusunda duygusal zekanız, IQ’nuzdan daha önemli oluyor. Yüksek IQ gerektiren işler havuzunda disiplin, tahammül ve empati gibi özelliklere sahip insanlar, gerçekten iyi iş çıkarabiliyorlar.
Şirketler bunu biliyor ve bağımsız anketler, yüksek seviye iş yapan şirketlerin %67'sinden daha fazlasının personel alımında, terfilerde ve özellikle liderlik gelişimi alanında herhangi bir yöntemle duygusal zekayı da hesaba kattıklarını gösteriyor. Bu bilginin ortaya çıkması sonucu, bilimsel verileri genellikle boşveren, kendi dayanaksız iddialarını satmaya çalışan duygusal zeka danışmanları da türemeye ve rağbet görmeye başladı.
Tüm Reklamları Kapat
Bu aşırı süslü iddialardan biri ve sıklıkla dile getirileni, iş alanında başarının %80'inin kişisel kabiliyetlere dayandığını iddia eden mantradır. Bu mit, bir insanın kariyer başarısının o insanın IQ’su ile ne denli ilgili olduğuna değinen birkaç çalışmanın yanlış anlaşılmasından doğmuş olabilir. Birçok araştırma, IQ’nun %10'dan %20'ye kadar değişen düzeyde bir önem taşıdığını göstermektedir. Bunun anlamı şudur: Doğduğunuz aile, sosyal statü, şans, duygusal zeka gibi çok çeşitli birçok diğer faktöre %80-90 gibi büyük bir alan kalmaktadır. İnsanlar, bu gerçeği yanlış yorumlayıp, EQ'nun tek başına %80'lik bir boşluğu doldurduğunu varsayıyorlar. Hayır, EQ bu boşluğu tek başına doldurmuyor. Hatta sosyal ilişkiler kurma becerisi, boşanmaktan kaçınmak ve uyumlu bireyler yetiştirmek gibi daha kişilerarası alanlarda bile duygusal zekanın korelasyonu nadiren %30'u geçmekte, çoğu zaman %0'a yakın olmaktadır.[14]
Duygusal zekanın beklenenden çok daha düşük bir istatistiksel performans sergilemiş olması, bazı araştırmacıları duygusal zekanın gerçekten yeni ve özgün bir kavram olup olmadığına dair şüphelere itmiştir. Bunun irdelenebilmesi için Büyük Beş Faktör kuramındaki kişilik özellikleri kullanılarak duygusal zeka ile aralarındaki korelasyonlar incelenmiştir. Kişilik özelliklerinin de türlü başarı metrikleri ile korelasyon gösterdiği de göz önünde bulundurularak kişilik faktörleri sabit tutulduğunda, duygusal zekanın mevzubahis başarı metrikleri ile korelasyon yeniden ölçülmüştür. Sonuç olarak duygusal zekanın çoğu başarı metriğiyle korelasyon göstermesinin bir sebebinin, kişilik özellikleri ile de korelasyon göstermesi olduğu gösterilmiş; kişilik faktörleri sabit tutulduğunda duygusal zeka ile başarı ölçülerinin korelasyonunun sıfıra düştüğü gözlemlenmiştir.[15] Bunun da ötesinde IQ'nun sabit tutulması ile duygusal zeka ile akademik başarının arasındaki korelasyonun da sıfıra düştüğü gözlemlenmiştir.[14] IQ'nun hiyerarşik yapısında en temel faktör olan g-faktörünün zaten duygusal zekanın işlevini gerçekleştirebildiğini savunan bilişsel psikolojik literatür de göz önünde bulundurulduğunda, duygusal zeka kavramının insan davranışı bakımından yeni bir şeyi tanımladığı şüphelidir.[16]
Öte yandan, tüm bu eleştirileri cevaplamaya yönelik birçok akademik çalışma da yürütülmektedir. Bunların bir kısmı, duygusal zekanın bir bütün olarak görmezden gelinemeyeceğine işaret eden bulgular ortaya koymuştur.[17], [18], [19]
Sonuç
EQ'nun IQ'ya önemli bir alternatif olduğu iddiasına inanmak isteyen birçok kesim vardır. Bazıları için kötü okul notları konusunda bir rahatlama; diğerleri için iş alanını daha insancıllaştırmaya yarayan bir şey olabilir. Bir diğer kesim de EQ'yu kadın liderliği konusunda öne sürmektedir. Bütün bu gerekçeler belki bir gün iddialarını kanıtlayan sağlam dayanaklar bulabilirler; fakat henüz bulabilmiş değiller.
Belirtmeliyiz ki EQ'nun önemini arttıran veriler sahasında, özellikle de liderlik alanına odaklanmış çalışmalarda yavaş ama belirgin bir artış görüyoruz. Fakat bunların geneli, küçük araştırmalardan oluşuyor ve bu alandaki araştırmaların yavaş ilerleyişi, EQ pazarlamacılarının yarattığı kuru gürültüde kayboluyor.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 13
- 6
- 6
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- ^ Melinda. Improving Emotional Intelligence (Eq). (1 Ekim 2020). Alındığı Tarih: 15 Haziran 2021. Alındığı Yer: HelpGuide.org | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Goleman. What Makes A Leader?. (1 Ocak 2004). Alındığı Tarih: 15 Haziran 2021. Alındığı Yer: Harvard Business Review | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c P. Salovey, et al. (2016). Emotional Intelligence:. Imagination, Cognition and Personality, sf: 185-211. doi: 10.2190/DUGG-P24E-52WK-6CDG. | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Leuner, et al. (1966). Emotional Intelligence And Emancipation. A Psychodynamic Study On Women. Praxis der Kinderpsychologie und Kinderpsychiatrie. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c D. Goleman. (2006). Emotional Intelligence: Why It Can Matter More Than Iq. ISBN: 9780553804911. Yayınevi: Bantam.
- ^ a b J. D. Mayer, et al. (2008). Emotional Intelligence: New Ability Or Eclectic Traits?. American Psychological Association, sf: 503-517. doi: 10.1037/0003-066X.63.6.503. | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. . Ekman. (2008). An Argument For Basic Emotions. Cognition & Emotion, sf: 169-200. doi: 10.1080/02699939208411068. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Epstein, et al. (1993). You're Smarter Than You Think: How To Develop Your Practical Intelligence For Success In Living. ISBN: 9780671782214. Yayınevi: Simon & Schuster.
- ^ a b C. Tuğrul. (1999). Duygusal Zeka. Klinik Psikiyatri Dergisi. | Arşiv Bağlantısı
- ^ F. L. Schmidt. The Validity And Utility Of Selection Methods In Personnel Psychology: Practical And Theoretical Implications Of 100 Years Of Research Findings. (18 Ekim 2016). Alındığı Tarih: 15 Haziran 2021. Alındığı Yer: ResearchGate | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. S. Gottfredson. (1997). Why G Matters: The Complexity Of Everyday Life. Intelligence, sf: 79-132. doi: 10.1016/S0160-2896(97)90014-3. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. S. Gottfredson. (1997). Mainstream Science On Intelligence: An Editorial With 52 Signatories, History, And Bibliography. Intelligence, sf: 13-23. doi: 10.1016/S0160-2896(97)90011-8. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. S. Gottfredson. The General Intelligence Factor. (1 Ocak 1998). Alındığı Tarih: 15 Haziran 2021. Alındığı Yer: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b J. D. Mayer, et al. (2009). Emotional Intelligence: Theory, Findings, And Implications. Psychological Inquiry, sf: 197-215. doi: 10.1207/s15327965pli1503_02. | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. Brody. (2004). What Cognitive Intelligence Is And What Emotional Intelligence Is Not. Psychological Inquiry. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Schlegel, et al. (2019). A Meta-Analysis Of The Relationship Between Emotion Recognition Ability And Intelligence. Cognition and Emotion, sf: 329-351. doi: 10.1080/02699931.2019.1632801. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. L. Joseph, et al. (2010). Emotional Intelligence: An Integrative Meta-Analysis And Cascading Model.. American Psychological Association, sf: 54-78. doi: 10.1037/a0017286. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. H. O'Boyle, et al. (2011). The Relation Between Emotional Intelligence And Job Performance: A Meta-Analysis. Journal of Organizational Behavior, sf: 788-818. doi: 10.1002/job.714. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. L. Joseph, et al. (2014). Why Does Self-Reported Emotional Intelligence Predict Job Performance? A Meta-Analytic Investigation Of Mixed Ei.. American Psychological Association, sf: 298-342. doi: 10.1037/a0037681. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 12:13:23 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/1605
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.