Dijital Çağın Yeni Patolojileri: Dijital İstifçilik, Sharenting, Dijital Demans ve FOMO Nedir?
Dijital çağ ile birlikte insanın bilişsel ve fizyolojik yapısına etki eden birçok patoloji ortaya çıkmıştır. Teknolojinin yaygın kullanımı bireylerin akıllı telefon, tablet ve bilgisayar gibi dijital araçlar vesilesiyle sosyal ağ sitelerinde fazlaca zaman geçirmelerine neden olmaktadır. Bu bağlamda güncel yaşamda görülen birçok patolojinin dijital formlara büründüğü ifade edilebilir.
Dijital ortamlarda işe yarar yaramaz birçok veri biriktirmek "dijital istifçiliğe", reşit olmayan ve rıza bildiremeyen çocuğunun görüntülerini sosyal ağlarda bilinçsizce paylaşan ebeveynler "sharenting"e, sosyal ortamlarda deneyimlerden mahrum kalacağını düşünmekten endişe duymak "FOMO"ya, dijital teknolojinin her türden yanlış ve aşırı kullanımı ise "dijital demans"a yol açabilmektedir.[1]
Dijital Çağın Yeni Patolojileri
Dijital İstifçilik Nedir?
Dispozofinin (kompulsif biriktirme hastalığı) dijital versiyonu olarak görülen dijital istifçilik, fotoğrafların, e-postaların, kitapların, dosyaların, işe yarayan veya yaramayan ekran görüntülerinin ve her türlü dijital verinin dijital cihazlara istiflenmesi anlamına gelir. Dijital istifçi olan birey, cep telefonu, tablet ve bilgisayar gibi teknolojik cihazlara veri depolamaktan sınırları zorlayabilir ve aynı dijital verileri birkaç tane cihazda birden stoklayabilir.
Esasında bu hastalığın temel motivasyonu, birden fazla verinin ihtiyaca hitap edip etmediğine odaklanmaksızın, tamamen biriktirilmek üzere cihaza kaydedilmesine yönelen bir davranıştır. İstifleme, patolojik bir durumdur; çünkü kişilerin istifledikleri nesnelere duygusal bir değer yükleyerek, o nesnenin gelecekteki maddi faydasını düşünüp istifleme davranışı gösterdikleri bilinir. İstiflemek, bireylerin yaşam kalitesini oldukça düşürmekte ve gelecekte bir gün işe yarar diye düşündükleri nesnelerin biriktirilmesi ile bireyler nesnelerin egemenliği altına girmektedir.[2]
Bu noktada dijital istifçiliği klasik istifçilikten ayıran nokta, istifleme davranışını gerçekleştirmeden önce oluşan motivasyon farklılığı olmaktadır. Dijital istifçiler "bir gün işe yarar" mantığından yola çıksalar bile, bir müddet sonra işe yarayıp yaramadığını önemsemeden birçok veriyi saklama girişiminde bulunmaktadır. Bu nedenle, istifleme davranışının arkasında yatan nesneye değer yükleme anlamından çıkarak, dürtüsel ve koşullanma ile yapılan istifleme davranışına yönelen bir istifçi profili oluştuğu ifade edilebilmektedir.[5]
Dijital istifçilik kavramı ile ilgili literatürde yapılan ilk çalışma, Bennekom ve arkadaşlarının 2015 yılında yaptıkları vaka çalışmasıdır. Bu çalışmada 47 yaşındaki bir hasta, gündelik işlerini ciddi biçimde engelleyen bir dijital fotoğraf biriktirme sorunuyla araştırmacılara başvurmuştur. Hasta 5 yıl önce aldığı bir dijital kamerayla her gün her an yaklaşık 1000 adede varan manzara fotoğrafları çekmektedir. Hastanın bu davranışı onun literatüre ilk "dijital istifçi" olarak geçmesine neden olmuştur. İstifçi birey, eşyalarda olduğu gibi dijital verilerin de anıları çağrıştırdığı ve o nedenle çektiği fotoğrafları atmakta zorlandığını ifade etmektedir. Özellikle dört harici hard diske verilerini yedeklediğini ve yedeklediği verileri de yine harici dört hard diske depoladığını belirtmiştir. Depoladığı fotoğrafları hiçbir şekilde kullanmadığını belirtmiş olsa da bu fotoğrafları depolamadaki temel düşüncesinin bir gün kullanacağı yönünde olduğu görülmüştür.[2]
Dijital veri istiflemenin olumsuz yanlarından biri, hele ki depolanan veriler kurum ve kuruluşlara aitse, bu verilerin çalınabilecek olması veya siber saldırılara maruz kalabilecek olmasıdır. Özellikle sadece tekil bireylerin değil, birçok kurumun ve kuruluşun da üretkenliği, bilgi yönetimini, maliyeti azaltmak ve verimi artırmak adına verileri depoladığı bilindiği için, verilerin yeterince iyi saklanmaması ciddi güvenlik açıklarına neden olabilmektedir.[6]
Ebeveynlerin Bilinçsizce Yaptığı Çocuk Hakkı İhlali: Sharenting
Sharenting, dijital mecralarda ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili olarak yaptığı paylaşımları ifade etmektedir. Bu kavram, "parenting" (Tür: "ebeveynlik") ve "share" (Tür: "paylaşım") kelimelerinden türetilerek literatüre geçmiştir. Collins Dictionary, sharenting kavramını "sosyal medyayı düzenli kullanan bir ebeveynin çocuklarıyla ilgili çok fazla ayrıntılı bilgi paylaşması" şeklinde açıklamaktadır. Ebeveynlerin çocukları ile ilgili yaptıkları paylaşımların yanı sıra doğum fotoğrafçıları, okul öğretmenleri, sağlık personelleri veya akrabalar çocuklarla ilgili fotoğrafları sosyal medyada kontrolsüz biçimde dolaşıma sokabilmektedir. Sosyal medya platformlarında yapılan hashtagler sayesinde çocukların havuzda altlarında bezli halleri veya doğum günü kutlamasındaki görüntüleri birden fazla insana ulaşabilmektedir.[9]
Sharenting konusundaki en büyük problem, resimlerinin paylaşılması için rızası alınmayan çocukların belirli bir olgunluğa erişene kadar sosyal medya hesaplarını kullanamadıkları için ailelerinin kendilerini kontrolsüz bir şekilde, her an ifşa etmeleridir. Yetişkin olmayan çocukların dijital kimliklerini Instagram, Facebook, Twitter gibi sosyal medya hesaplarında gösteren fotoğraflar, videolar ve çeşitli dijital veriler pedofili amacıyla müstehcen sitelere kopyalanmak üzere alınabilmektedir. Bu bağlamda ebeveynlerin sosyal medya hesaplarında gezgin annesi, oyuncu annesi, müzisyen babası gibi isimlerle kendi dijital kimliğini ebeveynlik üzerinden inşa etme çabası, çocuklar için unutulma hakkının ihlali olabilmektedir. Ebeveynler, iyi niyetle paylaşım yaptıklarını ifade etseler de, arkalarında çocuklarına dair bıraktıkları dijital ayak izleri, çocukların gizlilik ve mahremiyet gibi haklarını da ihlâl etmektedir.[9], [10]
Teknolojinin Yarattığı Unutkanlık: Dijital Demans
Teknolojinin yaygın kullanımı ile birlikte bilgilere kolaylıkla ulaşabilme, haberleşme, erişilebilirlik, boş zamanı değerlendirebilme gibi avantajlar ortaya çıkmıştır. Ancak tüm bu avantajların yanında dijitalleşmenin getirdiği bir takım patolojik durumlar da ortaya çıkmıştır. Dijital demans, bu patolojilerden birisidir ve ilk kez Alman psikiyatrist, psikolog ve nörolog olan Manfred Spitzer tarafından 2012 yılında kavramlaştırılmıştır.[1]
Teknolojinin aşırı kullanımı sonucunda bireylerde bilişsel fonksiyonlarda işlevsizlik ve bozulma görülebilmektedir. Bu durumun haricinde, bireylerde, kısa süreli bellek yapılarında bozulmalar da meydana gelebilmektedir. Dijital teknolojiyi aşırı düşeyde kullanan bireylerin beyinlerinin sağ lobu yerine sol lobunu geliştirdikleri belirtilmektedir. En nihayetinde uzun süreli teknolojik aygıt kullanımı dikkatte azalma ve bilişsel bozuklukları ortaya çıkarmakta, böylelikle de dijital demansın oluşabileceği ifade edilebilir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Uzun süre cep telefonu kullanan bireylerde unutkanlığın ortaya çıktığı ve bu nedenle en ufak bir bilgiyi bile hatırlayabilmek için kayıt tutmaya başladıkları gözlemlenmektedir. Bunun haricinde bilgiye ulaşmak için internet kullanımının yaygınlaşması bilgiyi hatırlamak için çaba sarf etmek yerine hızlıca web araması gerçekleştirilmesi, bireylerde bilişsel işlev bozukluklarının artacağını göstermektedir.[3], [4]
Sosyal Ortamlarda Gelişmeleri Kaçırmaktan Korkmak: FOMO
FOMO (İng: "fear of missing out"), Türkçeye "sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusu" anlamında girmiş bir dijital çağ patolojisidir (daha geniş kapsamda bir analizi için buradaki yazımızı okuyabilirsiniz). Aynı zamanda sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırmak kaynaklı bir eksiklik duygusu ile karakterize edilen bir kavramdır. Bireyler, kendilerinin fiziki olarak bulunamadıkları her türden ortamda yaşanan olumlu deneyimlere karşı şiddetli bir mahrumiyet duygusu yaşadıklarında, esasında FOMO meydana gelmektedir.
Bu patolojiyi meydana getiren en önemli etkenin sosyal medyada anlık bildirimlerin yaygınlaşması ve her bireyin kendi deneyimlerini istediği an sosyal medyada paylaşabilmesi olduğu ifade edilmektedir. Bu nedenle sosyal medya ağlarında birbirlerini takip eden bireyler, ötekilerin hayatlarında neler olup bittiğini paylaştığı gönderilere karşı hassasiyet geliştirerek, kendilerinin o hayattan mahrum kaldığını düşünmeleri endişe doğurmaktadır.[7]
Özellikle Facebook, Instagram, Foursquare ve Twitter gibi sosyal ağ hizmetleri kullanıcılara sürekli bağlantıda kalabilme olanağı tanımakta, böylelikle sosyal katılım dijital ortamlarda artışa geçmektedir. Kaçırma korkusu, yani FOMO, sosyal ağ platformlarının aşırı kullanımı kaynaklı meydana gelen dijital bağımlılık neticesinde oluşabilen bir patoloji olarak değerlendirilmektedir.[8]
Sonuç
Teknolojinin yoğun kullanıldığı bir çağ olan günümüz dünyasında dijitalleşme ile birlikte ortaya çıkan birtakım patolojiler olduğu görülmektedir. Dijital patolojilerin temelinde teknoloji ve sosyal medya bağımlılığı olduğu görülmektedir. Dijital aygıtların aşırı kullanımı ve sosyal ağ sitelerinde geçirilen zamanın artması, bireylerin bütüncül anlamda iyi oluşlarını olumsuz etkileyerek psikolojik, bilişsel ve fizyolojik birtakım bozulmalar meydana getirebilmektedir.
Önümüzdeki yıllarda eğitsel, sosyal, psikolojik ve sağlık açısından çeşitli önlemler alınmadığı takdirde dijital istifçilik, FOMO, dijital demans ve sharenting ve nice yeni dijital patolojinin etkisinin yaygınlaşacağı düşünülmektedir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 11
- 3
- 3
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b B. B. SAVAS, et al. (2022). Yeni Bir Kavram Dijital Demans: Hemşirelik Öğrencilerinin Dijital Demans Durumu. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, sf: 415-420. doi: 10.17942/sted.620527. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b M. İşliyen. Dijital Çağın Yeni Hastalığı: Dijital İstifçilik. (1 Ocak 2019). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2022. Alındığı Yer: dergipark.org.tr | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Dossey. Fomo, Digital Dementia, And Our Dangerous Experiment. (1 Ocak 2014). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2022. Alındığı Yer: d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Moledina, et al. Digital Dementia–Is Smart Technology Making Us Dumb?. (1 Ocak 2018). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2022. Alındığı Yer: www.ochsnerjournal.org | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. Hulber. Digital Collection: What Makes It Different From Digital Hoarding?. (1 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2022. Alındığı Yer: www.researchgate.net | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Mckellar, et al. There Is More Than One Type Of Hoarder: Collecting, Managing, And Hoarding Digital Data In The Workplace. (1 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2022. Alındığı Yer: nrl.northumbria.ac.uk | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Biber. Sosyal Medya, Fomo Ve Kuşaklararası Farklılaşma. (1 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2022. Alındığı Yer: dergipark.org.tr | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Kartol, et al. Ergenlerde Sosyal Ortamlarda Gelişmeleri Kaçırma Korkusu (Fomo) Yordayıcılarının İncelenmesi. (1 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2022. Alındığı Yer: dergipark.org.tr | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b S. Çimke, et al. Sosyal Medyada Çocuk Hakkı İhlali: Sharenting. (1 Ocak 2018). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2022. Alındığı Yer: dergipark.org.tr | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. M. Erişir, et al. Yeni Medya Ve Çocuk: Instagram Özelinde “Sharenting” (“Paylaşanababalık”) Örneği. (1 Ocak 2018). Alındığı Tarih: 5 Şubat 2022. Alındığı Yer: dergipark.org.tr | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 21:21:58 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11447
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.