Çok Yakında Bir İnsan İlk Kez Yapay Bir Rahimde Yetiştirilebilir!
Bu haber 9 ay öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
Kılsız, soluk tenli bir kuzu; bulanık bir sıvıyla dolu büyük boy sandviç torbasına benzeyen bir şeyin içinde yan yatmış durumda. Gebelik süresinin yalnızca dörtte üçünü tamamlamış olan hayvanın gözleri kapalı, burnu ve uzuvları sanki bir rüya görüyormuş gibi sallanıyor.
Kuzu, Pennsylvania'daki Philadelphia Çocuk Hastanesindeki araştırmacılar tarafından 2017 yılında gerçekleştirilmiş olan yapay rahim deneyindeki sekiz canlıdan biriydi. Ekip, yapılan araştırmayı aynı yılın Nisan ayında yayımladığında yaptıkları deneylerin videoları geniş bir kitleye yayıldı ve insanların hayal güçlerini harekete geçirdi.[1] Bu deney bazılarına insanların tamamen bir laboratuvarda tasarlanıp büyütüldüğüne dair bilimkurgu fantezilerini çağrıştırıyordu.
Philadelphia Çocuk Hastanesindeki araştırmacılar test ettikleri "Yenidoğan Gelişimi İçin Rahim Dışı Ortam" (İng: "Extra-uterine Environment for Newborn Development", kısaca "EXTEND") adını verdikleri cihazın ilk insanlı klinik denemeleri için onay bekliyorlar. Ekip, geliştirdikleri teknolojinin döllenmeden doğuma kadarki gelişim sürecini desteklemeyi amaçlamadığını vurguluyor. Asıl amaç doğal bir rahmin bazı koşul ve özelliklerini simüle ederek hayatta kalma oranını arttırmak ve aşırı prematüre bebekler için sonuçları iyileştirmek. İnsanlarda aşırı prematürelik, gebeliğin 28. haftasından önceki (37-40 hafta arası sürmesi gereken gebeliğin %70'inden daha azı) doğumları kapsıyor.
Philadelphia Çocuk Hastanesindeki araştırmacılar bu teknolojinin potansiyeli hakkında oldukça cesur tahminlerde bulundular. 2017 yılına ait yukarıdaki videoda, çalışmaya liderlik eden ve Philadelphia Çocuk Hastanesinde çalışan fetal cerrah Alan Flake şunları söylüyor:
Eğer düşündüğümüz kadar başarılı olabilirsek, aşırı prematüre riski taşıdığı tahmin edilen gebeliklerin büyük çoğunluğu erkenden solunum cihazına bağlamak yerine bizim sistemimize transfer edebileceğiz.
2019 yılında Philadelphia Çocuk Hastanesi ekibinin birkaç üyesi, Philadelphia'daki Vitara Biomedical adlı yeni kurulan bir şirkete katıldı. Şirket o zamandan bu yana EXTEND'i geliştirmek için 100 milyon ABD doları topladı. Flake, "çıkar çatışmalarını" ve "özel bilgilere ilişkin kısıtlamaları" öne sürerek bu makale hakkında yorum yapmayı reddetti. 2017 tarihli makalenin ortak yazarları ise Nature dergisinin yorum talebine yanıt vermedi.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), etik konusunda ve bu teknolojinin insanlı denemelerinin nasıl görünebileceğini tartışmak üzere 19 ve 20 Eylül 2023 tarihlerinde bağımsız danışmanlardan oluşan bir toplantı düzenledi. Komitenin tartışması; dünya çapında benzer cihazlar geliştiren bir diğer grup ve bunun sağlık eşitliği, üreme hakları ve daha fazlası açısından sonuçlarını araştıran biyoetik uzmanları tarafından incelendi.[6] New York'ta bulunan Columbia Üniversitesi Tıp Merkezinde biyoetik uzmanı ve neonatolog olan, ayrıca yapay rahim teknolojisi geliştiren gruplarla herhangi bir bağlantısı olmayan Kelly Werner toplantı gerçekleşmeden önce durumu şöyle açıklıyordu:
Bu kesinlikle heyecan verici bir adım ve bu adımın atılması oldukça uzun sürdü. Prematüre bebekler ile çalışan klinisyenler bu toplantıyı yakından takip edecekler.
Erken Başlangıç
Erken doğum, Dünya Sağlık Örgütü tarafından gebeliğin 37. haftasından önce gerçekleşen doğumlar olarak tanımlanmaktadır. Erken doğum; kendiliğinden gerçekleşebileceği gibi enfeksiyon, hormon dengesizliği, yüksek tansiyon veya diyabet gibi bazı durumların rahmi fetüsün yaşamasını zorlaştıracak hale getirmesi nedeniyle de gerçekleşebilir.
Bu oldukça büyük bir küresel sağlık sorunu teşkil etmektedir. Erken doğum, beş yaşındaki ve beş yaşından küçük çocuklarda en büyük ölüm ve sakatlık nedenidir. 2020 yılında dünya çapında yaklaşık 13,4 milyon erken doğum gerçekleşti ve erken doğumla ilişkili komplikasyonlar 2019 yılında yaklaşık 900.000 ölüme neden olmuştur.
Yaşanan ölümlerin oranı, bebeğin doğumdaki yaşı ile güçlü bir bağlantı içerisindedir. Fetal yaşayabilirliğin zirvesi olarak kabul edilen 22. hafta veya öncesinde çok az sayıda fetüs rahim dışında hayatta kalmayı başarabilir. 28. haftaya gelindiğinde ise doğan bebeklerin birçoğu hayatta kalabilse de çoğu zaman büyük ölçüde yaşam desteğine ihtiyaç duyar. Yapay rahim teknolojisi 22. ila 28. hafta arasında (hayatta kalma oranının arttığı, ancak uzun vadeli sağlık sorunları ile sık sık karşılaşılan dönemde) erken doğmuş olan bebekler için sonuçları iyileştirmeyi amaçlıyor.
Örneğin, İsveç'te 2,5 milyon kişi üzerinde yapılan bir çalışmada; gebeliğin 28. haftasından önce doğan bireylerin %78'inin, yetişkin olduklarında astım ve hipertansiyondan serebral palsi ve epilepsiye kadar değişkenlik gösteren tıbbı rahatsızlıklara sahip olduğu görüldü. Olması gereken gebelik süresini tamamlamış doğumlarda ise bu oran %37 olarak bulundu.
Gebeliğin erken haftalarında doğan bebeklerde ölüm ve sakatlıklar daha sık meydana gelmektedir. Çünkü akciğerler ve beyin en son tamamen olgunlaşan organlardır. Bu nedenle kadın doğum uzmanları mümkün olduğunca erken doğumu önlemeye çalışmaktadır. Fetüsler rahimde ne kadar uzun süre güvenli bir biçimde kalırsa uzun süreli hayatta kalma ve sağlıklı olma olasılıkları da o kadar yüksek olmaktadır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Doğal bir rahimde fetüs; oksijeni, besin maddelerini, antikorları ve hormonal sinyalleri alır ve fetal kanın anne kanıyla etkileşime girdiği geçici bir organ olan plasenta sayesinde atıklardan kurtulur. Yapay rahim teknolojisi, çoğunlukla yeni doğanlar için kullanılan mekanik ventilatörlerin yerini alarak oksijen sağlamaya ve karbondioksiti uzaklaştırmaya odaklanmaktadır. Aksi takdirde bunlar, hâlâ amniyotik sıvı ile dolu olacak olan ve gelişmekte olan hassas akciğerlere zarar verebilir. Werner yapay rahim için şunları söylüyor:
Yapay rahim, aşırı prematüre doğan bir bebeğin akciğer ve beyin hasarı riskinin en fazla olduğu zamanlarda bir köprü görevi görecek.
Philadelphia Çocuk Hastanesindeki araştırmacı grup, bebeklerin organları tam olarak geliştiğinde ve sağlıklı olarak hayatta kalma olasılıklarının en yüksek olduğu anda sistemden çıkarılacaklarını belirtti.
Geliştirdikleri sistem aşırı prematüre bebekleri; amniyotik sıvıyı taklit edecek şekilde tasarlanmış elektrolit yüklü bir sıvıyla dolu, "Biobag" adını verdikleri bir keseye yerleştirilmesiyle çalışacak. Cerrahlar göbek bağındaki kan damarlarını vücut dışında kanı oksijenlendiren bir sisteme bağlayacaklar. Fetal kalp ise aynı doğal rahimdeki gibi kan pompalamaya devam edecek.
Göbek kordonundaki kan damarları ile bağlantı kurmak zor bir iştir, çünkü atardamarlar küçüktür ve bebek doğduktan sonra kasılmaya başlarlar. Yani cerrahların damarları sisteme bağlaması için yalnızca birkaç dakikası bulunmaktadır. Londra Üniversitesi Akademisinden perinatoloji uzmanı Anna David, sürecin "gerçekten ustaca yönetilmesi gerektiğini" yani cerrahi beceriler ve hızlı geçişler gerektirdiğini söylüyor.
Flake ve meslektaşları, sistemi gelişimsel açıdan insanlarla olan benzerliklerinden ötürü fetal araştırmalarda sıklıkla kullanılan kuzular üzerinde test ediyor. Koyunlar yaklaşık 5 ay gebelik yaşıyor ve araştırmacıların kullandıkları kuzular gebeliğin 23. haftasındaki insan fetüsüne çok benziyor. Ekip 2017 yılında yapay rahim kullanarak sekiz kuzuyu dört hafta kadar canlı tutabildiklerini belirtiyor. Bu süre zarfında hayvanların yünleri çıkıyor, akciğerleri ve beyinleri olgunluğa ulaşıyor. Dört hafta sonra ise araştırmacılar, sistemin organ gelişimini nasıl etkilediğini inceleyebilmek için hayvanlara ötenazi uyguladıklarını belirtiyor.
Araştırmacılar 2017 yılından beri hayvanları oksijenasyon makinesine bağlamanın çeşitli yollarını deniyorlar ve klinik deneylerin başlatılması konusunda FDA ile görüşüyorlar.
Farklı Yaklaşımlar
Nature dergisine konuşan araştırmacılar, Philadelphia Çocuk Hastanesi ekibinin geliştirdiği sistemin muhtemelen insan denemelerine en yakın sistem olduğunu söylüyorlar. Ancak İspanya, Japonya, Avustralya, Singapur ve Hollanda'daki farklı araştırma grupları da yapay rahim teknolojisi geliştirmek üzere çalışmalarını sürdürüyor. Ann Arbor'daki Michigan Sağlık Üniversitesinden fetal cerrah George Mychaliska liderliğindeki bir ekip, üzerine çalıştıkları cihazı yapay plasenta olarak tanımlıyor. Pratikte EXTEND ile aynı amaca hizmet etse de ekiplerin yaklaşımları birbirinden tamamen farklı.
Michigan'da geliştirilen cihaz bebekleri sıvı ile çevrelemiyor, bunun yerine endotrakeal tüp ile yalnızca akciğerleri sıvı ile dolduruyor. Ayrıca şah damarından kan almak, alınan kanı vücudun dışında oksijenlendirmek ve göbek bağından geri verebilmek için pompa kullanıyor. Philadelphia Çocuk Hastanesi ekibi ise doğrudan göbek atardamarı ve toplardamarını cihaza bağlıyor.
Her iki yaklaşımın da kendi artı ve eksileri var. Philadelphia Çocuk Hastanesinde geliştirilen cihaz, doğum sırasında göbek atardamarının hızla kasılması ve normal doğumun uzun sürebilmesi nedeniyle sezaryen doğumu zorunlu kılmakta. David, hamile bir kişi için sezaryen doğumun risklerinin hiç de az olmadığını ve dikkate alınması gerektiğini söylüyor. Philadelphia Çocuk Hastanesi ekibi, temmuz ayında yayımladıkları makalede bu riskleri kabul ediyor. Ancak, aşırı prematüre bebeklerin %55'e varan bir kısmının sezaryen ile doğduğunu da belirtiyor.
Buna karşılık Michigan ekibinin yaklaşımını kullanan klinisyenler, prematüre bir bebeği doğal yollarla doğurtabilir ve bebeğin yardımsız olarak nefes alıp alamayacağını belirleyebilir. Mychaliska ile birlikte çalışan Michigan Üniversitesinden cerrah Robert Bartlett; bebeğin kendi kendine nefes alamadığı durumlarda bebeği sisteme bağlayabileceklerini, çünkü göbek damarlarının atardamarlar kadar hızlı kasılıp büzüşmediğini söylüyor. Ancak bebeği sisteme bağlamak, pompa görevi yapıp kanı hareket ettirmeye yarayan kalbi fazla zorlama ihtimali ve beyin kanamasına neden olma riski taşıyor. Yayımlanan verilere göre Philadelphia Çocuk Hastanesi ekibinin 4 haftasına karşılık olarak Michigan ekibi şu ana kadar bir kuzuyu yalnızca 2 hafta yaşatabildi.
Gruplar en iyi yaklaşımın hangisi olduğu konusunda hemfikir olmasalar da Bartlett, Philadelphia Çocuk Hastanesi grubunun insanlı denemeler için FDA tarafından onay alabileceğini umduğunu söylüyor. Kendisinin ve Michigan'daki meslektaşlarının da yaklaşık bir yıl içerisinde FDA onayı almayı planladıklarını da ekliyor.
İspanya'da bulunan Barselona Üniversitesi'nde fetal tıp uzmanı ve aynı zamanda yapay bir rahim geliştirmiş olan Eduar Gratacós, kendi bulunduğu grubun Philadelphia Çocuk Hastanesi grubunun yıllarca gerisinde olduğunu kabul ediyor. Ayrıca sözlerine, dünyada bu sistemlerden birkaç tanesine birden ihtiyaç olacağını da ekliyor.
Kuzulardan Sonrası
Bu tür teknolojiler büyük heyecanlar yaratsa da insanlı denemelere izin verilmesi için hangi verilerin gerekeceğine dair sorular devam ediyor. Gratacós, kuzulardan insanlara geçmenin büyük bir adım olduğunu vurguluyor.
Aşırı prematüre bebekler ile aynı gelişim aşamasındaki kuzular, aşırı prematüre bebeklere kıyasla iki ila üç kat daha büyüktür. Bu da araştırmacıların yapay rahim için zaten küçük olan ekipmanlarda daha fazla ince ayar yapmasını gerektirmektedir. Bartlett, fetal domuzların boyutlarının insan fetüsüne çok daha fazla benzediğini ancak bunlarla çalışmanın kuzular ile çalışmaktan daha zor olduğunu belirtiyor. İnsan olmayan primatlar, insanlarla fizyolojik benzerlikleri nedeniyle klinik deneylerde öne çıkan bir hayvan modelidir. Ancak, fetüsleri insan fetüsünden daha küçüktür ve bu tür deneylerin etik tartışmaları oldukça karmaşıktır.
Hollanda'da yer alan Eindhoven Teknoloji Üniversitesinde kadın doğum uzmanı olan Guid Oei ve meslektaşları, klinisyenlerin fetüsü transfer etme konusunda pratik yapmasını sağlayacak simülasyon bebeklerin yanı sıra kendi yapay rahim sistemlerini de geliştiriyorlar. Oei konu hakkında şunları söylüyor:
Bunu doğru yapmak için yalnızca tek bir şansınız var ve öğrenme eğrisi gerçek insanlar üzerinde belirlenmemeli.
Bununla birlikte Singapur Ulusal Üniversitesinde kadın doğum uzmanı olan Matthew Kemp, insanlı denemeler ile ilgili şunları söylüyor:
Birileri yayımlanmamış bir sürü verinin üzerinde durmuyorsa, insan deneylerinin başlatılmasını haklı çıkaracak veriler etik açıdan mevcut değildir.
Aynı zamanda kendi ekibi ile birlikte yapay rahim sistemi geliştiren Kemp; klinik denemeler başlamadan önce deney hayvanlarının uzun vadede nasıl bir performans gösterdiğini, buna ilişkin verileri ve insan olmayan primatlarla denemeler yapılması sonucunda çıkacak verileri görmeyi umuyor. Kemp sözlerine şunları ekliyor:
Bu yeni bir yaklaşım biçimi. Sonuç olarak bunun kısa ve uzun vadeli olarak mevcut yöntemlerden çok daha iyi ve çok daha güvenli olduğunun gerçekten güçlü bir şekilde ortaya konması gerekiyor.
İşin Etik Kısmı ve Daha Fazlası
Etik kaygılar yalnızca güvenlikle ilgili sorunlardan kaynaklanmıyor. David, yapay rahimlerin gelişimini "birçok sorunu çözmesi planlanan büyük bir dönüşümsel sıçrama" olarak tanımlıyor. Ancak bu sıçramanın yepyeni birtakım soruna yol açtığını da ekliyor. 2017 yılındaki çalışmanın medyada yer bulmasının ardından yapay rahimlerin bir gün hamileliğin yerini alacağına dair korkular yayılım göstermeye başladı. Ancak araştırmacılar bu tür endişeleri dikkate değer görmüyor. Werner bu fikrin oldukça uzak bir geleceği ilgilendirdiğini, mevcut teknolojiyle ilgili bu konuların tartışmaya değmeyeceğini söylüyor.
Yapay rahim geliştiren ekiplerden Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunanlar aynı zamanda üreme hakları konusunda politik fikirlerle dolu bir ortamla mücadele etmek zorunda kalacaklar. Flake ve Mychaliska, yapay bir rahim geliştirilmesinin fetal yaşayabilirlik tanımını değiştirebileceğine dair herhangi bir söylemde bulunmamak için oldukça dikkat ettiler. Çünkü bu, Amerika Birleşik Devletleri Yüce Mahkemesi'nin geçen yıl haziran ayında 1973 tarihli dönüm noktası niteliğindeki kürtaj kararı olan Roe v. Wade'i iptal etmesinin ardından çok büyük sonuçlar doğururdu. İptalinden önce söz konusu 1973 tarihli karar, fetüs rahim dışında yaşayabilir hale gelene kadar kürtajı korumaktaydı.
İngiltere'deki Durham Hukuk Fakültesinden biyoavukat Chloe Romains, bu cihazlarda gelişmeye devam edecek canlılara verilecek adın bile tartışmaya neden olabileceğini söylüyor. Artık anne karnında olmadıkları için bilinen anlamıyla fetüs değiller. Bazıları da kelimenin Latince kökü itibariyle doğduklarını varsayan "yeni doğanlar" olmadıklarını savunuyor. Werner şöyle diyor:
Bu yeni ve eşi benzeri görülmemiş hastalara verdiğimiz isim hukuki ve toplumsal bakımdan bazı sonuçlar doğuruyor.
Philadelphia Çocuk Hastanesi ekibi bu durum üzerine yeni bir isim önerisinde bulundu: "fetal neonatlar" ya da kısaca "fetonatlar".
Bazı araştırmacılar ise yapay rahimlerin çok daha derin sorunlara pahalı bir teknolojik çözüm sunmaya çalıştığından endişeleniyor. San Franssico'daki Kaliforniya Üniversitesinden fetal cerrah olan ve bazen fetal cerrahinin babası olarak anılan Michael Harrison, şu ana kadar gördüğü verilerin umut verici olduğunu söylüyor. Ancak, uzun vadede yapay rahim teknolojisine olan ihtiyacı azaltacak hamilelik desteği ya da prematüre bebekler için kritik olan bakım için standart tekniklerin iyileştirilmesinin üzerinde durmak yerine hayatta kalma olasılığı düşük olan bu bebeklere tüm bu paranın ve teknolojinin harcanmaya değip değmeyeceği de sorgulanıyor.
David de aynı fikirde, kadınlarda erken doğum oranının neden arttığının ve bunun nasıl önlenebileceğini anlamak için yeterli araştırmanın ve bütçenin olmadığını söylüyor. Ayrıca sözlerine şunları ekliyor:
Bu konuya gerçekçi yaklaşmamız gerekiyor. Yapay rahimler var olan sorunun yalnızca çok küçük bir kısmını etkileyecektir.
Bartlett, sistemsel önlemlerin önemli olduğunu söylüyor, ancak erken doğmuş bebekler için acilen daha iyi tedavilere gereksinim olduğunu savunuyor. Bu konu hakkında şunları diyor:
Erken doğumu önleyecek sihirli bir çözüm mevcut değil ve en azından bizim yaşamımız boyunca bunun var olması pek olası değil. Sistemsel önlemler başarısız ya da yetersiz olduğunda ihtiyacımız olan şey, geliştirilmekte olan bu teknolojilerdir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ E. A. Partridge, et al. An Extra-Uterine System To Physiologically Support The Extreme Premature Lamb. Alındığı Tarih: 22 Ocak 2024. Alındığı Yer: Nature Communications | Arşiv Bağlantısı
- C. Crump, et al. (2019). Prevalence Of Survival Without Major Comorbidities Among Adults Born Prematurely. JAMA, sf: 1580-1588. doi: 10.1001/jama.2019.15040. | Arşiv Bağlantısı
- A. W. Flake, et al. (2023). The Artificial Placenta And Extend Technologies: One Of These Things Is Not Like The Other. Springer Science and Business Media LLC, sf: 1343-1348. doi: 10.1038/s41372-023-01716-2. | Arşiv Bağlantısı
- S. K. Kukora, et al. (2023). Ethical Challenges In First-In-Human Trials Of The Artificial Placenta And Artificial Womb: Not All Technologies Are Created Equally, Ethically. Springer Science and Business Media LLC, sf: 1337-1342. doi: 10.1038/s41372-023-01713-5. | Arşiv Bağlantısı
- J. S. McLeod, et al. (2019). Splenic Development And Injury In Premature Lambs Supported By The Artificial Placenta. Journal of Pediatric Surgery, sf: 1147-1152. doi: 10.1016/j.jpedsurg.2019.02.041. | Arşiv Bağlantısı
- ^ U.S. Food and Drug Administration. Pediatric Advisory Committee Meeting Announcement. (19 Eylül 2023). Alındığı Tarih: 25 Ocak 2024. Alındığı Yer: U.S. Food and Drug Administration | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 17:15:56 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16599
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.