Cengiz Han ve Torunları Arası Grup Seçilimi: Günümüzdeki 16 Milyon Erkek, Cengiz Han'ın Direkt Torunu Olabilir mi?
Dünya'daki Her 200 Erkekten Biri Cengiz Han'ın Soyundan mı Geliyor?
2003 yılında yayınlanan çığır açıcı bir tarihsel genetik makalesi, dünyadaki erkeklerin önemli bir bölümünün doğrudan Cengiz Han'ın soyundan geldiğini gösteren sonuçlar bildirdi. "Doğrudan" derken kastımız, bu erkeklerin her birinin, yaklaşık 1000 yıl önce yaşamış bir bireyden gelmiş gibi görünen Y kromozomları taşımasıdır. Y kromozomları yalnızca babadan oğula geçtiğinden, Y kromozomu, kişinin baba soyunun bir kaydı olarak kullanılabilir.
Cengiz Han, yaklaşık 750 yıl önce ölmüştür; yani nesil başına 25 yıl olduğunu varsayarsak, günümüz ile o dönem arasında yaklaşık 30 erkek bulunmaktadır. Daha nicel olarak, Cengiz Han'ın ölümünde Moğol İmparatorluğu'nun eriştiği sınırlar içinde ikamet eden erkeklerin yaklaşık %10'u, onun Y kromozomunu taşımaktaydı ve dolayısıyla dünyadaki erkeklerin yaklaşık %0.5'i, yani bugün hayatta olan yaklaşık 16 milyon kişi, doğrudan Cengiz Han'ın torunudur.
2003'ten beri, Mançu soyu ve Uí Néill soyu gibi başka "süper-Y" soy vakaları da tespit edilmiştir.[1], [2] Kendilerinden önce gelen tüm varyasyonları bir kenara atan patlayıcı yıldızlar gibi, genetik alanda "patlayan" bu Y kromozomu soylarının varlığı, insan genetiğinde, örneğin denizfillerinde gördüğümüz türden hiper-çok eşli memelileri anımsatan, periyodik bir "kazanan hepsini alır" dinamiğine işaret eder. Bu tür organizmalarda yaygın olarak görülen cinsel çiftbiçimliliğe sahip olmadığımız için, elde edilen sonuçların esnekliği, insan biyolojisinden değil, insanların kültürel esnekliğinden kaynaklanmaktadır.
Cengiz Han'ın Kısa Tarihi
Tarihin en korkulu imparatorlarından olan Cengiz Han, tahminen 1162 yılında, Timuçin adıyla doğdu. Rivayete göre doğduğunda elinde bir kan pıhtısı tutuyordu. Dönemin şaman toplumları için bu, onun gelecekte büyük bir lider olacağına işaretti.
Dönemin yazılı kayıtları epey eksik olduğu için Timuçin'in tam olarak nasıl bir ortamda büyüdüğü net değildir; ama bildiğimiz bir şey var: O dönemde Moğollar, bölük pörçük kabileler halinde yaşıyorlardı. Kimi zaman gelin alıp verme yoluyla geçici bağlar kursalar da, hiç kimse onları tek bir yönetim altında toplayamamıştı. Timuçin'in babası Yesüey Batur bu yönde ilk adımları atan Khabul Kağan'ın soyundan geliyordu ve kendisi de Moğolları birleştirme yolunda adımlar atmıştı; ama Timuçin daha 9 yaşındayken, Tatarlar babasını zehirleyerek öldürdüler. Babasının ölümü üzerine, kabilenin önde gelenleri onu ve ailesini terk etti. Bu bir Moğol geleneğiydi: Sadece güçlü liderin peşinden gidilirdi.
Böylece, Timuçin, step ikliminin zorlu şartlarında, ailesiyle tek başına hayatta kalma mücadelesi vermeye başladı. Açlık ve sefalet çekti, çok kez ölümle burun buruna geldi. Çocukluğuyla ilgili en önemli anılarından biri, üvey kardeşiyle yaşadığı kavgaydı: Üvey kardeşleri Bekter ve Belgütay, avladıkları kuş ve balıkları onlardan çalıyorlardı ve paylaşmıyorlardı. Timuçin bunu büyüklerine şikayet etti, ama kardeşleriyle iyi geçinmesi tembihlenip geri gönderildi. Nihayet bir gün gözü dönen Timuçin, öz kardeşi Kasar ile birlikte Bekter'i bir tepede atları seyrederken yakaladı ve iki kardeş, üvey kardeşlerini oklayarak öldürdüler.
Bu zorlu şartlar altında pişen Timuçin, nihayetinde bütün Moğol kabilelerini bir arada toplayacak, insanlık tarihinin İngiltere İmparatorluğu'ndan sonra gördüğü en büyük imparatorluğu inşa edecek, yeryüzünün en korkulu fatihlerden biri olacak Cengiz Han'ı doğurdu. Cengiz Han, adı değil, "evrensel imparator" veya "güçlü, savaşçı imparator" anlamına gelen unvanıydı. Gerçekten de Cengiz Han, Roma İmparatorluğu'nun 400 yılda ele geçirdiği kadar toprağı sadece 25 yılda fethedecek, tarihin toprakları kesintisiz olarak birbirine bağlı olan en büyük imparatorluğu inşa edecekti.
Bir Y kromozomu soyunun, insan türünün bu kadar büyük bir bölümünde nasıl olup da bu kadar geniş bir dağılıma sahip olduğunu anlamak için, Cengiz Han'a atfedilen bir alıntıyla başlayalım (Conan izleyicileri bu sözü iyi bilecektir):[3]
Bir erkek için en büyük mutluluk, düşmanlarını yenmek, onları önüne sermek, sahip oldukları her şeyi onlardan almak, sevdiklerini gözyaşları içinde görmek, atlarına binmek, karılarını ve kızlarını kollarında tutmaktır.
The Genetic Legacy of the Mongols başlıklı makalenin yazarları, bulgularını şöyle özetliyorlar:[4]
Bazı olağandışı özelliklere sahip bir Y kromozomu soyu belirledik. Bu kromozom varyantını Asya'nın büyük bir bölgesine, bir yanda Pasifik'ten diğer yanda Hazar Denizi'ne kadar uzanan 16 popülasyonda keşfettik ve bu popülasyonlarda bu varyant yüksek frekansta mevcuttu: Bu bölgedeki erkeklerin ∼%8'i söz konusu Y kromozomu taşıyordu; yani bu popülasyonlar, Dünya'daki toplam erkek nüfusunun ∼%0.5'ini oluşturuyordu. Soy içindeki varyasyon örüntüsü, bu kromozomun günümüzden 1000 yıl önce, Moğolistan'da ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Bu kadar hızlı bir yayılma, tesadüfen meydana gelmiş olamaz; seçilimin bir sonucu olmalıdır. Soy, muhtemelen Cengiz Han'ın erkek soyundan gelen torunları tarafından taşındı ve bu nedenle, bu makalede, onların üreme davranışlarına dayanan yeni bir sosyal seçilim biçimi önermekteyiz.
Evrimsel Biyolojide Grup Seçilimi Kavgaları
Bu iddia, çok ilginç bir tartışmaya kapı aralamaktadır: Normalde evrimsel biyolojide seçilimin birey seviyesinde işlediği söylenir. Yani bireyler, ömürleri boyunca evrimleşmezler ama, popülasyon içinde hangi bireyin hayatta kalıp ürediği, hangilerinin hayatta kalamadığı ve/veya üreyemediği, türün ne yönde evrimleşeceğini belirler. Mesela bir nedenle hep uzun boy genlerini taşıyan erkekler daha kolay hayatta kalabilirse ve/veya üreyebilirse, tür de nesiller içinde giderek daha uzun boylu olacak biçimde evrimleşir. Dolayısıyla evrimleşen şey popülasyonun geneli olsa da, popülasyonun evrimleşebilmesini sağlayan şey, bireylerin hayatta kalma ve üreme başarısının bir ölçüsü olan seçilimdir.
Daha önceden anlattığımız gibi, seçilimin de çeşit çeşit versiyonu vardır: Bulunulan ortamda hayatta kalma başarısına doğal seçilim denir. Üreme başarısına cinsel seçilim denir. Bir diğer türün arzu ve ihtiyaçlarına bağlı olarak hayatta kalmaya yapay seçilim denir. Aynı ailenin mensuplarının birbirini kayırması sayesinde hayatta kalmaya akraba seçilimi denir. Bunların her biri evrimsel biyoloji literatüründe iyi yer etmiş seçilim yöntemleridir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bunlara ek olarak, 2021 yılında kaybettiğimiz büyük evrimsel biyolog Edward Osborne Wilson gibi bazı önemli isimlerin savunduğu "grup seçilimi" vardır. Aslında bu seçilimden ilk bahseden kişi, Evrim Teorisi'nin babası olan Charles Darwin'dir; ama onun zamanından beri en tartışmalı olan seçilim türü de bu olmuştur.
Grup seçilimi, tür içinde "akrabalık" harici nedenlerle oluşan gruplara dayanmaktadır. Grup seçilimini, aynı futbol takımını tutanların, birbirini koruyup kollaması ve diğer takımı tutanlara saldırması gibi düşünebilirsiniz. Halbuki o koruyup kolladıkları kişiler, gerçekte biyolojik veya evrimsel olarak başarısız bireyler olabilirler - veya saldırdıkları kişiler, aslında hayatta kalma mücadelesinde kendilerine takımdaşlarından çok daha fazla fayda sağlayabilecek kişiler olabilirler. Bu, elbette sosyolojik olarak incelenebilir bir konudur; ama grup seçilimini savunanlar, genlere bağlı olmayan bu grupların birbirini kayırmasının, biyolojik evrime yön verebileceğini savunmaktadırlar. Benzer bir örnek, birbiriyle doğrudan akraba olmasalar bile, sırf aynı ülkede doğdukları için birbirini koruyup kollama gibi davranışlardır.
Bu, epey ateşli bir tartışma sahasıdır; çünkü çok absürt bir şeyi önermektedir: Grup seçiliminde bireyler, genetik bağı olmayan bireyler için de kendilerini feda edebilirler. Hatta onlar için ölerek, üreme başarılarını sıfırlayabilirler bile!
Belki bunu ilk duyduğunuzda, "E ne var canım, ben de yoldan geçen tanımadığım birine akrabam olmasa da yardım ederdim." diye düşünebilirsiniz. Evet, ederdiniz; çünkü türümüzün var oluşu sizin o kişiye yardım edip etmemenize bağlı değildir. Yani kültürel beklentileri, evrimsel beklentilerden ayırmamız gerekmektedir. Evrimle ilgili düşünürken hep şöyle düşünülmelidir: "Bu 'yoldan geçene yardım etme' davranışı, izole bir vaka olmasaydı da, sürekli olarak, her gün insanlar kendilerini mesela diğer türleri korumak adına öldürselerdi, "insan" diye bir tür kalabilir miydi?"
Hatta insanın yüksek bilişsel becerileri bu konuyu anlamayı zorlaştırabilir; daha iyi anlamak için, ördekleri düşünün: "Bir ördek türünün bütün üyeleri, örneğin kurbağaları korumak için sürekli zehirli yılanlarla savaşmayı seçseydi, o ördek türü uzun vadede var olmayı sürdürebilir miydi?" Kurbağaların varlığından, kendilerini riske ettikleri düzeyin ötesinde bir fayda sağlamıyorlarsa, muhtemelen hayır. Bir süre sonra yok olup giderlerdi. İşte grup seçilimi, bunu böyle tür bazında değil de, türün içindeki gruplar özelinde düşünmektedir ve en azından belli sınırlar dahilinde genetik bağı olmayan grupların da birbirlerini kayırabileceğini veya hedef alabileceğini ve bunun evrime yön verdiğini söylemektedir.
Grup seçilimini destekleyen çok önemli bilim insanları vardır; ancak karşı çıkan isimler arasında da John Maynard Smith, W. D. Hamilton, George Williams ve muhtemelen hepinizin adını daha iyi bildiği Richard Dawkins gibi evrimsel biyologlar bulunmaktadır. Onlara göre matematiksel evrim modelleri, grup seçilimi diye bir şey olmadığını bariz bir şekilde göstermektedir. Günümüzde grup seçilimi, evrimsel biyolojide pek de ciddiye alınan bir seçilim türü değildir, ama bilimdeki bu kavga devam etmektedir. Konu hakkında daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Cengiz Han Bağlamında Sosyal Seçilim Nedir?
Sosyal seçilim kavramının bu bağlamdaki anlamı açıktır: Moğol İmparatorluğu, Cengiz Han'ın ailesi olan "Altın Aile"nin kişisel mülküydü. Daha spesifik olarak bu aile, Cengiz Han'ın ilk ve birincil karısından olan dört oğlunun (Cuci, Çağatay, Ögeday ve Tuluy'un) torunlarından oluşuyordu. Klasik Dünya mitolojisindeki tanrıların soyundan gelmenin ya da ortaçağ Hıristiyan monarşilerinde Davut Hanedanı'ndan türeyen soylardan gelmenin önemli olması gibi, Moğol İmparatorluğu'nun yükselişinden sonraki yüzyıllarda da Asya'nın çoğunda, bir hükümdar olmak için Cengiz Han'ın soyundan gelmek gerekli bir ön koşul haline geldi.
Cengiz Han, Moğol İmparatorluğu'nda öyle sıradan bir figür olarak görülmüyordu; tanrısal bir statüye sahipti. Örneğin 13. yüzyıldan kalma bir metin olan Moğolların Gizli Tarihi'nde, Tanrı Zaarin'in, Khorchi isimli birine bir ineğin möölediği bir görüntü gösterdiği anlatılır: Bu anlatıya göre inek, "Yerler ve gök, ulusun lordu Timuçin'i yapmaya karar verdiler." diye möölüyodu. Aynı metne göre Cengiz Han'ın 23 nesil önceki ataları, dişi bir geyik ve erkek bir kurttu ve Timuçin, bu hayvanların soyundan geliyordu.
Cengiz Han ve akrabalarının, bu "kudretli" gördükleri soyu yaymak adına özel bir çaba sarfettiğini de biliyoruz. Örneğin Marco Polo, Moğol İmparatorluğu'nu ziyaret ettiğinde, Cengiz Han'ın torunu Kubilay Han'ın toplamda 10.000 kadından oluşan bir haremi olduğunu görmüştü. Anlattığına göre Kubilay'ın cariyeleri, 6'şarlı gruplar halinde 3'er gün boyunca Kubilay ile seks yapıyorlar ve ona hizmet ediyorlardı. Her 3 günde bir bu kadınlar değiştiriliyordu. Bakın artık bu öyle gönül eğlendirmelik bir iş olarak görülemez. Moğollar, genetik bir hanedanlık kurmaya çalışıyorlardı.
Bu durum, dönemin sosyopolitiğine de yansıdı. Günümüzde böyle şeyleri makam için adam kayırma gibi davranışlarda görüyoruz ama; bundan -örneğin- 600 yıl önce Orta Asya'nın steplerinde her gün yaşamla ölüm arasında gidip geliyor olsaydınız, kimi tanıdığınız, kime söz geçirdiğindiğiniz, sizi takip edenlerin sayısı gibi şeyler gerçekten de hayatta kalıp kalmayacağınızı belirliyor olurdu. Örneğin kendileri de Moğol olan Zunghar Kağanlığı, sırf Cengiz soyundan gelmeyenlerce yönetildikleri için, Cengiz soyundan gelen komşularınca korunmadılar ve Qing İmparatorluğu tarafından yok edildiler.
Anlayacağınız, Cengiz Han'ın soyundan gelmek, yaşam ve ölüm arasındaki çizgiyi belirliyordu ve bu soydan gelmek bir gurur meselesiydi. Bunun bir benzerini Orta Doğu topraklarında Muhammed Peygamber'in soyundan geldiğini iddia eden Seyyidlerde görmekteyiz. Seyyidlerden söz etmişken, İslam toplumlarında Cengiz Han'a olan hayranlığa da bir bakış atmakta fayda görüyoruz.
İslam Toplumlarında "Cengiz Han Gururu"
Moğol genişlemesinin gücü ve öfkesi ile, Cengiz Han'ın soyunun dünyayı fethetme hayallerinin Asya toplumlarında yarattığı huşu ve çekicilik, Cengiz Han'ın soyundan gelmenin İslam toplumları içinde bile bir prestij işareti haline gelmesi gerçeğiyle doğrulanmaktadır.
Örneğin Timur, Çağatay'ın soyundan geldiğini iddia etmiştir. Timur'un Hindistan'daki torunları olan Timurlular da Cengiz'den aldıkları mirasla gurur duymuştur. Rusya'nın Müslüman Tatarları'nda ve Orta Asya'da Cengiz Han'dan gelen Özbekler'de, Cengiz Han'ın soyundan gelmek, herhangi bir savaş lordu için önemli bir kimlikti.
Cengiz Han ve onun yakın torunlarının gayrimüslim olduğu düşünülecek olursa, bu prestij oldukça tuhaftır! Hatta Cengiz Han'ın soyu sadece gayrimüslim olmakla kalmıyordu, aynı zamanda Moğol akınları, Batı Asya Müslüman toplumlarına yönelik ciddi zararlar vermişti: İran ve Mezopotamya'nın nispeten verimli sulama sistemleri, Moğol fetihleri sırasında aldıkları hasarlar sonucunda yüzyıllar boyunca eski üretkenlik seviyelerine geri dönememiştir. Daha sembolik olarak, Abbasi Halifeliği'ni ortadan kaldıran da Moğollar oldu.
Müslüman toplumlarda, Muhammed peygamberin torunları olan Hasan ve Hüseyin'in torunları aracılığıyla yayılan Seyyidlik makamı gurur kaynağıdır. Tabii ki bu akrabalık iddiaları genellikle kurgusaldır; ancak bunun pek önemi yoktur. Aslına bakarsanız, sonunda Rusları boyunduruk altına alan Tatarların ortaya çıkmasına neden olan Moğol İmparatorluğu'nun kuzeybatı bölgesi olan Altın Orda'da, Cengizli olmayan savaş ağaları, Cengizli rakiplerine üstünlük sağlamak adına, Muhammed'in soyundan geldiklerini iddia eden hayali soy kütükleri bile üretmişlerdir. Cengiz Han soyunun İslam peygamberinin soyundan daha prestijli olup olmadığı sorusu bile bu toplumlar için şok edici bir sorudur.
Tarihsel örüntüleri ve güçleri, ekonomik ya da en azından ideolojik terimlerle kavrama eğiliminde olan modern zaman insanının bakış açısından, kan soyuna böylesine saplantılı olmak gülünç görünebilir. Küçük aile gruplarına ve akrabalık ağlarına, bizim alışkın olduğumuzdan çok daha alışkın olan birçok modern-öncesi dönem insanları da muhtemelen bizim bu konudaki şaşkınlığımızı oldukça şaşırtıcı bulacaktır.
Makalenin Söyledikleri
Cengiz Han makalesinde, ilk olarak, Asya'nın çoğunda bulunan bir dizi benzersiz genetik belirteç içeren, spesifik bir Y kromozomal haplotipi olduğunu keşfettiler. Haplotip, bilimde farklı bağlamlarda farklı anlamlarda kullanılabilmektedir; ama genel olarak, bir arada kalıtılmaya meyilli bir grup gene "haplotip" denmektedir. Örneğin 20-30 kadar gen varyantı sık sık bir arada kalıtılıyorsa, buna haplotip denir. Bu "bir arada kalıtılan gen grupları" bazen bir araya gelerek daha büyük gruplar oluşturabilmektedirler. Bu grupların toplamına da "haplogrup" adı verilmektedir.
Tüm bu tanımlar bir yana, araştırmacılar, Orta Asya'ya yayılmış yaklaşık 16 milyon erkeğe karşılık gelen bir örneklemin, C3* Yıldız Kümesi adı verilen bir haplotipe üye olduğunu gördüler. Bu haplotip, tüm yerel varyantları birbirine bağlayan az sayıda mutasyon adımından da anlaşılacağı gibi, nispeten yakın zamanda bu derecede genişlemiş görünmektedir. Araştırmacılar, BATWING isimli bir yazılım kullanarak, bu haplotipin ortak atasının 1000 yıl önce yaşadığını buldular. Araştırmacılar, bunu şu grafikle gösteriyorlar:
Gölgelendirilmiş alan, yıldız filogenisini temsil etmektedir. Bu alan, sadece 1 mutasyon adımıyla birbirinden ayrılan çekirdek haplotip ile karakterize edilir. Bu, mutasyonların varyasyon oluşturma ve daha karmaşık bir topoloji oluşturma zamanı bulamadan önce genetik varyantın frekansının hızla arttığını göstermektedir. Diğer Y soyları için ağın daha karmaşık olduğuna dikkat ediniz.
Bu size şaşırtıcı gelmeyebilir: "Bunda ne var, herkesin ataları ortak değil mi?" diyebilirsiniz. Haklısınız, öyle tabii ama, şu anda rastgele 16 milyon insanı alacak olsanız, bunları aynı coğrafyadan bile alsanız, bu popülasyonun "Y kromozomu Ademi'nin" binlerce, belki on binlerce yıl önce yaşadığını görürdünüz. Popülasyon ne kadar büyükse, çeşitlilik de o kadar yüksek olacağı için, ortak ata da o kadar eskide çıkardı. Halbuki bu araştırmada keşfedilen o 1000 yıl önce yaşamış ata, yukarıda da söz ettiğimiz gibi ortalama insan neslini 25 yıl alsanız, sadece 40 nesil öncesi demektir! Bu, Orta Asya'nın coğrafi büyüklüğü düşünülecek olursa, absürt hızda bir gen yayılımıdır.
Araştırmacılar, Cengiz Han haplotipinin yükselişinin arkasındaki faktörleri şöyle açıklıyorlar:
Frekanstaki bu artış, aradan geçen 34 civarındaki nesle eşit olarak yayılırsa, nesil başına yaklaşık 1.36 faktörlük bir ortalama artış gerektirecektir. Bu olay, 19. yüzyılda İngiltere'deki endüstriyel kirliliğe cevaben evrimleşen melanik güvelerin yayılması örneğinde olduğu gibi, doğal popülasyonlarda gözlemlenen en aşırı düzeyde seçilim baskılarıyla karşılaştırılabilecek bir seviyedir. Bu çalışmada, böylesi bir yayılımın tesadüfen oluşup oluşamayacağını da değerlendirdik. Popülasyon artış hızı biliniyorsa, bir neslin gözlemlenen frekansının, onun varyasyon düzeyi ile tutarlı olup olmadığını tarafsızlık varsayımıyla test etmek mümkündür… Bu yöntemi kullanarak, nötr koşullar altında mevcut frekansı %8 olan yıldız kümesinde gözlemlenen düşük dereceli varyasyonu bulma ihtimalini tahmin ettik. Soyda bu derece yüksek hızda bir artışa sebep olabilecek en sıra dışı demografik model olan çift üstel büyüme modelinde bile olasılık, sadece <10−237 seviyesindeydi. Mutasyon oranı 10 kat daha düşük olsaydı bile olasılık en fazla 10−10 olurdu. Böylece şans eseri böyle bir yayılımın yaşandığı ihtimali dışlanabilir: Bu haplotip üzerine seçilim etki etmiş olmalıdır.
Aranan Mekanizma Doğal Seçilim mi?
Cengiz Han'ın soyunun bu kadar yayılmasının ardındaki mekanizmanın doğal seçilim olabileceği ihtimali tamamen göz ardı edilemese de, Y kromozomundaki az sayıdaki gen ve bunların özelleşmiş işlevleri, seçilimin etki etmesi için pek fırsat sağlamaz. Bu nedenle alternatif açıklamalar aramak gerekir. Aynı Y kromozomunu taşıyan erkeklerin nesilden nesile sosyal olarak aktarılan üreme uygunluğunun artması, kendilerine ait Y soylarının sıklığının artmasına neden olacak ve bu etki, akraba olmayan erkeklerin ortadan kaldırılmasıyla daha da şiddetlenecektir.
Nesil başına 1,36'lık bir faktör aşırı yüksektir. Teoride elbette sürüklenme bunu yapabilir, ancak teoride, bir odadaki gaz moleküllerinin hepsi kendiliğinden bir köşede de toplanabilir. Makalede belirtildiği gibi, Y kromozomu biyolojik olarak faydalı genler açısından zengin değildir. Muhtemelen gelecekte bu özel haplotipin taşıyıcıları hakkında sıra dışı bir şeyler keşfedeceğiz, ancak o zamana kadar bu harita çok şey anlatıyor:
Odaklandığımız haplotip, Cengiz Han'ın ölümünde olduğu gibi Moğol İmparatorluğu'nun sınırlarını açıkça takip etmektedir. Bunun ana istisnası, Moğol egemenliğinin bu ulus üzerindeki çöküşünden sonra İran'daki kargaşadan kaçan Moğol askerlerinin baba soyundan geldiği yönünde önemli bir iddiası bulunan, Orta Afganistan'ın Hazara halkıdır.
Ayrıca, gölgeli alanlar, Moğolların Doğu ve Batı Asya'da fethettiği sonraki toplumlara kıyasla nüfus yoğunluğunun nispeten düşük olduğu ve nispeten düşük olduğu bölgelerdir. Son olarak, gölgeli alanlar, Çin Yuan'ından veya İran İlhanlılığı'ndan çok daha uzun süre Cengiz soyunun egemenliği altında kalmıştır. Moğolistan'da, kuzeydoğu Çin'de ve Orta Asya'nın tamamında, Cengiz soyundan gelenler, Rusya ile Britanya İmparatorluğu arasındaki "Büyük Oyun" dönemine kadar her şeyden önemliydi.
Cengiz Han'ın Soyu Asya'ya Nasıl Yayıldı?
Burada sık yapılan bir hata, Cengiz Han'ın tek başına yüzlerce veya binlerce çocuğun babası olması gerektiği fikridir. Evet, Cengiz Han'ın soyu üremeye epey düşkündü ama bugün Cengiz Han'ın milyonlarca torunu olması için illâ genleri yayanın sadece Cengiz Han olması gerekmemektedir. Onun direkt oğlu veya torunu olan herkes bu spesifik Y kromozomu yayılımına katkı sağlamış olabilir, çünkü Y kromozomu, sadece babadan oğla geçen bir kromozomdur. Öyle veya böyle, araştırmanın bulgularına göre bu soydan gelen erkekler, dönemin diğer erkeklerine nazaran çok daha fazla yavru ürettiler. Bu, 1 ailenin sıra dışı bir üreme başarısına erişmiş olması demek ve evrimsel olarak açıklanması gereken bir durumdur.
2003 makalesi, bu konuda söylenen son söz değildir. Şu anda Rusya Federasyonu'nda ikamet eden birçok grubu içeren grupları araştıran 2007 tarihli bir makaleden bir tablo şöyledir:[5]
Bu tabloda ilgi çekici olan, Kazak örnekleminde, Kalmıklara göre nispeten daha yüksek frekans bulunmuş olmasıdır. Kalmıklar, adı geçen Zunghar İmparatorluğu'nun bir parçası olan ve Rus İmparatorluğu'na sığınan bir halktır. Avrupa'nın Budist olan tek yerli halkı olduklarını iddia etmektedirler (Kalmıkya, Uralların ve Volga'nın batısındadır). Kültür ve gen bakımından Moğollarla, Türk Kazakları'ndan daha yakın akraba olmalarına rağmen, Cengiz Han'ın soyunu taşımıyor gibi görünmektedirler; çünkü 18. yüzyılda Cengiz'in önderliğindeki Moğol kabileleri, onları "sonradan görme mütecavizler" olarak görüp, onlarla savaşmıştır.
Buna karşılık Kazaklar, muhtemelen yüzyıllardır Altın Orda'nın kalıntılarıyla karışmışlardır. 2007 yılında Cengiz Han'ın biyografisini anlatan bir Moğol filminin Kazakistan hükümetinden fon alması ilginçtir. Bu durum, Cengiz Han'ın İç Asya'da Moğolistan dışındaki topraklarda da prestijini hala elinde tuttuğunu doğrulamaktadır.
İşleri Değiştiren Bulgular
Ne var ki internetteki birçok kaynak, sanki Cengiz Han'ın 16 milyon erkeğe karşılık gelen bir grubun doğrudan atası olması açıklaması tarihçiler ve genetikçiler arasında genel geçer kabul görmüş ve konu kapanmış gibi işi buraya kadar getirip bırakmaktadır. Halbuki 2003'ten beri bu konuda başka çalışmalar da yapılmıştır ve işler biraz değişmiştir.
Her şeyden önce şunun vurgulanması önemlidir: Sözü edilen ve Orta Asya'da tespit edilen haplotip, Cengiz Han'la başlamadı. Sadece araştırmaya dahil edilen grubun %8'inde bulunan haplotip, Cengiz Han'ın da yaşadığı 1000 yıl öncesine gitmektedir- ki aslında bu kısım da şaibelidir, çünkü farklı tarihlendirme yöntemleriyle haplogrup atasını biraz farklı dönemlere tarihlendirmek mümkün olabilmektedir. Örneğin bir diğer çalışmada, başka bir yöntemle, aynı gen grubunun atasının 2000 yıl önce yaşamış olabileceği gösterilmiştir.[6] Ama bu araştırmadaki 2300 erkeğin atası 1000 yıl önceye gittiğini varsaysak bile, C3* veya sonradan yapılan bir çalışmanın düzelttiği gibi aslen C2* olarak isimlendirilen bu haplotipin kökenlerini Milattan Önce 5. yüzyılda Doğu Moğolistan ile Mançurya arasında yaşayan Donghu İnsanları'na kadar takip edebiliyoruz.[6], [7]
Ama öyle olsa bile, Cengiz Han ve torunları, halihazırda kendilerinde var olan bu haplotipi müthiş bir şekilde yaymış olabilirlerdi ve sonuç değişmezdi. Ama bu da şaibelidir. Çünkü, orijinal çalışmanın en önemli dayanaklarından biri, Afganistan'ın %9'unu oluşturan etnik bir grup olan Hazaralar'ın da bu haplotipe sahip olmasıdır. Yukarıdaki haritalardan görebileceğiniz gibi, komşusu olan hiçbir popülasyonda bu haplotip görülmemiştir. Eğer bu yayılma Cengiz Han ile ilişkiliyse, Cengiz Han'ın Afganistan'da bulunduğu ama civarında zaman geçirmediği bir dönem tespit edebilmeliyiz. İşte araştırmacılar, bunun Cengiz Han'a işaret eden güçlü bir kanıt olduğunu düşünüyorlardı; çünkü Cengiz Han gerçekten de kısa bir süreliğine Afganistan'da bulunmuştu ve bu sırada burada da birçok kadınla birlikte olduğu söyleniyordu. Hatta günümüzde Hazaralar da kendilerinin Cengiz'in torunları olduğunu iddia etmektedirler.
Ancak sonraki çalışmalar, Cengiz Han ve adamlarının burada anlamlı miktarda karışamayacak kadar kısa kaldığını, hatta Moğol garnizonlarının Cengiz Han'ın ölümünden 10 sene kadar sonra Ögeday Han ve askerleri tarafından Afganistan'da kurulduğunu göstermiştir. Gerçi hala bazıları Moğolların işgal ettikleri her yerde günde yüzlerce ve belki binlerce kadına tecavüz ettiğini söylemektedir; ama yine de burada bazı soru işaretleri olduğu açıktır.
Ne var ki, bundan çok daha büyük sıkıntılar da tespit edilmiştir: 2012'deki bir çalışmada, Cengiz Han'ın değil ama 15. yüzyılda yaşamış torunlarından olan Dayan Han'ın soyundan gelen ve günümüzde halen yaşayan bazı insanlar üzerinde bir çalışma yapılmıştır. Bunların genlerinde C2* gen kümesine rastlanmamıştır.[7] 2019'daki bir diğer çalışmada, zengin bir Çin ailesi olan Lu ailesinin yüzlerce yıla yayılan resmi soyağaç kayıtları incelenmiştir ve gerçekten de Cengiz Han'ın oğullarından Kölgen'in torunları oldukları görülmüştür.[8] Dolayısıyla bunlarda C2* kümesini görmeyi beklerdik; ama genleri incelendiğinde, bu "Cengiz Han haplotipi"ne rastlanmamıştır. Son olarak 2018'deki bir diğer çalışmada, Cengiz Han'ın soyundan gelmediği bilinen kişilerde de C2* haplogrubuna rastlanmıştır. Görebileceğiniz gibi tüm bunlar, 2003 makalesinin iddiası için büyük problemlerdir.
Sonuç
Özetle, Cengiz Han'ın genlerini 200 erkekten 1'ine saçmayı başardığı konusu fazlasıyla şaibelidir ve çok büyük ihtimalle tamamen hatalıdır. Elbette, tüm bu tartışmaları nihayete erdirecek bir kanıt, Cengiz Han'ın mezarını bulmak olurdu; çünkü elimizde Cengiz'in genomu bulunmamaktadır. Bu nedenle tüm çalışmalarda, torunlardan ataya ulaşmaya çalışılmaktadır; fakat atadan torunlara ulaşmak çok daha isabetli ve kolaydır.
Ne yazık ki bu mezarı hiçbir zaman bulamayabiliriz; çünkü Cengiz Han ve yakın akrabaları, gömüldükleri yerin bilinmemesini vasiyet etmişlerdi. Hatta sır dışarı çıkmasın diye Cengiz Han'ın defin alanına giden askerleri gören herkesin öldürüldüğü, sonrasında defin alanı etrafındaki arazilerde 1000 atın sürülerek tüm izlerin yok edildiği bile anlatılır.[9] O nedenle Cengiz Han'ın mezaryeri bilinmemektedir ve bugüne kadar onca arkeolojik kazı yapılmasına rağmen defin alanı bir türlü bulunamamıştır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 6
- 5
- 3
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Türev İçerik Kaynağı: Discover | Arşiv Bağlantısı
- ^ Y. Xue, et al. (2005). Recent Spread Of A Y-Chromosomal Lineage In Northern China And Mongolia. The American Journal of Human Genetics, sf: 1112-1116. doi: 10.1086/498583. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. T. Moore, et al. (2006). A Y-Chromosome Signature Of Hegemony In Gaelic Ireland. The American Journal of Human Genetics, sf: 334-338. doi: 10.1086/500055. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Wikiquote. Genghis Khan. (12 Ekim 2004). Alındığı Yer: Wikiquote | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. Zerjal, et al. (2003). The Genetic Legacy Of The Mongols. The American Journal of Human Genetics, sf: 717-721. doi: 10.1086/367774. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. V. Derenko, et al. (2007). Distribution Of The Male Lineages Of Genghis Khan's Descendants In Northern Eurasian Populations. Genetika. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b L. Wei, et al. (2018). Whole-Sequence Analysis Indicates That The Y Chromosome C2*-Star Cluster Traces Back To Ordinary Mongols, Rather Than Genghis Khan. European Journal of Human Genetics, sf: 230-237. doi: 10.1038/s41431-017-0012-3. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b K. Batbayar, et al. (2012). The Genetic Origin Of The Turko-Mongols And Review Of The Genetic Legacy Of The Mongols. Part 1: The Y-Chromosomal Lineages Of Chinggis Khan. Semantics Scholar. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Wen, et al. (2019). Molecular Genealogy Of Tusi Lu’s Family Reveals Their Paternal Relationship With Jochi, Genghis Khan’s Eldest Son. Journal of Human Genetics, sf: 815-820. doi: 10.1038/s10038-019-0618-0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. Craig. Why Genghis Khan’s Tomb Can’t Be Found. (19 Temmuz 2017). Alındığı Yer: BBC | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 15:09:16 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11552
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.