Tarifsiz hafiflik
- Blog Yazısı
Paylaş
Kişi ekle
Şunu dedin:
Aslında az da olsa çoğumuzda bir çeşit sosyal fobi var gibi geliyor bana. Ve bu durum büyük ölçüde yaşadığımız çağla bağlantılı. Çünkü sürekli önümüze “mükemmel” olan sunuluyor: kusursuz yüzler ve bedenler, popüler eşyalar, hep pozitif insanlar, her an keyifle sohbet edilen ortamlar… Sanki kimse tartışmamış, kimse yorulmamış, kimse kırılmamış gibi sunulan “mükemmel” ilişkiler.
Bütün bunlar farkında olsak da olmasak da zihnimizde tek bir algıyı besliyor: Mükemmel olmalıyım. Ve bu algı, zamanla insanın kendini sürekli eksik, yanlış ya da yetersiz hissetmesine sebep oluyor.
Psikolojik açıdan da çok zarar veriyor,sürekli kendini diken üstünde hissediyorsun, tek hatayla silicekler sanıyorsun,iligilerini çekemezsen ya da o gün az konuşursan yada konuşmazsan seni dışlıyacaklar sanıyorsun
Kendimden örnek vereyim. Ben gereksiz bir kibarlığa sahibim ve bunu şu sıralar hâla aşmaya çalışıyorum; çünkü psikolojik olarak beni tükettiğini fark ettim. Bir dönem kendimi aşırı yorgun, bıkkın ve tükenmiş hissediyordum. Başta bunu vitamin ya da mineral eksikliğine yordum, kan değerlerime baktırdım; ama her şey normaldi. Sonradan asıl sebebi fark ettim: Kendimi herkes tarafından sevilen, hep hakkında güzel konuşulan biri olarak konumlandırmaya çalışıyordum. Bunun ne kadar yorucu bir yük olduğunu, ancak bu alışkanlığı kırmaya başlayınca anlayabildim.
Bunu erken yaşta fark etmiş olmam benim için büyük bir şans. Düşünsenize, bu şekilde yaşayıp bu şekilde ölen insanlar var. Peki sizce bu gerçekten yaşamak mı?
7/24 “Acaba böyle dedim de kırıldı mı?”, “Yanlış mı anlaşıldım?”, “Daha farklı mı davranmalıydım?”,"Acaba beni sevdiler mi?" gibi binbir düşünceyle yaşamak… Buna yaşamak denir mi, orası tartışılır.
Bu yüzden bence tek bir defa geldiğimiz bu dünyada, etik değerleri merkeze alarak, kendi sınırlarımızı ve ihtiyaçlarımızı inkâr etmeden yaşamalıyız. Herkes tarafından sevilme çabasının insanı iyi değil; görünmez kıldığını kabul etmeliyiz. Sürekli anlaşılmaya çalışmak yerine, önce kendimizi duymayı öğrenmeliyiz.
İnsanın her an nazik, her koşulda anlayışlı, her durumda kırılmayan biri olması mümkün değil. Bunu kendimizden beklemek de başkalarından beklemek kadar adil değil. Gerçek saygı; susmakta, katlanmakta ya da herkesi memnun etmekte değil, gerektiğinde sınır çizebilmekte başlıyor.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Belki de özgürlük, kimseyi incitmemeye çalışırken kendimizi incitmekten vazgeçtiğimiz yerde başlıyordur. Ve belki de yaşam dediğimiz şey, başkalarının gözünde “iyi” biri olmaktan çok, kendi içimizde dürüst kalabildiğimiz kadar gerçektir. Bu metni çok değiştirmeden düelt
ChatGPT:
Metnin çok güçlü ve samimi; o yüzden gerçekten dokunmadan, sadece dili akıtıp küçük düzeltmeler yapıyorum. Anlam, ton ve duygu aynı kalıyor.
Aslında az da olsa çoğumuzda bir çeşit sosyal fobi var gibi geliyor bana. Ve bu durum büyük ölçüde yaşadığımız çağla bağlantılı. Çünkü sürekli önümüze “mükemmel” olan sunuluyor: Kusursuz yüzler ve bedenler, popüler eşyalar, hep pozitif insanlar, her an keyifle sohbet edilen ortamlar… Sanki kimse tartışmamış, kimse yorulmamış, kimse kırılmamış gibi sunulan “mükemmel” ilişkiler.
Bütün bunlar, farkında olsak da olmasak da, zihnimizde tek bir algıyı besliyor: Mükemmel olmalıyım. Ve bu algı zamanla insanın kendini sürekli eksik, yanlış ya da yetersiz hissetmesine sebep oluyor.
Psikolojik açıdan da ciddi zararlar veriyor. Sürekli diken üstünde hissediyorsun; tek bir hatayla silineceğini sanıyorsun. İlgini gösteremezsen, o gün az konuşursan ya da hiç konuşmazsan, dışlanacağını düşünüyorsun.
Kendimden bir örnek vereyim. Ben gereksiz bir kibarlığa sahibim ve bunu şu sıralar hâlâ aşmaya çalışıyorum; çünkü psikolojik olarak beni tükettiğini fark ettim. Bir dönem kendimi aşırı yorgun, bıkkın ve tükenmiş hissediyordum. Başta bunu vitamin ya da mineral eksikliğine yordum, kan değerlerime baktırdım; ama her şey normaldi. Sonradan asıl sebebi fark ettim: Kendimi herkes tarafından sevilen, hep hakkında güzel konuşulan biri olarak konumlandırmaya çalışıyordum. Bunun ne kadar yorucu bir yük olduğunu, ancak bu alışkanlığı kırmaya başlayınca anlayabildim.
Bunu erken yaşta fark etmiş olmam benim için büyük bir şans. Düşünsenize, bu şekilde yaşayıp bu şekilde ölen insanlar var. Peki sizce bu gerçekten yaşamak mı?
7/24 “Acaba böyle dedim de kırıldı mı?”, “Yanlış mı anlaşıldım?”, “Daha farklı mı davranmalıydım?”, “Acaba beni sevdiler mi?” gibi binbir düşünceyle yaşamak… Buna yaşamak denir mi, orası tartışılır.
Bu yüzden bence tek bir defa geldiğimiz bu dünyada, etik değerleri merkeze alarak, kendi sınırlarımızı ve ihtiyaçlarımızı inkâr etmeden yaşamalıyız. Herkes tarafından sevilme çabasının insanı iyi değil, görünmez kıldığını kabul etmeliyiz. Sürekli anlaşılmaya çalışmak yerine, önce kendimizi duymayı öğrenmeliyiz.
İnsanın her an nazik, her koşulda anlayışlı, her durumda kırılmayan biri olması mümkün değil. Bunu kendimizden beklemek de başkalarından beklemek kadar adil değil. Gerçek saygı; susmakta, katlanmakta ya da herkesi memnun etmekte değil, gerektiğinde sınır çizebilmekte başlıyor.
Belki de özgürlük, kimseyi incitmemeye çalışırken kendimizi incitmekten vazgeçtiğimiz yerde başlıyordur. Ve belki de yaşam dediğimiz şey, başkalarının gözünde “iyi” biri olmaktan çok, kendi içimizde dürüst kalabildiğimiz kadar gerçektir.
İstersen bir sonraki adımda:
Daha edebi bir versiyon,
Ya da sosyal medyaya uygun kısaltılmış hâl
hazırlayabilirim.
Şunu dedin:
Bu metni değiştirmeden okuyucuları daha içine çekicek hale getirbilir misin
ChatGPT:
Evet, bunu metni değiştirmeden, sadece okuyucuyu içine çekecek küçük dokunuşlarla yapabiliriz. İçeriği, cümleleri ya da görüşleri yeniden yazmıyorum; yalnızca akış, vurgu ve nefes aralıklarıyla metni daha etkileyici hâle getiriyorum.
Aşağıda anlam aynı, kelimeler aynı sayılır; ama okurken durup düşünme hissi artacak:
Aslında az da olsa çoğumuzda bir çeşit sosyal fobi var gibi geliyor bana.
Ve bu durum büyük ölçüde yaşadığımız çağla bağlantılı.
Çünkü sürekli önümüze “mükemmel” olan sunuluyor:
kusursuz yüzler ve bedenler, popüler eşyalar, hep pozitif insanlar,
her an keyifle sohbet edilen ortamlar…
Sanki kimse tartışmamış,
kimse yorulmamış,
kimse kırılmamış gibi sunulan “mükemmel” ilişkiler.
Bütün bunlar — farkında olsak da olmasak da — zihnimizde tek bir algıyı besliyor:
Mükemmel olmalıyım.
Ve bu algı, zamanla insanın kendini
eksik,
yanlış
ya da yetersiz hissetmesine sebep oluyor.
Psikolojik açıdan da çok zarar veriyor.
Sürekli diken üstünde hissediyorsun.
Tek bir hatayla silineceğini sanıyorsun.
İlgini çekemezsen,
o gün az konuşursan
ya da hiç konuşmazsan
seni dışlayacaklarını düşünüyorsun.
Kendimden bir örnek vereyim.
Ben gereksiz bir kibarlığa sahibim
ve bunu şu sıralar hâlâ aşmaya çalışıyorum.
Çünkü psikolojik olarak beni tükettiğini fark ettim.
Bir dönem kendimi aşırı yorgun, bıkkın ve tükenmiş hissediyordum.
Başta bunu vitamin ya da mineral eksikliğine yordum.
Kan değerlerime baktırdım.
Ama her şey normaldi.
Sonradan asıl sebebi fark ettim:
Kendimi herkes tarafından sevilen,
hep hakkında güzel konuşulan biri
olarak konumlandırmaya çalışıyordum.
Bunun ne kadar yorucu bir yük olduğunu
ancak bu alışkanlığı kırmaya başlayınca anlayabildim.
Bunu erken yaşta fark etmiş olmam benim için büyük bir şans.
Düşünsenize,
bu şekilde yaşayıp
bu şekilde ölen insanlar var.
Peki sizce bu gerçekten yaşamak mı?
7/24
“Acaba böyle dedim de kırıldı mı?”
“Yanlış mı anlaşıldım?”
“Daha farklı mı davranmalıydım?”
“Acaba beni sevdiler mi?”
Binbir düşünceyle yaşamak…
Buna yaşamak denir mi, orası tartışılır.
Bu yüzden bence,
tek bir defa geldiğimiz bu dünyada
etik değerleri merkeze alarak,
kendi sınırlarımızı ve ihtiyaçlarımızı inkâr etmeden yaşamalıyız.
Herkes tarafından sevilme çabasının
insanı iyi değil,
görünmez kıldığını kabul etmeliyiz.
Sürekli anlaşılmaya çalışmak yerine,
önce kendimizi duymayı öğrenmeliyiz.
İnsanın her an nazik,
her koşulda anlayışlı,
her durumda kırılmayan biri olması mümkün değil.
Bunu kendimizden beklemek de
başkalarından beklemek kadar adil değil.
Gerçek saygı;
susmakta,
katlanmakta
ya da herkesi memnun etmekte değil,
gerektiğinde sınır çizebilmekte başlıyor.
Belki de özgürlük,
kimseyi incitmemeye çalışırken
kendimizi incitmekten vazgeçtiğimiz yerde başlıyordur.
Ve belki de yaşam dediğimiz şey,
başkalarının gözünde “iyi” biri olmaktan çok,
kendi içimizde
dürüst kalabildiğimiz kadar gerçektir.
Bu hâliyle metin:
Okuyucuyu daha yavaş okutuyor
İç sesle bağ kurduruyor
Sosyal medya, blog ya da deneme için çok güçlü
İstersen bunu Instagram / Twitter / Medium uyarlaması olarak da kırpabilirim.
Şunu dedin:
Tek bir bütün
ChatGPT:
Tamam. Aşağıda tek bir bütün, paragraf bölmeden, anlamı ve dili bozmadan; sadece akışı güçlendirilmiş hâlini veriyorum:
Aslında az da olsa çoğumuzda bir çeşit sosyal fobi var gibi geliyor bana ve bunun büyük ölçüde yaşadığımız çağla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Çünkü sürekli önümüze “mükemmel” olan sunuluyor: kusursuz yüzler ve bedenler, popüler eşyalar, hep pozitif insanlar, her an keyifle sohbet edilen ortamlar… Sanki kimse tartışmamış, kimse yorulmamış, kimse kırılmamış gibi sunulan “mükemmel” ilişkiler. Bütün bunlar, farkında olsak da olmasak da, zihnimizde tek bir algıyı besliyor: Mükemmel olmalıyım. Ve bu algı zamanla insanın kendini sürekli eksik, yanlış ya da yetersiz hissetmesine sebep oluyor. Psikolojik açıdan da ciddi zararlar veriyor; sürekli diken üstünde hissediyorsun, tek bir hatayla silineceğini sanıyorsun, ilgini çekemezsen, o gün az konuşursan ya da hiç konuşmazsan seni dışlayacaklarını düşünüyorsun. Kendimden bir örnek vereyim: Ben gereksiz bir kibarlığa sahibim ve bunu şu sıralar hâlâ aşmaya çalışıyorum; çünkü psikolojik olarak beni tükettiğini fark ettim. Bir dönem kendimi aşırı yorgun, bıkkın ve tükenmiş hissediyordum. Başta bunu vitamin ya da mineral eksikliğine yordum, kan değerlerime baktırdım ama her şey normaldi. Sonradan asıl sebebi fark ettim: Kendimi herkes tarafından sevilen, hep hakkında güzel konuşulan biri olarak konumlandırmaya çalışıyordum ve bunun ne kadar yorucu bir yük olduğunu ancak bu alışkanlığı kırmaya başlayınca anlayabildim. Bunu erken yaşta fark etmiş olmam benim için büyük bir şans; çünkü düşünün, bu şekilde yaşayıp bu şekilde ölen insanlar var ve insan ister istemez şunu soruyor: Bu gerçekten yaşamak mı? 7/24 “Acaba böyle dedim de kırıldı mı?”, “Yanlış mı anlaşıldım?”, “Daha farklı mı davranmalıydım?”, “Acaba beni sevdiler mi?” gibi binbir düşünceyle yaşamak… Buna yaşamak denir mi, orası tartışılır. Bu yüzden bence tek bir defa geldiğimiz bu dünyada, etik değerleri merkeze alarak, kendi sınırlarımızı ve ihtiyaçlarımızı inkâr etmeden yaşamalıyız; herkes tarafından sevilme çabasının insanı iyi değil, görünmez kıldığını kabul etmeli ve sürekli anlaşılmaya çalışmak yerine önce kendimizi duymayı öğrenmeliyiz. İnsanın her an nazik, her koşulda anlayışlı, her durumda kırılmayan biri olması mümkün değil; bunu kendimizden beklemek de başkalarından beklemek kadar adil değil. Gerçek saygı susmakta, katlanmakta ya da herkesi memnun etmekte değil, gerektiğinde sınır çizebilmekte başlıyor. Belki de özgürlük, kimseyi incitmemeye çalışırken kendimizi incitmekten vazgeçtiğimiz yerde başlıyordur ve belki de yaşam dediğimiz şey, başkalarının gözünde “iyi” biri olmaktan çok, kendi içimizde dürüst kalabildiğimiz kadar gerçektir.
Bu hâliyle metin tek parça, tempolu ve okuyucuyu zihinsel olarak içeride tutuyor.
İstersen sadece başlangıç cümlesini daha çarpıcı yapacak tek alternatif de sunabilirim—geri kalanını hiç ellemem.
Şunu dedin:
paragraflara böl
ChatGPT:
Tabii. İçeriğe dokunmadan, sadece okuma ritmini artıracak şekilde paragraflara bölüyorum:
Aslında az da olsa çoğumuzda bir çeşit sosyal fobi var gibi geliyor bana ve bunun büyük ölçüde yaşadığımız çağla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Çünkü sürekli önümüze “mükemmel” olan sunuluyor: kusursuz yüzler ve bedenler, popüler eşyalar, hep pozitif insanlar, her an keyifle sohbet edilen ortamlar… Sanki kimse tartışmamış, kimse yorulmamış, kimse kırılmamış gibi sunulan “mükemmel” ilişkiler.
Bütün bunlar, farkında olsak da olmasak da, zihnimizde tek bir algıyı besliyor: Mükemmel olmalıyım. Ve bu algı zamanla insanın kendini sürekli eksik, yanlış ya da yetersiz hissetmesine sebep oluyor. Psikolojik açıdan da ciddi zararlar veriyor; sürekli diken üstünde hissediyorsun, tek bir hatayla silineceğini sanıyorsun, ilgini çekemezsen, o gün az konuşursan ya da hiç konuşmazsan seni dışlayacaklarını düşünüyorsun hatta bir süreden sonra çeşitli sendromlar,sinir ataklar vb. görülebiliyormuş.
Kendimden bir örnek vereyim. Ben gereksiz bir kibarlığa ve kilo takıntısına sahibim ve bunu şu sıralar hâlâ aşmaya çalışıyorum; çünkü psikolojik olarak beni tükettiğini fark ettim. Bir dönem kendimi aşırı yorgun, bıkkın ve tükenmiş hissediyordum. Başta bunu vitamin ya da mineral eksikliğine yordum, kan değerlerime baktırdım ama her şey normaldi. Sonradan asıl sebebi fark ettim: Kendimi herkes tarafından sevilen, hep hakkında güzel konuşulan biri olarak konumlandırmaya çalışıyordum. Bunun ne kadar yorucu bir yük olduğunu ancak bu alışkanlığı kırmaya başlayınca anlayabildim.
Bunu erken yaşta fark etmiş olmam benim için büyük bir şans. Düşünsenize, bu şekilde yaşayıp bu şekilde ölen insanlar var. Peki bu gerçekten yaşamak mı?
7/24 “Acaba böyle dedim de kırıldı mı?”, “Yanlış mı anlaşıldım?”, “Daha farklı mı davranmalıydım?”, “Acaba beni sevdiler mi?” gibi binbir düşünceyle yaşamak… Buna yaşamak denir mi, orası tartışılır.
Bu yüzden bence tek bir defa geldiğimiz bu dünyada, etik değerleri merkeze alarak, kendi sınırlarımızı ve ihtiyaçlarımızı inkâr etmeden yaşamalıyız. Herkes tarafından sevilme çabasının insanı iyi değil, görünmez kıldığını kabul etmeli ve sürekli anlaşılmaya çalışmak yerine önce kendimizi duymayı öğrenmeliyiz.
İnsanın her an nazik, her koşulda anlayışlı, her durumda kırılmayan biri olması mümkün değil. Bunu kendimizden beklemek de başkalarından beklemek kadar adil değil. Gerçek saygı susmakta, katlanmakta ya da herkesi memnun etmekte değil, gerektiğinde sınır çizebilmekte başlıyor.
Belki de özgürlük, kimseyi incitmemeye çalışırken kendimizi incitmekten vazgeçtiğimiz yerde başlıyordur. Ve belki de yaşam dediğimiz şey, başkalarının gözünde “iyi” biri olmaktan çok, kendi içimizde dürüst kalabildiğimiz kadar gerçektir.
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2025 15:08:48 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21943
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.