Rastgele süreçler bilim ve matematiği şekillendirir: Araştırmacılar birleşik, olasılıksal bir çerçeve öneriyor

Belirli bir trityum atomu belirli bir zamanda bozunacak mı? Mevcut bilimimize göre, fiziksel olgularla ilgili bu soru, rulet tekerleği çevirmeye veya zar atmaya benzemeyen bir süreç olan olasılık dağılımından örnekleme yapılarak yanıtlanabilir. Ancak Foundations of Physics dergisinde yayımlanan bir makale, aynı şeyin matematiksel olgularla ilgili bir soru için de, hatta "2+2 kaçtır?" gibi yavan bir soru için de geçerli olabileceğini öne sürüyor.

Bir fizikçi olan SFI Profesörü David Wolpert ve bir filozof ve bilişsel bilimci olan eski SFI Omidyar Üyesi David Kinney: matematiği;, fiziksel evreni ve hatta insanların her ikisi hakkında nasıl akıl yürüttüğünü açıklamak için birleşik, olasılıksal bir çerçeve önermektedir.

Bu çerçevede, matematik ve bilimin her ikisi de soru sorma ve cevaplama süreci olarak temsil edilmektedir. Belirli bir matematikçi veya bilim insanının bir soruyu nasıl yanıtlayacağı, farklı yanıtlara atadıkları olasılıklara bağlı olacaktır. Temel formalizmin bir uzantısı olarak, aynı olasılıklar o matematikçi ya da bilim insanının bu soruları ne kadar doğru yanıtladığını da belirler.

Örnek vermek gerekirse, bir matematik sorusunu şimdi yanıtladığınızı ve uzak bir gelecekte bazı matematikçilerin aynı soruyu yanıtladığını varsayalım. Cevabınızın doğruluğu, sizin olasılıklarınızın onlarınkilerle ne kadar eşleştiğine bağlıdır (Fizikte, doğruluğunuz gelecekteki fizikçileri değil, fiziksel deneyleri içerecektir).

Rastgelelik, soru seçiminden verilen cevaba kadar soru-cevap sürecinin her bölümüne nüfuz eder. Bu da önerilen çerçevenin önemli bir faydasını ortaya koymaktadır: bilim ve matematikte iki sağduyulu kestirme yol için yeni ve resmi bir gerekçe birden fazla kanıtla desteklenen fikirlere daha güçlü bir şekilde inanmak.