Kur'anda Evrim
Kuran’daki yaratılış anlatısının süreç kavramıyla ilişkisi
- Blog Yazısı
İnsanın kökeni ve canlılığın tarihsel gelişimi, modern biyolojinin ortaya koyduğu en kapsamlı çerçevelerden biri. Evrimsel biyoloji, türlerin zaman içinde değişebildiğini, bu değişimlerin ortak atalara kadar izlenebildiğini ve biyolojik çeşitliliğin büyük bölümünün kademeli süreçlerle açıklanabildiğini gösteriyor. Öte yandan Kuran, yaratılış üzerine yoğun bir vurgu yapan ve yaratılışın nasıl gerçekleştiğine dair çok katmanlı ifadeler içeren bir metin. Bu iki alanın birbiriyle ilişkisi hem bilim hem de tefsir geleneği açısından dikkatle ele alınması gereken bir konu.
Bu yazıda amaç, Kuran’ın yaratılış anlatısında geçen kavramları, Arapça özgün kökleriyle ve klasik tefsirlerin sağladığı tarihsel bağlamla birlikte incelemek. Buradan sonra modern biyolojinin sunduğu evrimsel süreçlerle olası kesişim noktalarını tartışmak mümkün hale geliyor. Tartışmayı sağlam bir zemine oturtmanın yolu, önce metnin kendisini anlamaktan geçiyor. Kuran, yaratılışı anlatırken yalnızca tek bir kelime veya tek bir kalıp kullanmıyor; bunun yerine, farklı süreç aşamalarını işaret eden geniş bir kelime dağarcığı kullanıyor. Bu durum, metnin “bir anda yaratılış” fikrinden çok, belirli aşamalar ve düzenli bir işleyiş vurgusu yaptığını gösteren önemli bir dilsel ipucu sunuyor.
Kuran’da en temel terimlerden biri “خلق / halaka” kökünden geliyor. Arapça lügatlerde bu kök yalnızca “yoktan var etmek” anlamına değil, aynı zamanda “ölçüye göre biçimlendirmek, düzenleyerek meydana getirmek” gibi süreç içeren anlamlara da sahip. Benzer şekilde “جعل / ceale” fiili, bir şeyin başka bir şeye dönüştürülmesi, niteliğinin değiştirilmesi veya belirli bir amaca göre düzenlenmesi anlamlarını taşıyor. Bu iki kök, Kuran’ın yaratılış anlatılarında sık sık yan yana kullanılıyor ve çoğu zaman bir başlangıcı değil, bir süreci ima ediyor.
Kuran’daki canlılık vurgusunun merkezinde “su” teması var. “Her canlı şeyi sudan yarattık” şeklindeki ifade (21:30), klasik tefsirlerde hem biyolojik hem kozmolojik bağlamda açıklanmaya çalışılmış. Bazı müfessirler suyu canlılığın temel unsuru olarak yorumlarken, bazıları bu ifadeyi daha sembolik bir okuma üzerinden açıklamış. Fakat bu ayetin dilsel yapısı, canlılığın başlangıcında suyun bulunduğunu belirten doğrudan bir cümle kuruyor.
İnsanın yaratılışıyla ilgili anlatımlar ise çok katmanlı. Bir yandan “toprak”, “çamur”, “süzülmüş öz (sülale)”, “nutfe”, “alaka”, “mudğa” gibi ardışık aşamalar sıralanıyor. Bu kelimelerin hiçbirinin “ani ve tek hamlede yaratılış”ı zorunlu kılmadığı, aksine bir gelişim dizisi sunduğu görülüyor. Arapça kelimelerin tarihsel anlamları da bu kademeli yapıyı destekliyor. Özellikle “نطفة / nutfe”, “علقة / alaka” ve “مضغة / mudğa” terimleri insan embriyosunun aşamalarına karşılık gelen gelişim evrelerini ifade ediyor ve klasik dönemde bile bu kelimelerin bir süreç içerdiği kabul edilmiş.
Kuran’ın yaratılış anlatısı iki farklı yönü bir arada sunuyor: İnsanlığın ilk atası olan “başlangıç yaratılışı” ve insanların nesilden nesile biyolojik olarak devam eden “üreme yoluyla yaratılışı”. İlk yaratılışın niteliği tarih boyunca tartışılmış olsa da, soyun biyolojik devamlılığı Kuran’da açıkça bir süreç olarak ifade ediliyor. Bu durum, metnin hem bir “ilk yaratılış” hem de “süreç içeren yaratılış” fikrini aynı anda taşıdığını gösteriyor.
Bu bölümün amacı, metindeki kavramsal çerçeveyi ortaya koymaktı. Buradan sonra klasik tefsir geleneğine geçtiğimizde, tarihsel yorumların bu kavramları nasıl ele aldığını görmek mümkün hale gelecek. Bilimsel açıklamalarla yapılacak karşılaştırmalar ise ancak bu iki zemin kurulduktan sonra anlaşılır bir tartışma ortaya koyabilir.
Klasik Tefsirlerde Yaratılışın Yorumu
Kuran’ın yaratılış anlatılarını anlamak için yalnızca metnin kendisini okumak yeterli olmuyor; çünkü bu metin, yaklaşık bin dört yüz yıllık bir yorum geleneğinin içinde şekillenmiş durumda. Klasik tefsirler, ayetlerin hangi anlam çerçevesi içerisinde yorumlandığını ve erken dönem Müslüman toplumların yaratılış kavramına nasıl yaklaştıklarını gösteren önemli bir kaynak niteliği taşıyor. Bu nedenle Kuran’daki yaratılış ifadelerini modern biyolojiyle karşılaştırmadan önce, klasik tefsir geleneğinin bu ayetlere nasıl bir anlam yüklediğini incelemek zorunlu hale geliyor.
Klasik tefsirlerde yaratılış anlatısı genellikle iki ana eksende ele alınıyor: İlk insanın yaratılışı ve insan soyunun biyolojik olarak devam edişi. Müfessirlerin büyük çoğunluğu, insanlığın ilk atasının “topraktan yaratıldığı” fikrini kabul ediyor. Ancak bu yaratılışın nasıl bir süreçle gerçekleştiği konusunda farklı yaklaşımlar bulunuyor. Taberî, yaratılışın maddi yönünü öne çıkararak, toprağın belirli aşamalardan geçtiğini ve bu aşamaların “çamur”, “balçık” ve “şekil verilmiş çamur” gibi adımlarla birbirini takip ettiğini belirtiyor. Bu yaklaşımda dikkat çeken nokta, yaratılışın anlık bir eylem olarak değil, ardışık aşamalar üzerinden açıklanması.[1], [1]
Fahreddin Râzî, yaratılışı daha felsefi bir çerçevede ele alıyor. Ona göre Kuran’da geçen yaratılış fiillerinin farklı biçimlerde ifade edilmesi, tek bir olaya değil, birbirini takip eden süreçlere işaret ediyor. Râzî bu süreçleri kozmolojik bir düzen içerisinde yorumlayarak, doğadaki düzenliliğin yaratılışın temel karakteristiği olduğunu vurguluyor. Bu yaklaşım, modern bilimsel düşüncenin süreç merkezli doğasıyla beklenmedik bir paralellik taşıyor.[1], [1]
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
İbn Kesîr ise yaratılışın biyolojik yönüne daha fazla dikkat çekiyor. Nutfe, alaka ve mudğa gibi kavramları ele alırken bu ifadelerin insan embriyosunun gelişim aşamalarını anlattığını belirtiyor. Elbette İbn Kesîr modern embriyoloji bilgisine sahip değildi; ancak terimlerin aşamalı bir gelişime işaret ettiğini net biçimde kabul ediyor. Bu ayrım klasik tefsirin, yaratılışın insana özgü kısmını süreç temelli bir okumayla ele aldığını gösteriyor.[1]
Kurtubî, yaratılışı hem kelime anlamı üzerinden hem de hukuki-teolojik bağlamda değerlendiriyor. Özellikle “ceale” fiilinin dönüşüm, düzenleme ve durum değiştirme anlamlarına dikkat çekiyor. Bu yaklaşım, yaratılışı yalnızca başlangıçtaki bir eylem olarak değil, aynı zamanda doğada devam eden bir işleyiş olarak yorumlayan bir çerçeve sunuyor. Kurtubî’nin yorumlarında süreçsel yapıya dair bu vurgu, modern tartışmalar açısından özellikle önemli.[1]
Klasik tefsirlerde ortak olan nokta, yaratılışın tamamen ani bir eylem şeklinde yorumlanmaması. İlk yaratılışın kendisi mucizevi kabul edilse bile, yaratılış anlatılarının çoğu aşamalı bir yapı içeriyor. İnsan embriyosunun gelişimi, canlılığın sudan başlaması, maddenin belirli süreçlerden geçmesi gibi konular klasik dönem müfessirlerince normal, hatta beklenen bir okuma olarak görülmüş. Klasik tefsir geleneğinin bu yaklaşımı, modern biyolojinin süreç merkezli açıklamalarıyla doğrudan örtüşmek zorunda değildir; ancak kademeli oluşum fikrinin yeni olmadığı ve İslam düşüncesinde uzun zamandır bulunduğunu göstermesi bakımından önemli bir bağlam sunar.
Bu tarihsel çerçeve, Kuran’ın yaratılış anlatısının modern bilimle birebir eşleştirilmesi gerektiği anlamına gelmese de, metnin kendisini “mutlak şekilde anlık yaratılış”a indirgemek için herhangi bir zorunluluk olmadığını ortaya koyuyor. Klasik tefsirlerdeki bu süreçsel yaklaşım, Kuran’ın yaratılış dilinin esnekliğini ve çok katmanlı yapısını anlamak için önemli bir arka plan oluşturuyor.[1], [1], [1], [1], [1], [1]
Canlıların kökeni ve çeşitliliği üzerine modern biyolojinin sunduğu evrimsel çerçeve, bilimsel yöntemle test edilebilen ve verilerle desteklenen bir açıklama modeli sunuyor. Bugün biyolojinin tüm alt alanları genetik, paleontoloji, embriyoloji, ekoloji, moleküler biyoloji ortak bir noktada birleşiyor: Türler sabit yapılar değil; popülasyonlar zaman içinde değişebiliyor, çevresel baskılar altında farklılaşabiliyor ve uzun dönem ölçeklerinde yeni türlere dönüşebiliyor. Bu yaklaşım, evrimi yalnızca “geçmişte olmuş bir olay” olarak değil, hala devam eden bir süreç olarak tanımlıyor.[1]
Modern evrim teorisinin temelinde, popülasyon genetiği bulunuyor. Bu alan, gen frekanslarının nesiller boyunca nasıl değiştiğini inceliyor. Mutasyonlar, genetik sürüklenme, doğal seçilim ve gen akışı gibi mekanizmalar, canlıların çevreye uyum sağlarken geçirdikleri değişimlerin biyolojik temelini oluşturuyor. Bu mekanizmaların her biri laboratuvar ortamında, doğada veya fosil kayıtlarında gözlemlenebilir özellikte. Dolayısıyla evrim, soyut bir fikirden çok, birçok bağımsız gözlem hattı tarafından desteklenen bir biyolojik süreç niteliği taşıyor.[1]
Fosil kayıtları da bu sürecin zaman içindeki izlerini gösteriyor. Türlerin aniden ortaya çıkıp kaybolmadığı, çoğu durumda geçiş biçimleriyle temsil edildiği görülüyor. Büyük morfolojik değişimlerin yavaş ve küçük adımlarla biriktiğini gösteren bu kayıt, biyolojik çeşitliliğin nasıl oluştuğunu anlamak açısından önemli bir kanıt oluşturuyor. Genetik veriler ise fosil kayıtlarının sunduğu büyük resmi moleküler düzeyde doğruluyor: Farklı türlerin DNA dizilimleri, ortak ataların varlığını gösteren net bir tutarlılık içeriyor.
Evrimin canlılık tarihindeki rolü yalnızca morfolojik değişimlerle sınırlı değil. Embriyolojik gelişim, yani bir organizmanın zigottan erişkin hale gelene kadar geçtiği aşamalar, evrimsel süreçlerle derin bir ilişki gösteriyor. Farklı türlerin embriyolarındaki ortak desenler, evrimsel akrabalık ilişkilerinin biyolojik bir yansıması olarak kabul ediliyor. Genetik ağların benzerliği, gelişim programlarının korunan yapıları ve ortak moleküler mekanizmalar, evrimin yalnızca dış görünüşü değil, içsel biyolojik işleyişi de şekillendirdiğini gösteriyor.[1]
Modern evrimsel biyolojinin ortaya koyduğu çerçeve, canlılığın bir anda ve değişmeden var olduğu fikrini desteklemiyor. Bunun yerine, hem yaşamın başlangıcını hem de türlerin çeşitlenmesini süreçler dizisi şeklinde açıklıyor. Bu durum, evrim teorisinin merkezinde “süreç” fikrinin bulunduğunu net biçimde ortaya koyuyor. Evrim, anlık bir yaratılış modeli sunmaz; aksine, canlılığın uzun zaman ölçeklerinde sürekli bir dönüşüm halinde olduğunu gösterir.[1]
Bu bölümün amacı, bilimin canlılık tarihine nasıl baktığını özetlemekti. Buradan sonra Kuran’daki yaratılış anlatılarıyla modern evrimsel biyoloji arasında hangi kavramsal kesişimlerin bulunduğunu değerlendirmek mümkün hale geliyor. Bir sonraki bölümde, bu iki farklı alanın ortak temaları ve ayrışan noktaları üzerine odaklanacağız.[1], [1]
Kuran’ın Yaratılış Anlatısı
Kuran’ın yaratılış dilini ve klasik tefsirlerin yaklaşımını ele aldıktan sonra, bu anlatının modern evrimsel biyolojinin sunduğu çerçeveyle hangi noktalarda kesiştiğini veya ayrıldığını değerlendirmek mümkün hale geliyor. Bu değerlendirmenin sağlıklı olması için her iki alanın da kendi bağlamında ele alınması gerekiyor. Kuran, bir dinî metin olarak teolojik ve varoluşsal bir çerçevede konuşurken; modern biyoloji, doğal süreçleri açıklamayı hedefleyen ampirik bir disiplin. Dolayısıyla iki alan birbirinin yerine geçecek açıklamalar sunmaz; fakat kavramsal düzeyde bazı ortak temalar dikkati çekebilir.
Kuran’da yaratılışın aşamalı bir yapıyla anlatılması, sürece dayalı bir oluşum fikrini öne çıkarıyor. “Nutfe”, “alaka”, “mudğa” gibi embriyolojik aşamalar buna açık bir örnek. Canlılığın sudan başlaması, maddenin farklı aşamalardan geçmesi ve yaratılış fiillerinin farklı köklerle ifade edilmesi, yaratılışın birden çok evreden oluştuğu izlenimini güçlendiriyor. Modern biyolojide ise evrim, türlerin çok uzun zaman ölçeklerinde küçük değişimlerin birikimiyle farklılaşması şeklinde tanımlanıyor. İki alandaki ortak nokta, canlılığın durağan değil, süreçlere dayalı bir yapı ile açıklanması.
Ancak yine de bu süreçlerin niteliği iki alan için aynı değil. Kuran, yaratılışın ardındaki iradeyi ve amacı vurgular; modern biyoloji ise canlılıkta herhangi bir amaç, yön veya tasarım bulunduğunu varsaymaz. Dolayısıyla Kuran’daki süreçsel anlatımla modern evrimin mekanizmaları aynı şeyi açıklamıyor; fakat her iki anlatının da “aşamalılık” fikrini temel alması dikkat çekici bir paralellik oluşturuyor.
İnsan yaratılışı açısından bakıldığında, Kuran hem ilk yaratılıştan hem de nesillerin biyolojik devamından bahsediyor. İlk insanın yaratılışı, klasik tefsirlerde mucizevi bir başlangıç olarak ele alınırken; insan soyunun devamı süreç temelli bir biyolojik işleyişle açıklanıyor. Evrimsel biyoloji ise insanın ayrı bir başlangıçla değil, primatlar içindeki ortak atadan gelen bir süreçle ortaya çıktığını gösteriyor. Bu iki yaklaşım doğrudan aynı şeyi söylemez; ancak Kuran’ın biyolojik süreçleri tanımlarken kullandığı dil, evrimsel açıklamayla kategorik bir çelişki oluşturmaz. Metin, insanın tür olarak nasıl ortaya çıktığına dair kesin bir biyolojik mekanizma sunmadığı için modern evrimsel biyolojiyle zorunlu bir çatışma ortaya çıkmaz.
Kuran’ın yaratılış anlatısındaki önemli noktalardan biri, canlıların birbirine bağlı olarak yaratıldığına dair metaforik ifadeler olmasıdır. “Her canlı şeyi sudan yaratmak”, “yeryüzünde canlıların çiftler halinde var edilmesi” ve “insanın aşama aşama yaratılması” gibi ifadeler, evrimsel biyolojinin canlılar arasındaki ortaklık fikrine uzak bir dil içermez. Fakat bu, Kuran’ın evrimi açıkça anlattığı anlamına gelmez; çünkü metnin amacı biyolojik mekanizmaları açıklamak değildir. Yine de süreç temelli ifadeleri, modern bilimle kesişimi tartışılabilir hale getirir.
Kısacası Kuran’ın yaratılış anlatısıyla evrimsel biyolojinin açıklama modeli farklı alanlara aittir. Ancak Kuran’daki aşamalılık, düzen ve süreç vurgusu; canlılığın sudan başlaması gibi ifadeler; embriyolojik gelişim aşamalarının açıkça sıralanması; klasik tefsirlerde yaratılışın birden çok evreden oluştuğunun kabul edilmesi gibi unsurlar, kavramsal kesişim noktalarının bulunabileceğini gösteriyor. Bu kesişimler, iki alanı özdeşleştirmek için değil, tartışmayı doğru bağlama oturtmak adına önemlidir.
Bu bölümle beraber, metnin bilimsel ve tefsirsel zeminlerini bir araya getirerek karşılaştırmalı çerçeveyi çizmiş olduk. Sıradaki bölümde, Kuran’ın bu anlatım biçiminin modern yorumlarda nasıl ele alındığını ve özellikle evrim konusundaki çağdaş yaklaşımları inceleyeceğiz.
KURAN’IN YARATILIŞ ANLATISININ ÇAĞDAŞ YORUMLARDA EVRİMLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ
Klasik tefsirlerin yaklaşımını ve modern biyolojinin çerçevesini yan yana koyduktan sonra bir sonraki adım, çağdaş Müslüman düşünürlerin bu iki alanı nasıl ilişkilendirdiğini incelemek oluyor. Çünkü modern dünyada “Kuran evrimi anlatıyor mu, yoksa anlatmıyor mu?” sorusu sadece bilimsel bir soru değil; aynı zamanda teolojik bir okuma meselesi.
Çağdaş yorumların önemli bir kısmı, Kuran’ın bir biyoloji kitabı olmadığını kabul ederek başlıyor. Metnin amacı biyolojik mekanizmaları öğretmek değil; yaratılışın ardındaki düzeni, kudreti ve anlamı hatırlatmak. Bu nedenle birçok modern düşünür, Kuran’ın evrimle birebir aynı süreci anlattığını iddia etmenin hem bilimsel hem dini açıdan sağlıklı olmadığını savunuyor. Ancak aynı araştırmacılar, metnin açıkça engellediği bir evrimsel sürecin de bulunmadığına dikkat çeker. Yani iki uç da reddediliyor: Ne Kuran’a modern biyolojiyi zorla giydirme, ne de bilimi gereksiz bir çatışmanın içine sokma.
Bu çağdaş yorumlarda sık tekrar edilen fikirlerden biri, Kuran’ın “nasıl” sorusuna cevap vermediği; “neden” sorusuna odaklandığı. İnsan nasıl ortaya çıktı? Hangi mekanizma işledi? Genetik varyasyon nasıl birikti? Bu sorular modern bilimin alanı. Kuran ise yaratılış olgusunun arka planındaki anlamı ve iradeyi anlatıyor. Buradan çıkan sonuç şu: Evrimsel süreç, Kuran’ın anlattığı yaratılışa aykırı bir mekanizma olmak zorunda değil. Yaratılış, bir süreç içeriyorsa bu süreç doğal yollardan da işleyebilir. Yani çağdaş tefsirlerde Tanrı’nın yaratma fiilinin fiziksel, biyolojik ve doğal süreçlerle çelişmediği görüşü giderek güç kazanmış durumda.
Bazı modern düşünürler, özellikle Kuran’daki “aşama aşama yaratma” vurgusunun, evrimsel değişim fikriyle tamamen uyumsuz olmadığını savunuyor. Buradaki uyum iddiası, “Kuran evrimi anlatıyor” şeklinde bir eşitleme değil; “evrim, yaratılış fikrine zorunlu bir tehdit değildir” sonucudur. Kuran’ın kullandığı geniş ve sembolik dil, modern biyolojiyle yan yana durabilecek esnek bir yapıya sahip. Örneğin “her canlı şeyi sudan yaratmak” ifadesi, çağdaş yorumcular tarafından evrimin temeli olan su kaynaklı yaşam başlangıcıyla bağdaştırılabilir görülebiliyor. Fakat bu tür bağlamlandırmalar, metnin asıl amacının sınırlarını zorlamadan yapıldığında anlam taşıyor.
Bu noktada dikkat edilmesi gereken kritik ayrım, bazı yorumcuların Kuran’ı doğrudan evrimi kanıtlayan bir metne dönüştürmeye çalışmasıdır. Bu yaklaşım, hem bilimsel hem teolojik düzeyde sorun yaratır. Çünkü bilim sürekli değişen ve genişleyen bir alan; dini metni her bilimsel teoriye uyarlamaya çalışmak metnin kendi bütünlüğünü zedeler. Sağlıklı modern yaklaşımlar, tam tersine, iki alanın kendi sınırlarını koruyarak birlikte var olabileceğini savunur. Kuran’ın yaratılış vurgusu doğaya aykırı değildir; modern bilim de yaratılış kavramını otomatik olarak reddetmez, sadece kendi yöntemleri gereği bunu inceleme alanına almaz.
Çağdaş Müslüman biyolog ve ilahiyatçıların bir kısmı, evrimsel biyolojiyi Allah’ın yaratma tarzı olarak da görebiliyor. Bu, süreçlerin doğal açıklamasının, arka planda ilahi bir irade bulunmadığı anlamına gelmediğini savunan bir okumadır. Kuran’ın “sünnetullah” yani doğadaki düzen ve kanunlar kavramı, bu yorumcular için evrimsel mekanizmaların da kapsama alanına girebileceği bir çerçeve oluşturuyor. Doğal seçilim, mutasyon, genetik sürüklenme gibi süreçler birer “tabiat kanunu” ise, bunların işlemesi ilahi iradeyle çelişmez. Burada mesele, biyolojik mekanizmaların kabul edilmesiyle ilahi yaratmanın reddi arasında zorunlu bir karşıtlığın olmadığı fikridir.
Tüm bunların bir araya geldiği zaman ortaya çıkan sonuç net: Kuran, biyolojik evrim teorisinin ayrıntılarına giren bir metin değildir; ancak metnin teolojik çerçevesi, modern biyoloji ile zorunlu bir çatışma üretmez. Çağdaş yorumcuların büyük bölümü, iki alanı karşı karşıya getiren kalıpların eski tartışmalardan miras kaldığını; günümüz bilimsel ve tefsirsel birikiminin bu çatışmayı zorunlu kılmadığını ifade eder. Süreç temelli yaratılış vurgusu, geniş ve sembolik anlatım biçimi ve “nasıl” sorusunu bilime bırakan yaklaşım, Kuran’ın modern evrim tartışmalarına sağlıklı bir mesafeden bakmasını sağlar.
KAYNAKÇA
National Academy of Sciences. (1999). Science and Creationism: A View from the National Academy of Sciences (2nd ed.). National Academies Press. https://doi.org/10.17226/6024
Öztürk, M. (2016, May). Kur’an’da yaratılış anlatılarının yorumu ve modern bilim. İslamiyat, 19(2), 251–272.
Ayala, F. J. (2007). Darwin’s gift to science and religion. Joseph Henry Press. https://doi.org/10.17226/11762
Carroll, S. B. (2005). Endless forms most beautiful: The new science of evo devo. W. W. Norton & Company.
Coyne, J. A. (2009). Why evolution is true. Oxford University Press.
Futuyma, D. J. (2013). Evolution (3rd ed.). Sinauer Associates.
Mayr, E. (2001). What evolution is. Basic Books.
Miller, K. R. (1999). Finding Darwin’s God: A scientist’s search for common ground between God and evolution. HarperCollins.
Smith, J. M., & Szathmáry, E. (1995). The major transitions in evolution. W. H. Freeman.
Scott, E. C. (2004). Evolution vs. creationism: An introduction. University of California Press.
Ruse, M. (2006). Darwinism and its discontents. Cambridge University Press.
Pennock, R. T. (1999). Tower of Babel: The evidence against the new creationism. MIT Press.
Zimmer, C. (2018). The tangled tree: A radical new history of life. Dutton.
Sertkaya, O. (2013). Kur’an’da yaratılış kıssalarının bilimsel yorumu üzerine notlar. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 12(23), 75–102.
Nasr, S. H. (2006). Islam, science, and civilization. ABC-CLIO.
Rahman, F. (1980). Major themes of the Qur’an. University of Chicago Press.
Nebert, D. W. (2015). Evolution of the gene families that regulate metabolism of xenobiotics. Human Genomics, 9(1), 1–14. https://doi.org/10.1186/s40246-015-0030-8
Glime, J. M. (2017). Evolution of land plants. In Bryophyte Ecology. Michigan Technological University. https://doi.org/10.2136/sssa.books.2017.01
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 13/12/2025 15:13:32 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21791
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.