İnsanın Mevcut Kurtuluş Yolları (?) ve Postmodernizm ile Mevcut Dinsizlik Anlayışının Eleştirisi
Mevcut halimizin kabulü ile Ebedi Saadet'in İki Kapısı

- Blog Yazısı
Başlangıç
Baktığımız zaman insanları hayatta tutan mutluluktur. Mutluluk, iradenin içinde bulunmaktan haz duyduğu durumlardır. İradenin her türlü durum içeriğinde tercih edeceği, her zaman tercih edeceği durum "ebedi saadet" hali olarak isimlenebilir. Bu iddianın temeli, insanın yaptığı işler görülünce ortaya çıkar. Öyle ki her türlü işte içsel bir haz insana motivasyonluk eder. Bu hâl düşününce herkes tarafından anlaşılabilir.
Oysa şimdi bu fikir üstünde geniş kapsamda düşünülmeden ve her konuyu ayrı ayrı açıklayıp nedense asla mutlak bir açıklamayı düşünmeyen — ve maalesef bu platformda pek yaygın bir bakış açısı — bu bahsettiğimi basitçe, insan beyninin bir işi fazla yapması durumunda zamanla o işin hazzını kaybetmesi ve daha da ötesinde insanın acıdan kaçınmak gibi sebeplerle de herhangi bir eylem ortaya koyabileceğini, her şeyin mutluluğa indirgenemeyeceğini söyleyebilir.
Oysa zihnin bir işten bıkması, onu bırakmasıyla sonuçlandığında bu fikir zaten üstünde derin düşünülmemiş bir itirazdır. Bunun haricindeki diğer ana itiraz ise aslında itiraz fikrinin hakiki niteliğinin görülememesindendir. Çünkü acıdan kaçmak, zaten yüzleşilecek acıyı daha az acılı, yani iradenin daha çok tercih edeceği bir duruma tercih etmekten; en başında denildiği gibi, hazdandır.
Şimdi insanın hakiki motivasyonunun, hakiki hareket ettiricisinin mutluluk olduğunu kabul etmiş olalım.
Bu hâlde insanın en temel kıymet biçişi buna karşıdır. Oysa insanlar eskiden beri ölümü görmektedir ve bu durum onlarda mutluluk hâlinin ebediyen gideceğine dair endişe oluşturduğundan, insanın "ne yapması" gerektiği hakkında fikirler ortaya atılmıştır. Ama ne gariptir ki özellikle metafiziğin reddedilmeye — hem de herhangi bir temel olmaksızın, çoğu zaman metafizik içindeki fikirlerin hiç derine inilmeden yargılanmasıyla — çalışıldığı bir dönemde (bu konu hakkında bakınız: Metafizik Hakkındaki Yorumların Eleştirisi) ve mevcut hayatta da mutluluk hariç net bir ölçütün bulunamamasıyla, düşünürlerimiz bu tek ölçüte sarılarak insanların kendilerine mutluluk veren şeyi yapması, ama belli başlı kurallara uyarak herkese böylesi bir imkân tanınması yönünde genel bir kanaate varmışlardır.
Öyle ki: "İnsan istediğini yapsın, yeter ki başkaları da istediğini yapsın ve istediği şekilde yapsın. Bu yüzden bunu sağlayacak kurallara uysunlar, ama istediklerini yapsınlar," denilmiştir.
Ve öyle ki son zamanlarda — maalesef yakında söneceğe benzeyen — özellikle sosyal medyada varoluşçuluk hakkında, varoluşçu filozoflar hakkında büyük bir ilgi belirmiştir. Oysa bu fikrin eleştirisi nedense yoktur. Kimse sormamıştır ki:
“Neden mutlak bir mutluluk verici olmasın? Neden herkes illa istediğini yapsın ki?”
Gariptir bu durum öyle bir doğma doğurmuştur ki: Herkesin istediğini istediği gibi yapması, buna hiç de uymayan kurallara dayandırılıp, asılsız temeller içine alınmıştır. Örneğin:
“Herkes hayatta kendi anlamını ortaya koysun ama bunu dinlerin boyunduruğu altında yapmasın.”
“Herkes yaşasın kendi anlamını, ama asla şu işlere kalkışmasın,” şeklindeki düşünceler, ortaya konulabilecek anlamlar arasında herhangi bir ayrıma sebep olacak ölçüt yokken bile, kendini sorgulayıcılığı ile yücelten düşünce çevrelerinde bile yayılmıştır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Aslında durum böyle devam edebilirdi. Belki de:
“Herkes hep istediğini yapsın, ama belli kurallara uysun,” denilebilir.
“Üzücü zamanlar da olacak ama insanlar hayatı sevip kucaklayacak, sonunda kendi anlamını ortaya koyarak mutlu olabilecek,” de denilebilir.
Ama unuttuk ölümü.
Onu gerçekten huzurla karşılayıp ebedi saadete kaç mı ereceğiz — üstelik onu bir ebedi son olarak görüyorken?
Ölüm
Ölüm, metafizikle — daha "dini" bir bakışla, yani ölümden sonra bir devam edişle — ya da metafiziksiz, daha "dinsiz" bir bakışla, yani ölümün ebedi bir son olmasıyla düşünülebilir.
Bu yazı, ikinci durum üzerinden gidecektir çünkü onun hakkında nedense doğru düzgün düşünülmek çoğu zaman ihmal edilmiştir.
Baktığımızda, "dinsiz" görüşle insanlar ölümün hayatı anlamlı yaptığını, bu dünyada yapılanlarla onun huzurla kucaklanabileceğini, ölümden endişe edilmemesi gerektiğini söylüyorlar — ve nedense bu konuda kendilerinden çok eminler. Ölüm hakkındaki bu görüşler resmen birer dogmaya dönüşmüş durumda. Ama ölüm, karşımıza çıkabilecek ve zihnimizi, algımızı bizde bırakacak bir "siyah ekran" gibi değildir ki!
Veya "Doğmadan önce nasılsak, o zaman da öyle olacağız" gibi fikirlerle geçiştirilmesi, çok ümitsizlik vericidir.
Baktığımızda, dinsiz bir bakış açısıyla ölüm mutlak sondur. O geldiği anda zihin mutlak olarak ortadan kalkacaktır. Kişi, hiç yaşamamış gibi olacaktır. Kişi geride çok "güzel" şeyler bıraksa da, kişinin zihni mutlak olarak ortadan kalkacağından bunun hiçbir anlamı olmayacaktır. Sonuçta düşünün: Evrenin öteki ucunda, haberinizin asla olmayacağı bir olay gerçekleşse — bu sizi mutlu eder miydi?
Durum biraz böyle.
Ve ölüm her insana gelecekse, o halde her şey anlamsız olacaktır. Varoluşçuluk buna bir şey diyememekte: "Herkes kendi anlamını yaratabilir." Ama ölüm mutlaka gelecekse, bu anlamlar da anlamsızdır. Hiçbir faydası yoktur. Biri çıkıp, mevcut olarak meşru görülmeyen çirkin işlerin meşru olduğunu söylese ve ölüm gelecek, anlam gidecek — yani her şey mübah dese, ne olacaktır?
Gerçekten de:
"Ölümsüzlük yoksa her şey mübahtır."
(Bütün okurlara bu sözün alıntılandığı Karamazov Kardeşler kitabı çokça tavsiye olunur.)
Bu durumda yapılabilecek şey, yani iradenin mutlak ölüm karşısında tercih edeceği bir yol bulmak, ancak şu iki şekilde olabilir:
İki Yol
İradenin ortadan kalkması pek nötr bir hâlidir. Ona tercih edilecek hâl, adı üstünde, ona tercih edilecek hâldir. Ve bu da, var olmaya devam ettiği, ama ayrıca içinde bulunmayı, var olmaya devam etme motivasyonunu sağlayacak şekilde tercih edeceği bir durumda olmasıdır.
Yani:
Ölümsüzlük mutlaka ölümden "iyidir".
Peki ama nasıl?
Ya suni bir cennet kurarak
ya da cennete inanarak mümkündür bu.
Yani ya metafizikle ya da metafiziksiz…
Gerçekten de ölümsüzlük, bu iki yolla arzulanabilir.
İnançsız insanlar, onları ayakta tutacak ve her türlü durumda kendisini seçecekleri — ve asla ondan buldukları hazzı kaybetmeyecekleri — bir suni cennet kurarlarsa, bu yapılabilecek, inançsız bir bakış açısıyla yapılabilecek en iyi iş olmaz mı?
Buna zaten yazının başında değinmiştik.
Ve benzer bir şekilde, inançlı bir bakış açısı da inanmalıdır.
Bu elbette zorunluluk değildir.
Ama bu hâl, iradenin tercih edeceği durumdur.
Bu hâl belki yazıda önemsiz gözükse de, önemini gösterecektir:
Yani insanın yapması gereken bir şey var:
İki yoldan birini seçerek “cennetlik” olmak.
Risk
Uyarı:
Bu yazı, yazarın baskıcı eğilimlerinden değil; doğru bildiklerini ifade etme arzusundan ve daha da önemlisi, fikirlerini eleştiriye açık hâle getirme isteğinden doğmuştur.
Evet, büyük bir risk söz konusudur ve bu risk iki tarafı da içine alır.
Mevcut bilimsel veriler, ölen birini tam olarak geri getirmeye yetecek bir kapı aralayamamaktadır. Bugüne kadar bu konuda hiçbir işe yararlılığı kanıtlanabilir yöntem sunulamamıştır. Ayrıca, ölümsüzlüğü hâlen yaşayan insanlara uygulayabilecek bir sistem de mevcut değildir.
İnanç ise adı üstünde “inanç” işidir. Yani kişi, herkesin her şeye rağmen mevcut olarak kabul edebileceği bir kanıt sunamaz. Bu nedenle insan, iki büyük riskin ortasında kalmaktadır. Üstelik durum yalnızca bundan ibaret de değildir. Her din aynı metafizik öğretiye sahip olmasa da, bahsi geçen koşullarda bize “cennet” vaad eden dinler aynı zamanda bir “cehennem”in de var olduğunu bildirir.
Bu noktada kişi, ya suni cennet fikrine dayanacak ve bu yolla cehenneme gitme yada mutlak bir hiçliğe gömülme riskini üstlenecektir
ya da
inanacak yada yine, ölümle birlikte mutlak bir hiçliğe gömülme riskini göze alacaktır.
(Ölen insanların yeniden diriltilebileceği yönündeki bazı umutlar bu ihtimali ortadan kaldırabilecek gibi görünse de, belirtildiği üzere böyle bir ışık şu anda mevcut değildir.)
Ve en büyük risk, bu düşüncenin mevcut mantık sistemine dayanmasıdır.
Oysa ya evren göründüğünden bambaşka ise?
Ya biz bambaşka mantık kurallarının içinde cahil kaldıysak?
Bu gerçekten insanın “ne yapması gerekir?” sorusundan yalnızca bir adım sonra gelmesi gereken en önemli sorulardan biridir
Ama en azından temelsiz görünmesini engelleyecek ölçüde sunulan bu fikir, belki de insanın şu anki hâlini kabul edişinde ne yapması gerektiğine yeterli bir cevap sunabilir
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 16/07/2025 11:27:09 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21016
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.