GDO İnsanlık İçin Zarar Mı Yarar Mı?

- Blog Yazısı
İlk olarak yazımıza GDO uluslararası tabiriyle GMO(Genetically Modified Organisms) tanıtmakla başlayalım. GDO , modern biyoteknolojik yöntemler kullanılmak suretiyle gen aktarılarak elde edilmiş, insan dışındaki canlı organizmadır. İlk çalışmalar ABD kökenli şirketler tarafından yapılmış olup tarla denemeleri 1985 yıllarında başlanmıştır. Ticari olarak pazarlanması ise 1996 yıllarında kadar sürmüştür. Tohumların verimini arttırmak ve daha lezzetli yapma fikri ile ilgili uğraşlar tarım devrimine kadar dayanmaktadır ama bunlar ilk başlarda çok daha yüzeysel olup daha dayanıklı ,daha tatlı tohumları ayrıştırıp ekmekten ibarettir. GDO ise durum çok daha kapsamlı olup besinlere istenen genleri çeşitli yollarla aktararak-Agrobacterium türlerini manipüle ederek ya da domuzlara büyüme hormonu benzeri genler aktarılarak-daha tatlı, soğuğa daha dayanıklı ,raf ömrü daha uzun ,daha verimli hasat veren bitkiler ya da daha fazla süt, yağ, ve et veren hayvanlar elde edilmiştir. Organizmanın genetiğinin değiştirilmesi sadece tarımda uygulanan bir yöntem değil bir çok ilaç sanayisinde , sağlık sektöründe ( hayvanlardan insanlara organ nakli gibi ) kullanılıyor .

Ancak günümüzde GDO’nun insanlık için tamamen zararlı olduğu yönünde yaygın bir inanış söz konusudur. Yapılan araştırmalarda ise eğitim seviyesi düştükçe bu inanışın daha da arttı gözlenmiştir. En yaygın bilinen yanlış ise GDO’nun kansere yol açtığıdır .Yapılan araştırmalar ise bu yaygın görüşün geçersiz olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan bir araştırmada ABD’de deki kanser oranının, daha az GDO’lu besinler tüketen Avrupa ve Birleşik krallık ülkeleri ile aynı olduğu kanıtlanmıştır .Bu da GDO tüketimin azalması veya artmasıyla kanser oranlıların ilgili olmadığını gösteriyor. Bununla birlikte besinlerin GDO sayesinde daha vitaminli yapılması ve günlük alınması gereken sağlıklı vitamin değerine daha rahat ulaşılması sağlamıştır. Örneğin en yaygın olanı; altın pirinç. İnsan vücudunda A vitamini üretimine 20 kat arttırmasıyla uzun vadede insanlarda özellikle de çocuklarda A vitaminine bağlı göz hastalıklarının önüne geçmesi bekleniyor. Ayrıca genetik düzenlemeler sadece tarımda değil aynı zamanda sağlık ve ilaç sektöründe de kullanılıyor. Günümüzde özellikle organ nakillerinde domuz organlarını insan vücuduna uyum sağlayacak şekilde değiştirilerek kullanılıyor. Bu şekilde domuzdan insana aktarılan kalp şuan için kişinin hayatını idame ettirebileceği şekilde geliştirilememiş olsa bile önümüzdeki 50 yıl içerisi için büyük umutlar taşıyan bir buluş haline gelmiştir.

GDO’nun bir diğer artısı ise insan yaşamı için zorunlu olan beslenme ihtiyacını karşılarken bunu mümkün olan en kısa zaman dilimi içerisinde yapma olanağı sağlıyor olması. İnsanların üzerinden böyle bir yük alındığında ise geriye kalan zamanlarda ilgilenecek daha farklı uğraşlar edinmesini sağlar. Düşünelim ki ilk birkaç yüzyılda yaşamış sıradan bir insan -sıradan bir insan diyorum çünkü elbette o dönemlerde de çeşitli araştırmalar ve çok önemli buluşlar oldu ama bu buluşlar çoğunlukla zor şartlar altında medrese eğitimi alabilmiş bir grup tarafından yürütüldü ki onlarda toplumun çok küçük bir kısmıydı- olalım. Şuan olan dünya nüfusuna sahip olmamıza rağmen gıda sıkıntısı çekecektik .Bu yüzden dünya nüfusunun büyük bir kısmının tek uğraşı önümüzdeki kışı nasıl geçireceğini düşünmek olurdu , tohumlarımızın da bu dönemde farklı şartlara pek dayanıklı olmadığı düşünülürse epey sorun yaşardık. Çocuklarımız sadece yulaf lapalarıyla beslerdik , kısıtlı gıdalarla beslendiğimizden zayıf düşen bünyemizle çok daha sık salgın hastalıklar geçirirdik ve günümüzün büyük bir kısmını sadece tarlada güneş altında aç bir şekilde geçirirdik ama en kötüsü eve geldiğimizde biçtiğimiz buğdayı kış için saklamamız gerektiğinden tekrar aç yatardık. Nüfus arttıkça ve günümüze kadar sadece bu yöntemle gelseydik şuan var olan nüfusun beslenmesi bir ütopyaya dönüşürdü ama şuan var olan tohumlar hem farklı koşullara olan dirençleri ve verimlilikleri ile tek seferde az zahmetle çok daha fazla ürün elde edebiliyoruz. Buna istinaden besinlerin daha vitaminli ve besleyici hale gelmesi başka büyük bir zahmetten kurtarıyor. Besinlerin vitaminlerinin artması insan sağlığıyla orantılı şekilde yaşam süresini de uzatır ki sağlık alanındaki bir çok yenilik bunu doğrudan etkileyen unsurlardır.
Peki en önemli soru :Eğer tek seferde çok daha fazla ürün elde edebiliyorsak ve tüm dünyaya yetecek kadar besin üretebiliyorsak hala neden açlıkla mücadele eden ülkeler mevcut ? Cevap basit :Aç gözlülük. Ne yazık ki insanoğlu elindeki şeyi paraya çevirmeyi çok seven bir canlıdır ve siz onun huyuna gitmediğiniz sürece ne kadar aç olduğunuz onun ilgi alanına girmez. Onun tek isteği ,elinde şeyi size verirken sizden bir şeyler koparmaktır ve para , maden, toprak fark etmez tek önemli olan almaktır. Aksi takdirde onun için görünmez olursunuz aynı şuan dünyanın bir kısmı açlıktan bir kısmının obeziteden ölmesi gibi .
Sonuç olarak insanlığın genler üzerinde değişim yapabilme yetisi tarımdan sağlık sektörüne bir çok alanda insanlığa kolaylık sağlar. Belki atalarımızın yaptığı yüzlerce stratejik hatadan biri olan tarım devrine geçiş-avcı toplayıcı yaşam stilinde insanlar çok daha farklı meyve ve sebzelerle beslendiklerinden daha dirençli buna ek olarak bir birim besin elde etmek için çok daha fazla çaba sarf etmek , hastalıklarla daha çok mücadele etmek zorunda kaldılar. Toprağa ne kadar çok ilgilenirlerse hep o kadar iyi hayat yaşayacaklarını düşündüler ama ne yazık ki durum hiç öyle olmadı , buna rağmen kimse de atalarının izinden gitmekten başka bir şey yapmadı- bu sayede biraz da olsun bastırılabildi ve insan yaşamına olan olumsuz etkileri bir nebzede olsa hafifletildi. İnsanlar çok büyük kitleler halinde tarım yapmak yerine daha küçük gruplarla daha verimli ve etkili tarım dönemi geçiş yapabildi bu da geriye kalan toplumdan her kesim insanın bilime ve sanata daha fazla zaman ayırmasına olanak sağladı ama hala insanlığın aç gözlülüğüne bir çare bulamadığımız için belli bir noktada da tıkandı. Gelecekte açgözlülüğü tedavi edebilecek bir gen kombinasyonun bulunması dileğiyle .[1], [2]
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ John E. Beringer. Releasing Genetically Modified Organisms: Will Any Harm Outweigh Any Advantage?*. (13 Mayıs 2002). Alındığı Tarih: 15 Ekim 2023. Alındığı Yer: British Ecological Society | Arşiv Bağlantısı
- ^ Tuğçe Kalefetoğlu Macar1 , Oksal Macar1 , Emine Yalçın2 , Kültiğin Çavuşoğlu, et al. Gen Teknolojisi Ve Bitkilerde Genetik Transformasyon Yöntemleri. (21 Ağustos 2017). Alındığı Tarih: 15 Ekim 2023. Alındığı Yer: Fenbildergi | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 27/04/2025 16:51:30 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/15884
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.