BAĞCIKLARIMI KİM BAĞLADI?

- Blog Yazısı
Koşuyorum, durmadan, nereye gittiğimi bilmeden, koşuyorum. Arkamdan kovalayan mı var, yetişmem gereken bir yer mi var, nereye böyle hızlı hızlı? Bilmiyorum, geç kalmış gibi hissediyorum. Hayata, sevgiye, okumadığım kitaplara, izlemediğim filmlere, kendime… Hiç düşünmeden attım ilk adımı, ne zaman olduğu hatırımda olmayan o adımı. Durup soluklanmam lazım, daha hızlı koşabilmek için, varabilmek için. Yoruldum, durmam lazım, nefesim daralıyor. Durabilir miyim? Korkuyorum, ben hiç durmadım ki! Sadece koştum; yürümedim, emeklemedim, koştum ben.
Korku... Beni yola başlatan, tanrıyı yaratan...Korku... Gözlerim attığım her adımda, takılmamak için, düşmemek için. Sadece ayakkabımın bağcıklarını ve tökezlediğim taşları gördüm ben. Başka bir şey bilmem, sadece ilerlemekten başka. Hep atacağım her adıma baktığım için iki büklüm olan boynum ağrıyor. Gerçi önceden nasıldı hatırlamıyorum. Dik miydi acaba ya da ağrısız yaşamak nasıl bir histi? Ya ayaklarım! Yıpranmış, yok olmaya yakın ayakkabılarımla attığım her adımda batan taşların açtığı yaralar… İşte onlar en kötüsü, neden bilmem, sadece ayaklarımı ağrıtmıyorlar çünkü. Şöyle, göğsümün sol tarafında da bir ağrıya neden oluyorlar. Yutkunamıyorum bazen, konuşamıyorum.
Sanırım bunlar olağan durumlar çünkü benim gibi koşan insanların sesini duyuyorum bazen. Yanımdan geçerken benim acı çekerken çıkardığım sesleri çıkarıyorlar. O an tek olmadığımı anlayıp mutlu oluyorum. Tek sen değilsin, ne bu söylenme? Benden daha çok acı çekenleri duyuyorum, belki diyorum, belki onların ayakkabısı bile yoktur bu yüzden bu inlemeler. Müteşekkir ol, gerçi benimkinin de pek yararı yok ama yine de şükret. Ah! Nasıl bağlandı bu bağcıklar? Kalkamam bu sefer, olmaz, gücüm yok. Sessizlik… Sonra kulak tırmalayan bir gıcırtı. Ne sesi bu? Ben yalnız değil miydim bu yolda? Hey kim var orada, kim bu sesi yapan? Yoksa aynı kişi mi bağcıklarımı bağlayan insafsızla? Sus, yapma, düştüm. Canım hiç olmadığı kadar acıyor, bir de bu ruhuma acılar veren saçmalıkla uğraşamam. Sustu. Neden sustu ki, o da mı düştü acaba? Biraz bekleyeyim belki tekrar başlar o rahatsız edici sesi yapmaya. Uzun zamandır duyduğum tek şey nefesim ve inlemelerimdi, şimdi kötü de olsa başka bir ses duymuştum. Kafamı kaldırsam mı? Yapabilir miyim bilmiyorum, korkuyorum. Başımı nasıl dik tutacağımı bilmiyorum.
Hâlâ ses yok, bakmak zorundayım. Ah bu acı beni öldürecek, o öldürmese ayaklarım öldürecek. Öleceğim ya şimdi ya sonra fark etmez. Yapabilirim, biraz daha sabretmem lazım. Ah dayanamıyorum, bu acı beni bitiriyor! Sonunda başım dik, ah şu gökyüzü! Mavi miydin sen hep böyle, ağırlar mıydın bu pofuduk bulutları bu ateş topuyla beraber? Çok güzelsiniz. Şu denize bak, şu endama, kayalara çarptıktan sonra nazlanarak okyanusa dönüşüne, süzülüşüne bak. Ben bu ihtişamın kenarında mı koşuyordum bunca zaman ve bir kere bile bakmadım mı göz ucuyla? Yüzüme vuran nemini hep kendi terim sanıp, sövdüm kendime oysa bir baksaydım sana, durmaz mıydım selam vermek için sana, yorulduğumda ferahlamaz mıydım yüzerek serin sularında?
Özür dilerim, seni susturduğum için. Demek bağcıklarımı bağlamak değil, ayakkabılarımı çıkarmak istedin yumuşak kuma basmam için. Acımı artırdığını sanıyordum ben, oysaki merhem olmakmış niyetin, ne kaçırdığımı göstermekmiş, ben beyni uyuşuk bir şekilde yaşarken hayattan bihaber. Göreceğimi bilseydim bu arkadaşları sana kızar mıydım hiç, sus der miydim sana? Ah işte bozdun sessizlik yeminini, kopmaya yüz tutmuş son teliyle kemanını çalmaya devam eden ölüm gibi, sen de çal kemanını, söyle en güzel şarkılarını, yetti bana asırlık yokluğun. Kutsal tını için oluşan merakı ve aynı zamanda telin kopmasıyla hayatın son bulacağını bilmenin rahatlığını hatırlatıyorsun bana.Kimsin sen, neden duymadım bu zamana kadar güzel sesini? Hayır duymamış olamam kutsal tınını eğer hep yanımda olmuş olsaydın. Yalan söylüyorsun.
Hareket edemiyorum, tek bir kılım bile kıpırdamıyor. İsteyen kim zaten! Cennette uzanırken dinlediğim bu eşsiz melodilerin tek bir saniyesini bile kaçırmak istemiyorum. Silmek istiyorum geçmişimi, koştuğum yolları beni buraya getirmelerine rağmen. Her şey farklı olurdu ayaklarıma değil de etrafıma baksaydım koşarken. Yürüseydim hatta emekleseydim, geç kalsaydım hiç varamadığım yere fakat yine de tadını çıkarsaydım tenimi kavuran güneşle, engin mavi deryanın. Varsın yansın tenim, soyulsun parça parça, varsın boğulayım soğuk sularda, çektiğim acılar zevk verirdi bana. İzlerdim acıyan her vücut parçamı, hiçbirinde kalmazdı hakkı gözümün. Melodin yavaşlıyor, yarım bir gülüş dudaklarında. Nefes alamam. Ya kaçırırsam bir saniyesini bu yiten müziğin? Mutluyum, müziğin biteceğini biliyorum. Çal, söyle, zevk veriyor her nota biteceklerini bilsem de. Bitiyor, mutluyum… Sustu.
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 09/06/2025 14:09:17 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16474
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.