Bilincin Zor Problemi ve Felsefi Zombi Argümanı: Bir Zombi Olmadığınızı Nereden Biliyorsunuz?
Felsefi zombi (p-zombi), zihin felsefesi alanındaki bir düşünce deneyidir. Bu düşünce deneyinde, normal bir insandan fiziksel, sinirbilimsel ve fizyolojik olarak ayırt edilemeyecek bir "zombi" hayal edilir; ancak normal bir insandan farklı olarak bu zombinin kualia (özgün bilişsel deneyimleri) yoktur. Örneğin bir felsefi zombi de bir çiviye basacak olursa tıpkı bir insan gibi can yanması, acıyla bağırma ve çiviye basılan ayağı refleksif olarak geri çekme gibi davranışlar sergileyecektir. Ancak gerçek insanda olanın aksine, felsefi zombinin zihninde bu acıyla ilgili herhangi bir bilinçli deneyim yaşanmayacaktır. Felsefi zombiler, bir nevi, bilinci olmaksızın bilinçliymiş gibi davranan makinalar olarak tahayyül edilebilir. Felsefi zombi argümanları; materyalizm, davranışçılık ve fonksiyonelizm gibi fizikalist argümanlara karşı zihin-beden dualizmini savunmak için kullanılır.
Felsefi zombilerin ne işe yaradığını daha iyi anlayabilmek için, bilinçle ilgili temel bir sorunu daha yakından incelememiz gerekmektedir.
Bilincin Zor Problemi Nedir?
Etrafınıza bir bakın. Gördüğünüz her şey, size oldukça gerçek gelir. Cisimlerin yüzeyinden yansıyan ışık gözünüze ulaşır, retinanızda biyoelektrik sinyallere dönüşür, optik sinir tarafından beyninize taşınır ve beyniniz, gelen veriye bağlı olarak bilincinizde bir görüntü oluşur. Bu sürecin tüm basamaklarını oldukça iyi bir şekilde bilmekteyiz: Görüntü nasıl sinyale dönüşür, bu süreçte hangi hücreler rol alır, hangi tür görüntüler ne tür sinyallere dönüşür; beyinde ne, nerede işlenir ve daha nicesi...
Elbette beynin çalışma biçimiyle ilgili halen bilmediğimiz yığınla şey mevcuttur. Ancak bunlar, er ya da geç çözülebilecek problemlerdir. İşte bunlara bilincin kolay problemleri adı verilir. Yine de bu sizi yanıltmasın; "kolay problemler", masa başında ayaküstü çözebileceğiniz konular değildir. Bu problemler, sinirbilim gibi koskoca bir bilim sahasını on yıllardır, hatta asırlardır meşgul eden problemlerdir. Bu terim içerisinde "kolay" sözcüğünden kasıt, yeterli kaynak ve zaman verilirse çözülebilecek problemlerdir. David Chalmers gibi bazı filozoflara göre, bir de "zor" problemler vardır. Bunlar, yeterli kaynak ve zaman ayrılsa bile çözülemeyebilecek problemlerdir.[1], [2]
Burada dikkat çekilen temel sorun şudur: Beynimizdeki biyoelektrik sinyaller her nasıl çalışıyor olurlarsa olsunlar (yani fiziksel/fizyolojik detayları ne olursa olsun), nasıl olup da bu nöral faaliyetinin, bilincimizde böylesi gerçekçi bir görüntüye dönüşebildiği çözülebilmiş değildir. Yani nöronlarda olan biten şeylerin nasıl bir süreçten geçerek bilince/algıya dönüştüğü net olarak bilinmemektedir - ve daha fenası, bunun nasıl olabileceğine dair hipotezler de oldukça kısıtlıdır. Yani ortada bir "açıklama boşluğu" bulunmaktadır: Nörofizyoloji müthiş bir şekilde açıklanabilir; ancak o nörofizyolojinin bilince dönüşümü konusunda neredeyse hiçbir bilgimiz bulunmamaktadır. İşte bazı filozoflara göre bu soru, ya çözümü bariz olmayan, çok çok zor bir soru ya da belki de hiçbir şekilde çözülemez bir sorudur - ve bu nedenle buna bilincin zor problemi denir.
Neden Herhangi Bir Şeyi Bilinçli Olarak Hissediyoruz?
Bilincin bu zor problemi, aslında sadece bilinç ile ilgili değildir. Burada karşımıza, evrimle ilgili çok ilginç bir soru işareti çıkmaktadır: Neden herhangi bir şeyi bilinçli olarak hissedecek biçimde evrimleştik?
Acı gibi çok basit bir hissi ele alalım. Elinize bir şey batıyor veya ateşe değiyorsunuz ve acıyla elinizi çekiyorsunuz. Ne kadar rahatsız edici bir his değil mi? Ama bunun evrimsel avantajını görmek hiç zor değildir: Bazı insanların genomundaki bazı mutasyonlar, onların acı duygusunu deneyimleyememesine neden olur; çünkü acıyı, dokunmayı veya sıcaklığı algılamalarını sağlayan sinir hücreleri düzgün gelişemez. Bu kişiler acıyı deneyimleyemedikleri için, tabanlarını delip geçen bir çiviye bastıklarında ayaklarını çekemezler veya parmakları alev alsa bile acı deneyimleyemezler, dolayısıyla ateşi görene kadar alevi söndürme yönünde bir çaba sarf etmezler. Bu, ilk etapta "havalı" bir özellik gibi gelse de çok tehlikeli bir durumdur; çünkü vücut hasarını fark etmezseniz, hasar aldığınız yerler iltihaplanabilir ve septik şoka girerek ölmenize neden olabilir. Gerçekten de bu tür hastalıkları olan kişilerin sürekli denetim altında tutulmaları ve vücutlarının sık sık baştan sona kontrol edilmesi gerekir.
Dolayısıyla acı hissinin evrimsel bir avantajı olduğuna şüphe yoktur. Zaten bu nedenle yüz milyonlarca yıl önce evrimleşmiş ve tüm torunlara miras kalmış bir deneyimdir. Ama bu yazımızla ilgili can alıcı soru şudur: Acıdan kaçınmak için, acıyı bilinçli olarak algılamamıza gerek var mıydı?
Şöyle düşünün: Vücudumuzda birçok biyokimyasal tepkime süregelir ve bunların birçoğunu bilinçli olarak deneyimlemeyiz. Örneğin vücudunuza hastalık yapıcı bir patojen girdiğinde, savunma sisteminiz onu ortadan kaldırır. Bu olurken bilincinizde antikorlar ile antijenler arasında bir savaş deneyimlemezsiniz. Her şey olup biter ve eğer ağır bir hastalık değilse, ruhunuz bile duymaz. Ama en ufak bir ateşe bile dokunsanız, bu acı bilincinize derhal iletilir ve siz, onu bütün gerçekliğiyle deneyimlersiniz.
Şimdi soru şudur: Bu deneyimi zihninizde yaşamadan da o acıdan kaçınamaz mıydınız? Yani evet, acıdan kaçınma refleksinin evrimsel avantajı çok barizdir, ancak acıyı bilinçli olarak deneyimlemenin evrimsel avantajı nedir?
Felsefi Zombi Nedir?
İşte burada, "felsefi zombi" kavramı karşımıza çıkmaktadır: Felsefi zombiler, bizimle birebir aynı fizyolojiye, birebir aynı sinir sistemine, birebir aynı beyne sahip olan, ancak hiçbir öznel zihinsel deneyimi olmayan hipotetik varlıklardır. Yani onlar da ateşe dokunduklarında acıyla ellerini çekerler; ancak sizden farklı olarak ateşin acısını zihinlerinde deneyimlemezler. Enfes bir Dali tablosuna siz de baktığınızda "Vay be!" dersiniz, felsefi zombi ikiziniz de baktığında "Vay be!" der; ama sizin zihninizde o tabloya bakarken deneyimlediklerinize yönelik bir zihinsel imge vardır, felsefi zombininse böyle bir deneyimi yoktur. Sadece aynı görsel uyaranlar ona geldiğinde "Vay be!" demesi gerektiğini bilir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Kualia Nedir?
Aslında bu konu, daha önceden detaylıca ele aldığımız "kualia" kavramıyla ilişkilidir. Mutlaka kendinize sormuşsunuzdur: "Benim gördüğüm kırmızı ile arkadaşımın gördüğü kırmızı aynı mı?".
Bunu ilgili yazımızda ele almıştık; fakat konuyla ilgili bir hatırlatma olması için, sizden başka kimsenin deneyimleyemeyeceği deneyimlere "kualia" dediğimizi hatırlatabiliriz. Biz, sizin ne deneyimlediğinizi asla bilemeyiz. Siz de bizim ne deneyimlediğimizi asla bilemezsiniz. Benzer şekilde, her ikimiz de, ne kadar uğraşırsak uğraşalım, bir yarasanın dünyayı nasıl deneyimlediğini hayal dahi edemeyiz. Buna "nelik hissi" veya "ne olma hissi" de denir. Yani her birimiz, kendi zihinlerimiz içinde hapsolmuş haldeyiz.
Bu durumda, bu deneyimlerimizin kaynağı nedir? Neden "felsefi zombiler" değiliz de bu kadar zengin bir bilişsel deneyime sahibiz?
Dualizm vs. Fizikalizm: Bilinç, Maddeci mi, Madde Ötesi mi?
İşte bu, özünde fizikalizm, yani Evren'deki her şeyin fiziksel olduğunu savunan felsefi akım ile dualizm, yani Evren'de fiziksel şeylerle birlikte fizik-ötesi şeylerin de olduğunu savunan felsefi akım arasındaki çekişmeyi yansıtmaktadır.
Felsefi Zombi Argümanı
Beden ve ruh ikiliğini savunanlar (dualistler), şöyle bir argümantasyon ileri sürerler:[3]
- Fizikalizme göre bilinç de dahil Evren'deki her şey fizikseldir.
- Eğer fizikalizm doğruysa, fiziksel temeli bizimkiyle birebir aynı olan hipotetik her evrende, kendi evrenimizde var olan her şey, mesela bilinç, var olmalıdır.
- Bizim evrenimizden fiziksel olarak ayırt edilemeyecek, felsefi zombilerle dolu bir evren hayal edilebilir. Yani bu evren metafiziksel olarak mümkündür.
- Felsefi zombilerin bilinci yoktur.
- Sonuç: Zombi evrenlerdeki zombilerin fiziksel her şeyi aynı olmasına rağmen bilinçleri olmadığı için, fizikalizm yanlış olmalıdır.
Bu oldukça ilginç bir argümandır ve bugüne kadar bilincin zor problemini kabul eden birçok filozof tarafından desteklenmiştir.[4], [5], [6], [7], [8], [9] Ancak argüman, genel geçer kabul görmemiştir ve birçok diğer filozof tarafından eleştirilmiştir; hatta Thomas Metzinger veya Daniel Dennett gibi bazı filozoflara göre artık tamamen çürümüş ve geçersiz bir argümandır.[10], [11], [12], [13], [14], [15], [16]
Argümana Yönelik Eleştiriler
Buradaki en temel karşı-argüman, felsefi zombi argümanının kendi kendini çürüten, döngüsel bir doğaya sahip olduğu yönündedir. Yani bu argüman, ispatlamaya çalıştığı şeyi varsayarak başlamaktadır.
Bilinci Olmayan Felsefi Zombi Olamaz
2016 yılında kaybettiğimiz büyük bilgisayar bilimci ve bilişsel bilimci Marvin Minsky'e göre eğer bir şey fiziksel olarak insanla birebir aynıysa, yani bütün parçaları birbirinden ayırt edilemezse, o zaman "her şeyi aynı olup da bilincinin olmadığından" söz edemeyiz.[17]
Bu, "bağımsız özellik" ("objektif özellik") ile "süreç içinde beliren", yani "emergent özellik" farkına işaret etmektedir. Örneğin insan beyni de bir kaya da benzer türde atomlardan oluşur. Bu atomlara sahip olmak, onların bağımsız ve objektif özelliğidir. Ancak insanın bilinci vardır, kayanınsa yoktur. Kimine göre bu, bilincin de böyle bağımsız bir özellik olmasından kaynaklanmaktadır - ki dualizmin söylediği de budur. Dualistlere göre bilinç, daha küçük parçalardan bir araya gelmez, kendi başına var olan bir özelliktir. Diğerleriyse bunu reddeder. Onlara göre, bu atomların belli bir şekilde düzenlenişi, bilinç gibi ürünleri kaçınılmaz olarak verir. Yani o atomlar her o şekilde düzenlendiklerinde bilinç de ortaya çıkmak zorundadır. Bu nedenle de "her şeyi bizimkiyle aynı olsun ama bilinci olmasın" diye bir varsayımda bulunamayız.
John Searle ve Çin Odası Düşünce Deneyi
Bu konu, John Searle'ın Çin Odası Düşünce Deneyi'ne de benzemektedir (ve konunun yapay zeka açısından önemini vurgulaması bakımından önemlidir):[18] Bir odada, Çince sorulan soruları kusursuz bir şekilde yanıtlayan bir yapay zeka bulunsun. Bu yapay zeka o kadar başarılı olsun ki, Turing Testi'ni kolayca geçebilsin, yani anadili Çince olan insanları bile gerçek bir insan olduğuna ikna edebilsin. Buradaki kritik soru şudur: Bu robotun Çinceyi gerçekten anladığını söyleyebilir miyiz? Yoksa sadece Çince biliyormuş gibi davranan birini simüle mi ediyor?
Aslında Searle, bu soruyu "Yapay Zeka öğrendiklerini gerçekten anlayamaz!" gibi bir iddiayı ileri sürmek için sormamıştır; sadece iki tür bilinci birbirinden ayırt etmemiz gerektiğini söylemiştir.[19] Ama işte Minsky gibi yapay zeka ve bilinç araştırmacılarına göre zaten insan da "Çince biliyormuş gibi davranan birini simüle etmektedir". Biz de minik "doğal zekalar" olarak doğup, kültürümüzde gördüklerimizi kusursuza yakın bir şekilde taklit etmeyi öğreniriz. Bu itirazcı gruba göre "anlamak" gibi yüklemler, sadece birer sözcükten ibarettir. Onlara göre "orijinalinden ayırt etmesi imkansız olan taklit" ile "orijinal olanın" deneyimlediği şeyler farklı değildir.
Hayal Edilebilen, Metafiziksel Olarak Mümkün mü?
Tabii daha felsefi temelde geliştirilen karşı-argümanlar da mevcuttur. Örneğin orijinal argümandaki varsayımlarımızdan biri, felsefi zombilerden oluşan bir evrenin hayal edilebilmesinin, otomatikman böyle bir evrenin metafiziksel olarak mümkün olduğu anlamına geldiğiydi. Ama bazı filozoflar bu temel varsayımın hatalı olduğunu tartışmaktadır.[20] Onlara göre hayal edebilmek, gerçek olma potansiyelini garanti etmez.
Biz Zaten Felsefi Zombiyiz!
Michael Lynch'in bu konuda ilginç bir tespiti mevcuttur: Ona göre kimse, bizim felsefi zombiler olmadığımızı söylememektedir! Yani bizler de pek tabii felsefi zombiler olabiliriz ve şu anda "gerçeklik algısı" olarak deneyimlediğimiz şey tamamen hatalı bir inanç olabilir. Bu, daha önceden detaylıca ele aldığımız Simülasyon Teorisi'ne benzemektedir. Yani zombi bilinçten yoksun olabilir; ama bilincin kendisi de sahte bir özellikse, yani orijinal argüman sahiplerinin dediği gibi metafiziksel ve özel bir şey değilse, o zaman pek âlâ zombi evreninin de bir parçası olabilir. Bu da orijinal argümanın kendi kendini çürütmesine neden olurdu.
- Dış Sitelerde Paylaş
"Zoombie" Argümanı: Dualistlerin Silahını Dualistlere Karşı Kullanmak...
Bir diğer argüman ise, zombi argümanını baş aşağı etmeyi hedeflemektedir: Eğer zombiler insan bilincinin madde ötesi olduğunu ispatlamakta kullanılıyorsa, o zaman "zoombie" diye bir yaratık uydurabiliriz.
"Zoombie"ler de bir insanın fiziksel değil de metafiziksel özelliklerine birebir sahip olsun ama bilinçleri olmasın. Yani bunlar, başta tanımladığımız zombilerin tam tersi olsun. Böyle bir şeyi hayal edebilir miyiz? Evet. Öyleyse "zoombie"lerden oluşan bir evren varsa, birebir aynı argüman silsilesini takip ederek, bilincin metafiziksel olmadığını da ispatlayabilirdik:[21]
- Zoombileri hayal etmek mümkünse, var olabilirler.
- Zoombilerin evreninde metafiziksel her şey varken bilinç olmadığına göre, bilinç metafiziksel olamaz ve fiziksel temele muhtaçtır.
Sonuç
Tabii ki bu argümanlar tarafları mutlak olarak ikna etmeye yetmemektedir ve bilincin tamamen maddeci bir doğada mı olduğu yoksa madde üstü bir öze mi sahip olduğu tartışılıp durulmaktadır.
Bunlar, zihin felsefesi alanındaki oldukça keyifli tartışmalardır; ancak bilincin doğasını a priori olarak, yani herhangi bir deneyime veya deneye dayanmaksızın kesin olarak tespit etmemiz mümkün değil gibi gözükmektedir. Bu konuda son sözü, hemen her konuda olduğu gibi, bilimsel araştırmalar ve deneyler söyleyecektir.
Bilim açısından bakıldığında, aslında bilincin veya herhangi bir diğer özelliğin "sadece fiziksel olması" veya "fizikötesi parçalarının da olması" hiç sorun değildir. Önemli olan, bu seçeneklerden hangisinin gerçek olduğunu objektif olarak ortaya koymaktır. Bilim bunu yaptığında, zaten gerçeği bileceğiz ve a priori varsayımlara da gerek kalmayacaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 25
- 19
- 18
- 13
- 9
- 8
- 5
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- ^ D. Chalmers. (1995). Facing Up To The Problem Of Consciousness. Journal of Consciousness Studies. | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Cooney. (1999). The Place Of Mind. ISBN: 9780534528256. Yayınevi: Cengage Learning.
- G. Strawson, et al. (2006). Consciousness And Its Place In Nature: Does Physicalism Entail Panpsychism?. ISBN: 9781845400590. Yayınevi: Imprint Academic.
- ^ J. Levine. The Explanatory Gap. (15 Ocak 2009). Alındığı Tarih: 13 Aralık 2021. Alındığı Yer: Oxford Handbooks Online doi: 10.1093/oxfordhb/9780199262618.003.0017. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. McGinn. All Machine And No Ghost?. (8 Haziran 2021). Alındığı Tarih: 13 Aralık 2021. Alındığı Yer: New Statesman | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. Block. (2008). The Harder Problem Of Consciousness. Philosophy Documentation Center, sf: 391. doi: 10.2307/3655621. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. Tononi, et al. (2016). Integrated Information Theory: From Consciousness To Its Physical Substrate. Nature Reviews Neuroscience, sf: 450-461. doi: 10.1038/nrn.2016.44. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. Tononi, et al. (2015). Consciousness: Here, There And Everywhere?. Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences, sf: 20140167. doi: 10.1098/rstb.2014.0167. | Arşiv Bağlantısı
- ^ F. J. Varela. (1996). Neurophenomenology: A Methodological Remedy For The Hard Problem. Journal of Consciousness Studies, sf: 330-349. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. C. Dennett. (2013). Intuition Pumps And Other Tools For Thinking. ISBN: 9780393240689. Yayınevi: W. W. Norton Company.
- ^ M. Pigliucci. What Hard Problem?. (17 Aralık 2013). Alındığı Tarih: 13 Aralık 2021. Alındığı Yer: Philosophy Now | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Dehaene. (2014). Consciousness And The Brain: Deciphering How The Brain Codes Our Thoughts. ISBN: 9780670025435. Yayınevi: Viking.
- ^ G. M. Edelman, et al. (2011). Biology Of Consciousness. Frontiers in Psychology. doi: 10.3389/fpsyg.2011.00004. | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. Churchland. (1996). The Hornswoggle Problem. Journal of Consciousness Studies, sf: 402-408. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Frankish. (2017). Illusionism: As A Theory Of Consciousness. ISBN: 9781845409654. Yayınevi: Imprint Academic.
- ^ A. K. Seth. The Hard Problem Of Consciousness Is A Distraction From The Real One. (2 Aralık 2015). Alındığı Tarih: 13 Aralık 2021. Alındığı Yer: Aeon | Arşiv Bağlantısı
- ^ Edge. Consciousness Is A Big Suitcase - A Talk With Marvin Minsky. Alındığı Tarih: 13 Aralık 2021. Alındığı Yer: Edge | Arşiv Bağlantısı
- J. R. Searle. (1980). Minds, Brains, And Programs. Behavioral and Brain Sciences, sf: 417-424. doi: 10.1017/S0140525X00005756. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Preston, et al. (2002). Views Into The Chinese Room. ISBN: 9780198250579. Yayınevi: Oxford University Press on Demand.
- P. L. Nunez. (2021). The New Science Of Consciousness. ISBN: 9781633886964. Yayınevi: Prometheus Books.
- ^ R. Brown. (2010). Deprioritizing The A Priori Arguments Against Physicalism. Journal of Consciousness Studies. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 20:49:50 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11242
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.