Akdeniz Tipi Bölgelerde Çıkan Orman Yangınlarına Yönelik Yönetim Anlayışında Paradigma Değişimi Şart!
Eğer Daha Feci ve Büyük Yangınlardan Kaçınmak İstiyorsak, Akdeniz Ormanları'ndaki Yangınlara Bakış Açımızı Derhal Değiştirmek Zorundayız!
Akdeniz tipi iklim bölgeleri (AİB) beş kıtaya yayılmıştır: Afrika, Avustralya, Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika. Bitki örtüsü (yakıt) büyümesini sağlayan serin ve yağışlı kışlar ve bitki örtüsünün tutuşabilirliğini artıran sıcak ve kuru yazlar ile karakterize edilen, güçlü bir mevsimsel iklimi paylaşırlar. Buna bağlı olarak, ekolojik ve evrimsel süreçler ile insan toplumları, Akdeniz tipi iklim bölgelerinin çoğunluğunda, ateş tarafından güçlü bir şekilde şekillendirildi.
Daha yakın zamanlarda, peyzaj ve iklimde yaşanan insan kaynaklı değişimler, yangın rejimlerinde ve dolayısıyla Akdeniz tipi iklim bölgelerinin beşinde de sosyo-ekolojik etkilerinde güçlü değişikliklere yol açmıştır. Son yıllarda artan nüfus, vahşi yaşam alanı ile kentsel alan arayüzüne (veya kısaca "VKA", yaban hayatı alanları ile kentsel alanların iç içe bulunmasını ifade eder) milyonlarca yeni insan ile barınak getirdi ve şiddetli yangın dönemlerinde ısınma ve kuruyan iklimler ve buna artı olarak meydana gelen tutuşmalar (çoğunlukla antropojenik), ekstrem orman yangını olaylarının (kısaca "EOO") yaygınlığının artmasına neden oldu. Ekstrem yangın olayları da, genellikle çok geniş yanan alanlara ve insan yaşamı ve onun varlıkları üzerinde önemli etkilere neden oldu.
Bu tür olaylar bir süredir apaçık olsa da, Akdeniz tipi iklim bölgelerindeki çağdaş orman yangını yönetim politikaları, sorunun altında yatan nedenleri yeterli ve proaktif olarak ele almakta bir yandan başarısız olurken, diğer bir yandan neredeyse tamamen reaktif yangın söndürme işlemine odaklanmaya devam etti.
Bu makalede, şunları savunuyoruz:
- Diğer faktörleri tamamen gözden çıkarıp sadece yangın söndürme işlemine koyu bir şekilde odaklanmak, Akdeniz tipi iklim bölgeleri üzerinde başarısız olmaya mahkûmdur.
- Yangın politikaları ve yangın kontrolüne yönelik harcamalar, yangının olumsuz etkilerinin bastırılması ve hafifletilmesi arasında yeniden bir dengeye getirilmelidir.
- Politikalar, öncelikli olarak, yanan alanın bir işlevi olmasından ziyade, sosyo-ekolojik zararlardan kaçınılma (ve bazen de iyileştirilmiş ekolojik sonuçların) işlevi olarak ölçülmelidir.
Bu maddelerin gerekçeleri aşağıda sunulmuştur.
Yanan Alan ve Ekstrem Orman Yangını Olayları, Çoğunlukla Yangın Havası Tarafından Yönlendirilir!
Akdeniz tipi iklim bölgelerinde orman yangınını bastırmaya yönelik olağanüstü küresel harcamalara rağmen, bu iklim bölgelerinde son yıllarda yanan alanlardaki çoğu, yıl arası değişkenlik hala yangın havası ile açıklanmaktadır (Şekil 1 ). Küresel ısınma nedeniyle, Akdeniz tipi iklim bölgelerinde yangın tehlikesi ve yanan alanların artması beklenmektedir. Bazı tahminlere göre, koşulların Akdeniz tipi iklim bölgeleri genelinde daha kuru veya daha ıslak olup olmayacağına bağlı olarak değişken olsa da, yakıt (yanıcı madde) yüklerini ve sürekliliği artıran arazi kullanımı ve yönetiminde devam eden değişiklikler nedeniyle daha da kötüleşecektir.
Çoğu durumda, ekstrem orman yangını olayları ve etkileri, Akdeniz tipi iklim bölgelerinde zaten yıkıcıdır. Örneğin Kaliforniya, son 40 yılda ABD'deki en yıkıcı orman yangınlarını yaşamıştır. Bunlardan 9'u, 2003'ten bu yana meydana geldi ve 2017-2018'deki 6 olayda 30.000'den fazla ev ve işyeri yok oldu, 148 kişi öldü ve yangın kayıpları nedeniyle 35 milyar ABD dolarının üzerinde mali zarar meydana geldi. Akdeniz tipi iklim bölgelerindeki ekstrem orman yangını olaylarının diğer yakın tarihli örnekleri arasında, Güney Avustralya'da 2009, Portekiz ve Şili'de 2017, Yunanistan ve Güney Afrika'da 2018 yılında yüzlerce ölüm ve milyarlarca dolarlık ekonomik kayıplar yer almaktadır.
Ekstrem orman yangını olayları, genellikle aşırı hava koşulları ile ilişkilendirilir ve bu koşullar altında, Güney Batı Avustralya gibi büyük ölçekli ve sürekli stratejik yakıt azaltma faaliyetlerinin uygulandığı yerler dışında, yangınların yayılma durumu, arazi örtüsü tipine göre çok az hassasiyet gösterir. Bunun nedeni, yer bağlantısını ve hava desteğini engelleyen kuvvetli rüzgarlar; uzun mesafeli kor dökümü; tutuşmaların eşzamanlılığı ve yangın yoğunluğu söndürme kapasitesinin üzerinde yangınların çıkıyor olmasıdır.
"Yangın Söndürme Tuzağı"na Yol Açan Politikalar
Akdeniz tipi iklim bölgelerinde iklimsel ısınmayı ve arazi ölçeğinde yakıt birikimini büyük ölçüde görmezden gelen mevcut politikalar, "yangınla mücadele tuzağı" denen bir soruna yol açmıştır. Kısacası, buradaki "tuzak", yangın yönetimine dair yapılan yatırımın çoğunun, yangın söndürmeye tahsis edilmesinden kaynaklanmaktadır. Paradoksal olarak bu durum, devam eden yakıt birikimine ve peyzaj düzeyinde yakıt sürekliliğine katkıda bulunduğundan, daha sonradan aşırı yangın havası altında yangınları önlemeyi engellediği ve genellikle daha şiddetli ve daha büyük yangınlarla sonuçlandığı için sorunu daha da kötüleştirir.
Akdeniz tipi iklim bölgelerinde bu yangın söndürme tuzağının nedenleri değişkendir (Şekil 2). Ancak genel olarak:
- (a) artan yangın tehlikesi ve riskine yol açan arazi kullanımı değişiklikleri ve
- (b) reaktif ve dar görüşlü yangın yönetimi politikalarının ısrarı edilmesi
olarak ayrılabilir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Akdeniz tipi iklim bölgelerinde bulunan arazi kullanımı değişiklikleri şunları içerir:
- insan yerleşimlerinin yangına eğilimli alanlara doğru genişlemesi,
- yangın çıkaran egzotik türlerin girişi ve istilası,
- son derece yanıcı türlerin yer aldığı, kötü yönetilen büyük ağaç plantasyonlarının kurulması ve
- kırsal nüfusun azalmasının bir sonucu olarak tarım arazilerinin terk edilmesi ve bunun yerine yönetilmeyen bitki örtüsünün ikame edilmesi.
Tüm bunlarla birlikte, bu eğilimler, peyzaj düzeyinde yakıt miktarında ve bağlantısında bir artışa ve ayrıca vahşi yaşam alanı ile kentsel alan arayüzlerinin (VKA) birbirine karışık halde olma durumlarında bir genişlemeye yol açar.
Yangın yönetimi politikalarındaki ana kusur, kısa vadede yanan alan miktarını en aza indirmeyi amaçlayan, yangınları yalnızca olumsuz etkiler doğuruyormuş gibi ele alan ve yangın söndürme kapasitesine her zamankinden daha fazla yatırım yaparak kamuoyuna tepki verme gibi dar görüşlü bir orman yangını söndürme yaklaşımının yaygınlığından kaynaklanmaktadır.
Akdeniz tipi iklim bölgelerindeki birçok ülkede, öngörülen yangının kullanımını engelleyen yasal ve diğer kısıtlamalar dahil olmak üzere, geleneksel kontrollü yakma uygulamalarının ve yangının kültürel kullanımlarının bastırılması, yangın tehlikesini ve riskini azaltmak için uygun maliyetli araçların kullanımını da engellemektedir.
Son olarak, yangın sonrası yönetim eylemleri uygulandığında, her zaman orta ve uzun vadede yangın tehlikesini azaltmaya yönelik değildir. Bu arazi kullanımı ve politika düzenlemeleri, uzun vadede, daha büyük yanmış alanlarda ve/veya toplam yanmış alanın daha büyük bir payının en büyük ve en yoğun yangınlar tarafından açıklanmasıyla sonuçlanacak ve hem ekolojik hem de sosyo-ekonomik etkileri şiddetlendirecektir.
Yanan Alanı Azaltmak Yerine, Oluşan Hasarı Azaltmayı Hedefleyin!
Mevcut iklim ve arazi kullanım eğilimleri düşünüldüğünde, Akdeniz tipi iklim bölgelerinde orman yangınlarına "her zamanki gibi davranma" yaklaşımının, yangın sorununu çözmeyeceğine inanıyoruz. Gerçekten de kanıtlar, bu yaklaşımın durumu daha da kötüleştireceğini göstermektedir.
Özellikle Akdeniz tipi iklim bölgelerinin iklimi daha sıcak ve daha nemli olacaksa ve dolayısıyla üretkenliği ve yanıcı biyokütleyi artıracaksa, önleme yönelik hiçbir yatırım miktarı, ekstrem orman yangını olaylarını engelleyemeyecektir. Eğer "başarı", herhangi bir yılda yanan arazi miktarında azalma olarak ölçülürse, gerçekte ekstrem orman yangını olayları yalnızca ertelenmiş olacağı için, aslında uzun vadede bu bir "başarısızlık" olacaktır. Sonunda, olağanüstü yoğunlukta yangınlar üreten, yaşamları, mülkleri ve ekosistemleri ciddi şekilde tehdit eden aşırı yangın havası ve peyzaj ölçekli yakıt tehlikesinin kaçınılmaz bir birleşimi olacaktır.
Bu kaçınılmazlığı kabul edersek tek alternatif; toplum, ekosistemler ve hizmetleri üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek için geniş alanlarda ve kilit konumlarda yangın şiddetini azaltmayı hedeflemektir. Buna göre, politika başarısı ölçütlerinin çoğu durumda, yanan alandaki azalmayı vurgulayan hedeflerden, yangının olumsuz etkilerini azaltmaya daha yakın hedeflere kadar değiştirilmesi gerektiğini savunuyoruz.
Sosyo-ekolojik bileşenleri içeren çok boyutlu metrikler (örneğin insan ölümleri, doğrudan ekonomik kayıplar, toprak erozyonu, su ve hava kalitesi, karbon emisyonları ve biyoçeşitlilik etkileri), yanan alan gibi tek ve yanıltıcı bir istatistikten daha gerçekçi ve kullanışlı bir yangın etkisi değerlendirmesi sağlayacaktır.
Her biri için genel bir etki göstergesi oluşturmadan, hepsinin ortak bir para birimi (örneğin "parasal değer") olarak mı yoksa farklı parametreler için (örneğin kaybedilen insan hayatı, varlıklara verilen hasar, tahmini toprak kayıpları, GHG emisyonları, duman emisyonları, suda asılı kalan tortular) bir dizi güncel ölçüt olarak mı ifade edilmesi gerektiği de dahil olmak üzere, bu ölçütleri türetmek, bu makalenin kapsamı dışındadır.
Olumsuz yangın etkilerini azaltmaya odaklanmak, çok sektörlü bir vizyon ve yeni çözümlerin uygulanmasını gerektirebilir. Buna uygun olarak, yangından kaçınmak, ona uyum sağlamak ve yangına bağımlı olmak için bitkiler, hayvanlar ve yerli kültürler tarafından kullanılan "bir arada yaşama stratejilerinin" benimsenmesi gibi çözümler örnek gösterilebilir.
Sonuç olarak, hükümetlerin iki temel unsura dayalı entegre bir politika paketi geliştirmesini ve uygulamasını öneriyoruz:
- daha az savunmasız ve yangına daha dayanıklı peyzajların teşvik edilmesi ve
- insanlar ve altyapı için riskin en aza indirilmesi.
Yakıtların miktarını ve bağlanabilirliğini (peyzaj tasarımı) azaltmayı hedeflemek, yangın büyüme oranını azaltacak, yangın söndürme potansiyelini artıracak ve yangın hasarını azaltacaktır.
Ağaçlandırma, orman yönetimi, yanıcılık, yangına dayanıklılık dikkate alınarak tür seçimi ve yangın tehlikesini azaltan silvikültürel uygulamaların benimsenmesi dahil olmak üzere bu amaçları içermelidir.
Tarım politikaları, orman ve yangın politikası ile daha uyumlu hale getirilmelidir. Özellikle de Akdeniz havzasında, köyleri çevreleyen tarım arazilerinin korunmasının, varlıkların etrafındaki bitki örtüsünün zarar görmesini önlemeye yardımcı olabileceği, hayvan otlatmayı ve tarımsal ormancılığı teşvik ederek hafifletme (can ve mal riskinde azalma) açısından daha fazla avantaj sunulmaktadır.
Kontrollü koşullar altında, kasıtlı yangın kullanımı (öngörülen yanma veya yakıt azaltma), aşağıdakilerde kanıtlanmış etkinliği olan çok uygun maliyetli bir yakıt tedavisidir: tehlike azaltma; yangın söndürme; ekolojik ve koruma hedeflerinin karşılanması; ve mera yönetimi.
Bazı ekosistem hizmetlerinin daha iyi sağlanması, örneğin gelişmiş doğal hastalık ve haşere kontrolü, gelişmiş tozlayıcı faaliyeti veya su kıtlığının hafifletilmesi dahil olmak üzere, özellikle aşırı olmayan koşullar altında orman yangınlarından bile kaynaklanabilir. Ancak bürokrasi, kültürel direnç, algılanan risk, ekolojik sorunlar ve kaynakların mevcudiyeti ile ilgili engeller yangın kullanımını engellemiştir. Biyokütlenin enerji için kullanımı ve ayrıca öngörülen otlatma, mümkün olan yerlerde uygulanmalı ve teşvik edilmelidir.
Diğer olası stratejiler arasında, yakıt işlemlerine önleme güçlerinin dahil edilmesi veya yerel topluluklar tarafından yakıtların çıkarılmasını teşvik edecek programlar oluşturulması (örneğin biyokütle yakma için odun toplanması) yer alır.
Son olarak, yangın sonrası yönetim, orman ve peyzaj planlamasında büyük ölçekli ve sosyal olarak kabul edilebilir değişiklikleri uygulamak için bir fırsat penceresi sunar. Daha fazla yangına dayanıklı ve daha az yanıcı peyzajlar yaratabilir. Buradaki kilit nokta, özellikle ekonomik kayıpların zaten büyük olduğu ekstrem orman yangını olaylarının ardından, sınırlı ödeme kapasitesine sahip bireylere maliyet yüklenmesinden kaçınmaktır.
Arazi kullanım planlaması (konum, altyapı tasarımı), peyzaj yönetimi (VKA'yı çevreleyen arazi kullanımı, varlık koruma bölgeleri) ve kendini korumayı teşvik etmek için yapı sertleştirme ile ilgili hususlar da dahil olmak üzere VKA'ya çok dikkat edilmelidir. Kentsel planlamaya yangın tehlikesi ve riski getirerek mevcut VKA'yı ve genişlemesini düzenlemek için ciddi çabalar sarf edilmelidir. Muhtemel yaklaşımlar arasında, inşaat haklarının kısıtlanması, yangına karşı güvenli kalkınma için mali teşvikler yaratılması, altyapıyı çevreleyen yakıt yönetimine veya inşaat malzemelerine (Akdeniz tipi iklim bölgeleri arasında oldukça farklıdır) ilişkin düzenlemelerin uygulanması, sigorta primlerinin artırılması ve yapıyı iyileştirmek için ev sahiplerine düşük faizli krediler sağlanması yer almaktadır.
Tarım arazilerinin terk edilmesinin söz konusu olduğu alanlarda, kırsal yerleşim yerlerinin etrafındaki son derece yanıcı bitki örtüsü ve ağaç dikimlerinin ele geçirilmesi kontrol altına alınmalıdır. VKA sakinleri için, topluluk hazırlığı aynı zamanda hasarın azaltılmasını hedefleyen bir politikanın da önemli bir bileşenidir. Bu, "kal ya da git" politikalarının tanımını, güvenli çıkışı ve yerel toplulukların etki azaltma eylemlerinin tasarım ve planlamasına katılımını içerir. Avustralya'da hazırlanma, kalma, savunma veya erken ayrılma politikası, aşırı koşullar altında tek güvenli hareket tarzının ayrılmak olduğu uyarısına rağmen başarıyla kullanılmaya devam ediyor.
Antropojenik yangın ateşlemelerinin azaltılması, tüm yangın yönetimi stratejilerinin önemli bir bileşeni olmaya devam etmektedir. Ancak yakıtların yönetimi ile uyuşmadığı takdirde, "yangın söndürme tuzağına" katkıda bulunacaktır.
Sonuç: Önlemeden, Hafifletme ve Adapte Etmeye Doğru Bir Politika Kayması...
Yangın söndürme, Akdeniz tipi iklim bölgelerinde insan yaşamının ve varlıklarının korunmasında önemli bir rol oynamaya devam etmelidir. Bununla birlikte, mevcut ve öngörülen iklimsel, ekolojik, sosyoekonomik ve arazi kullanım eğilimleri göz önüne alındığında, artan yangın söndürme harcamaları karşısında bile ekstrem orman yangını olaylarının sıklığının artması muhtemeldir.
Odağı yangın söndürme üzerinden hafifletme, önleme ve hazırlamaya kaydırmak, hem mantıklı hem de pragmatiktir ve yangının olumsuz sosyoekonomik ve ekolojik etkilerini azaltmak için mevcut, büyük ölçüde tek boyutlu ve yangının dışlanmasına odaklanmaktan daha olasıdır. Bu, hem mevcut yatırımları yangın politikalarına yönlendirerek hem de diğer kaynaklardan (örneğin tarım, orman, enerji politikaları) gelen ek yatırımları kullanarak yapılabilir.
Tabii ki bu politika değişikliğinin önünde birkaç engel vardır; bunlardan en önemlileri yangın söndürmenin dolaysızlığı, (işe yaradığı zaman) hemen etkisi ve medyanın görünürlüğü, yakıt yönetiminin uzun vadeli etkinliği ile çelişir, çok daha az görünür ve seçim döngüleriyle uyumsuzdur. Bu duruma bağlı olarak, bu politika değişikliği mutlaka yangın söndürme çabalarında bir azalmaya eşit değil, daha çok peyzajlar, yapılar ve insanlar daha fazla yangın çıktıkça gelecekte daha düşük yangınla mücadele harcamaları sağlaması, beklenen alternatiflere daha fazla odaklanma ve yatırım anlamına geliyor. Ancak her bir felaket, yangın mevsimine, hafifletme ve adapte etmeyi göz ardı ederken giderek artan yangın söndürme harcamalarıyla yanıt vermek, büyük bir siyasi hata olmaya devam edecektir.
Yangın yönetiminde en iyi uygulamaların benimsenmesi, politika tarafından desteklense bile, sosyal ve politik beklentiler ve baskılar tarafından motive edilen güçlü riskten kaçınma, öngörülen yangının toplumsal olarak kabul edilmemesi, orman plantasyonları kurma baskısı gibi bir dizi faktör tarafından kısıtlanmaktadır veya VKA'larda evleri çevreleyen bitki örtüsüne sahip olmanın algılanan faydaları (örneğin estetik, mahremiyet, ses azaltma, gölge ve sıcaklık azaltma), ev sakinlerini evlerinin etrafındaki yakıtları işlemeye isteksiz hale getirir. Bu engeller, Akdeniz tipi iklim bölgeleri arasında farklı öneme sahiptir ve buna göre ele alınması gerekir.
Akdeniz tipi iklim bölgelerindeki ekstrem orman yangını olayları, en iyi şekilde kasırgalar ve depremler gibi kaçınılmaz epizodik olaylar olarak ele alınabilir; burada meydana gelmelerinin kaçınılmazlığı, yaptıkları hasarı en aza indirmeye daha fazla odaklanmamızı sağlar. Karmaşık sosyo-ekolojik sistemler üzerindeki yangın etkilerini ölçmek için yanan alanın basit ve genellikle kendi kendini yitiren kullanımının ötesine geçmeyi ve yangın etkilerine ilişkin daha ayrıntılı çok faktörlü bir görüşü benimsemeyi öneriyoruz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 5
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Environmental Research Letters | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:37:27 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10808
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Environmental Research Letters. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.