Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Ağlama, Gözyaşı ve Evrim: Neden Ağlıyoruz? Duygularımız, Gözyaşlarımızın Kimyasını Etkileyebilir mi?

10 dakika
41,196
Ağlama, Gözyaşı ve Evrim: Neden Ağlıyoruz? Duygularımız, Gözyaşlarımızın Kimyasını Etkileyebilir mi? Right Scoop
Evrim Ağacı Akademi: İnsan Evriminde Özel Konular Yazı Dizisi

Bu yazı, İnsan Evriminde Özel Konular yazı dizisinin 12 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan " Gen Benzerliği (Genetik Benzerlik) Nedir? İnsan Genomu, Diğer Canlılara Ne Kadar Benzer?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Podcast
8:39
Altay Kenger
Seslendiren
74
  • İndir
  • Dış Sitelerde Paylaş
Tüm Reklamları Kapat

Ağlama; duygusal durumlar, acı ya da çeşitli fiziksel uyarılma durumlarına yanıt olarak gözlerden salgılanan ve genellikle gözyaşı kanalı yoluyla yüzün alt kısmına akan sıvı salgılama işlemidir. Ağlamayla ilişkili duyguların başında üzüntü, kızgınlık ve mutluluk gelmektedir. Şiddetine ve bazı diğer fiziksel semptomlara bağlı olarak ağlama; hıçkırma (hıçkırarak ağlama), hüngürtü, iniltiyle ağlama, feryat ederek ağlama veya zırlama gibi farklı şekillerde tanımlanabilir. Örneğin "hıçkırarak ağlama" davranışı, genellikle kısa ve düzensiz nefes alış verişlerle, ara ara nefes tutmayla ve kas kasılmalarıyla karakterize edilir.

Pek çok hayvan türü acı duydukları zaman sızlanırlar veya ağlarlar. Bu, sadece insana özgü bir olay değildir. Örneğin köpeklerin sızlanma davranışı, ağlamanın evrimsel öncüllerinden biri olarak görülebilir:

Ancak duygusal anlamda gözyaşı döken tek türün insan olduğu düşünülmektedir. Bunun sebebi de son derece makul ve anlaşılırdır: Duygu işleme ile ilgili beyin bölgeleri en çok evrimleşmiş tür insan olduğundan, bazı tepkisel olguları da bu duygularıyla birlikte evrimleşen tek hayvan türü insandır. Dolayısıyla, daha kapsamlı bir analize geçmeden önce, gözyaşlarının farklı tipleriyle tanışmamız gerekmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Gözyaşlarının Sınıflandırılması

Canlılarda gözyaşları 3 farklı grupta sınıflandırılır, ancak her tür bu gözyaşı gruplarının hepsini salgılamaz.

Bazal (Temel) Gözyaşları

Sağlıklı memelilerin gözlerinde, bazal gözyaşları korneayı besleyerek sürekli olarak ıslak tutulmasını sağlar. Gözün yağlardan ve tozdan arındırılmasına yardımcı olurlar. Bazal gözyaşları esas olarak tuzlardan, sudan ve biraz mukustan oluşur. Bu tuzlar çoğunlukla sodyum klorür (NaCl) ve potasyum klorürdür (KCl). Bunlara ek olarak bazal gözyaşının yapısında glikoz, müsin ve antimikrobiyal bir enzim olan lizozim de vardır.

Bazal gözyaşlarının üretilme miktarı yorgunluk, anksiyete ve uyku durumlarında daha düşüktür. Ayrıca cinsiyet ve yaşa göre de değişkenlik gösterir.

Refleks Gözyaşları

Refleks gözyaşı, dış fiziksel veya kimyasal uyaranlara yanıt olarak üretilen gözyaşlarıdır. Karasal omurgalıların evriminde oldukça erken ortaya çıkmıştır. Neredeyse hiçbir amfibi ve sürüngende bulunmazlar ancak diğer tüm karasal omurgalılarda bulunurlar.

Tüm Reklamları Kapat

Gözün kum, toz, kirpik gibi yabancı maddeler tarafından tahriş edilmesi, yaralanması, iltihaplanması veya soğan buharları, göz yaşartıcı gaz, biber gazı gibi tahriş edici maddelere maruz kalması durumlarında ortaya çıkar.

Duygusal Gözyaşları

Bu tür gözyaşları bilişsel ve duygusal bir beyin sürecinin sonucudur. Duygusal ve duyusal acı, öfke, kaygı, depresyon, korku, çaresizlik, aşk, melankoli, utanç, baskı gibi birçok etken dolayısıyla ortaya çıkar. Göz sağlığı için herhangi bir etkisi yoktur ancak psikolojik olarak rahatlamaya yardımcı olur. Duygusal gözyaşları bazal veya refleks gözyaşlarından daha fazla protein bazlı hormon içerir.

Ağlamanın Sosyal İşlevi

Bu sınıflandırmadan da görülebileceği gibi, aslında duygulandığımızda ya da acı duyduğumuzda akan sıvı olan "gözyaşı", bilindiği üzere sadece normalde bu amaçla var olan bir sıvı değildir. Asıl amacı, göz kapaklarının hareketi sırasında gözün üzerine ince bir tabaka halinde yayılarak gözü nemli tutmaktır.

Gözün nemli tutulmaya ihtiyaç duyulmasının da evrimsel bir arka planı vardır: Daha önceden detaylıca anlattığımız üzere gözler, karalarda evrimleşmiş organlar değillerdir; ilk olarak, su altında yaşayan hayvanlarda evrimleşmişlerdir! Su altında gözleri nemli tutma sorunu bulunmamaktadır; ancak sonradan karalara çıkan atalardan miras aldığımız gözler, günümüzde nemli tutulmak zorundadır. Öyle ki, gözün kuruması halinde görüş bulanıklaşmaktadır; dolayısıyla göz yaşı, aslında görmenin ana bileşenlerinden biridir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Bazı bilim insanları (özellikle de psikologlar), gözyaşlarının ve ağlamanın sosyal hayat açısından önemli olduğunu düşünmekteler. Belfast Üniversitesi Algı ve Kültür Enstitüsü müdürü Jesse Bering, belki de iyi ağlayan bireylerin sosyal hayatta daha başarılı konuma geçmiş olabileceğini ileri sürmektedir. Ağlamanın, bir insanın zayıf bir halde olduğunu göstermenin en iyi yolu olduğunu belirtmektedir. Bunun en önemli sebebinin, algımızın gelişmesiyle birlikte empati duygularımızın da gelişmesini ve bu sebeple ağlayan birini gördüğümüzde acıyarak yardım etmek istediğimizi, bu sebeple de ağlayanların daha az enerji harcayarak daha fazla yardım alabilmesi olduğunu düşünülmektedir. Ancak daha sonradan daha da karmaşıklaşan sosyal ilişkiler sebebiyle, yakın bir gelecekten itibaren ağlama giderek daha "olumsuz" veya "zayıflıkla ilişkili" bir anlam kazanmıştır. 

Ağlamanın hala sosyal ilişkilerde düzenleyici bir unsur olduğu açıktır: Bir tartışma ya da kavga sırasında gelen ağlama, saldırgan bir kişinin evrimsel geçmişimizde edindiğimiz empati duygularından ötürü sakinleşmesine sebep olabilmektedir, bu da insanların mental dengelerini korumalarını sağlamaktadır.

Benzer şekilde ağlama, utanç duygusunu da ele verebilmektedir. Bu da yine, karşı tarafın, ağlayan kişinin yaptığı olumsuz bir davranıştan utanç duyduğunu gösterip yumuşamasına sebep olabilmektedir. Bu da yine, sosyal ilişkileri düzenlemede faydası olan bir durumdur.

Ağlamanın evrimi konusunda özelleşen, Tel Aviv Üniversitesi'nden evrimsel biyolog Prof. Dr. Oren Hasson, gözyaşlarının özellikle güçsüzlük belirtisi olarak döküldüğünü söylemektedir. Yani kendimizi karşımızdakine karşı duygusal olarak güçsüz hissettiğimizde, gözyaşı bezlerimiz uyarılmaktadır. Dr. Hasson bunun, sosyal primat olan atalarımızın sosyal ilişkilerinin düzenlenmesinde rol oynadığını düşünmektedir. Benzer şekilde o da, ağlamanın güçsüzlerin güçlüler tarafından korunmasında evrimsel bir fayda sağlamış olabileceğini ileri sürmektedir.

Ağlamanın Evrimi

Bunları bir arada değerlendirdiğimizde, ağlamanın sosyal ilişkilerimizin düzenlenmesi açısından faydalı olduğu açıktır; ancak ya "ilk ağlama"? Ağlama nasıl oldu da ortaya çıktı ve popülasyon içerisinde yaygınlaştı ve yukarıdaki olumlu etkileri sağlayacak şekilde özelleşti? İşte bu sorunun cevabını vermeliyiz.

Cevap, Finlandiya'daki Turku Üniversitesinden bilim insanları ve Kanada'daki bir çocuk araştırma merkezindeki araştırmacılarının makalesinden geliyor. İlk olarak anlamamız gereken şudur ki, insan türü ağlayan tek tür değildir. Yukarıda açıkladığımız gibi araştırmalar, ağlama sırasında vücudun stresinin azaldığını böylece zorluk ve acıyla daha kolay başa çıkabildiğini göstermektedir. Yani diğer hayvanlar da ağlayarak üzerlerindeki baskıyı azaltmayı hedeflemektedirler. Kısacası, her ne kadar bizde sosyal bir anlam kazanmış olsa da, ağlamak, fazla hormonların dışarı atılmasından fazla bir şey değildir.

Tüm Reklamları Kapat

Bunun haricinde yukarıdaki açıklamalarımıza yol açacak şekilde evrimleşen ağlama tiplerinin, özellikle de duygusal ağlamaların memelilerde evrimleştiği düşünülmektedir. İlk ağlama, annenin doğum kanalından çıkan bebeğin oksijenle ilk tanışması sırasındaki acıdan kaynaklanmaktadır ve bu, duygusal bir ağlama değil, acı kaynaklı bir ağlamadır ("refleksif ağlama").

Duygusal ağlamanın ise, ilerleyen yaşlarda özellikle memelilerde anneden ayrılmayla birlikte geldiği düşünülmektedir. Anne, yavrudan uzaklaştıkça, bebek ağlayarak ve çığlık atarak yerini belli etmektedir ve anne de kolaylıkla onu bulabilmektedir. Bunun haricinde, aynı makalede, bilim insanları ağlamanın çocukların ailevi durumları manipüle edebilmelerine yaradığını da düşündüklerini anlatmaktadırlar. Bu hipoteze göre ağlayan yavrular, aileleri tarafından daha fazla ilgi görerek, hayatta kalma şanslarını artırmaktadırlar. Bu sebeple ağlama, popülasyon içerisinde küçüklükten itibaren yer edinerek sabitlenmektedir.

Ayrıca Sigmund Freud'un "süperçocuk" teorisine göre, çok çocuklu ailelerde duygusal gözyaşları çocuklardan özellikle birincisinin, diğerleri üzerinde baskı kurma amacına hizmet ettiği düşünülmektedir. Kısaca ağlama, kardeşler arası rekabette bir araç olarak kullanılıyor olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Ağlamanın Biyokimyası

Ağlamanın biyokimyası, diğer salgı olaylarından çok farklı değildir. Belirli uyaranların beyni uyarması durumunda kranyal sinir aracılığıyla gözyaşı bezleri uyarılmaktadır ve gözyaşı sentezlenmektedir. Örneğin duygusal ve refleksif gözyaşlarını, en büyük gözyaşı salgı bezi olan Lakrimal Bez (İng: "Lacrimal Gland") salgılamaktadır.

Lakrimal kese, lakrimal kanallar, lakrimal bez
Lakrimal kese, lakrimal kanallar, lakrimal bez
Science Direct

Bazal ve refleks gözyaşları kimyasal olarak su, elektrolitler (NaCl, KCl, HCO-3 gibi), proteinler, lipitler, göz yüzeyinde antimikrobiyal etkiye sahip laktoferrin adlı protein ve hücresel ileti molekülü olan sitokinlerden oluşur.

Duygusal gözyaşlarında ise bunlara ek olarak strese bağlı bir hormon olan prolaktin, yine stres yanıtında rol oynayan ACTH, oksitosin, leu-enkefalin gibi moleküller vardır. Ayrıca duygusal gözyaşlarında nörotransmiterlerin, yani sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan kimyasalların seviyeleri değişebilir. Örneğin, serotonin ve dopamin gibi nörotransmiterlerin seviyelerinde değişiklikler olabilir.

Gözyaşlarımızın Kimyasal İçeriği Duygularımız Hakkında İpucu Verebilir mi?

2008 yılında Rose Lynn Fisher adlı fotoğrafçı, duygusal olarak kederli hissettiği bir dönemde optik standart bir ışık mikroskobu ile gözyaşlarını incelemeye başladı.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Hayvanlar Üzerine (3 Kitap)

Hayvan Olmak: Bir İnsanın Hayvana Dönüşmesinin İzini Sürmek

Charles Foster

Bu değerli gezegeni herkes ve her şey gibi paylaşan insanlara, canlı olmaya dair samimi ve radikal bir bakış açısı sunan Hayvan Olmak, hayvan olmayı deneyimleyebilmek gerçekten mümkün müdür, sorusunu hep yakınında tutarak diğer canlı türleriyle aramızda zaman içinde oluşmuş sınırları belirsizleştirmeye dönük bir çabanın ürünüdür.

Bir imkansızın peşinden giderek hayvan olmanın doğasını keşfe çıkan tutkulu doğabilimci Charles Foster, porsuk, susamuru, alageyik, tilki ve ebabil “olmayı” tecrübe etmeye kalkışarak, yitirdiğimiz vahşiliğimizin, inkar ettiğimiz vahşiliğimizin ve vahşileşebilmemizin nükteli hikâyesiyle zamanda unuttuğumuz tabiatımızı yeniden hatırlamamızı sağlıyor.

“Doğa yazını genellikle etrafı sömürgeci adımlarla arşınlayan ve iki metrelik mesafeden yeryüzünde gördüklerini anlatan insan hikayelerinden ya da hayvanların giyindiğini savunan insanlardan ibarettir. Bu kitap dünyayı, çıplak Welsh porsukları, Londra tilkileri, Exmoor susamurları, Oxford ebabilleri, İskoç ve West Country alageyikleriyle aynı düzlemde görerek anlatmak üzerine bir çabadır. Aynı zamanda koklama ve işitmenin görme duyusundan daha işlevsel olduğu bir yaşam alanında hareket etmenin nasıl bir his olduğunu öğrenmenin de hikayesi… Bir nevi edebi Şamanizm, ve itiraf etmeliyim ki, çok ama çok eğlenceliydi.”

Hayvanların Gizli Yaşamı

Peter Wohlleben

“Geyikler, yabandomuzları ya da kargaların, kendi içinde mükemmel olan hayatlarını yaşarken eğlenebildiklerini de kavrayan biri, kadim ormanlardaki yapraklar arasında neşeyle dolaşan o minik hortumluböceklerine de saygı duyabilir belki.”

Kimisi evimizin sakini, kimisi sokakların, kimisiyle penceremizde karşılaşıyoruz kimisiyle yabanda, ama kesin olan şu ki ne zaman seslerine kulak versek günümüz güzelleşiyor. Ne kadar farkında olduğumuz bir yana onları duyuyor, onları görüyor, onları etkiliyor ve onlardan etkileniyoruz. Bu kitap farklılıklarıyla bizi büyüleyen hayvanlarla duygu, düşünce ve değerler dünyamızdaki ortaklıkları gösteriyor. Bu sayede bizi hayvanlar âleminin diğer üyeleriyle ilgili varsayımlarımızı sorgulamaya ve bizimki kadar kırılgan yaşamlarına iştirak ederken bu bilgiyle hareket etmeye davet ediyor.

Doğa üzerine yazdığı kitapları onlarca dile çevrilip milyonlarca okura ulaşan Peter Wohlleben bu kitabında birbirlerine adlarıyla seslenen kuzgunlardan kendi yaptıklarına kafa yorup pişman olan sıçanlara, tavukları kandıran horozlardan sadık domuzlara, utangaç atlardan yas tutan geyiklere ve yavrularını eğiten keçilere kadar yeryüzünü paylaştığımız türlü çeşit hayvanın hikâyesine yer veriyor.

“Etkileyici ve okunaklı diliyle Peter Wohlleben’ın bu kitabı da başka bir cevher. Yazarın bilimsel keşiflerle kendi deneyimlerini harmanlamaktaki ustalığı sayesinde her bir sayfasını zevkle okudum. Siz de okuyun ve bir daha asla yeryüzünü diğer canlıların renkli ve zengin yaşamlarıyla paylaştığımız konusunda şüpheye düşmeyin.”

―Jonathan Balcombe

Hayvanların Tarihi – Felsefi Bir Deneme

Oxana Timofeeva

Sunuş: Slavoj Žižek

“Hayvanlar gitgide, teker teker sahneyi terk edip insanlığı kendi temsilleriyle, evcil hayvanları ve oyuncaklarıyla baş başa bırakıyor.”

Çalışmalarını çağdaş felsefenin sorunları merkezinde sürdüren akademisyen Oxana Timofeeva, Aristoteles’ten ödünç aldığı adla Hayvanların Tarihi’ni felsefi bir hat üzerinde kuruyor, tabiri caizse, “felsefe tarihini hayvanların tarihi olarak okumayı” öneriyor.

Hayvanlar bugün daha ziyade evcilleştirme, kapatma ya da imgeleştirme yoluyla gündelik hayatımıza, dilimize, düşünce dünyamıza dahil olurken bu çalışma “hayvan meselesi”ni Aristoteles’ten Hegel’e, Adorno’dan Deleuze’e uzanan geniş bir felsefe geleneğine ve Bataille, Kafka, Platonov gibi yazarların metinlerine atıfta bulunarak ele alıyor, hayvanla insan arasında aşina olduğumuz tüm ayrımlardan, insanlığa ve hayvanlığa dair tüm keskin tanımlardan azade yeni bir düşünme ve tartışma imkânı sunuyor.

“Eğer felsefe bilgelik sevgisiyse, Oxana Timofeeva’nın Hayvanların Tarihi, hayvan sevgisinden mürekkep bir felsefe çalışmasıdır. Felsefeyi hayvanlara karşı yanlış tutumundan ötürü kolayca mahkûm etmek yerine, hayvanlara haysiyetlerini iade etmek üzere Aristoteles’ten Deleuze’e filozofların nasıl daha farklı yorumlanabileceğini yeni baştan anlama çabasına giriyor. Hayvanların Tarihi, bize, biz insanlara, yeni bir dünya kazanmak için tüm ‘devrimci hayvanlar’la birlik olmayı öğretiyor. “

— Benjamin Noys

Devamını Göster
₺400.00
Hayvanlar Üzerine (3 Kitap)
  • Dış Sitelerde Paylaş

Cam slayt ile daha ince bir cam kayar kapak arasına sıkıştırdığı gözyaşı örnekleri için çoğunlukla taze ağlamalarının ardından elde ettiği gözyaşlarını kullandı. Yaşlılardan ve gençlerden toplanan gözyaşlarını da inceledi. Belki de bilimsel açıdan en önemli kısmı olarak değerlendirebileceğimiz kısımda ise soğan doğradıktan sonra oluşan refleks gözyaşlarını ve gözünün kendiliğinden nemlenmesi ile oluşan bazal gözyaşlarından oluşan damlacıkları da inceledi.

Rose-Lynn Fisher'ın çalışmasında kullandığı ve sonrasında "The Topography of Tears" adlı sergisinde sergilediği mikroskobik gözyaşı fotoğrafları.
Rose-Lynn Fisher'ın çalışmasında kullandığı ve sonrasında "The Topography of Tears" adlı sergisinde sergilediği mikroskobik gözyaşı fotoğrafları.
Rose-Lynn Fisher

Bu fotoğraflar hakkında Rose-Lynn Fisher şu ifadeleri kullandı:

İncelemelerim sonucunda, gözlerim yaşardığında üretilen bazal gözyaşlarımın ve soğan doğrarken üretilen refleks gözyaşlarımın duygusal gözyaşlarından daha az protein içerdiğini öğrendim.

Gerçekten de duyguların neden olduğu gözyaşları, bazal ve refleks gözyaşlarından farklı bir kimyasal yapıya sahiptir. Duygusal gözyaşları daha fazla protein bazlı hormon içerir. Ayrıca duygusal gözyaşları; bazal veya refleks gözyaşlarından daha fazla prolaktin, adrenokortikotropik hormon (ACTH) ve leu-enkefalin içermektedir.

Limbik sistem; öfke, korku gibi temel duygusal dürtülerin üretiminde yer alır. Limbik sistem veya daha spesifik olarak hipotalamus da otonomik sistem üzerinde bir dereceye kadar kontrole sahiptir. Ayrıca hormonlar da lakrimal bezlerin kontrolünde rol oynar. Östrojen hormonu, kadınlarda gözyaşı üretimini artırabilirken testosteron hormonu ise erkeklerde gözyaşı üretimini azaltabilir.

Yani lakrimal bezlerin kontrolu limbik sistem, sinir sistemi ve hormonal düzenlemelerin bir kombinasyonuyla gerçekleşir. Duygusal tepkiler ve uyaranlar, limbik sistemden gelen sinir sinyalleri aracılığıyla otonom sinir sisteminin aktivasyonunu etkileyebilir ve bu da gözyaşı üretimini ve salgılanmasını tetikleyebilir.

Sevindiğimizde Neden Ağlarız?

Yale Üniversitesi’nden psikolog Oriana Aragon’un yürüttüğü bir araştırmaya göre, sevinçli olaylar karşısında “ağlamak”, yoğun hislerimizi kolayca denetim altına almamızı sağlıyor. Araştırmada, bir grup katılımcıya, sevimli bebeklerin ya da asker eşinin savaştan sağ dönmesi sevinciyle ağlayan bir kadının fotoğrafları gösterilerek, katılımcıların tepkileri kaydedildi. Buna göre, sevinçli olaylara ağlayarak tepki verenlerin, duygularını daha çabuk denetleyebildikleri görüldü. 

Üzüntü verici durumlarda “gülmek” eğiliminin altında da aynı denetim mekanizmasının rol oynadığı düşünülüyor. Uzmanlar, yoğun duygular yaşadığımızda sağlıksız kararlar almaya eğilimli oluşumuzu sebep göstererek, olumlu duyguya eşlik eden olumsuz tepkilerin (ya da tersi) bizleri dengeye kavuşturduğunu ve böylelikle sağlıklı kararlar alabilmemize olanak sağladığını düşünüyor. Aragon, bu denetimin, zihin ve beden sağlığımız üzerinden sosyal ilişkilerimize olumlu katkı yaptığını vurguluyor.

Sonuç

Gerek insan dışı hayvanlarda, gerekse de insan türünde bunca farklı amaçla işlevini sürdüren gözyaşının evrimi, gerçekten çok ilginç bir konu ve halen derinlemesine araştırılmaktadır. Ancak bu kadar faydası olan bir olgunun, evrimsel olarak avantaj sağladığını görmek oldukça kolaydır.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Evrim Ağacı Akademi: İnsan Evriminde Özel Konular Yazı Dizisi

Bu yazı, İnsan Evriminde Özel Konular yazı dizisinin 12 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan " Gen Benzerliği (Genetik Benzerlik) Nedir? İnsan Genomu, Diğer Canlılara Ne Kadar Benzer?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Özetini Oku
37
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 51
  • Muhteşem! 28
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 21
  • Merak Uyandırıcı! 17
  • Bilim Budur! 14
  • İnanılmaz 8
  • Üzücü! 6
  • Umut Verici! 4
  • Korkutucu! 2
  • Güldürdü 1
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • A. Aubrey. Teary-Eyed Evolution: Crying Serves A Purpose. (23 Ağustos 2010). Alındığı Tarih: 22 Haziran 2019. Alındığı Yer: NPR | Arşiv Bağlantısı
  • Science Daily. Why Cry? Evolutionary Biologists Show Crying Can Strengthen Relationships. (7 Eylül 2009). Alındığı Tarih: 22 Haziran 2019. Alındığı Yer: Science Daily | Arşiv Bağlantısı
  • V. Lummaa, et al. Why Cry? Adaptive Significance Of Intensive Crying In Human Infants. (1 Ocak 1998). Alındığı Tarih: 22 Haziran 2019. Alındığı Yer: Science Daily | Arşiv Bağlantısı
  • Chemistry is Life. The Chemistry Of Tears. Alındığı Tarih: 10 Haziran 2023. Alındığı Yer: Chemistry is Life | Arşiv Bağlantısı
  • J. Murube. (2009). Basal, Reflex And Psycho-Emotional Tears. Science Direct. doi: 10.1016/S1542-0124(12)70296-3. | Arşiv Bağlantısı
  • A. Skorucak. The Science Of Tears. Alındığı Tarih: 10 Haziran 2023. Alındığı Yer: Science IQ | Arşiv Bağlantısı
Sıkça Sorulan Sorular

Gözyaşı üretimi, bazı balıkların bataklık sularının kuruması nedeniyle sudan ayrılmalarıyla başlamıştır.

Gözyaşları bazal (temel) gözyaşları, refleks gözyaşları ve duygusal gözyaşları olmak üzere üç grupta sınıflandırılır. Bazal gözyaşları gözü ıslak tutarak koruyucu bir rol oynar, refleks gözyaşları dış uyaranlara karşı koruma sağlar ve duygusal gözyaşları ise bilişsel ve duygusal süreçler sonucunda ortaya çıkar.

Duygusal gözyaşları daha fazla protein bazlı hormon içerir. Ayrıca prolaktin, adrenokortikotropik hormon (ACTH) ve leu-enkefalin gibi bileşenler duygusal gözyaşlarında daha fazla bulunur.

Gözyaşlarının üretimi limbik sistem, sinir sistemi ve hormonal düzenlemelerin bir kombinasyonuyla kontrol edilir. Duygusal tepkiler, limbik sistemden gelen sinir sinyalleri ve hormonal etkileşimler gözyaşı üretimini etkileyebilir.

Duygusal gözyaşları, bazal ve refleks gözyaşlarından farklı bir kimyasal yapıya sahiptir. Duygusal gözyaşları daha fazla protein bazlı hormon içerir ve bazal veya refleks gözyaşlarından daha fazla prolaktin, ACTH ve leu-enkefalin içerir.

Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 17:30:40 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/346

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Cinsel Yönelim
Işık
Vegan
2019-Ncov
Bakteriler
Editör Seçkisi
Kafatası
Retrovirüs
İklim
Solunum
Sars Mers
Argüman
Orman
Yer
Bilim İnsanları
Nasa
Adaptasyon
Sinir
Canlı Cansız
Hayatta Kalma
Ana Bulaşma Mekanizması
Zaman
Bilinç
Deprem
Hastalık Kontrolü
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı, et al. Ağlama, Gözyaşı ve Evrim: Neden Ağlıyoruz? Duygularımız, Gözyaşlarımızın Kimyasını Etkileyebilir mi?. (9 Aralık 2012). Alındığı Tarih: 21 Kasım 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/346
Bakırcı, Ç. M., Uçar, . (2012, December 09). Ağlama, Gözyaşı ve Evrim: Neden Ağlıyoruz? Duygularımız, Gözyaşlarımızın Kimyasını Etkileyebilir mi?. Evrim Ağacı. Retrieved November 21, 2024. from https://evrimagaci.org/s/346
Ç. M. Bakırcı, et al. “Ağlama, Gözyaşı ve Evrim: Neden Ağlıyoruz? Duygularımız, Gözyaşlarımızın Kimyasını Etkileyebilir mi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 09 Dec. 2012, https://evrimagaci.org/s/346.
Bakırcı, Çağrı Mert. Uçar, . “Ağlama, Gözyaşı ve Evrim: Neden Ağlıyoruz? Duygularımız, Gözyaşlarımızın Kimyasını Etkileyebilir mi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, December 09, 2012. https://evrimagaci.org/s/346.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close