Duraklarda Hareketsiz Olan Biziz, Okun Kendisi Değil !
Görelilik Harika Bir Şey!
Çünkü bize sadece olgular ile ilgili çıkarımlarda kestirme yollar sunmakla kalmaz, özne olarak bizi tayin ettiği için de her şeyi kendimize yontma hakkını da tanır. Fakat bu bizi kibirli yapar ancak haklı yapmaz.
Uçuş halindeki bir ok, adı üzerinde uçuş halindedir yani hareket halindedir. Gözlemci olarak bizler onun her noktasal durağını birer durak yani hareketsizlik olarak da değerlendirebilir, aksine ardışık durakları, tek tek resimli karelerden oluşan bir film şeridi gibi oynatarak aynı olgudan kesintisiz hareketi de çıkarabiliriz.
Ancak paradoksu paradoks yapan şey zihnin kendi kendine oynadığı oyunun kendisidir ve pratikte illa ki bir karşılığı olmak zorunda değildir. Yürüdüğümüz mesafenin her zaman bir yarısını yürüdüğümüzde, bir süre sonra yürüyemeyeceğimiz yanı sıra asla bir menzile ulaşamayacağımıza yönelik paradoksta olduğu gibi ve pratikte aslında bu kuralı basit bir adımla bile ala aşağı edebilir ve her menzile ulaşabiliriz.
Buradaki mesele paradoksun bilimsel bir realiteye denk gelişi değil aksine bilimi ve aklı peşinen koyduğu kuralları ile sınırlayan bir realiteye önce mahkum edip ondan sonra ve güya serbest kılışıdır.
Göreliliğin gözünü seveyim hiç affetmiyor. Tıpkı görece güneye gitme ön şartı ile ilerleyen bir geminin güvertesinde kuzeye yol almaya benzer.
Hatta buradan da birden fazla iç içe paradokslar türetebiliriz. Misal kuzey kutbu sabit ve kuzeyi ifade eder ön kabulü ile güneye giden bir gemi yerküre üzerinde ve her koşulda nihai olarak aslında kuzeye gitmiş olur. Veya kuzey her zaman geminin kıç tarafı olmak üzere hiçbir gemi kuzey kutbuna erişse bile kuzeye gidemez. Bütün mesele ön kabullerdedir ve bu ön kabullerin kural olarak aslında ta en baştan her şeyi belirliyor oluşudur.
Oysa bilim ve ona ulaşma aracımız olan akıl maddi temellidir ve pratikte sınanır. Ön görüleri vardır fakat ön kabulleri yoktur. Ve dolayısı ile bilimsel temelde paradokslar bir beyin jimnastiğinden öte bir anlam ifade etmez.
Uçan oka gelirsek: Söz konusu şey bizim merkezde olduğumuz ve görece gözlemimiz ise evet okun ilerleyişi sayısız noktasal durağın toplamından ibarettir denebilir. Yani aslında sadece duraklar vardır da denebilir. Oysa hareket ya da devinim dediğimiz şey, bir cismin sabit bir noktaya göre yerinin zamana karşı değişimidir ve bir kuvvete tabidir.
Şimdi okun hareketini aslında bir ilerlemeden değil bir birini takip eden duraklardan ibaret var sayalım. Bu koşulda aynı ok, onu bir sonraki durağa taşıyacak yeni bir kuvvete ihtiyaç duyacaktır ve ne yazık ki ilk başta gerilen yay dışında oku ileri fırlatan, kendinden menkul ve her durağa özgü bir kuvvet yoktur.
Sağlamasını da yapalım: Diyelim ki öyle bir kuvvete ihtiyaç yok, bu koşulda yaydan fırlayan okun, ek hiçbir kuvvete ihtiyaç duymadan ve her durakta durarak sonsuza kadar yol alması kaçınılmaz olur.
Oysa Newton'un Birinci Yasası, eylemsizlik (atalet) yasası şöyle der: Eylemsizlik, cisimlerin o anda bulundukları hareket durumunu korumaya olan eğilimleridir. Duran bir cisim durmayı sürdürmek ister. Hareket halindeki bir cisimse aynı şekilde hareket etmeyi...”
Ve doğal olarak zamana göre konumu değişen ok, onu harekete geçiren kuvveti sıfırlayacak bir karşı kuvvetle karşılaşana kadar kesintisiz olarak görece bizim bulunduğumuz duraklardan ve durmaksızın geçerek yoluna devam eder. Duraklardaki, hareket halinde olmayanlar biziz, okun kendisi değil. Sevgiyle…