İlk önce şunu belirtmek isterim ki bu soruya verilen tüm cevapları okudum ve hepsinin düşüncesine saygı duyuyorum. Bir Müslüman olarak genelde böyle sorulara cevap verme gereği duymuyorum. Din bir inanç sistemidir kim neye inanıyorsa onun için doğru olan odur. Bu konuda mutlak doğru diye bir şey yok. Bugün ben de kendi düşüncelerimi buraya yazmak istiyorum.
İslam'a göre Allah insanlara cüz’i irade vermiştir. Bize bu doğru ile yanlışı ayırt edebilme ve seçim yapabilme kabiliyeti sunar. Bazen şöyle sorular da oluyor madem Allah her şeyi önceden biliyor benim yapacağım yanlışları da biliyor neden bile bile beni ateşe atıyor. Bu yanlış bir ifade. Benim inancıma göre Allah mutlak suretle her şeyi bilir. Eğer senin onun yolundan gidersen ulaşacağın sonucu da bilir olur da onun yolundan gitmezsen ulaşacağın sonucu da bilir. İşte bu yüzden irade verilmiş bizlere. Senin her yaptığın seçimin binbir türlü olasılığı var önemli olan burada senin yaptığın seçimdir. Hayatın genel akışında da bu böyle değil midir? Bir seçim yapmak zorunda kalırsın belki bu senin geleceğini tamamıyla olumlu ya da tamamıyla olumsuz yönde etkileyecek çok önemli bir karardır. Diyelim ki verdin kararını ve hiçbir şey istediğin gibi gitmedi ne yapalım mecbur yaptığın seçimin sonuçlarına katlanırsın. Çünkü bazen bazı şeylerin geri dönüşü olmayabilir. Ayrıca soruda geçen sonsuza kadar yanmak kavramı yanlış bir kavram her hatanın sonucu sonsuza kadar yanmak değildir. Allah'ın rahmeti ve adaleti islam'ın önemli iki temel ilkesidir. Allah kullarına zulmetmez ancak insanlar kendi seçimlerinin sonuçlarına katlanır.
Kim doğru yola yönelirse ancak kendi lehine yönelir kim de saparsa kendi aleyhine sapar isra suresi 15.ayet.
Ne yaptıysam kendime yapıyorum diye de düşünebilirsin. Işte bu ayet bunu çok güzel açıklıyor. Şimdi şu ayeti şöyle düşünelim:
Bir insan geminin dümene oturmuş olsun. Geminin kontrolü kendisine teslim edilmiş ve yolculuğun emniyetli bir şekilde sürdürülmesi sorumluluğu da ona bırakılmış olsun. Bu kişi, bir noktada kendi kendine, “Ne olur canım, 15 dakika kestireyim, kime ne zararm var? En fazla kendime zararm olur” diye düşünüp dümende uykuya dalarsa ne olur?
O şu kısa 15 dakikalık dinlenme, geminin rotadan sapmasına ve bir buzdağına çarparak paramparça olmasına sebep olabilir. Koca gemi, içindeki mürettebatıyla birlikte yok olur. Geminin sahibi gelip bu durumla karşılaştığında dümendeki kişiye kızmasının çok daha ötesinde tepki gösterir. Elbette geminin sahibinin haklı bir hesap sorma durumu vardır.
Eğer o dümenci, geminin sahibine şöyle bir cevap verse: “Ne kızıyorsun canım? Sadece 15 dakika kestirdim, kime ne zararm var? Kendime zararm oldu, buyur maaşımdan kes,” bu bir savunma olabilir mi? Elbette ki hayır. Geminin sahibi bu cevabı asla kabul etmez. “Senin zararin sadece kendine değil, tüm gemiye, içindeki mürettebata ve taşıdığı yüklere oldu. Senin dümende uyuman bütün gemiyi yok etti, sorumluluğun büyüktü” der. Bu hikaye, şu basit ama çok önemli gerçeğe işaret eder: Hayatta sadece kendimizden sorumlu değiliz. Biz insanlar, kâinat gemisinin bir dümenindeyiz. Güneş, ay, yıldızlar, gezegenler ve evrenin her bir parçası bu geminin yolculuğunda bize destek veriyor. Bu kâinat, bizden kulluk ürününü çıkarmamızı bekliyor. Tüm bu varlıklar, bizim dümendeki sorumluluğumuzun bir parçası.
Eğer bir insan bu sorumluluğu yerine getirmez ve ihmalkâr davranırsa, bu sadece kendi zararına olmaz. Tüm varlıklar ondan hak talep edebilir, davacı olabilir. Çünkü onlar da Allah’ın yaratılışına hizmet eden parçalardır ve insanların ibadet ve sorumluluk bilinciyle hareket etmesini beklerler.
Bu yüzden, hayatımızda yaptığımız küçük ihmallerin cehennem gibi büyük bir sonuca neden olması adaletin bir gereğidir. Çünkü bu sorumluluk sadece bireysel bir mesele değil; evrensel bir düzenin parçasıdır.
Allah'ın azabı yapılan yanlış tercihler ve inatla inkarın sonucudur. Allah tövbe eden ve doğru yola dönen kullarına bağışlama da sınırsız rahmet sahibidir.
De ki: ey kendi aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar. zümer suresi 53. ayet
Yani allah'ın adaletine sonsuz güvenmek gerek. Hiç kimse eşit derecede yargılanmaz onun katında herkes yaptığı günahın büyüklüğünün bedelini öder.
Şöyle düşün bizim adalet sistemimizde her suç eşit cezaya mı tabi tutulur, hayır. Herkes işlediği suç kadar cezasını alır ve ceza bittikten sonra dışarı çıkar ,müebbet hapiste vardır orası ayrı. Allah katında da sadece ona inanmadın diye sonsuz cehennem azabı çekeceksin ifadesi yanlış. Çünkü islam'da sevap ve günah sadece Allah'a inanmak inanmamak değildir.
Benim düşüncelerim bu şekilde. Artık bu devirde de her ağızdan bir fetva çıkıyor. Belki benim düşüncelerim de bir fetva olarak algılayabilirsiniz. İster inanırsın ister inanmazsın. İster doğru ister yanlış kabul et dediğim gibi bu tarz sorular zaten felsefi kişisel cevapları olan sorular. Bunların cevabı senin içinde, senin inancında saklı.