merhabalar Erhan Yaylalı
üstteki "alim" ne anlatmaya çalışmış anlamadım açıkcası ama kuranda yazan yada kendi dini görüşlerini destekleyen kitabı kaynak göstererek, cahilce (Arapça cahil bilgisiz demektir) bir yorum yapmış. bilim böyle çalışmaz. bilimde bilmediğimiz yerlerde susup bilmiyorum deriz. kendi dinimizi kaynak gösterip bilimsel cevaplar aramayız. dinimizi bilime uydurmaya çalışamayız.
sizin sorunuza gelirsek eğer, bu çok kapsamlı ve ayrıntılı bir konu. bu yüzden daha özet geçeceğim, ayrıntılar için kaynakları inceleyin.
canlılık nedir? canlılar nedir? bir canlıyla canlı olmayan bir nesnenin arasındaki fark nedir? bilimsel olarak canlı ile cansız arasında hiç bir fark yoktur. çevrende gördüğün hiçbir şey canlı değildir. aslında her şey kimyasal tepkimeler sonucu oluşan olayların sonucudur. bir örnek üzerinden anlatmaya çalışayım. görme ve tepki verme olayı "cansız" ışık fotonları göze ışık hızında ulaşır ve kırılarak ışığa duyarlı hücreler üzerine düşerler. Bu fotonların her birinin farklı açılarda, farklı hücrelere çarpması, bu hücrelerde farklı değişimlere sebep olur. Bu değişimler, bazı kimyasalların ışığın etkisi sebebiyle değişen yapıları aracılığıyla çeşitli tepkimelerin başlamasından ibarettir (tıpkı çakmağın düğmesine bastığınızda alevin çıkması gibi, basmazsanız çıkmaz). Ancak bu kimyasalların değişimi aynı zamanda bu hücrelere bağlı olan sinir hücreleri üzerinde aksiyon potansiyeli denen elektrokimyasal (ve tamamen "cansız") atımlar (pulslar) oluşturur. Bu elektrokimyasal atımlar, son derece yüksek hızda beyne iletilir. Bu iletimin tamamı kablolardan iletilen elektriğin hareketinden çok farklı değildir. Gelen bu farklı atımlar, ışığın düşüş şekline, açısına, miktarına, vb. fiziksel özelliklerine göre farklı "atım kodları" oluşturur. Bu adeta Mors alfabesinde olduğu gibi, farklı uzunluk, frekans, şiddet, vb. özellikteki sinyallerden ibarettir. Bu farklı atımlar, beyinde bulunan sinir hücrelerinde farklı biyokimyasal tepkilerin oluşmasına sebep olurlar. Bu tepkimeler de son derece "cansız" olan kimyasal değişimlerdir . En basit anlatımıyla, elektrokimyasal atımların farklı şiddet-frekans değerlerinin, farklı kimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesini sağladığını söyleyebiliriz. Bunların her biri sonucu üretilen kimyasal ürünler, yapılan "etki"ye karşı "tepki" oluşturmamızı sağlar.
çevremizde gördüğümüz her şeyin, kimyasal bir tepki olduğunu ve canlı ve cansız diye bir şey olmadığını kabul ettğini varsayarak devam ediyorum, bu biyokimyasal olaylar canlıları canlı olarak tutabilmesi için enzim salgılamak, besin almak, kullanılan malzemeyi boşaltım yapmak gibi biyokimyasal faaliyetleri yapmaları gerekir. bu enzimlerin çalışması içinse belli başlı koşulları vardır. su, sıcaklık, PH değeri, basınç gibi bir çok özellik bulunması gerekir ki, biyokimyasal olaylar devam etsin. her gezegen bu koşullara uygun değildir. mesela Venüs aşırı sıcaktır, bu sıcaklıkta enzimler bozulur. yada mars basıncı çok az(yerçekimi az olduğundan atmosferi çok ince, haliyle basınç az) bu yüzden su sıvı bulunamaz ve aşırı soğuk. bu ortamlarda biyokimyasal reaksiyonlar çalışamaz.
gezegenlerin yaşanılabilmesi için belli başlı kriterler vardır. dünyanın ortalama sıcaklığı 15 derecedir(en soğuk yer -80 derece, en sıcak yer 50 derece), atmosferi sıvı suya, mevsimlere uygun ve elverişli, su kaynakları fazla, atmosferinde birçok gaz var ve güneşin zararlı ışınlarından bizi koruyo vb. çok fazla pozitif özelliği var. haliyle dünya üzerinde canlıların yaşamasına elverişli bir gezegen, canlılığın başlamasına uygun bir gezegen. atacağım linkerli mutlaka incele.
sağlıklı günler dilerim.
Kaynaklar
- Çağrı Mert Bakırcı. Link. (29 Aralık 2020). Alındığı Tarih: 29 Aralık 2020. Alındığı Yer: evrim agacı | Arşiv Bağlantısı
- çağrı mert bakırcı, et al. Link. (29 Aralık 2020). Alındığı Tarih: 29 Aralık 2020. Alındığı Yer: evrim ağacı | Arşiv Bağlantısı