Bize ait "mükemmel" - "kusursuz" tanımları, teorik anlamda geçerli değil. Aynı tanıma göre mükemmel olmayan bir beyin-zihin yapısı ile elde edilmiş olan bir kavram, anlam açısından kendisiyle çelişmekte geçersizleşmekte.
Bizim bu sorunlu mükemmellik tanımımızın takıldığı temel noktalardan biri de, evrende hüküm süren termodinamik ilkelerden ikincisi. Entropi. Düzensizliğe gidişi, olasılıkların artışını da ifade eden bu kavram, tüm işleyişlerin kaosa doğru gitmesi demek. Bu evrensel hüküm, fizik evrendeki herşeyi doğrudan etkilemektedir. Bu yüzden bir düzen elde etmek, düzensizliği yenmeyi sağlayan kurallara bağlıdır. Oysa düzensizliği elde etmek için çoğu zaman yorulmaya gerek olmaz.
Yaşamla olan etkileşimimiz, mağaradan itibaren "yaşamda kalma" üzerinden gelişti aynen sürüngen beyindeki en temel kodlara işlendiği haliyle. Yaşam, düzen ve düzensizliğin iç içe geçtiği en kompleks süreç belki de. Bu işleyişin devamı da kurallara bağlı. Zararlılardan kaçınma, besine ulaşım, çevresel şartlara uyum.... vb. Başlangıçta çabamız yaşamda kalma sonucunu garantiye almayı hedeflerken, zamanla değişime uğrayarak kariyer, daha çok biriktirme - sahip olma, hiçbir şey yapmama (emeklilik) gibi hedeflere evrildi. Ancak değişmeyen, yetişkin olma, ihtiyaçları giderme, yaşamda kalma temel ihtiyaçlar.
İşte mükemmel yaşam derken, aslında bu temel ihtiyaçlara ulaşmak için çaba harcamama üzerinden yapılmış bir tanım olduğunu görüyoruz.
Duygudurum anlamında iyi-kötü doğru-yanlış kavramları oldukça sanal kalmakta. İnsanın sürekli olarak iyi hissetmeye değil, duygularını gerçek anlamda yaşamaya ihtiyacı var. Bize göre olumsuz olan duygular da bize ait. Yani bizim mükemmel tanımımızdaki neşeli mutlu yaşam, ilkel yanımızın acıdan kaçınıp hazza koşmasından gelen bir kurgu. Sürekli neşeli mutlu olmak sağlıklı dengeli duygudurumu ifade etmez oysa.
Hem evrensel kanunların etkisi, hem de yaşamın gerçek yüzü açısından, bizim küçük aklımızla yaptığımız tanımların garip sınırlarına girebilecek somut bir işleyiş yokmuş gibi görünmekte. Yaşamın gerçekliği (bize göre kötü olaylar, kişileri de kabullenebilme), onun bize göre ne kadar harika olduğundan daha önemli.