Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Blog Yazısı
Kasım Aydın
Blog Yazarı 6 dk.

Daha önce hiç görülmeyen, duyusal olarak hiçbir etkileşimin olmadığı bir coğrafyayı tasvir etmek kolay bir iş değildir. Bu durum, açıklanmak istenen coğrafyanın yıllık sıcaklık ortalamasının, -40 ila -70 derece arasında gidip gelmesi herhangi bir şey değiştirmemiştir ve masa başında bu aşırı soğuğu hissetmek ziyadesiyle zordur. Bundan sonra söylenecekleri yukarıda bahsi geçen acizlik durumunu göz önüne alınarak okunmasını tavsiye ederiz.

Sözü edilen coğrafya, tahmin edileceği üzere Sibirya’dır. Sibirya teriminin tam olarak coğrafi bir terime karşılık gelip gelmediği kesin değildir. Sibirya’yı, kutup ikliminin peşi sıra gelen ancak belirli bir nüfusu barındırdığı için bu iklimden ayrılan ve kendine has özellikleri olan bir iklim çeşidi olarak da adlandırabiliriz. Biz bu yazımızda okuyucuyu akademik verilere ve araştırma sonuçlarına boğmadan Sibirya coğrafyası (!) ve bu coğrafya da yaşamış ve hala yaşamakta olan topluluklar hakkında birtakım çıkarımlarda bulunacağız.

13
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Yaşam Ağacı Türü
Ömer Can Mutlu
Türü Ekleyen 1 gün önce
Plexippina, Plexippini oymağına bağlı bir alt oymaktır. Oymağın 2 alt oymağından biridir.
1
Cem Ergünay
Çeviren 6 gün önce 6 dk.

Büyük gıda şirketleri ve yatırımcılar, Ozempic ve diğer benzer kilo verme ilaçlarının milyonlarca insana ulaşmasını, Amerika'nın diyet endüstrisini altüst etmesini ve tüketicilerin nasıl besleneceği konusunda yeni sorular ortaya çıkarmasını sessizlikle izliyorlar.

Campbell Soup'tan Conagra Brands'e gıda üreticilerinin yöneticileri, ekiplerin tüketici davranışlarını değerlendirmeye ve bu davranışlara nasıl karşılık vereceklerine dair beyin fırtınası yapmaya başlamasıyla birlikte yatırımcılardan ilaçların potansiyel etkisi hakkında sorular almaya başladıklarını söyledi.

17
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Fatih Birinci
Çeviren 19 Haziran 2018 24 dk.

Kuzey Pasifik Dev Ahtapotu (Enteroctopus dofleini) dişileri üç ya da dört yıllık bir ömüre sahiptir ve üreme döneminde tek seferde binlerce yumurta bırakır, ardından ölür. Öte yandan, olgunlaşmış bir kıyısal Sekoya ağacı (Sequoia sempervirens) asırlarca yaşayabilir ve her yıl milyonlarca tohum üretir (Şekil 1). [Editör notu: Sekoya ağacı ayrıca Amerikan kıyı çamı olarak da bilinmektedir.] Bu iki örneğin de göstermiş olduğu üzere organizmalar nasıl gelişim gösterdiklerine, büyümeleri için gereken sürelerde, olgunluğa ulaşma zamanlarına, belirli bir boyutta ne kadar yavru üretebildiklerine ve ne kadar süre yaşayabildiklerine göre çok belirgin farklılıklar gösterir. Bunların hepsini birden değerlendirdiğimizde organizmanın yaşam döngüsünü, yani yaşam öyküsünü; yaş, boyuta ve aşamaya bağlı gelişim, büyüme, olgunlaşma, üreme, hayatta kalabilme ve ömür uzunluğu oluşturmaktadır.  

Evrimsel ekolojinin bir dalı olan yaşam öyküsü kuramındaki esas gaye, türlerin yaşam öykülerindeki dikkate değer çeşitliliğin açıklanmasıdır. Öte yandan, yaşam öyküsü evrimini önemli kılan daha başka ve merak uyandrıcı bir sebep daha vardır. Doğal seçilim aracılı adaptasyon bireylerin Darwin Uyumu değişkenliğini temel almaktadır (Ç.N: Darwin Uyumu: Bir popülasyonun, takip eden nesiller boyunca kendisini oluşturan sayısını muhafaza edebilmesi ya da artırabilmesi) ve yaşam öyküsü karakterleri yaşama uygunluğun temel bileşenleri olan hayatta kalma ve üreme özelliklerini belirlemektedir. Bu nedenle yaşam öyküsü evrimi üzerine çalışmalar, evrimsel biyolojideki en temel konu olan adaptasyonu anlamakla ilgilidir.

43
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 23 Haziran 2013 16 dk.

Ay bin yıllardır insanlığa ilham veren, görüntüsü sebebiyle şiirlere ve masallara konu olan, gezegenimizin ufak tefek meteor uyduları haricindeki tek doğal uydusudur. Peki ya Ay, bir gün birdenbire yok olsaydı ne olurdu? Gezegenimiz var olmayı sürdürebilir miydi? Dünya'da yaşam devam edebilir miydi?

Başlangıçta, kaos vardı. Güneş Sistemi'nin erken oluşum dönemlerinde sadece 8 gezegen yoktu, çok sayıda öngezegen oluşmuştu ve bunlar, bugünkü gibi düzenli yörüngelere de sahip değillerdi. Durmadan birbirleriyle çarpışıyorlar, Güneş Sistemi'ne devasa kaya parçaları saçıyorlardı.

48
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tuğçem Müge Gür
Çeviren 13 Nisan 2021 16 dk.

Biyolojik antropolog David Carrier ve ekibi; yürüttükleri deneyde bir kadavranın kesilmiş kolunu aldı ve kol kaslarını büyük bir dikkatle keserek tendonlarına kadar ayırdı. Sonra da açığa çıkarmış oldukları tendonları misinalara, misinaları da bir gitarın ayar topuzuna bağladılar. Bu sayede el ile parmakları istedikleri gibi hareket ettirebilmelerine olanak veren ürkütücü, etten bir düzenek kurmuş oldular. Deneyde eli hem farklı pozisyonlara sokup hem de üzerine bir keçe parçası yapıştırdıkları ağırlıklara çarptırarak el kemiklerinin bu durumlardaki farklı gerilmelerini inceleyebildiler. Utah Üniversitesinde Evrimsel Biyomekanik Laboratuvarı'nın başı olan Carrier, bu önemli araştırmayı doğru yapmak istediğinden, acele etmedi ve dolayısıyla, her uzvun hazırlanması 1 hafta aldı. Carrier'ın bu deneydeki amacı ise hipotezini kanıtlamaktı: Ona göre insanlık, şiddet için evrimleşmişti.

Bu araştırmaya dayanarak 2015'te yazılan teze göre birine güçlü bir yumruk atmanın en güvenli yolu, baş parmağın işaret ve orta parmaklara karşı kapanmasıyla ekstra desteklenmiş bir yumruk kullanmaktı.[1] Bu tarz bir yumruk yapabilme yeteneğinin primat kuzenlerimizin hiçbirinde bulunmadığını da göz önüne alınca Carrier ve yardımcı yazarları, el ölçülerimizin ellerimizi daha etkili silahlara dönüştürmek için özel olarak evrimleşmiş olabileceğini ileri sürdü. Aslında bu araştırma, amacı "biz insanların, bazı bakımlardan saldırganlık için özelleştiği fikriyle tutarlı olacak, ayırt edici niteliklerin tanımlaması" olan, hepsi Carrier tarafından yürütülen bir dizi araştırmanın son kısmı. Araştırmalar sırasında Carrier ve ekip arkadaşları; kadavra kollarının yanı sıra canlı dövüşçülerle de çalışarak, yüz ve el yapılarımız ile dik duruşumuzu birbirimizle dövüşmek için evrimleşen özellikler olarak yeniden tasavvur ettiler.[1][2]

50
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 3 Ocak 2021 22 dk.

Çok sayıda evrenden birinin içinde yaşıyor olabilir miyiz? Bilim insanları, içinde bulunduğumuz Evren'imizi daha iyi tanımlamaya başladığından beri filozoflar, hayalperestler ve bilimkurgu yazarları paralel evrenler üzerinde kafa yormaktalar. "Evren" dediğimiz yapı, bildiğimiz her şeyi; gezegenleri, yıldızları ve galaksileri, uzayı ve zamanın kendisini içerir - hiçbir şeyi dışlamaz. Astronomların ölçümlerine göre bizim Evren'imiz yaklaşık 93 milyar ışık yılı genişliğindedir.

Peki ya evrenimiz tek değilse? Ya Evren'imizin etrafı, bizim fark etmediğimiz alternatif evrenlerle kaynıyorsa? Çünkü "evren" dediğimiz şey, aynı zamanda, içerisinde bulunduğumuz spesifik yasalara sahip, kendi içinde tutarlı ve kapalı bir sistemi tarif etmekte de kullanılabilir. Yani farklı yasaları, farklı özellikleri ve farklı görünümü olan evrenlerden de söz edebiliriz. Tanımsal bir ayrım yaratmak için, Sicim Teorisi'ndeki "brane" veya "membran" gibi sözcükleri ödünç alıp, "Çoklu Evrenler üstü yapıyı" tanımlamakta kullanabiliriz. Bu durumda çok sayıda, belki de sonsuz miktarda evren, kendilerini içerisinde barındıran bir tabakanın içerisinde yan yana, üst üste, iç içe bulunuyor olabilir. Tıpkı sabun köpükleri gibi...

246
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sizden Gelenler
Eren Dönmez
Eren Dönmez
51K UP
Üye
Evrim Ağacı cidden ilim irfan ile ilgilenen insanlar için 1. yerdir. Bu mecra kadar mecralar çok olsa keşke ülkemizde ama elimizde de Evrim Ağacı gibi bir cevher var bize de bu güzel platformda bulunmak düşer, başarılarınızın devamını dilemekteyim.
Söz
Fazilet Toros
Alıntıyı Ekleyen 4 gün önce
Gözlem ile onun yorumu arasında geçimsiz bir sınır yoktur; çünkü gözlem dediğimiz şey, verinin değil, veriye anlam yükleyen zihinsel çerçevenin bir ürünüdür.
Kaynak: https://www.mokitasosyal.com/felsefe/bilim-felsefesi-uzerine-dusunceler/
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Ekleyen 2 Mart 2012 2 dk.

Özellikle Türkiye'de yoğun bir şekilde tüketilen midyeler ve benzeri su ürünleri, kimi zaman ölümcül hastalıklara, daha doğrusu zehirlenmelere yol açabiliyor. Özellikle midye içerisine bulaşmış olabilecek dinoflagellalar ve bakteriler, midye içerisinde çeşitli kimyasallar üreterek, midyenin insan için ölümcül bir hale gelmesine sebep olabiliyorlar. Hatta 2009 yılında yapılan bir araştırma, spesifik olarak Azadinium spinosum isimli ufak alglerin yaygın olarak görülen midye zehirlenmesinden sorumlu olduğunu tespit etmiştir.

Buna rağmen, bugüne kadar tanımlanan çok çeşitli midye (ve su ürünü) zehirlenmesi mevcut. Ancak hemen hepsinde karşılaşılan kimyasallar, "nörotoksin" dediğimiz sinir dokusunu harap eden kimyasallar şeklindedir. Dolayısıyla çok ciddi tehlikeleri bulunabilmektedir.

37
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sena Küçükkıvanç
Yazar&Editör 1 gün önce Sen de Cevap Ver

Evet, bulutlardan ya da daha doğrusu havadaki nemden temiz enerji elde etmek mümkün gibi görünüyor. Bilim insanları, higroelektrik dedikleri bir şey ve acayip havalı bir "jenerik Air-gen etkisi" (İng: generic Air-gen effect) üzerinde çalışıyorlar.[1] Bu temel olarak, 100 nanometreden küçük delikler olan nanogözeneklerle dolu malzemeler kullanabildikleri anlamına geliyor.[2] Bu malzemeler atmosferik su-gaz molekülleri onlarla etkileşime girdiğinde bir yük dengesizliği yaratıyor ve fizikokimyasal ve elektrofiziksel yük ayrışmasını içeren bir süreçle sürekli bir elektrik akımı üretiyor. Hatta bazı araştırmalar, yüksek voltajlı DC üretmek için doğrudan atmosferik iyonları toplamak üzere yükseğe çıkarılmış grafit gibi karbon nanomalzemelerin kullanımını bile inceliyor.[3] Yani bir kümülonimbüs bulutuna uzatma kablosu takamayacak olsanız da 😂, bu nemle çalışan elektrik üretimi (MEG) (İng. moisture-enabled electric generation) teknolojileri, her yerde bulunan atmosferik nemden faydalanarak ölçeklenebilir, kesintisiz güç için gerçekten umut vaat ediyor diyebiliriz.

Kaynaklar

  1. advancedsciencenews. A Man-Made Cloud: Device Generates Electricity From Thin Air. Alındığı Tarih: 12 Mayıs 2025. Alındığı Yer: advancedsciencenews | Arşiv Bağlantısı
  2. umass. Engineers At Umass Amherst Harvest Abundant Clean Energy From Thin Air, 24/7. Alındığı Tarih: 12 Mayıs 2025. Alındığı Yer: umass | Arşiv Bağlantısı
  3. slideshare. The Problem & Solution. Alındığı Tarih: 12 Mayıs 2025. Alındığı Yer: slideshare | Arşiv Bağlantısı
8
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Begüm Sönmez, Emre Akman Ve Hüseyin Atala
Begüm Sönmez, Emre Akman Ve Hüseyin Atala Seslendiren 1 gün önce 21:10
Plastiklerin Kalbe Zararı - İyonlaşmada Yeni Bulgular - Aşı Kolunun Antikora Etkisi... Hepsi ve daha fazlası bu bölümde!
4
6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Öykü .
Öykü .
25K UP
İnceleyen10 11 Nisan 2023
Aynı mekanda geçmesine rağmen izlenilen her dakika gerilim dozu düşmeyen, izleyiciyi de olayı çözmeye çalışmaya iten ve sürekli merak uyandıran bir havası olan film. Çok az bir bütçeyle çekilmiş olmasına rağmen bunu izlerken hissetmiyorsunuz. Paralel evren temasını da olay örgüsüyle iyi yansıttıklarını düşünüyorum. Oyuncuların performanslarının da benim için oldukça iyi olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
9.7/10
(15 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
S. Buğra Baltacı
Yazar 8 Eylül 2020 11 dk.

Olayları, yerleri ve kişileri tüm detayları ile hatırlayamamak yaygın bir insan tecrübesidir. Yakın zamanda katıldığımız bir dersin genel içeriğini hatırlayabiliriz ancak konunun detaylarını dereceli olarak zamanla unuturuz. İlk bakışta bu olayın bellek kapasitemizin sınırlı olmasından kaynaklanabileceğini ve duyusal girdileri büyük bir kesinlik ve bütünlük ile kodlayabilen bir sinir sisteminin çok daha avantajlı olacağını düşünebiliriz. Açıkça, belleğimizin kapasitesi, depoladıklarımızdan çok daha yüksektir. Detayları hatırlayamamak bir yetersizlikten öte, adaptif bir özelliktir; yani unutmak, evrimsel süreçte avantajlı olduğu için özellikle seçilmiştir ve bu durum, güçlü bilimsel kanıtlar ile desteklenmiştir.

Pek çok koşul altında olayların detayları yerine, genelini hatırlamak daha faydalı olabilir. Kırsal bir arazide bir kayanın altında saklanan bir yılanın saldırısına maruz kaldığınızı hayal edin. Sinir sistemi bu olayda korku belleğini oluştururken sadece gerekli kısımları kodlamalıdır: Size hangi yılanın saldırdığı veya yılanın hangi kayanın altında saklandığı önemli değildir. Sinir sisteminin gelecek adına doğru davranışsal adaptasyonları sağlayabilmesi için, detayları ortadan kaldırarak daha sonraki olaylar için genel bir şema çıkarması gereklidir. "Genelleştirme" adı verilen bu fonksiyon bellek sistemlerinin önemli özelliklerindendir ancak kontrol atında tutulmadığı takdirde belirsiz anıların oluşturulmasına yol açar ve artık faydalı bir fonksiyon olmaktan çıkar. Bu nedenle beyin, genellik ve spesifiklik arasında bir denge kurmalıdır.

137
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Galaksi Savaşları: M81 ve M82

Sol üst köşede mavi kollarla çevrilip kırmızı bulutsularla bezenmiş M81 sarmal galaksisi yer alıyor. Sağ alt köşede ise ortasından geçen parlak bir çizgiyle belirginleşmiş ve kırmızımsı parlayan gazlarla çevrili bir düzensiz galaksi olan M82 bulunuyor. Bu nefes kesici manzara, iki dev galaksinin yaklaşık bir milyar yıldır süregelen kütleçekimi savaşını gözler önüne seriyor. Her yüz milyon yılda bir gerçekleşen yakın geçişler esnasında her bir galaksinin kütleçekimi, diğerini dramatik biçimde etkiliyor. Bu yakın geçişlerden sonuncusu sırasında M81'in etrafında büyük ihtimalle M82'nin kütleçekiminin sebep olduğu düşünülen yoğunluk dalgaları meydana geldi ve bu dalgalar da M81'in sarmal kollarının bugünkü zengin yapısının temellerini atmış oldu. Öte yandan, M81'in M82’de bıraktığı şiddetli yıldız oluşum bölgelerinin ve çarpışan gaz bulutlarının enerjik ortamı da galakside X ışınları parlamalarına yol açmış durumda. Bu büyük savaş, Dünya'dan bakıldığında yuvamız Samanyolu Galaksisi'nde yer alan ve hakkında henüz çok az şey bilinen, yayılmış gaz ve toz bulutlarından oluşmuş bir Bütünleşmiş Değişen Bulutsu'nun (İng: “Integrated Flux Nebula”) soluk parıltısı içerisinden görülmekte. Gelecek birkaç milyar yıl içerisinde ise bu iki galaksiden geriye yalnızca bir galaksi kalacak.

7 Mayıs 2025 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görsel Kaynağı ve Telif Hakkı: Collaborative Astrophotography Team (CAT)
Çeviren: M. Azad Ülmez
Çeviri Editörü: Tolunay Dündar

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close