Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Cem Ergünay
Çeviren 25 Mart 2024 36 dk.

Bir nükleer reaktör, belirli elementlerin atomlarının parçalanmasından kaynaklanan enerji salınımı sürecini kontrol eder. Bir nükleer güç reaktöründe açığa çıkan enerji, elektrik üretmek üzere buhar elde etmek için ısı olarak kullanılır. Bir araştırma reaktöründe asıl amaç, çekirdekte üretilen gerçek nötronları kullanmaktır. Çoğu deniz reaktöründe ise buhar, itici güç olarak doğrudan bir türbini çalıştırır.

Elektrik üretmek için nükleer enerji kullanma prensipleri çoğu reaktör türünde aynıdır. Yakıt görevi gören atomların sürekli bölünmesinden açığa çıkan enerji, gaz veya suya ısı olarak transfer edilir ve çoğu fosil yakıt tesisinde olduğu gibi, elektrik üreten türbinleri çalıştıracak olan buharı üretmek için kullanılır.

26
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Velociraptor Tam İskelet Seramik Heykel, bu çevik ve yırtıcı dinozorun anatomisini detaylı bir şekilde yansıtan özel bir eserdir.

Heykel, yetişkin bir Velociraptor’un iskeleti baz alınarak tasarlanmıştır; üretiminde polyester, reçine veya plastik gibi malzemeler kullanılmamıştır.

Ürünü satın almak için Agora Bilim Pazarı’nı ziyaret edebilirsiniz!
Zeki Doruk Erden
Yazar 28 Şubat 2019 24 dk.

Yapay zekanın ve akıllı makinelerin insanları işsiz bırakacağı ve ekonomiyi kökünden sarsacağı senaryosu, aşağı yukarı elli senedir dinlediğimiz bir hikaye. Bu elli senenin önemli bir kısmı boyunca bu senaryo kimileri için bilimkurgu, kimileri içinse “oldu/olacak” şeklinde, pratikte görünür önemli bir karşılığı olmadan kaldı.

Eğer teknoloji haberlerini takip ediyorsanız, son birkaç yılda bu durumun biraz değişmeye başladığını fark etmişsinizdir. Özellikle 2012’den beri geliştirilen yeni yöntemler ve bunların son 10 senede toplanılan devasa boyuttaki veri ile bir araya getirilmesi, “gerçekten akıllı makineler” konseptini bilimkurgu olmaktan çıkarıp belki de ilk defa, ciddi bir meseleye dönüştürüyor. Peki, bu noktaya nasıl gelindi? 2012’den beri yaşanan gelişmelerin, geçen asrın gelişmelerinden farkı ne? Yoksa şu an konuya duyulan ilgi de, yapay zekanın popülerlik kazandığı daha önceki dönemlerde de olduğu gibi, şişirilmiş ve yakında sönecek bir heyecandan mı ibaret?

155
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
Ecrin Ela Erduyan
Blog Yazarı 2 dk.

"Kuasar" sözde yıldız anlamına gelmektedir. Yıldıza çok benzediklerinden bunların gökadamızdaki yıldızlar olduklarını düşünmüştük doğal olarak. Ancak spektroskopik araştırmalar bunların çok uzaklarda bulunabileceğini göstermiştir. Kuasarların evrenin genişlemesinde çok önemli rol aldıkları sanılıyor. Bunlardan bazıları bizden ışık hızının %90'ına eş bir hızlı uzaklaşmaktadırlar. Eğer kuasarlar çok uzaktaysalar, bu mesafelerden görülecek kadar içleri parlak olmalı. Aralarında bin süpernovanın bir defada patlamasının çıkardığı ışık kadar parlak olanları var.

Kuğu X-1 için söz konusu olduğu gibi, bunların hızlı dalgalanmaları, o müthiş parlaklıklarının küçük bir hacim içinde (başka bir deyişle, Güneş Sistemi hacmine yakın) kaldığını gösteriyor. Bir kuasardan büyük miktarda enerji yayıldığına bakılırsa, bunu çok ilginç bir süreç doğruyor olmalı. Bunun nedenine ilişkin olarak ortaya atılan fikirleri şöyle özetleyebiliriz: (1)Kuasarlar, güçlü bir manyetik alana bağlantılı olarak hızla dönen olağanüstü kütleli dev-atarcalardır; (2)kuasarlar, galaksinin göbeğinde yoğun birikimli milyonlarca yıldızın çok yanlı çarpışmalarından ileri gelmektedir. Bu çarpışmalar sonucunda, büyük kütleleri yıldızların dış katmanları yırtılarak, iç kesimlerinin milyarlara varan derecedeki ısısı ortaya çıkıyor; (3) bir önceki savın benzeri bu sava göre, kuasarlar öylesine yoğun birikimli yıldız galaksileridir ki, yıldızların birinde ki süpernova patlaması başka bir yıldızın dış katmanını yırtarak onu da bir süpernova yapar ve zincirleme tepkimeyle yıldızlarda patlamalar meydana gelir; (4) kuasarlar maddeyle madde-karşıtının (anti-madde) birbirine şiddetle yok etmesinden güç kaynağı alıyor ve her nasılsa bu gücü koruyor; (5) böylesi bir gökadanın göbeğindeki kara deliğe gaz, toz ve yıldızların düşmesiyle çıkan enerji bir kuasardır; ve (6) kuasarlar "beyaz delik"lerdir. Yani kara deliklerin arka yanları. Evrenin öteki yanlarında, hatta belki de başka evrenlerde kara deliklere hortum gibi emilen maddenin görüntüye dönüşmesidir.

20
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Utku Derin
Utku Derin
364K UP
Aktaran 5 gün önce 3 dk.

PLOS ONE dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, evcil kedilerin sahiplerinin kokusu ile bir yabancının kokusu arasındaki farkı anlayabildiğini öne sürüyor.[1] Tokyo Tarım Üniversitesi tarafından yapılan çalışma, kedilerin tanımadıkları insanların kokularını içeren tüpleri, sahiplerinin kokusunu içeren tüplere kıyasla belirgin şekilde daha uzun süre kokladığını ortaya koydu.

Araştırmacılar, bu durumun kedilerin kokularına dayanarak tanıdık ve tanımadık insanları ayırt edebildiğini gösterdiğini, ancak kendi sahipleri gibi belirli kişileri bu yolla tanıyıp tanıyamadıklarının henüz net olmadığını belirtiyor.

3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Burak Albayrak
Ekleyen 3 Ekim 2022 19 dk.

Bağımlı Kişilik Bozukluğu, insanların duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için başkalarına bağımlı olduğu, aşırı korku ve kaygı ile karakterize edilen bir C kümesi kişilik bozukluğudur. Bağımlı Kişilik Bozukluğu olan insanlar duygusal olarak diğer insanlara bağımlı hale gelir ve başkalarını memnun etmek için büyük çaba harcarlar.

Bağımlı Kişilik Bozukluğu'na sahip kişiler muhtaç, pasif ve yapışkan davranışlar sergilemeye eğilimlidir ve ayrılma korkusuna sahiptirler. Semptomlar, erken yetişkinlikten önce başlar ve ilişkiler sona erdiğinde aşırı pasiflik, yıkım veya çaresizlik, sorumluluklardan kaçınma ve şiddetli boyun eğme gibi her şeyi içerebilir.

91
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ufuk Derin
3 gün önce
Polonyalı nörofizyolog ve psikiyatrist Manfred J. Sakel 6 Haziran 1900'de doğdu. Şizofreni tedavisi için insülin şok terapisini geliştirdi Bu yöntem 1927'de bir morfin bağımlısında tesadüfen keşfedilen hipoglisemik komanın terapötik etkilerine dayanıyordu. Tedavinin kısa vadeli başarısına rağmen uzun vadeli etkinliği kanıtlanamadı ve yerini diğer tedavi yöntemlerine bıraktı.

Bu gönderi Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Analist 17 Ağustos 2014 3 dk.

Kaktüslerin diğer herhangi bir cisimden daha fazla radyasyon soğurduğunu gösteren hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır. Bu konunun halen bir mit olmama ihtimali varsa da, aşağıda vereceğimiz bilgiler göz önüne alındığında, konunun bir mit olma ihtimali, olmama ihtimalinden çok daha yüksek gözükmektedir.

Bu mit, 1980'li yıllarda İsviçre'nin Chardonne kentinde bulunan Jeobiyoloji Enstitüsü'nde yapılan bir gözleme (araştırma değil!) dayanmaktadır. Bu enstitüde çalışan ve uzun saatlerini bilgisayarlar karşısında geçiren uzmanlar baş ağrısı ve aşırı yorgunluk belirtilerine sahipken, laboratuvarlara kaktüslerin alınmasından sonra bu belirtilerin azaldığı gözlenmiştir. Bu bilginin yayılması ile, küresel ölçekte olmasa da, özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde kaktüslerin radyasyonu emdiğine ve koruyucu bir kalkan görevi gördüğü iddiası yayılmıştır. Batı Avrupa ve ABD'deki birçok kaktüs üreticisi ve uzmanının böyle bir mitten haberi bile yoktur.

51
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Serdar Çakmak
İnceleyen10 19 Mart
Bilgi paradoksundan haberiniz var mı? Kara delikleri merak ediyor musunuz? Kara deliğe düşer isek ne olur? Peki enformasyona yani bilgiye ne olur? Peki entropi nezdinde durum nedir?

Şüphesiz kara delikleri düşündüğümüzde gravitasyon yani kütleçekimini göz ardı edemeyiz. Bildiğimiz evrene dair her şeyi ise enformasyon yani bilgi ile tanımlayabiliriz. Matematikle ifade edebileceğimiz bilgiyi enformasyon teorisi nezdinde bilimsel olarak ele almakta bilim insanları. Bekenstein'ın bu eserinde bilim dünyasının kafasını kurcalayan güncel birçok sorunsala doğru ışık tutacaksınız. Üzerine düşünsel sürecinizi mutlaka körükleyecek ve size konuya dair önemli bilgileri aktaracaktır.

Kitabı okumadan evvel şüphesiz kara deliklere olan ilginiz merakınız ve bir tutam bile olsa bilginiz vardır. Kütleçekiminin uzay-zamana etkisi hakkında da yeterli bilginiz olacağını düşünüyorum. Karadelik fiziği ve yapısı hakkında biraz bilginizin olması kitabı okurken daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir. Ve ayrıca kitabı okumadan evvevl enformasyon teorisi nedir ne değildir, bilgi paradoksu denen şey nedir ne değildir kısa bir araştırma ardından bu kitabı bir solukta okuyabilirsiniz.
9.7/10
(12 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Of Gravity, Black Holes and Information
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Yasin Aktaş
Yasin Aktaş
54K UP
Yazar 19 Ocak 2021 5 dk.

Avustralyalı jeolog Eduard Suess, 1885 yılında yayımlanan "The Face of Earth" adlı kitabında o zaman için oldukça dikkat çeken bir kıtadan bahsetmişti, "Gondwanaland". Gondwanaland adını verdiği süperkıta Güney Amerika, Afrika, Arap Yarımadası, Hindistan ve Avustralya ve Antartika'yı içine alan, tek bir kara parçasıydı. Suess, bu antik süperkıta hipotezini, Geç Paleozik döneme ait bitki fosillerinin, bu saydığımız kıtlararın birleşim noktalarında ortak olarak bulunması ve bu bölgelerin güney kıyılarında yer alan kayaç istiflerindeki buzullaşmalarına dayandırıyordu. Bitki ve hayvan göçlerini olanaklı hale getirmenin ve Antarktika buzullarının yer almasının nedenini, bu güney kıtalarının kara köprüleriyle izah ediyordu.

1910 yılına geldiğimizde Amerikalı Jeolog Frank B. Taylor, kıta kayması (İng: "Continental Drift") hipotezini geliştirdi. Suess'in Asya'da sürdürdüğü çalışmalarında yaptığı gözlemleri de dikkate alan Taylor, bu hipotezi sayesinde kıtaların ve sıradağların, ilk etapta nasıl oluştuklarını ve zaman içerisinde nasıl değiştiklerini açıklamayı başardı. Kıtaların kayması adını verdiği olayların, Dünya'nın 100 milyon yıl kadar önce Ay'ı yakalaması ile ortaya çıkan gelgit kuvvetlerinin etkisi olarak belirtiyordu. Gelgit kuvvetinin başlangıçta kutuplarda yer alan kıtaların parçalanmasına ve parçaların ekvatora doğru sürüklenmelerine yol açtığını söylemekteydi. Sürüklenen kıtalar sıkışarak sıradağları oluşturuyordu. O dönemde Dünya'nın ve Ay'ın yaşı, bugünkü kadar net bir şekilde bilinmiyordu; dolayısıyla bu açıklama, henüz gerçeği yansıtmaktan uzaktı - ama doğru yönde, doğru adımlar atıldığını gösteriyordu.

39
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Ayşe Yılmaz
Ayşe Yılmaz
12K UP
Gözlemi Yapan 6 gün önce Türkiye, Çankırı
Yapraklı İlçesi'nde kaydedilmiştir.
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 19 Mayıs 2011 52 dk.

Ölüm, kendimizi bildik bileli anlamlandırmaya çalıştığımız ürkütücü bir olgudur.

Bir düşünün: Evren'in var olduğu o ilk andan, yani Büyük Patlama'dan beri geçen 13.82 milyar yıl boyunca, neredeyse 1 saniye bile var olmadık. Büyük Patlama'dan, doğduğumuz âna kadar geçen zamana dair en ufak bir anımız, bilincimiz, algımız yok; halbuki en azından son 4 milyar yıl içinde, biz doğmadan önce milyarlarca insan, hayvan ve diğer canlı türü yaşadı. Onların bilinci vardı, o dönemlerin en azından bir kısmına dair algıları vardı. Yani Evren, biz yokken de vardı!

180
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Discord
Utku Derin
Utku Derin
364K UP
Aktaran 1 Kasım 2 dk.

Araştırmacılar Nature dergisinde yayınladıkları bu yeni yöntemde DNA gibi yüksek yoğunluklu bir ortamda veri kodlama hızını artırmak için moleküler düzeyde hareketli yazı tekniğini uyguladıklarını belirtiyor.[1] Bu yöntem hayati bilgilerin onlarca yıl boyunca saklanmasını uygun maliyetli hale getirerek gelişmekte olan DNA'da veri depolama endüstrisinde devrim yaratabilir. Altos Labs'de genomik uzmanı olan Kun Zhang şöyle söylüyor:

Washington Üniversitesi’nden biyofizikçi Jeff Nivala ise şöyle diyor:

20
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tasarımcı Technology .
16 saat önce
Develer hörgüçlerinde su değil, yağ depolarlar. Bu yaygın bir yanlış bilgidir.

Hörgüçler, develerin sırtında bulunan yağ depolarıdır. Bu yağlar, deve uzun süre yiyecek bulamazsa enerji olarak kullanılır.Su ise develerin kanında ve vücut dokularında daha verimli şekilde tutulur. Ayrıca develer bir seferde 100 litreye kadar su içebilir ve bunu uzun süre idareli kullanabilirler.


1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Eray Şeyhan
Alıntıyı Ekleyen 2 gün önce
iyice yaygınlaşmış ve büyük ihtimalle kökünün kazınması imkansız önyargılarımız, her şeyi insan perspektifinden algılama alışkanlığımız, hayvanların iç dünyasına giden yolu kavramayı kesmektedir. Bu insan-merkezci yanılsamaların aşılması hayvanlarla yepyeni bir tarz ilişki kurma, hatta köpek, maymun gibi kimi hayvanlarla arkadaşlık düzeyinde beraberlikler oluşturma imkanını getirebilir ki, böyle bir birliktelik, her iki tür arasındaki farklı gerçekliğin açtığı derin uçurumu kısmen de olsa aşmaya elverişli bir akrabalığın ifadesi olarak bile anlaşılabilir.
Kaynak: Bilinç Gökten Düşmedi Sayfa 222-223
10.0/10
(3 Kişi)
Puan Ver
Bilincimizin Evrimi
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Bilimler Köyü
Etkinliği Ekleyen 2 hafta önce İzmir₺9.000,0022 Haziran
Dağıtık Sistemler, Güvenlik Problemleri ve Dayanıklılık
22 Haziran 2025 15:00 tarihinden 29 Haziran 2025 12:00 tarihine kadar.

Kritik bilgi altyapıları ve siber-fiziksel sistemler, sağlık ve finansal veriler, uydular ve enerji şebekesi gibi hassas varlıkları korur. Bu tür sistemlerin saldırılara ve arızalara karşı dayanıklı olmasını, kesintiye uğramadan ayakta kalmasını ve çalışmasını sağlamak kritik onem tasmaktadir.

Bu etkinlik suresinde modüler, dağıtılmış ve gömülü bilgi işlemde sağlamlık ve dayanıklılık ilgili temel kavramlari sistemler teorisi çerçevesinde tartisacagiz ve uygulama alanlarini gözden geçireceğiz.

Devamını Göster
0
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Bilimler Köyü
Etkinliği Ekleyen 2 hafta önce İzmir₺9.000,0015 Haziran
Mekanobiyoloji: Canlı Dokuların Mekanik Şifresi
15 Haziran 2025 15:00 tarihinden 22 Haziran 2025 12:00 tarihine kadar.

Mekanobiyolojinin temel kavramları; özellikle hücrelerin birbirleriyle ve çevreleriyle etkileşimlerinde, hücre bölünmesinden hücre farklılaşmasına ve ölümüne kadar farklı hücresel süreçlerin temellerinde mekanik etkilerin rolünü anlamak için disiplinler arası bir yaklaşım.

Devamını Göster
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

YouTube, Evrim Ağacı tarafından hazırlanan içerikleri video yoluyla öğrenmenin en iyi yolu! Ayrıca kanalımızda birçok bilim insanıyla röportajlarımızı, çeşitli deney gösterilerini ve diğer bilim içeriklerimizi bulabilirsiniz.

Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close