Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Meltem Çetin Sever
Çeviren 25 Ağustos 2019 29 dk.

Görelilik! Bulunduğumuz çağı bundan daha iyi simgeleyen başka bir sözcük var mı? Artık hiçbir şeyin kesinliğinden emin olamıyoruz. Her şeye göreliliğin ışığında bakıyoruz. Görelilik, günden güne ucuz filozofların elinde oyuncak haline geliyor.

Savaş sonrası dünyamızda, meydan okunmamış herhangi bir standart kaldı mı? Değişmezliği veya kalıcılığı bir yerlerde sorgulanmamış; etiğin, ekonominin yahut hukukun mutlak olduğu bir sistem kaldı mı? Artık üçgenin iç açılarının toplamının 180 derece sayılmadığı, zaman kavramının anlamını yitirdiği, sonsuzun sonu olduğu ve sonlunun sonsuzlukta kaybolduğu bir dünyada, kalıcı değer, yahut tartışmasız doğru diye bir şey olabilir mi?

313
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 26 Mart 2013 11 dk.

Aşağıda verdiğimiz görselde, Charles Robert Darwin'in Türlerin Kökeni isimli kitabına eklediği tek görseli görebilirsiniz. Gerçekten de, Köken'i okuyacak olursanız, 600 civarı sayfalık kitapta sadece bu figürü göreceksiniz. Bu, Darwin'in Evrim Kuramı'nın bilim camiasına ve tüm insanlığa ilanı sırasında kullanmayı seçtiği tek görseldir. Bu yüzden, birçok şeyi anlatması beklenir ki gerçekten de öyledir.

Evrimle ilgili düşülen en yaygın hata, türlerin birbirlerine dönüştüğünün sanılmasıdır. Hele ki bu hataya daha da sık olarak aynı dönemde yaşamış türlerin birbirlerine dönüşümü, yani "zincirsel" bir evrim olarak düşülmektedir. Eğer şu görselimize bakacak olursanız, bu durum oldukça net izah edilmektedir. Evrim zincirsel bir süreç değildir; dallanarak ilerleyen ve bir "ağaç" ile sembolize edilebilecek bir süreçtir.

237
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tayfun Türkmen
Etkinliği Ekleyen 7 saat önce ÇevrimiçiÜcretsiz4 Haziran
MİNTEK Konferansları: Sağlıkta Yapay Zeka ve Giyilebilir Teknolojiler
04 Haziran 2025 21:00 tarihinden 04 Haziran 2025 22:00 tarihine kadar.

Yapay zeka destekli sistemler ve giyilebilir teknolojiler, sağlık hizmetlerini kökten dönüştürüyor. Bu dönüşümün arka planını, bilimsel verilerle öğrenmeye hazır mısınız?

🎙️ Konuşmacı: Doç. Dr. Leyla Türker Şener
📍 İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi & TETFİT CEO’su
🎙️ Moderatör: Prof. Dr. Ali Ayyıldız

📅 Tarih: 4 Haziran 2025, Çarşamba
🕘 Saat: 21:00 (TSİ)
🌐 Canlı Yayın Adresi: www.mintekder.com/tv
💡 Katılım: Ücretsiz

Bu konferans, sadece teknolojik bir güncelleme değil; sağlıkta çığır açan bir perspektif.
Kaçırmayın!

Devamını Göster
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Dr. Mehmet Somel
Yazar 18 Ağustos 2016 2 dk.

Köpek sahibi olan herkes, köpeklerin sadece gözlerini kullanarak çok şey söylediğini bilir. Yemek kabı mı boş? Beklentiyle kafasını kaldırıp bakacaktır. Dışarı mı çıkmak istiyor? Göz kontağı kurarak kafasının etrafında dönecektir.

Araştırmacılar köpeklerle birlikte insanlarla göz kontağı kurarak iletişime geçen tek hayvanın evcilleştirilmiş atlar olduğunu düşünüyordu. Ancak Biology Letters dergisinde yayınlanan bir çalışma bu listeye bir hayvan daha ekledi: Keçiler.

13
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Murat Ercanlı
Murat Ercanlı Seslendiren 1 Mayıs 2019 11:02
1822’de Fransa’nın Dole kentinde doğdum. Fransız Devrimiyle özgürlüğüne kavuşan bir kölenin torunuydum. Babam, Napolyon ordusunda üstün cesaretiyle "Legion...
34
Yusuf İğın
H. sapiens 27 Mayıs 2021 Sen de Cevap Ver

Vücutta içe açılan birkaç kanal vardır ve bunları kan damarı içi ve vücut boşluğu olarak iki sınıfa ayırmak yerinde olacaktır, bunlardan kan damarı içine açılan açıklık sadece solunum açıklığı ve göbekteki açıklıktır. Göbek açıklığı doğumdan belli bir süre sonra kapandığı için geriye sadece gazların kan damarına taşınabileceği solunum açıklığı kalmaktadır. Vücut boşluğuna açılan kanallardan biri sindirim sisteminin iki ucu olan ağız ve anüstür. Anüs önce rektuma daha sonra da kalın bağırsak ve devamında ince bağırsağa açılır.

Dışkıya kötü kokuyu veren aslında volatil sülfür bileşikleridir. Sülfür içeren aminoasitler kolonik bakteriler tarafından fermente edilince ortaya çıkan gaz aşırı yoğun bir kokuya sahip olur. Bu kokuya sebep olan bakterilerle harmanlanmış yiyecek atığı olan dışkı rektuma gelince kişi bu basıncı algılar, rektum dolmaya yakın seyredince de müsait bir konumda dışkılama eylemini rektumdaki atığın basıncı iyice azalana kadar devam ettirir. Kimi zaman yiyecekler bağırsaklarda iyice emilmez ve ishal denilen durumda sulu bir dışkı bırakılır, bu da rektum tamamen boşalsa dahi kalın bağırsaktan dışkı iletimine devam edilerek oldukça sıkıntılı bir sürece sebep olur.

Neyse gelelim sorunuzun cevabına. Dışkı vücudun içinde değil vücut boşluğunda hücre dışında tutulur. Ve bu kötü koku ancak dışarıya difüzyon yoluyla veya karın kasının sıkıştırılması ve içerdeki gazın dışarıya basınçla atılması sonucu dışardaki biri tarafından algılanabilir. Difüzyon için makatın sürekli açık kalması gereklidir ki bu sağlıklı biri için içerdeki basınç dışardaki basınçtan büyük olmadıkça veya makattan içeri fitil gibi bir cisim sokulmadıkça zaten çok olağan bir durum değildir. Bundan ötürü de koku dışarı çıkamaz ve bağırsak içinde kalır. Ancak dışarıya çıkış yakaladı mı basınçla veya gazların yayılım yasalarına göre kendi kötü kokusunu biz insanlara algılattıracaktır.

Tüm Reklamları Kapat

644 görüntülenme
2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 29 Mart 2014 13 dk.

Bir önceki yazımızda, Hardy-Weinberg Dengesi'nin basit ama etkili matematiksel ifadesini görmüştük. Basitçe, herhangi bir gen frekansını, fenotip (fiziksel özellik) frekansını veya genotip (genetik özellik) frekansını bildiğimiz sürece, ideal ve evrimin süregelmediği bir popülasyonda diğer tüm genlerin (alellerin) frekansını bu dengenin matematiği sayesinde hesaplayabiliriz. 

Peki, bu analizi sadece evrimin süregelmediği popülasyonlarda mı yapabiliriz? Çünkü eğer öyleyse, bu Hardy-Weinberg Dengesi neredeyse tamamen işe yaramaz bir denge demektir. Biliyoruz ki var olan tüm popülasyonlar yavaş ya da hızlı bir şekilde evrimleşmektedir. Evrim mekanizmaları, ister istemez popülasyonların hepsine etki etmektedir. Dolayısıyla eğer ki sadece evrimin olmadığı popülasyonlarda işe yarıyorsa, Hardy-Weinberg'in işleyebileceği bir popülasyon bulmamız imkansız demektir. Çünkü doğada evrimleşmeyen veya evrim mekanizmalarından muaf hiçbir tür yoktur (insan bunu bir miktar kırabildiyse de, tamamen kırmaktan acizdir). 

74
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ufuk Derin
Aktaran 1 gün önce 4 dk.

Fareler kanalizasyonlarda dolaşmaya, hamamböcekleri mutfak köşelerinde saklanmaya başlamadan çok önce, istenmeyen başka bir misafir erken medeniyetleri rahatsız ediyordu. Biology Letters dergisinde yayımlanan yeni bir genetik çalışması, otel odalarınıza musallat olan ve kanla beslenen tahtakurularının şehirlerde dolaşan ilk haşereler olduğunu gösteriyor.[1] Ekip, tahtakurularının on binlerce yıldır insanları rahatsız eden tehdit olduğunu öne sürüyor. Araştırmada yer almayan Dresden Teknoloji Üniversitesi'nden evrimsel biyolog Klaus Reinhardt, çalışma hakkında şunları söylüyor:

Yine de bazı araştırmacılar, tahtakurularının bu unvanı gerçekten hak edip etmediği konusunda kararsız olduklarını söylüyor. Pek çok tahtakurusu türü hayatta kalmak için insanlara ve kana ihtiyaç duyar. Ancak bilim insanları, çok uzun zaman önce tahtakurularının tercih ettiği asıl avların sadece yarasalar olduğunu düşünüyor. Genetik kanıtlar, yaklaşık 245.000 yıl önce bazı tahtakurularının ilk insanlara geçtiğini gösteriyor.

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 19 Mayıs 2011 52 dk.

Ölüm, kendimizi bildik bileli anlamlandırmaya çalıştığımız ürkütücü bir olgudur.

Bir düşünün: Evren'in var olduğu o ilk andan, yani Büyük Patlama'dan beri geçen 13.82 milyar yıl boyunca, neredeyse 1 saniye bile var olmadık. Büyük Patlama'dan, doğduğumuz âna kadar geçen zamana dair en ufak bir anımız, bilincimiz, algımız yok; halbuki en azından son 4 milyar yıl içinde, biz doğmadan önce milyarlarca insan, hayvan ve diğer canlı türü yaşadı. Onların bilinci vardı, o dönemlerin en azından bir kısmına dair algıları vardı. Yani Evren, biz yokken de vardı!

180
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 12 Haziran 2016 15 dk.

İnsanların et tüketimi hakkında olumsuz fikirlere sahip olan militan veganlar, sıklıkla bilimi çarpıtmak suretiyle kendi fikirlerini pazarlama yöntemini seçmektedirler. Ne yazık ki, söz konusu argümanları temelden hatalıdır ve bilimin en temel gerçekleriyle çelişmektedir. Buna sadece beslenme konusunda hatalı takıntıları olan insanlarda değil, Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) gibi kurumların bilgi metinlerinde de rastlamak mümkündür. Bu mit çürütme yazımızda HAYTAP tarafından yayınlanan ve Dr. Murat Kınıkoğlu tarafından yazılan "Beyni Et Mi Yoksa Nişasta Mı Büyüttü?" başlıklı metin (orijinali burada) ele alınacaktır. 

Mit-1: "İnsan beyninin büyümesinin yediği bir besin maddesine bağlı olduğunu kabul edeceksek bu besin maddesinin hayvanların yemediği buna karşılık insanların yediği bir şey olması gerekir. Beynin büyümesi etle olsaydı, gerçek birer etçil olan hayvanların (aslan, kaplan) bizden daha büyük beyinli olması gerekirdi. Oysa insan beyni 1200-1450 gramken sadece etle beslenen aslanların beyni 260 gramdır."

40
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Evrim Ağacı'na Destek Ol
Simay Aladağ
Çeviren 5 gün önce 3 dk.

28 Nisan'da eBioMedicine'de yayınlanmış bir rapora göre, 2018 yılında dünya genelinde 55-64 yaşları arasında olan kişilerin 2,6 milyondan fazlası kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle öldü. Bu ölümlerin yüzde 13,5'i ftalat adı verilen ve evlerimizde sıklıkla kullandığımız plastiklerde yaygın olarak bulunan bir kimyasala maruz kalmayla ilişkili olabilir.[1]

Ftalatlar şampuanlarda, losyonlarda, gıda ambalajlarında, kan torbaları gibi tıbbi malzemelerde bulunan bir grup kimyasal maddedir.[2] Bu kimyasallar genellikle plastikleri daha yumuşak ve daha esnek hale getirmek için kullanılırlar.

19
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Engin Cankurtaran
Üye 5 gün önce 1 Cevap
Ben sadece ağırlık egzersizleri yaptığım ve sadece karate egzersizleri yaptığım iki farklı dönemlerde yumruk atış hızımı test ettim ve ağırlık egzersizi yaptığım dönemlerde daha yavaş yumruk atabildiğimi ve hatta peş peşe yumruk atmaya çalıştığımda daha yavaş olduğumu ve daha çok yorulduğumu farkettim, tip2 kaslar "hızlı" değil mi?
165 görüntülenme
3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sena Küçükkıvanç
Yazar&Editör 6 gün önce Sen de Cevap Ver

Evrim Ağacı'nın videosunda da şahane bir şekilde açıkladığı gibi, biz insanların gezegenin dört bir yanına yayılmamızın ardındaki temel gaz, o içimizdeki dinmeyen keşfetme dürtüsü ve tabii ki daha iyi kaynaklara, daha güvenli limanlara ulaşma çabasıydı. Bunda hemfikiriz.

Fakat iş, "Peki Amerika'daki ya da Avustralya'daki kadim topluluklar neden Avrupalılar sefere çıkmadan önce diğer kıtaları 'keşfetmedi?'" ya da "Koskoca İnka İmparatorluğu'nun Azteklerden nasıl haberi olmaz?" gibi sorulara gelince, burada denklem biraz daha karmaşıklaşıyor. Mevzu; coğrafyanın acımasız gerçekleri, o günün teknolojisinin sınırları ve toplumların öncelik sıralamasının farklı olması gibi bir dizi faktörün bir araya gelmesine dayanıyor.

Şöyle düşünün: Videoda da anlatıldığı gibi, Avustralya'ya ve sonrasında Yeni Zelanda'ya varmak bile on binlerce yıl süren, tabiri caizse "ağır çekim" bir süreçti. Deniz seviyeleri daha düşükken ortaya çıkan kara köprüleri ya da o dönemin ilkel deniz taşıtlarıyla adadan adaya zıplaya zıplaya ilerlemek gibi yöntemlere dayanıyordu. Yani, Kolomb'un yaptığı gibi "Hadi beyler, yeni yerler bulalım" diye çıkılan organize seferlerden ziyade, daha çok yavaş yavaş sızan, çevreye adapte ola ola genişleyen bir insan hareketliliğinden bahsediyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi, bilinmeyen kıtalara doğru, okyanusları aşıp sürdürülebilir seferler düzenleyebilmek için hem bayağı ileri seviye denizcilik teknolojilerine (örneğin, hem fırtınaya dayanıklı hem yük taşıyabilen sofistike gemi yapım teknikleri, açık denizde kaybolmadan rota tayin edebilecek hassas seyrüsefer bilgisi vs.) hem de çok güçlü, spesifik sosyo-ekonomik itici güçlere (mesela Avrupalıların yeni ticaret yollarına ve zenginliklere duyduğu o doymak bilmez iştahın tetiklediği 'Coğrafi Keşifler' gibi) ihtiyaç var. E haliyle, bu özel şartlar ve teknolojiler de dünyanın her köşesinde aynı anda belirivermedi.

"İyi de İnka İmparatorluğu neden Aztek diyarına bir heyet yollamamış?" dersen, Amerika kıtasının akıl almaz büyüklüğünü ve ne kadar dağlık, ormanlık, yani "çetin ceviz" bir coğrafyaya sahip olduğunu gözden kaçırmamak gerek. Videoda da kara bağlantısı olan yerlerin bile ne kadar uzun sürede iskan edildiği vurgulanıyor. İnkaların anavatanı olan And Dağları ile Azteklerin hüküm sürdüğü Mezoamerika arasında devasa mesafeler, balta girmemiş ormanlar, geçit vermez sıradağlar gibi inanılmaz zorlu doğal engeller var. Bu imparatorluklar kendi içlerinde ne kadar karmaşık ve geniş yerel ağlara sahip olurlarsa olsunlar, öncelikli dertleri zaten ellerindeki devasa ve ekolojik açıdan aşırı çeşitli toprakları kontrol altında tutmak, kaynakları yönetmekti. Kıtalarının uzak, meçhul köşelerine doğru büyük keşif seferleri düzenlemenin getireceği muazzam lojistik yük ve masraf, özellikle de bu tür bir macerayı haklı çıkaracak hayati bir kaynak kıtlığı ya da kapıdaki bir tehdit gibi bariz teşvikler olmadığında, büyük ihtimalle o anki devlet idaresi öncelikleriyle ve mevcut teknolojik imkanlarıyla pek de örtüşmüyordu.

Zaten Çağrı'nın kendisi bile, insanlığın Afrika'dan çıkış noktasına göreceli olarak yakın sayılan Madagaskar'a bile ancak günümüzden yaklaşık 1500 yıl önce yerleşilebildiğini söyleyerek, o dönemde kısa sayılabilecek deniz yolculuklarının bile ne denli meşakkatli bir iş olduğunun altını çiziyor.

Yani anlayacağınız, bu işin sırrı "Aaa, bunlar hiç meraklı değilmiş, kesin tembel tembel oturup akşama ne yesek diye düşünmüşler" basitliğinde değil. Tamamen o dönemin "Ne yapalım, şartlar bunlar, elimizdeki malzeme bu, Tanrılar da pek keyifli değil bu aralar" dedirten geçerli koşulları, "Bu sal bizi karşıya atar mı, yoksa denizin dibini boylayıp balıklara 'merhaba' mı deriz?" seviyesindeki teknolojileri ve toplumların "Önce bir hayatta kalalım da, dünya turunu, olmadı Mars'a koloniyi sonra düşünürüz" şeklindeki gayet mantıklı ve acil hedeflerinin bir sonucu. Yoksa merak dediğin, insanoğlunun fabrikasyon ayarlarında var, onu kimse inkar edemez, hatta bazen o merak yüzünden başımıza olmadık işler de açarız, o da ayrı bir hikaye.

Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
16
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Kanlı Canavar Ay

26 Mayıs’ta dolunay evresindeki Çiçek Ay’ı, bu tek kare pozlamada yakalandı. Alacakaranlığın batı gökyüzünü yıkadığı esnada, Ay Dünya’nın gölgesinden çıkıyordu. Tam tutulmanın sonlarına gelindiğinde, Ay diski ufka yakın yerde poz verdi ve Kaliforniya’nın merkezindeki Pinnacles Ulusal Parkı’nda bulunan çıplak meşe ağaçları ile çevrelendi. Yine de Dünya’nın gölgesi tamamen karanlık değil. Atmosfer tarafından saçılan Güneş ışığı ile kaplanan iç gölge, tam tutulma anında Ay’a kırmızı bir görünüm verir ve Kanlı Ay’a popüler olduğu kadar dramatik de olan takma adını verir. Siluette görünen budaklı ağaçtaki canavarca yüz, bu seferki tam Ay tutulmasının görünümünü daha da korkunç hale getirdi.

4 Haziran 2021 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görsel Kaynağı & Telif Hakkı: Chirag Upreti
Çeviren: Seda Baştürk
Çeviri Editörü: Eda Alparslan

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
Tüm Reklamları Kapat
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close