13 Sayısı ve Uğursuzluk: 13 Sayısının Uğursuz Olmadığı Gerçeği, Bize Bilimle İlgili Neler Öğretir?
Çılgınlık Engelleme Mekanizması: Bilim Neden Katı ve Şüphecidir?
Batı kültüründe halen devam etmekte olan bazı batıl inançların olduğunu görebiliyoruz. Bunların arasındaki en meşhur olanı da 13 sayısının uğursuz bir sayı ve 13. Cuma’nın (ayın 13’üne gelen Cuma gününün) uğursuz bir gün olduğu inancıdır. Özellikle Hristiyanlık'ta görülen bu 13 sayısı korkusu psikolojide Yunancadaki “triskaideka”, yani “on üç” ve “phobos” yani “korku” sözcüklerinin birleşiminden oluşan “Triskaidekaphobia” olarak bilinmektedir.
İrrasyonel korkular üzerinde uzmanlığı olan psikoterapist Dr. Donald Dossey’ye göre yaklaşık olarak 21 milyon Amerikalı bir tür 13. Cuma anksiyetesine sahiptir! Ancak bu korku sadece Amerikalılar veya Hristiyanlar ile sınırlı değildir: Ülkemizde de birçok kişi ve grubun 13 sayısının uğursuzluğuna inandığı bilinmektedir.
Gerçekten de Amerika'da birçok otelde 13. katın bulunmadığı iddia edilir. Tabii ki bu, asansörlere 13 numarasının konulmamasındandır, yoksa 12. katın üzerindeki, 14. katın altındaki kat her türlü 13. kat olacaktır; siz ona ne isim verirseniz verin! Peki böyle bir iddianın ne gibi bir anlamı vardır?
13’ün Sözde Uğursuzluğunun Kökenleri
Bazıları ayın 13’üne denk gelen Cuma günündeki Son Yemek’te (15. yüzyılda İtalyan sanatçı Leonardo Da Vinci tarafından yapılan L’Ultima Cena, yani İngilizcede The Last Supper anlamına gelen eser) 13’üncü kişi olan ve İsa’ya ihanet ettiği söylenen Yahuda’nın oturmasına, İsa Peygamber’in çarmıha gerildiği zamana, Aden Bahçesi’nde ilk insanlar olan Havva’nın Adem’e meyveyi uzattığı güne, Büyük Tufan’ın başlangıç tarihi ya da Babil Kulesi’nde yaratılan kafa karışıklığının ilk gününe bağlamaktadır. Hatta bazıları numerolojiye de başvurarak İncil’in içerisinde 13 kere tekrarlanan kısımları araştırmaya koyulmuştur. Bu tarz numerolojik yaklaşımlar sadece Hristiyanlık ile sınırlı olmayıp evrenseldir.
Bir başka hikâyede Fransız Kralı IV. Philip, İngiltere’de bir savaşı kaybedince Kutsal Kâse gibi değerli hazineleri korumakla görevli olan Tapınak Şövalyeleri’ne borçlu olması nedeniyle, Papa V. Clement ile birlikte bir komplo kurarak bütün şövalyeleri Satanizm ve diğer suçlardan dolayı tutuklatıp idam edilmelerine neden olmuştur. Şövalyelerin tutuklandıkları günün tarihi 13 Ekim 1307, yani bir Cuma günüdür.
Bir diğer ilişkilendirme ise bazı bilinen kişilerin isimlerindeki toplam harf sayısının 13’e tekabül etmesidir. İsimlerden birkaçı: Charles Manson, Jeffrey Dahmer, Theodore Bundy, Albert De Salvo ve... Hepsi de birer seri katildir. Buna rahatlıkla tesadüf denilebilir, çünkü 13 sayısına ulaşmak için bu isimler rastgele değil, bilinerek seçilmiştir ve diğer katiller hesaba katılmamıştır. Bu sözde-kurala uymayan birkaç örnek: Marc Dutroux, David Berkowitz, Luis Garavito, Ed Gein, Peter Kürten, Bruno Lüdke, Herman Webster Mudgett, Javed Iqbal, Andrey Romanovich Chikatilo ve daha nicesi…
Nümerolojide yaygın olarak Hatalı (Önyargılı) Örneklem Safsatası görürüz: Eğer 13 sayısını yansıtan örnekler arasanız, bulursunuz. Aynı şeyi 12, 14, 7, 3, 5, 92, 37 için de yapabilirsiniz. Bu sayıların hiçbiri özel değildir ve bir sayı ne kadar küçükse, o kadar çok yerde geçmeye meyillidir (örneğin 31’den sonraki sayılar ayın günleri olarak bulunamaz, 60’tan sonraki sayılar saatlerde dakika olarak bulunamaz, vb.). 13, yeterince küçük olan ama çok da küçük olmayan bir sayı olduğundan, bu konuyla ilgili nümerolojik iddialar ilgi çekici gelmektedir. Fakat bunların hiçbir geçerliliği yoktur.
13'ün Uğursuzluğuna İnanmanın Ne Kötülüğü Olabilir Ki?
Peki, bu korkunun günümüzde herhangi bir zararı var mı? Buna inansak ne olur, inanmasak ne olur?
Dr. Dossey’nin Fobi Enstitüsü; alışveriş, ulaşım ve hatta sağlığı bile ilgilendiren durumlarda 13’ün uğursuz olduğu inancının küçük işletmeleri “her sene” 800-900 milyon dolar zarara uğrattığını hesaplamıştır! Çünkü milyonlarca Amerikalı 13. Cuma gününde herhangi bir işle uğraşmayı ve hatta seyahat etmeyi reddedebiliyor. İş analisti Mike Randazoo bu durumu “13. Cuma küçük işletmeler için bir darbedir.” şeklinde yorumluyor. Hatta 1993 senesinde British Medical Journal’da yayınlanan bir makaleye göre sıradan bir Cuma’ya oranla 13’üne gelen Cuma gününde trafik kazası yapma olasılığı %52 oranında bir artış gösteriyor ve uzmanlar bunu o gün insanların yaşadıkları anksiyeteye bağlıyorlar. İnsanlar bu korkuyu o kadar ciddiye alabiliyorlar ki, bazı binaların asansörlerinde 13 numaralı kat düğmesi bulunmuyor!
Bütün bunlar şunu kanıtlıyor: Bela arıyorsanız, bulursunuz. Endişe dolu bir gün içerisinde bazı işlerinizin aksi gitmesi muhtemeldir. Yola çıkıp “Bugün 13. Cuma, umarım başıma bir şey gelmez.” düşüncesine sahipseniz, aracı kullanış şekliniz o gün değişebilir.
İşte bu sebepten dolayı bu gibi şeylere “İrrasyonel Korkular” denmektedir. Mesela bir uçak kazasında yer alma olasılığınız, havalimanına arabayla giderken kaza yapma oranınızdan çok daha düşüktür, ancak yine de uçakla uçmaktan korkabiliyoruz. Bu irrasyoneldir; ancak insanlar buna rağmen bu anlamsız korkuya sahiptir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Pekala... Şimdi soralım: Eğer bu iddia gerçek olsaydı, 13 sayısı nasıl "uğursuz" olabilirdi? Bilim neden böyle "katı ve şüpheci"? Bu noktadan sonra, Indiana Üniversitesi Bilişsel Bilimler profesörü ve The New York Times yazarı Douglas Hofstadter'a kulak vereceğiz:
Çılgınlık Engelleme Mekanizması: Bilim Neden Katı ve Şüphecidir?
Komik gelecek; ama, 13'ün uğursuz olması için gereken koşulları ciddiyetle inceleyelim:
13 sayısının uğursuz olması için, kozmik bir zekanın insanların saydığı şeyleri sayması ve aynı zamanda 13 sayısının bulunma durumuna bağlı olarak belli şeylerin belli zamanlarda veya mekanlarda olmasını sağlaması gerekiyor. Artık "bulunmak" bu bağlamda ne anlama geliyorsa... Ayrıca bu zekanın "bilge" veya "akıllı" olup da asansörlerine 13 sayısını yerleştirmeyen otelleri ayırt etmesi ve aksi halde o katta olacak trajedilerin başka yerlerde olmasını sağlaması gerekiyor.
Son derece tuhaf, şakacı ve bizim taleplerimizi bu derece önemseyen bir zekanın evrenimizi kontrol ediyor olması haricinde, böyle bir şeyin olabilmesini açıklayabilecek hiçbir geçerli bilimsel mekanizma yoktur. Tüm bunlar fizik yasalarına kökünden zıt olacaktır ve bugüne kadar inşa ettiğimiz bilime dayalı dünya görüşümüz, sırf bu 13 sayısına bağlı şablonlar nedeniyle yerle bir olacaktır. Ya da merdiven altından geçmenin fizik yasalarını etkileyebileceği görüşü ile... Veya siyah renkteki kediler ile, başımızdan geçecek olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi olduğu görüşü nedeniyle... Tüm bunlar, fizik yasalarını çökertecektir!
Ancak şimdi düşünün: Diyelim ki bir araştırmacı, geçtiğimiz yıllar boyunca oteller, uçuşlar, insanların isimleri, vb. üzerinde çok dikkatlice çalışarak, tüm bu iddiaların gerçek olduğunu ileri sürdüğünü düşünün. Böylesi bir araştırma sizce büyük bir bilimsel makale dergisinde yayınlanır mıydı?
Buradaki önemli nokta şudur: Böylesi bir araştırma, sadece 13 sayısının uğuru ya da uğursuzluğu ile ilgili değil; aynı zamanda mecburen yaşadığımız evrenin tümüyle ilgili olmalıdır. Çünkü eğer ki 13 sayısı gerçekten ispatlanabilir bir şekilde uğursuzsa, bugüne kadar ileri sürülen tüm fizik yasaları yanlış demektir, çünkü bildiğimiz hiçbir fizik yasası bu iddiayla uyumlu değildir.
Eğer nümeroloji gibi sahtebilimle ilgili iddiaların herhangi bir tanesi doğruysa, modern bilime dair bildiğimiz tüm temeller yanlış demektir ve dolayısıyla doğaya yönelik bildiğimiz her şeyi yeniden düşünmemiz gerekir. İşte bu sebeple, böyle bir makaleyi basmak çok ciddi bir iştir ve görünen o ki dergi editörleri, böyle bir makalenin yaratacağı sonuçları pek de öngörememektedirler.
Bunu bir diğer şekilde anlatmama izin verin. Eğer ki evrenin, 13 sayısını uğursuz yapmayı tercih edecek büyülü zekalar tarafından kontrol edildiğine inanmıyorsanız ve eğer ki bir bilim dergisinin yayın yönetmeniyseniz, 13'ün gerçekten de uğursuz bir sayı olduğunu güya "ispatladığını" iddia eden bir makaleyi muhtemelen basmayacaksınızdır. Bunu basmayı bir anlığına bile düşünmezsiniz.
Peki bu nedendir? Pekala, bunun sebebi tüm bilimi alt üst edecek devrimsel bir bulguyu basma isteğinizi baskılamanız değildir. Hayır, sebebi bu değildir. Bunun sebebi, bu makalenin mutlaka, kesinlikle, şüphesiz bir şekilde hatalı olduğuna derin bir inanç duymamızdır ve bu makalenin basılması yerine, varlığına inandığımız bu hatalar tespit edilmeli ve ortaya çıkarılmalıdır.
Bunu anlamak biraz çetrefilli bir mesele; çünkü bilimin dogmatik olduğu sanrısına yol açabilir. Ancak nihayetinde görmemiz gereken şudur: Bugüne kadar bildiğimiz bütün bilimi çöpe gönderecek bir makaleyi öylesine yayınlayamayız; çünkü bu yeni makalenin bilinen bütün bilimi iptal etme ihtimali, bilinen bütün bilimden ötürü o makalenin hatalı olma ihtimalinden çok ama çok ama çok küçüktür! Dolayısıyla, geriye kalan ve bugüne kadar bilimle açıklayabildiğimiz her şeyi çöpe atmamızı gerektirecek ve bunun yerine yeni bir bilimsel açıklama koyamayacak bir makaleyi yayınlamaktansa, onun neden hatalı olduğunu bulmamız gerekir. Veya belki de bu tarz iddiaları basitçe görmezden gelmeliyiz, çünkü nihayetinde ortada milyonlarca çılgın fikir dönüyor ve bunların hepsinin hatalarını ayıklayamayız. Buna yetecek kadar vakit yok!
Çılgınlık için sağduyulu bir engelleme mekanizmamız olmalıdır ve bu sınır aşıldığında, basılabilmek için sağlanması gereken şartlar çok, çok ama çok daha sıkı olmalıdır. Aksi takdirde her tipden çılgının her türlü saçmalığına açılmak gerekir ve üst düzey bilim dergilerinin kapılarını bu çılgınlara açması, bildiğimiz bilimin sona ermesi demektir.
Bilim Karşıtları Neden Makale Yayınlayamıyor?
Burada anlatılanlar, bilim dünyasında neden "bilim karşıtı" olarak nitelenen insanların makalelerinin aşırı seyrek görüldüğü (veya hiç görülmediği) konusunu çok güzel bir şekilde anlatmaktadır. Burada basit bir takas ilkesi çalışır:
Evet, bilimle ilgili ya da en azından belli bir bilimin belli bir dalı hakkında bildiğimiz her şey yanlış olabilir, bunda sıkıntı yok. Ancak eğer ki böylesine güçlü bir iddia ileri sürülüyorsa, bunun çok güçlü delillerle, kuşkuya yer bırakmaz şekilde ispatlanması gerekir. Çünkü bilim, tüm hatalarına rağmen, öylesine titiz çalışan bir bilgi türüdür ki, bildiğimiz her şeyi çöpe atacak bir makalenin çıkma ihtimali, o makalenin yanlış olma ihtimaline göre çok çok çok daha düşüktür. Sonuçta Carl Sagan'ın dediği iki söz, bu durumu çok güzel göstermektedir:
Gerçekler, onları teste tutmamız nedeniyle eksilmezler.
Eğer ki iddiamız gerçekse, zaten her türlü testi başarıyla geçecektir; dolayısıyla er ya da geç gerçekler kendini gösterecektirler. Bu yüzden makale dergilerinin, editörlerin ve hakemlerin müthiş sert oluşu ve iddiaları buna göre değerlendirmesi son derece yerindedir. Eğer ki bu katılık olmazsa bir sorun var demektir. Sagan'ın ikinci sözü ise (aslında bu söz Marcello Truzzi'ye aittir), daha sık bilinen bir sözdür:
Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 6
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- D. Hofstadter. A Cutoff For Craziness. (7 Ocak 2011). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: The New York Times | Arşiv Bağlantısı
- T. J. Scanlon. (1993). Is Friday The 13Th Bad For Your Health?. The British Medical Journal. | Arşiv Bağlantısı
- D. Mikkelson. How Did ‘Black Friday’ Get Its Name?. (1 Aralık 2013). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: Snopes | Arşiv Bağlantısı
- R. Melina. Why Is 13 Unlucky?. (13 Mayıs 2011). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: Live Science | Arşiv Bağlantısı
- RationalWiki. 13. (15 Eylül 2018). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: RationalWiki | Arşiv Bağlantısı
- S. Conradt. 13 Reasons People Think The Number 13 Is Unlucky. (13 Ekim 2017). Alındığı Tarih: 24 Kasım 2019. Alındığı Yer: Mental Floss | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 31/10/2024 09:21:48 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/2352
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.