Yangın Sevici Kömür Böcekleri, Bir Orman Yangını Sırasında Yumurtlama Yarışına Giriyor!
ABD'deki futbol maçları sırasında sigara içmenin hala serbest olduğu 1940'lı yıllarda, aynı anda içilen 20.000 kadar sigara, Memorial Stadyumu üzerinde asılı kalan puslu bir bulut yaratırdı. James Agee, Fire Ecology of the Pacific Northwest Forests adlı kitabında, böceklerin işte tam da bu saatlerde ortaya çıktığını söylüyor. Koyu renk gövdeli büyük böcek yığınları gökyüzünden iner, seyircilerin giysilerine konar ve hatta onları ısırırdı. Agee'ye göre bu olay, taraftarları, Stanford'un attığı gollerden bile daha fazla rahatsız ediyordu.
Böcekler, evrim tarafından yumurtalarını bırakmak için orman yangınlarını aramaya programlanmış ve insan eliyle yanlış noktayı seçerek kafaları karıştırılmış kömür böcekleriydi. En azından bilimsel bir iyi tarafı vardı. Melanophila cinsi, stadyumlardaki ya da petrol yangınlarındaki insanlardan gelen şikâyetler sonucunda uzmanların yangın kovalama ve sürü davranışları üzerinde çalışılmaya başlamasına yol açana dek böcekbilimciler tarafından büyük ölçüde bilinmiyordu.
Kömür böcekleri, yangınlarda çekirgelerin mısır tarlalarında davrandıkları gibi ya da insanların futbol maçlarında davrandıkları gibi davranırlar: toplu halde toplanırlar, durmadan yerler ve eş bulurlar. Böcekler, yangın henüz yanarken çiftleşmek için yangına girerler ve alevler dindikten sonra dişiler, yanmış ağaçların kabuklarının altına yumurta bırakırlar. Larvalar, yaşayan ağaçların kimyasal savunmalarıyla baş edemedikleri için yeni kesilmiş ağaçların odunlarına bağımlıdır. Bu yangın sonrası niş, yırtıcılardan ve savunmalardan neredeyse arınmış, avcı baskısı olmayan bir ortam sağlar.
2014 yılı, Kaliforniya'da bu böcekler için parlak bir yıl oldu. Diablo Dağı'nda birçok çam kuraklıktan kuruduğundan Morgan yangını köklere kadar son derece sıcak bir şekilde yandı ve köz çukurları kazılmış bir ateş çukuru gibi kaldı. Morgan yangınıyla mücadele eden CalFire itfaiyecisi Dylan Jorgensen, böceklerin özellikle bu kök çukurlarını sevdiklerini ve yumurtlamak için buralara girip çıktıklarını, bunun da itfaiyecilere "kök çukurcuları" lakabını kazandırdığını söyledi.
Jorgensen, itfaiyecilerin "temizlik" adını verdikleri bir işlem sırasında böceklerle karşılaştı. Alevler yatıştıktan sonra itfaiyeciler yere yakın sıcak noktaları bulup yanan korların üzerine su püskürtüyor. Jorgensen, püskürtmek için yanan kütükleri çevirmenin ve devirmenin "böcekleri bir arı kovanını devirmek gibi çileden çıkardığını" söylüyor.
İtfaiyeciler, fırlayan böceklere karşı kendilerini korumak için arı peçesi takıyorlar. Böcekler, yanmış ya da yanmakta olan ağaçlardaki çiftleşme evrelerinden çıkıp sürüler halinde, dumanla ve sönmüş közlerin cızırtısıyla birlikte yükseliyorlar. İtfaiyeciler, derinin açıkta kaldığı her yerde böceklerin tırmaladığını ve onları dürttüğünü hatırlıyor - çoğunlukla da yüzlerin ve boyunların etrafında ve kask ile yüz arasındaki küçük boşluk arasından... Jorgensen, saçlarında acımasız bir vızıltı hissi olduğunu, itfaiyecilerin "gömleklerinde bir arı hissettikleri için kasklarını çıkardıklarını" ve böcekleri üzerlerinden atmak için dans edip sallandıklarını anlatıyor.
CalFire'da tabur şefi olarak görev yapan Mike Marcucci, siyah böcek sürülerini işin bir parçası olarak kabul ettiğini, Sierra ya da Coast Ranges'de gittiği neredeyse her orman yangınında bu böceklerin ortaya çıktığını söylüyor.
Tüm bunlar, bu hayvanların işlerinde gerçekten iyi olduklarının bir göstergesi. Böcekler, yangının yaydığı kızılötesi radyasyonu takip ederek bir sonraki yangının yerini tespit ediyor. Böceklerin "koltuk altları" koku yaymak yerine, çukur engereklerin sıcakkanlı avlarını bulmak için kullandıkları çukurlara benzer kızılötesi "koku" sensörleri içeriyor. Her sensör, ısıtıldığında genişleyerek ikinci çift bacağın altındaki bir düğme reseptörüne basan, sinir sistemini tetikleyen ve böceği uzaktaki bir ateş konusunda uyaran bir su küresi içeriyor. Böcekler ikinci çift bacaklarını havaya kaldırarak uçar ve sensörleri uzaktaki yangın kaynağına maruz bırakıyor.
1925 yılında yıldırım, Coalinga, Kaliforniya yakınlarındaki büyük bir petrol deposunu tutuşturdu. Böcekler hiç şaşmadan büyük yangınlarda ortaya çıktılar. Çiftleşmek için uygun bir nokta bulup bulmadıkları hala bilinmiyor; ancak Coalinga'daki yangın sırasında, yakın zamanda yanmış en yakın orman 150 km uzaklıktaydı. Belli ki bu böcekler yangını takip etmek için duman ya da alev gibi görsel ipuçları kullanmıyordu. 2012 yılında bilim insanları Helmut Schmitz ve Herbert Bousack, böceklerin yangınlardan 130 kilometre uzaktayken haberdar olduklarını tespit etti. Bu, San Francisco ile Sacramento arasındaki mesafeye denk geliyor. Görünüşe göre, biyolojik kızılötesi reseptörler şu anda piyasada bulunan kızılötesi sensörlerden daha hassas.
Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde entomoloji profesörü olan Kipling Will, bu böceklerden birine bir an için rastlamanın yaklaşan bir yangın felaketine işaret etmediğini; sadece bir sonraki yangını aramak için oradan geçiyor olabileceklerini söyledi.
Bu böceklerin geçici yangınlara bağlı olan bu tuhaf davranışları, onların doğal tarihlerinin geri kalanını böcekbilimciler için oldukça bilinmez hale getirmiştir. Will, geçmişte Diablo Dağı'ndaki böcekleri incelemiş ve yakın zamanda yangın çıkmadığında böceklerin orada hiç bulunmadığını söylüyor. Bu böceklerin doğasını anlamak için yapılan araştırmalar sürüyor.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Bay Nature | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:41:47 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16363
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Bay Nature. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.