Veba Mikrobu Milyonlarca İnsanı Öldürecek Şekilde Nasıl Evrimleşti?
Vebanın sadece adının anılması dahi 1300’lü yıllarda Avrupa’da yayılan “Kara Veba” salgınını hatırlatmaya yeter. Hastalık bütün Avrupa’yı onlarca sene mahvettikten sonra kurbanlarının cesetleri üst üste yığılarak toplu mezarlara gömülmüşlerdi. Veba salgınının sorumlusu olan Yersinia pestis bakterisi günümüzde de kemirgen ve pire nüfusunda yaşayarak çevremizde bulunmakta ve zaman zaman insan salgınları hala dünya çapında görülebilmektedir. Yakın zamanda veba salgını geçen yılın sonlarına doğru Madagaskar’da ortaya çıkmıştı, hatta bu yılın Haziran ayında Amerika Colorado’daki bir çayır köpeği sürüsünde de görüldüğü biliniyor.
Y. pestis üç farklı tipte vebaya sebep olabiliyor ve bunlar da bubonik (hıyarcıklı), pnömonik ve septisemik veba şeklinde ayrılıyor. Pnömonik veba akciğerleri tutarak zatürreeye sebep olan bir tür. Hastalığın en ciddi şekli olan bu tipte ölüm oranları tedavi edilmezse %100’e ulaşıyor, ancak tedavi zamanında başlatılırsa antibiyotikler ile iyileşme mümkün. Temel hijyen standartlarının yükselmesi ve modern tıptaki gelişmeler sayesinde veba salgınlarının şiddeti azalmış olsa da pnömonik vebanın belirtileri gribe o kadar benziyor ki yanlış teşhis konulması ve tedavinin geciktirilmesinin bedelleri ölümcül oluyor.
Y. pestis’in nispeten az zararlı bir bağırsak patojeni olan Yersinia pseudotuberculosis’ten son 5000 – 10.000 yıl içerisinde evrimleştiği biliniyor, bu da evrimsel skalada düşünülürse daha dün sayılır. Bu evrimin bir noktasında Y. pestis yeni bulaşma yolları ve hastalık çeşitleri geliştirerek kendisini yeni hayvanlar ve çevrelere uyum sağlayacak şekilde değiştirdi. Bakteri bu sayede basit bir karın ağrısı sebebi olmaktan çıkıp Orta Çağ’da Avrupa’nın tozunu attıran katil haline geldi.
Laboratuvarımızın başlıca araştırma hedeflerinden bir tanesi Y. pestis’in nasıl olup da pnömonik vebaya sebep olacak şekilde evrimleşmeyi başardığını bulmaktır. Nature Communications dergisinde yayınlanan araştırmamız Y. pestis’in ciddi bir solunum yolu patojeni haline gelmesinde rol oynayan küçük genetik değişiklikler hakkında yeni ufuklar açıyor.
Çalışmamızdan önce, bu alandaki araştırmalar pnömonik vebanın, hıyarcıklı veba olarak bilinen istilacı hastalığın bir yan etkisi şeklinde gelişen bir komplikasyon olduğu üzerinde durmaktaydı. Pnömonik veba insanlardaki mevcut veba enfeksiyonlarının sadece %5-%10’unu oluşturduğu için, araştırmalar pnömonik vebanın yalnızca Y. pestis’in sistemik bir hıyarcıklı veba enfeksiyonu sonrasında akciğerlere ulaştığında gelişen bir hastalık olduğunu varsayıyordu. Her ne kadar şu anda gerçekten sebep bu olsa da, geçmişte olup bitenler bununla alakalı olmayabilir, özellikle de Y. pestis’in atasının Y. pseudotuberculosis olduğunu düşünürsek.
Ordular, İlk Hedefiniz Akciğerler!
Böylelikle araştırmamıza şu basit soruyu sorarak başladık: “Y. pestis akciğerlere bulaşma ve pnömonik vebaya sebep olma yeteneğini ne zaman kazandı?” Hatırlarsanız evrimsel skalada bakterinin bağırsaklardan ziyade akciğerleri hedeflemeye başlamasının daha dün gerçekleştiğini söylemiştik. Y. pestis’in bir ırk olarak 5000 – 10.000 yıl kadar önce ortaya çıktığı biliniyor ancak insanları etkilediği bilinen ilk veba 1500 sene önce Bizans İmparatorluğu’nu etkileyen “Jüstinyen Vebası” olmuştu.
Yakın zamanda yapılan bir keşif araştırmalarımızda bize yardımcı oldu. Bilim insanları Londra, İngiltere’deki bir Kara Veba toplu mezarındaki insan iskeletlerinden Y. pestis DNA’sını çıkartmayı başardılar. Bu tarihi alandan elde edilen genetik malzeme, günümüz dünyasındaki veba salgınlarından elde edilen DNA’ya büyük benzerlik gösteriyor. O zamanlarki DNA’nın günümüzdeki DNA’ya benziyor olması, günümüzdeki Y. pestis bakterilerinin de yıkıcı hastalık yaratabilme kabiliyetlerini koruduğunu gösteriyor.
Y. pestis’in o önemli sıçramayı yaparak akciğerleri hedeflemeye ve böylece pnömonik vebaya yol açmaya başlaması konusundaki soruları cevaplamak adına, hem eski, hem de günümüz Y. pestis DNA’larını çalışmalarımızda inceledik. Transkafkasya yaylalarındaki tarla farelerinden alınmış olan bu eski Y. pestis suşları (soy hatları), hem günümüzde salgın yaratabilen Y. pestis ile hem de nispeten daha iyi huylu atası ve günümüzde hala mevcut olan Y. pseudotuberculosis ile karakteristik benzerlik göstermekteydi.
Böylece, bu eski versiyonların bağırsak Yersiniae bakterileri ve günümüzdeki öldürücü Y. pestis arasında sıkışıp kalan “ortalama” suşlar olduğu düşünülebilir. Gerçekten de bu “ortalama” soydan gelen eski suşlar Y. pseudotuberculosis ile ciddi yakınlık gösterse de aynı zamanda teknik olarak Y. pestis ırkını da temsil ettiğini söyleyebiliriz. Kendisine has genetik özellikleri sayesinde bu eski suşlar, bakterinin Y. pseudotuberculosis’ten evrilirken yeni konak ortamlarına nasıl adapte olabildiği konusunda önemli bilgiler verebilir.
Şaşırtıcı bir biçimde, bu eski suşların da günümüz Y. pestis bakterisinin farelerde yarattığı pnömonik vebadan ayırt edilemeyecek şekilde bir pnömonik veba yaratabilme yetenekleri olduğunu keşfettik, ancak bunun için bakterilerin Pla isminde bir tekil protein geni taşıması gerekiyor. Pla, Y. pestis’e münhasır bir protein ve ırkın evriminin daha ilk aşamalarında elde edilmiş bir yeteneği.
Y. pestis’in neredeyse tüm eski suşlarında Pla geni bulunuyor ancak Pla’nın elde edilmesinden önce zamanlardan gelen birkaç eski Y. pestis temsilcisi de hala mevcut. Pla geni olmayan bu suşları pnömonik vebaya sebep olabilme konusunda teste tabi tuttuk ve olmadıklarını gördük. Ancak Y. pestis bu geni elde eder etmez bakteri pnömonik veba salgınlarına yol açmaya başladı. Geçmişteki ve şimdiki Y. pestis arasında düzinelerce ilave farklılık olsa da bu konuda sadece bir tek bu değişikliğin yapılması bakterinin ölümcül bir patojen olmasını sağlamış durumda. Yani Y. pestis pnömonik veba yapabilme yeteneğini düşündüğümüzden de evvel zamanda edinmiş durumda, bu Pla genini elde eder etmez bakterinin ölümcüllüğü artmıştı.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
İkinci Hedef, Bulaşıcılığı Arttır!
Ancak hikaye burada bitmiyor. Görünüşe göre Y. pestis’in tüm modern salgın suşlarında eski suşlarda görülmeyen, Pla geninde bir tekil aminoasit mutasyonu mevcut. Bu değişiklik Pla proteinin fonksiyonunu hafifçe değiştiriyor ancak bu mutasyon eski veya modern fark etmeden Y. pestis’in pnömonik vebaya sebep olabilme yeteneği ile ilgili bir rol oynamıyor.
Oldukça şaşırtıcı olarak, bu modifikasyon Y. pestis’in hasta bir pire veya kemirgen ısırığı sonrası konak dokunun daha derinlerine yayılmasına ve hıyarcıklı vebanın alametifarikası olan şişmiş lenf nodlarına sebep olmasına olanak tanıyor. Bu da Y. pestis’in en başında bir solunum sistemi patojeni olduğunu ve daha sonra istilacı enfeksiyonlar yaratabilme yeteneğini kazandığını düşündürüyor.
Bu keşif ile vebanın nasıl evrildiği konusundaki düşüncelerimiz değişebilir. Pnömonik vebanın Y. pestis’in silahları arasına sonradan eklendiği konusundaki genel algının aksine, görüldüğü üzere bakterinin akciğeri hedefleme kabiliyeti kendisinin bulaşıcı bir patojen olmasından daha önce gerçekleşmiş bir durum. Araştırmalarımızın ışığında Pla geninin kazanımı ve pnömonik vebaya yol açma özelliği 1500 – 5000 yıldan önce meydana geldi. Ancak aminoasit modifikasyonu gerçekleşeli hemen hemen 1500 yıl oldu ve bu da Y. pestis’in daha ölümcül olmasını sağladı. Y. pestis’in Jüstinyen Vebası zamanından ve sonrasından gelen tüm suşlarında Pla’nın ölümcül modifikasyonu varken ondan önceki zamanlardaki suşlarda bu mevcut değil.
Vardığımız sonuçlar tek bir ufak aminoasit değişikliği ile Y. pestis’in sadece yerel salgınlar yaratan bir bakteri olmaktan çıkıp Jüstinyen Vebası ve Kara Veba’nın müsebbibi olan bir seri katile dönüşmesini açıklar nitelikte.
Ve bu sonuçlar aynı zamanda diğer solunum yolu patojenlerinin de böyle ufacık genetik değişiklikler sonucunda edinebilecekleri yetenekler konusunda ürpertici olasılıkları da düşündürmüyor değil.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 4
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: IFLS | Arşiv Bağlantısı
- IFLScience. How Yersinia Pestis Evolved Its Ability To Kill Millions Via Pneumonic Plague. (28 Ocak 2019). Alındığı Tarih: 28 Ocak 2019. Alındığı Yer: IFLScience | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 16:46:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3749
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in IFLS. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.